(biriyle) birlikte - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

(biriyle) birlikte



Bedeutungen von dem Begriff "(biriyle) birlikte" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Phrases
(biriyle) birlikte in addition to (someone) expr.

Bedeutungen, die der Begriff "(biriyle) birlikte" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 91 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
biriyle birlikte hareket etmek (kaçmak) move off with v.
biriyle birlikte bir şeyler ayarlamak/planlamak set something up with someone v.
biriyle para karşılığı birlikte olmak have sex with someone for money v.
Phrasals
biriyle birlikte eski günleri yad etmek/anmak/anımsamak reminisce with someone v.
biriyle birlikte yaramazlık yapmak clown around with someone v.
biriyle/bir grupla birlikte vakit geçirmek fraternize with someone or something v.
(biriyle) birlikte gelmek come away [brit] v.
(biriyle) birlikte olmak land up with (someone) v.
biriyle/bir grupla birlikte vakit geçirmek take up v.
biriyle/bir grupla birlikte vakit geçirmek 16. take up with v.
(biriyle) birlikte bir yerde tutmak keep in with (someone) v.
(biriyle) birlikte bir şey sürmek ride with (one) v.
bir araçta (biriyle) birlikte gitmek ride with (one) v.
bir araçta biriyle birlikte gitmek ride with someone v.
bir hayvan üzerinde biriyle birlikte gitmek/seyahat etmek ride with someone v.
işi, girişimi (biriyle) birlikte başlatmak start up with (something) v.
işi girişimi (biriyle) birlikte kurmak start up with (something) v.
biriyle birlikte müzik yapmak jam with someone v.
(biriyle) birlikte yatmak/uzanmak lie with (one) v.
biriyle birlikte yatmak/uzanmak lie with someone v.
birinin (biriyle) çift/birlikte olmasına önayak olmak match someone (up) (with someone) v.
birinin (biriyle) çift/birlikte olmasına önayak olmak and match something (up) (with something) v.
(biriyle/bir hayvanla) birlikte yürümek walk away with (someone or an animal) v.
(biriyle) birlikte vakit geçirmek visit with (one) v.
biriyle birlikte vakit geçirmek visit with someone v.
biriyle birlikte anılmak associate with someone v.
(biriyle/bir şeyle) birlikte yaşamak cohabit with (someone or something) v.
(biriyle) birlikte/beraber yaşamak cohabit with (someone) v.
(biriyle) birlikte olmak cohabit with (someone) v.
(biriyle) birlikte gelmek come with (someone) v.
(biriyle/bir şeyle) birlikte hareket etmek/çalışmak confederate with (someone or something) v.
(biriyle) birlikte komplo kurmak conspire with (one) v.
( biriyle) birlikte plan yapmak conspire with (one) v.
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) birlikte plan yapmak conspire with (someone) against (something or someone) v.
biriyle/bir şeyle birlikte gezmek go about with someone or something v.
biriyle/bir şeyle birlikte takılmak go about with someone or something v.
biriyle/bir şeyle birlikte gezmek go around with someone or something v.
biriyle/bir şeyle birlikte takılmak go around with someone or something v.
(biriyle) birlikte gezmek go about with (someone) v.
(biriyle) birlikte takılmak go about with (someone) v.
(biriyle) birlikte gitmek go with (someone) v.
(biriyle) birlikte yaşamak live with (someone) v.
(biriyle/bir şeyle) birlikte başlatılmış olmak/başlamak originate with (someone or something) v.
(biriyle) birlikte olmaya devam etmek remain with (someone) v.
(biriyle) birlikte yaşamak shack up (with someone) v.
(biriyle/bir şeyle) uyumlu/birlikte çalışmak synchronize with (someone or something) v.
(biriyle) birlikte seyahat etmek travel with (someone) v.
(biriyle) birlikte çalışmak work with (someone) v.
Phrases
(bir süredir biriyle) birlikte yaşayan with (someone) for (some amount of time) expr.
(bir süredir biriyle) birlikte oturan with (someone) for (some amount of time) expr.
biriyle/bir şeyle birlikte along with someone or something expr.
biriyle/bir şeyle birlikte along with someone or something expr.
biriyle/bir şeyle birlikte in common with somebody/something expr.
(biriyle/bir şeyle) birlikte in company with (someone or something) expr.
biriyle/bir şeyle birlikte in company with somebody/something expr.
(biriyle) birlikte/beraber in concert with (someone) expr.
(biriyle/bir şeyle) beraber/birlikte in conjunction with (someone or something) expr.
Colloquial
geceyi biriyle birlikte/beraber geçirmek spend the night v.
geceyi biriyle birlikte/beraber geçirmek spend the night with somebody/together v.
geceyi biriyle birlikte/beraber geçirmek stay the night v.
(biriyle) birlikte olmak/yatmak be with (one) v.
(biriyle) birlikte yaşayan shacked up adj.
(biriyle/bir şeyle) birlikte together with (someone or something) adj.
Idioms
kendinden çok küçük biriyle birlikte olma ya da evlenme cradle snatching n.
kendinden çok küçük biriyle birlikte olan ya da evlenen kimse a daddy-type n.
kendinden çok küçük biriyle birlikte olan ya da evlenen kimse a cradle-snatcher n.
kendinden çok küçük biriyle birlikte olan ya da evlenen kimse a baby-snatcher n.
kendinden çok küçük biriyle birlikte olan ya da evlenen kimse a cradle-robber n.
kendinden çok küçük biriyle birlikte olan ya da evlenen kimse a baby-porker n.
kendinden çok küçük biriyle birlikte olma cradle-snatching [uk] n.
kendinden çok küçük biriyle birlikte olma robbing the cradle [us] n.
kendinden çok küçük biriyle birlikte olan kimse cradle-snatcher n.
(birini) aşan biriyle birlikte olmak hit above (one's) weight v.
(biriyle) birlikte çalışmak/ilerlemek join forces (with one) v.
bir uğurda (biriyle/bir şeyle) birlikte hareket etmek make common cause with (someone or something) v.
bir uğurda (biriyle/bir şeyle) birlikte çalışmak make common cause with (someone or something) v.
(biriyle) birlikte vakit geçirmek make time with (someone) v.
ölse/hayatta (biriyle) birlikte olmamak wouldn't be caught dead with (someone) v.
imkanı yok (biriyle) birlikte olmamak wouldn't be caught dead with (someone) v.
(biriyle) birlikte çalışan in harness (with somebody) [uk] adj.
bir süre boyunca/bir süredir biriyle birlikte with someone for some amount of time expr.
(biriyle/bir şeyle) birlikte in lockstep (with someone or something) expr.
(biriyle) birlikte komplo kurmuş in cahoots (with someone) expr.
Speaking
daha önce hiç böyle biriyle birlikte olmadım I've never been with someone like this before expr.
Slang
biriyle para karşılığı birlikte olmak turn a trick v.
(biriyle) birlikte çalışmak hook up with (someone) v.
(biriyle/bir şeyle) birlikte anılmak stick (to someone or something) like shit to a shovel v.
(biriyle) birlikte vakit geçirmek knock about with (one) v.
(birinin) biriyle birlikte olma planlarını bozmak salt (one's) game v.
siyahi biriyle bir kere birlikte olmak alışkanlık yapar once you go black, you never go back expr.
birlikte çalıştığı biriyle ilişki yaşama don't dip your pen in (the) company ink expr.