1 |
variety |
çeşitlilik |
n. |
|
- Visiting customers adds variety to the job.
- Müşterileri ziyaret etmek işe çeşitlilik katar.
- On the price of food as well as the quality and the variety available to our consumers?
- Gıda fiyatlarının yanı sıra tüketicilerimize sunulan kalite ve çeşitlilik üzerine?
- The variety of occupational pension schemes and providers would be improved.
- Mesleki emeklilik programlarının ve sağlayıcılarının çeşitliliği arttırılacaktır.
- The variety of occupational pension schemes and providers would be improved.
- Mesleki emeklilik programlarının ve sağlayıcılarının çeşitliliği artacaktır.
- Connect an external effect unit for further variety.
- Daha fazla çeşitlilik için harici bir efekt birimi bağlayın.
- This extraordinary variety is consistent with the diverse expectations of world markets.
- Bu olağanüstü çeşitlilik, dünya piyasalarının farklı beklentileriyle uyumludur.
- Connect an external effect unit for further variety.
- Daha fazla çeşitlilik için harici bir efekt ünitesi bağlayın.
- The mountains in this part of the country are full of variety.
- Ülkenin bu kısmındaki dağlar çeşitlilikle doludur.
- Part of the charm of a big city lies in the variety of styles that can be seen in the architecture of its buildings.
- Büyük bir şehrin cazibesinin bir kısmı onun binalarının mimarisinde görülebilen stillerin çeşitliliğine bağlıdır.
- I wish there was more variety in my work.
- Keşke işimde daha fazla çeşitlilik olsaydı.
- His life was full of variety.
- Onun hayatı çeşitlilikle doluydu.
- Variety is the spice of life.
- Çeşitlilik hayatın baharatıdır.
- Most men need variety.
- Çoğu erkeğin çeşitliliğe ihtiyacı vardır.
- We all need variety in our diet.
- Hepimizin diyetimizde çeşitliliğe ihtiyacı var.
- Most men need variety.
- Birçok insanın çeşitliliğe ihtiyacı var.
- The mountains in this part of the country are full of variety.
- Ülkenin bu bölümündeki dağlar çeşitlilikle doludur.
- There's a great variety of creatures living in the sea.
- Denizde yaşayan canlıların büyük bir çeşitliliği var.
- His life was full of variety.
- Hayatı çeşitlilikle doluydu.
- I just want a little more variety in my life.
- Hayatımda biraz daha çeşitlilik istiyorum.
Show More (16)
|
2 |
variety |
çeşit |
n. |
|
- She owns nothing of the plant variety.
- Onun elinde hiçbir bitki çeşidi yok.
- Mountain areas offer a huge variety of riches.
- Dağlık alanlar çok çeşitli zenginlikler sunar.
- There's a great variety of creatures living in the sea.
- Denizde yaşayan çok çeşitli canlılar var.
- A great variety of plants and animals live in the tropical rain forest.
- Çok çeşitli bitkiler ve hayvanlar tropikal yağmur ormanlarında yaşıyor.
- Part of the charm of a big city lies in the variety of styles that can be seen in the architecture of its buildings.
- Büyük bir şehrin cazibesinin bir kısmı, binalarının mimarisinde görülebilen çeşitli tarzlarda yatmaktadır.
- A great variety of plants and animals live in the tropical rain forest.
- Tropikal yağmur ormanlarında çok çeşitli bitki ve hayvanlar yaşar.
- There was a great variety of dishes on the menu.
- Menüde çok çeşitli yemekler vardı.
- We have many varieties of coffee.
- Birçok kahve çeşidimiz var.
Show More (5)
|
3 |
variety |
çeşitli |
n. |
|
- John gave consultancy to a variety of companies.
- John çeşitli şirketlere danışmanlık yaptı.
- She grows a wide variety of roses.
- Çok çeşitli güller yetiştiriyor.
Show More (-1)
|
4 |
variety |
tür |
n. |
|
- Apocryphal stories are the most fun variety of bullshit.
- Apokrif hikayeler saçmalıkların en eğlenceli türüdür.
- Apocryphal stories are the most fun variety of bullshit.
- Uydurma hikayeler en eğlenceli saçmalık türüdür.
Show More (-1)
|