put in - Türkisch Englisch Wörterbuch

put in

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "put in" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 53 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
put in v. yerleştirmek
The dentist put in a temporary filling.
Diş hekimi geçici dolgu yerleştirdi.

More Sentences
put in v. harcamak (bir iş için zaman)
I know you put in so much effort.
Çok çaba harcadığını biliyorum.

More Sentences
put in v. sunmak
I put in my report a list of rights that should be included in any UN convention.
Raporumda herhangi bir BM sözleşmesinde yer alması gereken hakların bir listesini sundum.

More Sentences
put in v. eklemek
Especially if you put in a new song for me.
Özellikle de benim için yeni bir şarkı eklersen.

More Sentences
put in v. takmak
However, you may need to put in batteries first.
Ancak, önce pilleri takmanız gerekebilir.

More Sentences
put in v. atmak
The things that I put in the trash can aren't useful anymore.
Çöpe attıklarım artık işe yaramayacak şeyler.

More Sentences
put in v. ilave etmek
put in v. katmak
put in v. araya girmek
put in v. içeri sokmak
put in v. arzetmek
put in v. sokulmak
put in v. başvurmak
put in v. limana girmek
put in v. içeri koymak
put in v. sokmak
put in v. geçirmek (zaman)
put in v. olay çıkarmak
put in v. gelmek (istasyona)
put in v. uğramak
put in v. diye eklemek
put in v. takılmak
put in v. (gemi) limana girmek
put in v. içine sokmak
Phrasals
put in v. resmen ilan etmek
put in v. resmi dilekçe vermek
put in v. karşı çıkmak
put in v. tedarik etmek
put in v. (belirli süreyi) bir işe adamak
put in v. toprağa dikmek
put in v. toprağa ekmek
put in v. bir yere girmek
put in v. başvuru yapmak
put in v. ricada bulunmak
put in v. müracaat etmek
put in v. araya girmek
put in v. burnunu sokmak
put in v. döşemek
put in v. monte etmek
put in v. kurmak
put in v. lafa karışmak
put in v. maydanoz olmak
put in v. lafı kesmek
put in v. söze karışmak
put in v. sözü kesmek
put in v. salça olmak
put in v. tesis etmek
put in v. tartışmada araya girmek
put in v. zaman ayırmak
put in v. zaman harcamak
put in v. zulada saklamak
Trade/Economic
put in v. (gemi) limana girmek
Marine
put in v. limana girmek

Bedeutungen, die der Begriff "put in" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
put in order v. sıraya koymak
put in order v. düzenlemek
General
put in order v. düzene sokmak
It must be clear to us, however, that there is still a range of things in this process that need to be put in order.
Bununla birlikte, bu süreçte hala düzene sokulması gereken bir dizi şey olduğu da bizim için açık olmalıdır.

More Sentences
put in order v. düzene koymak
The Commission believes it is time to put in order the instruments at our disposal.
Komisyon, elimizdeki araçları bir düzene koymanın zamanının geldiğine inanmaktadır.

More Sentences
put in prison v. hapsetmek
He was put in prison.
O hapseneye atıldı.

More Sentences
put in place v. devreye sokmak
Strong, national and Community incentives must therefore be put in place.
Bu nedenle güçlü, ulusal ve Topluluk teşvikleri devreye sokulmalıdır.

More Sentences
put in a coffin n. tabuta koymak
put in a coffin n. tabuta yerleştirmek
ability to put ourselves imaginatively in another’s place n. empati kurabilme yeteneği
ability to put ourselves imaginatively in another’s place n. hayal gücüne dayanarak kendimizi başkasının yerine koyabilme yeteneği
put in for v. başvurmak
put in a word v. araya girmek
put in an appearance v. çok kısa bir süre kalmak
put somebody in for v. aday göstermek
put in prison v. hapse atmak
put one's foot in it v. akım derken bokum demek
put in a claim for v. hak iddia etmek
put someone in the picture v. durumu anlatmak
put in an appearance v. katılmak
put oneself in for v. talip olmak
put one’s foot in one’s mouth v. pot kırmak
put stitches in v. dikmek
put faith in v. inancı olmak
put a jerk in it v. acele etmek
put one's head in the lion's mouth v. kellesini koltuğuna almak
put in pledge v. rehin vermek
put in an appearance v. kısa bir süre kalıp gitmek
be put in baskets v. sepetlenmek
put in order v. hale yola koymak
put in motion v. devindirmek
put something in order v. düzen vermek
put someone in a flutter v. birini heyecana düşürmek
put one's two cents in v. fikrini söylemek
put in a flurry v. telaşlandırmak
put in pledge v. rehine koymak
put in a bonded warehouse v. antrepoya koymak
put in an appearance v. yer almak
put somebody in jail v. içeri atmak
put in a good word for someone v. biri için iyi şeyler söylemek
put somebody in mind of v. kafasına sokmak
put one´s foot in it v. baltayı taşa vurmak
put one's foot in one's mouth v. pot kırmak
put in for v. başvuruda bulunmak
put in order v. adam etmek
put one's trust in v. itimat etmek
be put in order v. düzelmek
put faith in v. inanmak
put in the picture v. durumu anlatmak
put oneself in another's place v. kendini başkasının yerine koymak
put in force v. yerine getirmek
put in an appearance v. görünmek
put in order v. tanzim etmek
put in a plaster cast v. alçıya koymak
put in an appearance v. uğramak
put in somebody as intermediary v. araya koymak
put in a word v. sözünü kesmek
put foot in mouth v. patavatsızlık yapmak
put in the dock v. suçlamak
put something in order v. nizama sokmak
put in an appearance v. boy göstermek
put one's foot in one's mouth v. gaf yapmak
put in order v. sıralamak
put a stake in the ground v. ilk adımı atmak
put a spoke in somebody's wheel v. engel olmak
put in barrels v. fıçılamak
put one's head in the lion's mouth v. tehlikeye atılmak
put somebody in mind of v. hatırlatmak
put down in v. inmek (uçak)
put one's foot in it v. pot kırmak
put somebody in his place v. haddini bildirmek
put faith in v. güvenmek
put one's trust in v. güvenmek
put something in storage v. bir şeyi depoya koymak
put in order v. düzeltmek
put in time on v. bir iş için belirli bir zaman harcamak
put in parantheses v. parantez içine almak
put in the lottery v. piyangoya koymak
put in train v. sıraya dizmek
put in order v. çekidüzen vermek
put something in someone's mind v. bir şeyi birinin aklına koymak
be put in v. sokulmak
put in quarantine v. karantinaya almak
put a stake in the ground v. ilk çiviyi çakmak
put in jeopardy v. riske atmak
put in jeopardy v. tehlikeye atmak
put one's life in danger v. hayatını tehlikeye sokmak
put one's life in danger v. hayatını tehlikeye atmak
put in a good word (for someone) v. biri hakkında olumlu şeyler söylemek
put one's back in it v. canını dişine takmak
put one's heart and soul in doing something v. canla başla çalışmak
put all of one's efforts in a job v. canla başla çalışmak
put someone in one's place v. haddini bildirmek
put one's life and affairs in order (again) v. kendini toparlamak
put one's life and affairs in order (again) v. kendini toplamak
put in a secret place v. zulaya atmak
put in a secret place v. zula etmek
be put in chains v. zincir vurulmak
put (someone) in a dangerous position v. ateşe atmak
put fear in someone's heart v. birinin kalbine korku salmak
put fear in hearts v. yüreklere korku salmak
put fear in someone's heart v. birinin yüreğine korku salmak
put in a file v. dosyalama yapmak
put (something) away in a file or its folder v. dosyaya kaldırmak
put (something) in order v. düzenlemede bulunmak
put (something) in order v. düzen altına almak
put in order v. düzenleme getirmek
put (something) in order v. düzene oturtmak
put in an order v. sipariş vermek
put half the money in the bank v. paranın yarısını bankaya yatırmak
put (someone/something) in quarantine v. karantinaya almak
put (someone/something) in quarantine v. karantina altına almak
put in earring v. küpe takmak
put in performance v. performans izlemek
put in performance v. performans ortaya koymak
put in performance v. performans sergilemek
put in sugar v. şeker atmak
put in sugar v. şeker koymak
put something in writing v. yazılı hale getirmek
put in a tender v. ihale yapmak
put in an outstanding performance v. üstün performans göstermek
put in the ground v. toprağa gömmek
put in an excellent performance v. iyi performans çıkarmak
be put in prison v. hapse girmek
be put in prison v. hapse atılmak
put in a nutshell v. özetle söylemek
put one's thumbprint on (a document) (in lieu of a signature) v. parmak basmak
put someone in one's pocket v. parmağında oynatmak
put something in layman’s terms v. birşeyi sıradan bir insanın anlayacağı şekilde anlatmak
put someone in a tight spot v. zor durumda bırakmak
put in action v. harekete geçirmek
put in for v. adaylığını koymak
put in order v. sıraya sokmak
be put in touch with someone v. birilerine yönlendirilmek
be put in an awkward position v. zor duruma düşürülmek
be put in touch with someone v. birisine yönlendirilmek
be put in an awkward position v. zor durumda bırakılmak
put in jeopardy v. tehlikeye sokmak
put in a difficult position v. zor duruma sokmak
put in prison v. hapse göndermek
put in prison v. cezaevine göndermek
put in process v. işleme koymak
put a question mark in the minds v. kafalarda soru işareti yaratmak
put in prison v. tutuklamak
put in default v. mütemerrit kılmak
put in circulation v. tedavüle koymak
put in pledge v. rehin koymak
put in perspective v. perspektife yerleştirmek
put complaint in writing v. yazılı şikayette bulunmak
put complaint in writing v. şikayeti yazılı yapmak
put money in one's pocket v. cebine para koymak (harçlık vb.)
put someone in a situation v. birisini bir duruma düşürmek
put someone in prison v. birini hapse atmak
be put in charge of a newly-formed investigative unit v. yeni kurulmuş bir araştırma biriminin başına getirilmek
put the bags in the car v. çantaları arabaya koymak
put a camera in someone's bedroom v. birinin yatak odasına kamera yerleştirmek
keep/leave/put someone out in the cold v. birini soğukta dışarıda bekletmek/tutmak/bırakmak
put a cigarette in one's mouth v. ağzına bir sigara koymak
put a question mark in the minds v. kafalarda soru işareti bırakmak
put in effort v. çabada bulunmak
put in effort v. çaba göstermek
put someone in handcuffs v. kelepçelemek
put in overtime v. fazla mesai yapmak
put something in one's drink v. birinin içkisine bir şey koymak
put one's hand in one's pocket v. elini cebine koymak
put one's hand in one's pocket v. elini cebine sokmak
put something in quotes v. tırnak içine almak
put something in quotes v. tırnak içinde vermek
put in an order v. sıraya koymak
put the dishes in the dishwasher v. bulaşıkları makineye yerleştirmek
put someone in a different place v. birini farklı bir yere koymak
put in a bowl v. bir kaseye koymak
put stitches in v. dikiş atmak
put one's trust in v. güven duymak
put faith in v. güven duymak
put something in the same equation v. aynı kefeye koymak
put something in the same equation v. aynı kefede değerlendirmek
put a tracker in one's car v. birinin arabasına takip cihazı yerleştirmek
put in the oven v. fırına koymak
put it in the center v. merkeze koymak
put flowers in front of ataturk's statue v. atatürk heykelinin önüne çiçek koymak
put in a plaster cast v. alçıya almak
put someone in chains v. birini zincire vurmak
put in cage v. kafese koymak
put in possession v. mülki yatırım yapmak
put in an appearance v. şöyle bir görünüvermek
put in possession v. sağlamak
put in possession v. söylemek
put in parentheses v. parantez içine almak
put in a nutshell adv. kısaca belirterek
Phrasals
put something in (to) print v. (yayınlamak amacıyla) basmak
put something in (to) print v. baskıya vermek
put in for v. (kuş) saklanmak
get/put something in perspective v. bazı şeyler anlamlı gelmek
get/put something in perspective v. bazı şeylere anlam kazandırabilmek/anlamlandırabilmek
get/put something in perspective v. bazı şeyleri önemli olarak algılamak
put in at (some place) v. (bir yere) demirlemek
put in at (some place) v. (bir yere) yanaşmak
put (something) in with (someone or something) v. (bir şeyi birine/bir şeye) bildirmek
put (something) in with (someone or something) v. (bir şeyi birine/bir şeye) teslim etmek
put (something) in with (someone or something) v. (bir şeyi birine/bir şeye) vermek
put (something) in with (someone or something) v. (bir şeyi birine/bir şeye) sunmak
put (something) in with (someone or something) v. (bir şeyi birine/bir şeye) ibraz etmek
put (some time) in on (something) v. (bir şeye belli bir zaman) vermek
put (some time) in on (something) v. (bir şeye belli bir zaman) ayırmak
put (some time) in on (something) v. (bir şeye belli bir zaman) harcamak
put (someone or something) in front of (someone or something) v. (birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) üstün tutmak
put (someone or something) in front of (someone or something) v. (birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) önüne yerleştirmek
put in for (something) v. (bir şeye) başvurmak
put in for (something) v. (bir şeye) adaylığını koymak
put in (some time) on (something) v. (bir şeye belli bir zamanını) vermek
put (someone or something) in front of (someone or something) v. (birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) önce getirmek
put in (some time) on (something) v. (bir şeye belli bir zaman) ayırmak
put in for (something) v. (bir şey) için başvuruda bulunmak
put (someone or something) in front of (someone or something) v. (birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) üstünde tutmak
put (someone or something) in front of (someone or something) v. (birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) öncesinde olacak şekilde ayarlamak
put (someone or something) in front of (someone or something) v. (birine/bir şeye birinden/bir şeyden) daha fazla değer/önem vermek
put in (some time) on (something) v. (bir şeye belli bir zaman) harcamak
put (someone or something) in front of (someone or something) v. (birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) önüne koymak
Phrases
put it in a nutshell expr. uzun lafın kısası
put it in a nutshell expr. lafı fazla uzatmayalım
put it in a nutshell expr. uzun sözün kısası
put the dialogue in the correct order expr. diyalogdaki cümleleri/ifadeleri doğru sıraya koyunuz
to put it all in simple terms expr. basitçe söylemek gerekirse
Proverb
you cannot put new wine in old bottles eski köye yeni adet olmaz
put your trust in god and keep your powder dry eşeğini önce sağlam kazığa bağla sonra tanrı'ya emanet et
you can't put new wine in an old wineskin eski köye yeni adet getiremezsin
you can't put new wine in old wineskins eski köye yeni adet getiremezsin
you can't put new wine in an old wineskin eski köye yeni adet olmaz
you can't put new wine in old wineskins eski köye yeni adet olmaz
if you keep your mouth shut, you won't put your foot in it çeneni kapalı tutarsan pot kırmazsın
if you keep your mouth shut, you won't put your foot in it çeneni kapalı tutarsan ağzından bir şey kaçırmazsın
don't put new wine in old bottles eski köye yeni adet getirme
put your faith in god, but keep your powder dry eşeğini önce sağlam kazığa bağla sonra tanrı'ya emanet et
put your faith in god, and keep your powder dry eşeğini önce sağlam kazığa bağla sonra tanrı'ya emanet et
put your trust in god, but keep your powder dry eşeğini önce sağlam kazığa bağla sonra tanrı'ya emanet et
you can't put new wine in an old bottle eski köye yeni adet olmaz
Colloquial
put someone in charge v. birini görevlendirmek
put in a bind v. çıkmaza sokmak
put in the way of v. birinin yoluna çıkarmak
put in one's way v. birinin önüne çıkarmak/koymak
put in one's way v. birinin yoluna çıkarmak
put in the way of v. birinin önüne çıkarmak/koymak
put (one) in power v. (birini) yönetime/iktidara getirmek
put that in your pipe and smoke it expr. ister inan ister inanma
put that in your pipe and smoke it expr. üzerinde düşün ve kabul edersen et
in the name of the law put your hands in the air expr. kanun namına ellerini kaldır
put yourself in other people's shoes expr. kendini diğer insanların yerine koy
put yourself in his position expr. kendini onun yerine koy
put it in your wallet expr. cüzdanına koy
put it in your bag expr. çantana koy
put it in your bag expr. koy çantana
put a sock in it! expr. kes sesini!
put a sock in it! expr. kapat çeneni!
put a sock in it! expr. sus!
Idioms
put oneself in someone's place v. empati kurmak
put a flea in someone's ear v. ihtar etmek
put oneself in someone's place v. kendini başkasının yerine koymak
put a flea in someone's ear v. kulağını bükmek
put one's head in the lion's mouth v. kellesini koltuğuna almak
put someone in one's place v. birine ağzının payını vermek
put someone in the shade v. birini gölgede bırakmak
put the boot in v. yerdeki bir kimseyi tekmelemek
put all one's eggs in one basket v. sermayeyi kediye yüklemek
put the roses in someone's cheeks v. yanaklarına renk getirmek
put the boot in v. üstüne varmak
put the boot in v. haksız muamele etmek
put one's foot in one's mouth v. pot kırmak
put the roses in cheeks v. yanaklarına renk getirmek
put one's oar in v. burnunu sokmak
put one's foot in it v. pot kırmak
put one's foot in one's mouth v. çam devirmek
put a spoke in someone's wheel v. tekerine çomak sokmak
put someone in one's black books v. birini kara listeye almak
put in the shade v. gölgede bırakmak
put the boot in v. tekmeyi patlatmak
put one's head in the lion's mouth v. kelleyi koltuğa almak
put one's head in the lion's mouth v. kelle koltukta
put someone in the shade v. gölgede bırakmak
put a spoke in someone's wheel v. çanına ot tıkamak
put all one's eggs in one basket v. varını yoğunu tehlikeye atmak
put one's hand in one's pocket v. elini cebine atmak
put your hand in your pocket v. hayır kurumuna vb bağışta bulunmak
put one's hand in one's pocket v. cüzdanına davranmak
put one's head in the lion's mouth v. kendisini aslanın ağzına atmak
put one's head in the lion's mouth v. kendini tehlikeye atmak
put one's head in the lion's mouth v. kendini ateşe atmak
put a spanner in the works v. işleri baltalamak
put one's house in order v. işlerini kontrol altına almak
put a spanner in the works v. işleri kösteklemek
put one's house in order v. işleri hal yoluna koymak
put one's house in order v. işlerini yoluna koymak
put one's house in order v. işlerini düzenlemek
put in a good word for v. (birisi hakkında) iyi konuşmak
put in a good word for v. birisini destekler nitelikte konuşmak
put a spanner in the works v. işlerin içine etmek
put in the picture v. olup biteni anlatmak
put in a nutshell v. özetlemek
put a spoke in someone's wheel v. birinin işini zora sokmak
put a good word in for someone v. biri hakkında iyi konuşmak
put a spanner in the works v. işleri mahvetmek
put in the picture v. en son haberleri anlatmak
put a good word in for someone v. birinin lehine konuşmak
put in a nutshell v. kısaca anlatmak
put a good word in for someone v. birinin iyiliğine konuşmak
put in the picture v. son gelişmeleri aktarmak
put a good word in for someone v. birine destek olmak
put in the picture v. olup biteni açıklamak
put a good word in for someone v. arka çıkmak
hardly put one foot in front of the other v. adım atacak hali olmamak
barely put one foot in front of the other v. adım atacak hali olmamak
put your two cents worth in v. hariçten gazel okumak
put your two cents worth in v. her lafa atlamak
put a crimp in v. köstek olmak
put your two cents worth in v. her söze karışmak
put your two cents worth in v. sorulmadan fikir beyan etmek
put your two cents worth in v. her lafa karışmak
put in one's oar v. her işe maydanoz olmak
put in mind v. anımsatmak
put in one's oar v. burnunu sokmak
put in mind v. hatırlatmak
put in one's oar v. hariçten gazel okumak
put something in the back of one's mind v. bir şeyi aklının bir köşesine yazmak
put everyone in the same pot v. hepsini aynı kefeye koymak
put a bug in someone's ear v. birisinin kafasına bir fikir sokmak
put one's own house in order v. sorunlarını çözmek
put one's own house in order v. sorunlarını kendi başına çözmek
put lead in your pencil v. cinsel gücünü arttırmak
put a bug in someone's ear v. kulağına kar suyu kaçırmak
put your foot in your mouth v. utancından yerin dibine girmek
put something down in black and white v. yazılı hale getirmek
put something down in black and white v. yazıya dökmek
put someone in the picture v. birisine gerekli bilgiyi vermek
put in a hard day at work v. işinde çok çalışmak
put in a hard day's work v. işinde çok çalışmak
put in an appearance (at something) v. şöyle bir görünmek
put in an appearance (at something) v. kısa süreliğine uğramak
put someone in an awkward position v. müşkül duruma sokmak
put someone in an awkward position v. zor durumda bırakmak
put someone in an awkward position v. müşkül durumda bırakmak
put someone in an awkward position v. zor duruma sokmak
put all one's eggs in one basket v. varını yoğunu riske atmak
put a bee in someone's bonnet (about something) v. yol göstermek
put a bee in someone's bonnet (about something) v. fikir vermek
put a bee in someone's bonnet (about something) v. birinin aklına bir şeyi sokmak
put the fear of god in somebody v. birisinin ödünü koparmak
put a bee in someone's bonnet about something v. aklına sokmak
put a bee in someone's bonnet about something v. (bir şey hakkında) birisine bir fikir vermek
put the genie back in the bottle v. sorunun üstesinden gelmek
put a spanner in the works v. taş koymak
put a spanner in the works v. içine etmek
put a spanner in the works v. işi bozmak
put a spanner in the works v. çarkına etmek
put a spanner in the works v. pişmiş aşa su katmak
put a spanner in the works v. engellemek
put a spanner in the works v. tekere çomak sokmak
put a spanner in the works v. mani olmak
put the roses in somebody's cheeks v. yanaklarına renk getirmek
put fannies in the seats v. (bir gösteriyi) hıncahınç doldurmak
put in one's two cents v. fikrini söylemek
put something in layaway v. (kaparo) ödeyip ürünü ayırtmak
put something in layaway v. (parasının bir kısımını ödeyerek) ürünü ayırtmak
put something in will-call v. (parasının bir kısımını ödeyerek) ürünü ayırtmak
put something in will-call v. (kaparo) ödeyip ürünü ayırtmak
put yourself in somebody's shoes v. kendini başkasının yerine koymak
put a dent in something (us) v. etki etmek
put in a hard day's work v. iş yerinde yoğun bir gün geçirmek
put in a hard day at work v. iş yerinde yoğun bir gün geçirmek
put a dent in something (us) v. gedik açmak
put the spring back in one's step v. yeniden iyi hissetmek
put the spring back in one's step v. toparlanmak
put one's foot in it v. gaf yapmak
put one's foot in it v. çam devirmek
put one foot in front of the other v. zar zor adım atmak
put one foot in front of the other v. işleri dikkatlice ve sırasıyla yapmak/kitabına göre yapmak
put one foot in front of the other v. zorla adım atmak
put the plug in the jug v. içkiyi bırakmak
put something in someone's head v. birinin aklına bir şeyler sokmak
put somebody in a hole v. birini sıkıntıya sokmak
put someone in the hole v. birini borca sokmak
put somebody in a hole v. birini zor/güç bir duruma sokmak
put a dent in one's car v. birinin arabasını çizmek
put lead in one's pencil v. cinsel gücünü arttırmak
put something in the back of someone's mind v. aklının bir köşesine yazmak
put something in the back of someone's mind v. aklının köşesine yerleştirmek
put someone or something in jeopardy v. riske sokmak
put someone or something in jeopardy v. riske atmak
put someone or something in jeopardy v. tehlikeye atmak
put someone or something in jeopardy v. tehlikeye sokmak
put the knife in v. yerin dibine batırmak
put the knife in v. aşağılamak
put something in a limbo v. beklemeye/askıya almak
put trust in the wrong person v. yanlış kişiye güvenmek/bel bağlamak
put/set something in motion v. harekete geçirmek
put something in mothballs v. (sonradan kullanmak üzere) bir şeyi kenara kaldırmak
put one's nose in (where it's not wanted) v. (birinin işine) burnunu sokmak
put something in a nutshell v. kısaca anlatmak
put something in a nutshell v. kısaca belirtmek/açıklamak
put one's oar in v. bir işe salça/maydanoz olmak
put one's two cents' worth in v. bir işe salça/maydanoz olmak
put one's two cents' worth in v. burnunu sokmak
put one's two cents' worth in v. hariçten gazel okumak
put temptation in somebody's way v. (bir şeyler yaparak) birinin aklını çelmek/cezbetmek/kandırmak
put one's own house in order v. sorunlarını kendi kendine çözmek
put one's own house in order v. kendi sorunlarını kendi çözmek
put something in order v. düzenli tutmak
put in your two penn'orth v. konuşmaya dalmak
put in your two penn'orth v. (sorulmadan) görüşünü açıklamak
put in/stick in your two penn'orth v. konuşmaya dalmak
put in/stick in your two penn'orth v. (konuşmaya/konuya) maydanoz olmak
put in/stick in your two penn'orth v. (sorulmadan) görüşünü açıklamak
put in your two penn'orth v. (konuşmaya/konuya) maydanoz olmak
put something in apple-pie order v. bir şeyi iyice derleyip toplamak (toparlamak)
put something in apple-pie order v. düzgün ve tertipli bir şekilde/muntazaman yerleştirmek
put someone in the picture v. birini durumdan haberdar etmek
put a plug in for someone v. birinden olumlu bahsetmek
put a plug in for someone v. birinden övgüyle bahsederek ilgiyi onun üzerinde toplamak
put a plug in for someone v. birinin reklamını yapmak
put someone in an awkward position v. müşkül duruma düşürmek
put someone in v. yönetime/iktidara getirmek
put a monkey wrench in the works (usa) v. işlere köstek olmak
put a spanner in the works (brit) v. işlere köstek olmak
put a wrench in the works (usa) v. işlere köstek olmak
put a spoke in somebody's wheel v. köstek olmak
put in a good word for somebody with someone v. biri hakkında başka birine olumlu referans vermek
put someone in mind of something v. birine bir şeyi anımsatmak
put something in mothballs v. naftalinleyip kaldırmak
put oneself in someone else's place v. kendini bir başkasının yerine koymak
put oneself in someone else's shoes v. kendini bir başkasının yerine koymak
put something in service v. bir şeyi hizmete sunmak
put something in service v. bir şeyi kullanıma sunmak
put someone in touch with someone v. biriyle temasa geçirmek
put something in the way of someone v. birinin önünü bir şey ile tıkamak
put someone in touch with someone v. biriyle temas kurmasını sağlamak
put one foot in front of the other v. (hata yapmamak adına) adımlarını dikkatli atmak
put the boot in v. tuz biber olmak/ekmek
put words in someone's mouth v. birine söylemediği sözleri atfetmek
put yourself in somebody's place v. kendini başkasının yerine koymak
put something in the open v. bir şeyi dışarı koymak
not put (a lot) of stock in something v. dikkate almamak
not put (a lot) of stock in something v. önemsememek
put in the hard yards v. çok çalışmak
put someone in a straitjacket v. birinin özgürlüğünü kısıtlamak
put my foot in v. pot kırmak
put your foot in it [uk] v. pot kırmak
put your foot in your mouth (american) v. pot kırmak
put your foot in it [uk] v. çam devirmek
put your foot in your mouth (american) v. çam devirmek
put in a good word for someone v. (bir iş için) birine kefil olmak
put one's head in a noose v. kendini tehlikeli bir duruma sokmak
put one's head in a noose v. kendi sonunu hazırlamak
put a bug in someone's ear v. birine bir tavsiyede bulunmak
put a bug in someone's ear v. birine ipucu vermek
put a bug in someone's ear v. birine tavsiye vermek
put one's finger in the air v. başkalarının yolundan gitmek
put a stopper in v. durdurmak
put (one's) finger in the dyke v. önlem almak
put (one's) finger in the dyke v. (az da olsa) soruna müdahale etmek
put a crimp in v. umudunu kırmak
put a crimp in v. cesaretini kırmak
put stock in v. birine/bir şeye inanmak/güvenmek
put all your eggs in one basket v. tek bir şeye bel bağlamak
put a spoke in one's wheel v. tekerine çomak sokmak
put a rod in pickle v. cezayı önceden hazırlamak
put a spoke in one's wheel v. birinin işini zora sokmak
put in your twopenn'orth v. naçizane görüşünü/fikrini belirtmek
put in your twopenn'orth v. naçizane görüşünü/fikrini söylemek
have/put skin in the game [us] v. bir şeyin, projenin, etkinliğin başarısında/başarısızlığında katkısı olmak
have/put skin in the game [us] v. pay sahibi olmak
have/put skin in the game [us] v. bir şeyin, projenin, etkinliğin başarısında/başarısızlığında payı olmak
put it in their back yard v. (o fabrikayı vs.) kendi bahçelerine kursunlar
put it in their back yard v. (maden ocaklarını vs.) kendi yaşadıkları yere yapsınlar
put it in their back yard v. (zehirli maddeleri vs.) kendi bahçelerine koysunlar
put (someone) in harm's way v. (birini) tehlikeye atmak
put in the hard yards [australia] v. canını dişine takmak
put (one's) name in the hat v. bir seçmeye katılmak için (kendinin/birinin) ismini yazdırmak
put one's hat in the ring v. seçimlere adaylığını koymak
put one's hat in the ring v. adaylığını koymak
put (one's) name in the hat v. seçmelere (kendinin/birinin) ismini yazdırmak
put (one's) name in the hat v. yarışmaya, başvuru havuzuna, seçimlere katılmak için (kendinin/birinin) ismini yazdırmak
put (one's) name in the hat v. seçmelere isim yazdırmak
put (one's) name in the hat v. yarışmaya, başvuru havuzuna, seçimlere katılmak için isim yazdırmak
put one's hat in the ring v. aday olmak
put one's hat in the ring v. aday olmak
put one's hat in the ring v. yarışmaya girmek
put one's hat in the ring v. bir yarışmaya yarışmacı olarak katılmak
put one's hat in the ring v. seçimlere adaylığını koymak
put one's hat in the ring v. adaylığını koymak
put one's hat in the ring v. yarışmaya girmek
put one's hat in the ring v. adaylığını ilan etmek
put (something) in (one's) head v. (birinin) aklına (bir şey) sokmak
put (something) in (one's) head v. (birinin bir şey) düşünmesini sağlamak
put (one's) head in the wolf's mouth v. kelle koltukta olmak
put something in someone's head v. birine kendi kendine düşünemeyeceği fikirler vermek
put (one's) head in the wolf's mouth v. tehlikeye atılmak
put (something) in (one's) head v. (birinin) aklına bir fikir sokmak
put (one's) head in the wolf's mouth v. kendini ateşe atmak
put (one's) head in the wolf's mouth v. kellesini koltuğuna almak
put (one's) head in the wolf's mouth v. kendini tehlikeye atmak
put a bee in (one's) bonnet v. (birinin) kafasını/aklını kurcalamak
put in your two pennyworth v. görüşünü/fikrini paylaşmak