a fish - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

a fish

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen, die der Begriff "a fish" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 150 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
rib bones of a large fish n. gelmiç
backbone of a fish n. çopra
memory like a fish n. balık hafıza
a school of fish n. balık sürüsü
fish with a hook v. olta iğnesi ile balık avlamak
be like a fish out of water v. sudan çıkmış balığa dönmek
feel like a fish out of water v. denizden çıkmış balığa dönmek
drink like a fish v. fazla içki içmek
catch a fish v. balık yakalamak
catch a fish v. balık tutmak
bone a fish v. balığın kılçıklarını ayıklamak
Proverb
a fish rots from the head down balık baştan kokar
a fish stinks from the head down balık baştan kokar
Colloquial
a cold fish n. buzdolabı
i'm wetter than a fish expr. donuma kadar ıslandım
Idioms
a small fish in a big pond n. büyük denizde küçük balık
a queer fish n. eksantrik insan
a queer fish n. garip tip
a pretty kettle of fish n. güç durum
a fine kettle of fish n. güç durum
a queer fish n. ilginç insan
a big fish n. kodaman
a big fish in a little pond n. küçük denizde büyük balık
a big fish in a small pond n. küçük denizde büyük balık
a different kettle of fish n. o başka mesele
a big fish n. önemli kimse
a cold fish n. soğuk nevale
a queer fish n. tuhaf tip
a fine kettle of fish n. zor durum
a pretty kettle of fish n. zor durum
a big fish n. nüfuzlu kimse
a big fish n. ensesi kalın kimse
a cold fish n. taş kalpli kimse
a cold fish n. duygusuz kimse
a cold fish n. soğuk kimse
a cold fish n. sevimsiz kimse
a cold fish n. samimiyetsiz kimse
a different kettle of fish n. apayrı bir hikaye/mesele
a different kettle of fish n. bambaşka/apayrı bir konu
a fish out of water n. sudan çıkmış balık
a fish out of water n. denizden çıkmış balık
a fish out of water n. eşekten düşmüşe dönmüş kimse
a fish story n. büyük bir yalan
a fish story n. palavra
a fish story n. masal
a fish story n. hikaye
a fish story n. kuyruklu yalan
a fish story n. balıkçı hikayesi
a fish story n. uydurma hikaye
a fish tale n. büyük bir yalan
a fish tale n. palavra
a fish tale n. masal
a fish tale n. hikaye
a fish tale n. kuyruklu yalan
a fish tale n. balıkçı hikayesi
a fish tale n. uydurma hikaye
a queer fish [uk] n. eksantrik kimse
a queer fish [uk] n. garip tip
a queer fish [uk] n. ilginç insan
a queer fish [uk] n. tuhaf tip
a queer fish [uk] n. eksantrik kimse
a queer fish [uk] n. garip tip
a queer fish [uk] n. ilginç insan
a queer fish [uk] n. tuhaf tip
big fish in a small pond n. küçük denizde büyük balık
big fish in a small pond n. önemsiz kişiler arasında/sınırlı bir alanda önem/nüfuz sahibi
big fish in a small pond n. küçük/dar bir grup içerisinde önem/nüfuz sahibi
a fish out of the water n. sudan çıkmış balık
need (something) (about) as much a fish needs a bicycle v. hiç ihtiyacı/gereği olmamak
need (something) (about) as much a fish needs a bicycle v. hiçbir şekilde ihtiyaç/gerek/lüzum duymamak
need (something) (about) as much a fish needs a bicycle v. bir şeyin kesinlikle hiçbir gereği olmamak
need (something) (about) as much a fish needs a bicycle v. bir şeye kesinlikle ihtiyacı olmamak
need (something) (about) as much a fish needs a bicycle v. (bir şeye) balığın bisiklete ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacı olmak
need (something) (about) as much a fish needs a bicycle v. bir şeyin kesinlikle hiçbir gereği olmamak
need (something) (about) as much a fish needs a bicycle v. bir şeye kesinlikle ihtiyacı olmamak
need (something) (about) as much a fish needs a bicycle v. (bir şeye) balığın bisiklete ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacı olmak
need (something) like a fish needs a bicycle v. bir şeyin kesinlikle hiçbir gereği olmamak
need (something) like a fish needs a bicycle v. bir şeye kesinlikle ihtiyacı olmamak
need (something) like a fish needs a bicycle v. (bir şeye) balığın bisiklete ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacı olmak
need (something) (about) as much a fish needs a bicycle v. bir şeye zerre kadar ihtiyacı olmamak
need (something) (about) as much a fish needs a bicycle v. bir şeye hiçbir şekilde gereksinim duymamak
need (something) (about) as much a fish needs a bicycle v. bir şeyin en ufak eksikliğini çekmemek
need (something) (about) as much a fish needs a bicycle v. bir şeye kesinlikle lüzum duymamak
be a different kettle of fish v. başka bir mesele olmak
be a different kettle of fish v. başka bir hikaye olmak
drink like a fish v. çok içki içmek
drink like a fish v. çok içmek
fish for a compliment v. iltifat beklemek
be big fish in a small pond v. küçük denizde büyük balık olmak
fish for a compliment v. kendisine kompliman yapılmasını istemek
play someone like a fish v. kedinin fareyle oynadığı gibi oynamak
act like a cold fish v. soğuk davranmak
act like a cold fish v. samimiyetsiz davranmak
drink like a fish v. sünger gibi içmek
feel like a fish out of water v. sudan çıkmış balığa dönmek
be a different kettle of fish v. tamamen farklı bir konu olmak
need (something) (about) as much a fish needs a bicycle v. bir şeye kesinlikle/hiç ihtiyacı olmamak
teach a man to fish v. birine balık tutmayı öğretmek
teach a man to fish v. bir şeyi birinin yerine yapmaktansa ona nasıl yapacağını öğretmek
teach a man to fish v. birine bir şeyi nasıl yapacağını öğretmek
teach a man to fish v. birine bir meziyet kazandırmak
teach a man to fish v. birine bir şeyi hazır vermektense ona nasıl yapacağını öğretmek
teach a man to fish v. bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan ona balık verme, balık tutmayı öğret
be a whole other kettle of fish v. tamamen ayrı bir hikaye olmak
be a whole other kettle of fish v. bambaşka bir mesele olmak
be a whole other kettle of fish v. tamamen farklı bir konu olmak
be a whole other kettle of fish v. tümüyle farklı bir sorun olmak
be a whole other kettle of fish v. tamamen ayrı bir vaka olmak
crooked as a fish hook adj. üçkağıtçı
as busy as a fish peddler in lent expr. arı gibi
as busy as a fish peddler in lent expr. arı gibi meşgul/yoğun
as busy as a fish peddler in lent expr. aşırı meşgul
busy as a fish peddler in lent expr. aşırı meşgul
busy as a fish peddler in lent expr. aşırı yoğun
as busy as a fish peddler in lent expr. aşırı yoğun
busy as a fish peddler in lent expr. çok yoğun
crooked as a barrel of fish hooks expr. dürüst olmayan
busy as a fish peddler in lent expr. çok meşgul
shooting fish in a barrel expr. çantada keklik
as busy as a fish peddler in lent expr. çok meşgul
crooked as a fish hook expr. dürüst olmayan
as busy as a fish peddler in lent expr. çok yoğun
like shooting fish in a barrel expr. çocuk oyuncağı
shooting fish in a barrel expr. çocuk oyuncağı
like a fish out of water expr. eşekten düşmüşe dönme
this is a pretty kettle of fish expr. işler sarpa sardı
that's a fine kettle of fish! expr. ne ala! (hiç istenmeyen bir durum karşısında söylenir)
crooked as a fish hook expr. madrabaz
crooked as a barrel of fish hooks expr. madrabaz
as crooked as a barrel of fish hooks expr. namussuz
as crooked as a fish hook expr. namussuz
crooked as a fish hook expr. namussuz
as easy as shooting fish in a barrel expr. kolayca
like shooting fish in a barrel expr. kolayca
crooked as a barrel of fish hooks expr. namussuz
as crooked as a barrel of fish hooks expr. madrabaz
as crooked as a fish hook expr. madrabaz
like a fish out of water expr. sudan çıkmış balık gibi
like shooting fish in a barrel expr. peynir ekmek yer gibi
like a fish out of water expr. sudan çıkmış balık gibi olma
like shooting fish in a barrel expr. tereyağından kıl çeker gibi
as easy as shooting fish in a barrel expr. tereyağından kıl çeker gibi
crooked as a barrel of fish hooks expr. üçkağıtçı
as crooked as a barrel of fish hooks expr. üçkağıtçı
as crooked as a fish hook expr. üçkağıtçı
even a fish wouldn't get caught if he kept his mouth shut expr. çeneni tutarsan başın belaya girmez
even a fish wouldn't get caught if he kept his mouth shut expr. ağzını açmayanın başı derde girmez
Speaking
that's a whole new kettle of fish expr. bambaşka bir konu
Zoology
a kind of blue fish n. sırtıkara
British Slang
better than a slap in the face with a wet kipper/fish expr. daha kötü olabilirdi