box - Türkisch Englisch Wörterbuch

box

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "box" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 172 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
box n. kutu
Plastic storage boxes on Ikea's website are on sale.
Ikea'nın web sitesinde plastik saklama kutuları indirimde.

More Sentences
General
box n. şimşir
The box trees have various colors, such as green and yellowish-brown.
Şimşir ağaçlarının yeşil ve sarımsı kahverengi gibi çeşitli renkleri vardır.

More Sentences
box n. sandık
Winston doesn't want to buy a book, because he already has many boxes full of books.
Winston bir kitap satın almak istemiyor, çünkü zaten birçok sandık dolusu kitabı var.

More Sentences
box n. kasa
Of course there is restricted access within the Irish Box.
Elbette İrlanda Kasası'na erişim kısıtlı.

More Sentences
box n. kulübe
The phone boxes on the streets aren't available anymore.
Caddelerde artık telefon kulübeleri bulunmuyor.

More Sentences
box n. televizyon
You shouldn't spend the whole day in front of the box!
Bütün gününü televizyonun önünde geçirmemelisin!

More Sentences
box n. loca
Max has a reservation for an opera box next Friday.
Max'in gelecek cuma bir opera locasında rezervasyonu var.

More Sentences
box n. kutu
The black box will change the culture of shipping.
Kara kutu gemicilik kültürünü değiştirecektir.

More Sentences
box n. kutucuk
The text of the questionnaire should have boxes next to each question.
Anket metninde her sorunun yanında kutucuklar olmalıdır.

More Sentences
box n. kutu dolusu
A gourmet Cookies gift box is the best present to give her.
Bir kutu dolusu leziz kurabiye ona verilebilecek en güzel hediyedir.

More Sentences
box n. kasık koruyucu
For bicycle jockeys, wearing a box is a must.
Bisiklet hokeyi sporcularının kasık koruyucu takmak bir zorunluluktur.

More Sentences
box v. kutulamak
We boxed all the kitchen appliances before we moved out.
Taşınmadan önce tüm mutfak aletlerini kutuladık.

More Sentences
box v. boks yapmak
The cop and the teen boxed for a while until the teen gave up.
Polis ve genç çocuk boks yaptılar, ta ki genç çocuk pes edene kadar.

More Sentences
box v. kolilemek
We boxed all the kitchen appliances before we moved out.
Taşınmadan önce tüm mutfak eşyalarını koliledik.

More Sentences
Colloquial
box v. boks yapmak
She has been boxing since she was 13.
13 yaşından beri boks yapıyor.

More Sentences
Trade/Economic
box n. kutu
Once again, however, we should not act as if the Pandora's box of deregulation had been opened.
Ancak bir kez daha Pandora'nın deregülasyon kutusu açılmış gibi davranmamalıyız.

More Sentences
Sport
box n. ceza alanı
Antoine Griezmann has a pass completion rate of 81.77 % and a rate of 40% for passes into the box.
Antoine Griezmann'in pas isabet oranı of 81.77 % ve bu pasların ceza alanına atılma yüzdesi 40% böyledir.

More Sentences
box v. boks yapmak
Tom likes to box.
Tom boks yapmayı sever.

More Sentences
General
box n. tokat
box n. kompartıman
box n. göz
box n. kutu veya sandık dolusu
box n. hediye
box n. jüri bölmesi
box n. mahfaza
box n. teyp veya radyo
box n. karton kutu
box n. at arabacısı yeri
box n. yumruk
box n. şamar
box n. nöbetçi kulübesi
box n. boks
box n. kare
box n. dikdörtgen
box n. ikilem
box n. garip durum
box n. kafa karıştırıcı durum
box n. ahırda at bölmesi
box n. araçta at bölmesi
box n. yeni yıl hediyesi
box n. bir binicinin diğerinin hemen arkasından ve belirli bir tarafından giderek üçüncü bir binicinin sarsılmadan geçmesini engelleme taktiği
box n. (taverna) loca
box n. tek bir çizgi roman karesi
box n. yerde dikdörtgen oluşturan bir salon dansı adımı kombinasyonu
box n. kutu gibi ev
box n. kutu gibi ofis
box n. televizyon seti
box n. gazete ilanı cevap kutusu
box n. jonglörlükte üç topla yapılan bir hareket
box n. ceza sahası
box v. yumruklaşmak
box v. dövüşmek
box v. sandıklamak
box v. sandığa koymak
box v. tokatlamak
box v. kutuya koymak
box v. yumruk atmak
box v. boks etmek
box v. yumruk vurmak
box v. kutuyla çevrelemek
box v. bir sınır çizerek faaliyeti veya etkiyi sınırlandırmak
box v. tek birim şeklinde gruplamak
box v. kulağa vurmak
box v. kutu haline getirmek
box v. kutu içine almak
box adj. kutu şeklinde
box adj. kutu gibi
box adj. kutulanmış
Colloquial
box n. taşınabilir büyük radyo/müzik seti
box n. getto radyosu
box n. kocaman radyo
box n. omuzda taşınan büyük radyo
box n. pikap
box n. plakçalar
box n. gramofon
box n. fonograf
box n. akordiyon
box n. akordeon
box n. armonika
box n. piyano
box v. boks maçı yapmak
box v. boks antrenmanı yapmak
box v. ölmek
box v. can vermek
Trade/Economic
box n. sandık
Technical
box n. bir parçanın koruyucu mahfazası
box n. takım kutusu
box n. yatak zarfı
box n. posta kutusu
box n. gelen kutusu
box n. giden kutusu
box n. alarm kutusu
box n. kablo kutusu
box n. makine veya mekanik parça koruyucu muhafazası olan bir kutunun içindekiler
box n. sürgülü pencerelerde sürgüyü dengeleme ağırlığının inip çıktığı pencere çerçevesi bölümü
box n. pencere pervazında panjur katlanma girintisi
box n. kapı pervazı cıvata yuvası
box n. değerli taşı çevreleyen süsleme
box n. değerli taşı çevreleyen süsleme tarzı
box n. veri giriş kutucuğu
box n. interaktif bir elektronik ekrandaki veri giriş alanı
box v. (seramik eşyayı) fırına yığmak
Computer
box n. bilgisayarın merkezi
box n. bilgisayarın merkezini çevreleyen kasa
box n. bilgisayar
box v. (nesneye) ilkel değer atamak
Textile
box n. dokuma tezgahı kutusu
box n. sepilenmiş deri
box n. üzerinde kare şeklinde izler olan, krom tabaklama dana derisi
Construction
box n. kum kalıbı
box n. bir dökümhanede kullanılan kalıbı oluşturan kumu tutan ahşap veya metal çerçeve
box v. (duvar) şeklini tiriz, sıva veya kaplama ile değiştirmek
box v. (yapıyı) ahşap levhalarla çevrelemek
box v. (yapıyı) ahşap levhalarla gizlemek
Dyeing
box v. boyayı bir kutudan diğerine dönüşümlü bir şekilde dökerek karıştırmak
Furniture
box n. gardırop gövdesi
Automotive
box n. bölme
box n. susturucu
box n. şanzıman
box n. transmisyon
box n. kamyon yük bölmesi
Transportation
box n. atı arabada yükseltilmiş sürücü koltuğu
Traffic
box n. iki yolun kesişiminde araçların durmasının yasak olduğu kutu şeklinde alan
Railway
box n. vagonda yolcuların veya yükün taşındığı bölüm
box n. vagon aksı göbeğinin içine giren konik boru şeklindeki çelik veya demir yatak
box n. at taşıma vagonu
Marine
box v. orsada boca ve pupa ederek gemiyi tekrar orsaya getirmek
Marine Biology
box n. kupes balığı
box n. gupa balığı
Botanic
box n. özsuyu oyuğu
box n. çeşitli okaliptüs türlerine verilen ad
box n. bir avustralya dikenli çalısı veya küçük ağacı
box v. (ağaçta) özsuyu oyuğu açmak
Agriculture
box n. ahır bölmesi
box n. sulama sisteminde suyu bir veya birden fazla kanala bölme kutusu
Meteorology
box v. hava durumu bilgisi toplamak için fırtınanın merkezinde kutuya benzer şekilde uçmak
Hunting
box n. avcıların içine gizlenebileceği bölmesi olan kuş avlama aleti
Sport
box n. amerika'da oynanan at yarışlarında 4'lü bahis veya tabela
box n. (futbol) ceza sahası
box n. (özellikle kriket oyununda) cinsel organ koruyucu kapak
box n. kriket sahasında nokta ile üçüncü adam arasında kalan bölüm
box n. kriket sahasında nokta ile üçüncü adam arasında kalan bölüme yerleştirilen saha oyuncusu
Basketball
box v. (oyuncuyu) bloke etmek
Baseball
box n. vurucu alanı
box n. farklı takım üyeleri için ayrılmış alanlar
Boxing
box v. profesyonel olarak boks yapmak
box v. profesyonel olarak ödül dövüşçülüğü yapmak
Card
box n. remi kart oyununda kazanılan el
box n. remi kart oyununda kazanılan elde alınan puanlar
box n. faro oyunu kart dağıtma kutusu
Wagering
box v. (bazı oyun ve şans oyunlarında) bir sayının kazanacağına dair bahse girmek
box v. (üç haneli bir sayının) altı permütasyonunun her birine bahiste bulunmak
Theatre
box n. seyirci bölmesi
box n. seyirci bölmesinde oturanlar
Printery
box n. kutu içine alınmış basılı malzeme
Slang
box n. tabut
box n. kuku
box n. vajina
box n. alet
box n. penis
box n. yarak
box n. gitar
box n. banjo
box n. keman
box n. özellikle şimşirden yapılan müzik aleti
box n. telli çalgı
box n. gitar
British Slang
box n. am
box n. göt
box n. kıç
box n. kuku
box n. vajina

Bedeutungen, die der Begriff "box" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
glove box n. torpido gözü
Clean out the glove box.
Torpido gözünü temizle.

More Sentences
General
safe deposit box n. çelik kasa
I asked Tom if he had a safe deposit box.
Tom'a bir çelik kasası olup olmadığını sordum.

More Sentences
storage box n. saklama kutusu
We'll begin with the storage box itself.
Saklama kutusunun kendisiyle başlayacağız.

More Sentences
lunch box n. beslenme çantası
Whose lunch box is this?
Bu kimin beslenme çantası?

More Sentences
tool box n. alet kutusu
Tom carried the tool box into the garage.
Tom alet kutusunu garaja taşıdı.

More Sentences
toy box n. oyuncak kutusu
It could be used as a toy box.
Oyuncak kutusu olarak kullanılabilir.

More Sentences
ballot box n. oy sandığı
The army printed the ballot papers and made the ballot boxes.
Ordu oy pusulalarını bastı ve oy sandıklarını hazırladı.

More Sentences
telephone box n. telefon kulübesi
Where is the nearest telephone box?
En yakın telefon kulübesi nerede?

More Sentences
pandora's box n. pandora'nın kutusu
There is no question of opening a Pandora's box of any kind.
Herhangi bir Pandora'nın kutusunun açılması söz konusu değildir.

More Sentences
music box n. müzik kutusu
He accepts, and Clara opens her music box.
Kabul eder ve Clara müzik kutusunu açar.

More Sentences
sewing box n. dikiş kutusu
This sewing box is one of them.
Bu dikiş kutusu da onlardan biri.

More Sentences
box office n. gişe
The building even had its own box office.
Binanın kendi gişesi bile vardı.

More Sentences
metal box n. metal kutu
Tom put the diamonds in a small metal box.
Tom elmasları küçük bir metal kutuya koydu.

More Sentences
ballot box n. sandık
The so-called struggle at the ballot box, which resulted in President Obiang holding on to power, was a farce.
Başkan Obiang'ın iktidarı elinde tutmasıyla sonuçlanan sandıktaki sözde mücadele bir saçmalıktı.

More Sentences
ballot box n. seçim sandığı
Today we went to the ballot box to vote for the European Parliament.
Bugün Avrupa Parlamentosu ile ilgili oy vermek için seçim sandığına gittik.

More Sentences
safe deposit box n. kiralık kasa
I asked Tom if he had a safe deposit box.
Tom'a kiralık kasası olup olmadığını sordum.

More Sentences
mail box n. posta kutusu
Where's the mail box?
Posta kutusu nerede?

More Sentences
gift box n. hediye kutusu
The chocolates are packaged in an eye-catching gold gift box.
Çikolatalar göz alıcı bir altın hediye kutusunda paketlenmiştir.

More Sentences
post office box n. posta kutusu
Get the correct post office box number.
Doğru posta kutusu numarasını alın.

More Sentences
safety deposit box n. (bankada) kiralık kasa
Tom has a safety deposit box.
Tom'un bir kiralık kasası var.

More Sentences
glove box n. torpido gözü
Clean out the glove box.
Torpido gözünü boşalt.

More Sentences
litter box n. (özellikle kedinin) kum kabı
Empty the litter box.
Kum kabını boşalt.

More Sentences
litter box n. kedi kumluğu
Make sure you clean the litter box twice a day.
Kedinin kumunu günde iki kez temizlemeyi unutma.

More Sentences
litter box n. kedi kumu kabı
You should not change the cat litter box if you're pregnant.
Hamileyseniz kedi kum kabını değiştirmemelisiniz.

More Sentences
cardboard box n. karton kutu
Cardboard boxes typically aren't strong enough to hold metal parts and pieces.
Karton kutular genellikle metal parçaları ve parçaları tutacak kadar güçlü değildir.

More Sentences
shoe box. n. ayakkabı kutusu
After 10 days, remove the cheeses from the shoe box.
10 gün sonra peynirleri ayakkabı kutusundan çıkarın.

More Sentences
cereal box n. mısır gevreği kutusu
I was raised in Canada and grew up reading English and French on my cereal box.
Kanada'da büyüdüm ve mısır gevreği kutumda İngilizce ve Fransızca okuyarak büyüdüm.

More Sentences
cardboard box n. karton kutu
You will need a large cardboard box.
Büyük bir karton kutuya ihtiyacınız olacak.

More Sentences
suggestions box n. öneri kutusu
Many employers have a suggestion box, but most employees ignore it.
Birçok işverenin bir öneri kutusu vardır, ancak çoğu çalışan bunu görmezden gelir.

More Sentences
open the box v. kutuyu açmak
I arrived home and opened the box.
Eve geldim ve kutuyu açtım.

More Sentences
cardboard box n. hayali
journal box n. şaft kovanı
conduit box n. kofra
terminal box n. kofre
conduit box n. elektrik kutusu
packing box n. eşya sandığı
post box n. posta kutusu
status box n. durum kutucuğu
light box n. ışık kabini
pencil box n. kalem kutusu
transmission box n. şanzıman kutusu
sentry box n. kulübe
telephone box n. telefon kutusu
signal box n. makasçı kulübesi
pencil box n. kalemlik
box office n. sinema gişesi
alms box n. zekat kutusu
bread box n. ekmek kabı
call box n. telefon kulübesi
window box n. jardiniyer
pillar box n. açık yerlerde bulunan umumi posta kutusu
dispatch box n. evrak çantası
box kite n. kuyruksuz uçurtma
cardboard box n. mukavva kutu
jewel box n. mücevher kutusu
box number n. posta kutusu numarası
sentry box n. nöbetçi kulübesi
telephone box n. kulübe
deck box n. deste kutusu
witness box n. tanık kürsüsü
storage box n. saklama kabı
cardboard box n. uydurma
cartridge box n. fişeklik
window box n. çiçeklik
press box n. basın mensuplarına ayrılan yer
button box n. akordiyon
boom box n. taşınabilir kaset veya cd çalar
box brackets n. köşeli parantez
musical box n. çalgı kutusu
grease box n. yağdanlık
box office n. bilet gişesi
pepper box n. biberlik
safe deposit box n. özel müşteri kasası
coin box n. madeni para kutusu
conduit box n. buvat
rose box n. gül kutusu
cigar box n. sigara kutusu
box end wrench n. yıldız anahtarı
button box n. tuş grubu
box office n. gişe (sinema)
watch box n. saat kutusu
box coat n. kalın arabacı paltosu
deposit box n. emanet sandığı
packing box n. ambalaj kutusu
accessory box n. malzeme kutusu
transmission box n. şanzıman
coin box n. ankesör
match box n. kibrit kutusu
cash box n. kasa
phone box n. telefon kulübesi
letter box n. mektup kutusu
poor box n. sadaka kutusu
control box n. kumanda kutusu
packing box n. paketleme kutusu
safe box n. para kasası
watch box n. nöbetçi kulübesi
mailing box n. posta kutusu
letter box n. posta kutusu
paper box n. karton
paper box machinery n. kağıt kutu makinesi
gift box n. hediye paketi
request box n. istek kutusu
sound box n. seslendirme odası
alarm signal box n. imdat freni kutusu
box tortoise n. kutu kaplumbağası
box turtle n. kutu kaplumbağası
box sealing tape n. koli bandı
box tape n. koli bandı
box cutter n. maket bıçağı
jewelry box n. mücevher kasası
ice box n. soğutucu
batch box n. ambar
batch box n. ölçü sandığı
box stoop n. yüksek veranda
box stool n. sandıklı tabure
box office n. bilet gişesi (sinema/tiyatro)
detonator box n. detonatör sandığı
flushing box n. tuvalet su deposu
box-seat n. sandıklı kanepe
end alarm-operating box n. imdat freni uç kutusu
pillar-box n. posta kutusu
solidarity cash-box n. işsizlik yardım sandığı
safe-deposit box n. bankadaki kiralık kasa
post-office box n. posta kutusu
poor-box of the ottoman empire n. atiyye-i seniyye
safe-deposit box n. kiralık kasa
nesting-box n. folluk
safety-deposit box n. kiralık kasa
money-box n. kumbara
grease box n. yağ kutusu
horse-box ramp n. seyyar rampa
horse box n. at nakil vagonu
money box n. kumbara
musical box n. müzik kutusu
pillar box n. mektup kutusu
phone-box n. telefon kabini
goggle box n. televizyon
safe-deposit box n. (bankada) kiralık kasa
box office gross n. gişe hasılatı
box office n. gişe hasılatı
box-office return n. gişe hasılatı
phone box n. telefon kabini
index box n. fiş kutusu
clear box sealing tape n. şeffaf koli bandı
wooden bread box n. ahşap ekmek kutusu
clear box tape n. şeffaf koli bandı
cigarette box n. sigara paketi
loose box n. (bina içi) ahır
ring box n. yüzük kutusu
salt-box n. tuz kutusu
knife box n. bıçak kutusu
knife box n. bıçak kasası
box glove n. boks eldiveni
egg box n. yumurta paketi
box seat n. loca koltuğu (sinema)
box-office hit n. kapalı gişe oynayan film/oyun
window box n. çiçeklik (pencere)
glove box n. eldiven kutusu
cat box n. (özellikle kedinin) kum kabı
sand box n. (özellikle kedinin) kum kabı
sand box n. kedi kumluğu
cat box n. kedi kumluğu
cigarette box n. sigara tabakası
compass box n. pergel kutusu
dead letter box n. mesaj ve çeşitli dokümanların değiş-tokuş edildiği gizli yer
pill box n. hap kutusu
toe box n. bombe (ayakkabının burun kısmındaki kalıplı parça )
breaker box n. sigorta kutusu
guard box n. bekçi/nöbetçi kulübesi
shoeshine box n. boyacı sandığı
shoe shine box n. boyacı sandığı
pine box n. çam ağacından yapılan tabut
fuse box fire n. sigorta (kutusu) yangını
theatre box n. loca
opera box n. loca
a box of cigars n. bir kutu puro
commentary box n. spiker anlatım yeri
commentary box n. spiker masası
cool box n. portatif soğutucu
cool box n. buz kutusu
coach box n. arabacı yeri
dice box n. zar kupası
dispatch box n. evrak sandığı
ditty-box n. küçük gemici kutusu
walk-in box n. soğuk oda
walk-in box n. buzhane
walk-in box n. soğuk hava odası
walk-in box n. soğuk hava deposu
box art n. kutu sanatı
big-box store n. mega mağaza
dog box n. köpek taşıma kutusu
share box n. paylaşım kutusu
black box n. nükleer silah/füze kumanda çantası
desk book box n. sıranın gözü
a box of matches n. bir kutu kibrit
box room n. sandık odası
box spring n. baza
big box n. mega mağaza
big box n. büyük mağaza
pen box n. kalem kutusu
pen box n. kalemlik
lost and found box n. kayıp eşya kutusu
ballerina music box n. balerinli müzik kutusu
music box with ballerina n. balerinli müzik kutusu
napkin box n. peçetelik
napkin box n. peçete kutusu
tissue box n. peçetelik
tissue box n. peçete kutusu
cardboard box n. karton koli
planter box n. ekici kutusu
box letter n. kutu harf
roof box n. portbagaj
milk box n. süt kutusu
fruit box n. meyve kasası
honey box n. bal kutusu
ammunition box n. cephane kutusu
collection box n. bağış kutusu
chocolate box n. çikolata kutusu
heart shaped box n. kalp şeklinde kutu
utility box n. alet çantası
utility box n. alet kutusu
utility box n. takım kutusu
bird box n. kuş evi
fire alarm box n. yangın alarm kutusu
call box n. yangın alarm kutusu
cereal box n. kahvaltılık gevrek/tahıl kutusu
meal box n. yemek paketi
tinder box n. kavın saklandığı kutu
tinder box n. kav kutusu
touch-box n. içinde kibrit yakmaya yarayan kav olan kutu
mite box n. sadaka kutusu
cracker box n. kraker kutusu
box of hardtack n. peksimet kutusu
jack-in-a-box n. içinden yaylı palyaço fırlayan kutu oyuncak
jack-in-the-box n. içinden yaylı palyaço fırlayan kutu oyuncak
jewel box n. süslü tasarımlı şey
jewel box n. abartılı şey
jewel box n. açılır kapanır şeffaf cd kutusu
vanity box n. takı kutusu
vanity box n. mücevher kutusu
litter box n. tuvalet kabı
big-box n. kutuya benzeyen büyük zincir mağaza
fairing box n. birikim kutusu
fairing box n. kumbara
faking box n. cankurtaranlıkta kullanılan uzun ip sarılı kutu
box [uk] n. fon
christmas box n. yeni yıl hediyesi
box step n. yerde dikdörtgen oluşturan bir salon dansı adımı kombinasyonu
box seat n. manzarası iyi olan nokta
box party n. kumanyaların açık artırma ile satıldığı bağış toplama etkinliği
box metal n. bir tür örgü tekniği
box supper n. kumanyaların açık artırma ile satıldığı bağış toplama etkinliği
box-ticking n. (bir şeyi) prosedür gereği yapma
box jacket n. kutu ceket
box file n. klasör
box lunch n. öğle yemeği kutusu
box social n. kumanyaların açık artırma ile satıldığı bağış toplama etkinliği
box [uk] n. kutu içinde duran para
box-ticking n. gerçek değere bakmak yerine prosedürleri yerine getirme
box [uk] n. telefon kabini
box seat n. at arabasında kapağı sürücü koltuğu olarak kullanılan eşya kutusu
box sociable n. kumanyaların açık artırma ile satıldığı bağış toplama etkinliği
money box n. kasa
live box n. su canlılarını canlı tutmak için suya yerleştirilen kutu
bx. (box) n. kutu
box sizes n. koli boyutları
box sizes n. koli ebatları
box sizes n. kutu ebatları
box dimensions n. koli ebatları
box dimensions n. koli boyutları
box dimensions n. kutu ebatları
box sizes n. kutu boyutları
box dimensions n. kutu boyutları
dispatch box n. diplomat valizi
dispatch box [uk] n. metal gibi sert malzemeden yapılmış kasa
dispatch box [uk] n. avam kamarası'na hitap eden yetkililerin konuştuğu kürsü
in-box n. ofis içi posta kutusu
in-box n. kişiyi uğraştıran şeyler
in-box n. gelen e-posta kutusu
in-box n. masa üstü posta tepsisi
a box boy n. kutu/paket taşıyan çocuk
a box boy n. kutucu çocuk
jewelry box n. takı kutusu
pillar-box [uk] n. sütun şeklindeki posta kutusu
penalty box n. utandırma
penalty box n. kınama
penalty box n. paylama
penalty box n. aşağılama
play-box n. (özellikle yatılı okullarda) çocukların oyuncak ve eşya sandığı
post-office box number n. posta kutusu numarası
pounce box n. delikli kapağı olan ponza tozu kutusu
pouchet box n. parfüm yayan kapağı delikli kutu
fire box n. ateş haznesi
fire box n. yangın alarmı
fire box n. yanma haznesi
fire box n. (buharlı lokomotifte) ocak
flour box n. pane bulama tepsisi
flour box n. teneke un kutusu
flour box n. panko tepsisi
out-of-the-box thinking n. yaratıcı düşünme
out-of-the-box thinking n. alışılmış olanın dışında düşünme
shoe box n. ayakkabı kutusu
show box n. para atılarak içerideki gösterinin izlendiği kabin
show box n. gösteri kabini
solander box n. solander kutusu
mystery box n. okuyucuları/izleyicileri bir nesne veya olay hakkında merak içerisinde bırakarak bir sonraki bölümü okumalarını/izlemelerini sağlamak amacıyla kullanılan hikaye anlatım tekniği
po box no n. posta kutusu numarası
po box no n. posta numarası
po box number n. posta numarası
po box number n. posta kutusu numarası
post-office box number n. posta numarası
post-office box number n. posta kutusu numarası
squeeze box n. mağaracıların dar alanlarda sürünme alıştırması yaparken kullandığı ayarlanabilir kutu
squeeze box n. (tedavi, taşıma için) hayvan sabitleme kafesi
suggestions box n. dilek ve şikayet kutusu
jam box n. teyp/kaset çalar
jewellery box n. mücevher kutusu
jewelry box n. mücevher kutusu
baklava box n. baklava kutusu
police box n. polis telefon kulübesi
box somebody's ears v. tokat atmak
box up v. sandığa koymak
box in v. sıkıştığı yerden çıkmamak
box in v. sıkışıp kalmak
box up v. sıkıştığı yerden çıkmamak
box up v. sıkışıp kalmak
take something out of the box v. kutudan çıkarmak
remove something from the box v. kutudan çıkarmak
check the box v. kutucuğu işaretlemek
place one's ballot in the ballot box v. oy sandığına oyunu atmak
not do as well as expected at the box office v. gişede umduğunu bulamamak
be a box office disappointment v. gişede umduğunu bulamamak
be a failure in the box office v. gişede umduğunu bulamamak
get into the box v. kutunun içine girmek
enter the box v. kutunun içine girmek
time box v. belirli bir zamana kısıtlamak
not do as well as expected at the box office v. gişede beklediğini bulamamak
box [obsolete] v. hacamat yapmak
box [obsolete] v. şişe çekmek
box [uk] v. (birine) yeni yıl hediyesi vermek
box [australia] v. birbirine karıştırmak
box [australia] v. ayrı tutulması gereken koyun gruplarını karıştırmak
in-box v. (birinin) gelen kutusuna koymak
shadow-box v. lafı dolandırmak
shadow-box v. şüphe uyandırıcı şekilde davranmak
shadow-box v. kaçamak davranmak
shadow-box v. tatmin etmeyen davranışlar sergilemek
having a coin box adj. ankesörlü
big-box adj. çok büyük bir mağazaya ait
big-box adj. çok büyük mağaza olan
box-fresh adj. kutudan yeni çıkmış
box-shaped adj. şekli kutuyu andıran
box-shaped adj. kutu şeklinde
box-fresh adj. hiç kullanılmamış
box-fresh adj. yepyeni
box-fresh adj. bozulmamış
chocolate-box adj. (çikolata kutularında bulunan resimler gibi) aşırı süslü
chocolate-box adj. göze hoş gelen
chocolate-box adj. fazla hareketli
pob (post office box) abrev. posta kutusu
Phrasals
box up v. sıkışıp kalmak
box in v. sıkışıp kalmak
box in v. dar bir yere tıkışmak
box up v. bir yerde kapanıp kalmak
box in v. sıkıştırmak
box up v. dar bir yere tıkışmak
box up v. sıkıştırmak
box in v. bir yerde kapanıp kalmak
box off v. dar bölmelere bölmek
box up v. saklamak üzere bir kutuya koymak
box up v. sınırlamak
box something up v. kutulamak
box up v. sıkıştırmak
box up v. sıkış tıkış olmak/hissetmek
box up v. tıkıştırmak
box up v. tıka basa/sıkış tıkış doldurmak
box up v. tıka basa/sıkış tıkış yerleştirmek
box up v. tıka basa/sıkış tıkış koymak
box up v. dar bir yere zorla sıkıştırmak
box up v. sıkıştırmak
box something up v. kutuya koymak/yerleştirmek
box something up v. paketlemek
box out v. dahil etmemek
box someone or something in v. birini/bir şeyi sıkıştırmak
box someone or something in v. birini/bir şeyi kapatmak
box out v. hokeyde rakibin düzgün bir vuruş yapmasını engelleyecek şekilde konum almak
box someone in v. birine pek seçenek bırakmamak
box out v. dışında tutmak
box in v. sıkışıp kalmış gibi hissettirmek
box someone up v. birini küçük bir yere kapatmak
box out v. hokeyde blok yapmak
box out v. dışlamak
box out v. hariç tutmak
box someone up v. birini kutu gibi bir yere kapatmak
box someone up v. birini hapsetmek
box someone in v. birini çıkmaza sokmak
box off v. bir işi sonuçlandırmak
box out v. kare veya dikdörtgen şeklinde bir sınır/alan çizmek
box off v. yapıp aradan çıkarmak
box someone or something in v. birini/bir şeyi tuzağa düşürmek
box off v. yapıp bitirmek
box off v. bir işle ilgilenmek
box someone or something in v. birini/bir şeyi hapsetmek
box someone in v. birini köşeye sıkıştırmak
box in v. kısıtlamak
box out v. kare veya dikdörtgen şeklinde bir sınır/alan ayırmak/yaratmak
box someone or something in v. birini/bir şeyi kapana kıstırmak
box (out) v. (rakibin) etrafını sarmak
box (up) v. (rakibin) etrafını sarmak
box up v. kutulamak
box (up) [new zealand] v. kafasını karıştırmak
box (in) v. (metni) kutu içine almak
box (in) v. (rakibin) etrafını sarmak
does (exactly) what it says on the box expr. işini yerine getiriyor
does (exactly) what it says on the box expr. ne diyorsa o
does (exactly) what it says on the box expr. iş görüyor
does (exactly) what it says on the box expr. tam söylendiği gibi
does (exactly) what it says on the box expr. tam olması gerektiği gibi
does (exactly) what it says on the box expr. adı üstünde
does (exactly) what it says on the box expr. tam olarak neyse o
does (exactly) what it says on the box expr. adından da belli zaten
Phrases
life is like a box of chocolates expr. hayat/yaşam sürprizlerle doludur
life is like a box of chocolates expr. hayat inişli çıkışlı/yokuşlu bir yoldur
life is like a box of chocolates expr. kutudan ne çıkacağını bilemezsin
life is like a box of chocolates expr. bazen çalışmadığın yerden soru gelir
life is like a box of chocolates expr. yarının nelere gebe olacağını bilemezsin
life is like a box of chocolates expr. hayat öngörülmezdir
life is like a box of chocolates expr. hayatın karşına neler çıkaracağını bilemezsin
life is like a box of chocolates expr. yarının ne getireceği belli olmaz
Colloquial
glory box n. çeyiz sandığı
a music box n. müzik kutusu
a box of chocolates n. bir kutu çikolata
bo (box office) n. sinema gişesi
box office n. bilet gişesi
box office n. sinema gişesi
bo (box office) n. bilet gişesi
idea box n. akıl
idea box n. zihin
squawk box n. dahili haberleşme sistemi
idea box n. kafa
knowledge-box n. saksı
think-box n. saksı
think-box n. akıl
idea box n. saksı
idea box n. beyin
black box n. karakutu
knowledge-box n. kafa
think-box n. beyin
knowledge-box n. zihin
idea box n. baş
knowledge-box n. akıl
knowledge-box n. baş
squawk box n. (mağaza) anons/hoparlör sistemi
think-box n. baş
think-box n. kafa
knowledge-box n. beyin
think-box n. zihin
a box on the ear n. tokat
doc-in-a-box n. ufak tefek rahatsızlıklar için randevusuz gidilen doktor
docs-in-a-box n. ufak tefek rahatsızlıklar için randevusuz gidilen doktor
doc-in-a-box n. muayenehane
docs-in-a-box n. muayenehane
beat box n. ağzıyla vurmalı çalgıları taklit eden kimse
beat box n. rap şarkılarında ağzıyla ritim yapan kişi
beat box n. şarkılarda ritim oluşturmak için vurmalı çalgı yerine ağzını, dudaklarını, dilini, sesini vb. kullanan kimse
brain box n. akıl
brain box n. kafatası
brain box n. beyin
brain box n. kranyum
chocolate-box n. şeker şey
chocolate-box n. tatlı şey
chocolate-box n. göze hoş gelen şey
dog box [new zealand] n. rezillik
dog box [new zealand] n. kara leke
dog box [australia] n. koridorsuz kompartıman
dog box [new zealand] n. rezalet
dog box [new zealand] n. itibarsızlık
dog box [new zealand] n. yüz karası
box it out v. yumruklaşmak
in a box adj. kötü durumda
in a box adj. çıkmaza girmiş
in a box adj. çaresiz kalmış
in a box adj. çıkmazda
in a box adj. baskı altında
in a box adj. köşeye sıkışmış
in a box adj. tercih/seçim hakkı olmayan/kalmayan
in a box adj. sıkışık
in a box adj. zor durumda
in the box seat [australia/new zealand] adv. avantajlı durumda
in the box seat [australia/new zealand] adv. çok uygun bir durumda
not the sharpest pencil in the box expr. aptal
not the sharpest pencil in the box expr. ahmak
Idioms
thinking way out of the box n. sorunu çözmek için yaratıcı düşünme
thinking way out of the box n. çözüm yolu için yaratıcı düşünme
thinking way out of the box n. çözüm için sınırların ötesinde düşünme
a brain box n. zeka küpü kimse
the goggle-box n. televizyon
a brain box n. çok zeki kimse
a brain box n. zeka küpü
a brain box n. akıl küpü