içinde bulunan - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

içinde bulunan



Bedeutungen von dem Begriff "içinde bulunan" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 3 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
içinde bulunan intra adj.
içinde bulunan within adj.
Construction
içinde bulunan intrinsic adj.

Bedeutungen, die der Begriff "içinde bulunan" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 122 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
trafik işaretli göbeklerin içinde ilave şerit bulunan bir kavşak türü hamburger junction n.
safran içinde bulunan güzel kokulu yağımsı madde safranal n.
içinde binalar bulunan etrafı duvarla çevrili yer compound n.
içinde sodyum-alüminyum ve potasyum-alüminyum slikatli mineral ve piroksen bulunan volkanik kaya nephelinite n.
cemaatin içinde bulunan kişi congregant n.
iki ucundan çekilererek açılan içinde küçük bir hediye bulunan noel oyuncağı bon-bons n.
iki ucundan çekilererek açılan içinde küçük bir hediye bulunan noel oyuncağı christmas cracker n.
içinde farklı türden ahşap hayvanlar bulunan gemi şeklinde çocuk oyuncağı noah's ark n.
içinde küçük tren istasyonu bulunan kasaba whistle stop n.
içinde beyaz çamaşır renk açıcısı bulunan küçük çanta blue bag n.
içinde bulunan saç veya tırnağın uğursuzluk getirdiğine inanılan muska ligature n.
avuç içinde bulunan bir çizgi love line n.
avuç içinde bulunan bir çizgi heart line n.
avuç içinde bulunan bir çizgi line of heart n.
avuç içinde bulunan bir çizgi mensal line n.
bir alanın yüzeyi içinde bulunan kenarına paralel sınır orle n.
içinde çelik bulunan steely adj.
(uzay araçları vb ile ilgili olarak) içinde insan bulunan manned adj.
evin içinde bulunan ben [scotland] adj.
içinde sarı bulunan (renk) yellow-tinged adj.
organizmanın içinde bulunan internal adj.
(özellikle bir mercanın) spor kesesi içinde bulunan intrathecal adj.
içinde plenum bulunan boşluğa ait plenum adj.
içinde plenum bulunan (boşluk) plenum adj.
Idioms
ülke içinde düşman adına faaliyette bulunan grup üyesi fifth columnist n.
Trade/Economic
menkul kıymetler ve bağlı menkul kıymetler grubu içinde yer alıp işletmenin ortakları, iştirakleri ve bağlı ortaklıklar tarafından çıkarılmış bulunan menkul kıymet tutarları ve bunları çıkaran ortaklıklar amount of securities issued by shareholders, participations and subsidiaries and issuers of them n.
Law
taşınmaz malın içinde veya üzerinde sadece bir izin uyarınca bulunan bare licensee n.
Politics
içinde teklifler bulunan belge green paper n.
tanzanya ve kenya sınırları içinde bulunan masai mara bölgesinde yarı göçebe hayat süren yerli halk masai n.
tanzanya ve kenya sınırları içinde bulunan masai mara bölgesinde yarı göçebe hayat süren yerli halk maasai n.
ülke içinde düşman adına faaliyette bulunan grup fifth column n.
ülke toprakları içinde bulunan infraterritorial adj.
Technical
içinde bulunan şartlar environment n.
içinde tek bir gaz veya gaz karışımı bulunan gaz tüpleri gas cylinders containing single gases or gas mixtures n.
içinde makine bulunan düşük gürültü seviyeli iş yeri low-noise workplace containing machinery n.
lokomotif kazanının içinde tüpler bulunan büyük silindirik bölümü barrel n.
kilitte içinde bulunan ve içinden geçen milin sürgüyü harekete geçirdiği parça hub n.
fay kuşağı içinde ve boyunca bulunan kırılmış ve ezilmiş cevher drag n.
bazı saatlerin içinde bulunan çentikli çark count wheel n.
saatlerin içinde bulunan ve saat vuruş sayısını düzenleyen çark count-wheel n.
içinde uranyum 239 bulunan patlayıcılar ile sıkıştırıldığında nükleer fisyon tepkimelerini tetikleyen çelik veya berilyumdan yapılmış küre plutonium trigger n.
içinde bitüm bulunan bituminous adj.
içinde birden fazla insan bulunan (uzay aracı, uzay istasyonu) multimanned adj.
Textile
eteğin içinde bulunan koruyucu fırfır balayeuse n.
Construction
içinde yüksek miktarda alüminyum oksit bulunan, çabuk sertleşen bir çimento ciment fondu® n.
içinde yüksek miktarda alüminyum oksit bulunan, çabuk sertleşen bir çimento aluminous cement n.
yatak odasının içinde bulunan banyo en-suite bathroom n.
Dyeing
içinde zeytin yeşili bulunan gri olive-grey adj.
Automotive
giriş ve egzoz supapları pistonların üzerinde yer alan silindir kapağının içinde bulunan içten yanmalı motor overhead-valve engine n.
Railway
içinde işaret cihazı bulunan kulübe signal box n.
Mining
içinde az silis bulunan (kaya) basic n.
içinde opal bulunan bir tür taşlaşmış odun wood opal n.
Medical
bir çözelti içinde bulunan katı parçaçıkların dibe çökmesi olayı precipitation n.
içinde sinir hücreleri bulunan beyin tümörü neuroglioma n.
içinde sinir hücreleri bulunan gliyom neurospongioma n.
içinde sinir hücreleri bulunan gliyom neuroglioma n.
kist içinde bulunan tümör encysted tumor n.
midenin arkasındaki karın içinde bulunan sempatik sinirler ağı abdominal nerve plexus n.
şarabın içinde bulunan antioksidan bir madde resveratrol n.
içinde tanı koymaya veya tedavi etmeye yarayan bir madde bulunan ve kana enjekte edilen parçacık microsphere n.
kalbin içinde bulunan endocardial adj.
bal benzeri bir maddeden oluşan veya böyle bir maddeyi içeren (kist içinde bulunan tümör) melicerous adj.
organın içinde bulunan intrinsic adj.
Anatomy
nazofarenksin içinde veya yakınında bulunan nasopharyngeal adj.
boş organın duvarları içinde bulunan intraparietal adj.
beynin paryetal lobu içinde bulunan intraparietal adj.
Pathology
fibröz bağ dokuyla çevrili veya fibröz bağ doku içinde bulunan bir kistik lezyon fibrocyst n.
Parasitology
pectostraca takımının içinde bulunan ve eklembacaklı kabukluların kese biçimindeki parazitlerini içeren bölümüne verilen ad rhizocephala n.
Gastronomy
(rus mutfağında) hamurun içinde irmik ve ince kesilmiş balık bulunan bir börek koulibiaca n.
genelde çorbanın içinde servis edilen içinde malzeme bulunan mantıya benzer küçük hamur işi kreplach n.
içinde domates, peynir ve bazen farklı dolgular bulunan bir hamur işi panzerotto [canada] n.
Math
aynı daire içinde bulunan concyclic adj.
aynı daire içinde bulunan cocyclic adj.
elemanlarından herhangi ikisinin kümenin içinde bulunan bir çizgiyle birleştirilebildiği (küme) connected adj.
Physics
vücudun kendi içinde bulunan enerji intrinsic energy of a body n.
atomun içinde bulunan intra-atomic adj.
Chemistry
safran içinde bulunan güzel kokulu yağımsı madde safronal n.
molekülü içinde dört adet yer değişimli atomu bulunan tetrasubstituted adj.
molekülü içinde dört adet yer değişimli grubu bulunan tetrasubstituted adj.
Biology
dna içinde bulunan şeker bileşeni deoxyribose n.
mitokondrinin içinde bulunan sıvı matrix n.
ahşap veya ksilem içinde bulunan yumuşak ve canlı hücre tabakası xylem ray n.
Astronomy
bir kara deliğin içinde bulunan varsayımsal egzotik yıldız planck star n.
içinde hiç yıldız bulunmayan veya çok az bulunan varsayımsal galaksiler dark galaxy n.
Zoology
atlarda toynak içinde bulunan küçük bir kemik navicular n.
amonitlerin kabukları içinde bulunan tabaka aptychus n.
knidoblast hücresinin içinde bulunan kıvrılmış tüp şeklindeki yapı nettling cell n.
Botanic
kaju meyvesinin kalın kabuk içinde bulunan, sadece kavrularak yenebilen yağlı tohumu cashew nut n.
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki alehoof (nepeta hederaceae) n.
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki runaway robin n.
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki ground ivy n.
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki glechoma hederaceae n.
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki gill-over-the-ground n.
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki field balm n.
avrupa'da bulunan, yuvarlak yaprakları ve küçük mor renkli çiçekleri olan genellikle asılı sepetler içinde yetiştirilen aromatik bir bitki creeping charlie n.
kaju meyvesinin kalın kabuk içinde bulunan, sadece kavrularak yenebilen yağlı meyvesi anacardium nut n.
turuncu-sarı doğurgan kısmı ve beyaz veya pembemsi sapları olup yarısı su içinde bulunan 3-8 cm yüksekliğinde bir mantar mitrula elegans n.
involukrumun içinde bulunan kabuklu yemiş glans n.
(bazı mantarlarda) başlık veya peridyum dokusuyla protoplazmik devamlılık içinde bulunan continuous adj.
History
kent'te bulunan ve içinde sir philip sidney'in doğduğu malikane penshurst place n.
Religious
(tibet budizmi'nde) içinde muska bulunan ve kolye olarak takılan küçük kutu gau n.
Environment
birbirleriyle etkileşim içinde bulunan canlı grubunun yaşadığı bölge community n.
Geography
gana sınırları içinde bulunan dünyanın en büyük insan yapımı göllerinden biri lake volta n.
(avustralya çöllerinde) içinde su bulunan kaya oyuğu gnamma hole n.
Meteorology
içinde buz parçaları bulunan yoğun sis pogonip n.
Geology
cıva selenürün içinde bulunan bir mineral tiemannite n.
içinde çok sayıda taşlaşmış kemik parçaları bulunan seviye bone bed n.
tersiyer çağına ait, içinde alüvyal altın bulunan kuru nehir yatağı gutter [australia] n.
içinde reaktif madde bulunan döner fıçı ile altın veya gümüş ayıklama barrel process n.
içinde sikkeler bulunan köşeli yığışım coin breccia n.
Military
ülke içinde düşman adına faaliyette bulunan grup trojan horse n.
içinde gaz maskeleri için antidime batırılmış bez parçası bulunan kutu antidim set n.
Hunting
namlusunun içinde yivler bulunan (silah) rifled adj.
namlusunun içinde spiral oluklar bulunan (silah) rifled adj.
Music
koruncak içinde bulunan borular takımından oluşan kilise çalgısı celeste n.
koruncak içinde bulunan borular takımı swell organ n.
Cinema
bilim kurgu filmlerinde uzay gemileri ve uzay istasyonlarınının içinde bulunan, boşluktaki nesneleri çekmeye ya da itmeye yarayan ışın tractor beam n.
Mythology
(yunan mitolojisinde) içinde binlerce büyükbaş hayvan bulunan ahırını yıllarca temizletmemiş kral augeas n.
Archaic
içinde yüzen fitil bulunan bir kase yağ mortar n.
Entomology
2002'de baltık bölgesinde bulunan 43 milyon yıllık bir kehribarın içinde tespit edilen bir böcek takımı mantophasmatodea n.
2002'de baltık bölgesinde bulunan 43 milyon yıllık bir kehribarın içinde tespit edilen bir böcek takımı order mantophasmatodea n.
kanatlarında içinde farklı renkte iki nokta bulunan göz benzeri bir benek olan (kelebek) bipupillate adj.