|
Kategorie |
Englisch |
Türkisch |
|
| General |
|
| 1 |
General |
most of them pron.
|
onların çoğu |
|
Most of them just don't care.
Onların çoğu sadece umursamıyor.
More Sentences
|
| 2 |
General |
which of them pron.
|
hangisi |
|
It was hard to say which of them was responsible for what.
Hangisinin neyden sorumlu olduğunu söylemek zordu.
More Sentences
|
| 3 |
General |
one of them pron.
|
biri |
|
Transparency is definitely one of them.
Şeffaflık kesinlikle bunlardan biridir.
More Sentences
|
| 4 |
General |
one of them pron.
|
onlardan biri |
|
I am one of them and I know very well what is involved in drawing up a strategic noise map.
Ben de onlardan biriyim ve stratejik bir gürültü haritasının hazırlanmasında nelerin yer aldığını çok iyi biliyorum.
More Sentences
|
| 5 |
General |
some of them pron.
|
bazıları |
|
We are currently analysing the results - hopefully we will be able to use some of them in our ongoing debate.
Şu anda sonuçları analiz ediyoruz; umarım bunlardan bazılarını devam eden tartışmamızda kullanabiliriz.
More Sentences
|
| 6 |
General |
some of them pron.
|
onların bazıları |
|
Yoko bought some of them.
Yoko onlardan bazılarını satın aldı.
More Sentences
|
| 7 |
General |
both of them pron.
|
her ikisi |
|
We are discussing both of them today as a result of Parliament's organisational arrangements.
Parlamento'nun organizasyonel düzenlemelerinin bir sonucu olarak bugün her ikisini de görüşüyoruz.
More Sentences
|
| Phrases |
|
| 8 |
Phrases |
which one of (these/them)? n.
|
hangileri |
|
Which one of you is Tom?
Hanginiz Tom?
More Sentences
|
| 9 |
Phrases |
many of them expr.
|
çoğu |
|
Many of them, as those figures show, are children.
Rakamların da gösterdiği gibi bunların çoğu çocuk.
More Sentences
|
| 10 |
Phrases |
nearly all of (them) expr.
|
neredeyse hepsi |
|
Or rather, I would like to advise against nearly all of them.
Daha doğrusu neredeyse hepsine karşı tavsiyede bulunmak istiyorum.
More Sentences
|
| 11 |
Phrases |
each of them expr.
|
(onlardan) her biri |
|
Unfortunately, time does not allow me to reply to each of them individually, as I would have liked.
Ne yazık ki zaman, istediğim gibi her birine ayrı ayrı cevap vermeme izin vermiyor.
More Sentences
|
| Colloquial |
|
| 12 |
Colloquial |
none of them n.
|
(onlardan) hiçbiri |
|
None of them have been properly involved in the EU elite's plans to transfer electoral power to Brussels.
AB elitlerinin seçim gücünü Brüksel'e aktarma planlarına hiçbiri doğru dürüst dahil olmadı.
More Sentences
|
| Speaking |
|
| 13 |
Speaking |
all of them expr.
|
bunların tümü |
|
The Commission cannot take on the responsibility of managing all of them.
Komisyon bunların tümünü yönetme sorumluluğunu üstlenemez.
More Sentences
|
| 14 |
Speaking |
all of them expr.
|
bunların hepsi |
|
What is more, there are five countries operating in your own country, Spain, and all of them are private.
Dahası, kendi ülkeniz İspanya'da faaliyet gösteren beş ülke var ve bunların hepsi özel.
More Sentences
|
| 15 |
Speaking |
all of them expr.
|
hepsi |
|
This happens in Italy, Greece, Germany, Spain and many other states, but not in all of them.
Bu durum İtalya, Yunanistan, Almanya, İspanya ve diğer birçok ülkede yaşanmaktadır ancak hepsinde değil.
More Sentences
|
| General |
|
| 16 |
General |
one of them n.
|
aralarından biri |
|
| 17 |
General |
be so few one can count them on the fingers of one hand v.
|
parmakla gösterilmek |
|
| 18 |
General |
in the midst of them adv.
|
ortalarında |
|
| 19 |
General |
one of them pron.
|
birisi |
|
| 20 |
General |
most of them pron.
|
birçoğu |
|
|
|
| 21 |
General |
not a single one of them pron.
|
onlardan bir tek bile |
|
| 22 |
General |
most of them pron.
|
çokları |
|
| 23 |
General |
neither of them pron.
|
hiç biri |
|
| 24 |
General |
the two (of them) pron.
|
ikisi |
|
| 25 |
General |
neither of them pron.
|
her ikisi de değil |
|
| 26 |
General |
one of them pron.
|
içlerinden biri |
|
| 27 |
General |
hundreds of them pron.
|
yüzlercesi |
|
| 28 |
General |
either of them pron.
|
ikisinden biri |
|
| Phrases |
|
| 29 |
Phrases |
mirror mirror on the wall who's the fairest of them all expr.
|
ayna ayna söyle bana kim en güzel bu dünyada |
|
| 30 |
Phrases |
mirror mirror on the wall who's the fairest of them all expr.
|
ayna ayna söyle bana var mı benden güzeli bu dünyada |
|
| 31 |
Phrases |
mirror mirror on the wall who's the fairest of them all expr.
|
ayna ayna söyle bana var mı benden daha güzeli bu dünyada |
|
| 32 |
Phrases |
mirror mirror on the wall who's the fairest of them all expr.
|
ayna ayna benden daha güzeli var mı dünyada |
|
| 33 |
Phrases |
a lot of them expr.
|
çoğu(onların) |
|
| 34 |
Phrases |
here is a list of them expr.
|
işte onların bir listesi |
|
| 35 |
Phrases |
hardly any of (them) expr.
|
neredeyse hiç biri |
|
| Proverb |
|
| 36 |
Proverb |
three may keep a secret if two of them are dead
|
iki kişinin bildiği sır değildir |
|
| Colloquial |
|
| 37 |
Colloquial |
none of them n.
|
(onların) hiçbiri |
|
| 38 |
Colloquial |
in the eyes of most of them expr.
|
çoğuna göre |
|
| 39 |
Colloquial |
in the eyes of most of them expr.
|
çoğunun gözünde |
|
| 40 |
Colloquial |
every man jack of them expr.
|
her biri |
|
|
|
| 41 |
Colloquial |
every mother's son of them expr.
|
her biri |
|
| 42 |
Colloquial |
every man jack of them expr.
|
hepsi |
|
| 43 |
Colloquial |
by the look of them expr.
|
görünüşe bakılırsa |
|
| 44 |
Colloquial |
one of them expr.
|
içlerinden biri |
|
| 45 |
Colloquial |
every man jack of them expr.
|
tek tek hepsi |
|
| 46 |
Colloquial |
every man jack of them expr.
|
tümü |
|
| 47 |
Colloquial |
cannot for the life of me/him/her/us/them expr.
|
hayatta yapamam/yapamaz/yapamayız/yapamazlar |
|
| 48 |
Colloquial |
cannot for the life of me/him/her/us/them expr.
|
ölsem yapamam/ölse yapamaz/ölsek yapamayız/ölseler yapamazlar |
|
| 49 |
Colloquial |
cannot for the life of me/him/her/us/them expr.
|
dünyada yapamam/yapamaz/yapamayız/yapamazlar |
|
| 50 |
Colloquial |
cannot for the life of me/him/her/us/them expr.
|
hiçbir şekilde yapamam/yapamaz/yapamayız/yapamazlar |
|
| 51 |
Colloquial |
cannot for the life of me/him/her/us/them expr.
|
ne kadar uğraşırsam uğraşayım yapamam/ne kadar uğraşırsa uğraşsın yapamaz/ne kadar uğraşırsak uğraşalım yapamayız/ne kadar uğraşırsalar yapamazlar |
|
| Idioms |
|
| 52 |
Idioms |
granddaddy of them n.
|
hepsinin en büyüğü |
|
| 53 |
Idioms |
the daddy of them all n.
|
hepsinin en yaşlısı |
|
| 54 |
Idioms |
the daddy of them all n.
|
hepsinin en büyüğü |
|
| 55 |
Idioms |
daddy of them all n.
|
hepsinin en büyüğü/yaşlısı |
|
| 56 |
Idioms |
granddaddy of them n.
|
hepsinin en yaşlısı |
|
| 57 |
Idioms |
granddaddy of them all n.
|
hepsinin en büyüğü/yaşlısı |
|
| 58 |
Idioms |
with the best of them expr.
|
diğerleri kadar iyi |
|
| 59 |
Idioms |
with the best of them expr.
|
diğerleriyle aynı yetenekte |
|
| 60 |
Idioms |
with the best of them expr.
|
herkes kadar iyi |
|
| 61 |
Idioms |
every last man of them [dated] expr.
|
her biri |
|
| 62 |
Idioms |
every last man of them [dated] expr.
|
hepsi |
|
| 63 |
Idioms |
every last man of them [dated] expr.
|
tek tek hepsi |
|
| 64 |
Idioms |
every last man of them [dated] expr.
|
tümü |
|
| 65 |
Idioms |
every man jack of them [dated] expr.
|
her biri |
|
| 66 |
Idioms |
every man jack of them [dated] expr.
|
hepsi |
|
| 67 |
Idioms |
every man jack of them [dated] expr.
|
tek tek hepsi |
|
| 68 |
Idioms |
every man jack of them [dated] expr.
|
tümü |
|
| Speaking |
|
| 69 |
Speaking |
I'm one of them expr.
|
ben de onlardan biriyim |
|
| 70 |
Speaking |
show them what you're made of expr.
|
göreyim seni |
|
| 71 |
Speaking |
only three of them made it expr.
|
içlerinden sadece üçü başarabildi |
|
| 72 |
Speaking |
both of them are me expr.
|
ikisi de benim |
|
| 73 |
Speaking |
you look like one of them expr.
|
onlardan birine benziyorsun |
|
| 74 |
Speaking |
there were two of them expr.
|
onlardan ikisi vardı |
|
| 75 |
Speaking |
I'm one of them expr.
|
onlardan biriyim |
|
| 76 |
Speaking |
have you ever been with one of them? expr.
|
onlardan biriyle hiç beraber oldun mu? |
|
| 77 |
Speaking |
you look like one of them expr.
|
onlardan biri gibi duruyorsun |
|
| 78 |
Speaking |
there were thousands of them expr.
|
orada binlercesi vardı |
|
| 79 |
Speaking |
you look like one of them expr.
|
onlardan biri gibi görünüyorsun |
|
| 80 |
Speaking |
there are too many of them expr.
|
onlardan çok fazla var |
|
|
|
| Trade/Economic |
|
| 81 |
Trade/Economic |
amount of securities issued by shareholders, participations and subsidiaries and issuers of them n.
|
menkul kıymetler ve bağlı menkul kıymetler grubu içinde yer alıp işletmenin ortakları, iştirakleri ve bağlı ortaklıklar tarafından çıkarılmış bulunan menkul kıymet tutarları ve bunları çıkaran ortaklıklar |
|
| 82 |
Trade/Economic |
explanatory note related to revenues or profits and expenses or losses of previous period with sources and amounts of them n.
|
önceki döneme ilişkin gelir ve karlar ile önceki döneme ait gider ve zararların tutarlarını ve kaynaklarını açıklayıcı not |
|
| Politics |
|
| 83 |
Politics |
the enemies conspiring against your independence and your republic, may have behind them a victory unprecedented in the annals of the world n.
|
istiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler |
|
