1 |
tag |
ebelemece |
n. |
|
- I used to play tag all the time!
- Eskiden hep ebelemece oynardım!
- There were some children playing tag on the playground.
- Çocuk parkında ebelemece oynayan bazı çocuklar vardı.
- Do you want to play tag?
- Ebelemece oynamak ister misin?
- There are a bunch of kids playing tag on the playground.
- Oyun alanında ebelemece oynayan bir sürü çocuk var.
- Let's play tag.
- Hadi ebelemece oynayalım.
- Tom and Mary are playing tag.
- Tom ve Mary ebelemece oynuyorlar.
- We used to play games like tag.
- Eskiden ebelemece gibi oyunlar oynardık.
- I wanted to play tag with the other children, but they wouldn't let me.
- Diğer çocuklarla ebelemece oynamak istedim ama bana izin vermediler.
- I really didn't want to play tag with Tom and his friends.
- Tom ve arkadaşlarıyla ebelemece oynamak istemedim.
- There were some children playing tag on the playground.
- Oyun alanında ebelemece oynayan çocuklar vardı.
- Tom, Mary and John were playing tag on the playground.
- Tom, Mary ve John oyun alanında ebelemece oynuyorlardı.
Show More (8)
|
2 |
tag |
etiketlemek |
v. |
|
- We will tag the penguin and leave it where we found it.
- Pengueni etiketleyip bulduğumuz yere bırakacağız.
- I don't want my pub to be tagged as a biker pub.
- Barımın motorcu barı olarak etiketlenmesini istemiyorum.
- Tagging the essential pieces of information is quite important.
- Gerekli bilgileri etiketlemek oldukça önemlidir.
- We want a global format that will allow people to tag their e-mail messages by sender and by subject.
- İnsanların e-posta mesajlarını gönderene ve konuya göre etiketleyebilmelerini sağlayacak küresel bir format istiyoruz.
- I will remove the labels tagging the above sentences.
- Yukarıdaki cümleleri etiketleyen etiketleri kaldıracağım.
Show More (2)
|
3 |
tag |
etiket |
n. |
|
- Assign a tag to that group of information you've just gathered.
- Yeni topladığınız bu bilgi grubuna bir etiket atayın.
- Provided that the holding number is on the tag, that is all that is needed.
- Holding numarasının etiket üzerinde olması şartıyla gereken tek şey budur.
- Provided that the holding number is on the tag, that is all that is needed.
- Holding numarasının etiket üzerinde olması şartıyla, gereken tek şey budur.
- A flash drive with, among other things, tracking software that can locate the tag.
- Diğer şeylerin yanı sıra, etiketin yerini bulabilecek bir izleme yazılımı olan bir flash bellek.
Show More (1)
|
4 |
tag |
etiket takmak |
v. |
|
- You aren't wearing your name tag.
- İsim etiketini takmıyorsun.
- Were you wearing a name tag?
- İsim etiketi takıyor muydun?
- Were you wearing a name tag?
- Bir isim etiketi takıyor muydun?
Show More (0)
|
5 |
tag |
künye |
n. |
|
- My tag says I'm allowed on this road until 2023.
- Künyemde 2023'e kadar yola çıkabileceğim yazıyor.
- Six months later those sheep return and some of them have lost their tags.
- Altı ay sonra bu koyunlar geri döndü ve bazılarının künyeleri kayboldu.
Show More (-1)
|
6 |
tag |
kovalamaca |
n. |
|
- Do you want to tag along?
- Kovalamak istiyor musun?
- Do you want to play tag?
- Kovalamaca oynamak ister misin?
Show More (-1)
|
7 |
tag |
grafitiyle ismini yazmak |
v. |
|
- The owner of that car you tagged your name on is looking for you!
- Üzerine grafitiyle ismini yazdığın arabanın sahibi seni arıyor!
Show More (-2)
|
8 |
tag |
sobelemek |
v. |
|
- He fell down right after he tagged me!
- Beni sobeledikten hemen sonra yere düştü!
Show More (-2)
|
9 |
tag |
değil mi sorusu |
n. |
|
- Tags are statements that end with a short question, like 'it's fine, isn't it?'.
- Değil mi soruları, "sorun yok, değil mi?" örneğindeki gibi kısa bir soruyla biten ifadelerdir.
Show More (-2)
|
10 |
tag |
isimlik |
n. |
|
- Every soldier wears metal name tags.
- Her asker metal isimlikler takar.
Show More (-2)
|
11 |
tag |
takip cihazı |
n. |
|
- I am out of jail, but they put a tag on my ankle.
- Hapisten çıktım ama bileğime bir elektronik takip cihazı taktılar.
Show More (-2)
|
12 |
tag |
lakap |
n. |
|
- He earned the tag of 'Braveheart' for his bravery.
- Cesaretinden dolayı 'Cesur Yürek' lakabını kazandı.
Show More (-2)
|
13 |
tag |
plaka |
n. |
|
- I was fined because one of the car's tags was missing.
- Arabanın plakalarından biri kayıp olduğu için para cezası aldım.
Show More (-2)
|
14 |
tag |
grafiti |
n. |
|
- I was arrested for the tag I drew on a church wall.
- Bir kilise duvarına çizdiğim grafiti yüzünden tutuklandım.
Show More (-2)
|
15 |
tag |
eklemek |
v. |
|
- At the same time, we shall tag a training programme for bank managers on to it.
- Aynı zamanda, banka yöneticileri için bir eğitim programını da buna ekleyeceğiz.
Show More (-2)
|
16 |
tag |
fiş |
n. |
|
- May I see your claim tags?
- Talep fişlerinizi görebilir miyim?
Show More (-2)
|
17 |
tag |
arkasına takılmak |
v. |
|
- Do you mind if I tag along?
- Arkana takılabilir miyim?
Show More (-2)
|