remember - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
remember hatırlamak v.
  • So that we might remember what we are dealing with, I will reiterate a few facts about climatic warming.
  • Ne ile karşı karşıya olduğumuzu hatırlayabilmemiz için iklimsel ısınma ile ilgili birkaç gerçeği tekrarlayacağım.
  • Remember that this summit was launched as the first 'green'summit.
  • Bu zirvenin ilk 'yeşil' zirve olarak lanse edildiğini hatırlayın.
  • There is also support for the EU in Lapland, so let us remember them.
  • Laponya'da da AB'ye destek var, bu yüzden onları hatırlayalım.
Show More (1852)
remember unutmayın n.
  • However, remember that democracy is made of practices as well as rules.
  • Ancak demokrasinin kurallardan olduğu kadar uygulamalardan da oluştuğunu unutmayın.
  • Remember that, when sailing there, there can be pack ice 20 metres high!
  • Unutmayın ki, orada yelken açarken 20 metre yüksekliğinde buz kütleleri olabilir!
  • Remember, if the source code is open for developers then it is also open for interceptors.
  • Unutmayın, kaynak kodu geliştiricilere açıksa engelleyiciler için de açıktır.
Show More (111)
remember anımsamak v.
  • Tom can't remember exactly when he first met Mary's parents.
  • Tom, Mary'nin ailesiyle ilk ne zaman tanıştığını tam olarak anımsayamıyor.
  • I can't remember when I first met Tom.
  • Tom'la ilk kez ne zaman karşılaştık anımsamıyorum.
  • Tom can't remember anything Mary said.
  • Tom, Mary'nin söylediği hiçbir şeyi anımsayamıyor.
Show More (13)
remember hatırlatmak v.
  • Remember that the United States did not want to take part in this meeting, and that they often threatened to withdraw.
  • ABD'nin bu toplantıda yer almak istemediğini ve sık sık çekilme tehdidinde bulunduğunu hatırlatırız.
  • This makes me remember you.
  • Bu bana seni hatırlatıyor.
  • Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected.
  • Sigorta bize içinde yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlatıyor; biz hastalanabiliriz ya da beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz.
Show More (2)
remember aklına gelmek v.
  • I can't remember her address no matter how much I try.
  • Ne kadar hatırlamaya çalışsam da adresi aklıma gelmiyor.
  • I could not remember his name for the life of me.
  • İnan olsun, adı aklıma gelmedi.
  • Every time I see this picture, I remember my father.
  • Bu fotoğrafı her gördüğümde babamı aklıma gelir.
Show More (0)
remember anmak v.
  • I would like to remember, in particular, the 19 Italian victims of the massacres in Nasiriya.
  • Nasiriye'deki katliamların 19 İtalyan kurbanını özellikle anmak isterim.
  • Sami's family gathered to remember him.
  • Sami'nin ailesi onu anmak için toplandı.
Show More (-1)
remember bilmek v.
  • For as long as Tom could remember, his parents had been overweight.
  • Tom kendini bildi bileli anne ve babası aşırı kiloluydu.
  • Tom had been Mary's best friend for as long as she could remember.
  • Tom, kendini bildi bileli Mary'nin en iyi arkadaşıydı.
Show More (-1)
remember aklında tutmak v.
  • We need to remember to send Tom a birthday card.
  • Tom'a doğum günü kartı göndermeyi aklımızda tutmalıyız.
  • David has so many girlfriends that he can't remember all of their names.
  • David'in o kadar çok kız arkadaşı var ki, hepsinin adını aklında tutamıyor.
Show More (-1)
remember aklına getirmek v.
  • I remember the man's face but I can't call his name to mind.
  • Adamın yüzünü hatırlıyorum ama ismini aklıma getiremiyorum.
Show More (-2)