|
- It will probably be a sunny day.
- Muhtemelen güneşli bir gün olacaktır.
- However, there are many scientists who assume that it probably did.
- Bununla birlikte, muhtemelen öyle olduğunu varsayan birçok bilim insanı vardır.
- This year alone we will probably draw up six supplementary and amending budgets.
- Sadece bu yıl muhtemelen altı ek ve değişiklik bütçesi hazırlayacağız.
- Meaning that we will probably end up with a direct distortion of competition and the internal market.
- Bu da muhtemelen rekabetin ve iç pazarın doğrudan bozulmasıyla sonuçlanacağı anlamına gelmektedir.
- We have before us a proposal on which, as far as the objective is concerned, everyone is actually probably agreed.
- Önümüzde, hedef açısından bakıldığında aslında herkesin muhtemelen hemfikir olduğu bir teklif var.
- This will probably not prevent the citizens from launching the debate themselves on this occasion.
- Bu durum muhtemelen vatandaşların bu vesileyle tartışmayı kendilerinin başlatmasını engellemeyecektir.
- It is therefore this legislative method that should probably be debated!
- Bu nedenle muhtemelen tartışılması gereken bu yasama yöntemidir!
- I am probably going to be the only person here tonight with my position on this particular report.
- Muhtemelen bu gece burada bu raporla ilgili görüş bildiren tek kişi ben olacağım.
- We now have a second reading agreement which we can all probably support.
- Şimdi elimizde hepimizin muhtemelen destekleyebileceği bir ikinci okuma anlaşması var.
- If necessary the Commission will probably make new proposals for further liberalisation of markets.
- Gerekirse Komisyon muhtemelen piyasaların daha da serbestleştirilmesi için yeni önerilerde bulunacaktır.
- The total bill in Upper Austria will probably be in the region of EUR 3 billion.
- Yukarı Avusturya'daki toplam fatura muhtemelen 3 milyar Avro civarında olacaktır.
- Internal distribution is important and this should be discussed with probably most developing countries.
- İç dağıtım önemlidir ve bu konu muhtemelen çoğu gelişmekte olan ülke ile görüşülmelidir.
- This would probably have prevented a number of unfortunate, socialist amendments from being tabled.
- Bu muhtemelen bir dizi talihsiz, sosyalist değişiklik önergesinin sunulmasını engelleyecekti.
- We all know that the Council 's output on this subject will probably ignore our views as well.
- Hepimiz biliyoruz ki Konseyin bu konudaki çıktısı muhtemelen bizim görüşlerimizi de görmezden gelecektir.
- It is an issue that has received much less media attention than the Alps, but it is probably a more critical one.
- Medyanın Alpler'den çok daha az ilgi gösterdiği bir konudur ancak muhtemelen daha kritik bir konudur.
- Moreover, the political front lines will probably not be the usual ones.
- Ayrıca siyasi cepheler muhtemelen alışılagelmiş cepheler olmayacak.
- We do not know when they will arrive and when they arrive they will probably be absolutely exhausted.
- Ne zaman geleceklerini bilmiyoruz ve geldiklerinde muhtemelen tamamen tükenmiş olacaklar.
- I acknowledge that my introductory speech was probably too optimistic, and I am sorry about that.
- Giriş konuşmamın muhtemelen fazla iyimser olduğunu kabul ediyorum ve bunun için özür dilerim.
- Out of those 17, ten will probably be able to continue as leaders in their own countries.
- Bu 17 kişiden on tanesi muhtemelen kendi ülkelerinde lider olarak devam edebilecek.
- We probably could have reacted more promptly in a number of areas.
- Muhtemelen bir dizi alanda daha hızlı tepki verebilirdik.
- I have been a Member of this Parliament probably longer than most people here at the moment.
- Muhtemelen şu anda burada bulunan çoğu kişiden daha uzun süredir bu Parlamentonun bir üyesiyim.
- Mr Cunha's report would probably mean a second reform and we could not accept it.
- Sayın Cunha'nın raporu muhtemelen ikinci bir reform anlamına gelecektir ve biz bunu kabul edemeyiz.
- Article 50 of the EC Treaty will probably also continue to be used in a number of remaining areas.
- AT Antlaşmasının 50. Maddesi de muhtemelen geriye kalan bazı alanlarda kullanılmaya devam edecektir.
- Not six, but probably ten countries, will be joining, and not in 2002, but in 2004.
- Altı değil, muhtemelen on ülke katılacak ve bu 2002'de değil, 2004'te olacak.
- They could probably then cover themselves against flight cancellations.
- Böylece muhtemelen uçuş iptallerine karşı kendilerini koruyabilirler.
- The response of the Dutch Government will then probably be to send these supertrawlers even further away.
- Bu durumda Hollanda Hükümeti'nin yanıtı muhtemelen bu süper trolleri daha da uzağa göndermek olacaktır.
- It will probably be a very technical debate.
- Muhtemelen çok teknik bir tartışma olacaktır.
- This is probably the most important point in the whole report.
- Bu muhtemelen tüm rapordaki en önemli noktadır.
- This has probably given me the opportunity of working here.
- Bu muhtemelen bana burada çalışma fırsatı verdi.
- We can probably agree in this Parliament, with the Council too, about increasing effectiveness.
- Muhtemelen bu Parlamento'da, Konsey ile de etkinliğin arttırılması konusunda mutabık kalabiliriz.
- That would probably be asking too much.
- Bu muhtemelen çok şey istemek olurdu.
- This budget will probably be the last to be drafted for a Union of 15 Member States.
- Bu bütçe muhtemelen 15 Üye Devletten oluşan bir Birlik için hazırlanan son bütçe olacaktır.
- He ended his speech by saying that his support will probably not be sufficient.
- Konuşmasını, desteğinin muhtemelen yeterli olmayacağını söyleyerek bitirdi.
- Otherwise I probably would have felt slightly guilty about this.
- Aksi takdirde muhtemelen bu konuda kendimi biraz suçlu hissederdim.
- IOM is probably the organisation with the most expertise in the area.
- IOM muhtemelen bu alanda en fazla uzmanlığa sahip kuruluştur.
- This seems like a good idea to us and we should probably do the same thing.
- Bu bize iyi bir fikir gibi görünüyor ve muhtemelen biz de aynı şeyi yapmalıyız.
- However, we will probably have to carry on debating the wishes of the Nation States, which I take very seriously.
- Bununla birlikte muhtemelen çok ciddiye aldığım Ulus Devletlerin isteklerini tartışmaya devam etmek zorunda kalacağız.
- The prime concern of the European citizens, after health, is probably employment.
- Avrupa vatandaşlarının sağlıktan sonra en büyük endişesi muhtemelen istihdamdır.
- Consequently, I will in this connection vote differently from the way in which many of you will probably vote.
- Sonuç olarak bu bağlamda muhtemelen birçoğunuzun kullanacağı oydan farklı bir oy kullanacağım.
- This is leading to great movements of people for which we probably do not have appropriate legal instruments.
- Bu durum, muhtemelen uygun yasal araçlara sahip olmadığımız büyük insan hareketlerine yol açmaktadır.
- Moreover, the political front lines will probably not be the usual ones.
- Dahası, siyasi cepheler muhtemelen alışılagelmiş cepheler olmayacaktır.
- Social partners, both company organisations and unions, probably have a large role to play in resolving this problem.
- Sosyal ortaklar, hem şirket kuruluşları hem de sendikalar, bu sorunun çözümünde muhtemelen büyük bir rol oynayacaktır.
- Probably there will be a number of larger global players and some regional airlines.
- Muhtemelen bir dizi büyük küresel oyuncu ve bazı bölgesel hava yolları olacaktır.
- We have before us a proposal on which, as far as the objective is concerned, everyone is actually probably agreed.
- Önümüzde, hedef açısından herkesin üzerinde muhtemelen hemfikir olduğu bir teklif var.
- Naturally, ladies and gentlemen, the text is probably far from perfect.
- Doğal olarak, hanımefendiler ve beyefendiler, metin muhtemelen mükemmel olmaktan uzaktır.
- There probably never will be one because they have got themselves into a very tight corner now.
- Muhtemelen hiçbir zaman da olmayacak çünkü şu anda kendilerini çok dar bir köşeye sıkıştırmış durumdalar.
- Nobody can reach these people because the Congo River is probably the only route to access them.
- Kimse bu insanlara ulaşamaz çünkü Kongo Nehri muhtemelen onlara ulaşmak için tek yoldur.
- That is why the RALs are probably going to rise.
- Bu nedenle RAL'ler muhtemelen artacaktır.
- This is probably best achieved through a new legislative instrument.
- Bu muhtemelen en iyi şekilde yeni bir yasal düzenleme ile gerçekleştirilebilir.
- This is probably the factor that tipped the scales in making some countries less reticent.
- Muhtemelen bazı ülkelerin daha az çekingen davranmasına yol açan faktör de bu olmuştur.
- This was probably the most important political decision most us have ever been involved in making.
- Bu muhtemelen birçoğumuzun bugüne kadar aldığı en önemli siyasi karardı.
- This will probably lead to the worldwide application of the IMO forms.
- Bu muhtemelen IMO formlarının dünya çapında uygulanmasına yol açacaktır.
- This, we must say, probably for the last time, is a defining moment for Europe.
- Bunun, muhtemelen son kez olmak üzere, Avrupa için belirleyici bir an olduğunu söylemeliyiz.
- The Commission will shortly come forward, probably on 4 December, with its communication on institutional architecture.
- Komisyon kısa bir süre içinde, muhtemelen 4 Aralık'ta, kurumsal mimariye ilişkin tebliğini açıklayacaktır.
- Taking decisions will probably become even more difficult in an enlarged European Union.
- Genişlemiş bir Avrupa Birliği'nde karar almak muhtemelen daha da zorlaşacaktır.
- Price stability will probably not survive the coming turn of the year.
- Fiyat istikrarı muhtemelen önümüzdeki yıl dönümünde de devam etmeyecektir.
- It would probably be easier to make everything that is illegal legal, but we cannot do this.
- Yasadışı olan her şeyi yasal hale getirmek muhtemelen daha kolay olurdu, ancak bunu yapamayız.
- Enron, Xerox, Worldcom, as well as any subsequent cases, will probably only serve to strengthen this development.
- Enron, Xerox, Worldcom ve sonraki davalar muhtemelen sadece bu gelişmeyi güçlendirmeye hizmet edecektir.
- That is probably very clever in political terms, but nevertheless it is something along those lines.
- Bu muhtemelen siyasi açıdan çok zekice bir yaklaşım, ancak yine de bu doğrultuda bir şey.
- We probably spend more nights together than we do with our respective wives.
- Muhtemelen eşlerimizle geçirdiğimizden daha fazla geceyi birlikte geçiriyoruz.
- The pharmaceutical industry is probably behind this.
- Bunun arkasında muhtemelen ilaç endüstrisi var.
- Our proposals will probably reduce the fleet by 10%.
- Önerilerimiz filoyu muhtemelen %10 oranında azaltacaktır.
- But, it must be said, it will probably not be open for much longer.
- Ancak söylenmelidir ki muhtemelen çok uzun süre açık kalmayacaktır.
- We probably have to consider more ambitious elements.
- Muhtemelen daha iddialı unsurları dikkate almak zorundayız.
- There will probably be differences of opinion, that would be only normal.
- Muhtemelen görüş ayrılıkları olacaktır, bu da normaldir.
- The Commission will shortly come forward, probably on 4 December, with its communication on institutional architecture.
- Komisyon kısa bir süre içerisinde, muhtemelen 4 Aralık'ta, kurumsal mimariye ilişkin tebliğini sunacaktır.
- He has probably been waiting for this all evening.
- Muhtemelen bütün akşam bunu bekledi.
- The news from the USA that ACT has cloned a human embryo has probably shocked us all.
- ABD'den gelen ACT'nin bir insan embriyosu klonladığı haberi muhtemelen hepimizi şok etmiştir.
- He is fully aware that the greatest amount of social malpractice probably takes place in the maritime sector.
- Kendisi, en büyük sosyal suiistimalin muhtemelen denizcilik sektöründe gerçekleştiğinin tamamen farkındadır.
- However, it now turns out that North Korea is probably also developing nuclear weapons.
- Ancak şimdi Kuzey Kore'nin de muhtemelen nükleer silah geliştirmekte olduğu ortaya çıktı.
- It is probably the country with the greatest resources in the world.
- Muhtemelen dünyanın en büyük kaynaklarına sahip ülkesidir.
- The 21st century is witnessing what will probably be known as the greatest revolution in human history.
- 21. yüzyıl, muhtemelen insanlık tarihinin en büyük devrimi olarak anılacak bir olaya tanıklık ediyor.
- Those two aims will probably prove difficult to reconcile in practice, and be a constant source of tension.
- Bu iki amacı pratikte uzlaştırmak muhtemelen zor olacak ve sürekli bir gerilim kaynağı teşkil edecektir.
- However, concerning this point I would like to say that it can probably be solved with the right will.
- Ancak bu nokta ile ilgili olarak doğru irade ile muhtemelen çözülebileceğini söylemek isterim.
- It is the basis for a debate which will take place formally in the Convention, probably at the beginning of February.
- Muhtemelen Şubat ayı başında Konvansiyon'da resmi olarak gerçekleştirilecek bir tartışmanın temelini oluşturmaktadır.
- We shall probably deal with the matter for good early next year.
- Bu konuyu muhtemelen önümüzdeki yılın başlarında temelli olarak ele alacağız.
- We will probably make some progress, but as I have mentioned, it is not that easy.
- Muhtemelen biraz ilerleme kaydedeceğiz, ancak belirttiğim gibi bu o kadar kolay değil.
- Fishing villages on the coast that have lost their old source of income will probably be happy to join in.
- Kıyıdaki eski gelir kaynaklarını kaybetmiş olan balıkçı köyleri de muhtemelen katılmaktan mutluluk duyacaklardır.
- After all, the introduction of quasi-Iranian conditions is probably the last thing the army will allow.
- Sonuçta, yarı-İran koşullarının getirilmesi muhtemelen ordunun izin vereceği son şeydir.
- It was probably formed when an animal virus, a coronavirus, mutated.
- Muhtemelen bir hayvan virüsü, bir koronavirüs mutasyona uğradığında oluşmuştur.
- I think that the United States has made the mistake of believing it is probably immune from this type of action.
- ABD'nin bu tür eylemlerden muhtemelen muaf olduğuna inanarak hata yaptığını düşünüyorum.
- These are expensive and are costing more and more; they will probably be too expensive as soon as tomorrow.
- Bunlar pahalı ve giderek daha pahalıya mal oluyor; muhtemelen yarın çok pahalı olacaklar.
- Indeed, as you are probably aware, many animals have already been destroyed.
- Gerçekten de, muhtemelen farkında olduğunuz gibi, birçok hayvan zaten yok edilmiş durumda.
- He would probably have pulled another proposal out of the hat and secured enlargement without the Treaty of Nice.
- Muhtemelen şapkadan başka bir teklif çıkaracak ve Nice Antlaşması olmadan genişlemeyi güvence altına alacaktı.
- We shall probably deal with the matter for good early next year.
- Muhtemelen önümüzdeki yılın başlarında konuyu temelli olarak ele alacağız.
- We could probably do more.
- Muhtemelen daha fazlasını yapabiliriz.
- It would probably please everyone, except for unification fanatics.
- Birleşme fanatikleri dışında muhtemelen herkesi memnun edecektir.
- It is a huge commitment, probably the biggest any of us will experience.
- Bu çok büyük bir sorumluluk, muhtemelen hepimizin deneyimleyeceği en büyük sorumluluk.
- This contains probably the toughest criticism of Israel we have seen here in Parliament.
- Bu konu muhtemelen Parlamentoda gördüğümüz İsrail'e yönelik en sert eleştiriyi içeriyor.
- Probably to work in Chinese restaurants satisfying Westerners' desire for Chinese food.
- Muhtemelen Batılıların Çin yemeği arzusunu tatmin eden Çin restoranlarında çalışmak için.
- The European Union is probably the world's best example of learning from past mistakes.
- Avrupa Birliği muhtemelen geçmişteki hatalardan ders çıkarma konusunda dünyadaki en iyi örnektir.
- We can probably agree in this Parliament, with the Council too, about increasing effectiveness.
- Muhtemelen bu Parlamentoda Konsey ile de etkinliğin arttırılması konusunda mutabık kalabiliriz.
- Probably not, for the signs are there for everyone to see.
- Muhtemelen değil, çünkü işaretler herkesin görebileceği şekilde oradadır.
- That will probably happen in February 2003.
- Bu muhtemelen Şubat 2003'te gerçekleşecektir.
- The 500 additional positions for enlargement will probably be created.
- Genişleme için 500 ek pozisyon muhtemelen oluşturulacaktır.
- What will be approved will probably be somewhere in the middle.
- Onaylanacak olan şey muhtemelen ortada bir yerde olacaktır.
- The proposed measures will probably make the financial situation of the insurance funds worse.
- Önerilen tedbirler muhtemelen sigorta fonlarının mali durumunu daha da kötüleştirecektir.
- It is probably also going to form part of our European constitution.
- Bu muhtemelen Avrupa anayasamızın da bir parçasını oluşturacaktır.
- There is no reference whatsoever to the delays regarding deepening, nor to the Convention probably becoming bogged down.
- Derinleşmeyle ilgili gecikmelere ya da Sözleşme'nin muhtemelen tıkanacağına dair herhangi bir atıfta bulunulmamıştır.
- It is probably also going to form part of our European constitution.
- Muhtemelen Avrupa anayasamızın da bir parçasını oluşturacaktır.
- This contains probably the toughest criticism of Israel we have seen here in Parliament.
- Bu konu muhtemelen Parlamento'da gördüğümüz İsrail'e yönelik en sert eleştiriyi içeriyor.
- It will probably give rise to new forms of pseudo-self-employment.
- Muhtemelen yeni sözde serbest meslek biçimlerine yol açacaktır.
- The British Army is probably the best in the world.
- İngiliz Ordusu muhtemelen dünyanın en iyisidir.
- It is a huge commitment, probably the biggest any of us will experience.
- Bu büyük bir taahhüt, muhtemelen herhangi birimizin deneyimleyeceği en büyük taahhüt.
- There are probably things in it that not everyone likes.
- Muhtemelen içinde herkesin hoşuna gitmeyecek şeyler var.
- The Commission will point its finger at us, the Council probably will too.
- Komisyon parmağıyla bizi işaret edecek, Konsey de muhtemelen öyle yapacaktır.
- Some were probably executed in Lebanon, but no search has been undertaken for the bodies.
- Bazıları muhtemelen Lübnan'da infaz edildi, ancak cesetler için herhangi bir arama yapılmadı.
- Rejection of these initiatives would probably be a bad sign for change in the right direction.
- Bu girişimlerin reddedilmesi muhtemelen doğru yönde bir değişim için kötü bir işaret olacaktır.
- We would probably also have responded in a slightly different way.
- Biz de muhtemelen biraz daha farklı bir şekilde yanıt verirdik.
- This is probably more important than approving the occasional additional budget.
- Bu muhtemelen ara sıra ek bütçeyi onaylamaktan daha önemlidir.
- She probably considers it not to be a question but rather a declaration by the Member.
- Muhtemelen bunu bir soru olarak değil, Üye tarafından yapılan bir beyan olarak değerlendirmektedir.
- I and most of the Members of the Socialist Group will, therefore, probably vote against adopting this directive.
- Bu nedenle ben ve Sosyalist Grup üyelerinin birçoğu, muhtemelen bu yönetmeliğin kabul edilmesine karşı oy kullanacaktır.
- It is true that we are probably now in a decisive stage of relations between the European Union and Turkey.
- Şu anda Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkilerde muhtemelen belirleyici bir aşamada olduğumuz doğrudur.
- We will probably not be able to manage without European sanctions in the long term.
- Uzun vadede Avrupa yaptırımları olmadan muhtemelen idare edemeyeceğiz.
- However, as you probably know, this is a controversial issue.
- Ancak, muhtemelen bildiğiniz gibi, bu tartışmalı bir konudur.
- This discussion is probably one of the most important that we will have before enlargement.
- Bu tartışma muhtemelen genişlemeden önce yapacağımız en önemli tartışmalardan biri olacaktır.
- In this area, a yellow card will probably be issued more frequently in future than we were used to in the past.
- Bu alanda, sarı kart muhtemelen gelecekte geçmişte alıştığımızdan daha sık verilecektir.
- It is, therefore, this legislative method that should probably be debated!
- Bu nedenle, muhtemelen tartışılması gereken bu yasama yöntemidir!
- The differences between the parties, however, have probably never been so profound.
- Ancak partiler arasındaki farklılıklar muhtemelen hiç bu kadar derin olmamıştı.
- This will probably not prevent the citizens from launching the debate themselves on this occasion.
- Bu muhtemelen vatandaşların bu vesileyle tartışmayı kendilerinin başlatmasını engellemeyecektir.
- We should probably have no right to effect such a transformation.
- Muhtemelen böyle bir dönüşümü gerçekleştirmeye hakkımız olmamalı.
- Nobody can reach these people because the Congo River is probably the only route to access them.
- Bu insanlara kimse ulaşamıyor çünkü Kongo Nehri muhtemelen onlara ulaşılabilecek tek yol.
- Reconstruction aid for Iraq will probably be charged to next year's budget.
- Irak için yeniden yapılandırma yardımı muhtemelen gelecek yılın bütçesinden karşılanacaktır.
- There has probably been a translation problem.
- Muhtemelen bir çeviri sorunu yaşanmıştır.
- The Socialist Group would probably think not.
- Sosyalist Grup muhtemelen böyle düşünmeyecektir.
- That is why the RALs are probably going to rise.
- Bu nedenle, henüz ödenmemiş olan meblağlar muhtemelen artacaktır.
- I must say that I find this a very good idea that we will probably take up.
- Bunu çok iyi bir fikir olarak gördüğümü ve muhtemelen uygulayacağımızı söylemeliyim.
- The WTO procedure will probably last three years.
- DTÖ prosedürü muhtemelen üç yıl sürecektir.
- The Russian GLONASS is probably not entirely in the same category.
- Rus GLONASS'ı muhtemelen tamamen aynı kategoride değildir.
- If you propose a debate in plenary session we will probably have one.
- Eğer genel kurulda bir tartışma önerirseniz, muhtemelen bir tartışma yapacağız.
- I am probably going to Rome next weekend to discuss the same problems.
- Muhtemelen önümüzdeki hafta sonu aynı sorunları görüşmek üzere Roma'ya gideceğim.
- The result of the second reading will probably be acceptable overall.
- İkinci okumanın sonucu muhtemelen genel olarak kabul edilebilir olacaktır.
- Aristotle himself said the improbable will probably happen.
- Aristoteles'in kendisi de olasılıksız olanın muhtemelen gerçekleşeceğini söylemiştir.
- That is probably the most important feature of the monitoring directive.
- Bu muhtemelen izleme direktifinin en önemli özelliğidir.
- They will probably help us to deal more effectively with this challenge.
- Muhtemelen bu zorlukla daha etkin bir şekilde başa çıkmamıza yardımcı olacaklar.
- The agricultural budget is probably typified by strokes of good fortune as well as huge setbacks.
- Tarım bütçesi muhtemelen büyük aksiliklerin yanı sıra iyi talih darbeleriyle de karakterize edilir.
- It is disregarded for various reasons, probably because there is no specific monitoring mechanism in place.
- Muhtemelen belirli bir izleme mekanizması olmadığı için çeşitli nedenlerle göz ardı ediliyor.
- I tend to think it is probably a combination of these.
- Muhtemelen bunların bir kombinasyonu olduğunu düşünme eğilimindeyim.
- The problem, however, is the digital divide, which probably affects about one third of our population.
- Ancak sorun, muhtemelen nüfusumuzun yaklaşık üçte birini etkileyen dijital uçurumdur.
- There are probably arguments in favour of both sides.
- Muhtemelen her iki tarafın da lehine argümanlar vardır.
- I made the point that the language of the budget is probably the twelfth language in this institution.
- Bütçenin dilinin muhtemelen bu kurumdaki on ikinci dil olduğuna dikkat çektim.
- I have been a Member of this Parliament probably longer than most people here at the moment.
- Muhtemelen şu anda burada bulunan çoğu kişiden daha uzun süredir bu Parlamentonun üyesiyim.
- Yet, all the proposed measures combined probably have less impact than decentralisation and scaling down.
- Yine de, önerilen tüm önlemlerin toplamı muhtemelen ademi merkeziyetçilik ve küçülmeden daha az etkiye sahiptir.
- The figure of 200 million will then probably be discussed elsewhere.
- 200 milyon rakamı muhtemelen başka bir yerde tartışılacaktır.
- That is probably the most important feature of the monitoring directive.
- İzleme direktifinin muhtemelen en önemli özelliği budur.
- We will probably have a lot of time this afternoon.
- Bu öğleden sonra muhtemelen çok vaktimiz olacak.
- We can probably do better in the future.
- Gelecekte muhtemelen daha iyisini yapabiliriz.
- This would probably be a solution to many conflicts.
- Bu muhtemelen birçok çatışmaya çözüm olacaktır.
- I would probably have liked to take part in this debate, but we do not have that right, least of all me.
- Muhtemelen bu tartışmaya katılmak isterdim, ancak böyle bir hakkımız yok, en azından benim.
- This is probably the sixth time this matter has been discussed by the EU institutions.
- Bu konu muhtemelen AB kurumları tarafından altıncı kez ele alınıyor.
- The response of the Dutch Government will then probably be to send these supertrawlers even further away.
- Bu durumda Hollanda Hükûmeti'nin yanıtı muhtemelen bu süper trolleri daha da uzağa göndermek olacaktır.
- This comment probably applies to us all, given the drum rolls we play all over the place.
- Her yerde çaldığımız davul sesleri göz önüne alındığında, bu yorum muhtemelen hepimiz için geçerlidir.
- The proposal will probably be adopted by the Commission in 2002.
- Teklif muhtemelen 2002 yılında Komisyon tarafından kabul edilecektir.
- Unfortunately, we will probably be faced with accidents again, but everything we can do we must do.
- Maalesef, muhtemelen yine kazalarla karşı karşıya kalacağız, ancak yapabileceğimiz her şeyi yapmalıyız.
- The first point, and probably the most politically controversial, is the final status of Kosovo.
- İlk husus ve muhtemelen siyasi açıdan en tartışmalı olanı Kosova'nın nihai statüsüdür.
- This budget will probably be the last to be drafted for a Union of 15 Member States.
- Bu bütçe muhtemelen 15 Üye Devletten oluşan bir Birlik için hazırlanacak son bütçe olacaktır.
- We all, probably, have different opinions on it.
- Muhtemelen hepimizin bu konuda farklı görüşleri vardır.
- Those who are less interested in the issues are probably less aware of the existence of these resolutions.
- Konuyla daha az ilgili olanlar muhtemelen bu kararların varlığından daha az haberdardır.
- The Commission probably built on previous mistakes by attaching so much weight to the idea of a programme.
- Komisyon muhtemelen bir program fikrine bu kadar ağırlık vererek önceki hataların üzerine inşa etmiştir.
- It's probably gone all-black market by now.
- Muhtemelen şimdiye kadar tamamen karaborsaya düşmüştür.
- The highest truth on the subject remains unsaid probably cannot be said.
- Konuyla ilgili en önemli gerçek söylenmeden kalır, muhtemelen dile getirilemez.
- That's probably why the Alien didn't kill these four people on the monitor.
- Uzaylı'nın monitördeki bu dört kişiyi öldürmemesinin nedeni de muhtemelen budur.
- That's probably why the Alien didn't kill these four people on the monitor.
- Muhtemelen uzaylının monitördeki bu dört kişiyi öldürmemesinin nedeni budur.
- We had all these things in common, which is probably why we ended up roommates when we first started touring.
- Bütün bunlarda ortak noktalarımız vardı, ve muhtemelen turneye çıktığımızda oda arkadaşı olmamızın nedeni de buydu.
- And we probably weren't so nice either.
- Ve muhtemelen biz de o kadar iyi değildik.
- I agree a month probably will go fast.
- Bir ayın muhtemelen çabucak geçeceğine katılıyorum.
- He probably just saw something and wants to make sure it's nothing.
- Muhtemelen bir şey gördü ve mühim bir şey olmadığından emin olmak istiyor.
- Which is probably why the lyrics of a song are so important for me.
- Muhtemelen bir şarkının sözlerinin benim için bu kadar önemli olmasının nedeni budur.
- It's probably got something to do with the kid they're chasing.
- Muhtemelen kovaladıkları çocukla ilgili bir mesele vardır.
- It's probably why it's always made me so comfortable.
- Muhtemelen beni her zaman bu kadar rahat ettiren de budur.
- He probably figured we were too shy to take advantage of an old army friend.
- Eski askerlik arkadaşımızdan yararlanamayacak kadar utangaç olduğumuzu düşünmüştür muhtemelen.
- Sheldon, this date is probably my one chance with Penny.
- Sheldon, bu randevu muhtemelen Penny ile tek şansım.
- Which is probably why the lyrics of a song are so important for me.
- Muhtemelen bu yüzden bir şarkının sözleri benim için çok önemlidir.
- The earth probably sees plastic as just another one of its children.
- Dünya muhtemelen plastiği çocuklarından biri olarak görüyor.
- The highest truth on the subject remains unsaid probably cannot be said.
- Konuyla ilgili söylenmemiş en büyük gerçek muhtemelen söylenemeyecek.
- This is probably the most exciting opportunity.
- Bu muhtemelen en heyecan verici fırsattır.
- That's probably why she doesn't want to get married.
- Muhtemelen bu yüzden evlenmek istemiyor.
- It's probably why it's always made me so comfortable.
- Muhtemelen beni her zaman bu kadar rahatlatmasının nedeni budur.
- It's a chronic condition and probably nothing serious.
- Bu kronikleşmiş bir durum ve muhtemelen ciddi bir mesele yoktur.
- They help in clean burning and are probably the best way to replenish the existing stock of natural resources.
- Bunlar temiz yakmaya yardımcı olur ve muhtemelen mevcut doğal kaynak stokunu yenilemenin en iyi yoludur.
- Before you move on to somebody else, you should probably get over your breakup with Captain Morgan.
- Başka biriyle ilişkiye başlamadan önce muhtemelen Captain Morgan'dan ayrılışını atlatman gerekiyor.
- It's probably got something to do with the kid they're chasing.
- Peşinde oldukları çocukla alakalı bir şey var muhtemelen.
- It's a chronic condition and probably nothing serious.
- Bu kronik bir durum ve muhtemelen ciddi bir şey değil.
- That's probably why I don't particularly feel like hanging out with you this morning.
- Muhtemelen bu sabah seninle takılmak istememin nedeni de budur.
- That's probably why I don't particularly feel like hanging out with you this morning.
- Muhtemelen bu yüzden bu sabah seninle takılmak istemiyorum.
- The earth probably sees plastic as just another one of its children.
- Dünya muhtemelen plastiği kendi çocuklarından biri olarak görüyor.
- We had all these things in common, which is probably why we ended up roommates when we first started touring.
- Bütün bunlarda ortak noktalarımız vardı, muhtemelen bu yüzden tura ilk başladığımızda oda arkadaşı olduk.
- The mothers were probably all infected at once, in a single incident.
- Anneler muhtemelen tek bir olayda, bir kerede enfekte oldular.
- James would probably want to polish his resume a little green.
- James muhtemelen özgeçmişini biraz çevrecilik sosuyla parlatmak isteyecektir.
- That's probably why he chose Bidwell in the first place.
- Bidwell'i en başta muhtemelen bu yüzden seçti.
- Which is probably why the lyrics of a song are so important for me.
- Bu yüzden muhtemelen bir şarkının sözleri benim için çok önemli.
- Poor guy probably won't get a moment's peace.
- Zavallı adama muhtemelen bir an bile rahat huzur olmayacak.
- He probably figured we were too shy to take advantage of an old army friend.
- Muhtemelen eski askerlik arkadaşımızdan istifade edemeyecek kadar utangaç olduğumuzu düşündü.
- That's probably why she doesn't want to get married.
- Muhtemelen bundan dolayı evlenmek istemiyor.
- Poor guy probably won't get a moment's peace.
- Zavallı adam muhtemelen bir an bile rahata eremeyecek.
- It's probably not a great idea to go down that road again.
- Muhtemelen o yolu tekrar izlemek pek iyi bir fikir değil.
- It's probably got something to do with the kid they're chasing.
- Muhtemelen peşinde oldukları çocukla bir ilgisi vardır.
- James would probably want to polish his resume a little green.
- James muhtemelen özgeçmişini biraz çevrecilik ekleyerek parlatmak istemiştir.
- That's probably why he chose Bidwell in the first place.
- Bidwell'i en başta muhtemelen bundan dolayı seçti.
- It's a chronic condition and probably nothing serious.
- Bu sürekli tekrarlayan bir durum ve muhtemelen ciddi bir şey değil.
- He probably just saw something and wants to make sure it's nothing.
- Muhtemelen bir şey gördü ve önemli bir şey olmadığından emin olmak istiyor.
- I agree a month probably will go fast.
- Bir ayın muhtemelen hızla geçeceğine katılıyorum.
- I'll probably still be in Boston on Monday.
- Muhtemelen Pazartesi günü hala Boston'da olacağım.
- I probably won't watch this.
- Ben muhtemelen bunu izlemeyeceğim.
- Tom is probably the only person in the world who cares if I'm alive or dead.
- Muhtemelen dünyada ölü ya da diri olmamı umursayan tek kişi Tom'dur.
- Tom is probably going to leave next Monday.
- Tom muhtemelen önümüzdeki Pazartesi gidecek.
- Tom is probably a lot busier now than he was three months ago.
- Tom şimdi üç ay önce olduğundan muhtemelen çok daha meşgul.
- Tom probably doesn't know that I hate him.
- Tom muhtemelen ondan nefret ettiğimi bilmiyordur.
- Tom probably was correct about that.
- Tom o konuda muhtemelen haklıydı.
- Tom is probably not having much fun.
- Tom muhtemelen pek eğlenmiyordur.
- It would probably be cheaper to do that yourself.
- Bunu kendiniz yapmanız muhtemelen daha ucuza mal olurdu.
- I probably won't watch this.
- Muhtemelen bunu da izlemeyeceğim.
- If Tom ate more vegetables, he'd probably be healthier.
- Tom daha fazla sebze yerse, muhtemelen daha sağlıklı olur.
- It's probably a good idea for us to speak in English, so he'll be able to understand.
- Anlayabilmesi için İngilizce konuşmamız muhtemelen iyi bir fikir olacaktır.
- Tom is probably going to be angry.
- Tom muhtemelen kızacak.
- She's mentally unstable and probably a killer.
- Akli dengesi yerinde değil ve muhtemelen bir katil.
- You're probably expecting Tom to arrive on time.
- Muhtemelen Tom'un zamanında gelmesini bekliyorsun.
- You probably don't want Tom to do that.
- Muhtemelen Tom'un bunu yapmasını istemezsin.
- Tom should probably help Mary do that.
- Tom muhtemelen Mary'nin onu yapmasına yardım etmelidir.
- Tom thought Mary probably wouldn't win.
- Tom muhtemelen Mary'nin kazanamayacağını düşündü.
- Tom is probably going to tell Mary he's tired.
- Tom muhtemelen Mary'ye yorgun olduğunu söyleyecektir.
- Tom thought Mary probably wouldn't cry.
- Tom muhtemelen Mary'nin ağlamayacağını düşünüyordu.
- Tom will probably do that.
- Tom muhtemelen onu yapacak.
- Tom said Mary is probably still alone.
- Tom Mary'nin muhtemelen hâlâ yalnız olduğunu söyledi.
- Tom will probably be sentenced to death.
- Tom muhtemelen ölüm cezasına çarptırılacak.
- Tom said Mary is probably still thirsty.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ susuz olduğunu söyledi.
- I'll probably see you tomorrow.
- Muhtemelen yarın görüşürüz.
- Tom will probably be early.
- Tom muhtemelen erken gelecek.
- Maria is probably Germany's most talented artist.
- Maria muhtemelen Almanya'nın en yetenekli sanatçısı.
- Tom said Mary probably won't win.
- Tom, Mary'nin muhtemelen kazanamayacağını söyledi.
- He will probably forget to return my book.
- Muhtemelen kitabımı iade etmeyi unutacak.
- Tom probably ran into these kinds of problems, too.
- Tom da muhtemelen bu tür sorunlarla karşılaşmıştır.
- Tom is probably still alive.
- Tom muhtemelen hâlâ hayatta.
- Tom probably thought I was busy.
- Tom muhtemelen meşgul olduğumu düşünüyordu.
- Tom is probably not going to do that today.
- Tom muhtemelen bugün bunu yapmayacak.
- Tom is probably going to go to Boston next week.
- Tom muhtemelen gelecek hafta Boston'a gidecek.
- Tom is probably innocent.
- Tom muhtemelen masumdur.
- It's probably raining.
- Muhtemelen yağmur yağıyor.
- Tom probably does this every year.
- Tom muhtemelen bunu her yıl yapıyordur.
- Tom will probably make a mistake.
- Tom muhtemelen bir hata yapacaktır.
- There's probably something in the box.
- Kutunun içinde muhtemelen bir şey vardır.
- Tom thought he probably shouldn't go there by himself.
- Tom muhtemelen oraya tek başına gitmemesi gerektiğini düşündü.
- The program should have started by now, so we'll probably miss the first half.
- Program şimdiye kadar başlamalıydı, bu yüzden muhtemelen ilk yarıyı kaçıracağız.
- Tom and Mary probably ate together.
- Tom ve Mary muhtemelen birlikte yemek yemişlerdir.
- Tom is probably still intoxicated.
- Tom muhtemelen hala sarhoş.
- My blood pressure probably went down, but I'm fine now.
- Muhtemelen tansiyonum düştü ama şimdi iyiyim.
- I know you probably wanted to do that by yourself.
- Muhtemelen bunu kendiniz yapmak istediğinizi biliyorum.
- I'd probably lose.
- Muhtemelen kaybederim.
- Dinner is probably ready, so we had better hurry home.
- Akşam yemeği muhtemelen hazırdır, o yüzden eve bir an önce gitsek iyi olur.
- My children will probably have eaten all the candy by the time I get home.
- Ben eve gelene kadar çocuklarım muhtemelen bütün şekerleri yemiş olacaklar.
- Tom is probably going to stay here tonight.
- Tom muhtemelen bu gece burada kalacak.
- Tom is probably going to be fine.
- Tom muhtemelen iyi olacak.
- You're probably tired.
- Sen muhtemelen yorgunsun.
- Layla was a single-minded, uneducated girl and she probably was too immature to be a mother.
- Leyla tek bir gayesi olan eğitimsiz bir kızdı ve muhtemelen anne olmak için fazla toydu.
- That restaurant is probably a bit expensive.
- Bu restoran muhtemelen biraz pahalı.
- That probably doesn't happen very often.
- O muhtemelen çok sık olmaz.
- Tom will probably be home on Monday.
- Tom muhtemelen pazartesi günü evde olacak.
- Tom's probably sick and tired of the way Mary's been behaving lately.
- Son zamanlarda Tom muhtemelen Mary'nin davranma tarzından bıktı.
- She is probably burning in hell.
- Muhtemelen cehennemde yanıyordur.
- Tom is probably going to be anxious to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmaktan endişe duyacak.
- Tom probably thought I was happy.
- Tom muhtemelen benim mutlu olduğumu düşünmüştü.
- Tom probably got home before midnight.
- Tom muhtemelen gece yarısından önce eve varmıştır.
- Tom probably needs help.
- Tom'un muhtemelen yardıma ihtiyacı var.
- Tom probably didn't mean to do it.
- Tom muhtemelen onu yapmak istemiyordu.
- Tom and Mary will probably not tell John about what they did.
- Tom ve Mary muhtemelen John'a yaptıklarından bahsetmeyecekler.
- Tom is probably still hiding.
- Tom muhtemelen hâlâ saklanıyor.
- I should probably not be doing this.
- Muhtemelen bunu yapmamalıyım.
- Tom probably won't get the prize.
- Tom muhtemelen ödülü alamayacak.
- Tom is probably going to be absent tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın devamsız olacak.
- Tom is probably still tired.
- Tom muhtemelen hala yorgun.
- Tom probably didn't even know about it.
- Tom'un muhtemelen haberi bile yoktu.
- I'm probably going to be able to do that tomorrow.
- Muhtemelen yarın bunu yapabileceğim.
- There's probably very little I can do.
- Muhtemelen yapabileceğim çok az şey var.
- We will probably all be dead within 50 years.
- Muhtemelen 50 yıl içinde hepimiz ölmüş olacağız.
- They probably don't know.
- Onlar muhtemelen bilmiyor.
- Tom will probably be absent.
- Tom muhtemelen gelmeyecek.
- Tom probably thought I wasn't at home.
- Tom muhtemelen evde olmadığımı düşündü.
- We should probably tell Tom.
- Muhtemelen Tom'a söylemeliyiz.
- We probably shouldn't have done that.
- Muhtemelen onu yapmamalıydık.
- Tom is probably still alone.
- Tom muhtemelen hala yalnız.
- I probably should just stay in bed today.
- Muhtemelen bugün yatakta kalmalıyım.
- Tom is probably not hungry right now.
- Tom muhtemelen şimdi aç değildir.
- That's probably a misprint.
- O muhtemelen bir baskı hatası.
- Tom probably doesn't know how to get to my place.
- Tom muhtemelen evime nasıl gideceğini bilmiyordur.
- I can probably reach Tom by phone right now.
- Muhtemelen şu anda Tom'a telefonla ulaşabilirim.
- I know you probably didn't do what you were supposed to do.
- Muhtemelen yapman gerekeni yapmadığını biliyorum.
- That would probably make sense.
- O muhtemelen mantıklı olurdu.
- Tom is probably still eating now.
- Tom muhtemelen hala yemek yiyordur.
- Tom probably died.
- Tom muhtemelen öldü.
- We'll probably win.
- Muhtemelen kazanacağız.
- That would probably help people.
- O muhtemelen insanlara yardımcı olurdu.
- Tom probably won't want to tag along.
- Tom muhtemelen peşine takılmak istemeyecek.
- Tom will probably be unbiased.
- Tom muhtemelen tarafsız olacak.
- I'm probably going to do that again today.
- Muhtemelen onu bugün yine yapacağım.
- Jane will probably come.
- Jane muhtemelen gelecektir.
- He can probably have any woman he wants.
- Muhtemelen istediği her kadına sahip olabilir.
- You probably shouldn't tell Tom the truth.
- Sen muhtemelen Tom'a gerçeği söylememelisin.
- Without your support, we probably won't be able to put this plan into practice.
- Desteğiniz olmadan, muhtemelen bu planı uygulamaya koyamayacağız.
- Tom is probably going to be grouchy all day.
- Tom muhtemelen bütün gün mızmız olacak.
- I'm probably going to be able to do that tomorrow.
- Muhtemelen yarın yapabileceğim.
- In your position, I'd probably have done the same thing.
- Sizin yerinizde olsam, muhtemelen ben de aynı şeyi yapardım.
- Tom will probably not do that again.
- Tom muhtemelen bunu bir daha yapmayacaktır.
- You're probably wrong.
- Sen muhtemelen hatalısın.
- It'll probably rain this afternoon.
- Bu öğleden sonra muhtemelen yağmur yağacak.
- Tom is probably trying to lose weight.
- Tom muhtemelen kilo vermeye çalışıyordur.
- Sami will probably always remember that.
- Sami muhtemelen bunu hep hatırlayacak.
- Tom probably thought I wouldn't like this.
- Tom muhtemelen bundan hoşlanmayacağımı düşünmüştür.
- Tom is probably concerned.
- Tom muhtemelen endişeli.
- It probably means something.
- Muhtemelen bir anlamı vardır.
- Tom and I'll probably sing together.
- Tom ve ben muhtemelen birlikte şarkı söyleyeceğiz.
- Tom will probably get home before dark.
- Tom muhtemelen hava kararmadan eve varır.
- Tom should probably be fired.
- Tom muhtemelen kovulmalı.
- Tom probably likes Mary.
- Tom muhtemelen Mary'yi seviyor.
- Tom probably won't help us today.
- Tom muhtemelen bugün bize yardım etmeyecek.
- I'd probably lose if I played tennis with Tom.
- Tom'la tenis oynarsam muhtemelen kaybederim.
- Tom realized Mary was probably not going to be able to do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapamayacağını fark etti.
- I told Tom you would probably like to see that movie.
- Tom'a muhtemelen o filmi izlemek isteyeceğini söyledim.
- If Tom had a lot of money, he'd probably buy himself an expensive car.
- Eğer Tom'un çok parası olsaydı, muhtemelen kendine pahalı bir araba alırdı.
- We'll probably never be in Boston at the same time Tom is.
- Muhtemelen Tom'la asla aynı zamanda Boston'da olmayacağız.
- I could probably do that alone.
- Muhtemelen bunu tek başıma yapabilirim.
- Tom said Mary is probably still in her room.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ odasında olduğunu söyledi.
- Tom will probably just let Mary cry herself to sleep.
- Tom muhtemelen Mary'nin ağlaya ağlaya uyumasına izin verecek.
- Tom is probably not hungry.
- Tom muhtemelen aç değildir.
- That's probably not what Tom did.
- Muhtemelen Tom'un yaptığı şey bu değil.
- They probably missed their train.
- Muhtemelen trenlerini kaçırdılar.
- Tom is probably still up.
- Tom muhtemelen hâlâ ayakta.
- Tom probably went to Mary's.
- Tom muhtemelen Mary'lere gitmiştir.
- I'll probably do that again.
- Muhtemelen bunu yine yapacağım.
- Tom and Mary said that they probably will do that.
- Tom ve Mary muhtemelen yapacaklarını söylediler.
- Tom has probably already forgotten your name.
- Tom muhtemelen adını çoktan unutmuştur.
- I'm probably not going to do that anymore.
- Muhtemelen artık onu yapmayacağım.
- Tom probably went out.
- Tom muhtemelen dışarı çıktı.
- Tom can probably understand this.
- Tom muhtemelen bunu anlayabilir.
- It's probably going to be hot tomorrow.
- Muhtemelen yarın sıcak olacak.
- I should probably take that.
- Muhtemelen bunu almalıyım.
- Tom thinks he'll probably never fall in love.
- Tom muhtemelen hiç aşık olmayacağını düşünüyor.
- We'll probably never know why Tom killed himself.
- Muhtemelen Tom'un kendini neden öldürdüğünü asla bilmeyeceğiz.
- He probably won't come.
- Muhtemelen gelmeyecek.
- If it sounds too good to be true, it probably isn't.
- Kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir.
- Tom is probably the only one around here who can speak French.
- Tom muhtemelen buralarda Fransızca konuşabilen tek kişidir.
- That's probably a good idea.
- Muhtemelen iyi bir fikir.
- You'll probably get injured if you do that the way Tom suggested.
- Bunu Tom'un önerdiği gibi yaparsan muhtemelen yaralanırsın.
- Tom will probably let Mary win.
- Tom muhtemelen Mary'nin kazanmasına izin verecektir.
- Tom is probably in Boston.
- Tom muhtemelen Boston'dadır.
- It probably would be cheaper somewhere else.
- Muhtemelen başka bir yerde daha ucuz olurdu.
- Tom is probably really busy.
- Tom muhtemelen çok meşguldür.
- I probably won't watch TV tonight.
- Muhtemelen bu gece televizyon izlemeyeceğim.
- That's probably a bad idea.
- O muhtemelen kötü bir fikir.
- Tom will probably be broke.
- Tom muhtemelen meteliksiz olacak.
- Tom will probably accept your offer.
- Tom muhtemelen teklifini kabul edecektir.
- Tom probably didn't study yesterday.
- Tom muhtemelen dün ders çalışmadı.
- Tom said Mary is probably still bored.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ sıkıldığını söyledi.
- Tom said Mary is probably still grouchy.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hala huysuz olduğunu söyledi.
- You'd probably be disappointed.
- Muhtemelen hayal kırıklığı yaşarsınız.
- Tom probably didn't mean to do it.
- Tom muhtemelen bunu yapmak istemedi.
- We've probably made a mistake.
- Biz muhtemelen hata yaptık.
- Tom is probably going to allow Mary to do that.
- Tom muhtemelen Mary'nin bunu yapmasına izin verecek.
- It'll probably be impossible for you to do that.
- Bunu yapman muhtemelen imkansız olacak.
- Tom probably could've told us how to do it.
- Tom muhtemelen bize nasıl yapacağımızı söyleyebilirdi.
- Wilson probably was correct about this.
- Wilson muhtemelen bu konuda haklıydı.
- You probably scared Tom off.
- Muhtemelen Tom'u korkutup kaçırmışsındır.
- Tom thought Mary would probably fail her French test.
- Tom, Mary'nin muhtemelen Fransızca sınavından kalacağını düşündü.
- Tom thought Mary probably did that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yaptığını düşündü.
- That's probably a good idea.
- O muhtemelen iyi bir fikir.
- It'll probably take you about 10 minutes to solve this problem.
- Muhtemelen bu sorunu çözmek yaklaşık 10 dakikanızı alacaktır.
- Tom has probably gone to the doctor.
- Tom muhtemelen doktora gitmiştir.
- But probably I'll be the last, which is a pity.
- Ama muhtemelen sonuncu olacağım, ne yazık.
- Tom probably thought I was going to be at today's meeting.
- Tom muhtemelen bugünkü toplantıda olacağımı düşünüyordu.
- You probably have everything you need.
- Muhtemelen ihtiyacın olan her şeye sahipsin.
- Tom is probably still lonely.
- Tom muhtemelen hâlâ yalnız.
- I think you're probably wrong.
- Bence muhtemelen yanılıyorsun.
- Tom will probably be frustrated.
- Tom muhtemelen sinirli olacak.
- Tom will probably be puzzled.
- Tom muhtemelen şaşıracak.
- Tom is probably going to leave next week.
- Tom muhtemelen gelecek hafta ayrılacak.
- That was probably what I saw.
- Gördüğüm muhtemelen oydu.
- Tom is probably not as young as you think he is.
- Tom muhtemelen düşündüğün kadar genç değildir.
- I could probably help.
- Muhtemelen yardım edebilirim.
- You probably have enough money to live till you die.
- Muhtemelen ölene kadar yaşayacak kadar paranız vardır.
- This is probably Tom's bicycle.
- Bu muhtemelen Tom'un bisikleti.
- You probably won't like it.
- Muhtemelen onu beğenmeyeceksin.
- Tom is probably retired by now.
- Tom muhtemelen emekli olmuştur.
- You can probably buy one of these cheaper elsewhere.
- Muhtemelen bunlardan birini başka bir yerden daha ucuza satın alabilirsiniz.
- Tom is probably going to be curious.
- Tom muhtemelen meraklı olacak.
- We'll probably be the first ones to leave.
- Muhtemelen ilk ayrılanlar biz oluruz.
- Tom is probably going to let Mary drive.
- Tom muhtemelen Mary'nin araba kullanmasına izin verecek.
- Tom thought Mary would probably fail her French test.
- Tom Mary'nin Fransızca testinde muhtemelen başarısız olacağını düşünüyordu.
- Mary probably knows I like her.
- Mary muhtemelen onu sevdiğimi biliyor.
- Tom knows Mary probably won't do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapmayacağını biliyor.
- Tom probably thought Mary wouldn't do that.
- Tom muhtemelen Mary'nin bunu yapmayacağını düşünüyordu.
- Tom said he'd probably win.
- Tom muhtemelen kazanacağını söyledi.
- Tom is probably not going to come tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın gelmeyecek.
- You've probably seen that already.
- Muhtemelen bunu zaten görmüşsündür.
- Tom probably thought I was going to Boston with him next weekend.
- Tom muhtemelen gelecek hafta sonu onunla Boston'a gideceğimi düşündü.
- It's probably just a misunderstanding.
- Bu muhtemelen sadece bir yanlış anlaşılma.
- Tom is probably angry.
- Tom muhtemelen kızgındır.
- Tom and Mary probably didn't sing together.
- Tom ve Mary muhtemelen birlikte şarkı söylemedi.
- Tom is probably still lost.
- Tom muhtemelen hâlâ kayıp.
- Tom said that Mary was probably still eating.
- Tom, muhtemelen Mary'nin hâlâ yemek yediğini söyledi.
- You should probably all get some sleep.
- Muhtemelen hepiniz biraz uyumalısınız.
- Tom could probably do that without anybody's help.
- Tom muhtemelen kimsenin yardımı olmadan bunu yapabilirdi.
- Sami was probably dying.
- Sami muhtemelen ölüyordu.
- It's probably going to be tough to do that.
- Muhtemelen bunu yapmak zor olacak.
- Tom is probably not as old as you think he is.
- Tom muhtemelen senin düşündüğün kadar yaşlı değil.
- Tom will probably win.
- Tom muhtemelen kazanacak.
- I should probably be writing this down.
- Muhtemelen bunu yazmalıyım.
- It's probably going to rain.
- Muhtemelen yağmur yağacak.
- Tom is probably never going to do that.
- Tom muhtemelen bunu asla yapmayacak.
- Tom said Mary is probably still thirsty.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hala susadığını söyledi.
- It was probably not true.
- O muhtemelen doğru değildi.
- Tom probably shouldn't tell Mary about the accident.
- Tom muhtemelen Mary'ye kazadan bahsetmemeli.
- Tom is probably thinking about buying a new car.
- Tom muhtemelen yeni bir araba almayı düşünüyordur.
- You're probably upset with me.
- Muhtemelen bana kızgınsın.
- We'll probably never know what really happened.
- Muhtemelen gerçekten ne olduğunu asla bilmeyeceğiz.
- Tom's parents are probably worried about him.
- Tom'un anne babası muhtemelen onun hakkında endişeli.
- Tom is probably going to be tired.
- Tom muhtemelen yorgun olacak.
- Tom said Mary is probably still depressed.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ depresyonda olduğunu söyledi.
- Tom is probably going to pass the test.
- Tom muhtemelen testi geçecek.
- We were probably in junior high the last time we went there together.
- Oraya en son birlikte gittiğimizde muhtemelen ortaokuldaydık.
- Tom said Mary is probably still terrified.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ korktuğunu söyledi.
- I thought you were probably insane.
- Muhtemelen deli olduğunu düşünmüştüm.
- Tom has probably never driven a truck.
- Tom muhtemelen hiç kamyon sürmedi.
- It's probably best if we go now.
- Şimdi gidersek bu muhtemelen en doğrusu.
- Tom is probably used to it by now.
- Tom muhtemelen şimdiye kadar alışmıştır.
- Tom is probably still embarrassed.
- Tom muhtemelen hala utanıyordur.
- We probably won't be able to solve this problem by ourselves.
- Muhtemelen bu sorunu tek başımıza çözemeyeceğiz.
- Tom is probably a bit older than Mary.
- Tom muhtemelen Mary'den az daha yaşlıdır.
- I am so thirsty, probably because I ate pizza yesterday night.
- Ben çok susadım, muhtemelen dün gece pizza yediğim içindir.
- It probably is my fault.
- Muhtemelen benim hatam.
- Tom said Mary is probably still cold.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ üşüdüğünü söyledi.
- Tom probably thought I didn't know what was going on.
- Tom muhtemelen ne olduğunu bilmediğimi düşünüyordu.
- It probably won't be worth the wait.
- Bu muhtemelen beklemeye değmeyecek.
- Tom probably wouldn't do something that stupid.
- Tom muhtemelen o kadar aptalca bir şey yapmazdı.
- I probably drink too much.
- Muhtemelen fazla içki içiyorum.
- Probably John will pass the examination.
- Muhtemelen John sınavı geçecek.
- Tom will probably come to see us tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın bizi görmeye gelecektir.
- I probably never will come here again.
- Muhtemelen bir daha buraya hiç gelmeyeceğim.
- Tom is probably going to do that soon.
- Tom muhtemelen bunu yakında yapacak.
- Tom should probably tell Mary what he wants her to do.
- Tom muhtemelen Mary'ye onun ne yapmasını istediğini söylemeli.
- I probably swim better than Tom does.
- Muhtemelen Tom'dan daha iyi yüzüyorum.
- Tom warned Mary that that would probably happen.
- Tom, Mary'yi bunun muhtemelen olabileceği konusunda uyarmıştı.
- I probably can do that.
- Muhtemelen bunu yapabilirim.
- Tom probably won't laugh.
- Tom muhtemelen gülmeyecek.
- Tom was probably right.
- Tom muhtemelen haklıydı.
- If Tom said it, it's probably true.
- Tom söylediyse, muhtemelen doğrudur.
- Tom should probably not tell Mary he won't do that.
- Tom muhtemelen Mary'ye bunu yapmayacağını söylememeli.
- Tom said Mary probably won't eat lunch with us.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bizimle öğle yemeği yemeyeceğini söyledi.
- Tom is probably going to be thirsty.
- Tom muhtemelen susayacaktır.
- Tom said Mary is probably still awake.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ uyanık olduğunu söyledi.
- Tom will probably be able to answer your question.
- Tom muhtemelen sorunuzu cevaplayabilecektir.
- Tom thought Mary probably wouldn't do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapamayacağını düşündü.
- They're probably sleeping.
- Muhtemelen uyuyorlardır.
- I'm probably going to do that by myself.
- Muhtemelen bunu tek başıma yapacağım.
- Tom has probably run away again.
- Tom muhtemelen yine kaçtı.
- If Tom ate more vegetables, he'd probably be healthier.
- Eğer Tom daha fazla sebze yerse, muhtemelen daha sağlıklı olur.
- Tom probably thought I wouldn't know how to cook rice.
- Tom muhtemelen nasıl pirinç pişireceğimi bilmediğimi düşünüyordu.
- Tom is probably going to tell Mary that he wants her to do that.
- Tom muhtemelen Mary'ye bunu onun yapmasını istediğini söyleyecektir.
- It's probably nothing, but, again, you better talk to your doctor.
- Muhtemelen önemli bir şey yoktur ama yine de doktorunla konuşsan iyi edersin.
- Tom probably doesn't know who I am.
- Tom muhtemelen benim kim olduğumu bilmiyordur.
- I probably should have said something.
- Muhtemelen bir şeyler söylemeliydim.
- Tom will probably be obedient.
- Tom muhtemelen itaatkâr olacak.
- You probably wouldn't understand this.
- Muhtemelen bunu anlamazsın.
- Tom probably thought I was unhappy here.
- Tom muhtemelen burada mutsuz olduğumu düşündü.
- He probably didn't have sex with her.
- Muhtemelen onunla seks yapmadı.
- That's probably a bad idea.
- Bu muhtemelen kötü bir fikir.
- We probably don't have enough money to buy that.
- Muhtemelen onu almak için yeterli paramız yok.
- I probably would've done the same thing that Tom did.
- Muhtemelen ben de Tom'un yaptığının aynısını yapardım.
- It's probably going to be expensive to do that.
- Muhtemelen bunu yapmak pahalı olacak.
- Tom will probably study French.
- Tom muhtemelen Fransızca öğrenecek.
- He probably knows.
- Muhtemelen biliyordur.
- Tom is probably doing that wrong.
- Tom muhtemelen onu yanlış yapıyor.
- That's probably what we should do.
- Muhtemelen yapmamız gereken bu.
- My unhappiness probably is because I very much like to be alone.
- Mutsuzluğumun sebebi muhtemelen yalnız olmaktan çok keyif alıyor olmam.
- Tom probably won't lie to you again.
- Tom muhtemelen sana bir daha yalan söylemeyecek.
- We probably don't want to do that again any time soon.
- Biz muhtemelen yakında onu tekrar yapmak istemiyoruz.
- Tom probably won't leave tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın ayrılmayacak.
- Tom probably didn't even know about it.
- Tom'un muhtemelen bundan haberi bile yoktu.
- Tom is probably going to be at home on Monday.
- Tom muhtemelen pazartesi günü evde olacak.
- She's mentally unstable and probably a killer.
- O aklen dengesiz ve muhtemelen bir katil.
- Tom will probably be annoyed by the smell.
- Tom muhtemelen kokudan rahatsız olacaktır.
- Tom is probably cold.
- Tom muhtemelen üşütmüş.
- Mary said she thought Tom probably did that.
- Mary, Tom'un muhtemelen bunu yaptığını düşündüğünü söyledi.
- Tom probably won't have to wait very long.
- Tom muhtemelen çok beklemek zorunda kalmayacak.
- Tom will probably be punished.
- Tom muhtemelen cezalandırılacak.
- Tom probably thought he was going to have to do that today.
- Tom muhtemelen bugün bunu yapmak zorunda kalacağını düşündü.
- Tom probably could've done that better.
- Tom muhtemelen bunu daha iyi yapabilirdi.
- Tom and Mary are probably Canadians.
- Tom ve Mary muhtemelen Kanadalıdırlar.
- Tom said that Mary was probably still downstairs.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ alt katta olduğunu söyledi.
- Tom probably knows what to do.
- Tom muhtemelen ne yapacağını biliyordur.
- Tom thinks Mary is probably at the beach.
- Tom, Mary'nin muhtemelen sahilde olduğunu düşünüyor.
- I probably should just stay in bed today.
- Bugün muhtemelen yatakta kalmam gerekiyor.
- Tom will probably never know.
- Tom muhtemelen asla bilemeyecek.
- Tom will probably not agree to your proposal.
- Tom teklifinizi muhtemelen kabul etmeyecektir.
- She's probably just gone to visit her parents.
- Muhtemelen ailesini ziyarete gitmiştir.
- Tom probably won't leave tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın gitmeyecek.
- I think Tom is probably right, too.
- Bence Tom da muhtemelen haklı.
- Tom will probably win the scholarship.
- Tom muhtemelen bursu kazanacak.
- Tom will probably be truthful.
- Tom muhtemelen dürüst olacaktır.
- Tom said Mary would probably win.
- Tom muhtemelen Mary'nin kazanacağını söyledi.
- Tom is probably not going to want to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmak istemeyecektir.
- Tom probably won't want to do that by himself.
- Tom muhtemelen onu kendi başına yapmak istemeyecek.
- Tom probably shouldn't tell Mary why he did that.
- Tom muhtemelen Mary'ye bunu neden yaptığını söylememeli.
- The game will probably be canceled.
- Maç muhtemelen iptal edilecek.
- Tom is probably not hungry.
- Tom muhtemelen aç değil.
- Tom probably doesn't like Mary.
- Tom muhtemelen Mary'yi sevmiyor.
- She probably knows the answer.
- Muhtemelen cevabı biliyordur.
- It'll probably take you about three hours to do that.
- Bunu yapman muhtemelen üç saatini alır.
- That's probably not a problem anymore.
- Bu artık muhtemelen bir sorun değil.
- I'll probably not do that.
- Muhtemelen bunu yapmayacağım.
- I knew who he probably was.
- Onun muhtemelen kim olduğunu biliyordum.
- I probably will do that again.
- Muhtemelen bunu tekrar yapacağım.
- Tom has probably been here before.
- Tom muhtemelen daha önce buraya gelmiştir.
- Tom was probably pondering something.
- Tom muhtemelen bir şeylere kafa yoruyordu.
- Tom probably didn't do that on October 20th.
- Tom muhtemelen 20 Ekim'de bunu yapmadı.
- Tom is probably going to do that today.
- Tom muhtemelen bunu bugün yapacak.
- Tom probably won't even notice Mary's new necklace.
- Tom muhtemelen Mary'nin yeni kolyesini fark etmeyecek bile.
- Tom probably won't have to wait very long.
- Tom muhtemelen çok uzun süre beklemek zorunda kalmayacak.
- Tom said Mary is probably still sarcastic.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hala alaycı olduğunu söyledi.
- Tom is probably going to be furious.
- Tom muhtemelen öfkeli olacak.
- Tom probably thought I liked Boston.
- Tom muhtemelen Boston'ı sevdiğimi düşünmüştür.
- Tom is probably going to be afraid to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmaktan korkacak.
- I should probably do that.
- Muhtemelen bunu yapmalıyım.
- You've probably done this many times before.
- Sen muhtemelen bunu daha önce defalarca yaptın.
- It's probably my fault.
- Muhtemelen benim hatam.
- It's probably going to be boring to do that.
- Muhtemelen bunu yapmak sıkıcı olacak.
- What he said is probably correct.
- Onun söylediği muhtemelen doğru.
- Tom probably knows more about the accident than he told us.
- Tom muhtemelen kaza hakkında bize anlattığından daha çok şey biliyor.
- Tom is probably listening to us right now.
- Tom muhtemelen şu anda bizi dinliyor.
- Tom probably doesn't know that Mary isn't Canadian.
- Tom muhtemelen Mary'nin Kanadalı olmadığını bilmiyordur.
- You probably don't remember me.
- Muhtemelen beni hatırlamıyorsun.
- Tom will probably be home on Monday.
- Tom muhtemelen pazartesi evde olacak.
- Tom is probably going to be upset.
- Tom muhtemelen üzgün olacak.
- Tom is probably helping Mary right now.
- Tom muhtemelen şu anda Mary'ye yardım ediyordur.
- Tom and Mary are probably on vacation.
- Tom ve Mary muhtemelen tatildeler.
- Tom will probably tell Mary he won't leave her.
- Tom muhtemelen Mary'ye onu terk etmeyeceğini söyleyecek.
- If you give Tom any lead way, he'll probably just walk all over you.
- Tom'a herhangi bir yol gösterirseniz, muhtemelen sizi ezip geçecektir.
- I would probably have done the same thing.
- Muhtemelen ben de aynı şeyi yapardım.
- Tom probably thinks Mary is at home.
- Tom muhtemelen Mary'nin evde olduğunu sanıyordur.
- Tom probably isn't busy now.
- Tom muhtemelen şu an meşgul değildir.
- It's probably going to be unsafe to do that.
- Muhtemelen bunu yapmak güvensiz olacak.
- Tom said his team will probably win.
- Tom takımının muhtemelen kazanacağını söyledi.
- It's probably OK.
- Muhtemelen sorun yoktur.
- That probably cost less than a dollar.
- Muhtemelen o bir dolardan daha az paraya mal oldu.
- Tom probably won't agree with your proposal.
- Tom muhtemelen teklifinizi kabul etmeyecektir.
- Tom hasn't changed his mind and probably never will.
- Tom fikrini değiştirmedi ve muhtemelen asla değiştirmeyecek.
- If Tom couldn't do it, probably nobody else will be able to either.
- Tom yapamadıysa, muhtemelen başka kimse de yapamayacaktır.
- Tom is probably still in jail.
- Tom muhtemelen hâlâ hapiste.
- It'll probably be dangerous for you to do that.
- Bunu yapmak senin için muhtemelen tehlikeli olacaktır.
- Tom is probably dead, too.
- Tom da, muhtemelen öldü.
- Tom probably wouldn't have died if he'd been wearing his seatbelt.
- Tom, emniyet kemerini takmış olsaydı muhtemelen ölmezdi.
- Tom probably thought Mary had done that.
- Tom muhtemelen Mary'nin bunu yaptığını düşündü.
- Tom is probably smarter than Mary.
- Tom muhtemelen Mary'den daha zeki.
- Tom will probably spend the rest of his life in prison.
- Tom muhtemelen hayatının geri kalanını hapiste geçirecek.
- Tom said Mary is probably still confused.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hala kafasının karışık olduğunu söyledi.
- Tom is probably thirsty.
- Tom muhtemelen susamıştır.
- Tom is probably still doing that.
- Tom muhtemelen hâlâ bunu yapıyor.
- You'll probably be able to do that when you're older.
- Muhtemelen yaşlandığınızda bunu yapabileceksiniz.
- Tom thought Mary was probably about thirty.
- Tom, Mary'nin muhtemelen otuz yaşlarında olduğunu düşündü.
- I know what you're probably thinking.
- Muhtemelen ne düşündüğünü biliyorum.
- Sooner or later, I'll probably get bored.
- Er ya da geç, muhtemelen sıkılacağım.
- They probably know.
- Onlar muhtemelen biliyor.
- Tom probably likes it.
- Tom muhtemelen onu beğenir.
- Tom will probably let Mary drive.
- Tom muhtemelen Mary'nin araba kullanmasına izin verecektir.
- I think that's probably right.
- Sanırım o muhtemelen doğru.
- That's probably going to fall.
- O muhtemelen düşecek.
- Tom is probably going to make some mistakes.
- Tom muhtemelen bazı hatalar yapacak.
- It's probably a warning.
- Bu muhtemelen bir uyarı.
- That probably doesn't taste too bad.
- Muhtemelen tadı o kadar da kötü değildir.
- Tom probably won't laugh.
- Tom muhtemelen gülmeyecektir.
- Tom is probably going to be here tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın burada olacak.
- I know I probably won't win.
- Muhtemelen kazanmayacağımı biliyorum.
- Tom has probably done that again.
- Tom muhtemelen bunu yine yapmıştır.
- Tom is probably going to be supportive.
- Tom muhtemelen destekleyici olacak.
- Tom probably thought I was angry.
- Tom muhtemelen kızgın olduğumu düşündü.
- Tom will probably be sympathetic.
- Tom muhtemelen anlayış gösterecektir.
- Tom is probably hot.
- Tom muhtemelen sıcaktır.
- Tom could probably teach Mary how to drive.
- Tom muhtemelen Mary'ye araba kullanmayı öğretebilirdi.
- He probably buys them abroad.
- Muhtemelen yurtdışından alıyordur.
- Tom is probably still cold.
- Tom muhtemelen hâlâ üşüyordur.
- You'll probably be able to do that when you're older.
- Muhtemelen yaşlandığında bunu yapabileceksin.
- Tom probably forgot to tell Mary that.
- Tom muhtemelen Mary'ye bunu söylemeyi unutmuş.
- Tom will probably do that today.
- Tom muhtemelen bugün bunu yapacaktır.
- Tom is probably the one who did that.
- Muhtemelen bunu yapan Tom'dur.
- Tom and Mary probably traveled together.
- Tom ve Mary muhtemelen birlikte seyahat etmişlerdir.
- That's probably just a coincidence.
- Bu muhtemelen sadece bir tesadüf.
- You should probably speak a little bit slower.
- Muhtemelen biraz daha yavaş konuşmalısın.
- Tom probably wants to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmak istiyor.
- John will probably pass the examination.
- John muhtemelen sınavı geçecek.
- Tom will probably enjoy doing that.
- Tom muhtemelen bunu yapmaktan hoşlanacaktır.
- We don't like these stories, probably you either.
- Biz bu hikayeleri sevmiyoruz, muhtemelen sen de.
- Layla probably arrived home before midnight.
- Leyla eve muhtemelen gece yarısından önce geldi.
- Tom probably won't find Mary.
- Tom muhtemelen Mary'yi bulamayacak.
- Tom said Mary is probably still shy.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ utangaç olduğunu söyledi.
- Tom is probably the person who did this.
- Muhtemelen bunu yapan kişi Tom'dur.
- Tom is probably already in Boston.
- Tom muhtemelen çoktan Boston'da.
- Tom and Mary said that they probably wouldn't do that.
- Tom ve Mary onu muhtemelen yapmayacaklarını söylediler.
- Tom is younger than you probably think he is.
- Tom muhtemelen düşündüğünüzden daha genç.
- Tom would probably do that again.
- Tom muhtemelen bunu yine yapardı.
- Tom probably knows why the meeting was postponed.
- Tom muhtemelen toplantının neden ertelendiğini biliyor.
- It's probably a virus.
- Muhtemelen bir virüstür.
- There's probably something subliminal about this album that makes me feel uncomfortable.
- Muhtemelen bu albümde beni rahatsız eden bilinçaltı bir şeyler var.
- It's probably raining.
- Muhtemelen yağmur yağıyordur.
- It's probably a good idea to do that today.
- Muhtemelen bunu bugün yapmak iyi bir fikir.
- Tom said that Mary probably won't do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapmayacağını söyledi.
- Tom should probably tell Mary that he wants to do that.
- Tom muhtemelen Mary'ye bunu yapmak istediğini söylemelidir.
- Tom and Mary are probably drunk.
- Tom ve Mary muhtemelen sarhoş.
- I thought Tom probably did that.
- Bunu muhtemelen Tom'un yaptığını sanmıştım.
- Tom will probably agree.
- Tom muhtemelen katılacak.
- Tom probably knew who I was.
- Tom muhtemelen kim olduğumu biliyordu.
- Sami probably went to school with Layla.
- Sami muhtemelen Layla ile okula gitti.
- Tom will probably be forgiven.
- Tom muhtemelen bağışlanacaktır.
- Tom is probably going to wait.
- Tom muhtemelen bekleyecek.
- Tom probably won't come.
- Tom muhtemelen gelmeyecek.
- Tom is probably going to be up.
- Tom muhtemelen kalkacak.
- I suspect Tom will probably need to do that.
- Tom'un muhtemelen bunu yapmak zorunda kalacağından şüpheleniyorum.
- Tom probably won't do that anymore.
- Tom muhtemelen artık bunu yapmayacaktır.
- Tom will probably be nervous.
- Tom muhtemelen gergin olacak.
- Tom will probably be mad.
- Tom muhtemelen kızacak.
- I think Tom will probably remember you.
- Bence Tom muhtemelen seni hatırlayacaktır.
- Tom will probably pass today's exam.
- Tom muhtemelen bugünkü sınavı geçecek.
- Tom knew he'd probably said too much.
- Tom muhtemelen çok şey söylediğini biliyordu.
- Tom probably thought I didn't like him.
- Tom muhtemelen ondan hoşlanmadığımı düşündü.
- Tom probably knows.
- Tom muhtemelen biliyor.
- Tom is probably going to be back soon.
- Tom muhtemelen yakında dönecek.
- Tom said Mary is probably still sleepy.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ uykulu olduğunu söyledi.
- Sami probably went to school with Layla.
- Sami muhtemelen Leyla ile okula gitti.
- We probably don't have enough time.
- Bizim muhtemelen yeterli zamanımız yok.
- Tom is probably rich.
- Tom muhtemelen zengindir.
- I probably won't ever do that again.
- Muhtemelen onu bir daha asla yapmayacağım.
- Tom will probably still be willing to do that.
- Tom muhtemelen hala bunu yapmaya istekli olacaktır.
- I probably sing better than Tom.
- Muhtemelen Tom'dan daha iyi şarkı söylüyorumdur.
- Sami has probably done something bad.
- Sami muhtemelen kötü bir şey yaptı.
- That's probably how Layla was killed.
- Layla muhtemelen bu şekilde öldürülmüştür.
- Tom said that Mary would probably do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapacağını söyledi.
- Tom is probably sleeping now.
- Tom muhtemelen şimdi uyuyor.
- You can probably learn how to do that in about three hours.
- Muhtemelen üç saat içinde bunu nasıl yapacağınızı öğrenebilirsiniz.
- Tom will probably be furious.
- Tom muhtemelen öfkelenecek.
- I'm probably not as hungry as Tom is.
- Muhtemelen Tom kadar aç değilimdir.
- It's probably going to be tiring to do that.
- Bunu yapmak muhtemelen yorucu olacak.
- Tom probably didn't laugh.
- Tom muhtemelen gülmedi.
- It'll probably take us an hour or two to do that.
- Muhtemelen bunu yapmamız bir ya da iki saat sürecek.
- Tom will probably be chosen for the position.
- Tom muhtemelen bu pozisyon için seçilecek.
- Tom probably didn't study yesterday.
- Tom muhtemelen dün çalışmadı.
- I know you probably don't want to go to sleep right now, but you should.
- Şu anda muhtemelen yatmak istemediğini biliyorum ama yatmalısın.
- Tom is probably going to cry if Mary leaves.
- Eğer Mary giderse Tom muhtemelen ağlar.
- Tom probably doesn't know much about it.
- Tom muhtemelen bunun hakkında fazla bir şey bilmiyor.
- Tom probably thought I didn't eat pork.
- Tom muhtemelen domuz eti yemediğimi düşündü.
- It probably weighs about thirty kilograms.
- Muhtemelen 30 kilo kadar bir ağırlıktadır.
- It was probably nothing.
- Muhtemelen hiçbir şeydi.
- Tom thinks Mary will probably be late.
- Tom, Mary'nin muhtemelen geç kalacağını düşünüyor.
- Tom is probably not tired yet.
- Tom muhtemelen henüz yorulmamıştır.
- It'll probably be dangerous for you to do that.
- Bunu yapman muhtemelen tehlikeli olacaktır.
- Tom said that probably would never happen.
- Tom bunun muhtemelen asla olmayacağını söyledi.
- He probably has a girlfriend already.
- Muhtemelen zaten bir kız arkadaşı vardır.
- I should probably help Tom do that.
- Muhtemelen Tom'a bunu yapmasında yardım etmeliyim.
- We probably don't have enough time to finish doing that today.
- Muhtemelen bugün bunu bitirmek için yeterli zamanımız yok.
- It's probably haunted.
- O muhtemelen perili.
- We should probably ask Tom.
- Muhtemelen Tom'a sormalıyız.
- Tom probably could help you on Monday.
- Tom muhtemelen pazartesi günü sana yardım edebilir.
- Sami probably went to school with Layla.
- Sami muhtemelen Layla ile aynı okula gitti.
- He probably knows I like him.
- O muhtemelen onu sevdiğimi biliyor.
- Tom will probably get there early.
- Tom muhtemelen oraya erken gelecek.
- Tom said it would probably take him a long time to do that.
- Tom bunu yapmasının muhtemelen uzun zaman alacağını söyledi.
- I know you're probably wondering why I'm here.
- Neden burada olduğumu muhtemelen merak ettiğini biliyorum.
- You're probably too young to understand what's happening.
- Muhtemelen ne olduğunu anlamak için çok gençsin.
- Tom will probably be unlucky.
- Tom muhtemelen şanssız olacak.
- Tom would probably enjoy listening to this.
- Tom muhtemelen bunu dinlemekten hoşlanacaktır.
- Tom should probably tell Mary he's busy.
- Tom muhtemelen Mary'e meşgul olduğunu söylemeli.
- It's probably going to be safe to do that.
- Muhtemelen bunu yapmak güvenli olacaktır.
- Whether Shakespeare wrote this poem or not will probably remain a mystery.
- Shakespeare'in bu şiiri yazıp yazmadığı muhtemelen bir sır olarak kalacaktır.
- Tom will probably still be determined to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmaya kararlı olacaktır.
- It's probably good that Tom can't remember what happened.
- Tom'un olanları hatırlayamaması muhtemelen iyi bir şey.
- Yes, she'll probably come home.
- Evet, muhtemelen eve gelecektir.
- Tom is probably going to tell Mary he's sorry.
- Tom muhtemelen Mary'ye üzgün olduğunu söyleyecektir.
- I'm probably going to be busy for a few hours.
- Muhtemelen birkaç saat için meşgul olacağım.
- You probably need a drink.
- Muhtemelen bir içkiye ihtiyacın var.
- He is probably busy.
- Muhtemelen meşguldür.
- Tom probably doesn't know how to get to my place.
- Tom muhtemelen evime nasıl gideceğini bilmiyor.
- Tom is probably going to be reasonable.
- Tom muhtemelen makul olacak.
- You probably wouldn't even recognize Tom if you saw him now.
- Tom'u şimdi görsen muhtemelen tanıyamazsın bile.
- You probably shouldn't tell Tom the truth.
- Muhtemelen Tom'a gerçeği söylememelisin.
- Tom and I probably should do that together.
- Tom ve ben muhtemelen bunu birlikte yapmalıyız.
- Tom will probably be grouchy.
- Tom muhtemelen mızmız olacak.
- Tom will probably be thirsty.
- Tom muhtemelen susayacaktır.
- Tom will probably be impressed.
- Tom muhtemelen etkilenecek.
- Tom is probably wrong.
- Tom muhtemelen hatalı.
- Tom probably thought I was a vegetarian.
- Tom muhtemelen vejetaryen olduğumu düşünmüştür.
- Tom is probably a lot busier right now than I am.
- Tom muhtemelen şu anda benden çok daha meşguldür.
- I'd probably be able to do that for you.
- Muhtemelen bunu sizin için yapabileceğim.
- Tom said Mary would probably do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapacağını söyledi.
- The natives of the North-West Pacific Coast of America were probably descendants of tribes from Asia.
- Amerika'nın Kuzey-Batı Pasifik sahili yerlileri muhtemelen Asyalı kabilelerin soyundandı.
- Tom will probably be OK.
- Tom muhtemelen iyi olacak.
- You were probably too much tense and that prevented you from sleeping well.
- Sen muhtemelen çok fazla gergindin ve bu senin iyi uyumanı engelledi.
- Tom is probably still very hungry.
- Tom muhtemelen hala çok aç.
- He is probably dead.
- Muhtemelen öldü.
- One of them is probably lying.
- Muhtemelen onlardan biri yalan söylüyor.
- Tom would probably be disappointed if we didn't go to his birthday party.
- Onun doğum günü partisine gitmesek Tom muhtemelen hayal kırıklığına uğrar.
- Tom is probably going to be afraid to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmaktan korkuyor olacak.
- Tom will probably be mad.
- Tom muhtemelen çok kızacaktır.
- Tom has probably forgotten me by now.
- Tom muhtemelen şimdiye kadar beni unutmuştur.
- If I don't do that, Tom probably will.
- Eğer ben yapmazsam, Tom muhtemelen yapacaktır.
- I should probably go.
- Muhtemelen gitmeliyim.
- There is probably an easy solution to the problem.
- Muhtemelen sorunun kolay bir çözümü vardır.
- We don't like these stories, probably you either.
- Bu hikayeleri sevmiyoruz, muhtemelen sen de sevmiyorsundur.
- Tom said he'd probably do that.
- Tom muhtemelen bunu yapacağını söyledi.
- Tom is probably wrong.
- Tom muhtemelen yanılıyor.
- Tom has probably already been to the bank today.
- Tom muhtemelen bugün çoktan bankaya gitmiştir.
- I'm probably not as busy as Tom is.
- Ben muhtemelen Tom kadar meşgul değilim.
- That's probably how Layla was killed.
- Muhtemelen Leyla böyle öldürüldü.
- Tom probably knows what Mary intends to do.
- Tom muhtemelen Mary'nin ne yapmak istediğini biliyordur.
- Tom probably walked home by himself.
- Tom muhtemelen tek başına evine yürüdü.
- Tom will probably win again tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın yine kazanacak.
- Tom and Mary probably did something they shouldn't have done.
- Tom ve Mary muhtemelen yapmamaları gereken bir şey yaptılar.
- It probably wouldn't be easy to do that by yourself.
- Muhtemelen bunu kendi başınıza yapmak kolay olmazdı.
- Tom will probably not do that again.
- Tom muhtemelen onu bir daha yapmayacak.
- I know you probably don't want to stay much longer, but it would be great if you could.
- Muhtemelen daha fazla kalmak istemediğini biliyorum ama kalabilsen harika olurdu.
- Tom probably doesn't know what to do.
- Tom muhtemelen ne yapacağını bilmiyor.
- Tom said Mary is probably still sleepy.
- Tom Mary'nin muhtemelen hâlâ uykulu olduğunu söyledi.
- It probably would be dangerous to do that by yourself.
- Bunu kendi başınıza yapmak muhtemelen tehlikeli olurdu.
- Tom probably won't find what he's looking for.
- Tom muhtemelen aradıklarını bulmayacak.
- Tom probably knows where Mary lives.
- Tom muhtemelen Mary'nin nerede yaşadığını biliyordur.
- We will probably arrive at Tokyo station at noon.
- Muhtemelen öğlen Tokyo istasyonuna varacağız.
- That's probably plenty.
- O, muhtemelen pek çok.
- Sami is richer than you probably think he is.
- Sami muhtemelen senin sandığından daha zengindir.
- Tom will probably be awake.
- Tom muhtemelen uyanık olacak.
- Tom is probably stuck in traffic.
- Tom muhtemelen trafikte sıkışıp kalmıştır.
- Tom was probably born in Australia.
- Tom muhtemelen Avustralya'da doğdu.
- That's probably what Tom meant.
- Muhtemelen Tom'un kastettiği buydu.
- That can probably wait.
- O muhtemelen bekleyebilir.
- Tom and Mary are probably right.
- Tom ve Mary muhtemelen haklı.
- These rumors are probably true.
- Bu söylentiler muhtemelen doğrudur.
- Learning probably takes place in virtually every activity in which we take part.
- Öğrenme, muhtemelen içinde yer aldığımız hemen her faaliyette gerçekleşir.
- Tom probably thought I wouldn't like that movie.
- Tom muhtemelen o filmden hoşlanmayacağımı düşünüyordu.
- Tom probably doesn't know what Mary expects him to do.
- Tom muhtemelen Mary'nin onun yapmasını beklediği şeyi bilmiyordur.
- Tom will probably just let Mary cry herself to sleep.
- Tom muhtemelen Mary'nin ağlayarak uyumasına izin verecek.
- You probably have everything you need.
- Muhtemelen ihtiyaç duyduğunuz her şeye sahipsiniz.
- Sami would probably have done something bad.
- Sami muhtemelen kötü bir şey yapardı.
- Tom is probably still angry.
- Tom muhtemelen hala kızgın.
- Tom is probably never going to do that again.
- Tom muhtemelen bunu bir daha asla yapmayacak.
- I think Tom probably likes you a lot.
- Bence Tom muhtemelen senden çok hoşlanıyor.
- Tom will probably be annoyed.
- Tom muhtemelen sinirlenecek.
- They probably won't do what we ask.
- Onlar muhtemelen istediğimiz şeyi yapmayacaklar.
- It was probably my fault.
- Muhtemelen benim hatamdı.
- Tom and Mary are probably wrong.
- Tom ve Mary muhtemelen hatalı.
- Tom knew Mary would probably be studying for the exam.
- Tom Mary'nin muhtemelen sınav için çalışacağını biliyordu.
- Tom and Mary said that they probably wouldn't do that.
- Tom ve Mary muhtemelen bunu yapmayacaklarını söylediler.
- You've probably done this many times before.
- Muhtemelen bunu daha önce birçok kez yaptınız.
- It's probably a mistake.
- Muhtemelen bir hata.
- Tom probably tried it.
- Tom muhtemelen denemiştir.
- They're probably sleeping.
- Onlar muhtemelen uyuyor.
- Tom will probably die this week.
- Tom muhtemelen bu hafta ölecek.
- That's probably why Tom isn't here today.
- Tom'un bugün burada olmamasının sebebi muhtemelen bu.
- I should probably get back to work now.
- Muhtemelen şimdi işe geri dönmem gerekiyor.
- I'm probably not as busy as Tom is.
- Muhtemelen Tom kadar meşgul değilimdir.
- They'll probably be calling you.
- Muhtemelen sizi çağıracaklardır.
- If Tom is still inside the house, then he's probably safe.
- Eğer Tom hala evin içindeyse, o zaman muhtemelen güvendedir.
- I've probably heard of him somewhere.
- Muhtemelen bir yerlerde adını duymuşumdur.
- You've probably heard of me.
- Muhtemelen beni duymuşsundur.
- Tom will probably be unimpressed.
- Tom muhtemelen etkilenmeyecek.
- Tom is probably doing that.
- Tom muhtemelen bunu yapıyordur.
- Tom probably won't buy anything today.
- Tom muhtemelen bugün hiçbir şey satın almayacak.
- Tom will probably be fair.
- Tom muhtemelen adil olacak.
- These are probably yours.
- Bunlar muhtemelen senin.
- Tom is probably the best singer in our class.
- Tom muhtemelen sınıfımızdaki en iyi şarkıcı.
- Tom will probably pass the test.
- Tom muhtemelen testi geçecek.
- It's probably bad.
- Muhtemelen kötüdür.
- You should probably buy a few pairs of socks.
- Muhtemelen birkaç çift çorap alman gerekiyor.
- Tom and I probably won't travel together.
- Tom ve muhtemelen beraber yolculuk etmeyeceğiz.
- Tom will probably be put on probation.
- Tom muhtemelen göz hapsine alınacak.
- Tom will probably be pretty nervous.
- Tom muhtemelen oldukça sinirli olacak.
- Turkey is probably Azerbaijan's best friend.
- Azerbaycan'ın en yakın dostu muhtemelen Türkiye.
- Tom will probably tell Mary he isn't tired.
- Tom muhtemelen Mary'ye yorgun olmadığını söyleyecektir.
- I thought you were probably insane.
- Senin muhtemelen deli olduğunu düşündüm.
- You probably think I'm stupid.
- Muhtemelen aptal olduğumu düşünüyorsun.
- Tom is probably really sleepy.
- Tom muhtemelen gerçekten uykulu.
- She will probably refuse to follow his advice, because she doesn't like him.
- Muhtemelen onun tavsiyelerine uymayı reddedecekti, çünkü ondan hoşlanmıyordu.
- We probably won't have to go to Boston next week.
- Biz muhtemelen gelecek hafta Boston'a gitmek zorunda olmayacağız.
- Tom could tell by Mary's accent that she was probably from Ireland.
- Tom, Mary'nin aksanından muhtemelen İrlandalı olduğunu anlayabiliyordu.
- Tom said Mary is probably still alone.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ yalnız olduğunu söyledi.
- I'll probably see you there.
- Muhtemelen orada görüşürüz.
- Tom is probably still heartbroken.
- Tom muhtemelen hala kalbi kırıktır.
- Tom has probably gone fishing again.
- Tom muhtemelen tekrar balık tutmaya gitti.
- Tom is younger than you probably think he is.
- Tom muhtemelen senin sandığından gençtir.
- Tom would probably have done that.
- Tom bunu muhtemelen yapardı.
- Tom is probably somewhere in the park.
- Tom muhtemelen parkta bir yerdedir.
- Tom and I probably won't sing together.
- Tom ve ben muhtemelen birlikte şarkı söylemeyeceğiz.
- Tom will probably never know.
- Tom muhtemelen hiçbir zaman öğrenmeyecek.
- Tom is probably worried about Mary.
- Tom muhtemelen Mary için endişeleniyor.
- We're probably going to lose.
- Muhtemelen kaybedeceğiz.
- You should probably tell Tom when he needs to be here.
- Muhtemelen Tom'a ne zaman burada olması gerektiğini söylemelisiniz.
- You can probably learn how to do that in about three hours.
- Bunu nasıl yapacağınızı muhtemelen üç saat içinde öğrenebilirsiniz.
- Tom will probably still be reluctant to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmakta hala isteksiz olacaktır.
- You probably just want to be alone.
- Muhtemelen yalnız kalmak istiyorsun.
- I've probably already seen that movie.
- Muhtemelen o filmi daha önce izledim.
- Tom has probably studied French.
- Tom muhtemelen Fransızca eğitimi aldı.
- Tom is probably going to be surprised.
- Tom muhtemelen şaşıracak.
- Tom is probably going to do that next week.
- Tom muhtemelen bunu önümüzdeki hafta yapacak.
- I probably won't watch TV tonight.
- Ben bu gece muhtemelen tv izlemeyeceğim.
- That probably doesn't happen very often.
- Muhtemelen çok sık olmaz.
- Tom will probably be the next one to do that.
- Muhtemelen bunu yapacak bir sonraki kişi Tom olacak.
- You were probably right.
- Muhtemelen haklıydın.
- Tom will probably be unhurt.
- Tom muhtemelen yaralanmayacak.
- She'll probably come.
- Muhtemelen gelecektir.
- Tom probably isn't having much fun.
- Tom muhtemelen pek eğlenmiyordur.
- Tom has probably already gone to bed.
- Tom muhtemelen çoktan yatmıştır.
- Tom should probably tell Mary he's tired.
- Tom muhtemelen Mary'ye yorgun olduğunu söylemeli.
- Tom probably thought he was going to have to do that today.
- Tom muhtemelen bugün bunu yapmak zorunda olacağını düşündü.
- That's probably true.
- Bu muhtemelen doğru.
- I should probably tell Tom to do that.
- Muhtemelen Tom'a bunu yapmasını söylemeliyim.
- Yes, Tom, you're probably right.
- Evet, Tom, muhtemelen haklısın.
- Tom and Mary probably didn't do that together.
- Tom ve Mary muhtemelen bunu birlikte yapmadılar.
- Tom is probably crying now.
- Tom muhtemelen şimdi ağlıyor.
- Tom is probably at home.
- Tom muhtemelen evdedir.
- Tom is probably dead by now.
- Tom muhtemelen şimdiye kadar ölmüştür.
- You probably don't like me.
- Muhtemelen beni sevmiyorsun.
- Tom probably won't get much sleep tonight.
- Tom muhtemelen bu gece fazla uyumayacak.
- They're probably Americans.
- Muhtemelen Amerikalılar.
- You should probably buy a ticket for Tom, too.
- Muhtemelen Tom için de bir bilet almalısın.
- They probably didn't hear you.
- Onlar muhtemelen seni duymadılar.
- Tom knew he was probably not going to be able to do that.
- Tom muhtemelen onu yapamayacağını biliyordu.
- The teacher warned us that the exam would probably be complicated.
- Öğretmen sınavın muhtemelen karmaşık olacağı konusunda bizi uyardı.
- You'd probably vote for Tom.
- Muhtemelen Tom'a oy vereceksin.
- This is probably not a good time to be doing this.
- Muhtemelen bunu yapmak için iyi bir zaman değil.
- Tom probably slept well last night.
- Tom muhtemelen dün gece iyi uyudu.
- Tom probably thought I knew the words to that song.
- Tom muhtemelen o şarkının sözlerini bildiğimi düşünüyordu.
- Tom said Mary probably couldn't do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapamayacağını söyledi.
- If we stay here, we'll probably die.
- Burada kalırsak, muhtemelen ölürüz.
- I probably would've been able to do that.
- Muhtemelen bunu yapabilirdim.
- Tom probably forgot to do that.
- Tom muhtemelen onu yapmayı unuttu.
- Tom said Mary is probably still grumpy.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ huysuz olduğunu söyledi.
- She's probably ashamed of her apartment.
- Muhtemelen dairesinden utanıyordur.
- You two probably want to be alone.
- Siz ikiniz muhtemelen yalnız kalmak istiyorsunuz.
- A person like Tom probably knows how to speak French.
- Tom gibi biri muhtemelen Fransızca konuşmayı biliyordur.
- Tom is probably hungry.
- Tom muhtemelen açtır.
- If Tom can't do that, probably nobody else can either.
- Tom bunu yapamazsa, muhtemelen başka kimse de yapamaz.
- Tom probably already ate.
- Tom muhtemelen çoktan yemişti.
- Tom has probably already read this book.
- Tom muhtemelen bu kitabı çoktan okumuştur.
- You probably think she told me she was on her way to visit her sick grandmother.
- Sen muhtemelen onun hasta büyükannesini ziyaret etmek için yolda olduğunu bana söylediğini düşünüyorsun.
- We should probably go back now.
- Şimdi muhtemelen geri dönmek zorundayız.
- This is our first date, and probably our last.
- Bu bizim ilk randevumuz ve muhtemelen sonuncusu.
- I figured Tom probably did that.
- Tom'un muhtemelen bunu yaptığını düşünmüştüm.
- I could probably do that without anyone's help.
- Muhtemelen bunu kimsenin yardımı olmadan yapabilirim.
- Tom is probably going to be interested in doing that.
- Tom muhtemelen bunu yapmakla ilgilenecek.
- Tom has probably eaten by now.
- Tom muhtemelen şimdiye kadar yemiştir.
- We're probably wrong.
- Muhtemelen hatalıyız.
- Tom thinks Mary will probably cry.
- Tom muhtemelen Mary'nin ağlayacağını düşünüyor.
- We probably shouldn't have sung that song tonight.
- Muhtemelen bu gece o şarkıyı söylememeliydik.
- Tom is probably going to stop crying soon.
- Tom muhtemelen yakında ağlamayı bırakacaktır.
- Tom and Mary are probably sleeping.
- Tom ve Mary muhtemelen uyuyorlardır.
- I don't know when Tom will get here, but probably tomorrow afternoon.
- Tom'un ne zaman geleceğini bilmiyorum, ama muhtemelen yarın öğleden sonra.
- She will probably marry one day.
- O muhtemelen bir gün evlenir.
- They'll probably come by car.
- Onlar muhtemelen arabayla gelecekler.
- Tom should probably tell Mary what he wants her to do.
- Tom muhtemelen Mary'ye ne yapmasını istediğini söylemeli.
- Tom probably wouldn't have died if he'd been wearing his seatbelt.
- Tom emniyet kemerini takmış olsaydı muhtemelen ölmeyecekti.
- Tom said he probably wouldn't win.
- Tom muhtemelen kazanamayacağını söyledi.
- We probably don't have enough money.
- Muhtemelen yeterince paramız yok.
- Tom probably won't get the prize.
- Tom muhtemelen ödül almayacak.
- Tom probably thought I wouldn't like doing that.
- Tom muhtemelen bunu yapmaktan hoşlanmayacağımı düşündü.
- Tom will probably have to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmak zorunda kalacak.
- That gun is probably not loaded.
- O silah muhtemelen dolu değildir.
- I probably shouldn't do anything like that today.
- Muhtemelen bugün böyle bir şey yapmamalıyım.
- We probably shouldn't tell anyone about it.
- Biz muhtemelen bu konuda kimseye bir şey söylememeliyiz.
- Tom is probably not going to try to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmaya çalışmayacak.
- Tom will probably get hurt if he does that that way.
- Tom bunu bu şekilde yaparsa muhtemelen incinir.
- Tom is probably busy.
- Tom muhtemelen meşgul.
- Tom is probably going to be cooperative.
- Tom muhtemelen iş birlikçi olacak.
- Tom probably isn't hungry.
- Tom muhtemelen aç değildir.
- Tom said that Mary could've probably done that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapabileceğini söyledi.
- I'll probably be back in Boston a couple of times next year.
- Muhtemelen gelecek yıl birkaç kez Boston'a döneceğim.
- Tom is probably still awake.
- Tom muhtemelen hâlâ uyanıktır.
- We probably should've gone to Tom's party.
- Muhtemelen Tom'un partisine gitmeliydik.
- Tom probably won't go there anymore.
- Tom muhtemelen artık oraya gitmeyecektir.
- She was probably innocent.
- O, muhtemelen masumdu.
- Tom is probably outside near the pool.
- Tom muhtemelen dışarıda havuzun yanında.
- Tom is probably never going to recover.
- Tom muhtemelen asla iyileşemeyecek.
- Tom is probably cold.
- Tom muhtemelen üşümüştür.
- Tom probably thought I was angry.
- Tom muhtemelen kızgın olduğumu düşünüyordu.
- If I'd studied French harder when I was in school, I'd probably not be so bad at it now.
- Okuldayken daha sıkı Fransızca çalışsaydım, muhtemelen şimdi bu kadar kötü olmazdım.
- Tom is probably about thirty years old.
- Tom muhtemelen otuz yaşlarında.
- I'm probably wrong.
- Muhtemelen yanılıyorum.
- Tom thinks Mary will probably be late.
- Tom Mary'nin muhtemelen geç kalacağını düşünüyor.
- You're probably too young to understand what's happening.
- Muhtemelen neler olduğunu anlamak için çok gençsin.
- Tom probably didn't think it was likely that Mary would fall in love with John.
- Tom muhtemelen Mary'nin John'a aşık olacağına ihtimal vermiyordu.
- Tom will probably wait for us.
- Tom muhtemelen bizi bekleyecek.
- Tom probably isn't in the hospital anymore.
- Tom muhtemelen artık hastanede değildir.
- Monday will probably be a cold day.
- Pazartesi muhtemelen soğuk bir gün olacak.
- Tom will probably be here all day.
- Tom muhtemelen bütün gün burada olacak.
- I've probably got an ulcer.
- Muhtemelen ülser oldum.
- Tom thinks Mary is probably at the beach.
- Tom, Mary'nin muhtemelen plajda olduğunu düşünüyor.
- Tom is probably a little upset.
- Tom muhtemelen biraz üzgün.
- My husband was probably drunk when he signed this.
- Kocam bunu imzaladığında muhtemelen sarhoştu.
- The boy told a lie, probably to cheer up his parents.
- Çocuk muhtemelen ebeveynlerini neşelendirmek için yalan söyledi.
- You should probably buy it.
- Muhtemelen onu almalısın.
- Tom has probably already seen that movie.
- Tom muhtemelen o filmi önceden gördü.
- Tom is probably going to do that by himself.
- Tom muhtemelen bunu tek başına yapacaktır.
- You should probably buy something warm to wear.
- Muhtemelen giymek için sıcak tutan bir şeyler almalısın.
- I probably won't ever see Tom again.
- Muhtemelen Tom'u bir daha hiç görmeyeceğim.
- Tom probably did that on purpose.
- Tom muhtemelen bunu kasten yaptı.
- Tom will probably be thirsty.
- Tom muhtemelen susayacak.
- I was probably right.
- Muhtemelen haklıydım.
- Tom probably won't go there anymore.
- Tom muhtemelen artık oraya gitmeyecek.
- You'll probably never see me again.
- Muhtemelen beni bir daha asla görmeyeceksin.
- I'm probably going to be busy soon.
- Muhtemelen yakında meşgul olacağım.
- That's probably why I'm still single.
- Muhtemelen bu yüzden hala bekarım.
- It was probably my fault.
- O muhtemelen benim hatamdı.
- Sami probably tried to rape Layla.
- Sami muhtemelen Layla'ya tecavüz etmeye çalıştı.
- Tom is probably sleepy.
- Tom muhtemelen uykuludur.
- Tom would probably choose this one.
- Tom muhtemelen bunu seçerdi.
- We should probably postpone the competition.
- Biz muhtemelen yarışmayı ertelemeliyiz.
- Tom is probably going to tell Mary that she should do that as soon as possible.
- Tom muhtemelen Mary'ye bunu mümkün olan en kısa sürede yapması gerektiğini söyleyecektir.
- We probably shouldn't talk here.
- Muhtemelen burada konuşmamalıyız.
- Tom probably thought I was thirsty.
- Tom muhtemelen susadığımı düşünüyordu.
- I think that's probably right.
- Bence bu muhtemelen doğru.
- I should probably go get some money out of the bank before it closes.
- Muhtemelen banka kapanmadan önce biraz para çekmeye gitmeliyim.
- That probably wouldn't be too hard to do.
- Muhtemelen onu yapmak çok zor olmazdı.
- I'm probably doing this wrong.
- Muhtemelen yanlış yapıyorum.
- It's probably just a phase.
- Muhtemelen sadece bir evredir.
- I'll probably be fishing.
- Muhtemelen balık tutacağım.
- Tom will probably be excited.
- Tom muhtemelen heyecanlı olacak.
- Tom probably won't go to Boston with us.
- Tom muhtemelen bizimle Boston'a gelmeyecek.
- Tom probably should do that as soon as he can.
- Tom muhtemelen en kısa zamanda bunu yapmalı.
- Tom is probably going to be the one who comes.
- Tom muhtemelen gelecek olan kişi olacak.
- Tom thought that Mary was probably still somewhere in Boston.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ Boston'da bir yerde olduğunu düşündü.
- This is probably a bad idea.
- Bu muhtemelen kötü bir fikir.
- Tom could probably do that without anybody's help.
- Tom muhtemelen bunu kimsenin yardımı olmadan da yapabilirdi.
- Tom and Mary probably did that together.
- Tom ve Mary muhtemelen onu birlikte yaptı.
- Tom probably thought I wasn't going to be here.
- Tom muhtemelen burada olmayacağımı düşünüyordu.
- Tom will probably leave soon.
- Tom muhtemelen yakında ayrılacak.
- Tom will probably do that.
- Tom muhtemelen bunu yapacaktır.
- I think Tom is probably younger than you think he is.
- Bence Tom muhtemelen senin düşündüğünden daha genç.
- I'm probably going to be the first one to do that.
- Muhtemelen bunu yapan ilk kişi ben olacağım.
- It probably doesn't matter what we do.
- Muhtemelen ne yaptığımızın bir önemi yok.
- Tom could probably help you with that.
- Tom muhtemelen sana bu konuda yardımcı olabilir.
- It probably won't be worth the wait.
- Muhtemelen beklemeye değmez.
- Tom has probably gone for a walk.
- Tom muhtemelen yürüyüşe gitti.
- We probably should've gone to Tom's party.
- Muhtemelen Tom'un partisine gitmemiz gerekiyordu.
- Tom will probably be frustrated.
- Tom muhtemelen hüsrana uğrayacak.
- Tom will probably be home this evening.
- Tom muhtemelen bu akşam evde olacak.
- Tom is probably going to stop doing that.
- Tom muhtemelen bunu yapmayı bırakacak.
- Tom will probably want to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmak isteyecektir.
- Tom will probably still be angry.
- Tom muhtemelen hala kızgın olacak.
- Tom will eventually do that, but probably not anytime soon.
- Tom eninde sonunda bunu yapacaktır ama muhtemelen yakın zamanda değil.
- She probably likes it.
- Muhtemelen hoşuna gitmiştir.
- I'll probably stop doing that.
- Muhtemelen bunu yapmayı bırakacağım.
- It's probably going to be tiring to do that.
- Muhtemelen bunu yapmak yorucu olacak.
- We probably won't do that together.
- Muhtemelen bunu birlikte yapmayacağız.
- Tom is probably going to be home soon.
- Tom muhtemelen yakında evde olacak.
- Tom and I probably won't do that together.
- Tom ve ben muhtemelen onu birlikte yapmayacağız.
- Tom probably knows how to swim.
- Tom muhtemelen nasıl yüzüleceğini biliyordur.
- Tom will probably be embarrassed.
- Tom muhtemelen utanacak.
- Tom will probably tell Mary he won't leave her.
- Tom muhtemelen Mary'ye onu bırakmayacağını söyleyecektir.
- I'll probably be in Boston next year.
- Muhtemelen gelecek yıl Boston'da olacağım.
- Tom will probably be glad that that's going to happen.
- Tom muhtemelen bunun olacağına memnun olacak.
- It's probably going to be snowing tomorrow.
- Muhtemelen yarın kar yağıyor olacak.
- Tom will probably be glad that that's going to happen.
- Tom muhtemelen bunun olacağına sevinecek.
- It's probably still available.
- Muhtemelen hala müsaittir.
- It's probably going to be easy for Tom to win.
- Tom'un kazanması muhtemelen kolay olacak.
- Tom probably thought I was thirsty.
- Tom muhtemelen susadığımı düşünmüştür.
- He can probably have any woman he wants.
- O muhtemelen istediği her kadına sahip olabilir.
- I could probably get used to living here.
- Muhtemelen burada yaşamaya alışabilirim.
- Tom said Mary is probably still shy.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hala utangaç olduğunu söyledi.
- This is probably the wrong place.
- Burası muhtemelen yanlış yer.
- Tom probably took a taxi.
- Tom muhtemelen bir taksi tuttu.
- We'll probably have to go home early.
- Muhtemelen eve erken dönmek zorunda kalırız.
- We should probably go home.
- Muhtemelen eve gitmeliyiz.
- I'm probably going to have fun doing that.
- Muhtemelen onu yaparken eğleneceğim.
- Tom said that Mary would probably cry.
- Tom, Mary'nin muhtemelen ağlayacağını söyledi.
- Tom probably doesn't want to spend that much money.
- Tom muhtemelen o kadar para harcamak istemez.
- I'm probably going to do that again.
- Muhtemelen onu tekrar yapacağım.
- Tom will probably die in prison.
- Tom muhtemelen hapiste ölecek.
- I'm probably going to have to leave work a little early today.
- Muhtemelen bugün işten biraz erken çıkmam gerekecek.
- Tom probably doesn't know exactly what happened.
- Tom muhtemelen tam olarak ne olduğunu bilmiyor.
- Tom will probably only sleep about three hours.
- Tom muhtemelen sadece üç saat uyuyacak.
- Tom will probably not win.
- Tom muhtemelen kazanamayacak.
- I'm probably going to do that tomorrow.
- Muhtemelen onu yarın yapacağım.
- You probably don't like her.
- Muhtemelen ondan hoşlanmıyorsun.
- I'll probably never use this again.
- Muhtemelen bunu bir daha asla kullanmayacağım.
- My accent is probably strange.
- Aksanım muhtemelen tuhaftır.
- Tom said he thought Mary probably wouldn't win.
- Tom, Mary'nin muhtemelen kazanamayacağını düşündüğünü söyledi.
- I should probably go and see Tom.
- Muhtemelen Tom'u görmek için gitmem gerekiyor.
- Tom is probably going to sleep better tonight.
- Tom muhtemelen bu gece daha iyi uyuyacak.
- Tom will probably stay here tonight.
- Tom muhtemelen bu gece burada kalacak.
- She probably got dumped.
- O, muhtemelen terk edildi.
- Since tomorrow's Monday, Ken will probably come.
- Yarın pazartesi olduğuna göre, Ken muhtemelen gelecektir.
- Tom is probably sleeping.
- Tom muhtemelen uyuyor.
- I know Tom probably didn't do what he was supposed to do.
- Tom'un muhtemelen yapması gerekeni yapmadığını biliyorum.
- You're probably too young to understand why Tom had to leave.
- Mary'nin neden gitmek zorunda kaldığını anlamak için muhtemelen çok gençsin.
- Tom probably thought I didn't like him.
- Tom muhtemelen onu sevmediğimi düşündü.
- It's probably a good idea.
- Bu muhtemelen iyi bir fikir.
- You should probably tell Tom how to do that.
- Onu nasıl yapacağını muhtemelen Tom'a söylemelisin.
- Tom will probably be downstairs.
- Tom muhtemelen aşağıda olacak.
- Tom has probably never had a girlfriend.
- Tom'un muhtemelen hiç kız arkadaşı olmadı.
- Tom will probably never go to Boston again.
- Tom muhtemelen bir daha asla Boston'a gitmeyecek.
- You're probably the child's father.
- Muhtemelen çocuğun babasısın.
- Washington knows very well that invading Iran would be extremely costly and probably doomed to failure.
- Washington, İran’ı istila etmenin aşırı maliyetli olacağını ve muhtemelen başarısızlığa mahkum olacağını çok iyi biliyor.
- You're probably bored stiff.
- Muhtemelen çok sıkılmışsındır.
- Tom is probably still upset.
- Tom muhtemelen hâlâ üzgün.
- Tom probably won't need to do that.
- Tom'un muhtemelen bunu yapmasına gerek yok.
- I know you probably don't want to hear this.
- Muhtemelen bunu duymak istemediğini biliyorum.
- Tom will probably be busy after lunch.
- Tom muhtemelen öğle yemeğinden sonra meşgul olacak.
- Tom is probably still angry.
- Tom muhtemelen hâlâ öfkelidir.
- Tom is probably going to be suspicious.
- Tom muhtemelen şüpheli olacak.
- He probably knows.
- O muhtemelen biliyor.
- That's probably a mistake.
- Muhtemelen bir hatadır.
- It's probably going to be raining tomorrow.
- Muhtemelen yarın yağmur yağacak.
- Tom is probably going to become violent.
- Tom muhtemelen şiddete başvuracak.
- Tom can probably fix that for you.
- Tom muhtemelen bunu senin için halledebilir.
- Tom said he thought Mary probably wouldn't cry.
- Tom, Mary'nin muhtemelen ağlamayacağını düşündüğünü söyledi.
- You probably think Tom is deaf.
- Muhtemelen Tom'un sağır olduğunu düşünüyorsun.
- Tom probably doesn't know who I am.
- Tom muhtemelen kim olduğumu bilmiyor.
- I'm probably going to have fun doing that.
- Muhtemelen bunu yaparken eğleneceğim.
- Tom will probably be grumpy.
- Tom muhtemelen huysuz olacak.
- It is probably a machine translation.
- Muhtemelen makine çevirisidir.
- It probably weighs about thirty kilograms.
- Muhtemelen yaklaşık otuz kilogram ağırlığında.
- Tom is probably still up.
- Tom muhtemelen hala ayakta.
- She'll probably come.
- O, muhtemelen gelecek.
- I think I should probably go home and get some sleep.
- Sanırım muhtemelen eve gitmeliyim ve biraz uyumalıyım.
- Tom said that Mary probably wouldn't win.
- Tom, Mary'nin muhtemelen kazanamayacağını söyledi.
- He probably has a girlfriend already.
- Onun muhtemelen zaten bir kız arkadaşı vardır.
- I'm probably going to be busy for a few hours.
- Muhtemelen birkaç saat meşgul olacağım.
- They're probably already dead.
- Muhtemelen çoktan ölmüşlerdir.
- You probably won't be able to do that.
- Muhtemelen bunu yapamayacaksın.
- Tom is probably still skeptical.
- Tom muhtemelen hâlâ şüpheci.
- Tom is probably going to be arrested.
- Tom muhtemelen tutuklanacak.
- It's probably haunted.
- Muhtemelen perili.
- Tom probably didn't agree to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmayı kabul etmedi.
- Pedophilia is probably more common than people think.
- Pedofili muhtemelen insanların düşündüğünden daha yaygındır.
- Tom probably won't change his opinion.
- Tom muhtemelen görüşünü değiştirmeyecek.
- I know you probably didn't do that.
- Muhtemelen bunu yapmadığını biliyorum.
- She's probably ashamed of her apartment.
- O muhtemelen dairesinden utanıyor.
- Tom will probably be annoyed by the smell.
- Tom muhtemelen kokudan rahatsız olacak.
- Tom probably doesn't know what Mary expects him to do.
- Tom muhtemelen Mary'nin ondan ne yapmasını beklediğini bilmiyor.
- Tom is probably going to be furious about that.
- Tom muhtemelen bu konuda öfkelenecek.
- Tom is probably already in Boston.
- Tom muhtemelen çoktan Boston'dadır.
- Tom will probably come home soon.
- Tom muhtemelen yakında eve dönecek.
- If Tom knew how to swim, he'd probably want to go to the beach with us.
- Tom yüzmeyi bilseydi, muhtemelen bizimle sahile gelmek isterdi.
- You probably do this all the time.
- Muhtemelen bunu her zaman yapıyorsun.
- Tom probably shouldn't tell Mary that he did that.
- Tom muhtemelen bunu yaptığını Mary'ye söylememeli.
- Tom probably won't cry.
- Tom muhtemelen ağlamayacak.
- Without your support, we probably won't be able to put this plan into practice.
- Desteğin olmadan, biz muhtemelen bu planı yürürlüğe koyamayacağız.
- Tom probably didn't die in the accident.
- Tom muhtemelen kazada ölmedi.
- Tom is probably very busy.
- Tom muhtemelen çok meşguldür.
- Learning probably takes place in virtually every activity in which we take part.
- Öğrenme muhtemelen hemen hemen katıldığımız her faaliyette yer alır.
- You're probably too young to understand why we have to do this.
- Muhtemelen bunu neden yapmak zorunda olduğumuzu anlamak için çok gençsin.
- Tom said Mary is probably still irritated.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ tedirgin olduğunu söyledi.
- If there seems to be more to something than meets the eye, there probably is.
- Eğer bir şeyde göründüğünden fazlası varsa, muhtemelen vardır.
- Tom could tell by Mary's accent that she was probably from Ireland.
- Tom, Mary'nin aksanından onun muhtemelen İrlandalı olduğunu anlayabiliyordu.
- If Tom had been wearing a bullet-proof vest like the other police officers, he probably wouldn't have been killed.
- Tom da diğer polis memurları gibi kurşun geçirmez yelek giyseydi muhtemelen öldürülmezdi.
- Tom probably won't drink that.
- Tom muhtemelen bunu içmeyecek.
- They're probably American.
- Muhtemelen Amerikalıdırlar.
- Tom and I'll probably travel together.
- Tom ve ben muhtemelen birlikte seyahat edeceğiz.
- Probably it will snow tomorrow.
- Yarın muhtemelen kar yağacak.
- Tom probably didn't notice that.
- Tom muhtemelen bunu fark etmedi.
- Tom is probably lost.
- Tom muhtemelen kaybolmuştur.
- You'll probably need some help.
- Muhtemelen biraz yardıma ihtiyacın olacak.
- Tom probably should've asked Mary to help him.
- Tom muhtemelen Mary'den ona yardım etmesini istemeliydi.
- Tom probably just wants to find out what time he's supposed to be here.
- Tom muhtemelen sadece ne zaman burada olması gerektiğini öğrenmek istiyor.
- Tom probably thought I could play tennis.
- Tom muhtemelen benim tenis oynayabileceğimi düşünmüştür.
- Tom probably hates my guts.
- Tom muhtemelen benden ölesiye nefret ediyor.
- We'll probably never know.
- Muhtemelen asla bilemeyiz.
- Tom is probably going to do that tomorrow, too.
- Tom muhtemelen bunu yarın da yapacak.
- If it wasn't for Tom, you'd probably be dead now.
- Eğer Tom olmasaydı muhtemelen şu an yaşamıyordun.
- Tom said that it probably wouldn't take too much time.
- Tom muhtemelen fazla zaman almayacağını söyledi.
- Tom is probably not happy right now.
- Tom şimdi muhtemelen mutlu değil.
- Tom is probably tired.
- Tom muhtemelen yorgun.
- I could tell you things about Tom that you probably don't know.
- Sana Tom hakkında muhtemelen bilmediğin şeyleri söyleyebilirim.
- Tom probably thought Mary would do that.
- Tom muhtemelen Mary'nin bunu yapacağını düşünmüştü.
- It was probably a mistake.
- Muhtemelen bir hataydı.
- It was probably Tom.
- Muhtemelen Tom'du.
- That probably wouldn't be too hard to do.
- Muhtemelen bunu yapmak çok zor olmayacaktır.
- We should probably do something about that.
- Muhtemelen bunun hakkında bir şey yapmalıyız.
- I was probably thirty years old at that time.
- Ben o zaman muhtemelen otuz yaşındaydım.
- Tom said Mary is probably still nervous.
- Tom Mary'nin muhtemelen hâlâ sinirli olduğunu söyledi.
- Tom will probably be outside.
- Tom muhtemelen dışarıda olacak.
- Of course, there will probably be many mistakes.
- Tabii ki, muhtemelen birçok hata olacaktır.
- The Taj Mahal is probably the most famous building in India.
- Taj Mahal muhtemelen Hindistan'daki en ünlü yapıdır.
- Tom is the only person who can probably help us do that.
- Muhtemelen bunu yapmamıza yardım edebilecek tek kişi Tom.
- He's probably sleeping.
- Muhtemelen uyuyordur.
- In retrospect, I probably shouldn't have gone there with her.
- Geriye dönüp baktığımda, muhtemelen onunla oraya gitmemeliydim.
- Tom is probably not as happy as you think he is.
- Tom muhtemelen düşündüğün kadar mutlu değildir.
- We probably won't have to go to Boston next week.
- Muhtemelen gelecek hafta Boston'a gitmek zorunda kalmayacağız.
- My brother probably wrote this letter.
- Bu mektubu muhtemelen kardeşim yazdı.
- Tom is probably dead.
- Tom muhtemelen ölmüş.
- Tom thinks Mary probably didn't win.
- Tom, Mary'nin muhtemelen kazanmadığını düşünüyor.
- Tom is probably still embarrassed.
- Tom muhtemelen utanıyor.
- Tom and Mary will probably never see each other again.
- Tom ve Mary muhtemelen birbirlerini bir daha hiç görmeyecekler.
- That probably wouldn't be the right thing to do.
- Bu muhtemelen yapılacak doğru şey olmazdı.
- Tom is probably still weak.
- Tom muhtemelen hâlâ zayıf.
- You're probably sleepy.
- Sen muhtemelen uykulusun.
- That's probably a new record.
- Bu muhtemelen yeni bir kayıt.
- Tom probably didn't know about the meeting.
- Tom muhtemelen toplantıdan haberdar değildi.
- If I were a foreigner, I probably wouldn't be able to eat raw fish.
- Yabancı olsaydım, muhtemelen çiğ balık yiyemezdim.
- That probably wouldn't be appropriate.
- Bu muhtemelen uygun olmazdı.
- You can probably do that by yourself.
- Muhtemelen bunu tek başına yapabilirsin.
- We probably won't have to go to Boston anymore.
- Muhtemelen artık Boston'a gitmek zorunda kalmayacağız.
- Actually, that's probably not true.
- Aslında o muhtemelen doğru değildir.
- That's probably about to change.
- Muhtemelen değişmek üzere.
- Tom is probably going to do that tomorrow.
- Tom muhtemelen bunu yarın yapacak.
- That probably isn't necessary.
- Muhtemelen gerekli değildir.
- I probably should've done that.
- Muhtemelen bunu yapmalıydım.
- We probably won't be able to solve this problem by ourselves.
- Muhtemelen bu sorunu kendi başımıza çözemeyeceğiz.
- They probably hate me, too.
- Onlar da muhtemelen benden nefret ediyor.
- Tom thinks he could probably do that.
- Tom muhtemelen bunu yapabileceğini düşünüyor.
- Tom will probably be sleepy.
- Tom muhtemelen uykulu olacak.
- That's probably how we should do that.
- Muhtemelen onu o şekilde yapmamız gerek.
- I'm probably going to do that today.
- Muhtemelen onu bugün yapacağım.
- Tom will probably be hungry.
- Tom muhtemelen aç olacak.
- We'll probably lose.
- Biz muhtemelen kaybedeceğiz.
- I'm probably spending more now.
- Muhtemelen şimdi daha fazla harcıyorum.
- Tom will probably be fair.
- Tom muhtemelen adil olacaktır.
- She was probably innocent.
- Muhtemelen masumdu.
- Tom is probably safe for the time being.
- Tom muhtemelen şimdilik güvende.
- Tom probably thought I was busy.
- Tom muhtemelen benim meşgul olduğumu düşünüyordu.
- I'll probably be able to come to your party.
- Muhtemelen partinize gelebileceğim.
- Tom probably knows where Mary is.
- Tom muhtemelen Mary'nin nerede olduğunu biliyordur.
- Tom said Mary probably wouldn't win.
- Tom, Mary'nin muhtemelen kazanmayacağını söyledi.
- Tom is probably going to tell Mary he doesn't intend to do that.
- Tom muhtemelen Mary'ye bunu yapmak istemediğini söyleyecektir.
- You probably don't have as much time as I do.
- Muhtemelen benim sahip olduğum kadar zamanın yok.
- That's probably not good.
- Bu muhtemelen iyi değil.
- Tom will probably be upset.
- Tom muhtemelen üzgün olacak.
- Tom and Mary are probably halfway to Boston by now.
- Tom ve Mary muhtemelen Boston yolunu yarılamışlardır.
- Tom is probably still handcuffed.
- Tom muhtemelen hâlâ kelepçeli.
- Tom probably doesn't hug Mary anymore.
- Tom muhtemelen artık Mary'ye sarılmıyor.
- Tom will probably forget to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmayı unutacak.
- Tom is probably smarter than Mary.
- Tom muhtemelen Mary'den daha akıllıdır.
- I probably should've asked Tom that question.
- Ben muhtemelen o soruyu Tom'a sormalıydım.
- We should probably tell Tom.
- Muhtemelen Tom'a söylememiz gerekiyor.
- We'll probably be away for a few days.
- Muhtemelen birkaç gün uzakta olacağız.
- Tom is probably not alone.
- Tom muhtemelen yalnız değil.
- Tom will probably fail.
- Tom muhtemelen başarısız olacaktır.
- Tom is probably frightened.
- Tom muhtemelen korkmuştur.
- Tom thinks he can probably win.
- Tom muhtemelen kazanabileceğini düşünüyor.
- Tom probably should've asked Mary to help him.
- Tom muhtemelen Mary'den yardım istemeliydi.
- Tom probably didn't do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmamıştır.
- Tom is probably going to be nervous.
- Tom muhtemelen gergin olacak.
- Tom is probably still shy.
- Tom muhtemelen hâlâ utangaçtır.
- Tom probably didn't hear you.
- Tom muhtemelen seni duymadı.
- Tom probably doesn't know that I hate him.
- Tom ondan nefret ettiğimi muhtemelen bilmez.
- It's probably just food poisoning.
- Muhtemelen gıda zehirlenmesidir.
- Tom has probably agreed to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmayı kabul etti.
- Tom would probably do that again.
- Tom muhtemelen onu tekrar yapardı.
- The road is crowded so we probably won't get in promised time.
- Yol kalabalık, muhtemelen söz verdiğimiz zamanda varamayacağız.
- Tom is probably going to sleep better tonight.
- Tom muhtemelen bu gece daha iyi uyuyacaktır.
- Tom will probably be interested.
- Tom muhtemelen ilgilenecek.
- Tom will probably be heartbroken.
- Tom'un muhtemelen kalbi kırılacak.
- Tom probably dyes his hair.
- Tom muhtemelen saçını boyuyordur.
- Tom probably lied to us about that.
- Tom muhtemelen bu konuda bize yalan söyledi.
- Tom probably won't do what we want him to do.
- Tom muhtemelen ondan yapmasını istediğimiz şeyi yapmayacaktır.
- The New York skyline with all its skyscrapers is probably the most famous in the world.
- Tüm gökdelenleriyle New York silüeti muhtemelen dünyanın en ünlüsüdür.
- Tom said that he thought that Mary probably wouldn't want to do that on a cold day like today.
- Tom, Mary'nin muhtemelen böyle soğuk bir günde bunu yapmak istemeyeceğini düşündüğünü söyledi.
- The final exams will probably carry over into next month.
- Final sınavları muhtemelen gelecek aya sarkacak.
- Tom will probably tell Mary not to forget to water the flowers.
- Tom muhtemelen Mary'ye çiçekleri sulamayı unutmamasını söyleyecektir.
- An Olympic gold medal is probably the most coveted sporting prize.
- Olimpiyat altın madalyası muhtemelen en çok arzulanan spor ödülüdür.
- Tom said Mary is probably still skeptical.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ şüpheci olduğunu söyledi.
- Tom is probably not going to win today.
- Tom muhtemelen bugün kazanmayacak.
- Tom's basement is filled with stuff that he hasn't used in years and will probably never use again.
- Tom'un bodrumu yıllardır kullanmadığı ve muhtemelen bir daha hiç kullanmayacağı eşyalarla dolu.
- Tom will probably know what we need to do.
- Tom muhtemelen ne yapmamız gerektiğini bilecek.
- I could probably do that by myself.
- Onu muhtemelen kendi başıma yapabilirim.
- My accent is probably strange.
- Benim aksanım muhtemelen garip.
- Tom probably isn't busy right now.
- Tom muhtemelen şu anda meşgul değildir.
- You're probably the child's father.
- Muhtemelen çocuğun babası sensin.
- I don't know when Tom will get here, but probably tomorrow afternoon.
- Tom'un buraya ne zaman geleceğini bilmiyorum ama muhtemelen yarın öğleden sonra.
- Tom thought that Mary was probably not going to attend the event.
- Tom, Mary'nin muhtemelen etkinliğe katılmayacağını düşündü.
- Tom will probably try to do that.
- Tom muhtemelen onu yapmaya çalışacaktır.
- It's probably a good thing that Tom wasn't at Mary's party.
- Tom'un Mary'nin partisinde olmaması muhtemelen iyi bir şeydi.
- Tom is probably still weak.
- Tom muhtemelen hala zayıf.
- I think you're probably wrong about that.
- Bence bu konuda muhtemelen hatalısın.
- Tom probably thought I was going to Boston with him next weekend.
- Tom muhtemelen gelecek hafta sonu onunla Boston'a gideceğimi düşünmüştür.
- I think Tom will probably be late.
- Tom'un muhtemelen geç kalacağını düşünüyorum.
- Tom will probably walk here.
- Tom muhtemelen buraya kadar yürüyecek.
- I probably speak French better than you do.
- Muhtemelen senden daha iyi Fransızca konuşurum.
- Tom probably thinks Mary is at home.
- Tom muhtemelen Mary'nin evde olduğunu düşünüyor.
- He probably can't forget her.
- Muhtemelen onu unutamayacaktır.
- Tom probably knows why the meeting was postponed.
- Tom muhtemelen toplantının neden ertelendiğini biliyordur.
- For some dwellers of ancient China, antlers were probably among the most mysterious and beautiful things in the world.
- Antik Çin'in bazı sakinleri için boynuzlar muhtemelen dünyanın en gizemli ve güzel şeyleri arasındaydı.
- Tom probably won't tell me what I want to know.
- Tom bilmek istediğim şeyi muhtemelen bana söylemeyecek.
- Tom probably owes a lot of money.
- Tom'un muhtemelen çok borcu vardır.
- Tom probably knows I like him.
- Tom muhtemelen ondan hoşlandığımı biliyor.
- Tom probably understands French.
- Tom muhtemelen Fransızca'yı anlar.
- That would probably make sense.
- Bu muhtemelen mantıklı olurdu.
- Tom probably won't want to do that today.
- Tom muhtemelen bugün bunu yapmak istemeyecektir.
- We should probably postpone the competition.
- Muhtemelen yarışmayı ertelemeliyiz.
- You probably don't like Tom.
- Muhtemelen Tom'u sevmiyorsun.
- Tom probably went out.
- Tom muhtemelen dışarı çıkmıştır.
- Tom is probably in his mid-thirties.
- Tom muhtemelen otuzlarının ortalarında.
- Tom has probably never eaten dog meat.
- Tom muhtemelen hiç köpek eti yemedi.
- You probably know about what Tom did.
- Muhtemelen Tom'un yaptıklarını biliyorsunuz.
- Tom is probably about thirty years old.
- Tom muhtemelen yaklaşık otuz yaşında.
- Tom is probably finished doing that by now.
- Tom muhtemelen şimdiye kadar bunu yapmayıbitirmiştir.
- Tom is probably still tired.
- Tom muhtemelen hâlâ yorgun.
- It's probably the flu.
- Muhtemelen griptir.
- Tom said it would probably rain.
- Tom muhtemelen yağmur yağacağını söyledi.
- It probably wouldn't have been difficult to do that by yourself.
- Bunu tek başına yapmak muhtemelen zor olmazdı.
- He's probably wrong.
- Muhtemelen yanılıyor.
- We probably should've applied for a visa much earlier.
- Muhtemelen vize için çok daha önce başvurmalıydık.
- I'm probably going to do that again today.
- Muhtemelen bugün yine yapacağım.
- Tom will probably know what needs to be done.
- Tom muhtemelen ne yapılması gerektiğini bilecek.
- Tom probably got tired of waiting for Mary and left.
- Muhtemelen Tom, Mary'i beklemekten yoruldu ve çıktı.
- If there's something more terrifying in the world than eternity, then it's probably the current progress of my diploma thesis.
- Dünyada sonsuzluktan daha korkunç bir şey varsa, o da muhtemelen diploma tezimin şu anki ilerleyişidir.
- Tom will probably come by taxi.
- Tom muhtemelen taksi ile gelecek.
- It was probably Tom who did that.
- Bunu yapan muhtemelen Tom'du.
- Tom will probably pass the examination.
- Tom muhtemelen sınavı geçecek.
- Tom will probably be really disappointed, won't he?
- Tom muhtemelen çok hayal kırıklığına uğrayacak, değil mi?
- It'll probably be impossible for you to do that.
- Muhtemelen bunu yapman imkansız olacak.
- Tom is probably going to tell Mary he's tired.
- Tom muhtemelen Mary'ye yorgun olduğunu söyleyecek.
- I can probably reach Tom right now.
- Muhtemelen şu anda Tom'a ulaşabilirim.
- We'll probably never know.
- Muhtemelen asla bilmeyeceğiz.
- It's probably better this way.
- Bu şekilde muhtemelen daha iyi.
- If Tom had been wearing a bullet-proof vest like the other police officers, he probably wouldn't have died.
- Tom da diğer polis memurları gibi kurşun geçirmez yelek giyseydi muhtemelen ölmezdi.
- Tom will probably never forget this.
- Tom muhtemelen bunu asla unutmayacak.
- You probably agree with Tom, don't you?
- Muhtemelen Tom'la aynı fikirdesiniz, değil mi?
- Tom was probably thirty at the time.
- Tom muhtemelen o zaman otuz yaşındaydı.
- Tom will probably be the first one to be fired.
- Tom muhtemelen ilk kovulan kişi olacak.
- That's probably how Tom did that.
- Muhtemelen Tom onu öyle yaptı.
- Tom probably shouldn't tell Mary how he did that.
- Tom muhtemelen Mary'ye bunu nasıl yaptığını söylememeli.
- You'd probably really like it.
- Muhtemelen çok hoşuna giderdi.
- Tom will probably come by taxi.
- Tom muhtemelen taksiyle gelecek.
- Sami probably did it.
- Muhtemelen Sami yaptı.
- Tom will probably know what needs to be done.
- Tom muhtemelen ne yapılması gerektiğini bilecektir.
- We should probably ask Tom to do that.
- Muhtemelen Tom'dan onu yapmasını rica etmemiz gerek.
- You probably think Mary is cute.
- Muhtemelen Mary'nin sevimli olduğunu düşünüyorsun.
- Tom is probably just a little younger than Mary.
- Tom muhtemelen Mary'den çok az daha genç.
- Tom is probably going to be pretty nervous.
- Tom muhtemelen oldukça sinirli olacak.
- Tom knew Mary would probably be at home.
- Tom, Mary'nin muhtemelen evde olacağını biliyordu.
- Tom will probably like this game.
- Tom muhtemelen bu oyunu sevecek.
- Tom probably could've helped.
- Tom muhtemelen yardım edebilirdi.
- Tom probably doesn't win very often.
- Tom muhtemelen çok sık kazanmaz.
- Tom probably shouldn't tell Mary to do that.
- Tom muhtemelen Mary'ye bunu yapmasını söylememeli.
- Tom is probably planning to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmayı planlıyor.
- Tom probably thought I didn't know what was going on.
- Tom muhtemelen neler olduğunu bilmediğimi düşündü.
- Tom thinks Mary will probably cry.
- Tom, Mary'nin muhtemelen ağlayacağını düşünüyor.
- Tom probably doesn't get many visitors.
- Tom'un muhtemelen pek ziyaretçisi yoktur.
- Tom's probably sick and tired of the way Mary's been behaving lately.
- Tom muhtemelen Mary'nin son zamanlardaki davranışlarından bıkmıştır.
- Tom will probably come home soon.
- Tom muhtemelen kısa süre içinde eve gelecektir.
- I'm probably going to do that tomorrow.
- Muhtemelen yarın yapacağım.
- Tom is probably going to tell Mary not to waste her time trying to convince John to do that.
- Tom muhtemelen Mary'ye, John'u bunu yapmaya ikna etmeye çalışarak zamanını boşa harcamamasını söyleyecektir.
- We'll do that, but probably not this week.
- Bunu yapacağız ama muhtemelen bu hafta değil.
- Tom probably won't be able to do that without help.
- Tom muhtemelen yardım almadan bunu yapamayacak.
- You probably don't like her.
- Muhtemelen onu sevmiyorsun.
- I'm probably the worst French speaker here.
- Muhtemelen buradaki en kötü Fransızca konuşan benim.
- We probably won't need to do that anymore.
- Muhtemelen artık bunu yapmamız gerekmeyecek.
- Tom will probably be lonely.
- Tom muhtemelen yalnız olacak.
- Yes, she'll probably come home.
- Evet, o muhtemelen eve gelecek.
- I probably won't do that.
- Ben muhtemelen onu yapmayacağım.
- Tom is probably going to pass the exam.
- Tom muhtemelen sınavı geçecektir.
- I was probably dreaming.
- Muhtemelen rüya görüyordum.
- Tom should probably tell Mary why she should do that.
- Tom muhtemelen Mary'ye neden bunu yapması gerektiğini söylemeliydi.
- Tom is probably still puzzled.
- Tom muhtemelen hâlâ şaşkın.
- Tom will probably never walk again.
- Tom muhtemelen bir daha yürüyemeyecek.
- He is probably dead.
- Muhtemelen ölmüştür.
- Tom probably knows someone who can teach us French.
- Tom muhtemelen bize Fransızca öğretebilecek birini tanıyor.
- You should probably buy something to eat.
- Muhtemelen yiyecek bir şey almalısın.
- Tom is probably in his room.
- Tom muhtemelen odasındadır.
- I think Tom is probably wrong.
- Bence Tom muhtemelen yanılıyor.
- Tom is probably not tired.
- Tom muhtemelen yorgun değil.
- Tom is probably still upset.
- Tom muhtemelen hala kırgındır.
- Tom can probably win.
- Tom muhtemelen kazanabilir.
- She probably knew who I was.
- Muhtemelen kim olduğumu biliyordu.
- His opinion will probably be accepted.
- Onun görüşü muhtemelen kabul edilecektir.
- If it wasn't for Tom, you'd probably be dead now.
- Tom olmasaydı muhtemelen şimdi ölmüş olurdun.
- Tom knows Mary will probably do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapacağını biliyor.
- Tom says if you do that, Mary will probably yell at you.
- Tom bunu yaparsan Mary'nin muhtemelen sana bağıracağını söylüyor.
- You'll probably die in prison.
- Muhtemelen hapishanede öleceksin.
- A person like Tom probably knows how to speak French.
- Tom gibi bir kişi muhtemelen Fransızca konuşmayı bilir.
- Tom is probably going to agree to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmayı kabul edecek.
- Tom probably doesn't like Mary.
- Tom muhtemelen Mary'den hoşlanmıyor.
- I think you're probably right.
- Bence muhtemelen haklısın.
- Tom probably thought I was going to be at today's meeting.
- Tom muhtemelen bugünkü toplantıda olacağımı düşündü.
- Tom is probably planning to do that.
- Tom muhtemelen onu yapmayı planlıyor.
- Tom is probably going to tell Mary that she has to be more careful the next time she does that.
- Tom muhtemelen Mary'ye bir dahaki sefere bunu yaparken daha dikkatli olması gerektiğini söyleyecek.
- It was probably nothing.
- O muhtemelen bir şey değildi.
- Tom probably knows where Mary works.
- Tom muhtemelen Mary'nin nerede çalıştığını biliyordur.
- Tom probably shouldn't have done that.
- Tom muhtemelen bunu yapmamalıydı.
- Tom is probably stuck in traffic.
- Tom muhtemelen trafikte sıkıştı.
- I probably sound ridiculous.
- Muhtemelen saçmalıyorum.
- You probably don't like them.
- Muhtemelen onlardan hoşlanmıyorsun.
- Tom probably just forgot you're here.
- Tom muhtemelen burada olduğunu unuttu.
- The logical language Lojban is probably difficult, isn't it?
- Mantıksal Dil "Lojban" muhtemelen zor, değil mi?
- Tom is probably just a year or two younger than Mary.
- Tom muhtemelen Mary'den sadece bir ya da iki yaş küçüktür.
- You've probably heard of us.
- Muhtemelen bizi duymuşsunuzdur.
- I should probably get back to work.
- Muhtemelen işe dönmeliyim.
- Tom is probably going to allow Mary to do that.
- Tom muhtemelen Mary'nin bunu yapmasına izin verecektir.
- The teacher warned us that the exam would probably be complicated.
- Öğretmen, sınavın muhtemelen karmaşık olacağı konusunda bizi uyardı.
- Tom and Mary said that they probably will do that.
- Tom ve Mary onu muhtemelen yapacaklarını söylediler.
- Tom probably won't drink that.
- Tom muhtemelen onu içmeyecektir.
- Mary is probably going to tell Tom she's tired.
- Mary muhtemelen Tom'a yorgun olduğunu söyleyecek.
- Tom will probably be confused.
- Tom'un muhtemelen kafası karışmış olacak.
- You probably think you know how to do this, but let me explain it once more.
- Muhtemelen bunu nasıl yapacağınızı bildiğinizi düşünüyorsunuz, ama bir kez daha açıklamama izin verin.
- That's probably how Tom got injured.
- Muhtemelen Tom öyle yaralandı.
- Tom is probably going to be anxious to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmak için sabırsızlanacak.
- Tom probably thought I was unhappy here.
- Tom muhtemelen burada mutsuz olduğumu düşünmüştür.
- We're probably going to have fun doing that.
- Muhtemelen bunu yaparken eğleneceğiz.
- Tom is probably going to agree to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmayı kabul edecektir.
- Tom will probably be unfair.
- Tom muhtemelen haksız olacak.
- Tom knew Mary probably wouldn't do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapmayacağını biliyordu.
- I'm probably not as tired as Tom is.
- Muhtemelen Tom kadar yorgun değilimdir.
- I can probably give you seven minutes.
- Muhtemelen sana yedi dakika verebilirim.
- We'll probably never know what happened to Tom.
- Tom'a ne olduğunu muhtemelen asla öğrenemeyeceğiz.
- Actually, that's probably not true.
- Aslında, bu muhtemelen doğru değil.
- An Olympic gold medal is probably the most coveted sporting prize.
- Olimpiyat altın madalyası muhtemelen en imrenilecek spor ödülüdür.
- Tom will probably become frustrated.
- Tom muhtemelen hüsrana uğrayacaktır.
- You probably live in South Carolina.
- Muhtemelen Güney Carolina'da yaşıyorsun.
- Tom will probably be arrested.
- Tom muhtemelen tutuklanacak.
- Tom is probably still in Boston.
- Tom muhtemelen hala Boston'dadır.
- It will probably snow.
- Muhtemelen kar yağacak.
- Tom will probably still be hesitant to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmakta hala tereddüt ediyor olacak.
- Tom should probably help Mary do that.
- Tom muhtemelen Mary'nin bunu yapmasına yardım etmeli.
- Tom is probably still cold.
- Tom muhtemelen hâlâ üşüyor.
- Tom will probably be here this afternoon.
- Tom muhtemelen bu öğleden sonra burada olacak.
- You probably don't like her.
- Muhtemelen onu sevmiyorsundur.
- Tom is probably crying.
- Tom muhtemelen ağlıyordur.
- Tom will probably never win again.
- Tom muhtemelen bir daha asla kazanamayacak.
- Tom can probably fix that for you.
- Tom muhtemelen onu senin için tamir edebilir.
- That probably is true.
- O muhtemelen doğru.
- I should probably go and see Tom.
- Muhtemelen gidip Tom'u görmeliyim.
- Tom will probably be the one who comes.
- Muhtemelen gelen Tom olacak.
- She probably knows.
- Muhtemelen biliyordur.
- Tom warned Mary that that would probably happen.
- Tom muhtemelen bunun olacağını konusunda Mary'yi uyardı.
- Tom probably understands French.
- Tom muhtemelen Fransızca anlıyordur.
- Tom probably doesn't know Mary's phone number.
- Tom muhtemelen Mary'nin telefon numarasını bilmiyordur.
- That's probably what's going to happen.
- Muhtemelen olacak olan bu.
- Tom should probably tell Mary he's sorry.
- Tom muhtemelen Mary'ye üzgün olduğunu söylemeli.
- He probably got dumped.
- Muhtemelen terk edilmiştir.
- Tom will probably come home soon.
- Tom muhtemelen çok geçmeden eve dönecek.
- That's probably right.
- O muhtemelen doğru.
- She's probably very busy.
- Muhtemelen çok meşguldür.
- You should probably buy a few pairs of socks.
- Muhtemelen birkaç çift çorap almalısın.
- Tom probably thought I liked Mary.
- Tom muhtemelen Mary'yi sevdiğimi düşündü.
- Tom is probably still alive.
- Tom muhtemelen hâlâ hayattadır.
- Tom and Mary probably did that together.
- Tom ve Mary muhtemelen bunu birlikte yaptılar.
- Tom probably wants to talk about what happened.
- Tom muhtemelen yaşananları konuşmak istiyor.
- That's probably wise.
- Bu muhtemelen akıllı.
- That's probably Tom's girlfriend.
- Muhtemelen Tom'un kız arkadaşıdır.
- Tom will probably travel to Australia next summer.
- Tom muhtemelen gelecek yaz Avustralya'ya gidecek.
- Tom probably bought it with the money his father gave him.
- Tom onu muhtemelen babasının ona verdiği parayla satın aldı.
- Tom will probably be lonely.
- Tom muhtemelen yalnız kalacak.
- Tom is probably going to be punished.
- Tom muhtemelen cezalandırılacak.
- Tom probably won't find what he's looking for.
- Tom muhtemelen aradığı şeyi bulamayacak.
- Tom probably did that.
- Tom muhtemelen bunu yapmıştır.
- Tom probably never knew what hit him.
- Tom muhtemelen ona neyin çarptığını asla bilemedi.
- Tom should probably tell Mary about what happened.
- Tom muhtemelen Mary'ye olanları anlatmalı.
- She probably won't get the prize.
- Muhtemelen ödülü alamayacak.
- Tom probably doesn't do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmaz.
- Tom will probably make a mistake.
- Tom muhtemelen hata yapacak.
- It's probably going to be fun to do that.
- Muhtemelen bunu yapmak eğlenceli olacak.
- Tom said that Mary was probably still alive.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ hayatta olduğunu söyledi.
- He probably likes you.
- Muhtemelen senden hoşlanıyor.
- It's probably the flu.
- Bu muhtemelen grip.
- I'm probably going to be doing that this evening.
- Muhtemelen bu akşam yapacağım.
- Tom is probably over thirty.
- Tom muhtemelen otuz yaşın üzerinde.
- Tom should probably tell Mary he doesn't want do that.
- Tom muhtemelen Mary'ye bunu yapmayı istemediğini söylemeli.
- Tom probably cried.
- Tom muhtemelen ağladı.
- Tom probably cried.
- Tom muhtemelen ağlamıştır.
- It's probably just a coincidence.
- Bu muhtemelen sadece bir tesadüf.
- Tom knows Mary will probably need some help.
- Tom muhtemelen Mary'nin biraz yardıma ihtiyacı olacağını biliyor.
- Tom probably doesn't know why I did that.
- Tom muhtemelen bunu neden yaptığımı bilmiyor.
- My unhappiness probably is because I very much like to be alone.
- Mutsuzluğum muhtemelen yalnız kalmayı çok sevdiğim içindir.
- Tom probably knows a lot more than he told us.
- Tom muhtemelen bize anlattığından çok daha fazlasını biliyor.
- Layla was probably fourteen at the time.
- Layla o zamanlar muhtemelen 14 yaşındaydı.
- Tom is probably not rich.
- Tom muhtemelen zengin değildir.
- Tom probably went to Boston.
- Tom muhtemelen Boston'a gitmiştir.
- Tom is probably still here.
- Tom muhtemelen hâlâ buradadır.
- That probably wouldn't be the right thing to do.
- Bu muhtemelen yapılacak doğru şey olmaz.
- You're probably thirsty.
- Muhtemelen susamışsındır.
- Probably not.
- Muhtemelen değil.
- That probably cost less than a dollar.
- Muhtemelen bir dolardan daha az tutmuştur.
- Tom will probably be pleased.
- Tom muhtemelen memnun olacak.
- Tom probably got dumped.
- Tom muhtemelen terk edildi.
- I suspect Tom will probably regret doing that.
- Tom'un muhtemelen bunu yaptığına pişman olacağından şüpheleniyorum.
- The composition has been written hurriedly, so it's probably full of errors.
- Kompozisyon aceleyle yazılmış, bu yüzden muhtemelen hatalarla dolu.
- Tom will probably be busy on Monday.
- Tom muhtemelen pazartesi günü meşgul olacak.
- Tom probably thought I didn't eat pork.
- Tom muhtemelen domuz eti yemediğimi düşünmüştür.
- His wife would probably leave him if she knew the truth.
- Karısı gerçeği bilse muhtemelen onu terk eder.
- You probably don't remember.
- Muhtemelen hatırlamıyorsun.
- That's probably not a problem anymore.
- Bu muhtemelen artık bir sorun değil.
- He probably got tired of waiting and fell asleep.
- Muhtemelen beklemekten yoruldu ve uyuyakaldı.
- Tom is probably thirsty.
- Tom muhtemelen susamış.
- Tom probably ate a ham sandwich.
- Tom muhtemelen bir jambonlu sandviç yemişti.
- There's probably something in the box.
- Muhtemelen kutuda bir şey vardır.
- Tom said Mary would probably be afraid.
- Tom, Mary'nin muhtemelen korkacağını söyledi.
- We probably should've left early.
- Muhtemelen erken çıkmalıydık.
- Tom is probably buying a bus ticket right now.
- Tom muhtemelen şu anda bir otobüs bileti alıyor.
- I'll probably be here all afternoon.
- Muhtemelen bütün öğleden sonra burada olacağım.
- You should probably go, Tom.
- Muhtemelen gitmelisin, Tom.
- We're probably right.
- Muhtemelen haklıyız.
- Tom probably took a taxi.
- Tom muhtemelen taksiye binmiştir.
- These rumors are probably true.
- Bu dedikodular muhtemelen doğru.
- Tom will probably cry if Mary leaves.
- Mary giderse Tom muhtemelen ağlayacaktır.
- Tom is probably going to be famous.
- Tom muhtemelen ünlü olacak.
- Tom said Mary is probably still afraid.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ korktuğunu söyledi.
- You should probably tell Tom he doesn't need to do that.
- Muhtemelen Tom'a bunu yapmasına gerek olmadığını söylemelisin.
- It's probably going to be boring to do that.
- Bunu yapmak muhtemelen sıkıcı olacak.
- You'll probably be the first one to show up.
- Muhtemelen ilk gelen sen olursun.
- Tom is probably going to like this game.
- Tom muhtemelen bu oyunu sevecektir.
- You probably haven't yet finished your homework.
- Muhtemelen ödevinizi henüz bitirmediniz.
- Tom is probably studying French right now.
- Tom muhtemelen şu an Fransızca çalışıyor.
- Tom will probably be furious.
- Tom muhtemelen öfkeli olacak.
- I'm probably not going to do that again.
- Muhtemelen bunu bir daha yapmayacağım.
- Tom said Mary is probably still eating now.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ yemek yediğini söyledi.
- Our letters probably crossed in the mail.
- Mektuplarımız muhtemelen postada karıştı.
- They're probably American.
- Onlar muhtemelen Amerikalı.
- Tom is probably going to cry if Mary leaves.
- Mary giderse Tom muhtemelen ağlayacak.
- They probably didn't hear you.
- Muhtemelen seni duymadılar.
- Tom is probably the only person in the world who cares if I'm alive or dead.
- Muhtemelen Tom, hayatta olup olmadığımı umursayan dünyadaki tek kişidir.
- If something seems too good to be true, it probably is.
- Eğer bir şey gerçek olamayacak kadar iyi görünüyorsa, muhtemelen öyledir.
- Tom and Mary probably went to the beach together.
- Tom ve Mary muhtemelen sahile birlikte gitmişlerdir.
- Tom is probably off duty.
- Tom muhtemelen görevde değil.
- Tom would probably do that for you.
- Tom muhtemelen bunu senin için yapardı.
- Tom is probably still in Boston now.
- Tom muhtemelen hala Boston'da.
- We probably should've left earlier.
- Muhtemelen daha erken çıkmalıydık.
- That restaurant is probably a bit expensive.
- O restoran muhtemelen biraz pahalıdır.
- Tom said Mary probably wouldn't be able to do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapmayacağını söyledi.
- Tom is probably going to tell Mary that he doesn't know how to do that.
- Tom muhtemelen Mary'ye bunu nasıl yapacağını bilmediğini söyleyecek.
- Tom said he'd probably go shopping with Mary on Monday.
- Tom muhtemelen pazartesi günü Mary ile alışverişe gideceğini söyledi.
- Tom probably doesn't care.
- Tom muhtemelen önemsemiyor.
- Tom would probably have done that.
- Tom muhtemelen bunu yapmış olurdu.
- Tom will probably be asleep.
- Tom muhtemelen uyuyacak.
- Tom probably thought I could ski.
- Tom muhtemelen kayak yapabileceğimi düşünmüştür.
- That probably wouldn't be considered appropriate.
- Bu muhtemelen uygun görülmezdi.
- I know I probably won't win.
- Muhtemelen kazanamayacağımı biliyorum.
- Tom is probably at home.
- Tom muhtemelen evde.
- Peige is probably the one who'll finish the work.
- Peige muhtemelen işi bitirecek kişidir.
- Tom probably despised Mary.
- Tom muhtemelen Mary'den nefret ediyordu.
- That's probably a good thing.
- O muhtemelen iyi bir şey.
- Tom said that Mary was probably still outside.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ dışarıda olduğunu söyledi.
- Tom and I probably should go there together.
- Tom ve ben muhtemelen oraya birlikte gitmeliyiz.
- Tom probably doesn't know where Mary is.
- Tom muhtemelen Mary'nin nerede olduğunu bilmiyor.
- Tom will probably be unfair.
- Tom muhtemelen adil olmayacak.
- Tom and Mary are probably drunk.
- Tom ve Mary muhtemelen sarhoşlar.
- Tom probably didn't even know about the meeting.
- Tom'un muhtemelen toplantıdan haberi bile yoktu.
- Tom will probably never be late again.
- Tom muhtemelen bir daha asla geç kalmayacak.
- It probably won't rain tomorrow.
- Muhtemelen yarın yağmur yağmayacak.
- You probably don't recognize her.
- Muhtemelen onu tanımıyorsundur.
- That's probably what Tom did.
- O muhtemelen Tom'un yaptığı şey.
- I was probably thirty years old at that time.
- O zamanlar muhtemelen 30 yaşındaydım.
- Tom probably knows.
- Tom muhtemelen biliyordur.
- You're probably too young to understand this.
- Bunu anlamak için muhtemelen çok gençsiniz.
- Tom probably won't like me.
- Tom muhtemelen beni sevmeyecek.
- I think Tom is probably awake by now.
- Bence Tom muhtemelen şimdiye kadar uyanmıştır.
- I'm probably not as tired as Tom is.
- Ben muhtemelen Tom kadar yorgun değilim.
- We should probably do something.
- Muhtemelen bir şeyler yapmalıyız.
- They're probably scared.
- Muhtemelen korkmuşlardır.
- I'm probably the only one here who knows how to do that.
- Muhtemelen burada bunu yapmayı bilen tek kişi benim.
- Tom said Mary is probably still puzzled.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ şaşkın olduğunu söyledi.
- You've probably always thought your parents could help you solve any problem.
- Muhtemelen her zaman ailenizin her sorunu çözmenize yardım edebileceğini düşünmüşsünüzdür.
- They'll probably be able to cope with the difficulties.
- Onlar muhtemelen zorluklarla başa çıkabilecekler.
- They will probably handle this well.
- Muhtemelen bu işin üstesinden gelecekler.
- Tom is probably going to be discouraged.
- Tom'un muhtemelen cesareti kırılacak.
- Tom thinks he can probably do that.
- Tom muhtemelen bunu yapabileceğini düşünüyor.
- Tom said Mary is probably still at home.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hala evde olduğunu söyledi.
- You should probably buy a hat to wear.
- Muhtemelen giymek için bir şapka almalısın.
- Tom probably went to Boston.
- Tom muhtemelen Boston'a gitti.
- It will probably snow tomorrow.
- Yarın muhtemelen kar yağacak.
- It's probably bad.
- Bu muhtemelen kötü.
- Tom can probably help us escape.
- Tom muhtemelen kaçmamıza yardım edebilir.
- Tom can probably understand French.
- Tom muhtemelen Fransızca'yı anlayabilir.
- We probably don't have enough time to do that.
- Muhtemelen bunu yapmak için yeterli zamanımız yok.
- We'll probably be a bit tired after the hike.
- Muhtemelen gezintiden sonra biraz yorgun olacağız.
- Tom is probably still in Boston.
- Tom muhtemelen hâlâ Boston'da.
- Tom is probably talking to Mary right now about that.
- Tom muhtemelen şu anda Mary ile bu konuyu konuşuyordur.
- He is probably still alive.
- Muhtemelen hala hayattadır.
- Tom is probably going to go to Boston by car.
- Tom muhtemelen Boston'a arabayla gidecek.
- Tom should probably not tell Mary he's going to do that.
- Tom muhtemelen Mary'ye bunu yapacağını söylememeli.
- I probably swim better than Tom does.
- Muhtemelen Tom'dan daha iyi yüzüyorumdur.
- My blood pressure probably went down, but I'm fine now.
- Kan basıncım muhtemelen düştü ama şimdi iyiyim.
- I was probably right.
- Ben muhtemelen haklıydım.
- Her father was probably killed in a car accident.
- Babası muhtemelen bir araba kazasında öldü.
- Tom will probably say no.
- Tom muhtemelen hayır diyecek.
- The doctor says I'll probably never be able to walk again.
- Doktor muhtemelen bir daha asla yürüyemeyeceğimi söylüyor.
- We'll probably never be in Boston at the same time Tom is.
- Muhtemelen Tom'la aynı anda Boston'da olamayız.
- Tom thought that Mary was probably still somewhere in Boston.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ Boston'da bir yerlerde olduğunu düşündü.
- I'm probably a lot like you.
- Muhtemelen sana çok benziyorum.
- Tom said Mary probably wouldn't do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapmayacağını söyledi.
- He probably won't become famous.
- Muhtemelen ünlü olamayacak.
- The program should have started by now, so we'll probably miss the first half.
- Program şimdiye kadar başlamış olmalıydı, bu yüzden muhtemelen ilk yarıyı kaçıracağız.
- That was probably the mistake Fadil made.
- Muhtemelen Fadıl'ın yaptığı hata buydu.
- That's probably not a good idea.
- Muhtemelen iyi bir fikir değil.
- Tom probably knows I like Mary.
- Tom muhtemelen Mary'yi sevdiğimi bilir.
- We'll probably need to talk to someone else.
- Muhtemelen başka biriyle konuşmamız gerekecek.
- Tom should probably tell Mary he loves her.
- Tom muhtemelen Mary'ye onu sevdiğini söylemeli.
- Tom said that he could probably do that.
- Tom muhtemelen bunu yapabileceğini söyledi.
- Tom probably doesn't like you.
- Tom muhtemelen senden hoşlanmıyor.
- I'd probably be able to do that for you.
- Muhtemelen bunu senin için yapabilirim.
- Tom is probably still jealous.
- Tom muhtemelen hâlâ kıskançtır.
- Tom is probably going to get home next Monday.
- Tom muhtemelen gelecek pazartesi günü eve dönecek.
- Tom thought Mary probably wouldn't do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapmayacağını düşünüyordu.
- Tom said that Mary was probably still at home.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ evde olduğunu söyledi.
- Tom is probably going to do that again.
- Tom muhtemelen bunu tekrar yapacak.
- Layla has probably run off again.
- Leyla muhtemelen yine kaçmıştır.
- Tom probably knows where we can get something to eat around here.
- Tom muhtemelen buralarda yiyecek bir şeyi nereden alabileceğimizi biliyor.
- Tom realized he was probably not going to be able to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapamayacağını fark etti.
- I know Tom probably won't want to do that.
- Tom'un muhtemelen bunu yapmak istemeyeceğini biliyorum.
- I probably speak French better than you do.
- Muhtemelen Fransızcayı senden daha iyi konuşuyorumdur.
- You probably agree with Tom, don't you?
- Muhtemelen Tom'la aynı fikirdesin, değil mi?
- Tom probably thought I wasn't happy.
- Tom muhtemelen mutlu olmadığımı düşünüyordu.
- Tom could probably tell us why.
- Tom muhtemelen bize nedenini söyleyebilir.
- We were probably followed.
- Biz muhtemelen takip edildik.
- Tom is probably going to come tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın gelecek.
- Tom said that Mary probably wouldn't do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapmayacağını söyledi.
- If you'd listen a little more carefully to what the teacher says, you'd probably be able to understand.
- Öğretmenin söylediklerini biraz daha dikkatli dinlersen, muhtemelen anlayabilirsin.
- Tom probably dyes his hair.
- Tom muhtemelen saçını boyuyor.
- Tom thought that Mary was probably still somewhere in Boston.
- Tom Mary'nin muhtemelen hâlâ Boston'da bir yerde olduğunu düşündü.
- He's probably sleeping.
- O, muhtemelen uyuyor.
- Tom is probably not having much fun.
- Tom muhtemelen çok eğlenmiyor.
- Tom said Mary probably won't do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapmayacağını söyledi.
- There has probably been a mistake.
- Muhtemelen bir hata olmalı.
- Tom will probably be curious.
- Tom muhtemelen meraklanacaktır.
- Tom has probably done that already.
- Tom muhtemelen bunu zaten yaptı.
- The doctor says I'll probably never be able to walk again.
- Doktor muhtemelen bir daha yürüyemeyeceğimi söyledi.
- Tom said Mary probably couldn't do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapamadığını söyledi.
- Tom is probably right.
- Tom muhtemelen haklıdır.
- If I can't do this, you probably can't either.
- Eğer ben bunu yapamıyorsam, muhtemelen sen de yapamazsın.
- Tom probably was correct about that.
- Tom muhtemelen bu konuda haklıydı.
- It's probably nothing.
- Mühim bir şey değildir muhtemelen.
- Tom will probably forget to buy bread.
- Tom muhtemelen ekmek almayı unutacak.
- Tom will probably be prepared.
- Tom muhtemelen hazır olacak.
- Tom probably knows that Mary likes him.
- Tom muhtemelen Mary'nin onu sevdiğini biliyor.
- Tom is probably already there.
- Tom muhtemelen zaten orada.
- She will probably marry one day.
- Muhtemelen bir gün evlenecek.
- Tom is probably not going to help us do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmamıza yardım etmeyecek.
- That was probably what influenced their decision.
- Muhtemelen kararlarını etkileyen de buydu.
- It'll probably snow tomorrow.
- Muhtemelen yarın kar yağacak.
- Tom is probably going to help a little bit.
- Tom muhtemelen biraz yardımcı olacak.
- It's probably a warning.
- Muhtemelen bir ikazdır.
- You probably won't like it.
- Muhtemelen bundan hoşlanmayacaksın.
- Layla was probably fourteen at the time.
- Leyla o zaman muhtemelen on dört yaşındaydı.
- Tom probably already ate.
- Tom muhtemelen zaten yemek yedi.
- Tom probably did that without any help.
- Tom muhtemelen hiç yardım olmadan onu yaptı.
- Tom will probably not change his opinion.
- Tom muhtemelen fikrini değiştirmeyecektir.
- The road is crowded so we probably won't get in promised time.
- Yol kalabalık bu yüzden muhtemelen söz verilen zamanda varmayacağız.
- I probably shouldn't have asked Tom that question.
- Muhtemelen Tom'a o soruyu sormamalıydım.
- Tom probably doesn't know where Mary is.
- Tom muhtemelen Mary'nin nerede olduğunu bilmiyordur.
- This is probably the wrong thing to be worrying about.
- Bu muhtemelen hakkında endişelenecek yanlış bir şey.
- Tom probably thought I wasn't able to drive.
- Tom muhtemelen araba süremeyeceğimi düşündü.
- That's probably an understatement.
- O muhtemelen yetersiz bir açıklamadır.
- Tom will probably want to stay until Monday.
- Tom muhtemelen pazartesi gününe kadar kalmak isteyecektir.
- Tom probably won't agree with your proposal.
- Tom muhtemelen teklifinizi kabul etmeyecek.
- Tom is probably never going to walk again.
- Tom muhtemelen bir daha asla yürüyemeyecek.
- Tom is probably going to be unimpressed.
- Tom muhtemelen etkilenmeyecek.
- Mary probably knows I like her.
- Mary muhtemelen ondan hoşlandığımı biliyordur.
- Tom is probably going to be back by Monday.
- Tom muhtemelen pazartesi gününe kadar geri dönecek.
- Tom probably doesn't know what Mary hopes he does.
- Tom muhtemelen Mary'nin ne yaptığını umduğunu bilmiyor.
- Sami was probably in his mid-sixties.
- Sami muhtemelen altmışlı yaşlarının ortalarındaydı.
- We should probably let Tom know what's happened.
- Muhtemelen ne olduğunu Tom'a bildirmeliyiz.
- Tom said Mary will probably be back soon.
- Tom, Mary'nin muhtemelen yakında döneceğini söyledi.
- Tom is probably older than you think he is.
- Tom muhtemelen senin düşündüğünden daha yaşlıdır.
- Tom probably should go home now.
- Tom muhtemelen şimdi eve gitmeli.
- If something looks too good to be true, it probably is.
- Eğer bir şey gerçek olamayacak kadar iyi görünüyorsa, muhtemelen öyledir.
- I'll probably lose.
- Muhtemelen kaybedeceğim.
- I probably won't ever do that again.
- Muhtemelen bunu bir daha yapmayacağım.
- Tom said Mary would probably not give him permission to do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapmasına izin vermeyeceğini söyledi.
- Tom will probably be jealous.
- Tom muhtemelen kıskanacak.
- Tom probably wouldn't cry.
- Tom muhtemelen ağlamazdı.
- Tom and Mary probably went to the beach together.
- Tom ve Mary muhtemelen birlikte sahile gitti.
- I'm probably OK.
- Muhtemelen iyiyim.
- Tom probably wouldn't do something that stupid.
- Tom muhtemelen böyle aptalca bir şey yapmazdı.
- That bird is probably a sparrow.
- Bu kuş muhtemelen bir serçe.
- It's probably safer in the basement.
- Muhtemelen bodrum daha güvenlidir.
- It probably would be cheaper somewhere else.
- Muhtemelen başka bir yerde daha ucuza gelir.
- That's probably a bad way to start.
- Bu muhtemelen başlamak için kötü bir yol.
- It'll probably rain tomorrow.
- Muhtemelen yarın yağmur yağacak.
- Tom is probably going to come by taxi.
- Tom muhtemelen taksi ile gelecek.
- Tom probably thought I wasn't able to drive.
- Tom muhtemelen araba kullanamayacağımı düşünmüştür.
- Tom probably won't eat anything.
- Tom muhtemelen bir şey yemeyecek.
- Tom's wife would probably leave him if she knew the truth.
- Eğer gerçeği bilseydi, Tom'un eşi muhtemelen onu terk ederdi.
- Tom probably won't eat anything.
- Tom muhtemelen hiçbir şey yemeyecek.
- Tom knew Mary was probably going to win.
- Tom muhtemelen Mary'nin kazanacağını biliyordu.
- That's probably a good thing.
- Muhtemelen iyi bir şey.
- Washington knows very well that invading Iran would be extremely costly and probably doomed to failure.
- Washington, İran'ı işgal etmenin son derece maliyetli ve muhtemelen başarısızlığa mahkum olduğunu çok iyi biliyor.
- I'm probably not what people expect.
- Muhtemelen insanların beklediği gibi biri değilim.
- I know you probably don't want to go out with me, but I'd love to go out with you.
- Muhtemelen benimle çıkmak istemediğini biliyorum ama ben seninle çıkmak istiyorum.
- Tom is probably still eating now.
- Tom muhtemelen şimdi hâlâ yemek yiyor.
- Tom will probably be afraid of Mary's dog.
- Tom muhtemelen Mary'nin köpeğinden korkacak.
- You probably don't like him.
- Muhtemelen onu sevmiyorsun.
- Tom is probably still alone.
- Tom muhtemelen hâlâ yalnız.
- Tom probably knows how to get to Mary's house.
- Tom muhtemelen Mary'nin evine nasıl gideceğini biliyor.
- Tom will probably be early.
- Tom muhtemelen erken gelecektir.
- You probably think I'm an idiot.
- Muhtemelen aptal olduğumu düşünüyorsun.
- Tom will probably be embarrassed.
- Tom muhtemelen mahçup olacak.
- Tom said that Mary was probably still unemployed.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ işsiz olduğunu söyledi.
- If you don't remind me, I'll probably forget.
- Bana hatırlatmazsan, muhtemelen unuturum.
- Tom will probably not agree to your proposal.
- Tom muhtemelen teklifinizi kabul etmeyecektir.
- She probably knew who I was.
- O muhtemelen kim olduğumu biliyordu.
- Tom thinks Mary probably didn't do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapmadığını düşünüyor.
- That was probably what influenced their decision.
- Muhtemelen kararlarını etkileyen de bu oldu.
- It's probably going to be unsafe to do that.
- Bunu yapmak muhtemelen güvenli olmayacaktır.
- You probably eat genetically modified fruits and vegetables all the time without knowing it.
- Muhtemelen farkında olmadan her zaman genetiği değiştirilmiş meyve ve sebzeler yiyorsunuz.
- One of them is probably lying.
- İçlerinden biri muhtemelen yalan söylüyor.
- I figured Tom probably did it.
- Tom'un muhtemelen yaptığını düşündüm.
- She is probably over forty.
- Muhtemelen o kırk yaşının üstünde.
- This is probably Tom's bicycle.
- Bu muhtemelen Tom'un bisikletidir.
- Tom is probably asleep.
- Tom muhtemelen uyuyor.
- Tom probably thought I could help you this afternoon.
- Tom muhtemelen bu öğleden sonra sana yardım edebileceğimi düşündü.
- There's probably somebody in that old house.
- O eski evde muhtemelen birisi var.
- Tom is probably not tired yet.
- Tom muhtemelen henüz yorgun değil.
- That's probably not so.
- Muhtemelen öyle değildir.
- Tom probably isn't in Boston now.
- Tom muhtemelen şu anda Boston'da değildir.
- Tom will probably still be suspicious.
- Tom muhtemelen hâlâ şüpheli olacak.
- Tom said Mary would probably cry.
- Tom, Mary'nin muhtemelen ağlayacağını söyledi.
- Layla probably arrived home before midnight.
- Layla muhtemelen gece yarısından önce eve geldi.
- There's probably somebody in that old house.
- Muhtemelen o eski evde biri vardır.
- It would probably be wise to do that.
- Muhtemelen bunu yapmak akıllıca olur.
- I know you probably don't want to go with us.
- Muhtemelen bizimle gitmek istemediğini biliyorum.
- You probably think you know how to do this, but let me explain it once more.
- Muhtemelen bunu nasıl yapacağını bildiğini düşünüyorsun ama bunu bir kez daha açıklayayım.
- Tom is probably going to lose.
- Tom muhtemelen kaybedecek.
- Tom is probably going to be angry.
- Tom muhtemelen kızgın olacak.
- Tom will probably be back soon.
- Tom muhtemelen yakında geri gelecektir.
- Tom will probably stop crying soon.
- Tom muhtemelen yakında ağlamayı bırakacaktır.
- I could probably do that, but I don't want to.
- Muhtemelen onu yapabilirim ama yapmak istemiyorum.
- Tom and Mary are probably Canadians.
- Tom ve Mary muhtemelen Kanadalı.
- Tom will probably win the championship.
- Tom muhtemelen şampiyonluğu kazanacak.
- I've probably made a mistake.
- Muhtemelen bir hata yaptım.
- Tom is probably not happy right now.
- Tom muhtemelen şu anda mutlu değil.
- We'll probably have to help Tom tomorrow.
- Muhtemelen yarın Tom'a yardım etmek zorunda kalacağız.
- Tom and Mary are probably scared.
- Tom ve Mary muhtemelen korkmuşlardır.
- He probably forgot about it.
- Muhtemelen unutmuştur.
- Tom is probably not going to do that again.
- Tom muhtemelen bunu bir daha yapmayacak.
- Tom is probably still hungry.
- Tom muhtemelen hâlâ aç.
- Tom probably won't change his opinion.
- Tom muhtemelen fikrini değiştirmeyecek.
- Tom is probably not very hungry right now.
- Tom şu anda muhtemelen çok aç değil.
- Tom is probably scared to death.
- Tom muhtemelen ölümüne korkuyor.
- Tom probably isn't hungry.
- Tom muhtemelen aç değil.
- It's probably going to be hot tomorrow.
- Yarın muhtemelen sıcak olacak.
- Tom thinks Mary will probably say yes.
- Tom Mary'nin muhtemelen evet diyeceğini düşünüyor.
- Tom and Mary will probably not tell John about what they did.
- Tom ve Mary ne yaptıklarını muhtemelen John'a anlatmayacaklar.
- Tom is probably going to be exhausted after doing that.
- Tom bunu yaptıktan sonra muhtemelen çok yorulacak.
- Her father was probably killed in a car accident.
- Onun babası muhtemelen bir araba kazasında öldü.
- It's probably going to be dangerous to do that.
- Bunu yapmak muhtemelen tehlikeli olacak.
- That's probably how Tom got into the house.
- Muhtemelen Tom evin içine böyle girerdi.
- Tom will probably be troubled by what happened.
- Tom muhtemelen olanlardan rahatsız olacak.
- Tom probably won't help Mary today.
- Tom muhtemelen bugün Mary'ye yardım etmeyecek.
- It's probably nothing.
- O muhtemelen hiçbir şey değil.
- Tom should probably tell Mary to do that.
- Tom muhtemelen Mary'ye bunu yapmasını söylemeli.
- I know you probably want some help.
- Muhtemelen yardıma ihtiyacın olduğunu biliyorum.
- Tom probably knows the answer.
- Tom muhtemelen cevabı biliyordur.
- Tom probably can't speak French.
- Tom muhtemelen Fransızca konuşamaz.
- I'm probably going to be the first one to do that.
- Muhtemelen bunu yapan ilk kişi olacağım.
- Tom will probably be the next one to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapacak bir sonraki kişi olacak.
- Tom said that he and Mary would probably be a little late.
- Tom, o ve Mary'nin muhtemelen biraz geç kalacağını söyledi.
- He probably forgot about it.
- O, muhtemelen onu unuttu.
- Tom is probably still awake.
- Tom muhtemelen hâlâ uyanık.
- It was probably stolen.
- Muhtemelen çalındı.
- Tom is probably hammered.
- Tom muhtemelen sarhoştur.
- Tom will probably be the first one to be fired.
- Tom muhtemelen kovulacak ilk kişi olacak.
- Tom will probably sleep better tonight.
- Tom bu gece muhtemelen daha iyi uyuyacak.
- I'd probably lose.
- Muhtemelen kaybedecektim.
- I'm probably much older than you think I am.
- Muhtemelen sizin sandığınızdan daha yaşlıyım.
- We should probably get started.
- Muhtemelen başlamalıyız.
- Tom probably doesn't know that Mary has done that already.
- Tom muhtemelen Mary'nin bunu çoktan yaptığını bilmiyordur.
- It's probably Tom.
- O muhtemelen Tom.
- Tom will probably visit us tomorrow.
- Tom muhtemelen yarın bizi ziyaret edecek.
- Tom probably thought I liked Boston.
- Tom muhtemelen Boston'u sevdiğimi düşünüyordu.
- Tom said that Mary would probably cry.
- Tom muhtemelen Mary'nin ağlayacağını söyledi.
- You'll probably never see me again.
- Sen muhtemelen beni tekrar görmeyeceksin.
- Tom is probably not going to win today.
- Tom muhtemelen bugün kazanamayacak.
- Tom probably won't win.
- Tom muhtemelen kazanamayacak.
- Tom probably won't be asleep.
- Tom muhtemelen uyumayacak.
- You probably don't remember.
- Muhtemelen hatırlamıyorsunuzdur.
- Tom can probably tell you where Mary is.
- Tom muhtemelen sana Mary'nin nerede olduğunu söyleyebilir.
- You probably did that last year.
- Muhtemelen bunu geçen yıl yapmışsındır.
- Tom probably doesn't know why Mary is in the hospital.
- Tom muhtemelen Mary'nin neden hastanede olduğunu bilmiyor.
- Tom's wife would probably leave him if she knew the truth.
- Tom'un karısı gerçeği bilseydi muhtemelen onu terk ederdi.
- You're probably doing that wrong.
- Muhtemelen bunu yanlış yapıyorsun.
- Tom is probably still suspicious.
- Tom muhtemelen hala şüpheleniyor.
- They're probably studying.
- Muhtemelen ders çalışıyorlar.
- Tom said Mary is probably still depressed.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hala depresyonda olduğunu söyledi.
- I can probably do that.
- Muhtemelen onu yapabilirim.
- I'm probably never going to do that.
- Muhtemelen onu asla yapmayacağım.
- Tom will probably be here later.
- Tom muhtemelen daha sonra burada olacak.
- I was probably wrong.
- Muhtemelen yanıldım.
- Tom said he thought Mary probably wouldn't want to do that on a cold day like today.
- Tom, Mary'nin bugünkü gibi soğuk bir günde muhtemelen bunu yapmak istemeyeceğini düşündüğünü söyledi.
- Tom can probably understand French.
- Tom muhtemelen Fransızca anlayabilir.
- Tom told me some things he probably shouldn't have.
- Tom bana muhtemelen söylememesi gereken bazı şeyler söyledi.
- It'll probably be hard for you to do that.
- Bunu yapman muhtemelen zor olacak.
- Tom will probably be pretty nervous.
- Tom muhtemelen oldukça gergin olacak.
- Tom will probably cry.
- Tom muhtemelen ağlayacak.
- He probably entered this room.
- O muhtemelen bu odaya girdi.
- You're probably tired after such a long flight.
- O kadar uzun bir uçuştan sonra muhtemelen yorgunsundur.
- Tom probably won't do that tomorrow.
- Tom muhtemelen bunu yarın yapmayacak.
- You were probably wrong.
- Muhtemelen yanılmışsındır.
- Tom probably doesn't even know why I don't like him.
- Tom muhtemelen ondan neden hoşlanmadığımı bile bilmiyordur.
- Tom said that Mary probably couldn't do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapamadığını söyledi.
- Tom will probably make a fortune.
- Tom muhtemelen bir servet kazanacak.
- Tom was probably surprised.
- Tom muhtemelen şaşırmıştı.
- Tom is probably going to tell Mary he's busy.
- Tom muhtemelen Mary'e meşgul olduğunu söyleyecek.
- Tom would probably have done that if he'd known he was supposed to.
- Tom bunu yapması gerektiğini bilseydi muhtemelen yapardı.
- Tom probably wouldn't cry.
- Tom muhtemelen ağlamaz.
- Tom will probably still be interested.
- Tom muhtemelen hâlâ ilgilenecek.
- There are probably chickens around.
- Muhtemelen etrafta tavuklar vardır.
- Tom has probably been waiting for hours.
- Tom muhtemelen saatlerdir bekliyor.
- I'll probably be a great-grandfather by the time I'm 75.
- Muhtemelen 75 yaşıma geldiğimde büyük dede olacağım.
- Tom is probably crying now.
- Tom muhtemelen şu anda ağlıyordur.
- Tom probably forgot to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmayı unuttu.
- You'd probably really enjoy this book.
- Muhtemelen bu kitaptan keyif alacaksın.
- Tom probably thought Mary had done that.
- Tom muhtemelen Mary'nin bunu yaptığını düşünüyordu.
- I can probably do that.
- Muhtemelen bunu yapabilirim.
- Tom said Mary would probably cry.
- Tom muhtemelen Mary'nin ağlayacağını söyledi.
- We probably don't have enough time to finish doing that today.
- Bugün onu yapmayı bitirmek için muhtemelen yeterli zamanımız yok.
- Tom probably knows where Mary was born.
- Tom muhtemelen Mary'nin nerede doğduğunu biliyordur.
- You'd probably be disappointed.
- Muhtemelen hayal kırıklığına uğrardın.
- If you'd stop telling me not to be nervous, I probably wouldn't be so nervous.
- Bana gergin olmamamı söylemeyi bıraksaydın, muhtemelen bu kadar gergin olmazdım.
- That was probably what influenced their decision.
- Onların kararını etkileyen muhtemelen oydu.
- Tom will probably forget.
- Tom muhtemelen unutacaktır.
- I know you probably did that.
- Muhtemelen onu yaptığını biliyorum.
- Tom is probably in his mid-thirties.
- Tom muhtemelen otuzlu yaşların ortasında.
- Tom probably cried yesterday.
- Tom muhtemelen dün ağladı.
- Tom is probably going to be back by October 20th.
- Tom muhtemelen 20 Ekim'e kadar geri dönecek.
- It'll probably take you about 10 minutes to solve this problem.
- Bu sorunu çözmeniz muhtemelen 10 dakikanızı alacaktır.
- Tom thought that Mary would probably be willing to help.
- Tom, Mary'nin muhtemelen yardım etmeye istekli olacağını düşündü.
- He is probably busy.
- O, muhtemelen meşgul.
- I'll probably never come here again.
- Muhtemelen asla buraya tekrar gelmeyeceğim.
- I probably won't be there.
- Muhtemelen orada olmayacağım.
- Tom will probably be excited.
- Tom muhtemelen heyecanlı olacaktır.
- Tom probably has food poisoning.
- Tom muhtemelen gıda zehirlenmesi geçiriyor.
- Tom is probably going to be grouchy all day.
- Tom muhtemelen bütün gün huysuz olacak.
- Tom is probably dying.
- Tom muhtemelen ölüyor.
- It was probably stolen.
- Muhtemelen çalınmıştır.
- Tom probably doesn't know who did that.
- Tom muhtemelen bunu kimin yaptığını bilmiyordur.
- Those dark clouds will probably bring rain.
- O kara bulutlar muhtemelen yağmur getirecek.
- Tom will probably be able to manage to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmayı başarabilecektir.
- Tom is probably going to become frustrated.
- Tom muhtemelen hayal kırıklığına uğrayacak.
- Tom has probably gone for a walk.
- Tom muhtemelen yürüyüşe çıkmıştır.
- Tom realized he was probably not going to be able to do that.
- Tom onu muhtemelen yapamayacağını anladı.
- Tom knew Mary probably couldn't do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapamayacağını biliyordu.
- It's probably hard.
- Muhtemelen zordur.
- I'm probably spending more now.
- Muhtemelen şimdi daha çok harcıyorum.
- Probably not.
- Muhtemelen değildir.
- Tom probably heard that.
- Tom muhtemelen bunu duymuştur.
- If you don't remind me, I'll probably forget.
- Bana hatırlatmazsan muhtemelen unuturum.
- Layla has probably run off again.
- Leyla muhtemelen yine kaçtı.
- I suspect Tom will probably have to do that.
- Tom'un muhtemelen bunu yapmak zorunda kalacağından şüpheleniyorum.
- We probably should've talked about this before now.
- Muhtemelen bunu daha önce konuşmalıydık.
- Probably John will pass the examination.
- John sınavı muhtemelen geçecek.
- I know Tom probably won't cry.
- Tom'un muhtemelen ağlamayacağını biliyorum.
- Tom will probably never win again.
- Tom muhtemelen bir daha kazanamayacak.
- Tom will probably be late for work this morning.
- Tom muhtemelen bu sabah işe geç kalacak.
- Tom knows Mary will probably need some help.
- Tom, Mary'nin muhtemelen yardıma ihtiyacı olacağını biliyor.
- We'll probably get married.
- Muhtemelen evleneceğiz.
- It probably is my fault.
- O muhtemelen benim hatam.
- Tom will probably never do that again.
- Tom muhtemelen bunu bir daha asla yapmayacak.
- It would probably be cheaper to do that yourself.
- Muhtemelen bunu kendin yapman daha ucuza gelir.
- Tom probably did that without any help.
- Tom muhtemelen bunu yardım almadan yaptı.
- Tom probably can't do that.
- Tom muhtemelen bunu yapamaz.
- That's probably the last thing Tom would do.
- Bu muhtemelen Tom'un yapacağı son şey.
- I'm probably going to do that soon.
- Ben onu muhtemelen yakında yapacağım.
- That's probably what's going to happen.
- Muhtemelen olacak olan şey budur.
- Tom will probably try to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmaya çalışacaktır.
- Tom is probably the person who did this.
- Tom muhtemelen bunu yapan kişidir.
- Tom said Mary probably wouldn't be able to do that.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu yapamayacağını söyledi.
- You should probably tell Tom you intend to do that.
- Muhtemelen Tom'a bunu yapmayı düşündüğünü söylemeliydin.
- Tom is probably going to do that soon.
- Tom muhtemelen yakında bunu yapacak.
- Tom will probably arrive soon.
- Tom muhtemelen yakında gelecektir.
- Tom is probably with Mary.
- Tom muhtemelen Mary ile birlikte.
- Tom is probably going to tell Mary he's sorry.
- Tom muhtemelen Mary'ye üzgün olduğunu söyleyecek.
- Tom will probably figure out it was Mary who did that.
- Tom muhtemelen bunu yapanın Mary olduğunu anlayacaktır.
- You probably don't like us.
- Muhtemelen bizi sevmiyorsun.
- Tom will probably be afraid.
- Tom muhtemelen korkmuş olacak.
- Tom probably isn't watching TV now.
- Tom muhtemelen şu anda televizyon izlemiyordur.
- My brother probably wrote this letter.
- Bu mektubu muhtemelen erkek kardeşim yazdı.
- Tom will probably be sentenced to death.
- Tom muhtemelen idama mahkum edilecek.
- It was probably Tom who did that.
- Muhtemelen bunu yapan Tom'dur.
- Tom probably won't be able to do that without Mary's help.
- Tom muhtemelen Mary'nin yardımı olmadan bunu yapamayacak.
- I should probably spend some time with Tom.
- Muhtemelen Tom'la biraz zaman geçirmeliyim.
- That probably wouldn't be considered appropriate.
- Muhtemelen bu uygun görülmeyecektir.
- It's probably nothing.
- Muhtemelen önemli bir şey değil.
- Tom is probably still puzzled.
- Tom muhtemelen hala şaşkındır.
- You'll probably get hurt if you do it that way.
- Bunu o şekilde yaparsan muhtemelen incinirsin.
- Tom is probably still frightened.
- Tom muhtemelen hala korkuyor.
- I know you probably don't want to go to Boston, but I'd like you to go with us.
- Muhtemelen Boston'a gitmek istemediğini biliyorum, ama bizimle gelmeni istiyorum.
- Tom probably won't become famous.
- Tom muhtemelen ünlü olmayacak.
- Everybody probably thinks I'm crazy.
- Muhtemelen herkes deli olduğumu düşünüyordur.
- Those fears probably aren't justified.
- Bu korkular muhtemelen haklı değil.
- We were probably followed.
- Muhtemelen takip edilmişiz.
- I thought you'd probably already gone home.
- Muhtemelen çoktan eve gitmişsindir diye düşündüm.
- Tom said Mary is probably still jealous.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hala kıskanmakta olduğunu söyledi.
- Tom probably despised Mary.
- Tom muhtemelen Mary'yi küçümsedi.
- Tom probably shouldn't tell Mary how he did that.
- Tom muhtemelen Mary'ye bunu nasıl yaptığını söylememelidir.
- Tom is probably not tired.
- Tom muhtemelen yorgun değildir.
- If you visit Tom now, he'll probably be watching TV.
- Tom'u şimdi ziyaret ederseniz, muhtemelen televizyon izliyor olacaktır.
- Tom will probably be up.
- Tom muhtemelen uyanık olacak.
- I know you probably wanted to do that by yourself.
- Muhtemelen bunu kendi başına yapmak istediğini biliyorum.
- You probably just have a cold.
- Muhtemelen sadece soğuk aldın.
- You should probably tell Tom what to do.
- Muhtemelen Tom'a ne yapacağını söylemelisiniz.
- Tom probably can't win.
- Tom muhtemelen kazanamaz.
- We'll probably be the first ones to leave.
- Muhtemelen gidecek ilk kişiler olacağız.
- She's probably over forty.
- Muhtemelen kırkını geçmiştir.
- They're probably together.
- Muhtemelen birliktedirler.
- It is probably a machine translation.
- Bu muhtemelen bir makine çevirisi.
- Tom is probably still here.
- Tom muhtemelen hâlâ burada.
- Her brother was probably abducted.
- Onun erkek kardeşi muhtemelen kaçırıldı.
- Tom is probably going to leave next week.
- Tom muhtemelen önümüzdeki hafta gidecek.
- You've probably heard of me.
- Muhtemelen duymuşsundur beni.
- I think Tom is probably asleep.
- Sanırım Tom muhtemelen uyuyor.
- Tom will probably not win anymore.
- Tom muhtemelen artık kazanamayacak.
- She probably didn't have sex with him.
- Muhtemelen onunla seks yapmamıştır.
- I'll probably vote for Tom Jackson.
- Muhtemelen Tom Jackson'a oy vereceğim.
- I probably will do that again.
- Muhtemelen onu tekrar yapacağım.
- I'll probably get in trouble for telling you this, but I don't care.
- Bunu sana anlattığım için muhtemelen başım belaya girecek ama umurumda değil.
- They probably won't do what we ask.
- Muhtemelen istediğimizi yapmayacaklar.
- Probably you are allergic to pollen or dust.
- Muhtemelen polen veya toza alerjin var.
- Tom thought that Mary would probably be willing to help.
- Tom Mary'nin yardım etmek için muhtemelen istekli olacağını düşündü.
- Tom probably won't do that anymore.
- Tom muhtemelen artık bunu yapmayacak.
- Tom is probably going to help us today.
- Tom muhtemelen bugün bize yardım edecek.
- It's probably going to be cheap to do that.
- Muhtemelen bunu yapmak ucuz olacak.
- Tom will probably still be desperate to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmak için hala çaresiz olacaktır.
- Tom is probably going to be starved.
- Tom muhtemelen açlıktan ölecek.
- Tom will probably get there early.
- Tom muhtemelen oraya erken gidecek.
- I probably would've been able to do that without any help.
- Muhtemelen hiç yardım almadan bunu yapabilirdim.
- Tom is probably a little tired.
- Tom muhtemelen biraz yorgun.
- I figured that you'd probably never want to see me again.
- Muhtemelen beni bir daha görmek istemeyeceğini düşündüm.
- Her brother was probably abducted.
- Kardeşi muhtemelen kaçırılmıştı.
- Tom is probably not as rich as he claims to be.
- Tom muhtemelen olduğunu iddia ettiği kadar zengin değil.
- Tom probably thought I wouldn't be here today.
- Tom muhtemelen bugün burada olmayacağımı düşünüyordu.
- I should probably let Tom sleep a little longer.
- Muhtemelen Tom'un biraz daha uyumasına izin vermeliyim.
- Tom will probably die soon.
- Tom muhtemelen yakında ölecek.
- Tom is probably not busy right now.
- Tom muhtemelen şu anda meşgul değildir.
- Tom probably doesn't know why the picnic was canceled.
- Tom muhtemelen pikniğin neden iptal edildiğini bilmiyordur.
- Tom thought Mary probably would win.
- Tom muhtemelen Mary'nin kazanacağını düşündü.
- She owes him a lot of money, but she probably won't be able to pay it back.
- Ona çok borcu var ama muhtemelen geri ödeyemeyecek.
- Tom is probably listening to us right now.
- Tom muhtemelen şu anda bizi dinliyordur.
- He probably didn't have sex with her.
- Muhtemelen adam da onunla yatmadı.
- Tom probably thought I was at school.
- Tom muhtemelen okulda olduğumu düşünüyordu.
- Tom told Mary that it would probably snow all day.
- Tom Mary'ye muhtemelen bütün gün kar yağacağını söyledi.
- You probably already know about our company.
- Muhtemelen şirketimizi zaten biliyorsunuzdur.
- Tom has probably run away again.
- Tom muhtemelen yine kaçmış.
- If we stay here, we'll probably die.
- Burada kalırsak muhtemelen ölürüz.
- Tom probably didn't go either.
- Muhtemelen Tom da gitmedi.
- I'll probably be gone before you get back.
- Muhtemelen sen dönmeden gitmiş olacağım.
- Tom probably did that.
- Tom muhtemelen onu yaptı.
- Tom has probably retired by now.
- Tom muhtemelen şimdiye kadar emekli olmuştur.
- Tom will probably be puzzled.
- Tom muhtemelen şaşkın olacak.
- Tom will probably want to stay until Monday.
- Tom muhtemelen pazartesiye kadar kalmak isteyecektir.
- What he said is probably correct.
- Söylediği şey muhtemelen doğruydu.
- Tom has a brother who can probably help you do that.
- Tom'un muhtemelen bunu yapmana yardım edebilecek bir kardeşi var.
- Falling in love with Tom was probably the biggest mistake that Mary had ever made.
- Tom'a aşık olmak muhtemelen Mary'nin yaptığı en büyük hataydı.
- I knew who he probably was.
- Muhtemelen kim olduğunu biliyordum.
- Tom probably still despises Mary.
- Tom muhtemelen Mary'yi hâlâ küçümsüyor.
- I'm probably not as hungry as Tom is.
- Ben muhtemelen Tom kadar aç değilim.
- It's probably good that Tom can't remember what happened.
- Tom'un ne olduğunu hatırlayamaması muhtemelen iyidir.
- Tom probably told us the truth.
- Tom muhtemelen bize doğruyu söylemiştir.
- Tom is probably waiting.
- Tom muhtemelen bekliyor.
- If you don't eat breakfast, you'll probably be hungry during the morning and won't be as efficient at work as you could be.
- Kahvaltı yapmazsanız, muhtemelen sabahları aç olursunuz ve işte olabileceğiniz kadar verimli olamazsınız.
- I'm probably going to have to leave work a little early today.
- Muhtemelen bugün işi biraz erken terk etmek zorunda kalacağım.
- My life would probably have been quite different if I had been born a month later.
- Bir ay sonra doğmuş olsaydım hayatım muhtemelen çok farklı olurdu.
- Tom can probably pull some strings for you and get you into that school.
- Tom muhtemelen senin için bazı torpiller yapabilir ve seni o okula sokabilir.
- Tom is probably trying to lose weight.
- Tom muhtemelen zayıflamaya çalışıyor.
- I've already told Tom what'll probably happen.
- Tom'a muhtemelen ne olacağını söyledim bile.
- You probably know more about me than I know about you.
- Muhtemelen sen benim hakkımda, benim senin hakkında bildiğimden daha çok şey biliyorsundur.
- Tom will probably be motivated to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmak için motive olacaktır.
- Tom is probably scared.
- Tom muhtemelen korkmuş.
- I'll probably be able to come to your party.
- Muhtemelen partinize gelebilirim.
- I probably shouldn't have eaten that.
- Muhtemelen onu yememeliydim.
- I'm probably the only person here who has done that.
- Muhtemelen burada bunu yapan tek kişi benim.
- Tom and Mary will probably get married one day.
- Tom ve Mary muhtemelen bir gün evlenirler.
- Tom is probably still frightened.
- Tom muhtemelen hâlâ korkuyordur.
- That's probably about to change.
- O muhtemelen değişmek üzere.
- Tom is probably going to study French.
- Tom muhtemelen Fransızca okuyacak.
- We probably won't see Tom today.
- Muhtemelen Tom'u bugün göremeyeceğiz.
- You've probably got someplace to go.
- Muhtemelen gidecek bir yerin vardır.
- Tom could probably do that.
- Tom muhtemelen bunu yapabilir.
- Tom can probably tell you where Mary is.
- Tom muhtemelen Mary'nin nerede olduğunu söyleyebilir.
- Tom will probably be careful.
- Tom muhtemelen dikkatli olacak.
- Tom is probably thinking about doing that.
- Tom muhtemelen onu yapmayı düşünüyor.
- Tom probably shouldn't do that today.
- Tom muhtemelen onu bugün yapmamalı.
- Tom said Mary is probably still scared.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ korktuğunu söyledi.
- Tom probably doesn't know whether Mary will do that or not.
- Tom muhtemelen Mary'nin bunu yapıp yapmayacağını bilmiyor.
- Tom is probably already dead.
- Tom muhtemelen çoktan ölmüştür.
- You should probably tell Tom that he has to do that.
- Muhtemelen Tom'a bunu yapmak zorunda olduğunu söylemelisin.
- When we get there, we'll all probably die of cholera.
- Oraya vardığımızda, muhtemelen hepimiz koleradan öleceğiz.
- I'm probably going to do that by myself.
- Muhtemelen bunu kendi başıma yapacağım.
- Tom has probably studied French.
- Tom muhtemelen Fransızca öğrenmiştir.
- We'll probably beat them there.
- Muhtemelen onları orada yeneceğiz.
- That was probably Tom's point.
- Muhtemelen Tom'un amacı buydu.
- Tom will probably tell Mary to look out the window.
- Tom muhtemelen Mary'ye pencereden bakmasını söyleyecektir.
- I know I probably don't say it often enough, but I love you.
- Muhtemelen onu yeterince sık söylemediğimi biliyorum, ama seni seviyorum.
- Tom would probably like to do that.
- Tom muhtemelen onu yapmak istiyor.
- Tom is probably still sleeping.
- Tom muhtemelen hala uyuyordur.
- Tom is probably going to volunteer to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmak için gönüllü olacak.
- Tom is probably America's most talented artist.
- Tom muhtemelen Amerika'nın en yetenekli sanatçısı.
- This is probably the key that Tom is looking for.
- Bu muhtemelen Tom'un aradığı anahtar.
- Tom was probably impressed.
- Tom muhtemelen etkilenmiştir.
- The feeling is probably mutual.
- Muhtemelen hislerimiz karşılıklı.
- Tom is probably sleeping now.
- Tom muhtemelen şu anda uyuyordur.
- Tom said Mary is probably still concerned.
- Tom Mary'nin muhtemelen hâlâ endişeli olduğunu söyledi.
- It's probably just a rumor.
- Bu muhtemelen sadece bir söylenti.
- Tom probably thought I didn't have a driver's license.
- Tom muhtemelen bir ehliyetim olmadığını düşünüyordu.
- I'm probably never going to do that.
- Muhtemelen bunu asla yapmayacağım.
- Tom probably won.
- Muhtemelen Tom kazandı.
- Tom probably needs at least three bodyguards.
- Tom'un muhtemelen en az üç korumaya ihtiyacı var.
- Tom told me some things he probably shouldn't have.
- Tom bana muhtemelen söylememiş olması gereken bazı şeyler söyledi.
- Tom should probably tell Mary he's busy.
- Tom muhtemelen Mary'ye meşgul olduğunu söylemeli.
- Tom is probably hungry.
- Tom muhtemelen aç.
- You should probably tell Tom what happened.
- Muhtemelen ne olduğunu Tom'a söylemelisin.
- Tom is probably sleeping right now.
- Tom şu an muhtemelen uyuyor.
- We probably won't need to do that again.
- Muhtemelen bunu bir daha yapmamıza gerek olmayacak.
- That's probably why Tom is late.
- Muhtemelen Tom bu yüzden geç kaldı.
- Tom is probably going to try to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmaya çalışacak.
- Tom said he probably wouldn't win.
- Tom muhtemelen kazanmayacağını söyledi.
- Tom will probably need to do that.
- Tom'un muhtemelen bunu yapması gerekecek.
- Tom probably thought I didn't know who he was.
- Tom muhtemelen onun kim olduğunu bilmediğimi düşünüyordu.
- Tom probably thought I wasn't able to speak French.
- Tom muhtemelen Fransızca konuşamadığımı düşünüyordu.
- Although you can probably guess what's happening.
- Muhtemelen neler olduğunu tahmin edebilirsiniz.
- Tom probably doesn't know that Mary isn't Canadian.
- Tom muhtemelen Mary'nin Kanadalı olmadığını bilmiyor.
- Tom will probably be reincarnated as a squirrel.
- Tom'a muhtemelen bir sincap olarak yeniden hayat verilecek.
- They will probably handle this well.
- Muhtemelen bunu iyi idare edeceklerdir.
- Tom said that Mary was probably still confused.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hala kafasının karışık olduğunu söyledi.
- If your tongue turns black, you should probably see a doctor.
- Eğer diliniz kararırsa, muhtemelen bir doktora görünmelisiniz.
- Tom probably won't get back to Boston again until October.
- Tom muhtemelen Ekim'e kadar Boston'a geri dönemeyecek.
- Tom probably doesn't know that Mary is Canadian.
- Tom muhtemelen Mary'nin Kanadalı olduğunu bilmiyordur.
- Tom said that he and Mary will probably be a little late.
- Tom onun ve Mary'nin muhtemelen biraz geç kalacağını söyledi.
- They're probably drunk.
- Onlar muhtemelen sarhoş.
- We'll probably go to Boston next week.
- Muhtemelen gelecek hafta Boston'a gideceğiz.
- Tom is probably going to die in prison.
- Tom muhtemelen hapishanede ölecek.
- Tom is probably still studying French.
- Tom muhtemelen hala Fransızca öğreniyor.
- You probably do this all the time.
- Muhtemelen bunu her zaman yapıyorsunuzdur.
- In your position, I'd probably have done the same thing.
- Yerinde olsam, muhtemelen aynı şeyi yapardım.
- You probably already knew that.
- Muhtemelen bunu zaten biliyordun.
- Tom is probably not busy right now.
- Tom muhtemelen şu anda meşgul değil.
- Tom has probably agreed to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmayı kabul etmiştir.
- You probably don't have as much money as I do.
- Muhtemelen benim kadar paran yok.
- I could probably do that alone.
- Muhtemelen onu yalnız yapabilirim.
- It's probably going to be raining tomorrow.
- Muhtemelen yarın yağmur yağıyor olacak.
- It probably would be dangerous to do that by yourself.
- Bunu tek başına yapman muhtemelen tehlikeli olur.
- Tom knew Mary probably couldn't win.
- Tom, Mary'nin muhtemelen kazanamayacağını biliyordu.
- Tom probably left his guitar upstairs.
- Tom muhtemelen gitarını yukarıda bırakmıştır.
- Tom said Mary is probably still outside.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ dışarıda olduğunu söyledi.
- It's probably just food poisoning.
- Bu muhtemelen sadece gıda zehirlenmesi.
- It's probably a false alarm.
- Muhtemelen yanlış alarmdır.
- I'll probably be out all night.
- Muhtemelen bütün gece dışarıda olacağım.
- We should probably do something.
- Muhtemelen bir şey yapmalıyız.
- Tom probably doesn't know whether Mary is a Canadian or not.
- Tom muhtemelen Mary'nin bir Kanadalı olup olmadığını bilmiyor.
- It will probably rain.
- Muhtemelen yağmur yağacak.
- Tom will probably be pushy.
- Tom muhtemelen saldırgan olacak.
- Tom probably did that yesterday.
- Tom muhtemelen onu dün yaptı.
- My parents are probably starting to worry.
- Ailem muhtemelen endişelenmeye başlamıştır.
- He will probably never walk again.
- Muhtemelen bir daha asla yürüyemeyecek.
- Probably not even Tom knows what to do.
- Muhtemelen Tom bile ne yapacağını bilmiyordur.
- He probably entered this room.
- Muhtemelen bu odaya girmiştir.
- I could probably do that.
- Muhtemelen bunu yapabilirim.
- Tom probably still despises Mary.
- Tom muhtemelen Mary'den hala nefret ediyordur.
- We'll probably never know what happened to Tom.
- Tom'a ne olduğunu muhtemelen hiç öğrenmeyeceğiz.
- I think Tom probably loves Mary.
- Sanırım Tom muhtemelen Mary'yi seviyor.
- Tom probably owes a lot of money.
- Tom'un muhtemelen çok borcu var.
- Tom is probably going to refuse to do that.
- Tom muhtemelen bunu yapmayı reddedecek.
- Tom will probably be annoyed.
- Tom muhtemelen kızgın olacak.
- Tom probably doesn't know how much time he'll need.
- Tom muhtemelen ne kadar zamana ihtiyacı olacağını bilmiyor.
- Tom will probably go to Boston next weekend.
- Tom muhtemelen önümüzdeki hafta sonu Boston'a gidecek.
- I'm probably more ready than you are.
- Muhtemelen senden daha hazırım.
- That was probably what I saw.
- Muhtemelen gördüğüm buydu.
- Tom and Mary are probably studying.
- Tom ve Mary muhtemelen okuyorlar.
- It was probably not true.
- Muhtemelen doğru değildi.
- Tom probably won't like me.
- Tom muhtemelen benden hoşlanmayacak.
- There has probably been a mistake.
- Muhtemelen bir hata olmuştur.
- Tom probably didn't laugh.
- Tom muhtemelen gülmemiştir.
- Tom probably won't live long enough to see his daughter get married.
- Tom muhtemelen kızının evlendiğini görecek kadar uzun yaşamayacak.
- My life would probably have been quite different if I had been born a month later.
- Ben bir ay sonra doğmuş olsaydım hayatım muhtemelen oldukça farklı olurdu.
- Tom will probably be fine.
- Tom muhtemelen iyi olacak.
- Tom will probably be fired.
- Tom muhtemelen kovulacak.
- Tom probably doesn't win very often.
- Tom muhtemelen çok sık kazanmıyordur.
- Tom said that it probably wouldn't take too much time.
- Tom muhtemelen çok fazla zaman almayacağını söyledi.
- Tom is probably really sleepy.
- Tom muhtemelen çok uykuludur.
- Tom will probably become frustrated.
- Tom muhtemelen hayal kırıklığına uğramış olacak.
- It's probably too late to worry about that now.
- Bu konuda endişelenmek için muhtemelen artık çok geç.
- This is probably where it all started.
- Muhtemelen her şey burada başladı.
- Tom will probably be unafraid.
- Tom muhtemelen korkmayacaktır.
- Tom probably knows I like Mary.
- Tom muhtemelen Mary'den hoşlandığımı biliyordur.
- She's probably very busy.
- O muhtemelen çok meşgul.
Show More (1964)
|
