1 |
cup |
bardak |
n. |
|
- Let's drink a cup of tea together.
- Birlikte bir bardak çay içelim.
- Add a cup of egg white to the mixture.
- Karışıma bir bardak yumurta akı ekleyin.
- Do little things, like bring her a cup of coffee in bed.
- Küçük şeyler yap, mesela yatağına bir bardak kahve getir.
- He wants only one cup of tea.
- O sadece bir bardak çay istiyor.
- Could you put your cup on a coaster?
- Bardağını bardak altlığının üzerine koyabilir misin?
- How about a cup of tea?
- Bir bardak çaya ne dersiniz?
- She broke the cup, too.
- O da bardak kırdı.
- Tom broke the cup.
- Tom bardağı kırdı.
- Excuse me, may I have another cup of tea?
- Affedersiniz, bir bardak çay daha alabilir miyim?
- A cup of hot soup relaxed me.
- Bir bardak sıcak çorba beni rahatlattı.
- That's not your cup.
- Bu senin bardağın değil.
- Tom placed some cups of tea on the table.
- Tom masaya birkaç bardak çay koydu.
- Which cup will he choose?
- Hangi bardağı seçecek?
- We think someone, and we know very well who, used the boss's cup.
- Birinin, kim olduğunu çok iyi biliyoruz, patronun bardağını kullandığını düşünüyoruz.
- Where should I throw away this empty cup?
- Bu boş bardağı nereye atmalıyım?
- Did you drink from my cup?
- Bardağımdan içtin mi?
- There's one cup of warm water on the table.
- Masanın üzerinde bir bardak ılık su var.
- Tom tossed the empty cup in the trash.
- Tom boş bardağı çöpe attı.
- Please give me a cup of water.
- Lütfen bana bir bardak su verin.
- Drink a cup of water.
- Bir bardak su için.
- She ordered a cup of tea.
- O bir bardak çay ısmarladı.
- Don't drop that cup.
- O bardağı düşürme.
- Tom made me a cup of hot chocolate.
- Tom bana bir bardak sıcak çikolata yaptı.
- Waiter, please give me a cup of tea.
- Garson lütfen bana bir bardak çay ver.
- I also drink two cups of tea.
- Ben de iki bardak çay içiyorum.
- Tom dropped a cup on the floor and it shattered into a thousand pieces.
- Tom yere bir bardak düşürdü ve bardak binlerce parçaya ayrıldı.
- How about a cup of tea or something, if you aren't in a hurry?
- Acelen yoksa, bir bardak çay falan içmeye ne dersin?
- She lost her temper with me when I broke the cup.
- Bardağı kırdığımda bana çok kızdı.
- How many cups of tea did you drink?
- Kaç bardak çay içtin?
- There's some milk in the small cup.
- Küçük bardakta biraz süt var.
- She poured me a cup of tea.
- O bana bir bardak çay koydu.
- He inadvertently put salt into his cup of coffee.
- Yanlışlıkla kahve bardağının içine tuz koydu.
- Tom was drinking coffee out of a Styrofoam cup.
- Tom strafor bardaktan kahve içiyordu.
- She poured milk into the cup.
- O, sütü bardağa doldurdu.
- Where should I throw away this empty cup?
- Bu boş bardağı nereye atayım?
- Tom picked up the cup and started to drink.
- Tom bardağı aldı ve içmeye başladı.
- He drank a cup of tea and then asked for another.
- Bir bardak çay içti ve sonra bir tane daha istedi.
- Tom's cup was empty.
- Tom'un bardağı boştu.
- Tom drank out of my cup.
- Tom benim bardağımdan içti.
- Can I have a cup of tea?
- Bir bardak çay alabilir miyim?
- Would you care for a cup of tea?
- Bir bardak çay ister misin?
- The cup is filled to the brim.
- Bardak ağzına kadar dolu.
- Tom wants only one cup of tea.
- Tom sadece bir bardak çay istiyor.
- There were cracks in the cup so the drink leaked out.
- Bardakta çatlaklar vardı, bu yüzden içecek dışarı sızdı.
- Cook about one and a half cup of rice.
- Yaklaşık bir buçuk bardak pirinç pişirin.
- These cups are all broken.
- Bu bardakların hepsi kırık.
- Tom poured hot water into the cup.
- Tom bardağa sıcak su döktü.
- She brought me a cup of tea.
- O bana bir bardak çay getirdi.
- Tom picked up the cup and turned it upside down.
- Tom bardağı aldı ve ters çevirdi.
- How about a cup of cocoa?
- Bir bardak kakaoya ne dersin?
- Volunteers distributed tea in disposable cups.
- Gönüllüler tek kullanımlık bardaklarda çay dağıttı.
- Tom didn't know how many cups of sugar to add.
- Tom kaç bardak şeker ekleyeceğini bilmiyordu.
- Please give me a cup of water.
- Lütfen bana bir bardak su ver.
- Excuse me, may I have another cup of tea?
- Afedersiniz, bir bardak çay daha alabilir miyim?
- A plastic cup is better than one made of real glass.
- Plastik bir bardak, gerçek camdan yapılmış bir bardaktan daha iyidir.
- I broke the cup.
- Bardağı kırdım.
- I have a plastic cup.
- Benim plastik bir bardağım var.
- He dropped the cup.
- Bardağı düşürdü.
- Do you want a cup of milk?
- Bir bardak süt ister misin?
- I don't have an empty cup.
- Boş bir bardağım yok.
- The handle of the cup has broken off.
- Bardağın sapı kırıldı.
- Tom didn't know how many cups of sugar to add.
- Tom kaç bardak şeker ilave edeceğini bilmiyordu.
- Tom brought me a cup of tea.
- Tom bana bir bardak çay getirdi.
- She poured boiling water into the cup.
- Bardağa kaynar su döktü.
- The cup was empty.
- Bardak boştu.
- I want a cup of cold black tea.
- Bir bardak soğuk siyah çay istiyorum.
- That is not your cup.
- Bu senin bardağın değil.
- Is this your cup?
- Bu senin bardağın mı?
- Do you want a water cup?
- Su bardağı ister misin?
- I didn't know how many cups of sugar to add.
- Kaç bardak şeker ekleyeceğimi bilemedim.
- Tom brought a cup of tea to me.
- Tom bana bir bardak çay getirdi.
- Sami was carrying a large cup.
- Sami büyük bir bardak taşıyordu.
- Tom picked up the cup and turned it upside down.
- Tom bardağı aldı ve onu baş aşağı çevirdi.
- I have a plastic cup.
- Plastik bir bardağım var.
- Give me a cup of milk, please.
- Lütfen bana bir bardak süt ver.
- He dropped the cup and broke it.
- Bardağı düşürdü ve kırdı.
- Please bring me a cup of tea.
- Lütfen bana bir bardak çay getir.
- Can a cup of tea remedy anything?
- Bir bardak çay her şeye çare olabilir mi?
- Mix this powder with a cup of water.
- Bu tozu bir bardak suyla karıştır.
- She brought a cup of tea to me.
- O bana bir bardak çay getirdi.
- But when the monkey came back, the tin cup was always empty.
- Ama maymun geri döndüğünde, teneke bardak hep boş olurdu.
- Won't you come in and have a cup of tea?
- İçeri gelip bir bardak çay içmez misiniz?
- Can you give me a cup of tea?
- Bana bir bardak çay verir misin?
- Drink a cup of water.
- Bir bardak su iç.
- Mix about four cups of white flour with a pinch of salt.
- Dört bardak beyaz unu bir tutam tuzla karıştır.
- Tom filled the cup to the brim.
- Tom bardağı ağzına kadar doldurdu.
- Tom put the cups on the shelf.
- Tom bardakları rafa koydu.
- The reason Mary has to go to the bathroom so often is that she drinks ten cups of tea a day.
- Mary'nin çok sık tuvalete gitmek zorunda olmasının nedeni onun günde on bardak çay içmesidir.
- My cup was empty.
- Bardağım boştu.
- Drink a cup of water.
- Bir bardak su içiniz.
- How many cups of coffee do you drink every day?
- Her gün kaç bardak kahve içersin?
- Who broke the cup?
- Bardağı kim kırdı?
- But when the monkey came back, the tin cup was always empty.
- Fakat maymun geri geldiğinde, teneke bardak her zaman boştu.
- He ordered a cup of tea.
- O bir bardak çay ısmarladı.
- Is this the cup that Tom used?
- Tom'un kullandığı bardak bu mu?
- Please give me a cup of tea.
- Lütfen bana bir bardak çay ver.
- There's nothing in my cup.
- Bardağımda hiçbir şey yok.
- Please give me a cup of milk.
- Lütfen bana bir bardak süt verin.
- I replaced the broken cups with new ones.
- Kırılan bardakları yenileriyle değiştirdim.
- How many cups are on the table?
- Masada kaç bardak var?
- Tom set down his cup.
- Tom bardağını bıraktı.
- The only thing I can do is bring a cup of tea.
- Yapabileceğim tek şey bir bardak çay getirmek.
- You just drank from my cup.
- Az önce bardağımdan içtin.
- I'll fix you a cup of tea.
- Sana bir bardak çay yapacağım.
- The reason Mary has to go to the bathroom so often is that she drinks ten cups of tea a day.
- Mary'nin bu kadar sık tuvalete gitmesinin nedeni günde on bardak çay içmesi.
- Can I borrow a cup of sugar?
- Bir bardak şeker ödünç alabilir miyim?
- How many cups of tea do you drink a day?
- Günde kaç bardak çay içiyorsunuz?
- Tom put a piece of dry ice into a cup of water.
- Tom bir bardak suyun içine bir parça kuru buz koydu.
- You're drinking out of my cup.
- Benim bardağımdan içiyorsunuz.
- Don't eat from this plate and don't drink from that cup.
- Bu tabaktan yemeyin ve o bardaktan içmeyin.
- I want a cup of iced-tea.
- Bir bardak buzlu çay istiyorum.
- There's a crack in this cup.
- Bu bardakta bir çatlak var.
- I am pouring a cup of tea.
- Bir bardak çay dolduruyorum.
- Tom poured milk into the cup.
- Tom bardağa süt döktü.
- Will you have another cup of milk?
- Bir bardak daha süt alır mısın?
- How many cups of tea did you drink?
- Kaç bardak çay içtiniz?
- Tom placed some cups of tea on the table.
- Tom birkaç bardak çayı masaya koydu.
- The cup has a crack.
- Bardakta bir çatlak var.
- Please give me a cup of milk.
- Lütfen bana bir bardak süt ver.
- He wants only one cup of tea.
- Sadece bir bardak çay istiyor.
- I drank beer from a plastic cup.
- Plastik bir bardaktan bira içtim.
- Would you like a cup of milk?
- Bir bardak süt ister misin?
- She brought me a cup of tea without sugar.
- O bana bir bardak şekersiz çay getirdi.
- Tom dropped the cup.
- Tom bardağı düşürdü.
- Tom's cup is empty.
- Tom'un bardağı boş.
- Can I have a cup with ice please?
- Lütfen buzlu bir bardak alabilir miyim?
- Tom held out his cup for a refill.
- Tom bardağını tekrar doldurmak için uzattı.
- Tom poured a cup of tea for Mary.
- Tom Mary için bir bardak çay doldurdu.
- She drank a cup of milk.
- Bir bardak süt içti.
- Which one is my cup?
- Hangisi benim bardağım?
- How many cups of tea do you drink a day?
- Günde kaç bardak çay içiyorsun?
- She treated me to a cup of tea.
- O bana bir bardak çay ısmarladı.
- Let's drink the cup of tea here.
- Burada bir bardak çay içelim.
- She drank a cup of milk.
- O bir bardak süt içti.
- Don't eat from this plate and don't drink from that cup.
- Bu tabaktan yeme ve o bardaktan içme.
- I didn't know how many cups of sugar to add.
- Kaç bardak şeker katacağımı bilmiyordum.
- Tom poured Mary a cup of tea.
- Tom Mary'ye bir bardak çay doldurdu.
- Would you like another cup of tea?
- Bir bardak çay daha ister misin?
- What was the idea of leaving the cup upside down last time?
- Geçen sefer bardağı baş aşağı bırakma nedeniniz neydi?
- He drank a cup of tea and then asked for another.
- Bir bardak çay içti sonra bir tane daha istedi.
- Tom made himself a cup of tea.
- Tom kendine bir bardak çay yaptı.
- I've got a plastic cup.
- Plastik bir bardağım var.
- She poured boiling water into the cup.
- Kaynayan suyu bardağa boşalttı.
- You're drinking out of my cup.
- Benim bardağımdan içiyorsun.
- Would you have another cup of tea?
- Bir bardak daha çay alır mısın?
- You just drank from my cup.
- Sen az önce bardağımdan içtin.
- I feel like having a cup of tea.
- Canım bir bardak çay içmek istiyor.
- I collected my urine sample in a small, plastic cup and gave it to the nurse.
- İdrar örneğimi küçük plastik bir bardakta topladım ve onu hemşireye verdim.
- Could you put your cup on a coaster?
- Bardağını bir bardak altlığına koyar mısın?
- Tom made a cup of tea for Mary.
- Tom, Mary için bir bardak çay yaptı.
- I want another cup of tea.
- Bir bardak daha çay istiyorum.
- Could I borrow a cup of sugar?
- Bir bardak şeker ödünç alabilir miyim?
- We need three cups.
- Üç bardağa ihtiyacımız var.
- Are these Tom's and Mary's cups?
- Bunlar Tom ve Mary'nin bardakları mı?
- Give me a cup of milk, please.
- Bana bir bardak süt ver, lütfen.
- You're drinking out of my cup, aren't you?
- Benim bardağımdan içiyorsun, değil mi?
- I'd like to drink a cup of tea.
- Bir bardak çay içmek istiyorum.
- My cup's empty.
- Bardağım boş.
- I've already drunk three cups of coffee.
- Zaten üç bardak kahve içtim.
- Tom put a piece of dry ice into a cup of water.
- Tom bir bardak suya bir parça kuru buz koydu.
- She poured milk into the cup.
- Sütü bardağa döktü.
- I dropped the cup.
- Bardağı düşürdüm.
Show More (159)
|
2 |
cup |
fincan |
n. |
|
- A cup of coffee with milk and sugar has approximately 30 calories.
- Bir fincan sütlü ve şekerli kahve yaklaşık 30 kaloridir.
- The handle of the cup is broken.
- Fincanın sapı kırılmış.
- There is a cup on the table.
- Masanın üstünde bir fincan var.
- Tom handed a cup to Mary.
- Tom, Mary'ye bir fincan uzattı.
- You just drank from my cup.
- Demin fincanımdan içtin.
- Tom drank out of my cup.
- Tom benim fincanımdan içti.
- Tom dropped his coffee cup.
- Tom kahve fincanını düşürdü.
- Tom handed Mary a paper cup.
- Tom, Mary'ye kağıt bir fincan uzattı.
- There is a little water in the cup.
- Fincanda biraz su var.
- Who drank from my cup?
- Benim fincanımdan kim içti?
- Are these cups porcelain?
- Bu fincanlar porselen mi?
- The cup is full.
- Fincan doludur.
- I collected coffee cups.
- Kahve fincanları koleksiyonu yapardım.
- I found a nice cup.
- Ben güzel bir fincan buldum.
- Why didn't he buy a cup for himself?
- Neden kendine bir fincan almadı?
- Is this cup Tom's?
- Bu fincan Tom'un mu?
- Tom was drinking coffee out of a Styrofoam cup.
- Tom strafor bir fincandan kahve içiyordu.
- Pour the tea into the cup.
- Çayı fincana dök.
- Dan didn't even offer Linda a cup.
- Dan, Linda'ya bir fincan bile ikram etmedi.
- I like this cup.
- Bu fincanı sevdim.
- Tom dropped his coffee cup on the kitchen floor.
- Tom kahve fincanını mutfakta yere düşürdü.
- Tom put his coffee cup down.
- Tom kahve fincanını yere koydu.
- She broke the cup, too.
- Fincanı da kırdı.
- This is a cup.
- Bu bir fincan.
- That evening I left my tip under a coffee cup, which I left upside down on the table.
- O akşam bahşişimi, masada başaşağı bıraktığım bir kahve fincanının altına bıraktım.
- How nice this cup is!
- Bu fincan ne güzel!
- I'm using that cup.
- Ben o fincanı kullanıyorum.
- Tom handed Mary a cup.
- Tom Mary'ye bir fincan uzattı.
- Have another cup.
- Bir fincan daha al.
- Did you drink from my cup?
- Benim fincanımdan mı içtin?
- Tom picked up his coffee cup and took a sip.
- Tom kahve fincanını aldı ve bir yudum aldı.
- The cup is made of gold.
- Bu fincan altından yapılmış.
- Tom picked up his coffee cup and started drinking out of it.
- Tom kahve fincanını aldı ve içmeye başladı.
- I found a nice cup.
- Güzel bir fincan buldum.
- She lost her temper with me when I broke the cup.
- Fincanı kırdığımda bana kızdı.
- You drank from my cup.
- Benim fincanımdan içtin.
- The cup is on the table.
- Fincan masanın üstünde.
- The hotness of this tea is making my cup too hot to hold.
- Bu çayın sıcaklığı fincanımı tutamayacağım kadar sıcak hale getiriyor.
- The handle of the cup is broken.
- Fincanın sapı kırık.
- Which cup is yours?
- Senin fincanın hangisi?
- The cup is nice.
- Fincan güzel.
- Tom filled the cup to the brim.
- Tom fincanı ağzına kadar doldurdu.
- There was a broken cup on the table.
- Masanın üzerinde kırık bir fincan vardı.
- It's a cup without a saucer.
- Bu tabaksız bir fincan.
- Tom collected coffee cups.
- Tom kahve fincanları topladı.
- Tom broke the cup.
- Tom fincanı kırdı.
- Tom dropped a cup on the floor and it shattered into a thousand pieces.
- Tom yere bir fincan düşürdü ve fincan tuzla buz oldu.
- The cup broke when it fell off the table.
- Fincan masadan düşerken kırıldı.
- Two of the coffee cups were found to be damaged on arrival.
- Kahve fincanlarından ikisinin varışta hasarlı olduğu tespit edilmiştir.
- Tom set down his cup.
- Tom fincanını yere koydu.
- The plates and cups are porcelain.
- Tabaklar ve fincanlar porselen.
- Is this Tom's cup?
- Bu Tom'un fincanı mı?
- The cup you just broke was the one Tom gave me.
- Az önce kırdığın fincan Tom'un bana verdiği fincandı.
- He lost his temper and threw a cup.
- Kendini kaybetti ve bir fincan fırlattı.
- There was a broken cup on the table.
- Masanın üstünde kırık bir fincan vardı.
- The cup is full.
- Fincan dolu.
- Tom dropped his cup and broke it.
- Tom fincanını düşürdü ve kırdı.
- Tom picked up his coffee cup and took a sip.
- Tom kahve fincanını eline aldı ve bir yudum aldı.
- The cup is on the table.
- Fincan masanın üzerinde.
- We need three cups.
- Üç fincana ihtiyacımız var.
- Who drank from my cup?
- Fincanımdan kim içti?
- I'm using that cup.
- O fincanı kullanıyorum.
- Tom's cup was empty.
- Tom'un fincanı boştu.
- How nice this cup is!
- Bu fincan ne kadar güzel!
- Tom picked up his coffee cup and started drinking out of it.
- Tom kahve fincanını aldı ve onu içmeye başladı.
- The cup is nice.
- Fincan güzelmiş.
- Which cup is yours?
- Hangi fincan senin?
- There is a cup on the table.
- Masada bir fincan var.
- Where's my cup?
- Fincanım nerede?
- Tom took a cup out of the cabinet.
- Tom dolaptan bir fincan aldı.
- The cup broke when it fell off the table.
- Fincan masadan düştüğünde kırıldı.
- There were coffee grounds left in my cup.
- Fincanımda kahve telvesi kalmıştı.
- I don't like coffee too much, but I tend to have a cup once in a while.
- Kahveyi pek sevmem, ama arada bir bir fincan içerim.
- Are these Tom's and Mary's cups?
- Bunlar Tom ve Mary'nin fincanları mı?
- Tom put the cups on the shelf.
- Tom fincanları rafa koydu.
- Tom sipped from the cup.
- Tom fincandan bir yudum aldı.
- Have you also got a few clean cups?
- Birkaç temiz fincanınız da var mı?
- Tom collected coffee cups.
- Tom kahve fincanlarını topladı.
- Tom held the cup for Mary as she took a sip.
- Tom, Mary bir yudum alırken fincanı onun için tuttu.
- Tom drank from my cup.
- Tom benim fincanımdan içti.
- Your cup is on the table.
- Fincanın masanın üstünde.
- I replaced the broken cups with new ones.
- Kırık fincanları yenileri ile değiştirdim.
- Have another cup.
- Bir fincan daha iç.
- I love this cup.
- Bu fincanı seviyorum.
- I don't like these cups; I prefer those on the table.
- Bu fincanları sevmiyorum; masadakileri tercih ederim.
- My coffee cup is next to Tom's.
- Benim kahve fincanım Tom'unkinin yanında.
- He lost his temper and threw a cup.
- O, küplere bindi ve bir fincan fırlattı.
- Can I have a cup with ice please?
- Buzlu bir fincan alabilir miyim lütfen?
- I filled the cup.
- Fincanı doldurdum.
- That evening I left my tip under a coffee cup, which I left upside down on the table.
- O akşam bahşişimi, masaya ters bıraktığım bir kahve fincanının altına bıraktım.
- There's one cup on the table.
- Masada bir fincan var.
- There's still some warm tea in my cup.
- Fincanımda hâlâ biraz sıcak çay var.
- I looked for my cup, but didn't find it.
- Fincanımı aradım ama onu bulamadım.
- He dropped the cup.
- Fincanı düşürdü.
- My doctor told me to pee in a cup, but I got confused and peed in his ashtray.
- Doktorum bana bir fincana işememi söyledi ama karıştırdım ve onun kül tablasına işedim.
- There's only one clean cup.
- Sadece bir tane temiz fincan var.
- Tom poured milk into the cup.
- Tom fincana süt döktü.
- There's a crack in the cup so the contents are leaking.
- Fincanda bir çatlak var, bu yüzden içindekiler sızıyor.
- Bring your cup to the kitchen.
- Fincanını mutfağa getir.
- Bejo makes a ginger coffee in a bronze cup.
- Bejo bronz bir fincanda zencefilli kahve yapıyor.
- The cup broke.
- Fincan kırıldı.
- The cup you just broke was my favorite.
- Az önce kırdığın fincan benim favorimdi.
- Bejo makes a ginger coffee in a bronze cup.
- Bejo bronz fincanda zencefilli bir kahve yapar.
- The cup fell to the ground, shattering to pieces.
- Fincan yere düştü ve paramparça oldu.
- She poured coffee into the cups on the table.
- Masadaki fincanlara kahve doldurdu.
- I looked for my cup, but didn't find it.
- Fincanımı aradım ama bulamadım.
- Tom dropped the cup.
- Tom fincanı düşürdü.
- Don't drop that cup.
- O fincanı düşürme.
- Tom held out his cup for a refill.
- Tom yeniden doldurulması için fincanını uzattı.
- Your cup is on the table.
- Senin fincanın masada.
- She poured coffee into the cups on the table.
- Masanın üzerindeki fincanlara kahve doldurdu.
- Tom didn't even offer me a cup a coffee.
- Tom bana bir fincan kahve bile teklif etmedi.
- Tom picked up the cup and started to drink.
- Tom fincanı aldı ve içmeye başladı.
- How many cups are on the table?
- Masada kaç fincan var?
- We collected coffee cups.
- Kahve fincanları biriktirirdik.
- Tom loves to drink tea from the cup that Mary gave him.
- Tom, Mary'nin ona verdiği fincandan çay içmeyi sever.
- Which cup is yours?
- Hangisi senin fincanın?
- Tom sipped from the cup.
- Tom fincandan yudumladı.
- Which one is my cup?
- Hangisi benim fincanım?
- I like this cup.
- Bu fincanı seviyorum.
- Tom poured hot water into the cup.
- Tom fincana sıcak su döktü.
- Tom dropped his cup and broke it.
- Tom fincanını düşürüp kırdı.
- The cup was empty.
- Fincan boştu.
- It's a cup without a saucer.
- Tabağı olmayan bir fincan.
- I always leave something behind at work, like a jacket, my coffee cup, or my hat.
- İş yerinde her zaman ceketim, kahve fincanım ya da şapkam gibi bir şeyimi arkamda bırakırım.
- My mother looked up the history of coffee cups.
- Annem kahve fincanlarının tarihini araştırdı.
- The cup has a crack.
- Fincanda çatlak var.
- Tom took a cup out of the cabinet.
- Tom dolaptan bir fincan çıkardı.
- Tom filled a cup with water.
- Tom bir fincana su doldurdu.
- Tom put down his spoon and picked up his cup.
- Tom kaşığını bıraktı ve fincanını aldı.
Show More (127)
|
3 |
cup |
kupa |
n. |
|
- Her cup was full even after 30 minutes.
- Kupası 30 dakika sonra bile doluydu.
- The captain of the team lifted the cup.
- Takım kaptanı kupayı kaldırdı.
- The winner of the local cup will go to the national league.
- Yerel kupanın galibi ulusal lige çıkacak.
- However, the World Cup is an illustration of the extreme contrasts in our world.
- Bununla birlikte, Dünya Kupası dünyamızdaki aşırı zıtlıkların bir göstergesidir.
- We realise how enthusiastic you are about preparing to organise the World Cup.
- Dünya Kupasını düzenlemeye hazırlanırken ne kadar hevesli olduğunuzun farkındayız.
- There are only six more months to the opening of the World Cup.
- Dünya Kupası'nın açılışına sadece altı ay kaldı.
- Who, for example, had expected the French team to be out of the World Cup so early on?
- Örneğin, Fransız takımının Dünya Kupası'ndan bu kadar erken elenmesini kim beklerdi?
- We will stage the 2002 World Cup successfully as befits one of the greatest festivals for humankind.
- İnsanlık için en büyük festivallerden birine yakışır şekilde 2002 Dünya Kupasını başarıyla düzenleyeceğiz.
- This is like going to the football World Cup in Korea and saying that you want to watch hockey.
- Bu, Kore'deki Dünya Futbol Kupası'na gidip hokey izlemek istediğinizi söylemeye benziyor.
- One of the most famous horse races in the world, the Melbourne Cup, will be held today.
- Dünyanın en ünlü at yarışlarından biri olan Melbourne Kupası bugün yapılacak.
- Is this Tom's cup?
- Bu Tom'un kupası mı?
- Even though she was invited, she didn't go to watch the World Cup.
- Davet edilmesine rağmen Dünya Kupası'nı izlemeye gitmedi.
- I love this cup.
- Bu kupayı seviyorum.
- They won the Japan Cup three years in succession.
- Onlar arkaya arkaya üç yıl Japonya Kupasını kazandılar.
- Nobody's working; they're all watching the World Cup.
- Kimse çalışmıyor; hepsi Dünya Kupası'nı izliyor.
- There are millions of people all over the world who are watching the World Cup right now.
- Şu anda tüm dünyada Dünya Kupası'nı izleyen milyonlarca insan var.
- There are billions of people all over the world who are not watching the World Cup right now.
- Şu anda tüm dünyada Dünya Kupası'nı izlemeyen milyarlarca insan var.
- France won the World Cup in soccer in 1998.
- Futbolda dünya kupasını 1998'de Fransa kazandı.
- Tom dropped a coin into the beggar's cup.
- Tom dilencinin kupasına bozuk para attı.
- Turkey did not qualify in this year's World Cup.
- Türkiye bu yılki Dünya Kupası'na katılmaya hak kazanamadı.
- I'm supporting France in the World Cup.
- Dünya Kupası'nda Fransa'yı destekliyorum.
- The 2011 Women's Soccer World Cup will end in Frankfurt, Germany.
- 2011 Kadınlar Futbol Dünya Kupası Almanya'nın Frankfurt kentinde sona erecek.
- Netherlands so deserved the World Cup.
- Hollanda Dünya Kupası'nı çok hak etti.
- Nobody's working; they're all watching the World Cup.
- Hiç kimse çalışmıyor; onların hepsi Dünya Kupası'nı izliyor.
- You're drinking out of my cup, aren't you?
- Kupamdan içiyorsun, değil mi?
- France have won the World Cup.
- Fransa Dünya Kupası'nı kazandı.
- Spain is the winner of the 2010 FIFA World Cup.
- İspanya 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibi.
- France won the World Cup in soccer in 1998.
- Fransa 1998'de futbolda Dünya Kupası'nı kazandı.
- Where's my cup?
- Kupam nerede?
- There are millions of people all over the world who are watching the World Cup right now.
- Şu anda dünyanın her yerinde Dünya Kupasını izleyen milyonlarca insan var.
- It's sad that so many players got hurt during the World Cup.
- Dünya Kupası'nda pek çok oyuncunun sakatlanmış olması üzücü.
- Algeria won the Africa Cup of Nations for the second time.
- Cezayir, Afrika Uluslar Kupası'nı ikinci kez kazandı.
- Which cup will he choose?
- O hangi kupayı seçecek?
- He dropped the cup and broke it.
- O, kupayı düşürdü ve kırdı.
- Even though she was invited, she didn't go to watch the World Cup.
- O, davet edilmesine rağmen, Dünya Kupasını izlemek için gitmedi.
- The first winner of the FIFA World Cup was Uruguay.
- FIFA Dünya Kupası'nın ilk galibi Uruguay'dı.
- The Netherlands have won the 2010 World Cup.
- 2010 Dünya Kupası'nı Hollanda kazandı.
- The cup you just broke was my favorite.
- Az önce kırdığın kupa benim en sevdiğimdi.
- Tom loves to drink tea from the cup that Mary gave him.
- Tom Mary'nin ona verdiği kupadan çay içmeyi seviyor.
- Did you watch the FIFA Women’s World Cup?
- FIFA Kadınlar Dünya Kupası'nı izledin mi?
- Algeria won the Africa Cup of Nations for the second time.
- Cezayir ikinci kez Afrika Uluslar Kupası'nı kazandı.
- The cup is filled to the brim.
- Kupa ağzına kadar dolu.
- The gold cup was given to the winner of the final match.
- Altın kupa final maçının galibine verildi.
- The Jabulani is the official match ball of the 2010 FIFA World Cup.
- Jabulani, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın resmi maç topudur.
- The Netherlands have won the 2010 World Cup.
- Hollanda 2010 Dünya Kupası'nı kazandı.
- Is this the cup that Tom used?
- Tom'un kullandığı kupa bu mudur?
- The 2011 Women's Soccer World Cup will end in Frankfurt, Germany.
- 2011 Bayanlar Futbol Dünya Kupası, Almanya'nın Frankfurt şehrinde sona erecek.
- The cup is made of gold.
- Bu kupa altından yapılmıştır.
- The Netherlands won the 2010 World Cup.
- Hollanda 2010 Dünya Kupası'nı kazandı.
- Spain has won the 2010 FIFA World Cup and the national team logo gains the first star.
- İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibi oldu ve millî takım logosu ilk yıldızını kazandı.
- France is the winner of the 1998 World Cup.
- Fransa 1998 Dünya Kupası'nın galibi.
- They won the Japan Cup three years in succession.
- Japonya Kupası'nı üç yıl üst üste kazandılar.
- Are you following the World Cup?
- Dünya Kupasını izliyor musun?
- These cups are all broken.
- Bu kupaların hepsi kırılmış.
- There's only one clean cup.
- Sadece bir tane temiz kupa var.
- Rodriguez was one of the revelations of the World Cup.
- Rodriguez, Dünya Kupası'nın ortaya çıkardıklarından biriydi.
- Germany has won the 2014 FIFA World Cup!
- Almanya 2014 FIFA Dünya Kupası'nı kazandı!
- I dropped the cup.
- Kupayı düşürdüm.
- Will Brazil win the 2014 World Cup?
- Brezilya 2014 Dünya Kupası'nı kazanacak mı?
- Tom put down his spoon and picked up his cup.
- Tom kaşığını bıraktı ve kupasını eline aldı.
- There are billions of people all over the world who are not watching the World Cup right now.
- Tüm dünyada şu anda Dünya Kupasını izlemeyen milyarlarca insan var.
- Who do you think will win the FIFA World Cup?
- FIFA Dünya Kupası'nı kimin kazanacağını düşünüyorsun?
- Who do you think will win the FIFA World Cup?
- Sizce FIFA Dünya Kupası'nı kim kazanacak?
- Is this cup Tom's?
- Bu kupa Tom'un mu?
- Spain has won the 2010 FIFA World Cup and the national team logo gains the first star.
- İspanya 2010 FIFA Dünya Kupası'nı kazandı ve milli takım logosu ilk yıldızı kazandı.
- France is the winner of the 1998 World Cup.
- Fransa, 1998 Dünya Kupası'nın galibidir.
- Tom's cup is empty.
- Tom'un kupası boş.
- Are you following the World Cup?
- Dünya Kupası'nı takip ediyor musun?
- The team went haywire after winning the world cup.
- Takım dünya kupasını kazandıktan sonra çılgına döndü.
- Who will win the World Cup?
- Dünya Kupası'nı kim kazanır?
- Who will win the World Cup?
- Dünya kupasını kim kazanacak?
- Spain is the winner of the 2010 FIFA World Cup.
- İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibidir.
- I broke the cup.
- Kupayı kırdım.
- Russia will be the host of the World Cup in 2018.
- Rusya 2018'de Dünya Kupası'na ev sahipliği yapacak.
Show More (71)
|
4 |
cup |
kap |
n. |
|
- We planted the flowers into small cups.
- Çiçekleri küçük kaplara diktik.
- I collected my urine sample in a small, plastic cup and gave it to the nurse.
- İdrar örneğimi küçük, plastik bir kapta topladım ve hemşireye verdim.
- The neighbor's cat spilled its cup of milk on the floor tiles.
- Komşunun kedisi süt kabını yer karolarına döktü.
Show More (0)
|
5 |
cup |
kavramak |
v. |
|
- The boy cupped the ball.
- Çocuk topu kavradı.
Show More (-2)
|
6 |
cup |
golf deliği |
n. |
|
- The golf ball missed the cup.
- Golf topu deliği ıskaladı.
Show More (-2)
|
7 |
cup |
sütyenin göğüs bölümü |
n. |
|
- The cup of my bra hurts my breast.
- Sutyenimin göğüs bölümü mememi acıtıyor.
Show More (-2)
|
8 |
cup |
kasık koruyucu |
n. |
|
- The wrestler was wearing a cup.
- Pehlivan bir kasık koruyucu giyiyordu.
Show More (-2)
|
9 |
cup |
fa cup (turnuva) |
abrev. |
|
- I couldn't watch the final match of the Cup.
- FA Cup turnuvasının final maçını izleyemedim.
Show More (-2)
|
10 |
cup |
(genellikle şaraptan yapılan) tatlandırılmış içecek |
n. |
|
- I think I will have another strawberry cup.
- Sanırım bir tane daha çilekli içecek alacağım.
Show More (-2)
|