yerinde

Bedeutungen von dem Begriff "yerinde" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 90 Ergebniss(e)

	Kategorie	Türkisch	Englisch
General
1	General	yerinde	sound adj.
It is a sound proposal to critically analyse the EU programmes in this respect and to look for other options. Bu bağlamda AB programlarını eleştirel bir şekilde analiz etmek ve başka seçenekler aramak yerinde bir öneridir. More Sentences
2	General	yerinde	appropriate adj.
I am quoting Dante, and, much as it pains me, I feel that the quotation is appropriate. Dante'den alıntı yapıyorum ve her ne kadar bana acı verse de bu alıntının yerinde olduğunu düşünüyorum. More Sentences
3	General	yerinde	apposite adj.
I think that remark was rather apposite. Bu yorumun oldukça yerinde olduğunu düşünüyorum. More Sentences
4	General	yerinde	well adj.
Parliament would be well advised to take on board most of these conclusions. Parlamento'nun bu sonuçların çoğunu dikkate alması yerinde olacaktır. More Sentences
5	General	yerinde	timely adj.
The Busk and Attwooll reports and the Commission documents they deal with are most timely and extremely useful. Busk ve Attwooll'un raporları ve ele aldıkları Komisyon belgeleri çok yerinde ve son derece faydalı. More Sentences
6	General	yerinde	expedient adj.
The math teacher's playful attitude to the class was expedient. Matematik öğretmeninin sınıftaki şakacı tavrı oldukça yerindeydi. More Sentences
7	General	yerinde	pertinent adj.
The rapporteur's observations on the Stability and Growth Pact are, therefore, pertinent. Raportörün İstikrar ve Büyüme Paktı'na ilişkin gözlemleri bu nedenle yerindedir. More Sentences
8	General	yerinde	rightful adj.
Branded oval clocks have retained their rightful place between the central ventilation deflectors. Markalı oval saatler, merkezi havalandırma deflektörleri arasındaki haklı yerlerini korudular. More Sentences
9	General	yerinde	correct adj.
It is correct to say that psychological readiness is important in this therapy. Bu terapide psikolojik hazırlığın önemli olduğunu söylemek yerinde olur. More Sentences
10	General	yerinde	good adj.
Today, I have a good appetite. Bugün iştahım yerinde. More Sentences
11	General	yerinde	relevant adj.
I think that this is a very relevant and courageous move and I welcome it. Bunun çok yerinde ve cesur bir hareket olduğunu düşünüyorum ve bunu memnuniyetle karşılıyorum. More Sentences
12	General	yerinde	becoming adj.
She welcomed us with becoming hospitality. Bizi yerinde bir misafirperverlikle karşıladı. More Sentences
13	General	yerinde	apt adj.
His talk was apt for the situation. Konuşması yerinde olmuştu. More Sentences
14	General	yerinde	in adj.
She's in a good mood. Kızın keyfi yerinde. More Sentences
15	General	yerinde	opportune adj.
The declaration of war was not opportune at all. Savaş ilanı hiç de yerinde değildi. More Sentences
16	General	yerinde	on-site adj.
As you know, on-site payments can be made up to 31 December this year, in accordance with the regulations. Bildiğiniz üzere yerinde ödemeler yönetmelikler uyarınca bu yıl 31 Aralık tarihine kadar yapılabilmektedir. More Sentences
17	General	yerinde	taut adj.
The producer is known for his direct, taunt movies. Yapımcı, dolaysız ve yerinde filmleriyle ünlüydü. More Sentences
18	General	yerinde	home adj.
His remark hit home. Sözleri çok yerindeydi. More Sentences
19	General	yerinde	in place adv.
But this is not in place. Ancak bu yerinde değil. More Sentences
20	General	yerinde	on the spot adv.
They were on the spot themselves. Kendileri de olay yerindeydiler. More Sentences
21	General	yerinde	in situ adv.
Embassies of EU Member States could play a more supervisory role in situ. AB Üye Devletlerinin büyükelçilikleri yerinde daha denetleyici bir rol oynayabilir. More Sentences
Trade/Economic
22	Trade/Economic	yerinde	proper adj.
We want to know, though, what is done with the money that is granted to them, which is only right and proper. Yine de onlara verilen parayla ne yapıldığını bilmek istiyoruz, ki bu doğru ve yerinde bir harekettir. More Sentences
Technical
23	Technical	yerinde	timely adv.
Thank you, Ms Kauppi, for this extremely interesting and timely question. Bu son derece ilginç ve yerinde soru için teşekkür ederim, Bayan Kauppi. More Sentences
24	Technical	yerinde	in position expr.
Releasing the buttons stops movement and holds the Golight in position. Düğmelerin bırakılması hareketi durdurur ve Golight'ı yerinde tutar. More Sentences
Psychology
25	Psychology	yerinde	in situ adv.
Testing can take place in testing centres throughout the country or in situ at parties or concerts. Testler ülke genelindeki test merkezlerinde ya da partilerde veya konserlerde yerinde gerçekleştirilebilir. More Sentences
Food Engineering
26	Food Engineering	yerinde	in situ adv.
Some of you witnessed the progress of the negotiations in situ. Bazılarınız müzakerelerin ilerleyişine yerinde tanıklık etti. More Sentences
General
27	General	yerinde	conformable adj.
28	General	yerinde	fitted adj.
29	General	yerinde	congruous adj.
30	General	yerinde	pursuant adj.
31	General	yerinde	snappy adj.
32	General	yerinde	valid adj.
33	General	yerinde	befitting adj.
34	General	yerinde	condign adj.
35	General	yerinde	happy adj.
36	General	yerinde	suitable adj.
37	General	yerinde	in point adj.
38	General	yerinde	answerable adj.
39	General	yerinde	congruent adj.
40	General	yerinde	pointed adj.
41	General	yerinde	fitting adj.
42	General	yerinde	apropos adj.
43	General	yerinde	calculated adj.
44	General	yerinde	onsite adj.
45	General	yerinde	pat adj.
46	General	yerinde	legitimate adj.
47	General	yerinde	fit adj.
48	General	yerinde	felicitous adj.
49	General	yerinde	applicable adj.
50	General	yerinde	grandiloquent adj.
51	General	yerinde	presentable adj.
52	General	yerinde	braw adj.
53	General	yerinde	idoneous adj.
54	General	yerinde	taut adj.
55	General	yerinde	taut adj.
56	General	yerinde	nominal adj.
57	General	yerinde	tidy [obsolete] adj.
58	General	yerinde	made-to-order adj.
59	General	yerinde	happy adj.
60	General	yerinde	commode [obsolete] adj.
61	General	yerinde	incident [obsolete] adj.
62	General	yerinde	dueful [obsolete] adj.
63	General	yerinde	feat [dialect] [uk] adj.
64	General	yerinde	pretty adj.
65	General	yerinde	providential adj.
66	General	yerinde	right adj.
67	General	yerinde	instead adv.
68	General	yerinde	to the purpose adv.
69	General	yerinde	just adv.
70	General	yerinde	fitly adv.
71	General	yerinde	on the premises adv.
72	General	yerinde	on site adv.
73	General	yerinde	aptly adv.
74	General	yerinde	jump [obsolete] adv.
75	General	yerinde	meet [obsolete] adv.
76	General	yerinde	meetly adv.
77	General	yerinde	in-situ adv.
78	General	yerinde	pro prep.
79	General	yerinde	in the person of expr.
Colloquial
80	Colloquial	yerinde	juste adj.
81	Colloquial	yerinde	to the purpose expr.
Idioms
82	Idioms	yerinde	dead on target expr.
Trade/Economic
83	Trade/Economic	yerinde	on-premise adj.
84	Trade/Economic	yerinde	on the premises expr.
Technical
85	Technical	yerinde	in-situ adj.
Computer
86	Computer	yerinde	on site expr.
Cinema
87	Cinema	yerinde	on location adv.
Latin
88	Latin	yerinde	in loco adv.
89	Latin	yerinde	loc (loco) abrev.
Archaic
90	Archaic	yerinde	grandiloquous adj.

Bedeutungen, die der Begriff "yerinde" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

	Kategorie	Türkisch	Englisch
Common Usage
1	Common Usage	keyfi yerinde değil	in low spirits adj.
General
2	General	sağlığı yerinde olmak	enjoy good health v.
I've enjoyed good health all my life. Bütün hayatım boyunca sağlığım yerinde oldu. More Sentences
3	General	yerinde duramamak	fidget v.
She was restless, fidgeting and tapping her feet all morning. O sabah huzursuzdu, yerinde duramıyor, ayaklarını yere vuruyordu. More Sentences
4	General	yerinde kalmak	stay in place v.
The stent stays in place to prevent the artery from closing. Stent, arterin kapanmasını önlemek için yerinde kalır. More Sentences
5	General	(yerinde olsa) di/dı	would v.
If I were you, I would tell him immediately. Yerinde olsam hemen ona söylerdim. More Sentences
6	General	yerinde duramamak	bubble v.
The boy was bubbling over with excitement as it was his birthday. Çocuk doğum günü olduğu için heyecandan yerinde duramıyordu. More Sentences
7	General	yerinde değil	out of position adj.
Tom is out of position. Tom yerinde değil. More Sentences
8	General	keyfi yerinde	in good spirits adj.
Tom was in good spirits. Tom'un keyfi yerindeydi. More Sentences
9	General	bilinci yerinde	conscious adj.
She was hurt in the crash but still conscious when the ambulance arrived. Kazada yaralanmıştı ama ambulans geldiğinde bilinci hâlâ yerindeydi. More Sentences
10	General	boyu bosu yerinde	well-built adj.
Do you think Tom is well-built? Tom'un boyu bosu yerinde olduğunu düşünüyor musun? More Sentences
11	General	hali vakti yerinde	well-off adj.
She comes from a well-off family and has never worried about money. Hali vakti yerinde bir ailenin çocuğu olarak hiçbir zaman para derdi olmamış. More Sentences
12	General	akli dengesi yerinde	sane adj.
The judge wasn't sure if the suspect was sane. Yargıç şüphelinin akli dengesinin yerinde olup olmadığından emin değildi. More Sentences
13	General	dünyanın her yerinde	throughout the world adv.
Human dignity is still violated in the most odious ways throughout the world. İnsan onuru dünyanın her yerinde hala en iğrenç şekillerde ihlal edilmektedir. More Sentences
14	General	her yerinde	throughout prep.
After all, throughout Europe, we have ready-made foods from these countries in our freezers. Ne de olsa, Avrupa'nın her yerinde, dondurucularımızda bu ülkelerden gelen hazır gıdalar var. More Sentences
Phrasals
15	Phrasals	(bir iş yerinde, şirkette) çalışmaya devam etmek	remain at (something or some place) v.
He wavered between going home and remaining at work in the office. Eve gitmekle ofiste çalışmaya devam etmek arasında kararsız kaldı. More Sentences
General
16	General	iş yerinde sözsüz iletişim	nonverbal communication in the workplace n.
17	General	yerinde duramama	euphory n.
18	General	yerinde rahat oturamama	fidget n.
19	General	yerinde duramama	euphoria n.
20	General	yerinde cevap	repartee n.
21	General	yerinde duramama	fidgetiness n.
22	General	büyük bir satış yerinde kasa yeri	cash point n.
23	General	yerinde söz	hit n.
24	General	yerinde cevap	comeback n.
25	General	yerinde bir söz	a pertinent remark n.
26	General	zekice ve yerinde cevap	comeback n.
27	General	karıncalanma (vücudun bir yerinde)	tingle n.
28	General	yerinde duramama	restiveness n.
29	General	yerinde duramama	restlessness n.
30	General	yerinde söz	master touch n.
31	General	yerinde cevap	rejoinder n.
32	General	yerinde duramama	fidget n.
33	General	iş yerinde takımlar	teams in the workplace n.
34	General	yerinde söz	grandiloquence n.
35	General	iş yerinde makine	machinery in the workplace n.
36	General	yerinde söz	mot juste n.
37	General	yerinde kullanma	correct usage n.
38	General	yerinde bulunmayan kimse	defaulter n.
39	General	görev yerinde olmama	absenteeism n.
40	General	yerinde duramama	wriggling n.
41	General	yerinde teftiş	site audit n.
42	General	yerinde kararlar	sound decisions n.
43	General	iş yerinde rahat giyim	business casual n.
44	General	yerinde ve doğru karar alma	acumen n.
45	General	yerinde kalmış moloz	eluvium n.
46	General	yerinde duramayan kimse	fidget n.
47	General	yerinde imal	custom-built n.
48	General	yerinde tetkik	on-the-spot investigation n.
49	General	yerinde denetim	on-site inspection n.
50	General	yerinde değerlendirme	in-place evaluation n.
51	General	yerinde özen	proper care n.
52	General	yerinde dikkat	proper care n.
53	General	yerinde adresleme	immediate addressing n.
54	General	yerinde değiştirme	relief in place n.
55	General	yerinde bir müdahale	an appropriate intervention n.
56	General	yerinde bir müdahale	a timely response n.
57	General	yerinde bir müdahale	a timely intervention n.
58	General	yerinde bir soru	good question n.
59	General	yerinde soru	good question n.
60	General	yerinde davranış	proper conduct n.
61	General	yerinde davranış	appropriate behaviour n.
62	General	yerinde çözüm	substantial solution n.
63	General	kaza yerinde durup olanlarını izleyen tipler	gawker n.
64	General	yerinde tetkik	in-situ examination n.
65	General	(olay) yerinde soruşturma	in-situ examination n.
66	General	yerinde koşu	jog in place n.
67	General	yerinde koşu	run in place n.
68	General	yerinde davranış	proper action n.
69	General	yerinde sayma	piaffe n.
70	General	yerinde günlük bakım	on-site daycare n.
71	General	iş yerinde veya iş yerine yakın bir tesiste yapılan bakım	on-site daycare n.
72	General	akli dengesi yerinde	compos mentis n.
73	General	ingilitere'nin pek çok yerinde bilhassa Londra'da çok meşhur bir sandviççi zinciri	Pret A Manger n.
74	General	hali vakti yerinde olan kimse	well-off person n.
75	General	yerinde uygulama	on-site application n.
76	General	iş yerinde gerçekleştirilen aktiviteler	activities at work n.
77	General	park halindeki bir otomobilin yanında, genellikle park yerinde, bir spor etkinliğinden önce gerçekleştirilen piknik	tailgate party n.
78	General	hindistan'ın hemen hemen her yerinde kutlanan bir uçurtma festivali	maghi n.
79	General	hindistan'ın hemen hemen her yerinde kutlanan bir uçurtma festivali	makarsakranti n.
80	General	yerinde sığınak	shelter in place n.
81	General	yerinde erişim	outreach program n.
82	General	bir şeyi yerinde sabit tutan parça	keep n.
83	General	akli dengesi yerinde olmama	unhingement n.
84	General	yerinde duramama	unrestfulness n.
85	General	hali vakti yerinde aileler	affluent families n.
86	General	yerinde duramama	zappiness n.
87	General	yerinde duramama	larkinism n.
88	General	yerinde duramayan kimse	wiggler n.
89	General	yerinde duramayan kimse	squirmer n.
90	General	yerinde duramayan kimse	wriggler n.
91	General	yerinde cevap	metaphrase n.
92	General	hali vakti yerinde olan emekli	woopie n.
93	General	yerinde tutan şey	hold fast n.
94	General	yerinde tutan şey	holdfast n.
95	General	şampanya mantarını yerinde tutan tel	muselet n.
96	General	semeri yerinde tutmak için atın etrafına sarılmış geniş şerit	roller n.
97	General	yerinde müdahale	on-site intervention n.
98	General	ruh sağlığı yerinde olmayanlar	(the) disturbed n.
99	General	akli dengesi yerinde olan kimse	compos-mentis n.
100	General	yerinde sayma	do-nothingism n.
101	General	yerinde duramama	intranquillity n.
102	General	yerinde duramama	itchy feet n.
103	General	new mexico'da bir yerleşim yerinde yaşayan bir yerli halk	san juan n.
104	General	yerinde duramama	fikery n.
105	General	yalancı ek yerinde şeklinde girişi olan, elbiseye verev yerleştirilmiş cep	slash pocket n.
106	General	yerinde verilen cevap	snip-snap n.
107	General	tadı tuzu yerinde yiyecek	sowl n.
108	General	yerinde kalma	stillstand n.
109	General	yerinde duramama	restiffness n.
110	General	yerinde duramayan öfkeli tip	hotblood n.
111	General	takıdaki mücevheri yerinde tutan çıkıntılı kenar	prong n.
112	General	aklı yerinde olmamak	be out of one's mind v.
113	General	yerinde saymak	deadlock v.
114	General	yerinde duramamak	shuffle v.
115	General	yerinde duramamak	diddle v.
116	General	kafası yerinde olmak	have one's wits about one v.
117	General	yerinde olmak	be in good taste v.
118	General	yerinde duramamak	be full of beans v.
119	General	keyfi yerinde olmak	be in high spirits v.
120	General	yerinde duramamak	be unable to contain oneself for v.
121	General	yerinde saymak	come to a deadlock v.
122	General	yerinde olmamak (fiilen)	be out of place v.
123	General	yerinde saymak	mark time v.
124	General	yerinde yeller esmek	be gone for ever v.
125	General	yerinde kullanmamak	misapply v.
126	General	keyfi yerinde olmamak	be in the doldrums v.
127	General	yerinde saymak	make no progress v.
128	General	neşesi yerinde olmak	be in high spirits v.
129	General	keyfi yerinde olmamak	feel out of sorts v.
130	General	keyfi yerinde olmak	be in a good humor v.
131	General	yerinde olmamak (her zamanki)	be out of place v.
132	General	yerinde duramamak	be full of life v.
133	General	keyfi yerinde olmak	be in a good mood v.
134	General	yerinde konuşmak	outtalk v.
135	General	yerinde saymak	make no headway v.
136	General	yerinde söz söylemek	strike the right note v.
137	General	yerinde incelemek	investigate on site v.
138	General	yerinde yeller esmek	be gone with the wind v.
139	General	yerinde yeller esmek	be vanished v.
140	General	yerinde olmak	be indicated v.
141	General	yerinde olmak	be to the point v.
142	General	yerinde olmak	be only just v.
143	General	yerinde tutmak	retain v.
144	General	yerinde inceleme yapmak	examine on-site v.
145	General	yerinde tespit etmek	on-site monitoring v.
146	General	yerinde olmak	belong v.
147	General	yerinde izlemek	watch on site v.
148	General	olay yerinde ölmek	die at the scene v.
149	General	birinin yerinde gözü olmak	have designs on someone's job v.
150	General	birinin yerinde gözü olmak	have designs on someone's position v.
151	General	yerinde görmek	see on site v.
152	General	yerinde tutmak	immobilize v.
153	General	kopan parmağını olay yerinde bırakmak	leave one's severed finger at the scene v.
154	General	birinin yerinde gözü olmak	be after someone’s job v.
155	General	şoförün olay yerinde ölmesine sebep olmak	instantly kill the driver v.
156	General	iş yerinde çok fazla zaman harcamak	spend a lot of time at work v.
157	General	ense kulak yerinde olmak	be amply dimensioned v.
158	General	kaza yerinde nefes alışverişi durmak	stop breathing at the site of the accident v.
159	General	yerinde görmek	see in situ v.
160	General	yerinde tutmak	immobilise v.
161	General	yerinde bulmak	find something in/on its place v.
162	General	yerinde bulmak	find proper v.
163	General	yerinde rahat oturamamak	tiddle v.
164	General	blokla yerinde tutmak	block v.
165	General	yerinde duramamak	hirsle v.
166	General	kurtlu gibi yerinde duramamak	crawl v.
167	General	yerinde tutmak	peg v.
168	General	yerinde duramamak	firk v.
169	General	yerinde duramamak	fissle [scotland] v.
170	General	yerinde duramamak	fitch [dialect] [uk] v.
171	General	ülkenin başka yerinde yaşamak için bulunduğu yeri terk etmek	out-migrate v.
172	General	yerinde duramamak	shaffle [dialect] [uk] v.
173	General	yerinde duramamak	shale v.
174	General	(ürünü) yerinde sergilemek	showroom v.
175	General	(sıvı) yerinde durmak	stand v.
176	General	yerinde seyretmek	stillstand v.
177	General	yerinde kalmak	stillstand v.
178	General	yerinde duramamak	hotch v.
179	General	yerinde duramayan	restive adj.
180	General	tam yerinde ve zamanında yapılan	seasonable adj.
181	General	giyimi kuşamı yerinde	smartly dressed adj.
182	General	keyfi yerinde değil	out of form adj.
183	General	zaman açısından yerinde	timely adj.
184	General	şuuru yerinde	conscious adj.
185	General	yerinde duramayan	frisky adj.
186	General	yerinde duramayan	fidgety adj.
187	General	sağlığı yerinde	as fit as a fiddle adj.
188	General	tam yerinde	seasonable adj.
189	General	yerinde duramayan	restless adj.
190	General	hali vakti yerinde	well situated adj.
191	General	keyfi yerinde	in good form adj.
192	General	keyfi yerinde	in fine fettle adj.
193	General	kısa ve yerinde	short and sweet adj.
194	General	yerinde olmayan	untimely adj.
195	General	asıl yerinde bulunan	autochthonous adj.
196	General	yerinde duramayan	beany adj.
197	General	yerinde duramayan	full of life adj.
198	General	hali vakti yerinde	affluent adj.
199	General	yerinde duramayan	twittery adj.
200	General	en yerinde	optimum adj.
201	General	en yerinde	optimal adj.
202	General	en yerinde	the most appropriate adj.
203	General	en yerinde	the best adj.
204	General	yerinde ve uygun	fit and proper adj.
205	General	yerinde duramayan	antsy adj.
206	General	itibarı yerinde	good standing adj.
207	General	yerinde duramayan	frolicsome adj.
208	General	akli melekeleri yerinde	able-minded adj.
209	General	yerinde olmayan	uncalled-for adj.
210	General	hali vakti yerinde	well-endowed adj.
211	General	yerinde söylenmiş	well-said adj.
212	General	yerinde duramayan	bouncy adj.
213	General	keyfi yerinde	complacent adj.
214	General	sağlığı yerinde	whole adj.
215	General	sağlığı yerinde	well adj.
216	General	yerinde harcanmış	well-spent adj.
217	General	yerinde durmaz	quicksilver adj.
218	General	bilinci yerinde	self conscious adj.
219	General	yerinde onarılan	fixed-in-place adj.
220	General	yerli yerinde	nice adj.
221	General	yerinde duramayacak kadar hayat dolu ve neşeli	tiggerish adj.
222	General	yerinde duramayan	zappy adj.
223	General	yerli yerinde	copacetic adj.
224	General	yerinde durmayan	jumpy adj.
225	General	yerinde duran	unmoving adj.
226	General	yerinde duramayan	excited adj.
227	General	yerinde duramayan	unstill adj.
228	General	yerinde duramayan	jiggy adj.
229	General	yerinde duramayan	wiggly adj.
230	General	hali vakti yerinde	bien [scotland] adj.
231	General	hali vakti yerinde	bein adj.
232	General	yerinde duramayan	jouncy adj.
233	General	sıhhati yerinde olmayan	sadly adj.
234	General	dünyanın birçok yerinde olan	widely distributed adj.
235	General	dünyanın birçok yerinde yetişen	widely distributed adj.
236	General	muhafazakar görüşlü, bakımlı, aktif ve hali vakti yerinde yaşlı kadınlara özgü	blue rinse adj.
237	General	akli dengesi yerinde olmayan	brainish [scotland] adj.
238	General	keyfi yerinde	lusty adj.
239	General	yerinde duramayan	hectic adj.
240	General	aklı yerinde olmayan	idleheaded [obsolete] adj.
241	General	akli dengesi yerinde olmayan	off adj.
242	General	iş yerinde olmayan	off-the-clock adj.
243	General	olay yerinde olan	on-the-scene adj.
244	General	olay yerinde bulunan	on-site adj.
245	General	faaliyet yerinde olan	on-the-spot adj.
246	General	olay yerinde bulunan	onsite adj.
247	General	(endüstriyel ilişkilerde) iş yerinde çalışanlarla konuşmaya her zaman açık olan	open-door adj.
248	General	tam yerinde olan	in adj.
249	General	akli dengesi yerinde olmayan	diswitted adj.
250	General	yerinde sayan	dormant adj.
251	General	dünyanın birçok yerinde görülen	cosmopolitan adj.
252	General	olay yerinde vuku bulan	drumhead adj.
253	General	yerinde duramayan	itchy adj.
254	General	dünyanın birçok yerinde bulunan	pandemic adj.
255	General	hevesinden yerinde duramayan	possessed adj.
256	General	yerinde duramayan	fikish adj.
257	General	yerinde tutan	fixive adj.
258	General	yerinde tutan	fixit adj.
259	General	akli dengesi yerinde	perfect [obsolete] adj.
260	General	yerinde duran	situate adj.
261	General	yerinde durmayan	skittery adj.
262	General	iş yerinde yatan	sleep-in adj.
263	General	keyfi yerinde	sorrowless adj.
264	General	yerinde sayan	sticky adj.
265	General	her yerinde bir şey olan	stocked with adj.
266	General	bilinci yerinde olan	supraliminal adj.
267	General	olay yerinde bulunan	upon the spot adj.
268	General	sağlığı yerinde	sound adj.
269	General	sağlığı yerinde	right adj.
270	General	yerinde duramayan	restive adj.
271	General	yerinde olmayan	out adj.
272	General	yerinde kalan	stay-at-home adj.
273	General	yerinde kalmayan	stayless adj.
274	General	yerinde duran	statuesque adj.
275	General	yerinde durmayan	fussy adj.
276	General	tam yerinde	to the point adv.
277	General	köyün uzak bir yerinde	in the sticks adv.
278	General	tam yerinde	in position adv.
279	General	tam yerinde	on the spot adv.
280	General	olay yerinde	on the spot adv.
281	General	dünyanın her yerinde	all over the world adv.
282	General	hali vakti yerinde	in easy circumstances adv.
283	General	yerinde bir şekilde	befittingly adv.
284	General	kendi yerinde	locally adv.
285	General	her yerinde	passim adv.
286	General	birinin yerinde	in one's stead adv.
287	General	yerli yerinde	in its proper place adv.
288	General	tam yerinde isabetli	to the point adv.
289	General	her yerinde	all about adv.
290	General	her yerinde	all over adv.
291	General	her yerinde	about adv.
292	General	olay yerinde	on the ground adv.
293	General	yerli yerinde	in the original position adv.
294	General	yerli yerinde	in the proper place adv.
295	General	eski yerinde	back adv.
296	General	asıl yerinde	in situ adv.
297	General	iş yerinde	at workplace adv.
298	General	başkasının iş yerinde	al desko adv.
299	General	her yerinde	ubique adv.
300	General	yerinde duramayarak	excitedly adv.
301	General	menşe ülkede veya yerinde	home adv.
302	General	iş yerinde	in adv.
303	General	tam yerinde	in adv.
304	General	keyfi yerinde	in stride adv.
305	General	yerli yerinde	featly adv.
306	General	tam yerinde olan	dead-on adv.
307	General	şehrin her yerinde	all around the town adv.
308	General	ilin her yerinde	provincewide adv.
309	General	olay yerinde	upon the spot adv.
310	General	yerinde duramadan	spirity adv.
311	General	orta yerinde	in the midst of prep.
312	General	---'ın birçok yerinde	in much of prep.
313	General	-in (her) yerinde	over prep.
314	General	sağlığı yerinde	in good case expr.
315	General	hali vakti yerinde yaşlılar	woof (well off older folks) abrev.
Phrasals
316	Phrasals	yerinde olmak	stand for v.
317	Phrasals	yerinde duramamak	fidget around v.
318	Phrasals	yerinde rahat oturamamak	fidget around v.
319	Phrasals	yerinde duramamak	fidget about v.
320	Phrasals	bir şeyi yerinde tutmak	keep something down v.
321	Phrasals	bir şeyi ağırlık uygulayarak yerinde/sabit tutmak	keep something down v.
322	Phrasals	(birini/kendini birinin/bir şeyin) yerinde hayal etmek	superimpose (someone or oneself) onto (someone or something) v.
323	Phrasals	(birini/kendini birinin/bir şeyin) yerinde hayal etmek	superimpose (someone or oneself) on (someone or something) v.
324	Phrasals	(bir şeyin/yerin) her yerinde bilinmek/duyulmak	resound through (something or some place) v.
325	Phrasals	(bir şeyin/yerin) her yerinde ses getirmek	resound through (something or some place) v.
326	Phrasals	(bir şeyin/yerin) her yerinde kutlanmak	resound through (something or some place) v.
327	Phrasals	(bir şeyin/yerin) her yerinde konuşulmak	resound through (something or some place) v.
328	Phrasals	(bir şeyin/yerin) her yerinde duyulmak	resound throughout (something or some place) v.
329	Phrasals	(bir şeyin/yerin) her yerinde çınlamak	resound throughout (something or some place) v.
330	Phrasals	(bir şeyin/yerin) her yerinde konuşulmak	resound throughout (something or some place) v.
331	Phrasals	(bir şeyin/yerin) her yerinde yankılanmak	resound throughout (something or some place) v.
332	Phrasals	(birini) evinde/iş yerinde bulmak	find (one) in v.
333	Phrasals	(birini) yerinde (ofisinde, evinde) bulmak	find (one) in v.
334	Phrasals	(bir hisle dolup) yerinde duramamak	jump with (something) v.
335	Phrasals	(birinin) arabasını park yerinde kitlemek	park (one) in v.
336	Phrasals	(bir iş yerinde, şirkette) kalmak	remain at (something or some place) v.
337	Phrasals	her yerinde kutlanmak	resound through v.
338	Phrasals	her yerinde bilinmek/duyulmak	resound through v.
339	Phrasals	her yerinde ses getirmek	resound through v.
340	Phrasals	(bir şeyin) içinde yerinde duramamak	squirm in v.
341	Phrasals	(bir şeyden dolayı) yerinde rahat duramamak	squirm with (something) v.
Phrases
342	Phrases	istanbul'un birçok yerinde	in much of istanbul expr.
343	Phrases	yerinde söylemek gerekirse	in a manner of speaking expr.
344	Phrases	hali vakti yerinde	in comparative comfort expr.
345	Phrases	kafası yerinde değil	out of one's mind expr.
346	Phrases	aklı yerinde değil	out of one's mind expr.
347	Phrases	dünyanın her yerinde	all over the earth expr.
348	Phrases	akli dengesi yerinde	in full possession of all your faculties expr.
349	Phrases	senin yerinde olmak istemezdim	better you than me expr.
350	Phrases	başkasının yerinde/konumunda	in someone else's place expr.
351	Phrases	birinin/bir şeyin yerinde/yerine	in (someone's or something's) place expr.
352	Phrases	başkasının yerinde olduğunu hayal etmiş/düşünen	in someone else's place expr.
353	Phrases	(bir şeyin) orta yerinde	in the midst of (something) expr.
354	Phrases	orta yerinde	in one's midst expr.
355	Phrases	orta yerinde	in the midst expr.
356	Phrases	(bir şeyin veya bir yerin) orta yerinde	in the middle of (something or some place) expr.
Proverb
357	Proverb	her şey yerli yerinde; olması gerektiği gibi	god's in his heaven; all's right with the world
358	Proverb	her şeyin bir yeri var ve her şey yerli yerinde olmalı	a place for everything, and everything in its place
359	Proverb	yerinde oturan tarih yazamaz	footprints on the sands of time are not made by sitting down
360	Proverb	yerinde oturarak tarihe iz bırakamazsın	footprints on the sands of time are not made by sitting down
Colloquial
361	Colloquial	her şey yerli yerinde olması ve o şekilde bırakılması	a place for everything and everything in its place n.
362	Colloquial	morali ve sağlığı yerinde olan kimse	the thing [brit] n.
363	Colloquial	yerinde duramayan/fıldır fıldır kişi	world-beater n.
364	Colloquial	yerinde duramayan	bundle of energy n.
365	Colloquial	hali vakti yerinde olma	easy street n.
366	Colloquial	hali vakti yerinde olma	fat city n.
367	Colloquial	yerinde duramayan kimse	hyper n.
368	Colloquial	yerinde cevap	comeback n.
369	Colloquial	kafası yerinde olmak	be in one's right mind v.
370	Colloquial	olay yerinde bulunmak	be in at the death v.
371	Colloquial	olay yerinde bulunmak	be in at the kill v.
372	Colloquial	olay yerinde olmak	be in at the death v.
373	Colloquial	olay yerinde olmak	be in at the kill v.
374	Colloquial	yerinde duramamak	strain at the leash v.
375	Colloquial	rahatı yerinde olmak	be laughing v.
376	Colloquial	heyecandan/sinirden yerinde duramamak	be jumping up and down v.
377	Colloquial	yerinde saymak	be chasing tail v.
378	Colloquial	sağlığı yerinde olmak	be doing well v.
379	Colloquial	yerinde olmak	trade places v.
380	Colloquial	kaidesi yerinde	broad across the beam adj.
381	Colloquial	kafası yerinde değil	far gone adj.
382	Colloquial	aklı yerinde değil	far gone adj.
383	Colloquial	yerinde duramayan	full of it adj.
384	Colloquial	yerinde duramayan	full of it adj.
385	Colloquial	aklı yerinde olmayan	off your head [uk] adj.
386	Colloquial	sevinçten/mutluluktan yerinde duramayan	on a high adj.
387	Colloquial	bir şeyden dolayı yerinde duramayan	jacked up on (something) adj.
388	Colloquial	akli dengesi yerinde	with-it adj.
389	Colloquial	yerinde duramayan	up to high doh [scotland] adv.
390	Colloquial	yerinde olarak	pat adv.
391	Colloquial	hali vakti yerinde	in clover expr.
392	Colloquial	olay yerinde	on the spot expr.
393	Colloquial	çok yerinde	bang up expr.
394	Colloquial	sağlığı yerinde	in the pink expr.
395	Colloquial	ruh ve beden sağlığı yerinde	being of sound mind and body expr.
396	Colloquial	yerinde olmak istemezdim	I don't envy you expr.
397	Colloquial	yerinde olmak istemem	I don't envy you expr.
398	Colloquial	dünyanın herhangi bir yerinde	god's green earth expr.
399	Colloquial	yer yerinde oynadı (orgazm olmak)	the earth moved (or did the earth move for you?) expr.
400	Colloquial	dünyanın hiçbir/her yerinde	god's green earth expr.
401	Colloquial	-in her yerinde	from here to sunday expr.
402	Colloquial	yerinde bir hareket/hamle/espri	well played expr.
403	Colloquial	(birinin) yerinde olmak istemezdim	(I) wouldn't want to be in (someone's) shoes expr.
404	Colloquial	yerinde olsam (bir şeyi) yapmazdım	(I) wouldn't (do something) if I were you expr.
405	Colloquial	iyi/yerinde bir karar	we, you can/could/might do worse (than...) expr.
406	Colloquial	şehrin/kasabanın her yerinde/yerine	all around town expr.
407	Colloquial	her yerinde	all over (some place) expr.
408	Colloquial	her yerinde	all over (some place) expr.
409	Colloquial	şehrin/kasabanın her yerinde/yerine	all around town expr.
410	Colloquial	yerinde olmak istemezdim	rather you than me expr.
411	Colloquial	yerinde olsam yapmazdım	wouldn't if i were you expr.
412	Colloquial	yerinde laf ettin	you said a mouthful expr.
413	Colloquial	yerinde laf ettin	you've said a mouthful expr.
414	Colloquial	giyimi kuşamı yerinde	like a dog's dinner expr.
Idioms
415	Idioms	yerinde söz	the operative word n.
416	Idioms	bir iş yerinde her işe bakan kız	a girl friday n.
417	Idioms	yerinde duramayan	ball of fire n.
418	Idioms	yerinde duramayan	fireball n.
419	Idioms	bir iş yerinde her işe bakan kimse	a girl/man/person friday n.
420	Idioms	kısa ve yerinde	short, sharp shock [brit] n.
421	Idioms	yerinde duramayan kimse	a live wire n.
422	Idioms	yerinde duramayan kimse	live wire n.
423	Idioms	insanı yerinde (ter ter) tepindiren şey	a red flag before a bull [us] n.
424	Idioms	gücü kuvveti yerinde herkes	all able-bodied people n.
425	Idioms	akla sonradan gelen sert/yerinde cevap	l'esprit de l'escalier (the wit of staircase) n.
426	Idioms	yatma saatinden hemen önce çocukların huzursuzlandığı/yerinde duramadığı zaman	the witching hour n.
427	Idioms	kafası yerinde olan herkes/herhangi biri	anyone in their right mind n.
428	Idioms	yerinde duramayan kimse	a ball of fire n.
429	Idioms	yerinde duramayan kimse	a cat on a hot tin roof n.
430	Idioms	keyfi hep yerinde kimse	a ray of sunshine n.
431	Idioms	yerinde duramayan kimse	cat on a hot tin roof n.
432	Idioms	yerinde sayma	holding pattern n.
433	Idioms	yerinde duramama	piss and vinegar n.
434	Idioms	yerinde duramayan kimse/şey	ringtailed snorter n.
435	Idioms	yerinde hizmet/yardım	yeoman's service n.
436	Idioms	keyfi yerinde olmak	be in fine fettle v.
437	Idioms	yerinde saymak	get nowhere fast v.
438	Idioms	meraktan yerinde duramamak	have ants in one's pants v.
439	Idioms	yerinde duramamak	champ at the bit v.
440	Idioms	hali vakti yerinde olmak	be well off v.
441	Idioms	yerinde saymak	make no headway v.
442	Idioms	heyecandan yerinde duramayarak	all agog v.
443	Idioms	keyfinden yerinde duramamak	be bright-eyed and bushy-tailed v.
444	Idioms	kurtlu kaşar gibi yerinde duramamak	have ants in the pants v.
445	Idioms	kafası yerinde olmamak	not be right in the head v.
446	Idioms	keyfi yerinde olmak	have one's tail up v.
447	Idioms	yerinde oturamamak	champ at the bit v.
448	Idioms	rahatı yerinde olmak	be comfy v.
449	Idioms	rahatı yerinde olmak	be on easy street v.
450	Idioms	rahatı yerinde olmak	be in clover v.
451	Idioms	rahatı yerinde olmak	be cushy v.
452	Idioms	ruhi dengesi yerinde olmak	be in the right frame of mind v.
453	Idioms	heyecandan yerinde duramamak	be bouncing off the walls v.
454	Idioms	yerinde duramamak	be full of piss and vinegar v.
455	Idioms	yerinde olmamak	be away from one's desk v.
456	Idioms	meraktan yerinde duramamak	get ants in one's pants v.
457	Idioms	yerinde duramamak	be chafing at the bit v.
458	Idioms	yerinde duramamak	be champing at the bit v.
459	Idioms	yerinde duramamak	be chomping at the bit v.
460	Idioms	yerinde duramamak	chomp at the bit v.
461	Idioms	yerinde zor durmak	be straining at the leash v.
462	Idioms	yerinde saymak	go round in circles v.
463	Idioms	yerinde saymak	run round in circles v.
464	Idioms	yerinde saymak	go around in circles v.
465	Idioms	yerinde saymak	run around in circles v.
466	Idioms	yerinde duramamak	be climbing the walls v.
467	Idioms	heyecandan yerinde duramamak	be climbing the walls v.
468	Idioms	yerinde duramamak	climb the walls v.
469	Idioms	heyecandan yerinde duramamak	climb the walls v.
470	Idioms	iş yerinde yoğun bir gün geçirmek	put in a hard day's work v.
471	Idioms	iş yerinde yoğun bir gün geçirmek	put in a hard day at work v.
472	Idioms	kafası yerinde olmak	play with a full deck v.
473	Idioms	yerinde laf etmek	say a mouthful v.
474	Idioms	kafası yerinde olmak	have it all together v.
475	Idioms	kafası yerinde olmak	have got it all together to v.
476	Idioms	kafası yerinde olmak	have all one's marbles v.
477	Idioms	aklı yerinde olmak	have all one's marbles v.
478	Idioms	yerinde söz söylemek	hit the right note v.
479	Idioms	keyfi yerinde olmamak	get in a bad mood v.
480	Idioms	keyfi yerinde olmamak	be in a bad mood v.
481	Idioms	olay yerinde olmak	be in on the kill v.
482	Idioms	olay yerinde bulunmak	be in on the kill v.
483	Idioms	birini yerinde/mevkisinde/görevinde tutmak	keep one in one's place v.
484	Idioms	aklı/kafası yerinde olmamak	not have all one's marbles v.
485	Idioms	meşru/münasip/ uygun ve yerinde olmak	pass the smell test v.
486	Idioms	(maddi anlamda) rahatı yerinde olmak	be sitting pretty v.
487	Idioms	hali vakti yerinde olmak	be comfortably off v.
488	Idioms	birinin yerinde olmak	be in someone`s shoes v.
489	Idioms	yerinde saymak	be treading water v.
490	Idioms	heyecandan yerinde duramamak	be on the edge of your seat v.
491	Idioms	yerinde duramamak	have ants in one's pants v.
492	Idioms	heyecandan yerinde duramamak	tingle with excitement v.
493	Idioms	kafası yerinde/burada olmamak	not with it v.
494	Idioms	kafası yerinde olduğunda düşünmek	appeal from philip drunk to philip sober v.
495	Idioms	kafası yerinde olmak	have all (one's) buttons v.
496	Idioms	muhakeme yeteneği yerinde olmak	have all (one's) buttons v.
497	Idioms	kafası yerinde olmak	have all one's buttons v.
498	Idioms	aklı/akıl sağlığı yerinde olmak	have all (one's) buttons v.
499	Idioms	sağduyusu yerinde olmak	have all one's buttons v.
500	Idioms	aklı/akıl sağlığı yerinde olmak	have all one's buttons v.