Türkisch - Englisch
Türkisch - Englisch
Deutsch - Englisch
Französisch - Englisch
Spanisch - Englisch
Englisch Synonyme
Türkisch - Englisch Sätze
Übersetzung
Synonyme
Sätze
Werkzeuge
Über uns
Kontakt
Einloggen / Registrieren
Licht Ausschalten
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Übersetzung
Synonyme
Sätze
Werkzeuge
Quellen
Über uns
Kontakt
Einloggen / Registrieren
EN-TR
Türkisch - Englisch
Deutsch - Englisch
Spanisch - Englisch
Französisch - Englisch
Englisch Synonyme
Türkisch - Englisch Sätze
Türkisch - Englisch
Deutsch - Englisch
Verlauf Ausblenden
Velaufsdetails
Verlauf Löschen
Verlauf :
the goods must be in strict conformity with
union sportive du littoral de dunkerque
grosse curieuse
serious look
kaçak yıldız
flowery war
bütün masraflar kapsayan fiyat
ab tarımsal organizasyonlar komitesi
rüstungsaktien
die highlands
hold a swimmer at the hips
ince bir tür av teknesi
az porsiyon
shining light
fernheizung
fortyish
(tv kanalları arasında) gezinmek
özel jüri
parto anormal
war reparations
röntgenstrahlen-näherungsdrucktechnik
come into someone's presence
çevre bilincine sahip
take a lead
proximity in time
belirli bir yerde
Verlauf
Sätze
Bedeutungen von dem Begriff
"belirli bir yerde"
im Englisch Türkisch Wörterbuch : 3 Ergebniss(e)
Kategorie
Türkisch
Englisch
General
1
General
belirli bir yerde
up here
adv.
2
General
belirli bir yerde
yonder
adv.
3
General
belirli bir yerde
in
adv.
Bedeutungen, die der Begriff
"belirli bir yerde"
mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 34 Ergebniss(e)
Kategorie
Türkisch
Englisch
General
1
General
bulunmak (belirli bir yerde)
occupy
v.
The president
occupied
his position for ten consecutive years.
Başkan, on yıl üst üste mevkiinde
bulunmuştur.
More Sentences
2
General
(belirli bir yerde) yaygın
endemic
adj.
The use of child soldiers and sexual assaults on Sri Lankan women is
endemic.
Çocuk askerlerin kullanımı ve Sri Lankalı kadınlara yönelik cinsel saldırılar oldukça
yaygındır.
More Sentences
3
General
ataları eski çağlardan beri belirli bir yerde yaşamış olanlar
aborigines
n.
4
General
belirli bir yerde doğmuş veya büyümüş olan kadın için o yerle bağlantılı olarak kullanılan ifade
native daughter
n.
5
General
belirli bir yerde doğmuş veya büyümüş olan erkek için o yerle bağlantılı olarak kullanılan ifade
native son
n.
6
General
belirli bir yerde ikamet etmeme
nonresidence
n.
7
General
belirli bir yerde olma durumu
ubeity
n.
8
General
belirli bir yerde olma
ubication
n.
9
General
belirli bir yerde olma durumu
whereness
n.
10
General
kışı belirli bir yerde geçirme
hyemation
n.
11
General
belirli bir süre ile bir yerde kalan kimse
denizen
n.
12
General
belirli bir yerde bulunan kimse
inhabitant
n.
13
General
tehlikeli görülen bir kimseyi belirli yerde oturtmak
intern
v.
14
General
-in yeri (belirli bir yerde) olmak
belong
v.
15
General
belirli bir yerde yerleşmek
populate
v.
16
General
belirli bir yerde durmak
land
v.
17
General
(belirli bir yerde) kışı geçirmek
overwinter
v.
18
General
belirli bir yerde veya bölgede kurmak
plant
v.
19
General
ataları çok eski çağlardan bu yana belirli bir yerde yaşamış olan
aboriginal
adj.
20
General
belirli bir yerde doğmuş olan
homeborn
adj.
21
General
(belirli bir şekilde veya yerde) üretilen
-grown
adj.
22
General
belirli bir kurumun sahip olmadığı bir yerde
off-site
adj.
23
General
uzak bir yerde belirli bir mesafede
at a distance
adv.
Phrasals
24
Phrasals
(belirli bir yerde) yaşamak
lodge in
v.
Transportation
25
Transportation
belirli bir yerde ve zamanda kullanılan ulaşım modu oranlarının dağılımı
mode split
n.
26
Transportation
belirli bir yerde ve zamanda bir ulaşım modunu kullanan yolcu ve yolculukların oranı
mode share
n.
Medical
27
Medical
belirli bir hastalığın bir yerde zaman zaman veya sürekli olarak görülmesi
endemia
n.
Pathology
28
Pathology
belirli bir yerde yaşayan insanlarda veya bir insan grubunda sürekli görülen hastalık
endemic disease
n.
Astrology
29
Astrology
gezegenlerin, güneşin, ayın vb. konumlarını belirli bir zamanda ve yerde gösteren diyagram
chart
n.
Linguistics
30
Linguistics
belirli bir yerde ortaya çıkarak orayla sınırlı kalan dil
indigenous language
n.
Geology
31
Geology
belirli bir süre içinde bir yerde biriken kayaçlarla ilgili
time-stratigraphic
n.
32
Geology
belirli bir süre içinde bir yerde biriken kayaçları teşkil eden
time-stratigraphic
n.
33
Geology
belirli bir süre içinde bir yerde biriken kayaçlara ait
time-stratigraphic
n.
Archaic
34
Archaic
belirli bir yerde olma
ubiety
n.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of belirli bir yerde
×
Term Options
Übersetzung Vorschlagen / Korrigieren
Französisch Englisch Wörterbuch
Spanisch Englisch Wörterbuch
Deutsch Englisch Wörterbuch
Englisch Synonyme Wörterbuch
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy