book - English Turkish Sentences
English Turkish
book kitap n.
  • My favourite book is the Russian novel Oblomov.
  • En sevdiğim kitap Rus romanı Oblomov.
  • The Book of Genesis tells the believers the story of creation.
  • Yaratılış Kitabı inananlara yaratılışın hikayesini anlatır.
  • It is not about making the fixing of book prices normative throughout the European Union.
  • Bu, kitap fiyatlarının belirlenmesini Avrupa Birliği genelinde normatif hale getirmekle ilgili değildir.
Show More (1958)
book defter n.
  • That book will be placed at the exit of the Chamber tomorrow morning at 10.00 a.m.
  • Bu defter yarın sabah saat 10.00'da Oda çıkışına yerleştirilecektir.
  • The budget books for 2001 did indeed reveal a surplus of EUR 15 billion at year-end.
  • 2001 yılı bütçe defterleri gerçekten de yıl sonunda 15 milyar Euro'luk bir fazla ortaya koymuştur.
  • That is not his job, nor should it be; on the contrary, it is for him to keep the books properly.
  • Bu onun işi değildir, olmamalıdır da; tam tersine, onun görevi defterleri düzgün tutmaktır.
Show More (12)
book ayırtmak v.
  • I've booked a table for two in the most expensive restaurant in town.
  • Şehirdeki en pahalı restoranda iki kişilik bir masa ayırttım.
  • We booked her a hotel room with disabled people's access.
  • Ona engelli erişimi olan bir otel odası ayırttık.
  • He booked a room for me at the inn.
  • Otelde benim için bir oda ayırttı.
Show More (7)
book rezervasyon yaptırmak v.
  • I had to book a flight for them.
  • Onlar için uçak bileti rezervasyonu yapmak zorundaydım.
  • I guess I had better decide before I book the accommodation and flights.
  • Sanırım konaklama ve uçuş rezervasyonu yapmadan önce karar versem iyi olacak.
  • Where do I book a bus tour?
  • Otobüs turu için nereden rezervasyon yaptırabilirim?
Show More (0)
book yer ayırtmak v.
  • Have you already booked our seats on a plane?
  • Uçakta önceden yerlerinizi ayırttınız mı?
  • He supposes that you will book seats.
  • Yer ayırtacağınızı sanıyor.
Show More (-1)
book rezervasyon yapmak v.
  • I booked us a hotel in Galway tonight.
  • Bu gece Galway'de bizim için otelde rezervasyon yaptırdım.
  • Have you got a table booked?
  • Rezervasyon yaptırdınız mı?
Show More (-1)
book tutmak v.
  • I will book Adele for my wedding party!
  • Düğün partim için Adele'i tutacağım!
Show More (-2)
book (bir şey için) ulaşım aracı ayarlamak v.
  • She booked me a flight to Boston.
  • Bana Boston'a bir uçuş ayarladı.
Show More (-2)
book polis sanığını kayda geçirmek v.
  • Pablo Escobar was booked in Colombian police records at the beginning of his criminal career.
  • Pablo Escobar, suç kariyerinin başında Kolombiya polis kayıtlarına geçirilmişti.
Show More (-2)
book (disiplin cezası için) oyuncunun yaptığı faulleri kaydetmek v.
  • After the fight, the referee booked our goalkeeper for no reason!
  • Maçtan sonra hakem kalecimize sebepsiz yere faul yazdı!
Show More (-2)
book koçan n.
  • The vendor has a ticket book in her purse, go and tell her you want a ticket to Warsaw.
  • Satıcının çantasında bir bilet koçanı var, gidin de ona Varşova'ya bilet istediğinizi söyleyin.
Show More (-2)
book rezerve etmek v.
  • Information should be available when you book your ticket.
  • Bilgi, biletinizi rezerve ettiğinizde mevcut olmalıdır.
Show More (-2)
book ayırmak v.
  • Please book me a room in a first-class hotel.
  • Lütfen birinci sınıf bir otelde bana bir oda ayırın.
Show More (-2)