1 |
relation |
ilişki |
n. |
|
- The relation between politics and the country's economics is unarguable.
- Siyaset ile ülke ekonomisi arasındaki ilişki tartışılmaz.
- Since then our relation with the Chinese government has taken many twists and turns.
- O zamandan bu yana Çin hükûmeti ile ilişkilerimiz birçok dönemeçten geçmiştir.
- Such transactions, according to the argument, bear very little relation to fundamental economic variables.
- İddiaya göre bu tür işlemlerin temel ekonomik değişkenlerle çok az ilişkisi vardır.
- Does this bear any relation to colonial uprisings?
- Bunun sömürge ayaklanmalarıyla herhangi bir ilişkisi var mı?
- Water transport is the poor transport relation.
- Su taşımacılığı zayıf bir taşımacılık ilişkisidir.
- The relation of cause and effect must be utterly unknown to mankind.
- Neden-sonuç ilişkisi, insanlığın hiç bilmediği bir şey olmalı.
- The relation of cause and effect must be utterly unknown to mankind.
- Sebep-sonuç ilişkisi insanlık tarafından tamamen bilinmiyor olmalıdır.
- The relation of cause and effect must be utterly unknown to mankind.
- Sebep ve sonuç ilişkisi insanoğlu tarafından tamamen bilinmiyor olmalıdır.
- What's your relation with him?
- Onunla ilişkiniz nedir?
- She has some relation to that group.
- O grupla bir ilişkisi var.
- Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
- Sağlık en büyük hediyedir; memnuniyet en büyük zenginliktir; sadakat en büyük ilişkidir.
- She has some relation to that group.
- Onun bu grupla biraz ilişkisi var.
- Not many people know how to keep an affectionate relation with their relatives.
- Pek çok insan akrabalarıyla sevgi dolu bir ilişkiyi nasıl sürdüreceğini bilmez.
- There should be an harmonious relation between student and teacher.
- Öğrenci ve öğretmen arasında uyumlu bir ilişki olmalı.
- What relation is she to you?
- Sizinle nasıl bir ilişkisi var?
- There should be an harmonious relation between student and teacher.
- Öğretmen ve öğrenci arasında uyumlu bir ilişki olmalı.
Show More (13)
|
2 |
relation |
akraba |
n. |
|
- My mother has relations in Italy.
- Annemin İtalya'da akrabaları var.
- He is no relation to me.
- O benimle akraba değil.
- He is a distant relation of hers.
- Onun uzak bir akrabası.
Show More (0)
|
3 |
relation |
alaka |
n. |
|
- For a long time transport policy was a poor relation in European policy.
- Uzun bir süre boyunca ulaştırma politikası Avrupa politikasının yetersiz bir alanıydı.
Show More (-2)
|
4 |
relation |
görelik |
n. |
|
- Light is meaningful only in relation to darkness, and truth presupposes error.
- Işık ancak karanlığa göre anlamlıdır ve hakikat bir miktar hata payını da öngörür.
Show More (-2)
|
5 |
relation |
akrabalık |
n. |
|
- What's your relation with him?
- Onunla akrabalığınız nedir?
Show More (-2)
|
6 |
relation |
bağ |
n. |
|
- Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
- En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
Show More (-2)
|