Tureng - piece - Englisch Türkisch Sätze

Verlauf

	Englisch	Türkisch
1	piece	parça	n.
	Don't get upset over a piece of gossip. İki parça dedikodu yüzünden kendinizi üzmeyin. He played a deeply spiritual piece of music. Son derece uhrevi bir müzik parçası çaldı. She cut a piece of ribbon and tied the bouquet. Bir parça kurdele keserek buketi bağladı. This puzzle seems to be missing a piece. Görünüşe bakılırsa bu yapbozun bir parçası eksik. An ordinary piece of legislation is proposed for a severe emergency situation. Ciddi bir acil durum için sıradan bir mevzuat parçası önerilmektedir. This legislation is a piece of civil, not criminal, law. Bu mevzuat ceza hukuku değil, medeni hukukun bir parçasıdır. Often it was trust in the rapporteurs that secured this important piece of legislation. Bu önemli mevzuat parçasını güvence altına alan şey genellikle raportörlere duyulan güvendi. It is a splendid piece of legislation. Bu muhteşem bir mevzuat parçasıdır. Altogether this is an ill-conceived, irrational and ultimately unnecessary piece of legislation. Sonuç olarak bu, kötü düşünülmüş, mantıksız ve nihayetinde gereksiz bir mevzuat parçasıdır. This was the first piece of Community legislation in the field of industrial risk management. Bu, endüstriyel risk yönetimi alanında Topluluk mevzuatının ilk parçasıydı. I really would consider that an avoidable piece of bureaucracy. Bunu gerçekten de önlenebilir bir bürokrasi parçası olarak görüyorum. Altogether this is an ill-conceived, irrational and ultimately unnecessary piece of legislation. Bütünüyle bu, kötü tasarlanmış, mantıksız ve nihayetinde gereksiz bir mevzuat parçasıdır. That piece of legislation is compatible with this communication and with our general plans on unfair trading practices. Bu mevzuat parçası, bu tebliğle ve haksız ticaret uygulamalarına ilişkin genel planlarımızla uyumludur. This is a piece of framework legislation that will be supplemented by implementing regulations. Bu, uygulama yönetmelikleriyle desteklenecek bir çerçeve mevzuat parçasıdır. I believe we have a good chance of ensuring that we win broad support for this important piece of comitology. Komitolojinin bu önemli parçası için geniş bir destek kazanma şansımızın yüksek olduğuna inanıyorum. To bring the issue of GMOs into this piece of legislation is wrong. GDO konusunu bu mevzuat parçasına dahil etmek yanlıştır. This is a challenging piece of legislation. Bu zorlu bir mevzuat parçasıdır. It is a piece of information we need if we are to be able to monitor developments. Gelişmeleri izleyebilmemiz için ihtiyacımız olan bir bilgi parçasıdır. The 1996 Hague Convention is an excellent piece of legislation. 1996 Lahey Sözleşmesi mükemmel bir mevzuat parçasıdır. I believe we have a good chance of ensuring that we win broad support for this important piece of comitology. Bu önemli komitoloji parçasına geniş bir destek sağlamak için iyi bir şansımız olduğuna inanıyorum. It is a splendid piece of legislation. Muhteşem bir mevzuat parçasıdır. Not a single piece of legislation should go through without the European Parliament being involved. Avrupa Parlamentosu'nun dahil olmadığı tek bir mevzuat parçası bile geçmemelidir. I really would consider that an avoidable piece of bureaucracy. Bunu gerçekten önlenebilir bir bürokrasi parçası olarak görüyorum. We should not try to call into question this piece of legislation. Bu mevzuat parçasını sorgulamaya çalışmamalıyız. He found that he was touching almost a piece of jelly. Neredeyse bir parça jöleye dokunduğunu fark etti. Elias, I just found another piece of the puzzle. Elias, bulmacanın bir parçasını daha buldum. Two men fighting for the same piece of earth. Aynı toprak parçası için savaşan iki adam. Elias, I just found another piece of the puzzle. Elias, yapbozun diğer parçasını az önce buldum. Elias, I just found another piece of the puzzle. Elias, yapbozun bir parçasını daha buldum. Save me a piece of pie. Bana bir parça pasta ayır. Tom took a piece of candy, unwrapped it and put it in his mouth. Tom bir parça şeker aldı, paketini açtı ve ağzına attı. Mother tied up three pencils with a piece of string. Annem üç kalemi bir parça iple bağladı. Tom got a small piece of pie. Tom küçük bir parça turta aldı. My grandfather has a piece of shrapnel in his chest. Dedemin göğsünde bir şarapnel parçası var. He took a piece of candy from the bag. Çantadan bir parça şeker aldı. The piece was arranged for piano and orchestra. Parça, piyano ve orkestra için düzenlenmişti. Save me a piece of cake. Bana bir parça kek ayır. I wrote an arrangement of this piece for a symphony orchestra. Bir senfoni orkestrası için bu parçanın düzenlemesini yazmıştım. I'm looking for a hat that matches my brown one piece dress. Kahverengi tek parça elbiseme uygun bir şapka arıyorum. He threw a piece of meat to a dog. Köpeğe bir parça et fırlattı. How about another piece of pie, Tom? Bir parça daha pastaya ne dersin, Tom? Would you slice me a piece of ham, please? Bana bir parça jambon keser misin lütfen? Please write the answer on this piece of paper. Lütfen cevabı bu kâğıt parçasına yazın. Would you mind if I ate a piece of this pie? Bu turtadan bir parça yiyebilir miyim? The final piece was placed in the puzzle. Yapbozun son parçası yerleştirildi. Tom saved a piece of cake for Mary. Tom, Mary için bir parça kek ayırdı. Are you going to eat that piece of pie? O pasta parçasını yiyecek misin? I've said my piece and I don't want to be involved anymore. Ben parçamı söyledim ve artık dahil olmak istemiyorum. John claimed that the dishonest salesman had tricked him into buying a useless piece of machinery. John dürüst olmayan satıcının kendisini işe yaramaz bir makine parçası alması için kandırdığını iddia etti. What's the name of that piece? O parçanın adı ne? I wrote down his address on a piece of paper. Bir parça kağıda onun adresini yazdım. I've never played this piece of music before. Bu müzik parçasını daha önce hiç çalmadım. The final piece makes up the whole pie. Son parça bütün pastayı oluşturur. Mother tied up three pencils with a piece of string. Anne, bir parça iple üç kurşun kalemi bağladı. Could I have a piece of cheesecake? Bir parça cheesecake alabilir miyim? Tom offered me a piece of cake. Tom bana bir parça pasta önerdi. The final piece makes up the whole pie. Son parça tüm pastayı oluşturur. Tom found a crumpled piece of paper on the floor. Tom yerde bir parça buruşuk kağıt buldu. Tom got the last piece of cake. Tom pastanın son parçasını aldı. He was seen to eat a piece of cake secretly. Gizlice bir parça kek yerken görüldü. I always wanted to hear that piece. Hep o parçayı dinlemek istedim. You can't eat the orange and throw the peel away—a man is not a piece of fruit. Siz portakalı yiyemezsiniz ve kabuğunu atamazsınız. Bir insan bir parça meyve değildir. Please give me a piece of paper to write on. Lütfen yazmak için bana bir parça kağıt ver. The boy reached out for another piece of cake. Çocuk bir parça daha kek almak için uzandı. I hope that Tom leaves a piece of cake for me. Umarım Tom benim için bir parça kek bırakır. I gave her a piece of my mind. Ona aklımdan bir parça verdim. Who wants a piece of cake? Kim bir parça kek ister? Tom had a piece of pie. Tom bir parça turta yedi. The beggar is asking for a piece of bread. Dilenci bir parça ekmek istiyor. Aren't you going to eat that piece of pie? O turta parçasını yemeyecek misin? The professor makes us clean the piece. Profesör bize parçayı temizletiyor. If you take a single piece of the cake, I'll give you hell. Eğer pastadan tek bir parça alırsan, sana cehennemi yaşatırım. We'll save this piece of cake for Tom. Bu kek parçasını Tom için saklayacağız. How about another piece of cake? Bir parça daha keke ne dersin? Tom thought I ate his piece of cake. Tom onun kek parçasını yediğimi düşündü. Please fetch me a piece of paper. Lütfen bana bir parça kağıt getir. This is a very complicated piece of equipment. Bu, ekipmanın çok karmaşık bir parçası. I just want to make it home in one piece. Eve tek parça halinde dönmek istiyorum. Give me a piece of paper to write on! Bana yazmam için bir parça kağıt verin! The last piece of cake was eaten by Tom. Son kek parçası Tom tarafından yendi. This piece is impossible to play. Bu parçayı çalmak imkansız. Before forks and chopsticks, people usually ate food with a piece of flat bread. Çatal ve yemek çubuklarından önce insanlar yemeklerini genellikle bir parça yassı ekmekle yerlerdi. I cut my right hand on a piece of glass. Bir cam parçasıyla sağ elimi kestim. I want you back in one piece. Tek parça halinde dönmeni istiyorum. I've played this piece of music before. Bu müzik parçasını daha önce çaldım. A piece of bread was not enough to satisfy his hunger. Bir parça ekmek, açlığını gidermeye yetmiyordu. Tom shared his piece of cake with Mary. Tom kek parçasını Mary ile paylaştı. Would anyone like another piece of cake? Bir parça daha kek isteyen var mı? Here's a piece of candy. İşte bir parça şeker. Tom handed Mary a piece of paper. Tom, Mary'e bir parça kağıt verdi. This piece doesn't match. Bu parça uymuyor. This musical piece is composed of four movements. Bu müzik parçası dört bölümden oluşuyor. Tom wrote his phone number on a piece of paper and handed it to Mary. Tom telefon numarasını bir parça kağıda yazdı ve onu Mary'ye uzattı. These dirty clothes could be a new piece of evidence to prove his innocence. Bu kirli giysiler onun suçsuzluğunu kanıtlayacak yeni bir kanıt parçası olabilirdi. Tom scribbled something on a piece of paper. Tom bir parça kağıt üzerine bir şey karaladı. Tom ate a piece of toast. Tom bir parça tost yedi. He took out a piece of paper. O, bir parça kağıt çıkardı. Tom gave Mary the first piece of cake. Tom pastanın ilk parçasını Mary'ye verdi. You have to have a piece of pie. Bir parça turta yemelisiniz. He cut his sister a piece of bread. Kız kardeşine bir parça ekmek kesti. Please write the answer on this piece of paper. Lütfen cevabı bu kâğıt parçasına yazınız. He used a big piece of paper to make the bag. Çanta yapmak için büyük bir parça kâğıt kullandı. It's good to see you in one piece. Seni tek parça görmek güzel. Save a piece of cake for me. Bana bir parça kek ayır. Can I offer you another piece of cake? Sana bir parça daha pasta ikram edebilir miyim? Would you like a nice big piece of apple pie? Büyük ve güzel bir parça elmalı turta ister misin? I want each of you to take out a piece of paper and write down what happened. Her birinizin bir parça kağıt çıkarmasını ve ne olduğunu yazmasını istiyorum. Tom cut his finger on a piece of glass. Tom bir cam parçası ile parmağını kesti. You can't eat the orange and throw the peel away—a man is not a piece of fruit. Portakalı yiyip kabuğunu atamazsın. İnsan bir meyve parçası değildir. Could I get another piece of pie? Bir parça daha pasta alabilir miyim? He was seen to eat a piece of cake secretly. O gizlice bir parça kek yerken görüldü. The sculptor said the work represented a window to the sky, but to me it looked like a senseless twisted piece of metal. Heykeltıraş, eserin gökyüzüne açılan bir pencereyi temsil ettiğini söylemişti ama bana anlamsızca bükülmüş bir metal parçası gibi göründü. All I want is a cup of coffee and a piece of toast. Tek istediğim bir fincan kahve ve bir parça tost. He threw a piece of meat to a dog. Bir köpeğe bir parça et attı. Tom cut his finger on a piece of glass. Tom parmağını bir cam parçasıyla kesti. Tom wanted another piece of watermelon. Tom bir parça daha karpuz istedi. Dan gave Linda a piece of chocolate. Dan Linda'ya bir parça çikolata verdi. This piece of music is way too difficult for me to play. Bu müzik parçası benim çalmam için çok fazla zor. May I have a piece of it? Ondan bir parça alabilir miyim? Tom cut off a piece of meat and put it on his plate. Tom bir parça et kesti ve tabağına koydu. I hope Tom leaves a piece of cake for me. Umarım Tom benim için bir parça kek bırakır. I tried a piece of cake and it was delicious. Bir parça kek tattım ve o lezzetliydi. I can't play this piece. Bu parçayı çalamıyorum. Tom gave his dog a piece of leftover Christmas turkey. Tom köpeğine Noel'den kalan hindiden bir parça verdi. Tom ate a piece of garlic bread. Tom bir parça sarımsaklı ekmek yedi. I don't know if there was a piece of paper in the box. Kutuda bir parça kağıt olup olmadığını bilmiyorum. The professor makes us clean the piece. Profesör bize parçayı temizletir. This is his most famous piece. Bu onun en ünlü parçasıdır. Before forks and chopsticks, people usually ate food with a piece of flat bread. Çatal ve çubuklardan önce, insanlar genellikle düz bir parça ekmek ile yemek yerdi. A piece of chocolate a day keeps the doctor away. Günde bir parça çikolata doktoru uzak tutar. Mary wrote her number on a piece of paper and handed it to Tom. Mary numarasını bir parça kağıda yazdı ve Tom'a verdi. There are times when a rose is more important than a piece of bread. Bir gülün bir parça ekmekten daha önemli olduğu zamanlar vardır. Tom ate a piece of the pie. Tom turtadan bir parça yedi. Tom gave his dog a piece of meat. Tom köpeğine bir parça et verdi. Tom took a piece of candy from the bag. Tom çantadan bir parça şeker aldı. I only had a piece of toast and a cup of coffee this morning. Bu sabah sadece bir parça tost ve bir fincan kahve aldım. I've played this piece of music before. Bu müzik parçasını daha önce de çalmıştım. He gave me an orange in exchange for a piece of cake. Bir parça kek karşılığında bana bir portakal verdi. Tom ate a piece of the cake that Mary baked. Tom, Mary'nin pişirdiği pastadan bir parça yedi. Do you have a piece of paper I can write on? Üzerine yazabileceğim bir parça kağıdın var mı? We'll save this piece of cake for Tom. Bu kek parçasını Tom için ayıracağız. This piece has almost no modulation. Bu parçada neredeyse hiç modülasyon yok. He cut his sister a piece of bread. O, kız kardeşine bir parça ekmek kesti. Tom threw a piece of meat to the watchdog. Tom bekçi köpeğine bir parça et attı. I was saving this piece of cake for you. Bu kek parçasını senin için saklıyordum. Mother tied up three pencils with a piece of string. Annem bir parça ip ile üç kurşun kalemi bağladı. I've never played this piece of music before. Bu müzik parçasını daha önce hiç çalmamıştım. Tom put a piece of dry ice into a cup of water. Tom bir bardak suyun içine bir parça kuru buz koydu. He gave me an orange in exchange for a piece of cake. O bana bir parça pastaya karşılık bir portakal verdi. All I want is a cup of coffee and a piece of toast. Bütün istediğim bir fincan kahve ve bir parça tost. She got a piece of bread stuck in her throat. O, boğazına bir parça ekmek sıkıştırdı. She gave him a piece of paper. Ona bir parça kağıt verdi. This is the last piece of cake. Bu, kekin son parçasıdır. He ripped up the piece of paper. Kâğıt parçasını yırtıp attı. My breakfast usually consists of coffee with milk, a piece of bread and jam, a small banana, a piece of orange and some dried plums. Kahvaltım genellikle sütlü kahve, bir parça ekmek ve reçel, küçük bir muz, bir parça portakal ve biraz kuru erikten oluşur. Would you like another piece of cake? Bir parça daha keke ne dersin? This is the last piece of cake. Bu pastanın son parçası. A piece of bread was not enough to satisfy his hunger. Bir parça ekmek, onun açlığını tatmin edecek kadar yeterli değildi. Who wants a piece of cake? Kim bir parça pasta ister? I tried a piece of cake and it was delicious. Bir parça kek denedim ve çok lezzetliydi. Tom pulled a piece of paper out of his pocket. Tom cebinden bir parça kağıt çıkardı. Could I get another piece of pie? Bir parça daha turta alabilir miyim? The cat made off with a piece of fish from the kitchen. Kedi mutfaktan bir parça balık alıp kaçtı. I want a piece of candy. Bir parça şeker istiyorum. I always wanted to hear that piece. O parçayı hep dinlemek istemişimdir. The piece was arranged for piano and orchestra. Parça, piyano ve orkestra için düzenlendi. I thought you'd like a piece of pie. Bir parça turta istersiniz diye düşündüm. Won't you have another piece of cake? Bir parça pasta daha almayacak mısın? The dog had a piece of meat in its mouth. Köpeğin ağzında bir parça et vardı. Here's a piece of paper. İşte bir parça kağıt. On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas. Tabakta bir parça tavuk, bir patates ve biraz bezelye vardı. I stepped on a piece of broken glass. Kırık bir cam parçasına bastım. I cut my right hand on a piece of glass. Sağ elimi bir cam parçasıyla kestim. I'm glad to see you in one piece. Seni tek parça hâlinde gördüğüme sevindim. What's the name of the piece the orchestra's playing? Orkestranın çaldığı parçanın adı ne? Can I tempt you to try another piece of cake? Bir parça kek daha alır mısınız? They each have a piece of the puzzle. Onların her biri bulmacanın bir parçasına sahip. I love this piece. Bu parçaya bayıldım. I broke a small piece of cheddar cheese and dipped it in sour cream. Küçük bir parça kaşar peyniri kırdım ve ekşi kremaya batırdım. May I have a piece of it? Bir parça alabilir miyim? He used a big piece of paper to make the bag. Torbayı yapmak için koca bir parça kağıt kullandı. I want you back in one piece. Seni tek parça halinde geri istiyorum. Would you mind if I ate a piece of this pie? Bu pastadan bir parça yememin bir sakıncası var mı? I want a piece of cake. Bir parça kek istiyorum. I helped myself to a piece of cake. Kendime bir parça kek aldım. He swallowed a piece of toast because he was starving. O açlıktan öldüğü için bir parça tost yedi. Tom asked for Mary's address and wrote it down on a piece of scrap paper. Tom Mary'nin adresini sordu ve bir parça kağıda yazdı. I'm happy to see you in one piece. Seni tek parça gördüğüme sevindim. I can't play this piece. Bu parçayı çalamam. Tom took a folded piece of paper out of his pocket. Tom cebinden bir parça katlanmış kağıt çıkardı. How soon can you learn this piece? Bu parçayı ne kadar çabuk öğrenebilirsin? Where does this piece go? Bu parça nereye gidiyor? He ate a piece of the pie. Turtadan bir parça yedi. If you eat a spoonful of sugar or a small piece of whole wheat bread, it seems that the bread would be less detrimental. Bir kaşık şeker ya da küçük bir parça tam buğday ekmeği yerseniz, ekmek daha az zararlı olacak gibi görünüyor. Tom composed that piece several years ago. Tom bu parçayı birkaç yıl önce besteledi. Would you slice me a piece of ham, please? Bana bir parça jambon dilimler misin? My grandfather has a piece of shrapnel in his chest. Büyükbabamın göğsünde bir şarapnel parçası var. The skilled craftsman restored the shattered vase piece by piece. Yetenekli zanaatkâr paramparça olmuş vazoyu parça parça onardı. I'm glad Tom made it home in one piece. Tom'un eve tek parça halinde dönebilmesine sevindim. I gave her a piece of my mind. Ona bir parça akıl verdim. My breakfast usually consists of coffee with milk, a piece of bread and jam, a small banana, a piece of orange and some dried plums. Benim kahvaltım genellikle sütlü kahve, bir parça ekmek ve reçel, küçük bir muz, bir dilim portakal ve birkaç kurutulmuş erikten oluşur. Have a piece of pie. Bir parça turta al. Tom bought a piece of land not far from where Mary lives. Tom Mary'nin yaşadığı yerden uzakta olmayan bir parça arazi aldı. If it's a simple piece of music, I can sight-sing it. Basit bir müzik parçasıysa, görerek söyleyebilirim. My son took a piece of candy from the box. Oğlum kutudan bir parça şeker aldı. Nowadays toilet and bathroom is one piece. Bugünlerde tuvalet ve banyo tek parça. He gave the dog a piece of meat. Köpeğe bir parça et verdi. Mother tied up three pencils with a piece of string. Annem bir parça iple üç kalem bağladı. Not many people know he wrote this piece. Pek çok insan onun bu parçayı yazdığını bilmez. Tom took a piece of pie and began eating it. Tom bir parça turta aldı ve yemeye başladı. If it's a simple piece of music, I can sight-sing it. O basit bir müzik parçası ise onu hazırlıksız okuyabilirim. I wrote an arrangement of this piece for a symphony orchestra. Bu parçanın senfoni orkestrası için bir düzenlemesini yazdım. He cut off a piece of meat. O bir parça et kesti. Tom took a piece of candy from the bag. Tom torbadan bir parça şeker aldı. Tom picked up a piece of the broken mirror. Tom kırık aynadan bir parça aldı. Please give me a piece of paper to write on. Lütfen bana yazmam için bir parça kağıt ver. Tom cut his sister a piece of cake. Tom kız kardeşine bir parça kek kesti. I thought you'd like a piece of pie. Bir parça turta istersin diye düşünmüştüm. She shared her piece of cake with me. Bir parça pastasını benimle paylaştı. Would you like a piece of cake? Bir parça kek ister misin? At least we're still in one piece. En azından hala tek parçayız. The cat made off with a piece of fish from the kitchen. Kedi mutfaktan bir parça balık aşırdı. I'm looking for a hat that matches my brown one piece dress. Kahverengi tek parça elbiseme uyan bir şapka arıyorum. He gave his dog a piece of leftover pizza. Köpeğine artan pizzadan bir parça verdi. Please give me a piece of bread. Lütfen bana bir parça ekmek verin. May I eat another piece of cake? Bir parça daha kek yiyebilir miyim? Would anybody like another piece of cake? Bir parça daha pasta isteyen var mı? Tom cut off a piece of meat and put it on his plate. Tom bir parça et kesti ve onu tabağının üzerine koydu. A large piece of ice slid from the roof and hit the ground with a loud thud. Büyük bir buz parçası çatıdan kaydı ve büyük bir gürültüyle yere çarptı. Tom took a piece of paper out of his pocket and handed it to Mary. Tom cebinden bir parça kağıt aldı ve onu Mary'ye verdi. Tom ate a piece of toast and drank a cup of coffee. Tom bir parça tost yedi ve bir fincan kahve içti. Would you like a piece of bread with your meal? Yemeğinle bir parça ekmek ister misin? She shared her piece of cake with me. O, kek parçasını benimle paylaştı. Please give me a piece of bread. Lütfen bana bir parça ekmek ver. Tom got the last piece of cake. Tom son kek parçasını aldı. Will you give me a piece of wood? Bana bir parça odun verir misin? They gave a piece of cake to Tom. Tom'a bir parça kek verdiler. He swallowed a piece of toast because he was starving. Açlıktan bir parça tost yuttu. The final piece was placed in the puzzle. Son parça bulmacaya yerleştirildi. Tom gave Mary a piece of chocolate. Tom Mary'ye bir parça çikolata verdi. She wanted a piece of cake, but there was none left. Bir parça kek istedi ama hiç kalmamıştı. Tom gave his dog a piece of leftover Christmas turkey. Tom köpeğine bir parça artık Noel hindisi verdi. At least we're still in one piece. En azından biz hâlâ tek parçayız. I want a piece of pie. Bir parça turta istiyorum. I bought a piece of baggage. Bir parça bavul aldım. On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas. Tabakta bir parça piliç, bir patates ve biraz yeşil bezelye vardı. How soon can you learn this piece? Bu parçayı ne kadar erken öğrenebilirsin? Give me a piece of paper. Bana bir parça kağıt ver. Nowadays toilet and bathroom is one piece. Günümüzde tuvalet ve banyo tek parçadır. I only had a piece of toast and a cup of coffee this morning. Bu sabah sadece bir parça kızarmış ekmek yiyip bir fincan kahve içtim. I helped myself to a piece of cake. Bir parça kek aşırdım. Tom ate the last piece of cake. Tom son kek parçasını yedi. Marie reluctantly takes another piece of cake. Marie isteksizce bir parça daha kek alır. This piece is in a major key. Bu parça majör tonda. The last piece of cake was eaten by Tom. Son kek parçasını Tom yedi. A large piece of ice slid from the roof and hit the ground with a loud thud. Büyük bir buz parçası çatıdan kaydı ve büyük bir gürültüyle yere düştü. The girl made a doll out of a piece of cloth. Kız bir kumaş parçasından bir oyuncak bebek yaptı. May I have another piece of cake? Bir parça kek daha alabilir miyim? Nowadays toilet and bathroom is one piece. Günümüzde tuvalet ve banyo tek parça. I'm glad to see you in one piece. Seni tek parça gördüğüme sevindim. No man is an island, entire of itself; every man is a piece of the continent. Hiç kimse adanın tamamı değildir. Herkes kıtanın bir parçasıdır. Tom ate a piece of the cake. Tom pastadan bir parça yedi. Tom coaxed the mouse out of the hole in the wall with a piece of bread. Tom fareyi duvardaki delikten bir parça ekmekle kandırarak çıkardı. They each have a piece of the puzzle. Her birinde bulmacanın bir parçası var. He gave me a good piece of advice. O, bana bir parça iyi öğüt verdi. The girl made a doll out of a piece of cloth. Kız bir parça bezden bir bebek yaptı. Tom cut his sister a piece of cake. Tom kız kardeşine bir parça pasta kesti. Would you mind if I ate a piece of this pie? Bu turtadan bir parça yesem sorun olur mu? Tom took a piece of pie and began eating it. Tom bir parça turta aldı ve onu yemeye başladı. Everyone wanted a piece of the cake. Herkes pastadan bir parça istedi. He cut off a piece of meat. Bir parça et kesti. Could I have a piece of cheesecake? Bir parça peynirli kek alabilir miyim? This piece of music is way too difficult for me to play. Bu müzik parçasını çalmak benim için çok zor. Tom gave the dog a piece of meat. Tom köpeğe bir parça et verdi. No man is an island, entire of itself; every man is a piece of the continent. Hiçbir insan kendi başına bir ada değildir; her insan kıtanın bir parçasıdır. Tom asked for Mary's address and wrote it down on a piece of scrap paper. Tom, Mary'nin adresini sordu ve bir parça kağıda yazdı. Where did you get that piece of wire? O tel parçasını nereden buldun? Save a piece of cake for me. Benim için bir parça kek ayır. I want each of you to take out a piece of paper and write down what happened. Her birinizin bir parça kağıt çıkarıp olanları yazmasını istiyorum. I love this piece. Bu parçayı seviyorum. Would you mind writing it down on this piece of paper? Onu bu bir parça kağıda yazar mısın? Would you like another piece of cake? Bir parça daha kek ister misiniz? Tom put a piece of dry ice into a cup of water. Tom bir bardak suya bir parça kuru buz koydu. I think there was a piece of paper in the box. Sanırım kutuda bir parça kağıt vardı. What's the name of that piece? Şu parçanın adı ne? The baby almost choked on a piece of candy. Bebek neredeyse bir parça şekerle boğuluyordu. Tom saved a piece of cake for Mary. Tom, Mary için bir parça kek sakladı. Would you like a piece of bread with your meal? Yemeğinizin yanında bir parça ekmek ister misiniz? It's good to see you in one piece. Seni tek parça halinde görmek güzel. He gave his dog a piece of leftover pizza. Köpeğine bir parça pizza artığı verdi. I told Tom to save a piece of cake for me. Tom'a benim için bir parça kek ayırmasını söyledim. I'd rather have a piece of cake. Bir parça kek yemeyi tercih ederim. She got a piece of bread stuck in her throat. Boğazına bir parça ekmek takıldı. Would you like a nice big piece of apple pie? Güzel büyük bir parça elmalı tart ister misiniz? Tom wanted another piece of watermelon. Tom bir parça karpuz daha istedi. What's the name of the piece the orchestra's playing? Orkestranın çaldığı parçanın adı nedir? Show More (293)
2	piece	taş	n.
	She moved a piece across the board. Tahtadaki bir taşı hareket ettirdi. God moves the player, and the player moves the piece. Tanrı oyuncuyu hareket ettirir, oyuncu da taşı. You gain one point for every opponent piece you capture. Rakibin yediğiniz her taşı için bir puan kazanırsınız. God moves the player, and the player moves the piece. Tanrı oyuncuyu, oyuncu da taşı hareket ettirir. How many different pieces are there in Japanese chess? Japon satrancında kaç farklı taş vardır? You gain one point for every opponent piece you capture. Ele geçirdiğiniz her rakip taş için bir puan kazanırsınız. Show More (3)
3	piece	tane	n.
	Kim was wearing several pieces of jewellery at the gala. Kim galada birkaç tane mücevher takıyordu. A single glass can contain a similar amount of sugar as several pieces of whole fruit. Tek bir bardak, birkaç tane bütün meyve ile eşdeğer miktarda şeker içerebilir. Are those fruits sold by weight or by the piece? Bu meyveler kiloyla mı, taneyle mi satılıyor? She cut the cake into six pieces and gave one to each of the children. Keki altı parçaya böldü ve çocukların her birine birer tane verdi. Give these children three pieces each. Bu çocuklara üçer tane verin. I have a couple of pieces of evidence to support my opinion. Fikrimi destekleyecek birkaç tane kanıtım var. Show More (3)
4	piece	adet	n.
	A single glass can contain a similar amount of sugar as several pieces of whole fruit. Tek bir bardak, birkaç adet bütün meyve ile aynı miktarda şeker içerebilir. If all goes well, I can make 2-3 pieces per day. Her şey iyi giderse, ben günde 2-3 adet yapabilirim. Are those fruits sold by weight or by the piece? Bu meyveler kilo ile mi yoksa adet ile mi satılıyor? I gave each child three pieces of candy. Her çocuğa üç adet şeker verdim. Give me three pieces of salmon. Bana üç adet somon ver. It's unfair that one of the cans had only five, instead of seven, pieces of sardines. Kutulardan birinde yedi yerine sadece beş adet sardalya olması haksızlık. Show More (3)
5	piece	eser	n.
	This is his most famous piece. Bu onun en ünlü eseri. Not many people know he wrote this piece. Onun bu eseri yazdığını pek kimse bilmez. Show More (-1)
6	piece	parsel	n.
	He sold every piece of land he owned. Sahip olduğu toprakları parsel parsel satmış. Show More (-2)
7	piece	makale	n.
	I just read that piece about the deep web. Derin ağ konusundaki makaleyi yeni okudum. Show More (-2)
8	piece	tabanca	n.
	She was carrying a piece in her purse. Çantasında bir tabanca taşıyordu. Show More (-2)
9	piece	bozuk para	n.
	He swapped me a 20p piece for two tens. Bana iki onluk karşılığında 20 pound bozuk para verdi. Show More (-2)
10	piece	sikke	n.
	In his pouch was his last two gold pieces. Kesesinde son iki altın sikkesi kalmıştı. Show More (-2)
11	piece	örnek	n.
	This report strikes us as an excellent piece of forward-thinking, a blueprint for the WTO of tomorrow. Bu rapor bize mükemmel bir ileri görüşlülük örneği, yarının DTÖ'sü için bir plan olarak görünmektedir. Show More (-2)
12	piece	ortaklık	n.
	They have done an impressive piece of work in adjusting to all the criteria we have set. Belirlediğimiz tüm kriterlere uyum sağlayarak etkileyici bir çalışma ortaya koydular. Show More (-2)