unity - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
unity birlik n.
  • An economic unity of Latin American countries may become a major partner in the global economy.
  • Latin Amerika ülkelerinin ekonomik birliği, küresel ekonomide önemli bir paydaş haline gelebilir.
  • At a time when unity of action is vital, Europe is divided.
  • Eylem birliğinin hayati önem taşıdığı bir dönemde Avrupa bölünmüş durumda.
  • That way we will create the right conditions for social unity, steady development and belief in the future.
  • Bu şekilde toplumsal birlik, istikrarlı kalkınma ve geleceğe olan inanç için doğru koşulları yaratmış olacağız.
Show More (55)
unity bütünlük n.
  • The challenge now is to preserve the unity of the whole territory of Côte d'Ivoire whilst respecting constitutional law.
  • Şimdi yapılması gereken, anayasal hukuka saygı göstererek Fildişi Sahili'nin bütünlüğünün korunmasıdır.
  • Our unity as a European Union should be deployed in support of their efforts.
  • Avrupa Birliği olarak bizim bütünlüğümüz, onların çabalarını desteklemek üzere kullanılmalıdır.
  • Besides its unity, Europe is also characterised by its cultural diversity.
  • Avrupa, bütünlüğünün yanı sıra kültürel çeşitliliğiyle de öne çıkmaktadır.
Show More (3)
unity bütünlük (karakol) n.
  • The unity in his books is pretty fascinating.
  • Kitaplarındaki bütünlük oldukça etkileyici.
Show More (-2)
unity bütünsellik n.
  • Unity is a principle applied in dramas.
  • Bütünsellik, dramalarda uygulanan bir ilkedir.
Show More (-2)
unity vahdet n.
  • Unity in diversity.
  • Kesrette vahdet.
Show More (-2)
unity teklik n.
  • Unity in diversity.
  • Çoklukta teklik.
Show More (-2)