| 1 |
stunned |
sersemlemiş |
adj. |
|
- Tom said that he was stunned.
- Tom sersemlediğini söyledi.
- We're stunned.
- Sersemledik.
- Tom looks stunned.
- Tom sersemlemiş görünüyor.
- Tom is so stunned he can hardly speak.
- Tom öyle sersemledi ki zorlukla konuşabiliyor.
- Tom said I looked stunned.
- Tom sersemlemiş göründüğümü söyledi.
- Tom said I seemed stunned.
- Tom sersemlemiş göründüğümü söyledi.
- Tom appears stunned.
- Tom sersemlemiş görünüyor.
- Tom was stunned.
- Tom sersemlemişti.
- They're stunned.
- Sersemlediler.
- Tom is so stunned he can hardly speak.
- Tom o kadar sersemlemiş ki zorlukla konuşabiliyor.
- Tom was too stunned to talk.
- Tom konuşamayacak kadar sersemlemişti.
- Tom seems stunned.
- Tom sersemlemiş görünüyor.
- I'm kind of stunned.
- Ben biraz sersemledim.
- I was too stunned to talk.
- Konuşamayacak kadar sersemlemiştim.
- He was stunned.
- O sersemlemişti.
- Everybody was stunned.
- Herkes sersemlemişti.
- Tom was too stunned to react.
- Tom tepki veremeyecek kadar sersemlemişti.
- Tom was stunned, but elated.
- Tom sersemlemiş ama mutluydu.
- Tom is stunned.
- Tom sersemledi.
- Tom looked stunned.
- Tom sersemlemiş görünüyordu.
Show More (17)
|
| 2 |
stunned |
afallamış |
adj. |
|
- We were all a little stunned.
- Hepimiz biraz afalladık.
- Tom is stunned.
- Tom afalladı.
- They all looked somewhat stunned.
- Hepsi biraz afallamış görünüyordu.
- Tom said I looked stunned.
- Tom afallamış göründüğümü söyledi.
- Tom was too stunned to react.
- Tom tepki göstermek için çok afallamıştı.
- Tom said that he was stunned.
- Tom afalladığını söyledi.
- Tom was stunned, but elated.
- Tom afallamıştı ama sevinçliydi.
- I'm stunned.
- Ben afalladım.
- We're stunned.
- Biz afalladık.
- Everybody in the room was stunned by what happened.
- Odadaki herkes olanlar karşısında afallamıştı.
- You look stunned.
- Afallamış görünüyorsun.
- Tom seemed a little stunned.
- Tom biraz afallamış gibiydi.
- We were all a little stunned.
- Biz hepimiz biraz afallamıştık.
Show More (11)
|
| 3 |
stunned |
şaşkın |
adj. |
|
- Timothy's stunned face made us worry.
- Timothy'nin şaşkın yüzü bizi endişelendirdi.
Show More (-2)
|
| 4 |
stunned |
serseme dönmüş |
adj. |
|
- Tom didn't seem stunned.
- Tom serseme dönmüş görünmüyordu.
Show More (-2)
|
