yerinde

"yerinde" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 90 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Genel
1	Genel	yerinde	sound s.
It is a sound proposal to critically analyse the EU programmes in this respect and to look for other options. Bu bağlamda AB programlarını eleştirel bir şekilde analiz etmek ve başka seçenekler aramak yerinde bir öneridir. More Sentences
2	Genel	yerinde	appropriate s.
The suggestions are appropriate but France believes that it no longer has the strength to push them forward. Öneriler yerinde ancak Fransa artık bunları ileri götürecek güce sahip olmadığına inanıyor. More Sentences
3	Genel	yerinde	apposite s.
I think that remark was rather apposite. Bu yorumun oldukça yerinde olduğunu düşünüyorum. More Sentences
4	Genel	yerinde	well s.
So the honourable Member's remarks about the strategic importance of these regions are extremely well made. Sayın Üyenin bu bölgelerin stratejik önemine ilişkin sözleri son derece yerinde. More Sentences
5	Genel	yerinde	timely s.
Thank you, Ms Kauppi, for this extremely interesting and timely question. Bu son derece ilginç ve yerinde soru için teşekkür ederim, Bayan Kauppi. More Sentences
6	Genel	yerinde	expedient s.
The math teacher's playful attitude to the class was expedient. Matematik öğretmeninin sınıftaki şakacı tavrı oldukça yerindeydi. More Sentences
7	Genel	yerinde	pertinent s.
Your question is most pertinent. Sorunuz çok yerinde. More Sentences
8	Genel	yerinde	rightful s.
Branded oval clocks have retained their rightful place between the central ventilation deflectors. Markalı oval saatler, merkezi havalandırma deflektörleri arasındaki haklı yerlerini korudular. More Sentences
9	Genel	yerinde	fitting s.
It is fitting that our House should be at the forefront in European terms in promoting this degree of transparency. Meclisimizin bu derece şeffaflığı teşvik etme konusunda Avrupa'da ön sıralarda yer alması yerinde olacaktır. More Sentences
10	Genel	yerinde	correct s.
It is correct to say that psychological readiness is important in this therapy. Bu terapide psikolojik hazırlığın önemli olduğunu söylemek yerinde olur. More Sentences
11	Genel	yerinde	good s.
This was a good answer. Bu yerinde bir cevaptı. More Sentences
12	Genel	yerinde	relevant s.
So it is relevant to refer to this. Dolayısıyla bu konuya değinmek yerinde olacaktır. More Sentences
13	Genel	yerinde	becoming s.
She welcomed us with becoming hospitality. Bizi yerinde bir misafirperverlikle karşıladı. More Sentences
14	Genel	yerinde	apt s.
His talk was apt for the situation. Konuşması yerinde olmuştu. More Sentences
15	Genel	yerinde	in s.
I'm in a good mood today. Bugün keyfim yerinde. More Sentences
16	Genel	yerinde	opportune s.
The declaration of war was not opportune at all. Savaş ilanı hiç de yerinde değildi. More Sentences
17	Genel	yerinde	on-site s.
As you know, on-site payments can be made up to 31 December this year, in accordance with the regulations. Bildiğiniz üzere yerinde ödemeler yönetmelikler uyarınca bu yıl 31 Aralık tarihine kadar yapılabilmektedir. More Sentences
18	Genel	yerinde	taut s.
The producer is known for his direct, taunt movies. Yapımcı, dolaysız ve yerinde filmleriyle ünlüydü. More Sentences
19	Genel	yerinde	home s.
His remark hit home. Sözleri çok yerindeydi. More Sentences
20	Genel	yerinde	in place zf.
The glass ceiling may have become a little more fragile, but it is still in place. Cam tavan biraz daha kırılgan hale gelmiş olabilir ama hala yerinde duruyor. More Sentences
21	Genel	yerinde	on the spot zf.
I have added that OLAF must have the opportunity of exercising supervision on the spot. Avrupa Dolandırıcılıkla Mücadele Bürosu'nun yerinde denetim yapma imkânına sahip olması gerektiğini de eklemiştim. More Sentences
22	Genel	yerinde	in situ zf.
Testing can take place in testing centres throughout the country or in situ at parties or concerts. Testler ülke genelindeki test merkezlerinde ya da partilerde veya konserlerde yerinde gerçekleştirilebilir. More Sentences
Ticaret/Ekonomi
23	Ticaret/Ekonomi	yerinde	proper s.
It is only right and proper that sanctions against Iraq be lifted. Irak'a yönelik yaptırımların kaldırılması doğru ve yerinde olacaktır. More Sentences
Teknik
24	Teknik	yerinde	timely zf.
The Busk and Attwooll reports and the Commission documents they deal with are most timely and extremely useful. Busk ve Attwooll'un raporları ve ele aldıkları Komisyon belgeleri çok yerinde ve son derece faydalı. More Sentences
25	Teknik	yerinde	in position expr.
Releasing the buttons stops movement and holds the Golight in position. Düğmelerin bırakılması hareketi durdurur ve Golight'ı yerinde tutar. More Sentences
Psikoloji
26	Psikoloji	yerinde	in situ zf.
Embassies of EU Member States could play a more supervisory role in situ. AB Üye Devletlerinin büyükelçilikleri yerinde daha denetleyici bir rol oynayabilir. More Sentences
Gıda
27	Gıda	yerinde	in situ zf.
Some of you witnessed the progress of the negotiations in situ. Bazılarınız müzakerelerin ilerleyişine yerinde tanıklık etti. More Sentences
Genel
28	Genel	yerinde	conformable s.
29	Genel	yerinde	fitted s.
30	Genel	yerinde	congruous s.
31	Genel	yerinde	pursuant s.
32	Genel	yerinde	snappy s.
33	Genel	yerinde	valid s.
34	Genel	yerinde	befitting s.
35	Genel	yerinde	condign s.
36	Genel	yerinde	happy s.
37	Genel	yerinde	suitable s.
38	Genel	yerinde	in point s.
39	Genel	yerinde	answerable s.
40	Genel	yerinde	congruent s.
41	Genel	yerinde	pointed s.
42	Genel	yerinde	apropos s.
43	Genel	yerinde	calculated s.
44	Genel	yerinde	onsite s.
45	Genel	yerinde	pat s.
46	Genel	yerinde	legitimate s.
47	Genel	yerinde	fit s.
48	Genel	yerinde	felicitous s.
49	Genel	yerinde	applicable s.
50	Genel	yerinde	grandiloquent s.
51	Genel	yerinde	presentable s.
52	Genel	yerinde	braw s.
53	Genel	yerinde	idoneous s.
54	Genel	yerinde	taut s.
55	Genel	yerinde	taut s.
56	Genel	yerinde	nominal s.
57	Genel	yerinde	tidy [obsolete] s.
58	Genel	yerinde	made-to-order s.
59	Genel	yerinde	happy s.
60	Genel	yerinde	commode [obsolete] s.
61	Genel	yerinde	incident [obsolete] s.
62	Genel	yerinde	dueful [obsolete] s.
63	Genel	yerinde	feat [dialect] [uk] s.
64	Genel	yerinde	pretty s.
65	Genel	yerinde	providential s.
66	Genel	yerinde	right s.
67	Genel	yerinde	instead zf.
68	Genel	yerinde	to the purpose zf.
69	Genel	yerinde	just zf.
70	Genel	yerinde	fitly zf.
71	Genel	yerinde	on the premises zf.
72	Genel	yerinde	on site zf.
73	Genel	yerinde	aptly zf.
74	Genel	yerinde	meet [obsolete] zf.
75	Genel	yerinde	meetly zf.
76	Genel	yerinde	jump [obsolete] zf.
77	Genel	yerinde	in-situ zf.
78	Genel	yerinde	pro ed.
79	Genel	yerinde	in the person of expr.
Konuşma Dili
80	Konuşma Dili	yerinde	juste s.
81	Konuşma Dili	yerinde	to the purpose expr.
Deyim
82	Deyim	yerinde	dead on target expr.
Ticaret/Ekonomi
83	Ticaret/Ekonomi	yerinde	on-premise s.
84	Ticaret/Ekonomi	yerinde	on the premises expr.
Teknik
85	Teknik	yerinde	in-situ s.
Bilgisayar
86	Bilgisayar	yerinde	on site expr.
Sinema
87	Sinema	yerinde	on location zf.
Latince
88	Latince	yerinde	in loco zf.
89	Latince	yerinde	loc (loco) kısalt.
Eski Kullanım
90	Eski Kullanım	yerinde	grandiloquous s.

"yerinde" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Genel
1	Genel	sağlığı yerinde olmak	enjoy good health f.
I've enjoyed good health all my life. Bütün hayatım boyunca sağlığım yerinde oldu. More Sentences
2	Genel	yerinde kalmak	stay in place f.
The stent stays in place permanently and acts as a scaffold to support the artery walls and keep the artery open. Stent kalıcı olarak yerinde kalır ve arter duvarlarını desteklemek ve arteri açık tutmak için bir iskele görevi görür. More Sentences
3	Genel	yerinde duramamak	fidget f.
She was restless, fidgeting and tapping her feet all morning. O sabah huzursuzdu, yerinde duramıyor, ayaklarını yere vuruyordu. More Sentences
4	Genel	(yerinde olsa) di/dı	would f.
If I were you, I would tell him immediately. Yerinde olsam hemen ona söylerdim. More Sentences
5	Genel	yerinde duramamak	bubble f.
The boy was bubbling over with excitement as it was his birthday. Çocuk doğum günü olduğu için heyecandan yerinde duramıyordu. More Sentences
6	Genel	yerinde değil	out of position s.
Tom is out of position. Tom yerinde değil. More Sentences
7	Genel	bilinci yerinde	conscious s.
She was hurt in the crash but still conscious when the ambulance arrived. Kazada yaralanmıştı ama ambulans geldiğinde bilinci hâlâ yerindeydi. More Sentences
8	Genel	keyfi yerinde	in good spirits s.
For all their serious wounds, all of them were in good spirits. Ciddi yaralarına rağmen hepsinin keyfi yerindeydi. More Sentences
9	Genel	boyu bosu yerinde	well-built s.
Do you think Tom is well-built? Tom'un boyu bosu yerinde olduğunu düşünüyor musun? More Sentences
10	Genel	hali vakti yerinde	well-off s.
She comes from a well-off family and has never worried about money. Hali vakti yerinde bir ailenin çocuğu olarak hiçbir zaman para derdi olmamış. More Sentences
11	Genel	akli dengesi yerinde	sane s.
The judge wasn't sure if the suspect was sane. Yargıç şüphelinin akli dengesinin yerinde olup olmadığından emin değildi. More Sentences
12	Genel	her yerinde	about zf.
It is our view about the situation everywhere in the world. Bu bizim dünyanın her yerindeki durumla ilgili görüşümüzdür. More Sentences
13	Genel	dünyanın her yerinde	throughout the world zf.
Human dignity is still violated in the most odious ways throughout the world. İnsan onuru dünyanın her yerinde hala en iğrenç şekillerde ihlal edilmektedir. More Sentences
14	Genel	her yerinde	throughout ed.
After all, throughout Europe, we have ready-made foods from these countries in our freezers. Ne de olsa, Avrupa'nın her yerinde, dondurucularımızda bu ülkelerden gelen hazır gıdalar var. More Sentences
Öbek Fiiller
15	Öbek Fiiller	(bir iş yerinde, şirkette) çalışmaya devam etmek	remain at (something or some place) f.
He wavered between going home and remaining at work in the office. Eve gitmekle ofiste çalışmaya devam etmek arasında kararsız kaldı. More Sentences
Yaygın Kullanım
16	Yaygın Kullanım	keyfi yerinde değil	in low spirits s.
Genel
17	Genel	görev yerinde olmama	absenteeism i.
18	Genel	iş yerinde takımlar	teams in the workplace i.
19	Genel	yerinde duramama	fidget i.
20	Genel	iş yerinde makine	machinery in the workplace i.
21	Genel	yerinde söz	grandiloquence i.
22	Genel	yerinde kullanma	correct usage i.
23	Genel	yerinde bulunmayan kimse	defaulter i.
24	Genel	yerinde söz	mot juste i.
25	Genel	zekice ve yerinde cevap	comeback i.
26	Genel	karıncalanma (vücudun bir yerinde)	tingle i.
27	Genel	yerinde duramama	restiveness i.
28	Genel	yerinde bir söz	a pertinent remark i.
29	Genel	yerinde duramama	euphoria i.
30	Genel	yerinde duramama	fidgetiness i.
31	Genel	büyük bir satış yerinde kasa yeri	cash point i.
32	Genel	yerinde cevap	repartee i.
33	Genel	yerinde duramama	wriggling i.
34	Genel	iş yerinde sözsüz iletişim	nonverbal communication in the workplace i.
35	Genel	yerinde cevap	rejoinder i.
36	Genel	yerinde rahat oturamama	fidget i.
37	Genel	yerinde duramama	euphory i.
38	Genel	yerinde cevap	comeback i.
39	Genel	yerinde söz	hit i.
40	Genel	yerinde duramama	restlessness i.
41	Genel	yerinde söz	master touch i.
42	Genel	yerinde teftiş	site audit i.
43	Genel	yerinde kararlar	sound decisions i.
44	Genel	iş yerinde rahat giyim	business casual i.
45	Genel	yerinde ve doğru karar alma	acumen i.
46	Genel	yerinde kalmış moloz	eluvium i.
47	Genel	yerinde duramayan kimse	fidget i.
48	Genel	yerinde imal	custom-built i.
49	Genel	yerinde tetkik	on-the-spot investigation i.
50	Genel	yerinde denetim	on-site inspection i.
51	Genel	yerinde değerlendirme	in-place evaluation i.
52	Genel	yerinde dikkat	proper care i.
53	Genel	yerinde özen	proper care i.
54	Genel	yerinde adresleme	immediate addressing i.
55	Genel	yerinde değiştirme	relief in place i.
56	Genel	yerinde soru	good question i.
57	Genel	yerinde bir soru	good question i.
58	Genel	yerinde davranış	proper conduct i.
59	Genel	yerinde davranış	appropriate behaviour i.
60	Genel	yerinde çözüm	substantial solution i.
61	Genel	kaza yerinde durup olanlarını izleyen tipler	gawker i.
62	Genel	yerinde tetkik	in-situ examination i.
63	Genel	(olay) yerinde soruşturma	in-situ examination i.
64	Genel	yerinde koşu	run in place i.
65	Genel	yerinde koşu	jog in place i.
66	Genel	yerinde davranış	proper action i.
67	Genel	yerinde sayma	piaffe i.
68	Genel	yerinde günlük bakım	on-site daycare i.
69	Genel	iş yerinde veya iş yerine yakın bir tesiste yapılan bakım	on-site daycare i.
70	Genel	akli dengesi yerinde	compos mentis i.
71	Genel	ingilitere'nin pek çok yerinde bilhassa Londra'da çok meşhur bir sandviççi zinciri	Pret A Manger i.
72	Genel	hali vakti yerinde olan kimse	well-off person i.
73	Genel	yerinde uygulama	on-site application i.
74	Genel	iş yerinde gerçekleştirilen aktiviteler	activities at work i.
75	Genel	park halindeki bir otomobilin yanında, genellikle park yerinde, bir spor etkinliğinden önce gerçekleştirilen piknik	tailgate party i.
76	Genel	hindistan'ın hemen hemen her yerinde kutlanan bir uçurtma festivali	makarsakranti i.
77	Genel	hindistan'ın hemen hemen her yerinde kutlanan bir uçurtma festivali	maghi i.
78	Genel	yerinde sığınak	shelter in place i.
79	Genel	yerinde erişim	outreach program i.
80	Genel	bir şeyi yerinde sabit tutan parça	keep i.
81	Genel	akli dengesi yerinde olmama	unhingement i.
82	Genel	yerinde duramama	unrestfulness i.
83	Genel	hali vakti yerinde aileler	affluent families i.
84	Genel	yerinde duramama	zappiness i.
85	Genel	yerinde duramama	larkinism i.
86	Genel	yerinde duramayan kimse	wiggler i.
87	Genel	yerinde duramayan kimse	squirmer i.
88	Genel	yerinde duramayan kimse	wriggler i.
89	Genel	yerinde cevap	metaphrase i.
90	Genel	hali vakti yerinde olan emekli	woopie i.
91	Genel	yerinde tutan şey	hold fast i.
92	Genel	yerinde tutan şey	holdfast i.
93	Genel	şampanya mantarını yerinde tutan tel	muselet i.
94	Genel	semeri yerinde tutmak için atın etrafına sarılmış geniş şerit	roller i.
95	Genel	yerinde bir müdahale	a timely intervention i.
96	Genel	yerinde bir müdahale	a timely response i.
97	Genel	yerinde bir müdahale	an appropriate intervention i.
98	Genel	yerinde müdahale	on-site intervention i.
99	Genel	ruh sağlığı yerinde olmayanlar	(the) disturbed i.
100	Genel	akli dengesi yerinde olan kimse	compos-mentis i.
101	Genel	yerinde sayma	do-nothingism i.
102	Genel	yerinde duramama	intranquillity i.
103	Genel	yerinde duramama	itchy feet i.
104	Genel	new mexico'da bir yerleşim yerinde yaşayan bir yerli halk	san juan i.
105	Genel	yerinde duramama	fikery i.
106	Genel	yalancı ek yerinde şeklinde girişi olan, elbiseye verev yerleştirilmiş cep	slash pocket i.
107	Genel	yerinde verilen cevap	snip-snap i.
108	Genel	tadı tuzu yerinde yiyecek	sowl i.
109	Genel	yerinde kalma	stillstand i.
110	Genel	yerinde duramama	restiffness i.
111	Genel	yerinde duramayan öfkeli tip	hotblood i.
112	Genel	takıdaki mücevheri yerinde tutan çıkıntılı kenar	prong i.
113	Genel	yerinde duramamak	shuffle f.
114	Genel	yerinde duramamak	diddle f.
115	Genel	yerinde duramamak	be unable to contain oneself for f.
116	Genel	yerinde duramamak	be full of beans f.
117	Genel	yerinde olmamak (fiilen)	be out of place f.
118	Genel	keyfi yerinde olmak	be in high spirits f.
119	Genel	yerinde saymak	come to a deadlock f.
120	Genel	kafası yerinde olmak	have one's wits about one f.
121	Genel	yerinde olmak	be in good taste f.
122	Genel	yerinde saymak	deadlock f.
123	Genel	yerinde duramamak	be full of life f.
124	Genel	yerinde olmamak (her zamanki)	be out of place f.
125	Genel	keyfi yerinde olmak	be in a good humor f.
126	Genel	keyfi yerinde olmak	be in a good mood f.
127	Genel	yerinde söz söylemek	strike the right note f.
128	Genel	yerinde yeller esmek	be gone for ever f.
129	Genel	yerinde kullanmamak	misapply f.
130	Genel	yerinde saymak	make no progress f.
131	Genel	keyfi yerinde olmamak	be in the doldrums f.
132	Genel	yerinde saymak	mark time f.
133	Genel	aklı yerinde olmamak	be out of one's mind f.
134	Genel	neşesi yerinde olmak	be in high spirits f.
135	Genel	keyfi yerinde olmamak	feel out of sorts f.
136	Genel	yerinde saymak	make no headway f.
137	Genel	yerinde konuşmak	outtalk f.
138	Genel	yerinde incelemek	investigate on site f.
139	Genel	yerinde yeller esmek	be gone with the wind f.
140	Genel	yerinde yeller esmek	be vanished f.
141	Genel	yerinde olmak	be indicated f.
142	Genel	yerinde olmak	be to the point f.
143	Genel	yerinde olmak	be only just f.
144	Genel	yerinde tutmak	retain f.
145	Genel	yerinde inceleme yapmak	examine on-site f.
146	Genel	yerinde tespit etmek	on-site monitoring f.
147	Genel	yerinde olmak	belong f.
148	Genel	yerinde izlemek	watch on site f.
149	Genel	olay yerinde ölmek	die at the scene f.
150	Genel	birinin yerinde gözü olmak	have designs on someone's job f.
151	Genel	birinin yerinde gözü olmak	have designs on someone's position f.
152	Genel	yerinde görmek	see on site f.
153	Genel	yerinde tutmak	immobilize f.
154	Genel	kopan parmağını olay yerinde bırakmak	leave one's severed finger at the scene f.
155	Genel	birinin yerinde gözü olmak	be after someone’s job f.
156	Genel	şoförün olay yerinde ölmesine sebep olmak	instantly kill the driver f.
157	Genel	iş yerinde çok fazla zaman harcamak	spend a lot of time at work f.
158	Genel	ense kulak yerinde olmak	be amply dimensioned f.
159	Genel	kaza yerinde nefes alışverişi durmak	stop breathing at the site of the accident f.
160	Genel	yerinde görmek	see in situ f.
161	Genel	yerinde tutmak	immobilise f.
162	Genel	yerinde bulmak	find proper f.
163	Genel	yerinde bulmak	find something in/on its place f.
164	Genel	yerinde rahat oturamamak	tiddle f.
165	Genel	blokla yerinde tutmak	block f.
166	Genel	yerinde duramamak	hirsle f.
167	Genel	kurtlu gibi yerinde duramamak	crawl f.
168	Genel	yerinde tutmak	peg f.
169	Genel	yerinde duramamak	firk f.
170	Genel	yerinde duramamak	fissle [scotland] f.
171	Genel	yerinde duramamak	fitch [dialect] [uk] f.
172	Genel	ülkenin başka yerinde yaşamak için bulunduğu yeri terk etmek	out-migrate f.
173	Genel	yerinde duramamak	shaffle [dialect] [uk] f.
174	Genel	yerinde duramamak	shale f.
175	Genel	(ürünü) yerinde sergilemek	showroom f.
176	Genel	(sıvı) yerinde durmak	stand f.
177	Genel	yerinde kalmak	stillstand f.
178	Genel	yerinde seyretmek	stillstand f.
179	Genel	yerinde duramamak	hotch f.
180	Genel	yerinde duramayan	frisky s.
181	Genel	sağlığı yerinde	as fit as a fiddle s.
182	Genel	zaman açısından yerinde	timely s.
183	Genel	yerinde duramayan	fidgety s.
184	Genel	şuuru yerinde	conscious s.
185	Genel	yerinde duramayan	restive s.
186	Genel	tam yerinde ve zamanında yapılan	seasonable s.
187	Genel	giyimi kuşamı yerinde	smartly dressed s.
188	Genel	keyfi yerinde değil	out of form s.
189	Genel	hali vakti yerinde	well situated s.
190	Genel	keyfi yerinde	in good form s.
191	Genel	tam yerinde	seasonable s.
192	Genel	yerinde olmayan	untimely s.
193	Genel	yerinde duramayan	full of life s.
194	Genel	hali vakti yerinde	affluent s.
195	Genel	asıl yerinde bulunan	autochthonous s.
196	Genel	yerinde duramayan	beany s.
197	Genel	kısa ve yerinde	short and sweet s.
198	Genel	keyfi yerinde	in fine fettle s.
199	Genel	yerinde duramayan	restless s.
200	Genel	yerinde duramayan	twittery s.
201	Genel	en yerinde	optimum s.
202	Genel	en yerinde	optimal s.
203	Genel	en yerinde	the most appropriate s.
204	Genel	en yerinde	the best s.
205	Genel	yerinde duramayan	antsy s.
206	Genel	yerinde ve uygun	fit and proper s.
207	Genel	itibarı yerinde	good standing s.
208	Genel	yerinde duramayan	frolicsome s.
209	Genel	akli melekeleri yerinde	able-minded s.
210	Genel	yerinde olmayan	uncalled-for s.
211	Genel	yerinde söylenmiş	well-said s.
212	Genel	hali vakti yerinde	well-endowed s.
213	Genel	yerinde duramayan	bouncy s.
214	Genel	keyfi yerinde	complacent s.
215	Genel	sağlığı yerinde	whole s.
216	Genel	sağlığı yerinde	well s.
217	Genel	yerinde harcanmış	well-spent s.
218	Genel	yerinde durmaz	quicksilver s.
219	Genel	bilinci yerinde	self conscious s.
220	Genel	yerinde onarılan	fixed-in-place s.
221	Genel	yerli yerinde	nice s.
222	Genel	yerinde duramayacak kadar hayat dolu ve neşeli	tiggerish s.
223	Genel	yerinde duramayan	zappy s.
224	Genel	yerli yerinde	copacetic s.
225	Genel	yerinde durmayan	jumpy s.
226	Genel	yerinde duran	unmoving s.
227	Genel	yerinde duramayan	excited s.
228	Genel	yerinde duramayan	unstill s.
229	Genel	yerinde duramayan	jiggy s.
230	Genel	yerinde duramayan	wiggly s.
231	Genel	hali vakti yerinde	bein s.
232	Genel	hali vakti yerinde	bien [scotland] s.
233	Genel	yerinde duramayan	jouncy s.
234	Genel	sıhhati yerinde olmayan	sadly s.
235	Genel	dünyanın birçok yerinde yetişen	widely distributed s.
236	Genel	dünyanın birçok yerinde olan	widely distributed s.
237	Genel	muhafazakar görüşlü, bakımlı, aktif ve hali vakti yerinde yaşlı kadınlara özgü	blue rinse s.
238	Genel	akli dengesi yerinde olmayan	brainish [scotland] s.
239	Genel	keyfi yerinde	lusty s.
240	Genel	yerinde duramayan	hectic s.
241	Genel	aklı yerinde olmayan	idleheaded [obsolete] s.
242	Genel	akli dengesi yerinde olmayan	off s.
243	Genel	iş yerinde olmayan	off-the-clock s.
244	Genel	olay yerinde bulunan	onsite s.
245	Genel	olay yerinde bulunan	on-site s.
246	Genel	olay yerinde olan	on-the-scene s.
247	Genel	faaliyet yerinde olan	on-the-spot s.
248	Genel	(endüstriyel ilişkilerde) iş yerinde çalışanlarla konuşmaya her zaman açık olan	open-door s.
249	Genel	tam yerinde olan	in s.
250	Genel	akli dengesi yerinde olmayan	diswitted s.
251	Genel	yerinde sayan	dormant s.
252	Genel	dünyanın birçok yerinde görülen	cosmopolitan s.
253	Genel	olay yerinde vuku bulan	drumhead s.
254	Genel	yerinde duramayan	itchy s.
255	Genel	dünyanın birçok yerinde bulunan	pandemic s.
256	Genel	hevesinden yerinde duramayan	possessed s.
257	Genel	yerinde duramayan	fikish s.
258	Genel	yerinde tutan	fixit s.
259	Genel	yerinde tutan	fixive s.
260	Genel	akli dengesi yerinde	perfect [obsolete] s.
261	Genel	yerinde duran	situate s.
262	Genel	yerinde durmayan	skittery s.
263	Genel	iş yerinde yatan	sleep-in s.
264	Genel	keyfi yerinde	sorrowless s.
265	Genel	yerinde sayan	sticky s.
266	Genel	her yerinde bir şey olan	stocked with s.
267	Genel	bilinci yerinde olan	supraliminal s.
268	Genel	olay yerinde bulunan	upon the spot s.
269	Genel	sağlığı yerinde	sound s.
270	Genel	sağlığı yerinde	right s.
271	Genel	yerinde duramayan	restive s.
272	Genel	yerinde olmayan	out s.
273	Genel	yerinde kalan	stay-at-home s.
274	Genel	yerinde kalmayan	stayless s.
275	Genel	yerinde duran	statuesque s.
276	Genel	yerinde durmayan	fussy s.
277	Genel	her yerinde	all over zf.
278	Genel	tam yerinde isabetli	to the point zf.
279	Genel	köyün uzak bir yerinde	in the sticks zf.
280	Genel	yerli yerinde	in its proper place zf.
281	Genel	birinin yerinde	in one's stead zf.
282	Genel	her yerinde	passim zf.
283	Genel	her yerinde	all about zf.
284	Genel	kendi yerinde	locally zf.
285	Genel	tam yerinde	on the spot zf.
286	Genel	dünyanın her yerinde	all over the world zf.
287	Genel	olay yerinde	on the spot zf.
288	Genel	tam yerinde	in position zf.
289	Genel	tam yerinde	to the point zf.
290	Genel	hali vakti yerinde	in easy circumstances zf.
291	Genel	yerinde bir şekilde	befittingly zf.
292	Genel	olay yerinde	on the ground zf.
293	Genel	yerli yerinde	in the original position zf.
294	Genel	yerli yerinde	in the proper place zf.
295	Genel	eski yerinde	back zf.
296	Genel	asıl yerinde	in situ zf.
297	Genel	iş yerinde	at workplace zf.
298	Genel	başkasının iş yerinde	al desko zf.
299	Genel	her yerinde	ubique zf.
300	Genel	yerinde duramayarak	excitedly zf.
301	Genel	menşe ülkede veya yerinde	home zf.
302	Genel	iş yerinde	in zf.
303	Genel	tam yerinde	in zf.
304	Genel	keyfi yerinde	in stride zf.
305	Genel	yerli yerinde	featly zf.
306	Genel	tam yerinde olan	dead-on zf.
307	Genel	şehrin her yerinde	all around the town zf.
308	Genel	ilin her yerinde	provincewide zf.
309	Genel	olay yerinde	upon the spot zf.
310	Genel	yerinde duramadan	spirity zf.
311	Genel	orta yerinde	in the midst of ed.
312	Genel	-in (her) yerinde	over ed.
313	Genel	---'ın birçok yerinde	in much of ed.
314	Genel	sağlığı yerinde	in good case expr.
315	Genel	hali vakti yerinde yaşlılar	woof (well off older folks) kısalt.
Öbek Fiiller
316	Öbek Fiiller	yerinde olmak	stand for f.
317	Öbek Fiiller	yerinde duramamak	fidget around f.
318	Öbek Fiiller	yerinde rahat oturamamak	fidget around f.
319	Öbek Fiiller	yerinde duramamak	fidget about f.
320	Öbek Fiiller	bir şeyi yerinde tutmak	keep something down f.
321	Öbek Fiiller	bir şeyi ağırlık uygulayarak yerinde/sabit tutmak	keep something down f.
322	Öbek Fiiller	(birini/kendini birinin/bir şeyin) yerinde hayal etmek	superimpose (someone or oneself) on (someone or something) f.
323	Öbek Fiiller	(birini/kendini birinin/bir şeyin) yerinde hayal etmek	superimpose (someone or oneself) onto (someone or something) f.
324	Öbek Fiiller	(bir şeyin/yerin) her yerinde kutlanmak	resound through (something or some place) f.
325	Öbek Fiiller	(bir şeyin/yerin) her yerinde konuşulmak	resound through (something or some place) f.
326	Öbek Fiiller	(bir şeyin/yerin) her yerinde ses getirmek	resound through (something or some place) f.
327	Öbek Fiiller	(bir şeyin/yerin) her yerinde bilinmek/duyulmak	resound through (something or some place) f.
328	Öbek Fiiller	(bir şeyin/yerin) her yerinde çınlamak	resound throughout (something or some place) f.
329	Öbek Fiiller	(bir şeyin/yerin) her yerinde yankılanmak	resound throughout (something or some place) f.
330	Öbek Fiiller	(bir şeyin/yerin) her yerinde duyulmak	resound throughout (something or some place) f.
331	Öbek Fiiller	(bir şeyin/yerin) her yerinde konuşulmak	resound throughout (something or some place) f.
332	Öbek Fiiller	(birini) evinde/iş yerinde bulmak	find (one) in f.
333	Öbek Fiiller	(birini) yerinde (ofisinde, evinde) bulmak	find (one) in f.
334	Öbek Fiiller	(bir hisle dolup) yerinde duramamak	jump with (something) f.
335	Öbek Fiiller	(birinin) arabasını park yerinde kitlemek	park (one) in f.
336	Öbek Fiiller	(bir iş yerinde, şirkette) kalmak	remain at (something or some place) f.
337	Öbek Fiiller	her yerinde kutlanmak	resound through f.
338	Öbek Fiiller	her yerinde ses getirmek	resound through f.
339	Öbek Fiiller	her yerinde bilinmek/duyulmak	resound through f.
340	Öbek Fiiller	(bir şeyin) içinde yerinde duramamak	squirm in f.
341	Öbek Fiiller	(bir şeyden dolayı) yerinde rahat duramamak	squirm with (something) f.
İfadeler
342	İfadeler	senin yerinde olmak istemezdim	better you than me expr.
343	İfadeler	aklı yerinde değil	out of one's mind expr.
344	İfadeler	akli dengesi yerinde	in full possession of all your faculties expr.
345	İfadeler	dünyanın her yerinde	all over the earth expr.
346	İfadeler	hali vakti yerinde	in comparative comfort expr.
347	İfadeler	kafası yerinde değil	out of one's mind expr.
348	İfadeler	yerinde söylemek gerekirse	in a manner of speaking expr.
349	İfadeler	birinin/bir şeyin yerinde/yerine	in (someone's or something's) place expr.
350	İfadeler	başkasının yerinde/konumunda	in someone else's place expr.
351	İfadeler	başkasının yerinde olduğunu hayal etmiş/düşünen	in someone else's place expr.
352	İfadeler	istanbul'un birçok yerinde	in much of istanbul expr.
353	İfadeler	(bir şeyin veya bir yerin) orta yerinde	in the middle of (something or some place) expr.
354	İfadeler	orta yerinde	in the midst expr.
355	İfadeler	orta yerinde	in one's midst expr.
356	İfadeler	(bir şeyin) orta yerinde	in the midst of (something) expr.
Atasözü
357	Atasözü	her şey yerli yerinde; olması gerektiği gibi	god's in his heaven; all's right with the world
358	Atasözü	her şeyin bir yeri var ve her şey yerli yerinde olmalı	a place for everything, and everything in its place
359	Atasözü	yerinde oturarak tarihe iz bırakamazsın	footprints on the sands of time are not made by sitting down
360	Atasözü	yerinde oturan tarih yazamaz	footprints on the sands of time are not made by sitting down
Konuşma Dili
361	Konuşma Dili	morali ve sağlığı yerinde olan kimse	the thing [brit] i.
362	Konuşma Dili	yerinde duramayan/fıldır fıldır kişi	world-beater i.
363	Konuşma Dili	yerinde duramayan	bundle of energy i.
364	Konuşma Dili	her şey yerli yerinde olması ve o şekilde bırakılması	a place for everything and everything in its place i.
365	Konuşma Dili	hali vakti yerinde olma	easy street i.
366	Konuşma Dili	hali vakti yerinde olma	fat city i.
367	Konuşma Dili	yerinde duramayan kimse	hyper i.
368	Konuşma Dili	yerinde cevap	comeback i.
369	Konuşma Dili	olay yerinde bulunmak	be in at the kill f.
370	Konuşma Dili	olay yerinde olmak	be in at the death f.
371	Konuşma Dili	kafası yerinde olmak	be in one's right mind f.
372	Konuşma Dili	olay yerinde bulunmak	be in at the death f.
373	Konuşma Dili	olay yerinde olmak	be in at the kill f.
374	Konuşma Dili	yerinde duramamak	strain at the leash f.
375	Konuşma Dili	heyecandan/sinirden yerinde duramamak	be jumping up and down f.
376	Konuşma Dili	rahatı yerinde olmak	be laughing f.
377	Konuşma Dili	yerinde saymak	be chasing tail f.
378	Konuşma Dili	sağlığı yerinde olmak	be doing well f.
379	Konuşma Dili	yerinde olmak	trade places f.
380	Konuşma Dili	kaidesi yerinde	broad across the beam s.
381	Konuşma Dili	kafası yerinde değil	far gone s.
382	Konuşma Dili	aklı yerinde değil	far gone s.
383	Konuşma Dili	yerinde duramayan	full of it s.
384	Konuşma Dili	yerinde duramayan	full of it s.
385	Konuşma Dili	aklı yerinde olmayan	off your head [uk] s.
386	Konuşma Dili	sevinçten/mutluluktan yerinde duramayan	on a high s.
387	Konuşma Dili	bir şeyden dolayı yerinde duramayan	jacked up on (something) s.
388	Konuşma Dili	akli dengesi yerinde	with-it s.
389	Konuşma Dili	yerinde duramayan	up to high doh [scotland] zf.
390	Konuşma Dili	yerinde olarak	pat zf.
391	Konuşma Dili	çok yerinde	bang up expr.
392	Konuşma Dili	hali vakti yerinde	in clover expr.
393	Konuşma Dili	olay yerinde	on the spot expr.
394	Konuşma Dili	ruh ve beden sağlığı yerinde	being of sound mind and body expr.
395	Konuşma Dili	sağlığı yerinde	in the pink expr.
396	Konuşma Dili	yerinde olmak istemezdim	I don't envy you expr.
397	Konuşma Dili	yerinde olmak istemem	I don't envy you expr.
398	Konuşma Dili	dünyanın hiçbir/her yerinde	god's green earth expr.
399	Konuşma Dili	dünyanın herhangi bir yerinde	god's green earth expr.
400	Konuşma Dili	yer yerinde oynadı (orgazm olmak)	the earth moved (or did the earth move for you?) expr.
401	Konuşma Dili	-in her yerinde	from here to sunday expr.
402	Konuşma Dili	yerinde bir hareket/hamle/espri	well played expr.
403	Konuşma Dili	yerinde olsam (bir şeyi) yapmazdım	(I) wouldn't (do something) if I were you expr.
404	Konuşma Dili	(birinin) yerinde olmak istemezdim	(I) wouldn't want to be in (someone's) shoes expr.
405	Konuşma Dili	iyi/yerinde bir karar	we, you can/could/might do worse (than...) expr.
406	Konuşma Dili	şehrin/kasabanın her yerinde/yerine	all around town expr.
407	Konuşma Dili	her yerinde	all over (some place) expr.
408	Konuşma Dili	şehrin/kasabanın her yerinde/yerine	all around town expr.
409	Konuşma Dili	her yerinde	all over (some place) expr.
410	Konuşma Dili	yerinde olmak istemezdim	rather you than me expr.
411	Konuşma Dili	yerinde olsam yapmazdım	wouldn't if i were you expr.
412	Konuşma Dili	yerinde laf ettin	you said a mouthful expr.
413	Konuşma Dili	yerinde laf ettin	you've said a mouthful expr.
414	Konuşma Dili	giyimi kuşamı yerinde	like a dog's dinner expr.
Deyim
415	Deyim	yerinde duramayan kimse	a live wire i.
416	Deyim	kısa ve yerinde	short, sharp shock [brit] i.
417	Deyim	yerinde duramayan kimse	live wire i.
418	Deyim	insanı yerinde (ter ter) tepindiren şey	a red flag before a bull [us] i.
419	Deyim	gücü kuvveti yerinde herkes	all able-bodied people i.
420	Deyim	bir iş yerinde her işe bakan kız	a girl friday i.
421	Deyim	bir iş yerinde her işe bakan kimse	a girl/man/person friday i.
422	Deyim	yerinde söz	the operative word i.
423	Deyim	yerinde duramayan	fireball i.
424	Deyim	yerinde duramayan	ball of fire i.
425	Deyim	akla sonradan gelen sert/yerinde cevap	l'esprit de l'escalier (the wit of staircase) i.
426	Deyim	yatma saatinden hemen önce çocukların huzursuzlandığı/yerinde duramadığı zaman	the witching hour i.
427	Deyim	kafası yerinde olan herkes/herhangi biri	anyone in their right mind i.
428	Deyim	yerinde duramayan kimse	a ball of fire i.
429	Deyim	yerinde duramayan kimse	a cat on a hot tin roof i.
430	Deyim	keyfi hep yerinde kimse	a ray of sunshine i.
431	Deyim	yerinde duramayan kimse	cat on a hot tin roof i.
432	Deyim	yerinde sayma	holding pattern i.
433	Deyim	yerinde duramama	piss and vinegar i.
434	Deyim	yerinde duramayan kimse/şey	ringtailed snorter i.
435	Deyim	yerinde hizmet/yardım	yeoman's service i.
436	Deyim	heyecandan yerinde duramamak	tingle with excitement f.
437	Deyim	kafası yerinde/burada olmamak	not with it f.
438	Deyim	kafası yerinde olduğunda düşünmek	appeal from philip drunk to philip sober f.
439	Deyim	tam yerinde olmak	be ideally placed f.
440	Deyim	kafası yerinde olmak	have all (one's) buttons f.
441	Deyim	aklı/akıl sağlığı yerinde olmak	have all (one's) buttons f.
442	Deyim	muhakeme yeteneği yerinde olmak	have all (one's) buttons f.
443	Deyim	sağduyusu yerinde olmak	have all (one's) buttons f.
444	Deyim	kafası yerinde olmak	have all one's buttons f.
445	Deyim	aklı/akıl sağlığı yerinde olmak	have all one's buttons f.
446	Deyim	muhakeme yeteneği yerinde olmak	have all one's buttons f.
447	Deyim	sağduyusu yerinde olmak	have all one's buttons f.
448	Deyim	boş/yerinde duramamak/oturamamak	not let the grass grow beneath (one's) feet f.
449	Deyim	(birinin) yerinde olmak	trade places with (someone) f.
450	Deyim	yerinde duramamak	go bush f.
451	Deyim	aklı tümüyle yerinde/başında olmak	have all (one's) buttons f.
452	Deyim	aklı tümüyle yerinde/başında olmak	have all one's buttons f.
453	Deyim	aklı tümüyle yerinde/başında olmak	have all one's marbles f.
454	Deyim	yerinde saymak	chase (one's) tail f.
455	Deyim	yerinde yaşlanmak	age in place f.
456	Deyim	aklı yerinde olmak	have all one's marbles f.
457	Deyim	aklı/kafası yerinde olmamak	not have all one's marbles f.
458	Deyim	birini yerinde/mevkisinde/görevinde tutmak	keep one in one's place f.
459	Deyim	birinin yerinde olmak	be in someone`s shoes f.
460	Deyim	hali vakti yerinde olmak	be comfortably off f.
461	Deyim	heyecandan yerinde duramamak	be on the edge of your seat f.
462	Deyim	heyecandan yerinde duramayarak	all agog f.
463	Deyim	heyecandan yerinde duramamak	be bouncing off the walls f.
464	Deyim	heyecandan yerinde duramamak	be climbing the walls f.
465	Deyim	heyecandan yerinde duramamak	climb the walls f.
466	Deyim	hali vakti yerinde olmak	be well off f.
467	Deyim	iş yerinde yoğun bir gün geçirmek	put in a hard day at work f.
468	Deyim	iş yerinde yoğun bir gün geçirmek	put in a hard day's work f.
469	Deyim	meraktan yerinde duramamak	have ants in one's pants f.
470	Deyim	kafası yerinde olmak	have it all together f.
471	Deyim	olay yerinde olmak	be in on the kill f.
472	Deyim	kafası yerinde olmak	play with a full deck f.
473	Deyim	kafası yerinde olmak	have all one's marbles f.
474	Deyim	meşru/münasip/ uygun ve yerinde olmak	pass the smell test f.
475	Deyim	kurtlu kaşar gibi yerinde duramamak	have ants in the pants f.
476	Deyim	keyfi yerinde olmamak	be in a bad mood f.
477	Deyim	keyfi yerinde olmak	have one's tail up f.
478	Deyim	kafası yerinde olmamak	not be right in the head f.
479	Deyim	kafası yerinde olmak	have got it all together to f.
480	Deyim	keyfi yerinde olmamak	get in a bad mood f.
481	Deyim	keyfi yerinde olmak	be in fine fettle f.
482	Deyim	keyfinden yerinde duramamak	be bright-eyed and bushy-tailed f.
483	Deyim	meraktan yerinde duramamak	get ants in one's pants f.
484	Deyim	olay yerinde bulunmak	be in on the kill f.
485	Deyim	rahatı yerinde olmak	be cushy f.
486	Deyim	rahatı yerinde olmak	be in clover f.
487	Deyim	rahatı yerinde olmak	be on easy street f.
488	Deyim	ruhi dengesi yerinde olmak	be in the right frame of mind f.
489	Deyim	rahatı yerinde olmak	be comfy f.
490	Deyim	yerinde zor durmak	be straining at the leash f.
491	Deyim	yerinde duramamak	be full of piss and vinegar f.
492	Deyim	yerinde oturamamak	champ at the bit f.
493	Deyim	yerinde duramamak	champ at the bit f.
494	Deyim	yerinde laf etmek	say a mouthful f.
495	Deyim	(maddi anlamda) rahatı yerinde olmak	be sitting pretty f.
496	Deyim	yerinde olmamak	be away from one's desk f.
497	Deyim	yerinde saymak	make no headway f.
498	Deyim	yerinde duramamak	be chomping at the bit f.
499	Deyim	yerinde duramamak	have ants in one's pants f.
500	Deyim	yerinde duramamak	be champing at the bit f.