1 |
spear |
mızrak |
n. |
|
- The spears were used for hunting before guns.
- Avlanmak için silahlardan önce mızrak kullanılırdı.
- Tom shakes his spear in anger at bear.
- Tom mızrağını ayıya öfkeyle sallar.
- Even if it is raining spears, I'm still going.
- Mızrak yağıyor olsa bile, yine de gidiyorum.
- Tom shakes his spear in anger at bear.
- Tom mızrağını öfkeyle ayıya sallar.
- They threw spears at us.
- Bize mızrak attılar.
- They threw spears at us.
- Onlar bize mızraklar attı.
- Don't make spears out of the junk in the backyard.
- Arka bahçedeki çöplerden mızrak yapma.
- The soldier worries about spears.
- Asker mızraklarla ilgili endişeleniyor.
Show More (5)
|
2 |
spear |
bitki sapı |
n. |
|
- Some veggies have tasty and soft spears.
- Bazı sebzelerin sapları lezzetli ve yumuşaktır.
Show More (-2)
|
3 |
spear |
çatal batırmak |
v. |
|
- This meat is too hard ever to spear.
- Et o kadar sert ki çatal bile batmıyor.
Show More (-2)
|
4 |
spear |
mızraklamak |
v. |
|
- The warriors speared the man to death.
- Savaşçılar adamı mızraklayarak öldürdüler.
Show More (-2)
|
5 |
spear |
zıpkın |
n. |
|
- Have you ever gone spear fishing?
- Hiç zıpkınla balık tuttun mu?
Show More (-2)
|