|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
bilgisayar oyunlarında bir oyunun konusunun ve temel oyun mekaniğinin ne kadar iyi tasarlanmış ve oyunda ne kadar verimli bir şekilde uygulanmış olduğunu ifade eden sözcük |
gameplay n.
|
|
2 |
General |
taklit edilemeyecek kadar iyi |
inimitability n.
|
|
3 |
General |
reddedilmeyecek kadar iyi bir teklif |
an offer too good to refuse n.
|
|
4 |
General |
şimdiye kadar yazılmış en iyi şarkı |
best song ever written n.
|
|
5 |
General |
kadar iyi olmak |
measure up to v.
|
|
6 |
General |
bir şeyi iyi kötü kullanabilecek kadar bilmek |
have a working knowledge of v.
|
|
7 |
General |
(başka bir şey kadar) iyi performans gösterememek |
underperform v.
|
|
8 |
General |
(belirli bir alfabe, dil) yazılı iletişim kuracak kadar iyi bilmek |
write v.
|
|
9 |
General |
rakip olacak kadar iyi olmak |
rival v.
|
|
10 |
General |
inanılmayacak kadar iyi |
too good to be true adj.
|
|
11 |
General |
pek o kadar iyi değil |
not any too well adj.
|
|
12 |
General |
hayret uyandıracak kadar iyi şekilde |
to a miracle adv.
|
|
13 |
General |
şimdiye kadar iyi |
so far so good interj.
|
|
Phrasals |
|
14 |
Phrasals |
(birinin) beklediği kadar iyi olmak |
live up to (someone's) expectations v.
|
|
15 |
Phrasals |
(birinin) umduğu kadar iyi olmak |
live up to (someone's) expectations v.
|
|
16 |
Phrasals |
biri/bir şey kadar iyi performans göstermek |
fare up v.
|
|
17 |
Phrasals |
benzer (biriyle/bir şeyle) mukayese edildiğinde onun kadar iyi olmak/ona yetişmek |
stack up to someone or something v.
|
|
18 |
Phrasals |
(biri/bir şey) kadar iyi olmak |
stack up to someone or something v.
|
|
|
19 |
Phrasals |
kadar iyi olmak |
measure up (to) v.
|
|
20 |
Phrasals |
(biri/bir şey) kadar iyi olmak |
match up to (someone or something) v.
|
|
21 |
Phrasals |
(biri/bir şey) kadar iyi olmak |
measure up (to someone or something) v.
|
|
22 |
Phrasals |
kadar iyi olmak |
stack up to v.
|
|
Phrases |
|
23 |
Phrases |
ne kadar erken o kadar iyi |
the sooner the better expr.
|
|
24 |
Phrases |
sonsuza kadar en iyi arkadaşım |
my best friend forever expr.
|
|
25 |
Phrases |
şu ana kadar iyi |
so far so good expr.
|
|
Proverb |
|
26 |
Proverb |
ne kadar az, o kadar iyi |
keep no more cats than can catch mice
|
|
27 |
Proverb |
ne kadar hazır ve bilgili olunursa şanslar ve fırsatlar o kadar iyi değerlendirilir |
chance favors the prepared mind
|
|
28 |
Proverb |
iyi bir itibar/isim bırakmak maddi miras kadar önemlidir |
a good name is a second inheritance
|
|
Colloquial |
|
29 |
Colloquial |
kadar iyi olmak |
touch v.
|
|
30 |
Colloquial |
yeterince/beklendiği kadar iyi olamamak |
not cut the mustard v.
|
|
31 |
Colloquial |
istendiği/beklendiği/gerektiği kadar iyi olmamak |
be below par v.
|
|
32 |
Colloquial |
o kadar da iyi (bir şey) olmamak |
be not much of a (something) v.
|
|
33 |
Colloquial |
o kadar iyi olmamak |
be not up to much v.
|
|
34 |
Colloquial |
bir şeyin ne kadar iyi olduğunu vurgulamak için kullanılan ifade |
lovely and (something) [uk] expr.
|
|
35 |
Colloquial |
bir şeyin ne kadar iyi olduğunu vurgulamak için kullanılan ifade |
nice and (something) expr.
|
|
36 |
Colloquial |
ne kadar erken/çabuk olsa o kadar iyi |
sooner rather than later expr.
|
|
37 |
Colloquial |
ne kadar erken olursa o kadar iyi olur |
sooner the better expr.
|
|
38 |
Colloquial |
şu ana kadar yaptığımız en iyi şey |
best thing we ever did expr.
|
|
|
39 |
Colloquial |
söylenildiği kadar iyi değil |
not what it is cracked up to be expr.
|
|
40 |
Colloquial |
(bir şeyden) ne kadar fazla olursa o kadar iyi (olur)! |
more the merrier expr.
|
|
41 |
Colloquial |
(o kadar da iyi değil) daha iyilerini/iyisini görmüştüm |
seen better expr.
|
|
42 |
Colloquial |
o kadar da iyi değil |
not too hot expr.
|
|
43 |
Colloquial |
sanıldığı kadar iyi değil |
not too hot expr.
|
|
44 |
Colloquial |
o kadar da iyi değil |
not so hot expr.
|
|
45 |
Colloquial |
sanıldığı kadar iyi değil |
not so hot expr.
|
|
46 |
Colloquial |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir |
if it sounds too good to be true, it probably is expr.
|
|
47 |
Colloquial |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir |
if it sounds too good to be true, it probably is expr.
|
|
48 |
Colloquial |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, genellikle gerçek değildir |
if it sounds too good to be true, it usually is expr.
|
|
49 |
Colloquial |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, genellikle o işte bir bit yeniği/yanlışlık vardır |
if it sounds too good to be true, it usually is expr.
|
|
50 |
Colloquial |
o kadar da iyi değil |
not (all) that good expr.
|
|
51 |
Colloquial |
biri/bir şey kadar iyi |
as well as someone or something expr.
|
|
52 |
Colloquial |
kelimelerle anlatılamayacak kadar iyi |
forgeddaboudit [us] expr.
|
|
53 |
Colloquial |
kelimelerle anlatılamayacak kadar iyi |
forgeddaboutit [us] expr.
|
|
54 |
Colloquial |
kelimelerle anlatılamayacak kadar iyi |
forget it expr.
|
|
55 |
Colloquial |
kelimelerle anlatılamayacak kadar iyi |
forget about it expr.
|
|
56 |
Colloquial |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir |
if something sounds too good to be true, it probably is expr.
|
|
57 |
Colloquial |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir |
if something sounds too good to be true, it probably is expr.
|
|
58 |
Colloquial |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir |
if something sounds too good to be true, it usually is expr.
|
|
59 |
Colloquial |
eğer kulağa gerçek olamayacak kadar iyi geliyorsa, o işte bir bit yeniği/yanlışlık olabilir |
if something sounds too good to be true, it usually is expr.
|
|
60 |
Colloquial |
hiç bu kadar iyi olmadım |
never (been) better expr.
|
|
61 |
Colloquial |
hiç bu kadar iyi olmamıştım |
never (been) better expr.
|
|
62 |
Colloquial |
kendimi hiç bu kadar iyi hissetmemiştim |
never (been) better expr.
|
|
63 |
Colloquial |
resmi bir yere birlikte gidilebilecek/davet edilebilecek kadar iyi görünümlü biri |
pfd (potential formal date) abrev.
|
|
Idioms |
|
64 |
Idioms |
bir şeyi yapmayacak kadar ahlaklı/dürüst/iyi biri olmamak |
be not above (doing something) v.
|
|
65 |
Idioms |
bir şeyi yapmayacak kadar ahlaklı/dürüst/iyi biri olmamak |
not be above v.
|
|
66 |
Idioms |
(biri) kadar iyi olmamak |
not be in the same league v.
|
|
67 |
Idioms |
(biri) kadar iyi olmamak |
not be in the same class v.
|
|
68 |
Idioms |
(biri) kadar iyi olmamak |
not be in the same street v.
|
|
69 |
Idioms |
eskisi kadar/gibi iyi durumda/varlıklı olmamak |
have known better days v.
|
|
70 |
Idioms |
eskisi kadar/gibi iyi durumda/varlıklı olmamak |
have seen better days v.
|
|
71 |
Idioms |
bir şey ya da biri kadar iyi olmamak |
have nothing on someone or something v.
|
|
72 |
Idioms |
ne kadar az, o kadar iyi prensibiyle yaşamak |
keep no more cats than can catch mice v.
|
|
73 |
Idioms |
abartılacak kadar iyi olmamak |
not be much to shout about v.
|
|
74 |
Idioms |
abartılacak kadar iyi olmamak |
be nothing to shout about v.
|
|
75 |
Idioms |
eskisi (eskiden olduğu) gibi/kadar iyi olmamak |
be half the (...) you used to be v.
|
|
76 |
Idioms |
o kadar iyi olmamak |
not be up to much v.
|
|
77 |
Idioms |
o kadar da iyi olmamak |
be not much of v.
|
|
78 |
Idioms |
(bir şey için) yeteri kadar iyi olmak |
make the cut v.
|
|
|
79 |
Idioms |
umulan kadar iyi yapmak |
make the grade v.
|
|
80 |
Idioms |
(bir konuda) artık eskisi kadar yetenekli/becerikli/iyi olmamak |
lose touch v.
|
|
81 |
Idioms |
ölse daha iyi olacak kadar kötü durumda olmak |
be better off dead v.
|
|
82 |
Idioms |
(bir şeyi) yapacak kadar iyi olmak |
have the (good) grace to (do something) v.
|
|
83 |
Idioms |
(bir şeyi) yapacak kadar iyi olmak |
have the (good) grace to do something v.
|
|
84 |
Idioms |
(bir şeyi) yapacak kadar iyi olmak |
have the courtesy to (do something) v.
|
|
85 |
Idioms |
(bir şey/biri) kadar iyi olmamak |
have got nothing on (someone or something) v.
|
|
86 |
Idioms |
(birine) aslında göründüğü kadar iyi olmayan bir şeyi iyiymiş gibi satmak/vermek |
hand (one) a lemon v.
|
|
87 |
Idioms |
kendisi kadar/kendisinden daha iyi biriyle karşılaşmak |
meet your match (in somebody) v.
|
|
88 |
Idioms |
kendisi kadar/kedisinden daha iyi birini bulmak |
meet your match (in somebody) v.
|
|
89 |
Idioms |
kendisi kadar/kendisinden daha iyi biriyle karşılaşmak |
findyour match (in somebody) v.
|
|
90 |
Idioms |
kendisi kadar/kedisinden daha iyi birini bulmak |
findyour match (in somebody) v.
|
|
91 |
Idioms |
(biri/bir şey) eskisi kadar iyi olmamak |
be past (someone's or something's) best v.
|
|
92 |
Idioms |
biri/bir şey eskisi kadar iyi, güçlü, genç, güzel olmamak |
be past your/its best v.
|
|
93 |
Idioms |
istendiği/beklendiği/gerektiği kadar iyi olmamak |
be under par v.
|
|
94 |
Idioms |
istendiği/beklendiği/gerektiği kadar iyi olmamak |
be below/under par v.
|
|
95 |
Idioms |
o kadar iyi olmak |
amount to much v.
|
|
96 |
Idioms |
o kadar iyi olmak |
amount to much v.
|
|
97 |
Idioms |
göründüğü kadar iyi/dolu olmamak |
be all fur coat and no knickers v.
|
|
98 |
Idioms |
eskisi kadar iyi (bir şey) olmamak |
be half the (something) (one) used to be v.
|
|
99 |
Idioms |
biri/bir şey kadar iyi olmamak |
be no match for somebody/something v.
|
|
100 |
Idioms |
söylendiği kadar iyi olmamak |
be not all it's cracked up to be v.
|
|
101 |
Idioms |
sanıldığı kadar iyi olmamak |
be not all it's cracked up to be v.
|
|
102 |
Idioms |
söylendiği kadar iyi olmamak |
be not what it's cracked up to be v.
|
|
103 |
Idioms |
sanıldığı kadar iyi olmamak |
be not what it's cracked up to be v.
|
|
104 |
Idioms |
her zamanki/eskisi kadar iyi olmamak |
be slipping v.
|
|
105 |
Idioms |
göründüğü kadar iyi olmayan bir şey satın almak |
buy a lemon v.
|
|
106 |
Idioms |
bir şeyi iyi kötü kullanabilecek kadar bilmek |
have a working knowledge of something v.
|
|
107 |
Idioms |
bir şeyi yapacak kadar iyi olmak |
have the grace to do something v.
|
|
108 |
Idioms |
diğerleri kadar iyi/başarılı olmak |
hold your own v.
|
|
109 |
Idioms |
birinin mükemmel olmadığını/sanıldığı kadar iyi olmadığını göstermek |
knock someone off their pedestal v.
|
|
110 |
Idioms |
birinin mükemmel olmadığını/sanıldığı kadar iyi olmadığını göstermek |
knock someone from their pedestal v.
|
|
111 |
Idioms |
birinin mükemmel olmadığını/sanıldığı kadar iyi olmadığını göstermek |
knock someone off their perch [uk] v.
|
|
112 |
Idioms |
(bir konuda) artık eskisi kadar yetenekli/becerikli/iyi olmamak |
lose your touch v.
|
|
113 |
Idioms |
(biri) kadar iyi olmak |
match (one) stride for stride v.
|
|
114 |
Idioms |
(birinin) beklediği/umduğu kadar iyi olmak |
meet (someone's) expectations v.
|
|
115 |
Idioms |
söylendiği kadar iyi değil |
not all (someone or something) is cracked up to be v.
|
|
116 |
Idioms |
sanıldığı kadar iyi değil |
not all (someone or something) is cracked up to be v.
|
|
117 |
Idioms |
benzer fakat o kadar iyi değil |
a poor relation (of) adj.
|
|
118 |
Idioms |
(bir şeyde) o kadar da iyi değil |
not so hot at (something) adj.
|
|
119 |
Idioms |
ne kadar … olursa o kadar iyi olur |
the bigger/faster/etc. the better expr.
|
|
120 |
Idioms |
buraya kadar iyi |
so far so good expr.
|
|
121 |
Idioms |
diğerleri kadar iyi |
with the best of them expr.
|
|
122 |
Idioms |
haberler iyi (zira kötü olsaydı şimdiye kadar duyulurdu) |
no news is good news expr.
|
|
123 |
Idioms |
hepsi bu kadar olsa iyi |
have not heard the half of it expr.
|
|
124 |
Idioms |
herkes kadar iyi |
with the best of them expr.
|
|
125 |
Idioms |
gerçek olamayacak kadar iyi |
too good to be true expr.
|
|
126 |
Idioms |
hepsi bu kadar olsa iyi |
not know the half of it expr.
|
|
127 |
Idioms |
hepsi bu kadar olsa iyi |
you don't know the half of it expr.
|
|
128 |
Idioms |
sanıldığı kadar iyi değil |
not be all it's cracked up to be expr.
|
|
129 |
Idioms |
sanıldığı kadar iyi değil |
not what something is cracked up to be expr.
|
|
130 |
Idioms |
söylenildiği kadar iyi değil |
not what something is cracked up to be expr.
|
|
131 |
Idioms |
söylenildiği kadar iyi değil |
not be all it's cracked up to be expr.
|
|
132 |
Idioms |
(genellikle alaycı bir ifadeyle) devletin yapacağı/yaptığı iş kadar iyi |
good enough for government work expr.
|
|
133 |
Idioms |
(genellikle alaycı bir ifadeyle) devletin yapacağı/yaptığı iş kadar iyi |
close enough for government work expr.
|
|
134 |
Idioms |
(bir şeyden) ne kadar fazla olursa o kadar iyi (olur)! |
the more the merrier expr.
|
|
135 |
Idioms |
neredeyse herkes kadar iyi |
as good as the next person expr.
|
|
136 |
Idioms |
çoğu insan kadar iyi/güzel |
as good as the next person expr.
|
|
137 |
Idioms |
neredeyse herkes kadar iyi |
as well as the next person expr.
|
|
138 |
Idioms |
çoğu insan kadar iyi/güzel |
as well as the next person expr.
|
|
139 |
Idioms |
söylendiği kadar iyi |
all it's cracked up to be expr.
|
|
140 |
Idioms |
sanıldığı kadar iyi |
all it's cracked up to be expr.
|
|
141 |
Idioms |
söylendiği kadar iyi |
all it's cracked up to be expr.
|
|
142 |
Idioms |
sanıldığı kadar iyi |
all it's cracked up to be expr.
|
|
143 |
Idioms |
herkes kadar iyi |
as good as the next person expr.
|
|
144 |
Idioms |
ortalama biri kadar iyi |
as good as the next person expr.
|
|
145 |
Idioms |
çoğu insan kadar iyi |
as good as the next person expr.
|
|
146 |
Idioms |
tam (biri/bir şey) kadar iyi |
every bit as good (as somebody/something) expr.
|
|
147 |
Idioms |
(biri/bir şey) kadar iyi |
every bit as good (as somebody/something) expr.
|
|
148 |
Idioms |
hiç bu kadar iyi olmamıştım |
never felt better expr.
|
|
149 |
Idioms |
kendimi hiç bu kadar iyi hissetmemiştim |
never felt better expr.
|
|
150 |
Idioms |
o kadar da iyi değil |
not (all) that good/well expr.
|
|
151 |
Idioms |
söylendiği kadar iyi değil |
not all is cracked up to be expr.
|
|
152 |
Idioms |
sanıldığı kadar iyi değil |
not all is cracked up to be expr.
|
|
153 |
Idioms |
söylendiği kadar iyi değil |
not all it's cracked up to be expr.
|
|
154 |
Idioms |
sanıldığı kadar iyi değil |
not all it's cracked up to be expr.
|
|
155 |
Idioms |
söylendiği kadar iyi değil |
not everything (someone or something) is cracked up to be expr.
|
|
156 |
Idioms |
sanıldığı kadar iyi değil |
not everything (someone or something) is cracked up to be expr.
|
|
157 |
Idioms |
birinin/bir şeyin yarısı kadar bile iyi değil |
not half as good as somebody/something expr.
|
|
158 |
Idioms |
(biri/bir şey) kadar iyi değil |
not in the same league as (someone or something) expr.
|
|
159 |
Idioms |
kadar iyi değil |
not in the same league with expr.
|
|
160 |
Idioms |
(biri/bir şey) kadar iyi değil |
not in the same league with (someone or something) expr.
|
|
161 |
Idioms |
kadar iyi değil |
not in the same street [uk] expr.
|
|
162 |
Idioms |
(bir şeyin) hepsi bu kadar olsa iyi |
not the half of (something) expr.
|
|
163 |
Idioms |
söylendiği kadar iyi değil |
not what (someone or something) is cracked up to be expr.
|
|
164 |
Idioms |
sanıldığı kadar iyi değil |
not what (someone or something) is cracked up to be expr.
|
|
165 |
Idioms |
abartılacak kadar iyi değil |
nothing to shout about expr.
|
|
Speaking |
|
166 |
Speaking |
arkadaşını ne kadar iyi tanıyorsun? |
how well do you know your friend? expr.
|
|
167 |
Speaking |
bu şimdiye kadar duyduğum en iyi fikir |
it's the best idea I've ever heard expr.
|
|
168 |
Speaking |
bu işte o kadar da iyi değilim |
I'm not very good at this expr.
|
|
169 |
Speaking |
birbirlerini ne kadar iyi biliyorlar/tanıyorlar? |
how well do they know each other? expr.
|
|
170 |
Speaking |
bu konuda ne kadar az konuşsak o kadar iyi |
less said, the better expr.
|
|
171 |
Speaking |
hiç bu kadar iyi olmamıştım |
I've never been better expr.
|
|
172 |
Speaking |
eğer bu kadar iyi isen |
if you're that good expr.
|
|
173 |
Speaking |
hiç bu kadar iyi olmadım |
I've never felt better expr.
|
|
174 |
Speaking |
hiç bu kadar iyi olmadım |
I've never been better expr.
|
|
175 |
Speaking |
kendimi hiç bu kadar iyi hissetmedim |
I've never felt better expr.
|
|
176 |
Speaking |
o kadar da iyi değil |
it's not that good expr.
|
|
177 |
Speaking |
onu o kadar iyi tanımıyordum |
I didn't know him that well expr.
|
|
178 |
Speaking |
o kadar iyi olmamak |
not be that good expr.
|
|
179 |
Speaking |
o kadar iyi değil |
it's not that good expr.
|
|
180 |
Speaking |
ne kadar iyi olursan ol |
no matter how good you are expr.
|
|
181 |
Speaking |
onu o kadar iyi tanımıyorum |
I don't know him that well expr.
|
|
182 |
Speaking |
ne kadar iyi olduğunu biliyorum |
I know how good it is expr.
|
|
183 |
Speaking |
onu ne kadar iyi tanıyorsun? |
how well do you know her? expr.
|
|
184 |
Speaking |
ne kadar iyi |
how well expr.
|
|
185 |
Speaking |
kendimi hiç bu kadar iyi hissetmedim |
I've never been better expr.
|
|
186 |
Speaking |
onu ne kadar iyi tanıyorsun? |
how well do you know him? expr.
|
|
187 |
Speaking |
şu ana kadar gördüğüm en iyi annesin |
you are the best mother I've ever seen expr.
|
|
188 |
Speaking |
sen gelene kadar gayet iyi gidiyordum |
I was doing just fine until you showed up expr.
|
|
189 |
Speaking |
sahiden bu kadar iyi misin? |
are you really this good? expr.
|
|
190 |
Speaking |
söylendiği kadar iyi değil |
it's not as good as people said expr.
|
|
191 |
Speaking |
şansı hiç bu kadar iyi olmamak |
never had it so good expr.
|
|
192 |
Speaking |
söylenildiği kadar iyi değil |
not all it is cracked up to be expr.
|
|
193 |
Speaking |
sen bu kadar iyi hale nasıl geldin? |
how did you get to be so good? expr.
|
|
194 |
Speaking |
tedaviye ne kadar erken başlarsan sonucu o kadar iyi olur |
the sooner you start treatment the better the outcome expr.
|
|
195 |
Speaking |
(o kadar da iyi değil) daha iyilerini/iyisini görmüştüm |
I've seen better expr.
|
|
Trade/Economic |
|
196 |
Trade/Economic |
tedavülden kaldırılmış sikkenin ne kadar iyi durumda olduğunu gösteren sayısal derecelendirme |
mint state n.
|
|
197 |
Trade/Economic |
batamayacak kadar iyi bağlantılı |
too interconnected to fail expr.
|
|
198 |
Trade/Economic |
batamayacak kadar iyi bağlantılı |
too well connected to fail expr.
|
|
Slang |
|
199 |
Slang |
gururlanılacak veya takdir kazandıracak kadar iyi iş çıkarmak |
represent [us] v.
|
|
200 |
Slang |
boy ölçüşülemeyecek kadar iyi/harika |
unfuckwithable adj.
|
|
201 |
Slang |
kelimelerle anlatılamayacak kadar iyi |
fuggedaboudit expr.
|
|
202 |
Slang |
kelimelerle anlatılamayacak kadar iyi |
fuggedaboutit expr.
|
|