sticky - Türkçe İngilizce Sözlük

sticky

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

"sticky" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 81 sonuç

İngilizce Türkçe
Yaygın Kullanım
sticky s. yapış yapış
This rice is sticky.
Bu pirinç yapış yapış.

More Sentences
sticky s. yapışkan
All my boots were covered with sticky mud.
Tüm botlarım yapışkan çamurla kaplıydı.

More Sentences
Genel
sticky f. yapışkan hale getirmek
Use double-sided tape, for example, to make the surface sticky.
Örneğin yüzeyi yapışkan hale getirmek için çift taraflı bant kullanın.

More Sentences
sticky s. zor
She helped me in a very sticky situation.
Çok zor bir durumda bana yardım etti.

More Sentences
sticky s. aşırı nemli
The weather near the equator is sticky.
Ekvator yakınlarında hava aşırı nemlidir.

More Sentences
sticky s. yapışkan
Antiphospholipid syndrome (APS) is also known as Antiphospholipid Antibody Syndrome, Hughes syndrome, or sticky blood.
Antifosfolipid sendromu (APS), Antifosfolipid Antikor Sendromu, Hughes sendromu veya yapışkan kan olarak da bilinir.

More Sentences
sticky s. merak uyandıran
The company has a well-designed sticky website.
Şirketin iyi tasarlanmış, merak uyandıran bir web sitesi var.

More Sentences
Konuşma Dili
sticky s. yılışık
The journalist asking sticky questions was found dead in her apartment.
Yılışık sorular soran gazeteci evinde ölü bulundu.

More Sentences
Teknik
sticky s. yapışkan
A Kanban system is more than sticky notes on the wall.
Kanban sistemi duvardaki yapışkan notlardan daha fazlasıdır.

More Sentences
Mekanik
sticky s. yapışkan
A characteristic feature of this type of hyperhidrosis is cold, sticky palms.
Bu tip hiperhidrozun karakteristik bir özelliği soğuk, yapışkan avuç içleridir.

More Sentences
Genel
sticky i. meraklı kimse
sticky i. hevesli kimse
sticky i. yerli yersiz sorular soran kimse
sticky i. meraklı bakış
sticky i. hevesli bakış
sticky i. post-it kağıtları
sticky i. yapışkanlı not kağıtları
sticky f. yapış yapış yapmak
sticky f. ağdalandırmak
sticky f. her yere bulaştırmak
sticky f. (internet forumunda) bir haber dizisini gündemin başına sabitlemek
sticky s. ıslak
sticky s. rutubetli
sticky s. zorlu
sticky s. sıvık
sticky s. isteksiz
sticky s. vıcık
sticky s. inatçı
sticky s. sakız gibi
sticky s. nemli
sticky s. berbat
sticky s. rutubetli (hava)
sticky s. yapışkanlı
sticky s. sıvışık
sticky s. kötü
sticky s. bulaşkan
sticky s. gönülsüz
sticky s. tatsız
sticky s. odunsu
sticky s. çubuğa benzer
sticky s. dala benzer
sticky s. (kişi) odun gibi
sticky s. (kişi) hareketsiz
sticky s. (kişi) donuk
sticky s. (kar) erimeye başlayan
sticky s. (kar) yumuşak
sticky s. yaş
sticky s. terli
sticky s. terden sırılsıklam
sticky s. engelleyen
sticky s. engellenen
sticky s. alıkoyan
sticky s. alıkoyulan
sticky s. tıkanan
sticky s. tıkalı
sticky s. tıkayan
sticky s. inatçı
sticky s. yerinde sayan
sticky s. değişikliğe direnen
sticky s. satılması zor
sticky s. zor satılan
sticky s. satışı zor
sticky s. elde kalan
sticky s. ödenek sağlaması zor olan
sticky s. ödemesi zor
sticky s. ödenemeyen
sticky s. zorluk yaratan
sticky s. zorlayıcı
sticky s. zor beğenen
sticky s. yaygaracı
sticky s. titiz
sticky s. müşkülpesent
sticky s. kılı kırk yaran
Konuşma Dili
sticky s. yıvışık
Ticaret/Ekonomi
sticky s. (fiyat veya maaş) sabit
Teknik
sticky s. yapışan
Bilgisayar
sticky s. (fare) belirli bir süre aktif kalan donanım ürününe ait veya ilgili
sticky s. (fare) temas ile çalışan yazılım/donanım ürününe ait veya ilgili
Zooloji
sticky s. (at) engel önünde kararsız kalan
sticky s. (at) zıplayacakken duraksayan
Spor
sticky s. (üzerinde kriket oynanan suni çimen) yüzeyi yapışan

"sticky" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 200 sonuç

İngilizce Türkçe
Konuşma Dili
a sticky situation i. zor bir durum
It was a sticky situation indeed.
Gerçekten zor bir durumdu.

More Sentences
Deyim
a sticky situation [uk/australia] i. tatsız bir durum
It was a sticky situation indeed.
Gerçekten tatsız bir durumdu.

More Sentences
Genel
sticky tape i. yapıştırıcı bant
sticky tape i. bant
sticky note paper i. yapışkanlı not kağıdı
sticky note i. yapışkanlı not kağıdı
sticky knowledge i. bilginin yapışkanlığı
sticky knowledge i. yapışkan bilgi
sticky floor i. yapışkan zemin
sticky note i. yapışkanlı not kağıdı
sticky shield i. yapışkan tuzak
sticky shield i. yapışkan böcek tuzak paneli
stick with sticky tape f. bantlamak
be sticky f. yapış yapış olmak (hava)
be sticky f. nemli olmak
be sticky f. yapış yapış olmak
make sticky f. vıcık vıcık etmek
be sticky f. yapışkan olmak
be sticky about doing something f. isteksiz olmak
sticky-fingered s. hırsıza benzer
sticky-handed s. çalan
sticky-fingered s. cebe indiren
sticky-fingered s. çalıp çırpan
sticky-fingered s. hırsız gibi
sticky-handed s. cebe indiren
sticky-handed s. hırsız gibi
sticky-handed s. hırsıza benzer
sticky-fingered s. çalan
sticky-fingered s. hırsızlık yapan
sticky-handed s. çalıp çırpan
sticky-handed s. hırsızlık yapan
stk (sticky) kısalt. yapışkan
Konuşma Dili
a sticky wicket i. (kriket) ıslak top
a sticky wicket [uk/australia] i. başı belada
a sticky wicket [uk/australia] i. başı dertte
come to a sticky end f. sonu kötü bitmek
come to a sticky end f. sonu fena olmak
Deyim
sticky wicket i. çıban başı
sticky tune i. ağza/dile dolanan/takılan şarkı
a sticky situation [uk/australia] i. mahcup edici bir durum
a sticky wicket [uk/australia] i. zor bir durum
a sticky wicket [uk/australia] i. uygunsuz bir durum
a sticky situation [uk/australia] i. riskli bir durum
a sticky wicket [uk/australia] i. nahoş bir durum
a sticky wicket [uk/australia] i. münasebetsiz bir durum
a sticky situation [uk/australia] i. can sıkıcı bir durum
a sticky situation [uk/australia] i. garip bir durum
a sticky wicket [uk/australia] i. rezil bir durum
a sticky situation [uk/australia] i. utanç verici bir durum
a sticky wicket [uk/australia] i. mahcup edici bir durum
a sticky situation [uk/australia] i. uygunsuz bir durum
a sticky wicket [uk/australia] i. garip bir durum
a sticky wicket [uk/australia] i. yağmurdan vıcık vıcık olmuş zemin/saha
a sticky situation [uk/australia] i. nahoş bir durum
a sticky situation [uk/australia] i. rezil bir durum
a sticky wicket [uk/australia] i. tatsız bir durum
a sticky situation [uk/australia] i. münasebetsiz bir durum
sticky fingers i. çalma eğilimi
sticky fingers i. hırsızlık eğilimi
have sticky fingers f. hırsızlık yapmak
have sticky fingers f. çalmak
come to a sticky end f. hoş olmayan bir şekilde ölmek
meet a sticky end f. kötü bir şekilde ölmek
meet a sticky end f. hoş olmayan bir şekilde ölmek
come to a sticky end f. kötü bir şekilde ölmek
have sticky hands f. elleri yapış yapış olmak
one's hands to get sticky f. elleri yapış yapış olmak
be (batting) on a sticky wicket f. geçmişte yapmış olduğu hatalar yüzünden zor durumda olmak
meet a sticky end f. sonu fena olmak
be on a sticky wicket f. yaptığının cezasını çekmek
be on a sticky wicket f. yaptığının bedelini ödemek
be batting on a sticky wicket f. yaptığının cezasını çekmek
be batting on a sticky wicket f. yaptığının bedelini ödemek
have sticky fingers f. eli uzun olmak
hit a sticky patch f. tatsız/zorlu bir döneme girmek
hit a sticky patch f. güç bir dönemde olmak
hit a sticky patch f. sıkıntı çekmek
hit a sticky patch f. sıkıntılı/zor bir dönemde olmak
hit a sticky patch f. güç bir dönem geçiriyor olmak
hit a sticky patch f. zorluk/güçlük çekmek
go through/hit a sticky patch f. sıkıntılı/zor bir dönemde olmak
go through/hit a sticky patch f. zorluk/güçlük çekmek
hit a sticky patch f. berbat bir döneme girmek
go through/hit a sticky patch f. tatsız/zor zamanlar yaşamak
go through/hit a sticky patch f. dara/sıkıntıya düşmek
hit a sticky patch f. dara/sıkıntıya düşmek
go through/hit a sticky patch f. güç bir dönemde olmak
go through/hit a sticky patch f. güç bir dönem geçiriyor olmak
hit a sticky patch f. yokluk/cefa çekmek
hit a sticky patch f. sıkıntılı/zor bir dönem geçiriyor olmak
go through/hit a sticky patch f. berbat bir döneme girmek
go through/hit a sticky patch f. tatsız/zorlu bir döneme girmek
hit a sticky patch f. tatsız/zor zamanlar yaşamak
hit a sticky patch f. tatsızlık/zorluk yaşamak
go through/hit a sticky patch f. yokluk/cefa çekmek
go through/hit a sticky patch f. sıkıntılı/zor bir dönem geçiriyor olmak
go through/hit a sticky patch f. sıkıntı çekmek
go through/hit a sticky patch f. tatsızlık/zorluk yaşamak
go through a sticky patch f. can sıkıcı bir dönem geçirmek
hit a bad/sticky patch f. zor bir döneme girmek
go through a bad/sticky patch f. zor bir dönemde olmak
go through a sticky patch f. sıkıntılı bir dönem geçirmek
go through a bad/sticky patch f. zor bir dönemden geçmek
go through a sticky patch f. problemli bir dönem geçirmek
go through a sticky patch f. zor bir dönem geçirmek
be in a sticky situation f. zor bir durumda olmak
be in a sticky situation f. tatsız durumda olmak
be in a sticky situation f. müşkül durumda olmak
be in a sticky situation f. mahcup edici bir durumda olmak
be in a sticky situation f. sıkıntılı bir durumda olmak
be in a sticky situation f. içinden çıkılması zor bir durumda olmak
be in a sticky situation f. güç bir durumda olmak
be in a sticky situation f. berbat durumda olmak
be in a sticky situation f. utanç verici bir durumda olmak
be in a sticky situation f. can sıkıcı bir durumda olmak
be in a sticky situation f. yüz kızartıcı bir durumda olmak
be (batting) on a sticky wicket [uk] f. başı belada olmak
be (batting) on a sticky wicket [uk] f. başı dertte olmak
be (batting) on a sticky wicket [uk] f. uygunsuz bir durumda olmak
be (batting) on a sticky wicket [uk] f. sıkıntılı bir durumda olmak
be (batting) on a sticky wicket [uk] f. zor bir durumda olmak
be (batting) on a sticky wicket [uk] f. tatsız bir durumda olmak
be (batting) on a sticky wicket [uk] f. utanç verici bir durumda olmak
be (batting) on a sticky wicket [uk] f. nahoş/rezil bir durumda olmak
go through a sticky patch f. zor bir dönemden geçmek
hit a sticky patch f. zor bir dönemde olmak
go through a sticky patch f. zor bir dönemde olmak
hit a sticky patch f. zor bir dönemden geçmek
batting on a sticky wicket s. sıkıntı içerisinde
batting on a sticky wicket s. başı belada
batting on a sticky wicket s. nahoş/rezil bir durumda
batting on a sticky wicket s. güçlük içerisinde
batting on a sticky wicket s. tatsız bir durumda
batting on a sticky wicket s. başı dertte
batting on a sticky wicket s. zor durumda
in a sticky situation zf. müşkül bir durumda
in a sticky situation zf. berbat durumda
in a sticky situation zf. zor durumda
in a sticky situation zf. güç durumda
in a sticky situation zf. içinden çıkılması zor bir durumda
on a sticky wicket [uk/australia] expr. başı belada
on a sticky wicket [uk/australia] expr. utanç verici bir durumda
on a sticky wicket [uk/australia] expr. nahoş/rezil bir durumda
on a sticky wicket [uk/australia] expr. zor durumda
on a sticky wicket [uk/australia] expr. tatsız bir durumda
Ticaret/Ekonomi
sticky issues i. yapışkan tahviller
sticky prices i. fiyat değişmelerinin yavaşlığı
sticky prices i. fiyatların yapışkanlığı
sticky price model i. yapışkan fiyat modeli
sticky wages i. ücretlerin yapışkanlığı
sticky wages i. yapışkan ücretler
sticky note i. yapışkanlı not kağıdı
sticky prices i. yapışkan fiyatlar
Teknik
sticky limit i. yapışma limiti
sticky keys i. yapışkan tuşlar
sticky substance i. bulaşıcı madde
sticky point i. yapışma noktası
Bilgisayar
sticky bit i. yapışkan bit
sticky content i. (internet sitesinde) çok tıklanan popüler içerik
Bilişim
sticky keys i. yapışkan tuşlar
Medikal
sticky blood i. kanda koyulaşma durumu
Mutfak
sticky rib i. kemikli pirzola
sticky rice i. yapışkan pirinç
sticky rice i. glütenli pirinç
sticky bun i. tarçınlı çörek
Biyoloji
sticky end i. (dna veya rna'da) tek zincirli uç
Botanik
sticky willow i. yoğurtotu
sticky bob i. dil kanatan
sticky grass i. dil kanatan
sticky grass i. yoğurtotu
sticky bob i. yoğurtotu
sticky willow i. dil kanatan
sticky willy i. dil kanatan
sticky willy i. yoğurtotu
sticky goosefoot i. kızılbacak
sticky goosefoot i. meşe yapraklı aromatik bir kazayağı bitkisi
sticky aster (machaeranthera bigelovii) i. batı kolorado ve arizona'ya özgü yabani bir yıldız çiçeği
sticky geranium i. kuzey amerika'ya özgü, beyaz veya soluk pembe renkli bir turnagagası
sticky willie i. yoğurt otu
Askeri
sticky bomb i. yapışkan bomba
Spor
sticky wicket i. (kriket) kale çevresindeki yapış yapış alan
sticky-fingered s. top yakalamada iyi olan
sticky-fingered s. topa hakim
Argo
icky-sticky i. esrar
icky-sticky i. bok
sticky icky (rap slang) i. esrar
sticky icky (rap slang) i. ot
sticky icky i. ot
sticky icky i. esrar
come to a sticky end f. bok yoluna gitmek
İngiliz Argosu
sticky wicket i. zor durum
sticky wicket i. güçlük
sticky love piss i. döl
sticky wicket i. sıkıntı
sticky love piss i. meni
sticky love piss i. sperm
sticky biscuit i. bir mastürbasyon oyunu
bat on a sticky wicket f. kendini ateşe atmak
bat on a sticky wicket f. kendini zora sokmak
bat on a sticky wicket f. başını belaya sokmak