Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | unhealthy adj. | sağlıksız | ||
The common organisation of the market in the raw tobacco industry is, for a variety of reasons, unhealthy. Ham tütün endüstrisinde piyasanın ortak organizasyonu, çeşitli nedenlerden dolayı sağlıksızdır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | unhealthy adj. | sağlıksız | ||
This is certainly not achieved by issuing an unhealthy number of rules and regulations. Bu kesinlikle sağlıksız sayıda kural ve yönetmelik yayınlayarak başarılamaz. More Sentences |
||||
General | unhealthy adj. | sağlığa zararlı | ||
Even though we know smoking is unhealthy, people still smoke. Sigaranın sağlığa zararlı olduğunu bilmemize rağmen insanlar hala içiyor. More Sentences |
||||
General | unhealthy adj. | hastalıklı | ||
General | unhealthy adj. | sağlığı bozuk | ||
General | unhealthy adj. | zararlı | ||
General | unhealthy adj. | sıhhatsiz | ||
General | unhealthy adj. | ahlaken zararlı | ||
General | unhealthy adj. | yozlaşmış | ||
General | unhealthy adj. | bayağı | ||
General | unhealthy adj. | alçaltıcı | ||
General | unhealthy adj. | küçük düşürücü | ||
General | unhealthy adj. | ayıp | ||
General | unhealthy adj. | kınanması gereken | ||
General | unhealthy adj. | suçlanmayı hak eden | ||
General | unhealthy adj. | azarı hak eden | ||
General | unhealthy adj. | zararlı şeylerle meşgul olan | ||
General | unhealthy adj. | zararlı şeylere yatkın | ||
General | unhealthy adj. | sağlıksız şeyler yapan | ||
General | unhealthy adj. | sağlıksız şeylere yatkın | ||
Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | be unhealthy v. | sağlıksız olmak | ||
I knew it was unhealthy. Sağlıksız olduğunu biliyordum. More Sentences |
||||
General | unhealthy food n. | sağlıksız yiyecek | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | unhealthy price formation n. | sağlıksız fiyat oluşumu | ||
Medical | ||||
Medical | unhealthy nutrition n. | sağlıksız beslenme |