|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
trafik işaretli göbeklerin içinde ilave şerit bulunan bir kavşak türü |
hamburger junction n.
|
|
2 |
General |
safran içinde bulunan güzel kokulu yağımsı madde |
safranal n.
|
|
3 |
General |
içinde binalar bulunan etrafı duvarla çevrili yer |
compound n.
|
|
4 |
General |
içinde sodyum-alüminyum ve potasyum-alüminyum slikatli mineral ve piroksen bulunan volkanik kaya |
nephelinite n.
|
|
5 |
General |
cemaatin içinde bulunan kişi |
congregant n.
|
|
6 |
General |
iki ucundan çekilererek açılan içinde küçük bir hediye bulunan noel oyuncağı |
bon-bons n.
|
|
7 |
General |
iki ucundan çekilererek açılan içinde küçük bir hediye bulunan noel oyuncağı |
christmas cracker n.
|
|
8 |
General |
içinde farklı türden ahşap hayvanlar bulunan gemi şeklinde çocuk oyuncağı |
noah's ark n.
|
|
9 |
General |
içinde küçük tren istasyonu bulunan kasaba |
whistle stop n.
|
|
10 |
General |
içinde beyaz çamaşır renk açıcısı bulunan küçük çanta |
blue bag n.
|
|
11 |
General |
içinde bulunan saç veya tırnağın uğursuzluk getirdiğine inanılan muska |
ligature n.
|
|
12 |
General |
avuç içinde bulunan bir çizgi |
love line n.
|
|
13 |
General |
avuç içinde bulunan bir çizgi |
heart line n.
|
|
14 |
General |
avuç içinde bulunan bir çizgi |
line of heart n.
|
|
15 |
General |
avuç içinde bulunan bir çizgi |
mensal line n.
|
|
16 |
General |
bir alanın yüzeyi içinde bulunan kenarına paralel sınır |
orle n.
|
|
17 |
General |
içinde çelik bulunan |
steely adj.
|
|
|
18 |
General |
(uzay araçları vb ile ilgili olarak) içinde insan bulunan |
manned adj.
|
|
19 |
General |
evin içinde bulunan |
ben [scotland] adj.
|
|
20 |
General |
içinde sarı bulunan (renk) |
yellow-tinged adj.
|
|
21 |
General |
organizmanın içinde bulunan |
internal adj.
|
|
22 |
General |
(özellikle bir mercanın) spor kesesi içinde bulunan |
intrathecal adj.
|
|
23 |
General |
içinde plenum bulunan boşluğa ait |
plenum adj.
|
|
24 |
General |
içinde plenum bulunan (boşluk) |
plenum adj.
|
|
Idioms |
|
25 |
Idioms |
ülke içinde düşman adına faaliyette bulunan grup üyesi |
fifth columnist n.
|
|
Trade/Economic |
|
26 |
Trade/Economic |
menkul kıymetler ve bağlı menkul kıymetler grubu içinde yer alıp işletmenin ortakları, iştirakleri ve bağlı ortaklıklar tarafından çıkarılmış bulunan menkul kıymet tutarları ve bunları çıkaran ortaklıklar |
amount of securities issued by shareholders, participations and subsidiaries and issuers of them n.
|
|
Law |
|
27 |
Law |
taşınmaz malın içinde veya üzerinde sadece bir izin uyarınca bulunan |
bare licensee n.
|
|
Politics |
|
28 |
Politics |
içinde teklifler bulunan belge |
green paper n.
|
|
29 |
Politics |
tanzanya ve kenya sınırları içinde bulunan masai mara bölgesinde yarı göçebe hayat süren yerli halk |
masai n.
|
|
30 |
Politics |
tanzanya ve kenya sınırları içinde bulunan masai mara bölgesinde yarı göçebe hayat süren yerli halk |
maasai n.
|
|
31 |
Politics |
ülke içinde düşman adına faaliyette bulunan grup |
fifth column n.
|
|
32 |
Politics |
ülke toprakları içinde bulunan |
infraterritorial adj.
|
|
Technical |
|
33 |
Technical |
içinde bulunan şartlar |
environment n.
|
|
34 |
Technical |
içinde tek bir gaz veya gaz karışımı bulunan gaz tüpleri |
gas cylinders containing single gases or gas mixtures n.
|
|
35 |
Technical |
içinde makine bulunan düşük gürültü seviyeli iş yeri |
low-noise workplace containing machinery n.
|
|
36 |
Technical |
lokomotif kazanının içinde tüpler bulunan büyük silindirik bölümü |
barrel n.
|
|
37 |
Technical |
kilitte içinde bulunan ve içinden geçen milin sürgüyü harekete geçirdiği parça |
hub n.
|
|
|
38 |
Technical |
fay kuşağı içinde ve boyunca bulunan kırılmış ve ezilmiş cevher |
drag n.
|
|
39 |
Technical |
bazı saatlerin içinde bulunan çentikli çark |
count wheel n.
|
|
40 |
Technical |
saatlerin içinde bulunan ve saat vuruş sayısını düzenleyen çark |
count-wheel n.
|
|
41 |
Technical |
içinde uranyum 239 bulunan patlayıcılar ile sıkıştırıldığında nükleer fisyon tepkimelerini tetikleyen çelik veya berilyumdan yapılmış küre |
plutonium trigger n.
|
|
42 |
Technical |
içinde bitüm bulunan |
bituminous adj.
|
|
43 |
Technical |
içinde birden fazla insan bulunan (uzay aracı, uzay istasyonu) |
multimanned adj.
|
|
Textile |
|
44 |
Textile |
eteğin içinde bulunan koruyucu fırfır |
balayeuse n.
|
|
Construction |
|
45 |
Construction |
içinde yüksek miktarda alüminyum oksit bulunan, çabuk sertleşen bir çimento |
ciment fondu® n.
|
|
46 |
Construction |
içinde yüksek miktarda alüminyum oksit bulunan, çabuk sertleşen bir çimento |
aluminous cement n.
|
|
47 |
Construction |
yatak odasının içinde bulunan banyo |
en-suite bathroom n.
|
|
Dyeing |
|
48 |
Dyeing |
içinde zeytin yeşili bulunan gri |
olive-grey adj.
|
|
Automotive |
|
49 |
Automotive |
giriş ve egzoz supapları pistonların üzerinde yer alan silindir kapağının içinde bulunan içten yanmalı motor |
overhead-valve engine n.
|
|
Railway |
|
50 |
Railway |
içinde işaret cihazı bulunan kulübe |
signal box n.
|
|
Mining |
|
51 |
Mining |
içinde az silis bulunan (kaya) |
basic n.
|
|
52 |
Mining |
içinde opal bulunan bir tür taşlaşmış odun |
wood opal n.
|
|
Medical |
|
53 |
Medical |
bir çözelti içinde bulunan katı parçaçıkların dibe çökmesi olayı |
precipitation n.
|
|
54 |
Medical |
içinde sinir hücreleri bulunan beyin tümörü |
neuroglioma n.
|
|
55 |
Medical |
içinde sinir hücreleri bulunan gliyom |
neurospongioma n.
|
|
56 |
Medical |
içinde sinir hücreleri bulunan gliyom |
neuroglioma n.
|
|
57 |
Medical |
kist içinde bulunan tümör |
encysted tumor n.
|
|
58 |
Medical |
midenin arkasındaki karın içinde bulunan sempatik sinirler ağı |
abdominal nerve plexus n.
|
|
59 |
Medical |
şarabın içinde bulunan antioksidan bir madde |
resveratrol n.
|
|
60 |
Medical |
içinde tanı koymaya veya tedavi etmeye yarayan bir madde bulunan ve kana enjekte edilen parçacık |
microsphere n.
|
|
61 |
Medical |
kalbin içinde bulunan |
endocardial adj.
|
|
62 |
Medical |
bal benzeri bir maddeden oluşan veya böyle bir maddeyi içeren (kist içinde bulunan tümör) |
melicerous adj.
|
|
63 |
Medical |
organın içinde bulunan |
intrinsic adj.
|
|
Anatomy |
|
64 |
Anatomy |
nazofarenksin içinde veya yakınında bulunan |
nasopharyngeal adj.
|
|
65 |
Anatomy |
boş organın duvarları içinde bulunan |
intraparietal adj.
|
|
66 |
Anatomy |
beynin paryetal lobu içinde bulunan |
intraparietal adj.
|
|
Pathology |
|
67 |
Pathology |
fibröz bağ dokuyla çevrili veya fibröz bağ doku içinde bulunan bir kistik lezyon |
fibrocyst n.
|
|
Parasitology |
|
68 |
Parasitology |
pectostraca takımının içinde bulunan ve eklembacaklı kabukluların kese biçimindeki parazitlerini içeren bölümüne verilen ad |
rhizocephala n.
|
|
Gastronomy |
|
69 |
Gastronomy |
(rus mutfağında) hamurun içinde irmik ve ince kesilmiş balık bulunan bir börek |
koulibiaca n.
|
|
70 |
Gastronomy |
genelde çorbanın içinde servis edilen içinde malzeme bulunan mantıya benzer küçük hamur işi |
kreplach n.
|
|
71 |
Gastronomy |
içinde domates, peynir ve bazen farklı dolgular bulunan bir hamur işi |
panzerotto [canada] n.
|
|
Math |
|
72 |
Math |
aynı daire içinde bulunan |
concyclic adj.
|
|
73 |
Math |
aynı daire içinde bulunan |
cocyclic adj.
|
|
74 |
Math |
elemanlarından herhangi ikisinin kümenin içinde bulunan bir çizgiyle birleştirilebildiği (küme) |
connected adj.
|
|
Physics |
|
75 |
Physics |
vücudun kendi içinde bulunan enerji |
intrinsic energy of a body n.
|
|
76 |
Physics |
atomun içinde bulunan |
intra-atomic adj.
|
|
Chemistry |
|
77 |
Chemistry |
safran içinde bulunan güzel kokulu yağımsı madde |
safronal n.
|
|
|
78 |
Chemistry |
molekülü içinde dört adet yer değişimli atomu bulunan |
tetrasubstituted adj.
|
|
79 |
Chemistry |
molekülü içinde dört adet yer değişimli grubu bulunan |
tetrasubstituted adj.
|
|
Biology |
|
80 |
Biology |
dna içinde bulunan şeker bileşeni |
deoxyribose n.
|
|
81 |
Biology |
mitokondrinin içinde bulunan sıvı |
matrix n.
|
|
82 |
Biology |
ahşap veya ksilem içinde bulunan yumuşak ve canlı hücre tabakası |
xylem ray n.
|
|
Astronomy |
|
83 |
Astronomy |
bir kara deliğin içinde bulunan varsayımsal egzotik yıldız |
planck star n.
|
|
84 |
Astronomy |
içinde hiç yıldız bulunmayan veya çok az bulunan varsayımsal galaksiler |
dark galaxy n.
|
|
Zoology |
|
85 |
Zoology |
atlarda toynak içinde bulunan küçük bir kemik |
navicular n.
|
|
86 |
Zoology |
amonitlerin kabukları içinde bulunan tabaka |
aptychus n.
|
|
87 |
Zoology |
knidoblast hücresinin içinde bulunan kıvrılmış tüp şeklindeki yapı |
nettling cell n.
|
|
Botanic |
|
88 |
Botanic |
kaju meyvesinin kalın kabuk içinde bulunan, sadece kavrularak yenebilen yağlı tohumu |
cashew nut n.
|
|
89 |
Botanic |
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki |
alehoof (nepeta hederaceae) n.
|
|
90 |
Botanic |
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki |
runaway robin n.
|
|
91 |
Botanic |
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki |
ground ivy n.
|
|
92 |
Botanic |
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki |
glechoma hederaceae n.
|
|
93 |
Botanic |
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki |
gill-over-the-ground n.
|
|
94 |
Botanic |
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki |
field balm n.
|
|
95 |
Botanic |
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki |
creeping charlie n.
|
|
96 |
Botanic |
kaju meyvesinin kalın kabuk içinde bulunan, sadece kavrularak yenebilen yağlı meyvesi |
anacardium nut n.
|
|
97 |
Botanic |
turuncu-sarı doğurgan kısmı ve beyaz veya pembemsi sapları olup yarısı su içinde bulunan 3-8 cm yüksekliğinde bir mantar |
mitrula elegans n.
|
|
98 |
Botanic |
involukrumun içinde bulunan kabuklu yemiş |
glans n.
|
|
99 |
Botanic |
(bazı mantarlarda) başlık veya peridyum dokusuyla protoplazmik devamlılık içinde bulunan |
continuous adj.
|
|
History |
|
100 |
History |
kent'te bulunan ve içinde sir philip sidney'in doğduğu malikane |
penshurst place n.
|
|
Religious |
|
101 |
Religious |
(tibet budizmi'nde) içinde muska bulunan ve kolye olarak takılan küçük kutu |
gau n.
|
|
Environment |
|
102 |
Environment |
birbirleriyle etkileşim içinde bulunan canlı grubunun yaşadığı bölge |
community n.
|
|
Geography |
|
103 |
Geography |
gana sınırları içinde bulunan dünyanın en büyük insan yapımı göllerinden biri |
lake volta n.
|
|
104 |
Geography |
(avustralya çöllerinde) içinde su bulunan kaya oyuğu |
gnamma hole n.
|
|
Meteorology |
|
105 |
Meteorology |
içinde buz parçaları bulunan yoğun sis |
pogonip n.
|
|
Geology |
|
106 |
Geology |
cıva selenürün içinde bulunan bir mineral |
tiemannite n.
|
|
107 |
Geology |
içinde çok sayıda taşlaşmış kemik parçaları bulunan seviye |
bone bed n.
|
|
108 |
Geology |
tersiyer çağına ait, içinde alüvyal altın bulunan kuru nehir yatağı |
gutter [australia] n.
|
|
109 |
Geology |
içinde reaktif madde bulunan döner fıçı ile altın veya gümüş ayıklama |
barrel process n.
|
|
110 |
Geology |
içinde sikkeler bulunan köşeli yığışım |
coin breccia n.
|
|
Military |
|
111 |
Military |
ülke içinde düşman adına faaliyette bulunan grup |
trojan horse n.
|
|
112 |
Military |
içinde gaz maskeleri için antidime batırılmış bez parçası bulunan kutu |
antidim set n.
|
|
Hunting |
|
113 |
Hunting |
namlusunun içinde yivler bulunan (silah) |
rifled adj.
|
|
114 |
Hunting |
namlusunun içinde spiral oluklar bulunan (silah) |
rifled adj.
|
|
Music |
|
115 |
Music |
koruncak içinde bulunan borular takımından oluşan kilise çalgısı |
celeste n.
|
|
116 |
Music |
koruncak içinde bulunan borular takımı |
swell organ n.
|
|
Cinema |
|
117 |
Cinema |
bilim kurgu filmlerinde uzay gemileri ve uzay istasyonlarınının içinde bulunan, boşluktaki nesneleri çekmeye ya da itmeye yarayan ışın |
tractor beam n.
|
|
Mythology |
|
118 |
Mythology |
(yunan mitolojisinde) içinde binlerce büyükbaş hayvan bulunan ahırını yıllarca temizletmemiş kral |
augeas n.
|
|
Archaic |
|
119 |
Archaic |
içinde yüzen fitil bulunan bir kase yağ |
mortar n.
|
|
Entomology |
|
120 |
Entomology |
2002'de baltık bölgesinde bulunan 43 milyon yıllık bir kehribarın içinde tespit edilen bir böcek takımı |
mantophasmatodea n.
|
|
121 |
Entomology |
2002'de baltık bölgesinde bulunan 43 milyon yıllık bir kehribarın içinde tespit edilen bir böcek takımı |
order mantophasmatodea n.
|
|
122 |
Entomology |
kanatlarında içinde farklı renkte iki nokta bulunan göz benzeri bir benek olan (kelebek) |
bipupillate adj.
|
|