revive - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
revive canlandırmak v.
  • So initiatives to revive growth are welcome.
  • Dolayısıyla büyümeyi canlandıracak girişimler memnuniyetle karşılanacaktır.
  • We must avoid creating a division, but also review and revive the Euro-Mediterranean relationship.
  • Bir bölünme yaratmaktan kaçınmalı, aynı zamanda Avrupa-Akdeniz ilişkisini gözden geçirmeli ve canlandırmalıyız.
  • A policy to revive the economy is vital if Europe is to avoid deep recession.
  • Avrupa'nın derin bir resesyondan kaçınması için ekonomiyi canlandıracak bir politika hayati önem taşımaktadır.
Show More (9)
revive yeniden canlandırmak v.
  • It is the Anglo-American armada that is reviving gunboat diplomacy in the Middle East.
  • Ortadoğu'da gambot diplomasisini yeniden canlandıran Anglo-Amerikan donanmasıdır.
  • No, it is indeed a question of discussing, rethinking and reviving a European project all over again.
  • Hayır, bu gerçekten de bir Avrupa projesini yeniden tartışmak, yeniden düşünmek ve yeniden canlandırmak meselesidir.
  • I believe that Europe is reviving its hopes and its prospects.
  • Avrupa'nın umutlarını ve beklentilerini yeniden canlandırdığına inanıyorum.
Show More (4)
revive hayata döndürmek v.
  • Tom was revived using a defibrillator.
  • Tom defibrilatör kullanılarak hayata döndürüldü.
  • Tom tried to revive Mary.
  • Tom, Mary'yi hayata döndürmeye çalıştı.
  • The doctors revived Tom with a defibrillator.
  • Doktorlar Tom'u defibrilatörle hayata döndürdüler.
Show More (4)
revive yeniden canlanmak v.
  • The flowers revived after the rain.
  • Yağmurdan sonra çiçekler yeniden canlandı.
  • My hopes revived.
  • Umutlarım yeniden canlandı.
  • Even if only one Russian hamlet were to remain, Russia would revive.
  • Sadece bir Rus mezrası kalsa bile, Rusya yeniden canlanır.
Show More (1)
revive canlanmak v.
  • The plants will revive after a good rain.
  • Bitkiler iyi bir yağmurdan sonra canlanacak.
  • To our surprise, she revived at once.
  • Şu işe bak ki hemen canlandı.
  • The plants will revive after a good rain.
  • Bitkiler iyi bir yağmurdan sonra canlanacaktır.
Show More (0)
revive diriltmek v.
  • Japan tried to revive itself.
  • Japonya kendini diriltmeye çalıştı.
  • You'll never be able to revive someone who is only pretending to be dead.
  • Sadece ölü taklidi yapan birini asla diriltemezsin.
Show More (-1)
revive gündeme getirmek v.
  • Although that aspect has meanwhile been removed from the directive, it has been revived by the rapporteur.
  • Her ne kadar bu husus bu arada yönetmelikten çıkarılmış olsa da, sözcü tarafından yeniden gündeme getirilmiştir.
Show More (-2)
revive tazelemek v.
  • My hopes revived.
  • Umutlarım tazelendi.
Show More (-2)
revive yeniden hayata döndürmek v.
  • The cold air revived Tom.
  • Soğuk hava, Tom'u yeniden hayata döndürdü.
Show More (-2)