... kadar ... olmak - Türkisch Englisch Wörterbuch

... kadar ... olmak

Bedeutungen von dem Begriff "... kadar ... olmak" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
... kadar ... olmak rival v.

Bedeutungen, die der Begriff "... kadar ... olmak" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 255 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
... kadar zamanı olmak have v.
She has two years and then she will go to college.
İki yılı var, sonrasında üniversiteye gidecek.

More Sentences
rakip olacak kadar iyi olmak rival v.
Our product's specs rival those of well-known brands.
Ürünümüzün özellikleri tanınmış markalarınkine rakip olacak niteliktedir.

More Sentences
arada dağlar kadar fark olmak be far apart v.
gırtlağına kadar borçlu olmak be up to one's eyes in debt v.
ağzına kadar dolu olmak brim with v.
ağzına kadar dolu olmak brim v.
kadar iyi olmak measure up to v.
gırtlağına kadar borçlu olmak be up to one's ears in debt v.
göz açıp kapayıncaya kadar olmak happen in the blinking of an eye v.
göz açıp kapayıncaya kadar olmak happen in a blink v.
aralarında dağlar kadar fark olmak be poles apart v.
ulaşılmayacak kadar uzakta olmak get out of reach v.
yerden göğe kadar haklı olmak be absolutely right v.
geri dönemeyecek kadar yol almış olmak be too far gone to go back now v.
araba kullanamayacak/süremeyecek kadar sarhoş olmak be too drunk to drive v.
birbirinden gece gündüz kadar farklı olmak be as different as night and day v.
kapıdan geçemeyecek kadar iri olmak not fit through the door v.
geç vakitlere kadar dışarıda olmak/kalmak stay out until the early hours v.
dört işlem yapabilecek kadar matematik bilgisine sahip olmak numerate v.
bir dereceye kadar etkili olmak carry weight v.
uzun süre hız yapmaktan ne kadar hızlandığını fark edemez olmak velocitise v.
uzun süre hız yapmaktan ne kadar hızlandığını fark edemez olmak velocitize v.
ağzına kadar dolu olmak be stuffed v.
ağzına kadar dolu olmak burst v.
taşacak kadar dolu olmak overfill v.
iç bayacak kadar doyurucu olmak cloy v.
sağır edecek kadar gürültülü olmak deafen v.
taşacak kadar dolu olmak spill v.
Phrasals
yeteri kadar olmak go round (uk) v.
yeteri kadar olmak go around (us) v.
sonuna kadar destek olmak see through v.
beklenildiği kadar başarılı olmak succeed as (something) v.
(bir ürününü veya hizmetin) fiyatı … kadar olmak charge (something) for (something) v.
(birinin) umduğu kadar iyi olmak live up to (someone's) expectations v.
(birinin) beklediği kadar iyi olmak live up to (someone's) expectations v.
(belli bir zamana) kadar göz kulak olmak keep until (some point in time) v.
(biri/bir şey) kadar iyi olmak stack up to someone or something v.
(biri/bir şey) kadar saygıdeğer/değerli olmak stack up to someone or something v.
benzer (biriyle/bir şeyle) mukayese edildiğinde onun kadar iyi olmak/ona yetişmek stack up to someone or something v.
(bir şey) kadar olmak add up to (something) v.
kadar iyi olmak measure up (to) v.
(bir şeye) kadar kullanılabilir durumda olmak/kalmak last (up) until (something) v.
(biri için bir şeye) kadar kullanılabilir durumda olmak/kalmak last (one) (up) until (something) v.
(beklenen/umulan/tahmin edilen) kadar olmak live up to (something) v.
(biri/bir şey) kadar iyi olmak match up to (someone or something) v.
(biri/bir şey) kadar iyi olmak measure up (to someone or something) v.
(biri/bir şey) iyileşene/düzlüğe çıkana kadar yanında olmak nurse (someone or something) through (something) v.
iyileşene/düzlüğe çıkana kadar yanında olmak nurse through v.
kadar iyi olmak stack up to v.
kadar saygıdeğer/değerli olmak stack up to v.
Proverb
bazen sabırlı olup beklemek de ön saflarda olmak kadar önemlidir they also serve who (only) stand and wait
saygın bir isme sahip olmak maddi miras kadar önemlidir a good name is a second inheritance
Colloquial
ünlü olmak için ne kadar aşağılayıcı veya küçük düşürücü olduğuna bakılmaksızın, bir şeyi yapmaya istekli olan kişi fame whore n.
kadar iyi olmak touch v.
arada dağlar kadar fark olmak they're chalk and cheese v.
inanamayacağın kadar (sıcak, hızlı) olmak be as (something) as all get-out v.
bir şey olduğu kadar/olmasının yanı sıra başka bir şey de olmak be not so much something as something v.
(bir şey) olduğu kadar/olmasının yanı sıra (başka bir şey) de olmak be not so much (something) as (something else) v.
bir şeyden gerektiği kadar olmak be well off for something v.
bir şeyden istendiği kadar olmak be well off for something v.
(bir sürecin belli bir noktasına kadar) gelmiş/ulaşmış olmak be into v.
'-e kadar ulaşmış/gelmiş olmak be into v.
(birinin) baş edemeyeceği kadar çok olmak be too many for (someone) v.
zerre kadar umurunda olmak care a whit v.
zerre kadar umurunda olmak care a button v.
zerre kadar umurunda olmak care a jackstraw v.
(kavgada, tartışmada) rakibi kadar başarılı olmak hold own v.
Idioms
birinin alt edemeyeceği kadar çok sayıda veya daha güçlü olmak be (one) too many for someone n.
aç kalmayacak kadar parası olmak keep the wolf from the door v.
iliğine kadar ıslanmış olmak look like a drowned rat v.
dağlar kadar fark olmak be as different as chalk and cheese v.
gırtlağına kadar işe gömülmüş olmak be up to the elbows v.
söylendiği kadar kötü biri olmak be as black as one is painted v.
düşünüldüğü kadar kötü biri olmak be as black as one is painted v.
sakinleşemeyecek kadar sinirli olmak be like a cat on a hot tin roof v.
işe yaramayacak kadar yaşlı olmak be over the hill v.
gırtlağına kadar batakta olmak be in deep water v.
işitilemeyecek kadar uzakta olmak be out of earshot of v.
hiç şanssızlık yaşamayacak kadar şanslı olmak lead a charmed life v.
dünya kadar parası olmak have money to burn v.
rahatsız edecek kadar yakın olmak be too close for comfort v.
duyamayacak kadar uzak olmak be out of earshot v.
duyamayacak kadar uzakta olmak be out of earshot v.
bir yere kadar yeterli/yararlı olmak go a long way v.
(bir şeye) gırtlağına kadar batmış olmak be up to your chin in something v.
(bir şeye) gırtlağına kadar batmış olmak be up to your eyes in something v.
(bir şeye) gırtlağına kadar batmış olmak be up to one's eyeballs in something v.
(bir şeye) gırtlağına kadar batmış olmak be up to one' ears in something v.
birbirinden gece gündüz kadar farklı olmak be as different as chalk and cheese v.
birbirinden gece gündüz kadar farklı olmak be like chalk and cheese v.
yeteri kadar/çok zamanı olmak have too much time on one's hands v.
istemediği kadar çok zamanı olmak have all the time in the world v.
(miktar para kadar) borçlu olmak be in the hole v.
bir şeye boğazına kadar batmış olmak be knee-deep in something v.
bir şeye boğazına kadar batmış olmak stand knee-deep in something v.
dünya kadar paraya mal olmak cost the earth v.
dünya kadar paraya mal olmak cost (somebody) a pretty penny v.
kemikleri sayılacak kadar zayıf olmak be as thin as a rake (brit/aus) v.
kemikleri sayılacak kadar zayıf olmak be as thin as a rail (us) v.
ölüyü diriltecek kadar yüksek sesli olmak wake the dead v.
(bir şey için) yeteri kadar iyi olmak make the cut v.
ekonomik sıkıntı çekmeden yaşayabilecek kadar parası olmak be comfortably off v.
dünya kadar vakti olmak have all the time in the world v.
birbirlerinden gece ile gündüz kadar farklı olmak be like oil and water v.
ağzına kadar dolu olmak be packed to the rim v.
avuç içi kadar olmak not have room to swing a cat v.
aptallık yapacak kadar sarhoş olmak have drunk wine of ape v.
çocuk oyuncağı kadar kolay olmak be (as) easy as one-two-three v.
söylendiği/anlatıldığı/düşünüldüğü/adının çıktığı kadar kötü olmak (olmamak) be (not) as black as (someone or something) is painted v.
asil ya da övgüye değer olmak (genelde alaycı bir biçimde söylenir) (ne kadar da yüce gönüllüsün) be big of (one) v.
(bir şeye) balığın bisiklete ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacı olmak need (something) like a fish needs a bicycle v.
(bir şeye) balığın bisiklete ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacı olmak need (something) (about) as much a fish needs a bicycle v.
(bir şeye) balığın bisiklete ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacı olmak need (something) (about) as much a fish needs a bicycle v.
hayat şartlarının geçmişe ya da başkalarının yaşamına nazaran ne kadar iyileştiğinden bihaber olmak not know you are born v.
ne kadar şanslı olduğundan bihaber olmak not know you are born v.
hayat şartlarının geçmişe ya da başkalarının yaşamına nazaran ne kadar iyileştiğinden bihaber olmak not know (one is) born v.
ne kadar şanslı olduğundan bihaber olmak not know (one is) born v.
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak be up to one's chin in (something) v.
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak be up to chin in (something) v.
boğazına/gırtlağına kadar işlere gömülmüş/batmış durumda olmak be up to your ears in something v.
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak be up to one's ears in (something) v.
dünyalar kadar farklı olmak be worlds away v.
sonuna kadar/ardına kadar açık olmak be wide open v.
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak be up to ears in (something) v.
dünya/dünyalar kadar farklı olmak be a world away (from something) v.
anlatılamayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak beggar belief v.
inanılmayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak beggar belief v.
tarif edilemeyecek kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak beggar description v.
anlatılamayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak beggar description v.
tarif edilemeyecek kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak beggar belief v.
inanılmayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak beggar description v.
zorluklarla başa çıkabilecek kadar esnek ve dayanıklı olmak bend in the wind v.
dünya kadar/bir dünya/aşırı/fazladan/kum gibi parası/zamanı olmak have (something) to burn v.
dünya kadar/bir dünya/aşırı/fazladan/kum gibi parası/zamanı olmak have something to burn v.
yapması gerekeni seçecek kadar aklı olmak know enough to come in out of the rain v.
aşikar çözümü seçecek kadar sağduyu sahibi olmak know enough to come in out of the rain v.
çok basit bir işi bile yapamayacak kadar beceriksiz/güçsüz olmak can't punch one's way out of a paper bag v.
dünya kadar paraya mal olmak pay the earth v.
dünya kadar paraya mal olmak charge the earth v.
dünya kadar paraya mal olmak cost the earth v.
dünya kadar paraya mal olmak pay the earth v.
-ecek kadar saygılı olmak have the courtesy to do something v.
ölse daha iyi olacak kadar kötü durumda olmak be better off dead v.
gözünün önünü görmeyecek kadar sarhoş olmak have the sun in (one's) eyes v.
önünü göremeyecek kadar sarhoş olmak have the sun in (one's) eyes v.
(biri hakkında) söyledikleri sapına kadar doğru olmak get (one) bang to rights v.
(biri) tırnağına kadar (asker, savaşçı) olmak be a (something) to (one's) fingertips v.
(biri) sapına kadar (asker, savaşçı) olmak be a (something) to (one's) fingertips v.
(bir şeyden) dağlar kadar farklı olmak be far/further/furthest removed from (something) v.
(bir şeyle) aralarında dağlar kadar fark olmak be far/further/furthest removed from (something) v.
(bir şeyi) yapacak kadar iyi olmak have the courtesy to (do something) v.
(bir şeyi) yapacak kadar iyi olmak have the (good) grace to (do something) v.
(bir şeyi) yapacak kadar iyi olmak have the (good) grace to do something v.
dünya kadar parası olmak have more money than god v.
(bir şey) boğazına kadar olmak have (something) up the yin-yang v.
(bir şeyden) dünya/dünyalar kadar farklı olmak be worlds world away (from something) v.
(bir şeyden) dünya/dünyalar kadar farklı olmak be a world away (from something) v.
dünya kadar farklı olmak be a world away v.
sonuna kadar bir şeyde var olmak be in something for the long haul v.
boğazına/gırtlağına kadar bir şeyin içinde olmak/kalmak be up to your ears in something v.
ağzına kadar dolu olmak be stuffed to the gills v.
ne yaptığını/kendini bilmeyecek kadar sarhoş olmak be sloshed to the gills v.
boğazına/gırtlağına kadar (bir şeyin) içinde olmak/kalmak be up to (one's) chin in (something) v.
geçinecek kadar parası olmak make buckle and tongue meet v.
karşısındakinin yaşı kadar deneyimi olmak (have done) more (something) than (one) has had hot dinners v.
o kadar iyi olmak amount to much v.
o kadar iyi olmak amount to much v.
yarasa kadar kör olmak be (as) blind as a bat v.
boğa kadar güçlü olmak be (as) strong as an ox v.
öküz kadar güçlü olmak be (as) strong as an ox v.
sapına kadar (bir şey) olmak be a (something) through and through v.
sapına kadar (bir şey) olmak be a (something) to (one's) fingertips v.
(bir şeyden) dünyalar/dünya kadar farklı olmak be a world away (from something) v.
birbirinden gece ile gündüz kadar farklı olmak be like oil and water v.
birbirinden gece ile gündüz kadar farklı olmak be as oil and water v.
(bir şeyden) dünyalar/dünya kadar farklı olmak be worlds away (from something) v.
kuş gibi/kadar hafif olmak be as light as a feather v.
tüy kadar hafif olmak be as light as a feather v.
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak be bulging at the seams (with something) v.
yarıya kadar çekilmiş olmak be at half-mast v.
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak be bursting at the seams (with something) v.
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak be bursting at the seams (with something) v.
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak be bulging at the seams (with something) v.
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak be full to bursting (with something) v.
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak be full to bursting (with something) v.
bir şeyden dağlar kadar farklı olmak be far/further/furthest removed from something v.
kristal kadar berrak olmak be crystal clear v.
rahatsız edecek kadar açık/doğru olmak be close to the bone v.
son saniyeye kadar çözümlenmemiş olmak be down to the wire v.
(bir şeyi yapabilecek) kadar yürekli/taşaklı olmak be man enough (to do something/for something) v.
(bir şeyi yapabilecek) kadar erkek olmak be man enough (to do something/for something) v.
bacak kadar olmak be knee-high to a grasshopper v.
(bir şeyi yapabilecek) kadar delikanlı olmak be man enough (to do something/for something) v.
(bir şeyi yapabilecek kadar) babayiğit olmak be man enough (to do something/for something) v.
aralarında dağlar/dünyalar kadar fark olmak be poles apart v.
aralarında dağlar/dünyalar kadar fark olmak be worlds apart v.
yapacak kadar cesur olmak be so bold as to do v.
(bir şey yapacak kadar) cesur olmak be so bold as to (do something) v.
gırtlağına kadar (bir şeye) batmak/(bir şeyin) içinde olmak be up to (one's) eyes in (something) v.
gırtlağına kadar bir şeye batmak/bir şeyin içinde olmak be up to your eyes in something v.
(bir şeyden) dünyalar/dünya kadar farklı olmak be worlds away (from something) v.
gırtlağına kadar bir şeye batmak/bir şeyin içinde olmak be up to your eyeballs in something v.
dünyalar/dünya kadar farklı olmak be a world away v.
dünyalar/dünya kadar farklı olmak be worlds away v.
(bir şeyden) dünyalar/dünya kadar farklı olmak be a world away (from something) v.
zorluklarla başa çıkabilecek kadar esnek ve dayanıklı olmak bend with the wind v.
adı kadar emin olmak bet (one's) boots v.
ağzına kadar (bir şey) dolu olmak brim with (something) v.
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak be full to bursting (with something) v.
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak be bursting/bulging at the seams (with something) v.
(kavgada, tartışmada) rakibi kadar başarılı olmak hold one's own v.
ağzına kadar dolu olmak be chock-a-block v.
atı bile yiyecek kadar aç olmak could eat a horse v.
gırtlağına kadar batmış olmak be up to one's eyes in v.
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak be up to one's eyes in v.
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak be up to one's ears in v.
(bir şeye) gırtlağına kadar batmış olmak be up to (one's) eyebrows in (something) v.
gırtlağına kadar batmış olmak be up to one's ears in v.
gırtlağına kadar gömülmüş olmak be up to one's eyebrows in v.
gırtlağına kadar batmış olmak be up to one's eyebrows in v.
(bir şeye) boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak be up to (one's) eyebrows in (something) v.
gırtlağına kadar gömülmüş olmak be up to one's ears in v.
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak be up to one's eyebrows in v.
gırtlağına kadar gömülmüş olmak be up to one's eyes in v.
incir çekirdeğini bile doldurmayacak kadar az bilgisi olmak fit on the back of a postage stamp v.
(bir şey yapacak kadar) kalpsiz olmak have the heart (to do something) v.
(bir şey yapacak kadar) taş kalpli olmak have the heart (to do something) v.
(bir şey yapacak kadar) katı yürekli olmak have the heart (to do something) v.
(bir şey yapacak kadar) duygusuz olmak have the heart (to do something) v.
yapacak kadar soğukkanlı olmak have the presence of mind to do v.
(bir şey yapacak kadar) acımasız olmak have the heart (to do something) v.
dünya kadar/bir dünya/aşırı/fazladan/kum gibi parası/zamanı olmak have to burn v.
bir şeyi yapacak kadar iyi olmak have the grace to do something v.
diğerleri kadar iyi/başarılı olmak hold your own v.
'-den kaçınacak kadar akıllı/kültürlü/terbiyeli olmak know better than v.
-i yapmayacak kadar akıllı/kültürlü/terbiyeli olmak know better than v.
denildiği/söylendiği kadar olmak live up to its reputation v.
denildiği/söylendiği kadar olmak live up to one's reputation v.
bir şeyden bahse girecek kadar emin olmak make book on something v.
(biri) kadar iyi olmak match (one) stride for stride v.
(birinin) beklediği kadar başarılı olmak measure up to (someone's) expectations v.
(birinin) beklediği/umduğu kadar iyi olmak meet (someone's) expectations v.
kendisinden beklendiği kadar başarılı olmak punch (one's) weight v.
kendisinden beklendiği kadar başarılı olmak punch your weight [uk] v.
Speaking
arada dağlar kadar fark olmak there’s a world of difference v.
arada dağlar kadar fark olmak there is a world of difference v.
yalnız bu kadar fevri olmak iyi değil bu yaşta you shouldn't be so impulsive at this age expr.
yalnız bu kadar fevri olmak iyi değil bu yaşta you shouldn't be that impulsive at this age expr.
Education
1960 yılına kadar süren sistemde oxford üniversitesi'nden mezun olmak için geçilmesi gereken üç sınavdan ilki responsions n.
Slang
bahse girecek kadar emin olmak make book on v.
bu kadar pislik olmak don't be that asshole v.
güvenilmez kişilerle vakit geçirecek kadar yalnız olmak be hard up v.
her şeyi yiyebilecek kadar (aç olmak) could eat the crotch out of a low-flying duck v.
her şeyi yiyebilecek kadar (aç olmak) could eat the crutch out of a low-flying duck v.
her şeyi yiyebilecek kadar (aç olmak) could eat the arse out of a low-flying duck [australia] v.