practice - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
practice pratik yapmak v.
  • That snake charmer could use a little more practice.
  • O yılan oynatıcısının biraz daha pratik yapması gerek.
  • Tom needs a little more practice.
  • Tom'un biraz daha pratik yapmaya ihtiyacı var.
  • I'm not good at doing that because I never practice.
  • Bunu yapmakta iyi değilim çünkü hiç pratik yapmıyorum.
Show More (149)
practice uygulama n.
  • This is standard practice on the part of the Council.
  • Bu Konsey açısından standart bir uygulamadır.
  • It is a code of practice concerning the need to prevent sexual harassment or harassment in the workplace.
  • Bu, işyerinde cinsel taciz ya da tacizi önleme ihtiyacına ilişkin bir uygulama yönetmeliğidir.
  • It constitutes a positive alternative to parts of the World Trade Organisation's practice.
  • Dünya Ticaret Örgütü'nün bazı uygulamalarına olumlu bir alternatif oluşturmaktadır.
Show More (95)
practice çalışmak v.
  • Practice this song and memorise the lyrics, then teach them to the students.
  • Şarkıyı çalış, sözleri ezberle, sonra da çocuklara öğret.
  • Practice this song and memorise the lyrics, then teach them to the students.
  • Bu şarkıyı çalışın ve sözlerini ezberleyin, ardından öğrencilere öğretin.
  • You'll be able to speak English better if you practice hard.
  • Çok çalışırsan İngilizceyi daha iyi konuşabilirsin.
Show More (73)
practice uygulamak v.
  • The result of the current practice is delays.
  • Mevcut uygulamanın sonucu gecikmelerdir.
  • The rule of law must in fact relate to the identity of a people, and the practice of democracy falls under this heading.
  • Hukukun üstünlüğü aslında bir halkın kimliğiyle ilgili olmalıdır ve demokrasinin uygulanması bu başlık altına girer.
  • Can you offer any prospect of a total ban on this practice?
  • Bu uygulamanın tamamen yasaklanması için herhangi bir öneri sunabilir misiniz?
Show More (69)
practice pratik n.
  • We have visions but little practice.
  • Vizyonumuz var ama pratiğimiz az.
  • Attention should be mainly focused on results rather than working practice.
  • Dikkatler, çalışma pratiğinden ziyade sonuçlara odaklanmalıdır.
  • Realistic in the sense that practice and theory are two different things.
  • Pratik ve teorinin iki farklı şey olduğu anlamında gerçekçi.
Show More (42)
practice antrenman n.
  • This summer I made a decision - to begin practicing.
  • Bu yaz bir karar verdim; antrenmanlara başlamaya.
  • Mike didn't take part in yesterday's practice.
  • Mike dünkü antrenmana katılmadı.
  • How is cheerleading practice?
  • Amigoluk antrenmanı nasıl gidiyor?
Show More (22)
practice alıştırma yapmak v.
  • I need to practice parallel parking.
  • Paralel park etme konusunda alıştırma yapmam gerek.
  • In order to beat them, we practice very hard.
  • Onları yenmek için çok sıkı alıştırma yapıyoruz.
  • Now go practice.
  • Şimdi gidip alıştırma yap
Show More (18)
practice yapmak v.
  • I practice sports.
  • Spor yapıyorum.
  • He practices medicine.
  • Doktorluk yapıyor.
  • Tom shouldn't be practicing medicine.
  • Tom doktorluk yapmamalı.
Show More (16)
practice antrenman yapmak v.
  • In order to beat them, we practice very hard.
  • Onları yenmek için çok sıkı antrenman yapıyoruz.
  • In order to beat them, we practice very hard.
  • Onları yenmek için, çok sıkı antrenman yaparız.
  • Tom didn't practice on Monday.
  • Tom pazartesi günü antrenman yapmadı.
Show More (9)
practice alıştırma n.
  • Even after weeks of practice, I still can't do a handstand.
  • Haftalarca alıştırma yapmama rağmen hâlâ amuda kalkamıyorum.
  • The answers for the practice problems are at the end of the book.
  • Alıştırma problemlerinin cevapları kitabın sonunda.
  • All we need is a little more practice.
  • Tek ihtiyacımız olan biraz daha alıştırma.
Show More (1)
practice icra etmek n.
  • So this gave them a safe space to practice their craft.
  • Bu da onlara zanaatlarını icra edebilecekleri güvenli bir ortam sağladı.
  • So this gave them a safe space to practice their craft.
  • Bu da onlara zanaatlarını icra etmeleri için güvenli bir ortam verdi.
  • He practices medicine.
  • O, tıp mesleğini icra ediyor.
Show More (0)
practice yöntem n.
  • We talked about the most effective parenting practices.
  • En etkili ebeveynlik yöntemleri hakkında konuştuk.
  • We cannot therefore make use of naming and shaming and worst practices.
  • Bu nedenle adlandırma, ayıplama gibi berbat yöntemlere başvuramayız.
Show More (-1)
practice avukatlık n.
  • Tom was accused of practicing law without a license.
  • Tom lisansı olmadan avukatlık yapmakla suçlandı.
  • Tom was accused of practicing law without a license.
  • Tom ruhsatı olmadan avukatlık yapmakla suçlandı.
Show More (-1)
practice çalışma n.
  • We have choir practice every Monday.
  • Her pazartesi koro çalışmamız var.
  • Behind every minute of concert time there is one hour of hard practice.
  • Konser zamanının her dakikasının arkasında bir saatlik sıkı bir çalışma vardır.
Show More (-1)
practice muayenehane n.
  • She started her own medical practice in Boston.
  • Boston'da kendi muayenehanesini açmıştır.
Show More (-2)
practice (doktor, avukat) olarak çalışmak v.
  • He started practicing as a psychologist in 1978.
  • 1978'de psikolog olarak çalışmaya başladı.
Show More (-2)
practice profesyonel uygulama n.
  • Finally, the framework should try to go with the grain of professional practice.
  • Son olarak, çerçeve profesyonel uygulamalara uyum sağlamaya çalışmalıdır.
Show More (-2)
practice tatbikat n.
  • You have to think of it as a practice exercise for firefighters, a call-out without a fire.
  • Bunu itfaiyeciler için bir tatbikat olarak düşünmelisiniz, yangın olmadan yapılan bir çağrı gibi.
Show More (-2)
practice alışkanlık n.
  • Old practices died hard in the country.
  • Taşrada eski alışkanlıklar çok zor ölür.
Show More (-2)
practice prova n.
  • Tom practiced his speech in front of the mirror.
  • Tom konuşmasını aynanın önünde prova etti.
Show More (-2)
practice doktorluk n.
  • Are you a practicing physician?
  • Doktorluk mu yapıyorsunuz?
Show More (-2)
practice egzersiz yapmak v.
  • I won't be able to practice.
  • Egzersiz yapamayacağım.
Show More (-2)
practice idman n.
  • Tom watched the team practice.
  • Tom takım idmanını izledi.
Show More (-2)