significant - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
significant önemli adj.
  • There were significant changes in the agreement.
  • Anlaşmada önemli değişiklikler oldu.
  • In this way, we would, for example, be able to foster significant and large-scale cooperation in the energy sector.
  • Bu şekilde örneğin enerji sektöründe önemli ve büyük ölçekli işbirliklerini teşvik edebiliriz.
  • It is a significant change in the balance of power in a region where instability reigns.
  • İstikrarsızlığın hüküm sürdüğü bir bölgedeki güç dengesinde önemli bir değişikliktir.
Show More (303)
significant anlamlı adj.
  • It is an important and highly significant achievement.
  • Bu önemli ve son derece anlamlı bir başarıdır.
  • That is a significant and important start.
  • Bu önemli ve anlamlı bir başlangıçtır.
  • That's significant.
  • Bu anlamlı.
Show More (5)
significant kayda değer adj.
  • Nevertheless, we have failed to make significant progress on rail transport.
  • Bununla birlikte, demiryolu taşımacılığı konusunda kayda değer bir ilerleme sağlayamadık.
  • Over the years, negotiations between the GAM and the Indonesian military have never delivered anything significant.
  • Yıllar boyunca GAM ve Endonezya ordusu arasındaki müzakereler hiçbir zaman kayda değer bir sonuç vermemiştir.
  • There has been no significant extension of majority decision-making in the Council.
  • Konsey'de çoğunluğun karar alma sürecinde kayda değer bir genişleme olmamıştır.
Show More (2)
significant belirli adj.
  • It can have a significant impact, but only under certain conditions.
  • Önemli bir etkiye sahip olabilir ancak yalnızca belirli koşullar altında.
  • It can have a significant impact, but only under certain conditions.
  • Önemli bir etkisi olabilir, ancak yalnızca belirli koşullar altında.
Show More (-1)
significant manidar adj.
  • I caught him casting me a significant smile.
  • Onu bana manidar bir gülücük atarken yakaladım.
Show More (-2)
significant hatırı sayılır adj.
  • A significant part of the yoga community is vegan.
  • Yoga topluluğunun hatırı sayılır bir kısmı vegan.
Show More (-2)
significant ciddi adj.
  • We fear that self-handling would simply be an excuse for significant social dumping.
  • Kendi kendini idare etmenin ciddi bir sosyal çöplük için bahane olmasından korkuyoruz.
Show More (-2)
significant dikkate değer adj.
  • On this opportunity, I want to reemphasize that these projects are significant in all respects.
  • Bu vesileyle bu projelerin her açıdan dikkate değer olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum.
Show More (-2)