mevcut - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

mevcut



Bedeutungen von dem Begriff "mevcut" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 56 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
mevcut available adj.
mevcut existing adj.
mevcut present adj.
General
mevcut store n.
mevcut subsistence n.
mevcut the number present n.
mevcut total n.
mevcut stock n.
mevcut supply n.
mevcut total number of attendance n.
mevcut turnout n.
mevcut prevalent adj.
mevcut physical adj.
mevcut forthcoming adj.
mevcut in store adj.
mevcut in being adj.
mevcut obtainable adj.
mevcut on hand adj.
mevcut existed adj.
mevcut extant adj.
mevcut existent adj.
mevcut attendant adj.
mevcut actual adj.
mevcut existing adj.
mevcut in hand adj.
mevcut available adj.
mevcut going adj.
mevcut disposable adj.
mevcut currently available adj.
mevcut in-date adj.
mevcut active adj.
mevcut acquirable adj.
mevcut ready adj.
mevcut being adj.
mevcut living adj.
mevcut running adj.
mevcut in adj.
mevcut instant adj.
mevcut good adj.
mevcut cur (current) adj.
mevcut prs (present) adj.
mevcut in place adv.
mevcut in one's way [brit] adv.
mevcut curt (current) abrev.
Colloquial
mevcut check interj.
Idioms
mevcut all present and correct [uk] expr.
mevcut up for grabs expr.
Trade/Economic
mevcut inventory n.
mevcut available adj.
mevcut substantial adj.
mevcut in stock adj.
mevcut current adj.
Technical
mevcut current adj.
mevcut available adj.
mevcut present adj.
Military
mevcut on hand adj.

Bedeutungen, die der Begriff "mevcut" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
mevcut olmayan absent adj.
General
mevcut çevresel durumun araştırılması environmental baseline study n.
mevcut veri available data n.
mevcut olma availability n.
mevcut olma presentness n.
bir restoranda mevcut yiyecek ve içeceklerin listesi menu n.
mevcut kurallara uyan conformist n.
aynı zamanda birçok yerde mevcut olma ubiquity n.
bir konaklamada veya taşıtta boş yerin mevcut bulunması vacancy n.
mevcut olma availableness n.
mevcut olmama nonavailability n.
mevcut denge existing equilibrium n.
mevcut ağ current network n.
mevcut müşteriler existing customers n.
mevcut trendler current trends n.
mevcut durumdan başka bir duruma geçiş elocation n.
mevcut tehdit immediate threat n.
mevcut tehlike immediate threat n.
mevcut hal current situation n.
mevcut durum existing state n.
mevcut hal present condition n.
mevcut hal existing state n.
mevcut durum present condition n.
mevcut durum current situation n.
vasiyet edilen şeyin vasiyet edenin ölümü sırasında artık mevcut olmadığı için vasiyetin iptali ademption n.
mevcut hükümet present government n.
mevcut durum present situation n.
mevcut süreç current process n.
mevcut süreç current period n.
mevcut sistem existing sytem n.
mevcut zemin existing grade n.
önceden mevcut koşul pre-existing condition n.
mevcut mal stock n.
mevcut vaziyet state of play n.
mevcut koşullar current circumstances n.
mevcut altyapı current infrastructure n.
mevcut altyapı existing infrastructure n.
mevcut durum status quo n.
ortalama mevcut average strength n.
mevcut teknolojiler existing technologies n.
mevcut durum present state n.
mevcut yönetim current administration n.
mevcut değer going rate n.
mevcut yılın başından günümüze kadar olan süre ytd (year-to-date) n.
varolan/mevcut durum preexisting condition n.
mevcut müşteri current customer n.
mevcut sistem current system n.
mevcut sistem existing system n.
mevcut şehir current city n.
mevcut çalışma present study n.
mevcut paket current package n.
mevcut satır current line n.
mevcut hedef current objective n.
mevcut uygulama existing practice n.
mevcut en iyi teknikler (met) best available techniques (bat) n.
mevcut düzene uyma görüşü conformism n.
mevcut sisteme itaat etme düşüncesi conformism n.
bir müzisyenin mevcut kayıtlarından farklı olan eski kayıtları back catalogue n.
ismen var olup gerçekte mevcut olmayan kişi/nesne nominal n.
mevcut durum, amaç veya kullanım nonce n.
mevcut koşullar time n.
mevcut olmama unavailableness n.
mevcut ilkelere uymayan kimse heretic n.
yalnızca mevcut kurallara göre davranan kimse jobsworth n.
mevcut sisteme isyan eden kimse malcontent n.
özel çıkar elde ettikleri mevcut bir sistemi sürdürmeyi veya kontrol etmeyi amaçlayan gruplar vested interest n.
mevcut her şey whole works n.
kesilecek veya kesilmiş olup kütük haline getirilecek ağaçlar ile mevcut kütükleri tespit eden ağaç kesicisi marker n.
mevcut saça postişlerin takıldığı bir saç modeli weave n.
mevcut işçi gücü hands n.
bir öğünde servis edilen veya mevcut bulunan yemekler menu n.
mevcut durum veya şartlar microenvironment n.
yayınevinin yeni ya da mevcut kitaplardan oluşturduğu listenin bir kısmı midlist n.
mevcut durum here n.
mevcut konum here n.
mevcut zaman here n.
kişinin hayatının mevcut durumu here and now n.
kişinin hayatının mevcut hali here and now n.
mevcut durum here and now n.
mevcut hal here and now n.
briçte mevcut eli kazanabilecek bir kartın sonra kullanılmak için bekletilmesi holdup n.
briçte mevcut eli kazanabilecek kartın sonra kullanılmak için bekletilmesi holdup n.
varsayımsal veya mevcut verilerle yapılan hızlı akıl yürütme sonucu ortaya çıkan ispat demonstration n.
düşmanı mevcut hareket tarzını sürdürmekten veya planladığı operasyonları gerçekleştirmekten caydırmak amacıyla en iyi ekonomik, diplomatik, siyasi ve askeri değerlendirmeler ışığında geliştirilmiş eylem planı deterrent options n.
mevcut bir maddeye entegre edilen madde guest n.
mevcut olandan daha sıcak ve daha kuru iklimli dönem optimum n.
kilise veya devletin mevcut otoritesine karşı komplo tertipleyenlerin yaptığı gizli toplantı conciliabule n.
mevcut eylem present action n.
mevcut durum clip [dialect] n.
mevcut gelenek fashion n.
(belirli bir zamanda) mevcut olanlar potluck n.
mevcut sorun day n.
mevcut bağlantıdan ayrılma disappendency n.
mücadele verilmesi halinde mevcut olan kazanma ihtimali fighting chance n.
hizmetleri veya faaliyetleri mevcut veya geleneksel sınırların ötesine genişletme outreach n.
mevcut durum present [obsolete] n.
mevcut faaliyet present [obsolete] n.
mevcut çağın şart ve düşünceleri present times n.
mevcut sonuç present result n.
mevcut şey prevalent n.
mevcut vaziyet size n.
mevcut lokasyon check-in n.
mevcut olanlar field n.
kitap yayımcısında mevcut olmak be in print v.
mevcut olmak subsist v.
mevcut olmak be v.
kitap yayımcısında mevcut olmamak be out of print v.
mevcut olmak exist v.
mevcut durumu korumak hold the line v.
mevcut durumu korumak stay on hold v.
mevcut olmak become available v.
mevcut hale gelmek become available v.
-de mevcut olmak be available in v.
mevcut olmak be in existence v.
mevcut bulunmak subsist v.
mevcut olmak adsum v.
mevcut olmak rely in [obsolete] v.
mevcut takımla aynı türden bir kart oynamak follow suit v.
(bir yerde) mevcut olmak have place v.
mevcut olmak come v.
mevcut olmak live v.
mevcut olup olmadığına bakmak check availability v.
mevcut gösterge ve kanıtlardan yola çıkarak sonuç çıkarmak decide v.
(bir yerde) mevcut olmak consist [obsolete] v.
mevcut duruma göre bilgilendirmek orient v.
mevcut durumunda kalmak preserve v.
bir yerde mevcut göstermek put v.
hala baki ve mevcut extant adj.
elde mevcut in store adj.
daha önceden mevcut olan preexisting adj.
yok (mevcut olmama) absent adj.
mevcut olmayan unavailable adj.
mevcut değil not available adj.
ismen mevcut olan nominal adj.
yeterli çoğunluk mevcut olan quorate adj.
zorunlu üye sayısı mevcut olan quorate adj.
stokta mevcut off-the-shelf adj.
stokta mevcut available in stock adj.
daha önceden mevcut olan pre-existing adj.
mevcut olan now adj.
mevcut tüm personel ve kaynakları tek amaca odaklayan totalitarian adj.
mevcut kurallara uymayan unconformist adj.
mevcut olmayan away adj.
(genellikle born days ifadesinde kullanılır) doğduğundan beri mevcut olan born [dialect] adj.
sürekli mevcut revolving adj.
mevcut güçleri sınırlayan limitive adj.
mevcut konuyla ilgili germain adj.
mevcut bir tesis veya işlemden uyarlanmamış grassroot adj.
mevcut bir tesis veya işleme ilave edilmemiş grassroot adj.
mevcut bir tesis veya işlemden uyarlanmamış grassroots adj.
mevcut bir tesis veya işleme ilave edilmemiş grassroots adj.
yalnızca tek seferlik mevcut olan one-shot adj.
yalnızca tek seferlik mevcut olan one-shot adj.
açık havada mevcut olan open-air adj.
(mevcut şartlarda) en çok istenen optimum adj.
ademi mevcut olan inexistant [obsolete] adj.
mevcut durumu etkilemeyen do-nothing adj.
mevcut anayasaya bağlı constitutional adj.
mevcut anayasayı destekleyen constitutional adj.
mevcut görüşe karşı çıkan contrarian adj.
feodal sistemde mevcut feudal adj.
mevcut durumda currently adv.
mevcut olarak forthcomingly adv.
mevcut ise if applicable adv.
mevcut haliyle as are adv.
mevcut koşullarda under existing circumstances adv.
mevcut koşullarda in the present conditions adv.
mevcut koşullarda under existing conditions adv.
mevcut koşullarda in the present circumstances adv.
mevcut koşullarda in existing circumstances adv.
mevcut koşullarda in existing conditions adv.
mevcut durumda in the current situation adv.
mevcut durumda actually adv.
mevcut durumda here adv.
mevcut koşulda here adv.
mevcut toplantının haricinde off-line adv.
mevcut toplantının dışında off-line adv.
mevcut şartta on adv.
mevcut uygulamada in practice [obsolete] adv.
gazın mevcut olduğu belirlenmiş anlamını veren bir ön ek phys- pref.
Phrasals
mevcut eylemi güçlendirmek follow up v.
(mevcut yayım hakkında) daha fazla bilgi aramak follow up v.
mevcut hale getirmek free up v.
mevcut hale getirmek make available v.
mevcut plandan veya faaliyetten diğerine geçmek fall away v.
mevcut bitki örtüsünü yakmak burn off v.
mevcut tüm araziyi geliştirmek build out v.
mevcut/kullanılabilir hale gelmek trickle in v.
mevcut düzeni kabul etmek sell in v.
Phrases
mevcut vaziyet size of it n.
mevcut durum size of it n.
mevcut durumda at present adv.
eldeki mevcut bilgilere göre to the best of its knowledge expr.
mevcut şartlara göre according to current circumstances expr.
mevcut koşullarda under the present circumstances expr.
mevcut durumda in the current climate expr.
mevcut koşullara göre according to the present conditions expr.
mevcut haliyle as it stands expr.
mevcut koşullara göre according to current circumstances expr.
mevcut alan bazında on space available basis expr.
mevcut olduğu durumlarda where available expr.
mevcut şartlara göre according to the existing conditions expr.
mevcut şartlara göre according to the present conditions expr.
mevcut şartlara göre according to the current conditions expr.
mevcut koşullara göre according to the existing conditions expr.
mevcut koşullara göre according to the current conditions expr.
mevcut koşullarda under current conditions expr.
mevcut durum ve olması gereken durum as-is and to-be expr.
birinin veya bir şeyin mevcut/geçerli durumuna dayanarak on present form expr.
birinin veya bir şeyin mevcut davranışına/performansına dayanarak on present form expr.
mevcut durumda on present form expr.
mevcut koşullarda/şartlarda on present form expr.
mevcut koşullarda/şartlarda on present form expr.
mevcut durum göz önüne alındığında given the current state expr.
mevcut durum göz önüne alındığında given the current situation expr.
herkes tam takım burada/mevcut all present and correct [uk] expr.
Proverb
görüntüye/mevcut duruma aldanma a ragged colt may make a good horse
Colloquial
mevcut eğilim bandwagon n.
mevcut müşterilerin elde tutulması keepage n.
mevcut müşterileri kaybetmeme keepage n.
mevcut sabıka kaydı previous [uk] n.
mevcut olan bütün imkanları kullanarak by all available means v.
kripto para piyasalarında alınan kripto veya tokeni değişken fiyatlar karşısında satmamak, böylece mevcut pozisyonu uzun süre koruyarak yüksek getiri elde etmek istemek hodl v.
dükkanlarda mevcut olmak hit shops v.
mevcut trendlerden/tarzlardan/yaklaşımlardan haberdar olmayan out of touch adj.
mevcut olan bütün imkanları kullanarak by any means necessary expr.
istediğin her şey onda mevcut you name it, he got it expr.
Idioms
mevcut skandal big noise n.
tüm mevcut olanaklar whole bag of tricks n.
(birinin) tüm mevcut olanakları (one's) whole bag of tricks n.
yargı kararlarının mevcut hukuk yerine kişisel veya siyasi hususlara dayalı olduğundan şüphelenilmesi durumu activist justice n.
mevcut akıma uymak float with the stream v.
kendini mevcut koşullara göre ayarlamak trim one's sails v.
her çeşidi mevcut olmak come in all shapes and sizes v.
mevcut duruma itiraz etmek challenge the status quo v.
mevcut durumu bozmak rock the boat v.
mevcut olmak be in existence v.
mevcut akıma uymak go with the stream v.
mevcut duruma uyum sağlamak go with the stream v.
mevcut durumda elinin altında birden çok uygulanabilir seçenek olmak have more than one string to (one's) bow v.
biri için birini/bir şeyi mevcut hale getirmek make someone or something available to someone v.
devam eden/mevcut bir durum/şey olmak have a thing going v.
(kendini) mevcut koşullara göre ayarlamak trim (one's) sails v.
mevcut koşulları kabullenmek find oneself v.
stokta mevcut in the tank adj.
daima mevcut/ulaşılır easy to come by expr.
mevcut/şimdiki fiyatından off-the-rack rates expr.
Speaking
mevcut riskler karşısında against current risks expr.
Trade/Economic
bankada mevcut para cash in bank n.
bir çalışanın aynı şirkette maaşında herhangi bir iyileştirme yapılmadan mevcut çalıştığı departmandan/birimden başka bir departmana/birime transfer edilmesi lateral move n.
elde mevcut mal stock n.
elde mevcut para cash on hand n.
ekonomide mevcut sermayenin kullanılan oranı capital utilization rate n.
elde mevcut para cash in hand n.
fiyat ve mevcut incelemesi price and availability study n.
firmanın ürettiği yeni ürün çeşidinin bir ölçüde mevcut ürünlerinin satışının veya piyasa payının yerini alması durumu cannibalization n.
firmanın ürettiği yeni ürün çeşidinin bir ölçüde mevcut ürünlerinin satışının veya piyasa payının yerini alması durumu cannibalisation n.
görevinin sona ermesi durumunda şirketin mevcut müşterileriyle ticari amaçla temas kurmayacağına dair çalışan ile işveren şirket arasında yapılan sözleşme nonsolicitation contract n.
görevinin sona ermesi durumunda şirketin mevcut müşterileriyle ticari amaçla temas kurmayacağına dair çalışan ile işveren şirket arasında yapılan sözleşme non-solicitation agreement n.
görevinin sona ermesi durumunda şirketin mevcut müşterileriyle ticari amaçla temas kurmayacağına dair çalışan ile işveren şirket arasında yapılan sözleşme nonsolicitation agreement n.
halen mevcut bir piyasası bulunmayan menkul değer ihracı unseasoned issue n.
halen piyasada mevcut olan bir menkul değerin ihracı seasoned issue n.
mallar yola çıkarıldığı anda mevcut olan kusur inherent vice n.
mevcut parçalar current parts n.
mevcut toplam proje maliyeti current total project cost n.
mevcut portföy current portfolio n.
mevcut para cash on hand n.
mevcut pozisyon current position n.
mevcut banka existing bank n.
mevcut değer present value n.
mevcut pazarlama durumu current marketing situation n.
mevcut işgücü current workforce n.
mevcut pazar existing market n.
mevcut bakiye available balance n.
mevcut portföy existing portfolio n.
mevcut olmayan parçalar non-current parts n.
mevcut mal stock n.
mevcut yükümlülük present obligation n.
mevcut sahiplerinden daha zenginlere satarak emlakın değerini yükseltme gentrification n.
mevcut aktif available cash n.
mevcut standart maliyet current standard cost n.
mevcut vergi sistemi current tax system n.
mevcut değer capitalized value n.
mevcut fiyat current price n.
mevcut şartlarda fiyatlanamayan ve bankaların bilançolarında zehirli atık olarak görülen kredi toxic debt n.
mevcut durum status quo n.
mevcut bir varlığın bir finansal kuruma satılarak sonradan kiralanması sale and lease back n.
mevcut stok stock in process n.
mevcut olma availability n.
mevcut uyruğunuz (your) current nationality n.
mevcut borçlar outstanding obligations n.
mevcut tahvil existing bond n.
mevcut olmama non-availability n.
mevcut dönemde görevli başkan president-in-office n.
mevcut mallar available assets n.
mevcut yapı current business n.
mevcut istihdam hükümleri current employment terms n.
mevcut değerler assets in hand n.
mevcut mal supply n.
mevcut zarara göre primin ayarlanması retrospective rating n.
mevcut sermaye available capital n.
mevcut kıymetler assets in hand n.
mevcut resmi parite current official parity n.
mevcut dönemde görevli başkan chairman-in-office n.
mevcut gereksinimlerin karşılanması için yapılan satın alımlar hand to-mouth buying n.
mevcut üretimimiz our current production n.
mevcut resmi parite current official rate n.
mevcut kriz ortamı current crisis environment n.
mevcut kriz ortamı current crisis atmosphere n.
piyasada mevcut menkullerin blok satış süreci secondary issue n.
satılmamış mevcut mal unsold merchandise on hand n.
(borsada) borsa bankerine verilen, hisse senetlerini mevcut değerinden hemen satma talimatı market order n.
mevcut borcun yeniden ipotek edilmesi ve eski faiz oranıyla piyasa rayici arasında kalan bir faiz oranıyla yeni borç verilmesini sağlayan bir finansman aracı wraparound n.
(borsada) yatırımın getirdiği ve genellikle maliyetinin veya mevcut değerinin yüzdesi şeklinde ifade edilen yıllık gelir yield n.
mevcut riske karşı yapılan satın alma işlemi hedge n.
mevcut işveren present employer n.
mevcut koşullar weathers n.
olayların sırası ve meydana gelme sıklığı ile farklı zamanlardaki mevcut değişkenlerin aralarındaki işlevsel ilişkiye önem veren ekonomik analiz dynamics n.
ticari malın mevcut fiyatına yapılan indirim price concession n.
başarı yüzdesi mevcut ekonomiye bağlı firmalara ait hisseler cyclicals n.
düzenli veya belirli aralıklarla mevcut olan miktar draw n.
mali koşullara bağlı oluşu nedeniyle ekonominin mevcut durumunu yansıtan istatistiksel gösterge coincident n.
mali koşullara bağlı oluşu nedeniyle ekonominin mevcut durumunu yansıtan istatistiksel gösterge coincident indicator n.
mevcut mali yıldan sonraki yıl out-year n.
mevcut değer present worth n.
(mevcut tahvil ihracını) yenisiyle değiştirmek re-fund v.
mevcut borcu ödemek için tahvil veya hisse senedi çıkarmak refinance v.
elde mevcut in stock adj.
mevcut olan available adj.
birim olarak mevcut olan (satılık ürün) married [uk] adj.
sürekli olarak yeni hisse ihraç eden veya mevcut hisseleri geri satın alan open-end adj.
mevcut koşullar altında ek fon ödünç almaya izin veren open-end adj.
süpermarkette mevcut olan in-store adj.
stokta ve mevcut şekilde off the shelf adv.
elde mevcut on hand expr.
Law
intikal veya kiralama mevcut olmadığına dair savunma nontenure n.
iskoç mahkemelerinde sanık aleyhine mevcut olan delilin sanığı mahkum etmek için yetersiz olduğunu gösteren karar not proven n.
ademi mevcut olan absentee n.
bir mahkeme kararınca mevcut sayılan yasal bir durumun sonradan inkar edilmemesi estoppel in pals n.
bir karineye dayanan ancak temelde mevcut olmayan yasal hak colour of law n.
mevcut eğitim mevzuatı current educational legislation n.
mevcut hukuksal ilişkiyi bozan şart condition subsequent n.
mevcut olmama nonexistence n.
mevcut kanıt available evidence n.
mevcut delil available evidence n.
mevcut olmama non-existence n.
mevcut hukuksal ilişkiyi bozan şart dissolving condition n.
mevcut kullanma hakkını veren yararlanma hakkı estate in possession n.
mevcut borç present debt n.
mevcut zamanda başlayıp herhangi bir koşula bağlı olmayan miras hakkı vested legacy n.
diğerlerinden farklı olarak bazı ceza gerektiren suçlarda mevcut olduğu kabul edilen ahlaki kusur moral turpitude n.
(bazı eyaletlerde) mevcut yasalar ile tutarlı yeni kanun çıkarma sorumluluğuna sahip resmi görevli revisor [us] n.
(ifade özgürlüğünü sınırlayıcı) açık ve mevcut tehlike clear and present danger n.
(şirketin eski veya mevcut üyesi olarak) şirketin tasfiyesi halinde borçlarının ödenmesine katkıda bulunmakla yükümlü kimse contributory [uk] n.
şahsen mevcut olmak appear in person v.
vasiyetin konusunu oluşturan şeyin artık mevcut olmaması nedeniyle vasiyeti iptal etmek adeem v.
(mevcut veya muhtemel hata nedeniyle) yargıyı durdurmak arrest judgment v.
ademi mevcut olan inexistent adj.
mevcut olmayan non-existent adj.
alacaklının mevcut olmaması in default of a creditor expr.
Politics
mevcut siyasi oluşumlardan daha farklı bir görüşün oluşturulması triangulation n.
mevcut hükümetten desteğini çekme destabilization n.
mevcut harcamalar current spending n.
mevcut hükümetten desteğini çekme destabilisation n.
mevcut hükümet current government n.
mevcut tehlikeler komitesi committee on the present danger n.
seçilmiş olan hükümetin yasaları çiğneyerek kendisine olağanüstü yetkiler vermek suretiyle mevcut anayasal düzenin dışında hareket etmesi autocoup n.
seçilmiş olan hükümetin yasaları çiğneyerek kendisine olağanüstü yetkiler vermek suretiyle mevcut anayasal düzenin dışında hareket etmesi self-coup n.
şiddet kullanarak mevcut düzeni yıkan kimse anarchist n.
pennsylvania, delaware ve virginia eyaletlerinin koloni döneminde mevcut bir idari bölüm hundred n.
(avam kamarasında) tartışılmakta olan mevcut konunun düşürülmesine yönelik olarak oylamayı önleyen önerge previous question n.
mevcut siyasi oluşumlardan farklı bir görüş oluşturarak yeni parti kurmak triangulate v.
Institutes
mevcut kimyasal maddelerin avrupa envanteri european inventory of existing chemical substances n.
Industry
mevcut kurallara göre hareket eden çalışan jobsworth n.
belirli bir işi gerçekleştirmek için mevcut kadın sayısı womanpower n.
mevcut müşterilerin yerini yenilerin alması churn n.
mevcut müşterilerin yerini yenilerin alma oranı churn n.
mevcut çalışanların, ortakların yerine yenisinin geçmesi churn n.
mevcut çalışanların, ortakların yerine yenisinin geçme oranı churn n.
üretim ve kalite güvencesi ortamlarında mevcut prosedürleri ihlal ederek programlama kodunu değiştirme freestyle n.
Insurance
mevcut sigortalarını bozarak başka yerden sigorta yaptırmaları için insanları kandıran şirket twister n.
mevcut sigortalarını bozarak başka yere sigorta yaptırmaları için insanları kandırma twisting n.
mevcut sigortalarının yenilenmesinin dışındaki yeni işler new business n.
mevcut poliçenin bitimi expiry of present policy n.
pazar hizmeti mevcut değil no market n.
seferi tamamlamak için gemide mevcut yük için alınan borç respondentia n.
(birini) mevcut sigortasını bozup başka şirketten sigorta yapması için kandırmak twist v.
Technical
hava veya deniz seferlerinde mevcut meteoroloji, hidrografi ve seyir koşullarını gösteren harita navigational chart n.
bölgede mevcut available in the region n.
mevcut enerji available energy n.
mevcut arazi kullanımı existing land use n.
mevcut şartlar present conditions n.
mevcut kimyasal analiz metotlarının incelenmesi review of available methods of chemical analysis n.
mevcut mal stock n.
mevcut organik kükürt miktarının hesaplanması calculating the amount of organic sulfur present n.
mevcut kaynaklar current resources n.
önceden mevcut olan çatlak preexisting crack n.
uçaktakı mevcut yakıt miktarı fuel on board n.
uçaktaki mevcut yakıt miktarı fuel on board n.
yürürlükte olan mevcut current n.
mevcut duruma karşı güçlü tepki blowoff n.
mevcut durumu uzatmak için tasarlanmış prosedür holding operation n.
imal fazlasından ötürü mevcut kağıt retree n.
operasyon bölgesinde mevcut hedefler planned targets n.
mevcut durumu muhafaza etmek hold v.
mevcut durumu muhafaza etmek maintain v.
her türlü donanımı mevcut well-found adj.
elde mevcut available adj.
mevcut değil unavailable adj.
yalnızca sistemin mevcut durumuna bakılarak tahminlerin yapıldığı olasılıksal ve stokastik bir modele ait markovian adj.
yalnızca sistemin mevcut durumuna bakılarak tahminlerin yapıldığı olasılıksal ve stokastik bir model ile ilişkili markovian adj.
karmaşık bir sistemde mevcut altyapıda değişiklik yapmaksızın bazı parçaların yerini alabilen drop-in adj.
Computer
mevcut nesne ölçeği current object scale n.
mevcut dizin default directory n.
mevcut kullanıcı present user n.
mevcut kullanıcı current user n.
mevcut arızaları ortadan kaldırma ve yazılımı belirtimdeki veya ortamdaki değişimlere göre modifiye etme maintenance n.
mevcut programı yeni özellikler ekleyerek kullanan program hack n.
mevcut olandan fazla kaynak ayırma overcommit n.
mevcut bitin tersi değere sahip bit complement n.
site kullanıcıların mevcut ve onaylanmış içeriğe zarar vermeden düzenlemeler yapabilecekleri sayfa sandbox n.
geliştiricilerin mevcut bir projenin kaynak kodunu kullanarak orijinal koda dayalı yeni bir yazılım oluşturması fork n.
mevcut bir projenin kaynak kodu kullanarak orijinal koda dayalı oluşturulmuş yeni yazılım fork n.
(optik diske) mevcut olan veri kapasitesini aşarak kaydetmek overburn v.
mevcut yükleyiciye ek yazılım ilave etmek slipstream v.
mevcut bilginin üzerinde yeni bilgi kaydedebilen (cd, flaş bellek) rewritable adj.
mevcut bilginin üzerinde yeni bilgi kaydedebilen (cd, flaş bellek) rewriteable adj.
bu uygulama şu anda mevcut değil this app is currently unavailable expr.
mevcut çeviri yok no translations available expr.
mevcut olanları değiştir modify existing ones expr.
mevcut değil it doesn't exist expr.
mevcut dosyayı aynı isimle değiştir replace existing file with same name expr.
mevcut veri bulunmamaktadır no data available expr.
şu anda mevcut değil currently unavailable expr.
kullanıcı zaten mevcut user already exists expr.
Telecom
mevcut hat available line n.
mevcut bit hızı available bit rate n.
mevcut veri legacy data n.
mevcut uygulama legacy application n.
yeni altyapının mevcut olana paralel şekilde yerleştirilmesi overlay n.
(kablolu tv, cep telefonu hizmete sağlayıcıları) mevcut abonelerden elde edilen kazancı artırmak ve yeni abone kazandırmaya çalışmak churn v.
Electric
mevcut olana eklemek ya da monte etmek piggyback v.
Television
mevcut tüm kanallarının bütün abonelere açık olduğu kablolu televizyon yayını tree-and-branch n.
Architecture
mevcut binanın restorasyonu renewal of existing building n.
mevcut yapıya entegre edilmiş, yaşlı anne veya babanın ikamet edebileceği kendine yetebilen konut granny flat n.
mevcut yapıya entegre edilmiş, yaşlı anne veya babanın ikamet edebileceği kendine yetebilen konut granny annexe n.
Construction
dağınık su kaynaklarının bir araya toplanması ve mevcut suların sağlıklı ve teknik bir şekilde isale hattına verilmesi spring tapping n.
dağınık su kaynaklarının bir araya toplanması ve mevcut suların sağlıklı ve teknik bir şekilde isale hattına verilmesi catchwork n.
mevcut binaya sonradan eklenen kısımlar extension n.
Automotive
mevcut tip existing type n.
Aeronautic
uçuş eğimi bilgisinin mevcut olmadığı durumlarda uygulanan radar kontrollü veya navigasyon yardımlı yaklaşım nonprecision approach n.
kalkış koşusu için mevcut mesafe take-off run available n.
mevcut kalkış koşu mesafesi take-off run available n.
mevcut kalkış yüzeyi take-off run available n.
mevcut iniş mesafesi landing distance available n.
mevcut yakıt fuel remaining n.
mevcut hızlanma durma mesafesi accelerated stop distance available n.
mevcut kalkış mesafesi take-off distance available n.
önceden tahmin edilemeyen bir talebi karşılamak üzere mevcut programa eklenen uçuş ad hoc charter n.
uçakta bulunan mevcut yakıt miktarı fuel remaining n.
mevcut durumu muhafaza etmek hold v.
Marine
mevcut çalışabilir ambar ağzı available workable hatch n.
mevcut basınç yüksekliği potential head n.
Petrol
farklı bir kaynağa hat çekmek için mevcut petrol kuyusu ile aynı yerde açılan ikiz kuyu twin n.
Medical
geçmişte yaşanmış veya halihazırda mevcut tüberküloz enfeksiyonunu tespit etmekte kullanılan cilt testi tuberculin skin test n.
geçmişte yaşanmış veya halihazırda mevcut tüberküloz enfeksiyonunu tespit etmekte kullanılan cilt testi tuberculin test n.
doğuştan mevcut sakatlık congenital defects n.
hastanın mevcut hastalık öyküsü history of presenting complaint (hpc) n.
hastanın mevcut hastalık öyküsü history of the present illness (hpi) n.
hastanın mevcut hastalık hikayesi history of presenting complaint (hpc) n.
hastanedeki mevcut olanaklar available means in the hospital n.
hastanın mevcut hastalık hikayesi history of the present illness (hpi) n.
mevcut semptomlar presenting symptoms n.
mevcut tıbbi tedavi current medical treatment n.
mevcut bir hamilelik esnasında ikinci yavruya hamile kalma superfecundation n.
mevcut invaziv olmayan seçenekler available noninvasive options n.
mevcut veriler present data n.
mevcut bir hastalığa ilaveten başka bir hastalığın meydana gelmesi supervention n.
el ve ayakların mevcut olup bir veya daha fazla kol veya bacağın doğuştan kısmen eksik olması ile karakterize edilen bir anomali meromelia n.
erken biyolojik preformasyon teorisi destekçilerine göre sperm hücresinde mevcut olduğuna inanılan tam gelişmiş minyatür birey homunculus n.
mevcut antikoru insanın bağışıklık sistemiyle daha uyumlu hale getirebilmek için insan olmayan bir kaynaktan elde edilen monoklonal antikoru insanın amino asit dizilimleri ile değiştirmek humanize v.
mevcut antikoru insanın bağışıklık sistemiyle daha uyumlu hale getirebilmek için insan olmayan bir kaynaktan elde edilen monoklonal antikoru insanın amino asit dizilimleri ile değiştirmek humanise v.
mevcut olduğundan şüphelenilen bir durumun, maddenin veya organizmanın yokluğunu gösteren negative adj.
hastaların mevcut durumlarının anlaşılması amacıyla geçmişlerini inceleyen (araştırma) retrospective adj.
Psychology
mevcut olan veya olduğu düşünülen bir kusuru, tam tersi durum söz konusuymuş gibi göstermeye çalışarak telafi etme çabası overcompensation n.
mevcut öğrenmenin belirlenmesi accreditation of prior learning n.
gerçek veya mevcut olmayıp uydurulan bir şeyin zihinsel görüntüsü mental image n.
bireyin mevcut düşüncelerinin benzer görüşlü bireylerle etkileşimle güçlendirildiği bilişsel veya psikolojik tecrit bölgesi bubble n.
Physiology
organik yapının blastema formasyonu olmaksızın mevcut dokunun yeniden düzenlenmesi yoluyla yenilenmesi reconstitution n.
kalp atriyoventriküler düğüm tarafından kontrol edilirken mevcut olan normal kardiyak ritim nodal rhythm n.
Food Engineering
çay yapraklarında mevcut olan bazik, acı kristalli bir bileşik theophylline n.
tatlandırılmış hali de mevcut olan karbondioksitli su minerals [uk] n.
Gastronomy
mevcut bütün garnitürlerle servis edilen all-dressed [canadian] adj.
Math
mevcut kenarlar boyunca yeni düğümler ekleyerek yeni grafik oluşturma homeomorphy n.
mevcut varsayımlarla belirli bir sonuca ulaşma yönteminin mantıksal gösterimi demonstration n.
varsayımsal veya mevcut terimlerden yol çıkarak yapılan doğrudan akıl yürütme ile doğru sonuca ulaşılan ispat direct demonstration n.
Logic
mevcut kümenin elemanı olmayan her şey complement n.
mevcut kümenin değili complement n.
mevcut iki diziden ikincisini birincinin sonuna ekleyerek tek bir sembol dizisi oluşturan fonksiyon concatenation n.
Statistics
mevcut veri setinden çok büyük veri setleri üretmek üzere yeniden örnekleme yapmada kullanılan bir örnekleme yöntemi bootstrap method n.