giren - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

giren



Bedeutungen von dem Begriff "giren" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 11 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
giren enterer n.
giren incoming adj.
giren penetrating adj.
giren in adj.
giren inflowing adj.
giren influxive adj.
giren ingoing adj.
giren ingredient [obsolete] adj.
giren intrant [rare] adj.
Computer
giren entered by expr.
Food Engineering
giren input adj.

Bedeutungen, die der Begriff "giren" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 426 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
zorla giren kimse intruder n.
sosyeteye ilk defa giren kız debutante n.
birbirinin içine giren iki tencere double saucepan n.
bir şeyin terkibine giren madde ingredient n.
düzenlenen etkinliklere biletsiz giren kimse gatecrasher n.
davetsiz giren kişi gatecrasher n.
bahse giren kimse taker n.
hile ile yarışa giren yarışmacı ringer n.
içine giren enterer n.
kiliseye yeni giren kimse novice n.
bahse giren wagerer n.
giren kimse intrant n.
giren kimse entrant n.
galopa giren at galloper n.
zorla giren şey intruder n.
yasak bölgeye giren kimse poacher n.
tekneye giren suyu boşaltmak için kullanılan kova, maşrapa vb bail n.
bahse giren bettor n.
üst veya özel sınıfa giren her şey için kullanılan sözcük posh n.
izinsiz giren kimse trespasser n.
şnorkelin ağza giren ve kullanıcının içinden nefes alıp verdiği kısmı mouthpiece aqualung n.
ağız dalaşına giren kimse scuffler n.
silahlı çatışmaya giren kimse gunfighter n.
sınava giren testee n.
(sınava) giren kimse entrant n.
bir mesleğe giren entrant n.
vücuda giren gıda income n.
hırsızlık maksadıyla eve giren şahıs house breaker n.
bu hafta vizyona giren filmler movies released this week n.
bu hafta vizyona giren filmler films out this week n.
kilide giren anahtar the key slipping into a lock n.
kilide giren anahtar the key entering a lock n.
duvara tırmanıp eve giren hırsız cat burglar n.
ön elemelere giren yarışmacı trialist n.
dereceye giren öğrenciler students ranking the highest n.
giren ışık entering light n.
sınava giren öğrenci sayısı number of students taking the test n.
çok riskli işlere giren kimse adventurer n.
yeniden giren kimse reentrant n.
yeniden giren kimse re-entrant n.
abd'ye geçici bir süre için giren yabancı kimse nonimmigrant [usa] n.
ebenin kendi bölgesine giren diğer oyuncuları yakalamaya çalıştığı bir oyun tom tiddler's ground n.
ebenin kendi bölgesine giren diğer oyuncuları yakalamaya çalıştığı bir oyun tommy tiddler's ground n.
kolay etki altına giren kimse toy n.
görüş alanına giren kimse emergent n.
gerçek kimliğini gizleyerek örgüte, kuruma, partiye giren kimse entrist n.
bilgisayara veri giren kimse keyboarder n.
göze giren madde eyeful n.
canlı manyetizmasının etkisi altına giren kimse magnetizee n.
sıradan bir kişiye genel ilgi alanına giren bir konu hakkında fikrinin sorulduğu bir mülakat vox pop n.
biçimden biçime giren shapeshifter n.
sınava giren kimse quizzer n.
riske giren kimse hazarder n.
belirli sınırların içine giren kategori bracket n.
birinin yetki alanına giren korunabilir alan bubble n.
cemiyete yeni giren genç kız bud n.
bir ürüne giren farklı bileşenlerin oranı mix n.
yarışa giren at mount n.
cinsel ilişkiye giren kimse lovemaker n.
zorla giren kimse obtruder n.
zorla giren şey obtrusion n.
izinsiz giren şey obtrusion n.
zorla giren kimse obtrusionist n.
izinsiz giren kimse obtrusionist n.
saçma münakaşaya giren kimse choplogic [obsolete] n.
saçma münakaşaya giren kimse chop-logic n.
riske giren kimse risker n.
ilk ona giren yarışmacı runner-up n.
ilk ona giren yarışmacılar runners-up n.
giren şey ingate n.
sosyeteye ilk kez giren genç kız ingenue n.
vücuda giren alerjen madde ingestant n.
göze giren şey ingratiation n.
etkileşime giren bireyler veya türler coactor n.
görüş alanına giren yer coast n.
araya giren şey come-between n.
araya giren kimse come-between n.
zorla giren kimse incomer n.
havalara giren kimse pontificator n.
(eskiden) parşömen rulolarına hesap giren muhasebe memuru clerk of the pells n.
(eskiden) parşömen rulolarına hesap giren muhasebe memuru pell rolls n.
giren şey ingredient [obsolete] n.
evlilik yoluyla aileye giren kimse in-law n.
vücuda giren uyarıcı input n.
araya giren kimse interponent n.
araya giren kimse interposer n.
izinsiz giren kadın intrudress n.
zorla giren kimse intrusionist n.
araya giren şey intrusive n.
giriş ücreti ödemeden giren kimse deadhead n.
cinsel ilişkiye giren kimse shagger n.
(antik yunan tiyatrosunda) koro ile diyaloga giren ilk oyuncu protagonist n.
çimentolu bileşik oluşturmak için sönmüş kireçle reaksiyona giren toz halindeki silisli alüminli madde puzzolan n.
çimentolu bileşik oluşturmak için sönmüş kireçle reaksiyona giren toz halindeki silisli alüminli madde puzzolana n.
ağız dalaşına giren kimse squabbler n.
ilk kez hapse giren mahkum star [uk] n.
(ortamda) araya giren şey static n.
denetmen yetkisi altında giren şey stewardry [scotland] n.
(iskoçya) yöneticinin yetki alanına giren topraklar stewartry n.
iki ayağı bir pabuca giren kimse stirabout n.
vasi ile anlaşmazlık durumunda devreye giren ikinci vasi subtutor n.
giren suyu kova ile boşaltmak bail out v.
tekneye giren suyu kova ile boşaltmak bail v.
tekneye giren suyu kova ile boşaltmak bail out v.
diğer taraftan çıkmak (bir taraftan giren şey) come through v.
tekneye giren suyu kova ile boşaltmak lave [obsolete] v.
nalla ayak arasına giren çakıl sebebiyle topallamak (at) gravel v.
bölgesine giren insan veya hayvana saldırmak dive-bomb v.
bölgesine giren canlının baş kısmına saldırmak dive-bomb v.
gözüne giren favored with adj.
içeriye giren ingoing adj.
limana giren (gemi) inbound adj.
izinsiz ve davetsiz giren intrusive adj.
yürürlüğe giren effectuated adj.
araya giren intrusive adj.
havaalanına giren (uçak) inbound adj.
zorla giren intrusive adj.
izinsiz giren trespassing adj.
kapsama giren contained adj.
zorla içeri giren intrusive adj.
izinsiz giren intrusive adj.
araya giren interruptive adj.
kendiliğinden hizaya giren self-aligning adj.
bu kategoriye giren falling into this category adj.
bu sınıfa giren falling into this class adj.
bir kavramın çağrıştırdığı kapsama giren niteliklerin veya taşıdığı özelliklerin bütünü intensional adj.
evcil hayvan giren pet friendly adj.
kendiliğinden tepkimeye giren self-reactive adj.
olgunlaşma sürecine giren maturational adj.
boyunduruk altına giren ridden adj.
azgınlık dönemine giren rutting adj.
yansımasından önce giren incidental adj.
sosyeteye yeni giren genç kadına ait ingenue adj.
sosyeteye yeni giren genç kadın ile ilgili ingenue adj.
sosyeteye yeni giren genç kadına uygun ingenue adj.
akla giren ingratiatory adj.
su gibi akarak giren instreaming adj.
akde giren covenanting adj.
içe giren inpouring adj.
içe doğru giren inrunning adj.
başka maddelerin arasına giren interpenetrative adj.
iç içe giren interpenetrative adj.
araya giren intervenient adj.
araya giren intervenient adj.
vücudun içine giren intromittent adj.
başka bir şeyin içine giren intussuscepted adj.
cinsel ilişkiye giren involved adj.
içeri giren inward adj.
çarpışma öncesi devreye giren precrash adj.
hemen etki altına giren skinless adj.
kapıdan kovulsa bacadan giren pushy adj.
taahhüde giren sponsional adj.
söze giren sponsional adj.
kefalete giren sponsional adj.
güvenceye giren sponsional adj.
buyruğu altına giren subjected adj.
ilişkiye giren involved adj.
araya giren faktör olmaksızın direct adv.
Phrases
dereceye giren ranking adj.
dereceye giren ranking the highest expr.
son giren son çıkar last in last out expr.
(bir şey yapma) işine giren in the business of (doing something) expr.
Proverb
buraya giren tüm umutlarını kapıda bıraksın abandon hope all ye who enter here
hamama giren terler he that would have eggs must endure the cackling of hens
hamama giren terler if you can't stand the heat, keep out of the kitchen
bara giren oynar if you can't stand the heat, keep out of the kitchen
hamama giren terler if you can't stand the heat, keep out of the kitchen
Colloquial
modern pozlarına giren kimse mod poser n.
kontrbas kapsamına giren müzik aleti contra n.
Idioms
dibine giren araç bumper sticker n.
midesine giren kramplar butterflies in stomach n.
ikinci yedek oyuncu (oyuna ilk çıkan oyuncunun yerine geçen oyuncunun da değiştirilmesi sonucu oyuna üçüncü sırada giren yedek oyuncu) third string n.
yürürken ayakkabıya giren taş/kum a burr in (one's) saddle v.
havalara giren above (oneself) adj.
havalara giren above yourself adj.
büyük bir risk alan/riske giren skating on thin ice adj.
buraya giren herkes tüm umutlarını kapıda bıraksın all hope abandon, ye who enter here expr.
bara giren oynar if you can't stand the heat expr.
hamama giren terler if you can't stand the heat expr.
bara giren oynar if you can't take the heat, get out of the kitchen [us] expr.
hamama giren terler if you can't take the heat, get out of the kitchen [us] expr.
beyzbolda maçın sonlarına doğru oyuna giren daha isabetli atışlar yapan oyuncunun ısındığı alan in the bullpen expr.
beyzbol takımının maçın sonlarına doğru oyuna giren daha isabetli atışlar yapan oyuncuları in the bullpen expr.
Speaking
hamama giren terler if you can't stand the heat get out of the kitchen expr.
Trade/Economic
borçlu adına borcun ödenmesi yükümlülüğü altına giren kimse guarantor n.
bir yıl içinde dış dünyadan ülkeye giren veya ülkeden dış dünyaya giden kısa ve uzun vadeli tüm sermaye akımları arasındaki fark balance on the capital account n.
büyük risklere giren spekülatör plunger n.
geçici kabul rejiminden ülkeye giren mallardan alınan vergilerin çıkışta geri ödenmesi drawback n.
ihaleye giren şirketler bidding companies n.
ilk giren ilk çıkar first-in first-out n.
ilk giren ilk çıkar first in first out n.
ilk giren ilk çıkar yöntemi first in first out method n.
ilk giren ilk çıkar yöntemine göre envanter yapma usulü first-in-first-out n.
ihaleye giren firma bidding company n.
ihaleye giren bidder n.
ihaleye giren şirket bidder company n.
ihaleye giren kurum bidder company n.
ihaleye giren firma bidder company n.
ilk giren ilk çıkar fifo n.
riske giren kişi risk taker n.
son giren ilk çıkar last in first out n.
son giren ilk çıkar yöntemi last in first out method n.
son giren ilk çıkar (last in, first out) diye bilinen muhasebe ilkesi lifo n.
son giren ilk çıkar yöntemi last in first-out n.
ticarete giren mallar tradable-goods n.
uluslararası ticarete giren malların tasnifi ile ilgili standart bir sistem standard international trade classification n.
ülkeye giren ve çıkan malların hareketini kontrol eden devlet birimi customs n.
yabancı ülkelerden ticari amaçlarla ülkeye giren mal veya hizmetler imports n.
yeniden giren re-entrant n.
yeniden giren reentrant n.
yükümlülük altına giren obligor n.
kazanç beklentisiyle riske giren ticari girişim venture n.
ilk giren ilk çıkar yöntemi first-in, first-out n.
özel indirime giren ürün supersaver n.
ekonomik durgunluğa giren recessionary adj.
çabuk tedavüle giren (para) nimble adj.
ek olarak yürürlüğe giren substantively enacted adj.
ilk giren ilk çıkar yöntemi ile ilgili first in first out adj.
ilk giren ilk çıkar first in first out (fifo) expr.
ilk giren ilk çıkar fifo (first in, first out) abrev.
Law
araya giren neden intervening cause n.
abd'de 2010 senesinde yürürlüğe giren ve herkesin sağlık sigortasına sahip olmasını şart koşan hesaplı sağlık hizmetleri yasası olarak bilinen yasa obamacare n.
başkasıyla taahhüt altına giren şahıs co-stipulator n.
sözleşme kapsamına giren bölge territory of the contract n.
şirketimiz ana sözleşmesi ile belirlenen şirketin amaç konusuna giren tüm işlemleri ifa ve ikmale initiate and execute and finalize all activating within the ambit of our corporate charter of incorporation n.
taahhüt altına giren kimse promiser n.
taahhüt altına giren borçlu obliging n.
(başkasının mülküne) izinsiz giren interloper n.
(başkasının mülküne) izinsiz giren trespasser n.
yürürlüğe giren kanunlar statutes at large n.
(başkasının mülküne) izinsiz giren intruder n.
eve üst kat penceresinden giren hırsız second-story man n.
senede imza atıp borç yükü altına giren drawee n.
belirli bir temyiz mahkemesinin görev alanına giren on iki abd eyalet bölgesinden biri circuit n.
(kent ve londra'da) kiranın tahsili için devreye giren, arazi kullanımıyla ilgili eski bir yasa gavelet [obsolete] [uk] n.
1719'da yürürlüğe giren ve tüm öğretmenleri ingiltere kilisesi'ne tabi kılan yasa schism act n.
araya giren yeni fiil novus actus interveniens n.
araya giren intervening adj.
(ceza) başka bir cezanın tamamlanması ardından yürürlüğe giren cumulative adj.
vefat sonrası yürürlüğe giren post-obit adj.
anlaşmaya giren contrahent adj.
Politics
ingiliz parlamentosunda sayının artmasını gerektiren acil durumlarda devreye giren ilave üye recruiter n.
hemen yürürlüğe giren anlaşma self executing treaty n.
vatandaşlığa giren kimse denizen n.
Industry
kişinin iş tanımına giren görevleri duties n.
Insurance
devre sonunda yürürlüğe giren irat immediate annuity n.
ilk giren, ilk çıkar first in first out n.
Advertising
başıyla sonu arasına başka reklamlar giren iki parçalı televizyon reklamı bookend n.
Technical
emiş ağzı (pompanın sıvıya giren kısmı) fluid end n.
fren devresine giren havanın alınması brake air bleeding n.
giren akım influent n.
giren su head water n.
giren politıka inbound policy n.
giren bilgiler incorporate functions n.
giren güvenlik politıkası inbound security policy n.
giren su inflow n.
giren trafik inbound traffic n.
iyodun veya onunla tepkimeye giren maddenin miktarının saptanması iodometry n.
ilk giren ilk çıkar yığıtı pushoutstack n.
makinenin hasar görmesininin önlenmesi amacıyla tasarlanmış otomatik olarak devreye giren sistem bearing watchdog n.
son giren ilk çıkar last-in first-out n.
son giren ilk çıkar yığıtı last in first out stack n.
son giren ilk çıkar yığıtı pushdown stack n.
yeniden giren reentrant n.
üç boyutlu uzayda bir nesnenin görüş hattı araya giren bir nesneyle kapatıldığındaki görüntüsü occlusion n.
üç boyutlu uzayda bir nesnenin, görüş hattı araya giren bir nesneyle tutulması occlusion n.
kazana giren soğuk suyun borulara çarpmasını önleyen demir plaka dasher n.
operatörün kontrolü kaybetmesi halinde devreye giren cihaz deadman n.
operatörün kontrolü kaybetmesi halinde devreye giren cihaz deadman control n.
ışık giren dar açıklık slit n.
tekrar giren reentrant adj.
Computer
ilk giren ilk çıkar yığıtı push up stack n.
ilk giren ilk çıkar yığıtı pushout stack n.
ilk giren ilk çıkar yığıtı first in first out stack n.
son giren ilk çıkar kuyruğu last in first out queue n.
son giren ilk çıkar kuyruk push down queue n.
son giren ilk çıkar kuyruk pushdown queue n.
son giren ilk çıkar yığıtı last in first out stack n.
son giren ilk çıkar kuyruğu push-down queue n.
son giren ilk çıkar yığıtı pushdown stack n.
yazıcıya dik giren zarf vertical-feed envelope n.
izinsiz giren intrusive adj.
tabakalar arasına giren intrusive adj.
zorla içeri giren intrusive adj.
son giren ilk çıkar last-in expr.
Informatics
izinsiz giren intruder n.
son giren ilk çıkar yığıtı pushdown stack n.
son giren ilk çıkar kuyruğu pushdown queue n.
ilk giren ilk çıkar first-in first-out expr.
Telecom
telefon hattına izinsiz giren kişi phreaker n.
telefon hattına izinsiz giren kimse phreak n.
ilk giren-ilk çıkar first in-first out expr.
Television
önceden prova edilmemiş ortamlarda doğal etkileşime giren kişileri ve hikayelerini içeren (yapım) reality adj.
Automotive
giren hava sıcaklık sensörü intake air temperature sensor n.
giren hava hacmi volume air flow n.
giren hava sıcaklık sensörü inlet air temperature sensor n.
giren hava intake air n.
operatörün kontrolü kaybetmesi halinde devreye giren (cihaz) deadman adj.
operatörün kontrolü kaybetmesi halinde devreye giren (cihaz) dead-man's adj.
operatörün kontrolü kaybetmesi halinde devreye giren (cihaz) dead man adj.
Railway
vagon aksı göbeğinin içine giren konik boru şeklindeki çelik veya demir yatak box n.
vagon aksı göbeğinin içine giren konik boru şeklindeki çelik veya demir yatak hub boxing n.
Aeronautic
atmosfere yeniden giren uzay aracını yavaşlatan bir tür koruyucu kalkan aeroshell n.
giren havanın bir fan tarafından sıkıştırıldığı bir jet uçak motor tipi fan jet n.
(özellikle yan rüzgara giren uçakta) yanal hareket crab n.
Marine
güverteye giren suyu dışarı atmaya yarayan v şekilli bariyer spurnwater n.
Medical
araya giren hastalık intercurrent illness n.
bağırsakların içeriye giren bölümü intussusceptum n.
diyalize giren yaşlı hastalar elderly patients on dialysis n.
giren madde miktarı input n.
hemodiyalize giren kronik böbrek yetersizliği hastaları chronic renal failure patients undergoing hemodialysis n.
içeri giren madde input n.
remisyona giren remitter n.
vücuda giren herhangi bir mikrobun dokulara yayılma kapasitesi invasiveness n.
laboratuvar ortamında bir antikorla tepkimeye giren antijenik olmayan veya çok zayıf antijenik madde hapten n.
majör travma sınıfına giren classified as major trauma adj.
sindirim dışı yolla bedene giren parenteral adj.
birden fazla türde madde ile reaksiyona giren heterophil adj.
kafatasına giren open adj.
(iğne) cilt katmanları arasına giren intracutaneous adj.
(iğne) cilt katmanları arasına giren intradermal adj.
üst üste krize giren subintrant adj.
Anatomy
göz küresine optik sinirlerle giren retina merkez arteri central artery of the retina n.
oftalmik arterin göz küresine optik sinir ile giren bir kolu arteria centralis retinae n.
üç başlı kasın dirsek eklemi boşluğuna giren küçük bir dalı musculus articularis cubiti n.
membranın dış yüzeyinden çıkıp femurun trokanterik fossasına giren bir kas obturator n.
membranın iç yüzeyinden çıkıp femurun büyük trokanterine giren bir kas obturator n.
ulnanın dış çıkıntısını oluşturup kol uzatıldığında humerusun fossasına giren ucu olecranon process n.
Psychology
ölülerle cinsel ilişkiye giren kimse necrophile n.
bir uyarıcıyı algılama yetisinin araya giren başka bir uyaran sebebiyle azalması masking n.
bir uyarıcıyı algılama yetisinin araya giren başka bir uyaran sebebiyle azalması forward masking n.
Optics
mercek veya aynadan giren veya çıkan ışın demetinin yakınsama veya ıraksama ölçüsü vergency n.
Physics
hücre çekirdeğinin bileşenleri ile reaksiyona giren antinuclear adj.
girdaba giren vorticular adj.
Chemistry
bir enzimin etkisiyle reaksiyona giren madde substrate n.
tepkimeye giren madde reactant n.
havada hızlıca oksitlenip su ile reaksiyona giren gümüş-beyaz renkte metalik bir element potassium n.
yalnızca su ile tepkimeye giren bir enzim hydrolytic ferment n.
tuz veya ester oluşturmak üzere yalnızca bir monobazik asit molekülü ile reaksiyona giren monacid adj.
polietilen glikolle reaksiyona giren pegylated adj.
Biology
teleskop gibi birbirinin içine giren vücut bölümlerine sahip telescopiform n.
nükleik asitler ve histonlar gibi nükleer antijenlerle reaksiyona giren antikorlar antinuclear antibody n.
yalnızca tek bir konak hücresine giren (parazit mantarın gövdesi) monophagous adj.
Biochemistry
birbirleriyle doğrudan reaksiyona giren molekül sayısı molecularity n.
Marine Biology
kirpikli tek hücreliler sınıfına giren deniz canlıları nassophorea n.
Astronomy
gök cismine giren madde infall n.
atmosfere giren bir cismin aşınması veya erimesi ablation n.
Astrology
güneşin etkisi altına giren solar adj.
Zoology
tilki yuvasına giren köpek earth dog n.
yumuşak kaya veya ahşabı oyarak içine giren yumuşakça borer n.
yılda bir kez kızışma döngüsüne giren monestrous adj.
Botanic
ilk giren ilk çıkar yığıtı first in first out stack n.
Social Sciences
erkeklerle cinsel ilişkiye giren ama kendini mutlaka eşcinsel olarak tanımlamayan erkek men who have sex with men n.
erkeklerle cinsel ilişkiye giren ama kendini eşcinsel olarak tanımlamayan erkek msm (men who have sex with men) n.
modaya uygun bir topluluğu giren kimse mondain n.
(hogmanay kültüründe) yeni yılda eve ilk giren olarak uğur getiren kimse first-foot [scotland] n.
Education
oxford üniversitesi'nde giren adayların üç onur sınıfına göre yerleştirildiği ilk genel sınav mods n.
Linguistics
sınava giren testee n.
sınava giren test taker n.
sınava giren examinee n.
sınava giren test user n.
etimolojik temele dayanmaksızın bir kelimede araya giren ses excrescent n.
yanlış kullanımıyla sözlüğe giren kelime ghost n.
History
16. yüzyılda kapuçin tarikatı bünyesine giren tutucu katolik fransisken rahibe tarikatı capuchin nun n.
iii. george'un hükümdarlığında dolaşıma giren altın sikke spade guinea [uk] n.
(armacılık) bir hayvanın ağzına giren (haç, şerit, çubuk) engouled adj.
(armacılık) bir hayvanın ağzına giren (haç, şerit, çubuk) engoulee adj.
Religious
yeni bedene giren reincarnated adj.
Environment
acil durumda devreye giren soğutma sistemi emergency core cooling system n.
acil durumda devreye giren su besleme emergency feedwater n.
Geology
tabakalar arasına giren kaya intrusion n.
Military
ampulün duya giren kısmı bayonet n.
giren bilgi teçhizatı input equipment n.
son giren ilk çıkar kaidesi last in first out n.
son giren ilk çıkar last in first out n.
düşman uçaklarıyla doğrudan çatışmaya giren hızlı ve manevra kabiliyeti yüksek savaş uçağı fighter n.
1989 yılında yürürlüğe giren, küçük işletmeler, sivil toplum örgütleri ve yerel hükümetler gibi küçük oluşumlar üzerindeki düzenlemelerin etkilerini ele almak için birtakım devlet kurumlarının açılmasını gerekli kılan federal bir yasa rfa (regulatory flexibility act) abrev.
Sport
nadiren oyuna giren yedek oyuncu bench warmer n.
Basketball
çembere değmeden giren şut nothing but net n.
Baseball
maçın sonlarına doğru giren oyuncunun isabetli atışı relief n.
beyzbolda sıkı vuruş için oyuna giren vurucu pinch hitter n.
maçın sonlarına doğru oyuna giren daha isabetli atışlar yapan oyuncu reliever n.
maçın sonlarına doğru oyuna giren daha isabetli atışlar yapan oyuncu relief pitcher n.
maçın sonlarına doğru oyuna giren daha isabetli atışlar yapan oyuncu closer n.
9. devreden önce oyuna giren daha isabetli atışlar yapan oyuncu setup pitcher n.
maçın sonlarına doğru oyuna giren oyuncular bull pen n.
maçın sonlarına doğru oyuna giren oyuncular bullpen n.
oyunun başında oyuna giren atıcı starter n.
Card
(briç oyunu) araya giren kimse overbidder n.
Wagering
zar atıcısının bir sonraki atışının veya atış serisinin kaybedeceğine dair bahse giren wrong adj.
Music
füg, kanon müzikte ilk sesten sonra giren ses comes n.
füg veya nakarat tekrarında en yüksek sesli kısımdan sonra giren ses consequent n.
Cinema
tekrar gösterime giren film rerun n.
ülke genelinde gösterime giren wide-release adj.
Photography
fotoğraf görüntüsüne net şekilde giren alan coverage n.
Mythology
(ingiliz folklorunda) erkeklerin rüyalarına giren büyüleyici peri queen mab n.
Abbreviation
nükleik asitler ve histonlar gibi nükleer antijenlerle reaksiyona giren antikorlar ana (antinuclear antibody) n.
acil durumda devreye giren soğutma sistemi eccs (emergency core cooling system) n.
Latin
müştekinin toprağına yasadışı olarak giren sanık trespass quare clausum fregit n.
Archaic
valinin yetki alanına giren bölge government n.
yavaşça giren insinuating adj.
dolambaçlı yolla giren insinuating adj.
Ornithology
timsahların üzerindeki parazitleri yok eden ve ağızlarına giren sinekleri yakalayan bir afrika yağmurkuşu nile bird (pluvianus aegyptius) n.
Reptiles
av bulmak için binalara giren bir yılan türü indian rat snake (ptyas mucosus) n.
Slang
binaya iplerden kayarak giren hırsız aerialist n.
nazlanmadan cinsel ilişkiye giren kadın benda n.
nazlanmadan cinsel ilişkiye giren kadın bender n.
abd sınırından kaçak olarak giren meksikalıları aşağılamak için söylenen söz wetback n.
her ortama giren sosyal arkadaş brofessional n.
spor salonuna izinsiz veya bir başka salonun giriş kartıyla giren kimse illegal gymigrant n.
zorla ilişkiye giren mahkum punking out n.
rastgele cinsel ilişkiye giren kadın hobeast n.
hapishanedeki tehlikelerden korunmak için eşcinsel ilişkiye giren erkek biach n.
hapishanedeki tehlikelerden korunmak için başka bir erkekle cinsel ilişkiye giren erkek bitch n.
para karşılığı cinsel ilişkiye giren erkek whore n.
cinsel ilişkiye giren çift beast with two backs n.
aşırı mastürbasyon yapan kişinin bileğine giren kramp wanker's cramp n.
mastürbasyon yapmaktan bileğe giren kramp wanker's cramp n.
yalnızca kazanacağından emin olduğunda bahse giren kimse locksmith n.
biriyle cinsel ilişkiye giren birçok kişiden biri gangbanger n.
(birinin) ilgi alanına giren bir şey (one's) bag n.
cinsel ilişkiye giren jiggy adj.
kapıdan kovsan bacadan giren in your face adj.
bana giren çıkan ne? it has nothing to do with me expr.
British Slang
(uyuşturucu yüzünden) yüzü şekilden şekle giren kimse gurner n.
Modern Slang
göte giren kazık a dick in the ass n.