in - Türkisch Englisch Wörterbuch

in

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "in" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 224 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
in adv. içeri
What mattered was at last to get a foot in the door, which can then be opened a bit wider by the next blast of wind.
Önemli olan nihayet kapıdan içeri bir adım atabilmekti; bu kapı bir sonraki rüzgarla biraz daha açılabilir.

More Sentences
in prep. içinde
His children are waiting for the news in awkward silence.
Çocukları garip bir sessizlik içinde haberleri bekliyorlar.

More Sentences
in adv. içeride
That is how, in only a few months, the consumer ends up with a loss of EUR 500 million.
Bu şekilde sadece birkaç ay içerisinde tüketici 500 milyon Avro zarara uğratılmaktadır.

More Sentences
General
in n.
When it comes to behaviour in class, I am not sure that the Union would score well.
Sınıf içi davranışlar söz konusu olduğunda, Birliğin iyi bir not alacağından emin değilim.

More Sentences
in n. giriş fırsatı
It is a low-paid job, but it can be an in into the sector.
Düşük maaşlı bir iş, ama sektöre bir giriş fırsatı olabilir.

More Sentences
in adj. moda
Lumber jackets are in this season.
Bu sezon oduncu ceketleri moda.

More Sentences
in adj. yerinde
She's in a good mood.
Kızın keyfi yerinde.

More Sentences
in adj. giren
Tom has been in jail before.
Tom daha önce hapse girmişti.

More Sentences
in adv. açısından
Mr Martin's report has come at a crucial time in the fisheries sector.
Bay Martin'in raporu balıkçılık sektörü açısından kritik bir dönemde geldi.

More Sentences
in adv. içine
It must grow, reform itself and engage in deeper cooperation.
Büyümeli, kendini yenilemeli ve daha derin bir işbirliği içine girmelidir.

More Sentences
in adv. içerde
Tom's not in.
Tom içerde değil.

More Sentences
in adv. durumunda
I was in pretty bad shape.
Ben oldukça kötü durumdaydım.

More Sentences
in adv. içeriye
You can work from the outside in.
Dışarıdan içeriye doğru çalışabilirsiniz.

More Sentences
in adv. bakımından
Anyway, why was France so dead against counting in population density?
Her neyse, Fransa nüfus yoğunluğu bakımından neden bu kadar gerideydi?

More Sentences
in adv. halinde
I cannot appreciate how organising everything in large groups will liven up the parliamentary debate.
Her şeyi büyük gruplar halinde organize etmenin parlamentodaki tartışmaları nasıl canlandıracağını anlayamıyorum.

More Sentences
in adv. içeri
It is essential that the weapons inspectors be allowed back in.
Silah denetçilerinin tekrar içeri girmesine izin verilmesi elzemdir.

More Sentences
in adv. cinsinden
The limits specified by the social network are calculated in hours.
Sosyal ağ tarafından belirlenen limitler saat cinsinden hesaplanır.

More Sentences
in adv. dibe
Mike dived in and took the ring from the river bed.
Mike dibe dalarak nehir yatağından yüzüğü aldı.

More Sentences
in adv. -de
The adventurers stayed in the log house for the evening.
Maceracılar akşam için kütük evde kaldılar.

More Sentences
in adv. -da
Leyla Zana, the European Parliament Sakharov prizewinner, is still in jail.
Avrupa Parlamentosu Sakharov ödülü sahibi Leyla Zana hala hapiste.

More Sentences
in adv. içinde
We will be in Detroit in five minutes.
Beş dakika içinde Detroit'te olacağız.

More Sentences
in adv. (oyunda) atış yaparak
The other team will be in for the next round.
Diğer takım bir sonraki tur için atış yapıyor olacak.

More Sentences
in adv. (vurucunun durduğu köşeyi geçerek) sayı alacak şekilde
The referee said the service was in, and we won the match.
Hakem servisin sayı aldığını söyledi ve maçı kazandık.

More Sentences
in adv. seçimi kazanmış durumda
Despite the immense campaign from the opposition, the far-right got in.
Muhalefetin yoğun kampanyasına rağmen aşırı sağcılar seçimi kazanmış durumda.

More Sentences
in adv. -den
The pages of the book started to wear off in the edges.
Kitabın sayfaları kenarlardan yıpranmaya başladı.

More Sentences
in prep. olarak
Everything else is virtually identical in content.
Diğer her şey içerik olarak neredeyse aynıdır.

More Sentences
in prep. göre
In my view, liberalisation will come at a price.
Benim görüşüme göre liberalleşmenin bir bedeli olacaktır.

More Sentences
in prep. içindeki
If you send me your essay, I can edit the mistakes in it.
Bana makalenizi gönderirseniz içindeki hataları düzenleyebilirim.

More Sentences
in prep. içinde
The law on the situation we are in is unclear.
İçinde bulunduğumuz duruma ilişkin yasa belirsizdir.

More Sentences
in prep. sonra
Let us now consider the prospects for the Ministerial Conference, which will take place in two weeks' time.
Şimdi de iki hafta sonra gerçekleşecek olan Bakanlar Konferansı'na ilişkin beklentileri ele alalım.

More Sentences
in prep. -da
You'll die in jail.
Hapiste öleceksin.

More Sentences
in prep. -e
Her phone was dropped in the sea.
Telefonu denize düştü.

More Sentences
in prep. -de
That was two weeks ago and they are still in jail.
Bu iki hafta önceydi ve hala hapisteler.

More Sentences
in prep. sırasında
This was the first time that a president had died in office.
İlk kez başkanlık görevi sırasında biri öldü.

More Sentences
in prep. esnasında
In all the chaos, they stole the TV from the store.
O kargaşa esnasında mağazadan televizyonu çalmışlar.

More Sentences
in prep. (giysiler) içerisinde
You look like a serial killer in that suit.
O takımın içinde seri katile benziyorsun.

More Sentences
in prep. özünde
We all thought that Mark hadn't it in him to be a drug dealer, but we were wrong.
Hepimiz Mark'ın özünde torbacılık olamaz sanıyorduk ama yanılmışız.

More Sentences
in prep. sırasında
Tom's wife died in childbirth.
Tom'un karısı doğum sırasında öldü.

More Sentences
in prep. (zaman aralığı) boyunca
In the course of 15 weeks, each of us offered one seminar.
15 hafta boyunca her birimiz bir seminer verdik.

More Sentences
in prep. (belirli bir şeye) ait olan
You are the best candidate for the position in Mike.
Mike'a ait olan pozisyon için en iyi aday sizsiniz.

More Sentences
in prep. alanında
Emily is aiming to have a career in agriculture.
Emily tarım alanında kariyer yapmayı hedefliyor.

More Sentences
in prep. içeride
In Europe, over the past few days, large, so-called "gay pride" demonstrations have been held.
Avrupa'da son birkaç gün içerisinde "eşcinsel onur günü gösterileri" olarak adlandırılan büyük gösteriler düzenlendi.

More Sentences
in prep. içine
It must grow, reform itself and engage in deeper cooperation.
Meclis büyümeli, kendini yenilemeli ve daha derin bir işbirliği içine girmelidir.

More Sentences
in prep. halinde
We addressed them in separate documents.
Bunları ayrı belgeler halinde ele aldık.

More Sentences
in prep. -lerce
People gathered in their hundreds to protest against the government's policy on healthcare.
Yüzlerce insan hükümetin sağlık politikasını protesto etmek için toplandı.

More Sentences
in prep. başına
The custody tax is 30 cents in the dollar.
Gözaltı vergisi dolar başına 30 senttir.

More Sentences
in prep. açısından
The English language is rich in expressions.
İngiliz dili ifadeler açısından zengindir.

More Sentences
in prep. bakımından
But despite considerable progress recently, Turkey is still lagging behind in human development.
Fakat, son zamanlarda sağlanan önemli ilerlemeye rağmen, Türkiye beşeri gelişme bakımından hâlâ geridedir.

More Sentences
in n. makam sahibi kimse
in n. iktidardaki kimse
in n. yetkili makama ve iktidara yakın kimse
in n. nüfuz sahibi kimse
in n. etki
in n. nüfuz
in n. kenar
in n. köşe
in n. inç
in v. toplamak
in v. bir araya getirmek
in adj. örtülü
in adj. görev başında
in adj. gözde
in adj. içeri doğru yönelen
in adj. mevsimi gelmiş
in adj. iktidardaki
in adj. çok moda olan
in adj. tutulan
in adj. gelmiş olan
in adj. iktidarda olan
in adj. giymiş
in adj. dahili
in adj. içeride olan
in adj. tam yerinde olan
in adj. uygun konumda olan
in adj. bağlantıda olan
in adj. çalışır durumda olan
in adj. iktidar sahibi
in adj. vuruş sırası gelen
in adj. içeri doğru duran
in adj. gelen
in adj. güvenilir kaynaktan gelen
in adj. belirli bir grupla ilgili
in adj. yalnızca belirli bir grubun bildiği
in adj. yeniliklere meraklı ve zeki
in adj. tamamlanmış
in adj. toplanmış
in adj. bir araya getirilmiş
in adj. sayılmış
in adj. bol
in adj. mevcut
in adv. vasıtasıyla
in adv. ile
in adv. iken
in adv. kullanarak
in adv. elinde
in adv. evde
in adv. bünyesinde
in adv. tamamlanmış bir şekilde
in adv. bitmiş bir şekilde
in adv. aşikar
in adv. apaçık ortada
in adv. halihazırda
in adv. belirli bir görevde
in adv. belirli bir işte
in adv. belirsizlikten netliğe
in adv. süresiz bir şekilde
in adv. belirsiz bir şekilde
in adv. belirli bir yönde
in adv. bir noktaya doğru
in adv. yakınına doğru
in adv. yanına
in adv. göğüs göğse
in adv. çok yakından
in adv. (soyut bir şeyle) yavaş yavaş etrafını saracak şekilde
in adv. yerine
in adv. uygun bir şekilde
in adv. belirli bir yere
in adv. belirli bir yere doğru
in adv. belirli bir yerde
in adv. iş yerinde
in adv. varış noktasında
in adv. seyahat bitiş noktasında
in adv. doğru yerde
in adv. tam yerinde
in adv. etrafını saracak şekilde
in adv. hapsedecek şekilde
in adv. hapiste
in adv. görevde
in adv. elinde
in adv. ile iyi geçinir şekilde
in adv. ile belirli bir ilişkide
in adv. mutlak galibiyet kazanmış bir şekilde
in adv. modaya uygun bir şekilde
in adv. trend
in adv. yanan bir şekilde
in adv. ışıklı bir şekilde
in adv. mevsiminde
in adv. (bir şeyin) başlangıcından sonra
in adv. içerisinde
in adv. -dan
in adv. gelmiş olan
in prep. üzere
in prep. da
in prep. sonunda
in prep. -a
in prep. -den yapılmış
in prep. -ken
in prep. (bir malın) ticaretini yapmakta
in prep. (bir durumun) içine batmış
in prep. (bir şey) içinde yüzen
in prep. (bir şey) ile kaplanmış
in prep. (fizyolojik süreç) geçirmekte olan
in prep. kendi içinde
in prep. ile ruhsal birlik içinde
in prep. gücü altında
in prep. kontrolü altında
in prep. düzeniyle
in prep. sırasıyla
in prep. stilinde
in prep. tarzında
in prep. (dili) iletişim aracı olarak kullanan
in prep. ile dolup taşarak
in prep. -in dibine vurarak
in prep. (giysi) üzerinde
in prep. (bir özellik) sergileyerek
in prep. (içki) etkisi altında
in prep. esnasında
in prep. vasıtasıyla
in prep. yardımıyla
in prep. kullanarak
in prep. sonucu olarak
in prep. binaen
in prep. -den dolayı
in prep. (yüzdeleri) bulan
in prep. (miktarlara) erişen
in prep. (miktarlarla) ölçülen
in prep. (tarz, düzen) ile
in prep. (hal, tavır) takınarak
in prep. -e gelince
in prep. (ruh hali) içerisinde
in prep. (kişiliğe) bürünmüş halde
in prep. giymiş
in prep. giysisi içinde
in prep. alanında
in prep. bünyesinde
in prep. -larca
in prep. (ruh hali) içerisinde
in prep. (belirli bir şeye) ait olan
in pref. -siz
in pref. -sız
in abrev. inç
in abrev. (posta kodu) indiana
Colloquial
in adj. … kadar kar eden
Law
in n. meri
in adv. yasal imtiyazla
in adv. yasal unvanla
in adv. yürürlükte
in adv. geçerli halde
Politics
in adv. iktidarda
in adv. seçimi kazanmış durumda
Technical
in n. indiyumun simgesi
Computer
in n. yer
in prep. (harfin) tuşunda
in expr. konumu
in expr. konum
in abrev. inç
Marine
in adj. (yelken) sarılmış
in adj. (yelken) istiflenmiş
in adv. (gemi yelkenleri) sarılmış veya istiflenmiş halde
Petrol
in adv. (petrol kuyusu) üretim halinde
Geometry
in n. çokgenin 180 dereceden büyük iç açısı
Agriculture
in adv. (mahsul) yetiştirilme halinde
in adv. hasat edilir durumda
in adv. olgunlaşmış bir halde
Golf
in adj. (on sekiz delikli golf sahasında) son dokuz delikte oynanan
Sport
in n. (tenis veya squash oyununda) saha sınırları içine atılan top
in n. geçerli dönüş
in n. oynanabilir dönüş
in adv. (krikette) atış durumunda
in adv. (atışçı) atış halinde
in adv. (oyunda) sırası gelecek şekilde
in adv. (oyunda) atış yaparak
Baseball
in adv. (vurucunun durduğu köşeyi geçerek) sayı alacak şekilde
Wagering
in adv. bahse katılmaya doğru

Bedeutungen von dem Begriff "in" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 23 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
in cave n.
General
in den n.
Foxes get out of their dens in spring.
Tilkiler ilkbaharda inlerinden çıkarlar.

More Sentences
in earth n.
We found fox earth in the forest.
Ormanda tilki inine rastladık.

More Sentences
in lair n.
There are two bear cubs in the lair.
İnde iki ayı yavrusu var.

More Sentences
Zoology
in tunnel n.
The bear was sleeping in its tunnel.
Ayı ininde uyuyordu.

More Sentences
General
in couch n.
in hole n.
in burrow n.
in cavern n.
in lodge n.
in nest n.
in lie n.
in latibulum n.
in pad n.
in pipe n.
in squat n.
in spelunk [obsolete] n.
in spelunc n.
Zoology
in hold n.
in holt n.
in hover [dialect] n.
Environment
in house n.
Archaic
in shed n.

Bedeutungen, die der Begriff "in" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
be stuck in v. mahsur kalmak
Tom was stuck in Boston because of the snow storm.
Tom kar fırtınası yüzünden Boston'da mahsur kaldı.

More Sentences
get in v. (arabaya) binmek
Get in the back seat.
Arka koltuğa binin.

More Sentences
call in v. (birini ) (bir yere) çağırmak
Call in foreign co-financing organisations for this purpose.
Bu amaçla yabancı ortak finansman kuruluşlarını çağırın.

More Sentences
tuck in v. sokmak
Tom tucked in his shirt.
Tom gömleğini içine soktu.

More Sentences
built-in adj. ankastre
This company offers the most affordable prices among manufacturers of built-in double boilers.
Bu şirket, ankastre çift kazan üreticileri arasında en uygun fiyatları sunmaktadır.

More Sentences
in vain adv. boşu boşuna
You didn't die in vain.
Boşu boşuna ölmedin.

More Sentences
in general adv. genellikle
In general, they prefer to work independently.
Genelde bağımsız çalışmayı tercih ederler.

More Sentences
in vain adv. boşuna
All efforts on our part towards human rights have to date been in vain.
İnsan haklarına yönelik tüm çabalarımız bugüne kadar boşa gitmiştir.

More Sentences
in time adv. zamanla
However, it had to remain an experiment, limited in time.
Ancak bu, zamanla sınırlı bir deney olarak kalmalıydı.

More Sentences
in any case adv. her halükarda
Gifts of money are prohibited in any case.
Para hediye etmek her halükarda yasaktır.

More Sentences
in person adv. bizzat
While I was not able to attend in person, the Commission services represented me and delivered an address.
Bizzat katılamasam da Komisyon hizmetleri beni temsil etti ve bir konuşma yaptı.

More Sentences
in advance adv. önceden
The potential impact must be investigated in advance, that is clear.
Potansiyel etki önceden araştırılmalıdır, bu açıktır.

More Sentences
in advance adv. peşin
Tom said he paid $300 in advance.
Tom 300 dolar peşin ödediğini söyledi.

More Sentences
in cash adv. peşin
Tom paid in cash.
Tom peşin ödedi.

More Sentences
in front of prep. önünde
Yesterday afternoon there was a demonstration in front of Parliament.
Dün öğleden sonra Parlamento önünde bir gösteri vardı.

More Sentences
pain in the neck n. baş belası
put in order v. sıraya koymak
get in somebody's hair v. rahat bırakmamak
get in somebody's hair v. rahat vermemek
built-in adj. gömme
in low spirits adj. keyfi yerinde değil
in vain adv. beyhude
in quiet adv. sessizce
in full adv. eksiksiz
in dribs and drabs adv. azar azar
in direct proportion to prep. ile doğru orantılı olarak
General
sticking in n. sokma
At times it seems it is like an ostrich with its head stuck in the sand trying to ignore all the problems around it.
Zaman zaman devekuşu gibi kafasını kuma sokmuş, etrafındaki tüm sorunları görmezden gelmeye çalışıyor gibi görünüyor.

More Sentences
increase in population n. nüfus artışı
It was the increase in population that caused the poverty.
Yoksulluğun nedeni nüfus artışıydı.

More Sentences
taste in music n. müzik zevki
You have good taste in music.
İyi bir müzik zevkiniz var.

More Sentences
brother-in-law n. enişte
My brother-in-law and that company president are good people.
Eniştem ve o firma müdürü iyi insanlardır.

More Sentences
built-in oven n. ankastre fırın
The built-in oven can be placed at any height, and the designers suggest choosing the height at face level.
Ankastre fırın herhangi bir yüksekliğe yerleştirilebilir ve tasarımcılar yüksekliği yüz seviyesinde seçmeyi önerir.

More Sentences
commander-in-chief n. başkomutan
General Tom Jackson accepted the position of commander-in-chief.
General Tom Jackson başkomutanlık görevini kabul etti.

More Sentences
father-in-law n. kayınbaba
Tom is Mary's father-in-law.
Tom Mary'nin kayınbabasıdır.

More Sentences
father-in-law n. kayınpeder
His father-in-law told him he would fail.
Kayınpederi ona başarısız olacağını söyledi.

More Sentences
sister-in-law n. görümce
My sister-in-law will look after the house when we are away.
Biz yokken eve görümcem bakacak.

More Sentences
son-in-law n. damat
Hausdorff's library was sold by his son-in-law and sole heir, Arthur König.
Hausdorff'un kütüphanesi, damadı ve tek varisi Arthur König tarafından satıldı.

More Sentences
stand-in n. dublör
The famous actor had a stand-in for the dangerous stunts.
Ünlü aktörün tehlikeli gösteriler için bir dublörü vardı.

More Sentences
mother-in-law n. kayınvalide
My mother-in-law visited us for the weekend.
Kayınvalidem hafta sonu bizi ziyarete geldi.

More Sentences
in-room n. oda içi
Indoor pools, Wi-Fi access and in-room refrigerators are the norm.
Kapalı havuzlar, Wi-Fi erişimi ve oda içi buzdolapları standarttır.

More Sentences
hand in v. sunmak
He handed in his resignation to his boss.
Patronuna istifasını sundu.

More Sentences
come in v. moda olmak
Long dresses have come in fashion this year.
Bu yıl uzun elbiseler moda oldu.

More Sentences
set in v. başlamak
It is nearly ten years since the wheels were set in motion.
Çarkların dönmeye başlamasının üzerinden neredeyse on yıl geçti.

More Sentences
in harness n. iş başında
person in need of nursing n. bakıma muhtaç kimse
in the gathering darkness n. gittikçe basan karanlıkta
coldest time in winter n. zemheri
population in working age n. çalışma çağındaki nüfus
insider trading in security n. menkul değerlerde içerden bilgilendirme
color in art n. sanatta renk
culpa in contrahendo n. sözleşme öncesi kusur
cosmology in literature n. edebiyatta kozmoloji
rehabilitation centre for children in turkey n. çocuk misafirhanesi
intercultural communication in motion pictures n. sinemada kültürlerarası iletişim
children in pornography n. pornografide çocuklar
segregation in transportation n. ulaştırmada ayrım
imagination in literature n. edebiyatta hayal gücü
race in literature n. edebiyatta ırk
national assistance for needy soldier families in turkey n. muhtaç asker ailelerine yardım
frontier and pioneer life in art n. sanatta sınır ve akıncı yaşamı
jews in the motion picture industry n. sinema endüstrisinde yahudiler
end in smoke n. sonuçsuz kalma
women in politics n. politikada kadınlar
project method in teaching n. öğretimde proje metodu
contributions in kind n. ayni yardım
sex discrimination in employment n. istihdamda cinsiyet ayrımcılığı
success in popular culture n. popüler kültürde başarı
a feather in one's cap n. övünülecek başarı
consisting in n. bağlı bulunma
communication in organizations n. örgütlerde iletişim
acting in n. eyleme dönüştürme
pasific islander americans in literature n. edebiyatta pasifik adalı amerikanlar
in that case n. bu vakada
nurses in the family n. bakıcı aile fertleri
interest in black n. cari faiz
radicalism in literature n. edebiyatta radikalizm
bridges in art n. sanatta köprüler
storage in the home n. eve depolama
interdisciplinary approach in education n. eğitimde disiplinlerarası yaklaşım
color in interior decoration n. iç dekorasyonda renk
service pay in ottoman empire n. ulûfe
decentralization in management n. yönetimde ademi merkeziyet
sex role in motion pictures n. sinemada cinsel rol
actions in rem n. ayni davalar
black english in literature n. edebiyatta siyah ingilizcesi
monsters in literature n. edebiyatta canavarlar
sexism in religion n. dinde cinsel ayrımcılık
a contradiction in terms n. sözlerde çelişme
bridge in art n. sanatta köprü
race relations in literature n. edebiyatta ırk ilişkileri
lacunae in law n. hukukta boşluk
the tomb of ataturk in ankara n. anıtkabir
clerk in holy orders n. papaz
colonies in literature n. edebiyatta sömürgeler
performing arts in literature n. edebiyatta sahne sanatları
boys in literature n. edebiyatta erkek çocuklar
any of three radiations of heat falling in succession from the sun to the air n. cemre
group guidance in education n. eğitimde grup rehberliği
driving in n. kakma
children’s home in ottoman empire n. sanayi mektebi
sex in literature n. edebiyatta cinsellik
cognition in children n. çocuklarda biliş
brother in law n. kayınbirader
space in economics n. ekonomide mekan
heroes in literature n. edebiyatta kahramanlar
culture conflict in literature n. edebiyatta kültür çatışması
first aid in illness and injury n. hastalık ve yaralanmada ilkyardım
drink made from sahlep root in hot milk and cinnamon n. salep
communication in education n. eğitimde iletişim
seller in a market n. pazarcı
muslim religious leader or priest in a mosque n. imam
rotation in office n. rotasyon
minerals in nutritions n. beslenmede minareller
racism in motion pictures n. sinemada ırkçılık
curves in engineering n. mühendislikte eğriler
speech in literature n. edebiyatta konuşma
diaries in literature n. edebiyatta günlük
festivals in art n. sanatta festivaller
taguchi methods in quality control n. kalite kontrolde taguchi metodu
talking in one's sleep n. sayıklama
desire in literature n. edebiyatta arzu
the point in question n. sözkonusu
person in freedom n. özgür insan
tax in kind n. ayni vergi
change in dimension n. deformasyon
turkish nomads in anatolia n. göçebe
jews in literature n. edebiyatta yahudiler
imitation in literature n. edebiyatta taklit
signs and symbols in architecture n. mimaride işaret ve semboller
motion pictures in propaganda n. propaganda sineması
negotiation in business n. işletmelerde uzlaşma
sociology journal in the ottoman empire n. ictimaiyyat mecmuası
ethnic art in interior decoration n. iç dekorasyonda etnik sanat
a friend in need n. kara gün dostu
minced liver wrapped in lamb's fat n. ciğer sarması
daughter in law n. gelin
women in motion pictures n. sinemada kadınlar
costume in art n. sanatta giysi
puritan movements in literature n. edebiyatta puritan hareketleri
information theory in economics n. ekonomide enformasyon teorisi
at home in n. kendini rahat hisseden (bir yerde)
friendship in literature n. edebiyatta arkadaşlık
reality in literature n. edebiyatta gerçeklik
old age in literature n. edebiyatta yaşlılık
a dealer in old stamps n. eski pul satıcısı
space in economics n. ekonomide uzay
prophecies in literature n. edebiyatta kehanetler
skill courses for unemployed young persons in turkey n. beceri kazandırma programları
success in business n. işletmelerde başarı
rights in kind n. ayni haklar
persons in need of help n. muhtaçlar
way in n. girilecek yol
monopoly of trade right in ottoman empire n. gedik
social ethics in literature n. edebiyatta sosyal ahlak
a shot in the arm n. birine birdenbire moral veren bir şey
assistant to a professor in an islamic university n. muid
dancers and musicians in ottoman empire n. çengiler
brother in law n. enişte
fix in advance n. önceden belirleme
philosophy in literature n. edebiyatta felsefe
one in number n. bir adet
conduct disorders in children n. çocuklarda davranış bozuklukları
place in the sun n. iyi durum
queens in literature n. edebiyatta kraliçeler
house plants in interior decoration n. iç dekorasyonda ev bitkileri
symbolism in architecture n. mimaride sembolizm
decrease in value n. değer kaybı
ethnic groups in literature n. edebiyatta etnik gruplar
wage in kind n. ayni ücret
putting in order n. tanzim
place abounding in vineyards n. bağlık
nature in literature n. edebiyatta doğa
violence in the family n. aile içi şiddet
person in freedom n. hür
truth in literature n. edebiyatta gerçek
in the hands of n. kudreti dahilinde
crystals in literature n. edebiyatta kristaller
health card for uninsured people in turkey n. yeşil kart
city and town life in literature n. edebiyatta şehir ve kasaba hayatı
pupil who attends school only in the mornings n. sabahçı
sex role in the work environment n. iş çevresinde cinsel rol
television in education n. eğitimde televizyon
light in architecture n. mimaride ışık
girlfriend in training n. yakın kız arkadaş
aggressiveness in children n. çocuklarda saldırganlık
minorities in literature n. edebiyatta azınlıklar
in the nick of time n. saniyesi saniyesine
guarantee in kind n. ayni teminat
in small pieces n. kuşbaşı
man in the iron mask n. demir maskeli adam
lawyers in politics n. siyasette hukukçular
professor in ordinary n. ordinaryüs
fence in n. tahta perdeyle
repentance in literature n. edebiyatta pişmanlık
stand in silence n. saygı duruşu
god in literature n. edebiyatta tanrı
giving in marriage n. evlendirme
policeman in plain clothes n. sivil polis
istanbul in art n. sanatta istanbul
in plain terms n. basit sözlerle
symbolism in art n. sanatta sembolizm
matter in dispute n. dava konusu
in small portions n. lokma lokma
stress in children n. çocuklarda stres
turkish nomads in anatolia n. yörük
bird in the hand n. çantada keklik
pictures in education n. eğitimde resimler
confinement in an asylum n. akıl hastanesine kapatılma
in pod n. hamile
the loss of the earning capacity in the profession n. meslek ifa edememe
art in literature n. edebiyatta sanat
money in circulation n. emisyon hacmi
dragons in literature n. edebiyatta ejderhalar
a shot in the dark n. körü körüne bir deneme
proportionality in law n. hukukta orantılılık
stone rich in antimony n. rastık taşı
son in law n. damat
color in architecture n. mimaride renk
racism in antropology n. antropolojide ırkçılık
population who are not in working age n. çalışma çağı dışındaki nüfus
foreign agents in the united states n. birleşik devletlerde dış temsilcilikler
subject discussed in the article n. makalede işlenen konu
kick in n. para verme
in salt n. salamura
anxiety in children n. çocuklarda anksiyete
fashion in motion pictures n. sinemada moda
tenancy in common n. ortak kiracılık
romanticism in literature n. edebiyatta romantizm
workers in state enterprises n. kamu işçileri
history in literature n. edebiyatta tarih
original turkish people in turkey n. anadolu türkü
cash-in advance n. peşin ödeme
mummies in literature n. edebiyatta mumyalar
helper in a drugstore n. eczacı kalfası
feudalism in ottoman empire n. miri sistem
shredded wheat stuffed with nuts in syrup n. telkadayıf
art in education n. eğitimde sanat
poor in health n. sağlığı bozuk
islands of pasific in literature n. edebiyatta pasifik adaları
marginality in literature n. edebiyatta marjinallik
special school in the ottoman palace n. enderun mektebi
commerce in literature n. edebiyatta ticaret
the red crescent in turkey n. kızılay
myth in literature n. edebiyatta mit
feudalism in ottoman empire n. ikta sistem
increase (in price) n. bindirim
in relief n. kabartma
gay men in literature n. edebiyatta eşcinsel erkekler
perfection in literature n. edebiyatta mükemmellik
be in a request n. tutulmak
courtesy in literature n. edebiyatta nezaket
minorities in art n. sanatta azınlıklar
ciphers in literature n. edebiyatta şifre
television in politics n. politikada televizyon
handicapped person in need of nursing n. bakıma muhtaç özürlü
in the club n. karnı burnunda
an immortal person believed to come in time of need n. hızır
courtly love in literature n. edebiyatta saray aşkı
castle in the air n. hayal
discoveries in geography n. coğrafyada keşifler
radio in education n. eğitimde radyo
noble savage in literature n. edebiyatta soylu vahşi
mothers and daughters in literature n. edebiyatta anneler ve kızlar
paper in rolls n. bobin kağıdı
a famous flower shop in old istanbul of ottoman empire n. sabuncakis
case in point n. söz konusu edilen şeyin bir örneği
a case in point n. tipik bir örnek
a case in point n. söz konusu edilen şeyin bir örneği
matter in dispute n. ihtilaf konusu
telegram in cipher n. şifreli telgraf
telegram in code n. kodla yazılan telgraf
psychotherapy in literature n. edebiyatta psikoterapi
dog in the manger n. kendi yiyemediğini başkasına da yedirtmeyen kimse
in country resources n. iç kaynaklar
fade in n. görüntü ve sesin yavaş yavaş görülmesi ve duyulması
being a mother-in-law n. kayınvalidelik
five in a row n. beşi bir arada
step in n. içeri adım
disasters in the press n. basında afetler
office practice in government n. kamuda büro uygulamaları
realism in art n. sanatta realizm
scottish council for research in education n. iskoç eğitim araştırma konseyi
sensationalism in journalism n. sansasyonalizm
violence in children n. çocuklarda şiddet
christians in turkey n. türkiye’deki hristiyanlar
connoisseur in one's field n. alanında uzman
a bird in a tree n. ağaçtaki kuş
rise in salary n. maaş artışı
rise in salary n. maaş zammı
video in a window n. pencere içinde video
a thorn in the flesh n. zorluk
point in time n. çok kısa bir süre
pane of glass in the movable half of the window n. müteharrik pencere camı
flash in the pan n. saman alevi
monkey in the middle n. ortada sıçan oyunu
law in effect n. uygulanan kanun
lecture method in teaching n. öğretimde okuma metodu
fork in a road n. yol ayrımı
keeping in stock n. stokta bulundurma
the law in force n. yürürlükteki yasa
a man in the limelight n. günün adamı
people in mass n. büyük halk yığınları
registered in the name of the company n. şirket adına kayıtlı
retirement in grave (law) n. mezarda emeklilik (yasası)
aid in kind n. ayni yardım
a snake in the grass n. yüze gülüp arkadan kuyu kazan
keep in mind that n. unutmamamız gerekir ki
delay in delivery n. teminde gecikme
experts in one's subject n. konusunda uzman kişiler
complicity in murder n. cinayete ortaklık
countries in the region n. bölge ülkeler
countries in the region n. bölgedeki ülkeler
the world we live in n. yaşadığımız dünya
accident resulting in material damage n. maddi hasarlı kaza
aunt-in-law n. yenge
being a son-in-law n. damatlık
brother in-law n. kayın
baby-in-arms n. ana kuzusu
all-in price n. her şey içinde fiyat
artisans in ottoman empire n. ehl-i hiref
attorney in-fact n. vekil
afro-americans in literature n. edebiyatta afro-amerikalılar
being-in-itself n. kendinde varlık
in-patient n. hastanede yatarak tedavi gören hasta
in-country period n. memleket içi inceleme fasılası
in-depth research n. derin araştırma
employment of a person in according of a contract in the ottoman empire n. icare-i ademi
father-in-law n. babalık
let-in n. gömme
door-in-the-face technique n. yüzdeki kapı tekniği adı verilen bir tür ikna etme yöntemi
death customs-folklore in turkey n. ölüm adetleri
in-depth analysis n. derinlemesine analiz
in-patient n. hastanede yatan hasta
drive-in n. seyircilerin arabaları içinde oturarak film seyrettikleri açık hava sineması
in-tray n. yapılacak iş
in-line processing n. hat içi işlem
check-in desk n. hava terminalinde bilet ve bagajın kontrol edildiği tezgah
built-in cupboard n. gömme dolap
built-in product n. ankastre ürün
lie-in n. (protesto amacıyla yapılan) yatma eylemi
the first turkish-muslim women’s union in anatolia n. anadolu kadınlar birliği
turkish nomads in anatolia n. konar-göçer
son-in-law n. eloğlu
puss-in-the corner n. köşe kapmaca
son-in-law n. güvey
walk-in closet n. geniş gömme dolap
safe-deposit boxes in ottoman empire n. esnaf vakfı
tie-in n. rabıta
safe-deposit boxes in ottoman empire n. teavün sandıkları
point-in time n. geçmişteki her hangi bir ana geri dönüş
walk-in n. bağımsız müşteri
pipe-in-pipe manufacture n. boruların iç içe imal edilmesi
non-muslim subject in the ottoman empire n. zimmet ehli
stock-in-trade n. sermaye
self-esteem in children n. çocuklarda öz saygı
safe-deposit boxes in ottoman empire n. esnaf sandığı
sit-in n. bir yerde yapılan oturma eylemi (protesto amacıyla)
tie-in n. bağlantı
tucking-in n. tıkınma
the father-in-law or mother-in-law of one's child n. dünür
self-acceptance in adolescence n. ergenlikte kendini kabul
safe-deposit boxes in ottoman empire n. esnaf kesesi
wife's sister-in-law n. görümce
whipper-in n. av köpeklerini idare eden kimse
in basket n. gelen sepeti
in-place evaluation n. yerinde değerlendirme
agreement-in-principle n. prensip anlaşması
in season n. en iyi zamanı
decrease in performance n. performans düşüklüğü
child in common n. müşterek çocuk
swap in n. getirme
price hikes in the offing n. zamlar kapıda (haber başlığı)
toe-in n. tekerlek kapanıklığı
lying in wait n. pusu kurma
admission in a hospital n. hastaneye kabul
pale in comparison n. karşılaştırmada birşeyin başka bir şeyden eksik yönünün olması
confinement in a fortress n. kalebentlik
mother in law n. kayınvalide
phone-in n. izleyicilerin veya dinleyicelerin telefonla katılabildikleri program
difference in form n. şekil farklılığı
prominent figures in sports and art n. spor sanat camiasından öne çıkan isimler
prominent names in sports and art n. spor sanat camiasından öne çıkan isimler
mothers in tears n. gözü yaşlı anne
a first in the world n. dünyada bir ilk
low point (to be in something) n. (bir işin) gelebileceği en berbat nokta
live-in help n. yatılı yardımcı
travel in time n. zaman yolculuğu
the nobel prize in physics n. nobel fizik ödülü
artist-in-residence n. misafir sanatçı
betrothed in the cradle n. beşik kertmesi
olive oil in bulk n. dökme zeytinyağı
house in forest n. orman içinde ev
stand-in parent n. manevi ebeveyn
40 degrees in the shade n. gölgede kırk derece
40 degrees celsius in the shade n. gölgede kırk derece
killing in the name of money n. para adına öldürme
the best in its class n. sınıfının en iyisi
the cities in the east n. doğudaki şehirler
decrease in power n. güçteki düşüş
decrease in strength n. güç düşmesi
dandruff in hair n. saçta kepek
revolutions in many fields/areas n. birçok alandaki devrimler
pure warmness in one's smile n. gülüşündeki saf sıcaklık
live-in lover n. hayat arkadaşı
living in a foreign country n. yabancı bir ülkede yaşama
ex parents-in-law n. eski kayınvalide ve kayınpeder
a time in the past n. geçmişte bir zaman
common substance in nature n. doğada yaygın olarak bulunan
the woman in my dream n. hayalimdeki kadın
the man in my dreams n. hayallerimdeki erkek
the woman in my dreams n. hayallerimdeki kadın
dust in the wind n. rüzgarda toz
a rational person living in the real world n. gerçek dünyada yaşayan aklı başında bir insan
man in the red jacket n. kırmızı ceketli adam
increase in crime rates n. suç oranlarındaki artış
elephant in the circus n. sirkteki fil
the man in charge n. görevli
a film in/reflecting the sprit of the 80s n. 80'lerin ruhunu yansıtan film
jog in place n. yerinde koşu
run in place n. yerinde koşu
theatre-in-the-round n. arena tiyatro
to the matter in hand n. eldeki konu
in-line-skates n. tek sıra tekerlekli paten
in-line-skate n. tek sıra tekerlekli paten
all the words in english n. ingilizce'deki bütün kelimeler
the most famous gang in history n. tarihteki en ünlü çete
investment in the future n. geleceğe yatırım
whistling in protest n. ıslıklı protesto
the flowers in the garden n. bahçedeki çiçekler
expecting nothing in return n. fisebilillah
the universe in a nutshell n. ceviz kabuğundaki evren (kitap)
four-in-hand n. dört atlı araba
four-in-hand knot n. bir kravat bağlama yöntemi
a feature absent in n. -de olmayan bir özellik
shift in thinking n. düşünce kayması
nurse in charge n. görevli hemşire
national centre of competence in research (nccr) n. araştırmada yeterlilik ulusal merkezi
(the money) be stuck in atm machine n. atm'ye para sıkışması
studies in recent years n. son yıllarda yapılan çalışmalar
life in the future n. gelecekteki hayat
life in the future n. gelecekteki yaşam
hair in plaits n. örgülü saç
the tallest building in the world n. dünyanın en uzun binası
jog in place n. koşu bandı vb gibi aletler üzerinde yapılan yürüyüş
falling action (in a work of literature) n. düğüm noktası ile çözüm arasındaki bölüm
co-sister-in-law n. elti
all the children in the world n. dünyadaki bütün çocuklar
in-house publication n. bir şirketin özellikle çalışanları için yayınladığı dergi
in-house magazine n. firma dergisi
in-house magazine n. bir şirketin özellikle çalışanları için yayınladığı dergi
in-depth investigation n. derinlemesine araştırma
put in a coffin n. tabuta yerleştirmek
bearing in mind n. dikkate alma
walk-in box n. soğuk oda
walk-in box n. buzhane
participation in the proceedings n. davaya/soruşturma katılma
in-lamb ewe n. gebe koyun
leave-in hair conditioner n. durulanmayan saç kremi
theater-in-the-round n. orta oyunu
theater-in-the-round n. arena tiyatro
the most hated man in the world n. dünyanın en nefret edilen adamı
bone-in meat n. kemikli et
the man in the street n. sokaktaki vatandaş
the legislation in force n. yürürlükteki mevzuat
education in ancient greece n. antik yunanda eğitim
no teacher in class n. boş ders
people in the neighborhood n. mahalle halkı
initiation ritual in masonry n. tekris
reforms in the education n. eğitim alanındaki inkılaplar
johnny pump (in new york city) n. yangın musluğu
ball in a cup n. fincan-top oyunu
its meaning in turkish n. türkçe'deki karşılığı
its meaning in turkish n. türkçe'deki anlamı
a district in istanbul n. galatasaray
step-in n. kadın külodu
proficiency in art n. sanatta yeterlilik
payment in due date n. zamanında ödeme
investing in a human being n. insana yatırım
a conflict in terms n. iki zıt anlamdaki sözcüğün bir araya gelip oluşturdukları sözcük
fall in with v. rastlamak
be in bad with v. arası iyi olmamak
hold in disrespect v. küçük görmek
be in the clear v. açılmak (gökyüzü/hava)
hang up in someone's ear v. telefonu yüzüne kapatmak
keep in v. içeride kalmak
pull in v. tutuklamak
be in good working order v. iyi işler durumda olmak
be in control of one's own destiny v. kendi kaderini tayin etmek
hold in contempt v. hor görmek
killed in the confusion v. kim vurduya gitmek
set forth one's final opinion in scathing terms v. rest çekmek
be in labor v. doğurmakta olmak
get in touch with v. bağlantı kurmak
deal in something v. ticareti yapmak
confine in a cage v. kafese kapatmak
put in pledge v. rehine koymak
count in v. katmak
clue somebody in v. ipucu vermek
put in v. limana girmek
drive in v. içeri sokmak
argue somebody in doing something v. razı etmek