yaşamsal - Türkisch Englisch Wörterbuch

yaşamsal

Bedeutungen von dem Begriff "yaşamsal" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 8 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
yaşamsal vital adj.
The people of the candidate countries therefore have nothing positive to expect as regards their vital interests.
Dolayısıyla aday ülkelerin halklarının yaşamsal çıkarları açısından olumlu hiçbir beklentileri yoktur.

More Sentences
Psychology
yaşamsal vital adj.
An RN also takes the patient's vital signs and records them in the patient's chart.
Bir RN ayrıca hastanın yaşamsal belirtilerini alır ve bunları hastanın çizelgesine kaydeder.

More Sentences
General
yaşamsal biotic adj.
yaşamsal life-sustaining adj.
yaşamsal vitalic adj.
Technical
yaşamsal biological adj.
Informatics
yaşamsal mission critical adj.
Marine Biology
yaşamsal biotic adj.

Bedeutungen, die der Begriff "yaşamsal" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 52 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
yaşamsal gereksinim vital necessity n.
yaşamsal coğrafya habitat n.
yaşamsal faaliyet vital activity n.
yaşamsal aktivite vital activity n.
yaşamsal fonksiyonlar vital functions n.
yaşamsal sıvı vital liquid n.
yaşamsal ihtiyaçların karşılanması amacıyla yapılan seks işçiliği survival sex n.
yaşamsal ekipmanlar life-sustaining equipment n.
yaşamsal lif lifestring n.
yaşamsal açıdan gerekli olan kan life drop n.
yaşamsal sinir lifestring n.
tüm maddelerin yaşamsal kuvvet taşıdığı ve her yaşamsal faaliyetin ise ruhun bir işlevi olduğunu öne süren eski bir teori stahlism n.
yaşamsal güçleri uygulayan araç fulcrum n.
yaşamsal özünü akıtmak vampirize v.
yaşamsal özünü akıtmak vampirise v.
yaşamsal özünü boşaltmak vampirise v.
yaşamsal özünü boşaltmak vampirize v.
(yaşamsal bir şeyi) giderek kaybetmek bleed v.
yaşamsal işlevlerle donatmak organize v.
yaşamsal işlevlerle donatmak organise v.
yaşamsal gereksinimlerden mahrum etmek strangle v.
yaşamsal önemde vital adj.
en yaşamsal most vital adj.
yaşamsal olmayan unvital adj.
yaşamsal öneme sahip vital adj.
temel yaşamsal ihtiyaçlara ait bread-and-butter adj.
yaşamsal öneme sahip life-and-death adj.
Colloquial
yaşamsal bulgular vitals n.
Technical
yaşamsal davranım biological performance n.
yaşamsal gereçler biological materials n.
yaşamsal çevre biological environment n.
yaşamsal değişim biological variation n.
yaşamsal faaliyetini kaybetmiş hayvan veya insanlara uygulanan polimerlerle kaplayarak bozulmadan saklama yöntemi plastination n.
Informatics
yaşamsal yazılım mission critical software n.
yaşamsal uygulama mission critical application n.
Marine
yaşamsal ortam habitat n.
Medical
yaşamsal belirti vital sign n.
yaşamsal fonksiyonlar vital functions n.
yaşamsal işlevler vital functions n.
yaşamsal bulgular vital signs n.
yaşamsal tehlike veya uzuv kaybı riski içeren yaralanmalara uygulanan yoğun tedavi resuscitative care n.
yaşamsal rol oynamak play a vital role v.
yaşamsal olmayan nonvital adj.
Biology
weismann kuramında en küçük supramoleküler yaşamsal birim biophore n.
yosun türlerinin özellikleri ve yaşamsal olayları bryology n.
mantar türü veya mantar grubunun sergilediği özellikler ve yaşamsal davranışlar mycology n.
bireydeki yaşamsal faaliyetlerin evrimi ve organik fonksiyonların doğuşunu inceleyen çalışma alanı physiogeny n.
yaşamsal süreçlerin devamı için gerekli biogenic adj.
Education
yaşamsal gereksinmelerini karşılayacak para (bursiyer için) stipend n.
Linguistics
yaşamsal dil survival language n.
Philosophy
organizmanın davranışını yönlendirdiği varsayılan yaşamsal ilke psychoid n.
Archaic
yaşamsal fenomenler üzerine çalışan öğrenci physiologer n.