| 1 |
accustomed |
alışık |
adj. |
|
- This is not something we are accustomed to.
- Bu bizim alışık olduğumuz bir şey değil.
- He's accustomed to getting up early in the morning.
- O sabah erken kalkmaya alışıktır.
- My mother is not accustomed to hard work.
- Annem zor işe alışık değildir.
- I'm not accustomed to doing that.
- Bunu yapmaya alışık değilim.
- I'm accustomed to this.
- Ben buna alışığım.
- Tom isn't accustomed to working at night.
- Tom geceleri çalışmaya alışık değil.
- He was not accustomed to sleeping alone.
- Yalnız uyumaya alışık değildi.
- Tom isn't accustomed to doing that.
- Tom bunu yapmaya alışık değil.
- We aren't accustomed to waiting.
- Beklemeye alışık değiliz.
- I'm not accustomed to such treatment.
- Bu tür muamelelere alışık değilim.
- I am not accustomed to walking long distances.
- Uzun mesafeleri yürümeye alışık değilim.
- I'm not accustomed to such treatment.
- Böyle bir davranışa alışık değilim.
- I'm accustomed to the climate.
- Ben iklime alışığım.
- Tom is not yet accustomed to the work.
- Tom henüz işe alışık değil.
- He quickly accustomed himself to his new surroundings.
- Yeni çevresine çabucak alıştı.
- We are all accustomed to working late at night.
- Hepimiz gece geç saatlere kadar çalışmaya alışığız.
- I'm not accustomed to doing this.
- Bunu yapmaya alışık değilim.
- He was not accustomed to sleeping alone.
- Yalnız yatmaya alışık değildi.
Show More (15)
|
| 2 |
accustomed |
her zamanki |
adj. |
|
- His car wasn't in its accustomed place.
- Arabası her zamanki yerinde değildi.
Show More (-2)
|
| 3 |
accustomed |
alışılmış |
adj. |
|
- Seeing something in a different context than the accustomed one can be surprising.
- Bir şeyi alışılagelenden farklı bir bağlamda görmek şaşırtıcı olabilir.
Show More (-2)
|
