|
- He sent his man to take us from the hotel.
- Bizi otelden alması için adamını gönderdi.
- The third man is still alive but his health is shot to pieces.
- Üçüncü adam hala hayatta ama sağlığı berbat ötesi durumda.
- A man approached and I asked him whether it was his bag.
- Bir adam yaklaştı ve ona bunun kendi çantası olup olmadığını sordum.
- As a Swede and as a Member of the European Parliament in Strasbourg and Brussels, I knew that here was a courageous man.
- Bir İsveçli ve Strasbourg ve Brüksel'de Avrupa Parlamentosu üyesi olarak, karşımda cesur bir adam olduğunu biliyordum.
- His wife was here, which was a feat in itself, but the man around whom everything revolved was absent.
- Karısı buradaydı, bu başlı başına bir başarıydı, ama her şeyin etrafında döndüğü adam yoktu.
- You are in character enough of a man to play the part of an outrider throughout the world.
- Dünyanın her yerinde kaçak rolünü oynayacak kadar karakterli bir adamsınız.
- We look to him as the man to root out cartels.
- Ona kartellerin kökünü kazıyacak adam olarak bakıyoruz.
- You must be a very happy man.
- Çok mutlu bir adam olmalısınız.
- I would like to start by saying that you are a brave man, Prime Minister.
- Sözlerime cesur bir adam olduğunuzu söyleyerek başlamak istiyorum Sayın Başbakan.
- The man was sentenced at the end of last year for forging documents.
- Adam geçen yılın sonunda sahte belge düzenlemekten hüküm giymişti.
- A doctor was not allowed to attend to a bleeding man on the street until this man had bled to death.
- Bir doktorun sokakta kanaması olan bir adama, bu adam kan kaybından ölene kadar müdahale etmesine izin verilmemiştir.
- I was Gulliver-Fatuzzo, a minuscule man, and giants surrounded me.
- Ben Gulliver-Fatuzzo'ydum, ufacık bir adamdım ve etrafımı devler sarmıştı.
- Mr Miller has played the role of the man riding the last dinosaur, if I may put it that way.
- Bay Miller, tabiri caizse son dinozora binen adam rolünü oynadı.
- This report proves once again that Eurofederalism is divorced from the reality of the man in the street.
- Bu rapor bir kez daha Eurofederalizmin sokaktaki adamın gerçekliğinden kopuk olduğunu kanıtlıyor.
- He went with a friend to meet a supposed gay man.
- Bir arkadaşıyla sözde eşcinsel bir adamla buluşmaya gitmiş.
- The man in the street in the countries of Latin America is the one who will pay.
- Latin Amerika ülkelerinde sokaktaki adam bunun bedelini ödeyecek olan kişidir.
- We must not let this man get away with it.
- Bu adamın yaptıklarının yanına kar kalmasına izin vermemeliyiz.
- The man in the street in Vienna would say that there is something missing from our information policy.
- Viyana'da sokaktaki adam bilgi politikamızda bir şeylerin eksik olduğunu söyleyecektir.
- After all, Saddam Hussein is a completely heartless man, and weapons that are easy to conceal are right up his street.
- Ne de olsa Saddam Hüseyin tamamen kalpsiz bir adam ve gizlenmesi kolay silahlar tam da onun tarzına uygun.
- Pierre Werner was a man of great vision.
- Pierre Werner büyük vizyon sahibi bir adamdı.
- He went with a friend to meet a supposed gay man.
- Bir arkadaşıyla birlikte sözde eşcinsel bir adamla buluşmaya gitmiş.
- A man characterised in the European press as "the internationally infamous and hounded holocaust denier".
- Avrupa basınında "uluslararası alanda kötü şöhretli ve takip edilen holokost inkârcısı" olarak nitelendirilen bir adam.
- It is a job for the top man, but in this case the top men have failed on two counts.
- Bu en tepedeki adamın işidir, ancak bu durumda en tepedeki adamlar iki konuda başarısız olmuştur.
- This report proves once again that Eurofederalism is divorced from the reality of the man in the street.
- Bu rapor bir kez daha Avrupa federalizminin sokaktaki adamın gerçekliğinden kopuk olduğunu kanıtlıyor.
- No wise man would deny that the value of forests is priceless.
- Hiçbir akıllı adam ormanların değerinin paha biçilemez olduğunu inkar edemez.
- Such a man is blessed, there is truth for him and ecstasy.
- Böyle bir adam kutsanmıştır, onun için hakikat ve vecd vardır.
- My father had two domestic obligations, and being a systematic man, he liked to dispense them both at once.
- Babamın evde iki görevi vardı, ve sistemli bir adam olarak, ikisini bir arada halletmeyi seviyordu.
- Whatever his purpose, the masked man is working hard.
- Amacı ne olursa olsun maskeli adam çok sıkı çalışıyor.
- It took me a lot of courage to say that to this nice man.
- Bunu o tatlı adama söylemek için tüm cesaretimi toplamam gerekti.
- If I die tonight, it'll be as a happy man.
- Eğer bu gece ölürsem, mutlu bir adam olarak öleceğim.
- Then you deliver that package and the money to another man.
- Sonra o paketi ve parayı başka bir adama teslim edersiniz.
- Yes, the man who performed the wedding ceremony was a real justice of the peace.
- Evet, nikâhı kıyan adam gerçek bir sulh hâkimiydi.
- It took me a lot of courage to say that to this nice man.
- Bu iyi kalpli adama bunu söylemek büyük cesaret isterdi.
- This better be something real, Earth man.
- Bu gerçek bir şey olsa iyi olur, Dünyalı adam.
- No, I'm sure he's the happiest man under the earth.
- Hayır, eminim ki o yer altındaki en mutlu adamdır.
- Still, only a good man can be a great president.
- Yine de sadece iyi bir adam büyük bir lider olabilir.
- Look, man, you-you seem like a nice enough guy.
- Bak dostum, sen yeterince iyi bir adama benziyorsun.
- Whatever his purpose, the masked man is working hard.
- Amacı ne olursa olsun, maskeli adam sıkı çalışıyor.
- My father used to tell me that a man must know his enemies.
- Babam bana bir adamın düşmanlarını tanıması gerektiğini söylerdi.
- Mordred, the cold wisp of a man, did not seem to have any age.
- Soğukkanlı bir adam olan Mordred, yaşını hiç göstermiyordu.
- Football is an excellent game that teaches a kid how to become a man.
- Futbol bir çocuğa nasıl adam olunacağını öğreten mükemmel bir oyundur.
- I'll tell you why, because you're a small man.
- Sana nedenini anlatacağım çünkü sen küçük bir adamsın.
- Still, only a good man can be a great president.
- Yine de yalnızca iyi bir adam harika bir başkan olabilir.
- Did that man in the wheelchair pass away?
- Tekerlekli sandalyeli o adam öldü mü?
- No, I'm sure he's the happiest man under the earth.
- Hayır, eminim ki o yerin altındaki en mutlu adamdır.
- And the man who said that, got elected president.
- Ve bunu söyleyen adam başkan seçildi.
- The man in there is a medicine man.
- Şuradaki adam bir sihirbaz hekim.
- All my life, I've been a man of peace.
- Ömrüm boyunca barışçıl bir adam oldum.
- If you are a man seeking a wife, write me at once.
- Eğer eş arayan bir adamsan, hemen bana yaz.
- Mike Tyson is praised as the baddest man on the planet.
- Mike Tyson dünyadaki en kötü adam olarak övülüyor.
- Yes, the man who performed the wedding ceremony was a real justice of the peace.
- Evet, düğünü yapan adam gerçek bir sulh hakimiydi.
- Because of you, I'm a free man tonight.
- Senin sayende bu gece hür bir adamım.
- Mordred, the cold wisp of a man, did not seem to have any age.
- Soğuk bir adam olan Mordred'in hiç yaşı yokmuş gibi görünüyordu.
- I mean, I watched this guy kill a man in cold blood.
- Yani bu adamın soğukkanlılıkla bir adamı öldürüşünü izledim.
- It was completely unnecessary to kill that man, he was really nice.
- O adamı öldürmek tamamen gereksizdi, adam gerçekten iyi biriydi.
- Janis, this man, he's sworn to kill you.
- Janis, bu adam seni öldürmeye yemin etti.
- Mike Tyson is praised as the baddest man on the planet.
- Mike Tyson gezegendeki en serseri adam olarak övülüyor.
- That man who you saw me with earlier is my teacher.
- Daha önce beni beraber gördüğün o adam benim öğretmenim.
- All my life, I've been a man of peace.
- Hayatım boyunca barış yanlısı bir adam oldum.
- I'll tell you why, because you're a small man.
- Nedenini ben söyleyeyim, çünkü küçük bir adamsın.
- It's hard to like a man who doesn't even drink a little.
- Azıcık dahi içmeyen bir adamı sevmek zordur.
- Stanzler needs a thief to steal a flash drive from this man.
- Stanzler'ın bu adamdan bir flash bellek çalması için bir hırsıza ihtiyacı var.
- Then you deliver that package and the money to another man.
- Sonra da o paketi ve parayı başka bir adama teslim edersin.
- There is nothing left for an honest man in this country.
- Bu ülkede namuslu bir adam için hiçbir şey kalmadı.
- It took me a lot of courage to say that to this nice man.
- Bunu bu hoş adama söylemek benim için çok cesaret gerektirdi.
- Mordred, the cold wisp of a man, did not seem to have any age.
- Soğuk bir adam olan Mordred'in herhangi bir yaşı yokmuş gibi görünüyordu.
- Remember the scene in a teepee with the medicine man and a pregnant girl that was sick?
- Çadırda büyücü adam ve hasta hamile bir kızın olduğu sahneyi hatırlıyor musun?
- We know The Man plans to make his move tonight.
- Adam'ın bu gece hamlesini yapmayı planladığını biliyoruz.
- This man is a drug addict.
- Bu adam bir uyuşturucu bağımlısı.
- And the man who said that, got elected president.
- Ve bunu söyleyen adam cumhurbaşkanı seçildi.
- Did that man in the wheelchair pass away?
- Tekerlekli sandalyedeki adam öldü mü?
- Such a man is blessed, there is truth for him and ecstasy.
- Böyle bir adam kutludur, onun için hakikat ve vecd vardır.
- Let's build our career on these and be a great man.
- Kariyerimizi bunların üzerine kuralım ve büyük adam olalım.
- I never met this man before tonight.
- Bu adamla bu geceden önce hiç tanışmadım.
- We know The Man plans to make his move tonight.
- Adamın bu gece hamlesini yapmayı planladığını biliyoruz.
- This better be something real, Earth man.
- Umarım bu gerçek bir şeydir, Dünyalı adam.
- Then you deliver that package and the money to another man.
- Sonra bu paketi ve parayı başka bir adama teslim ediyorsun.
- There is nothing left for an honest man in this country.
- Bu ülkede dürüst bir adama göre hiçbir şey kalmadı.
- There is nothing left for an honest man in this country.
- Bu ülkede dürüst bir adam için hiçbir şey kalmadı.
- She meets a nice man, and they become friends.
- Hoş bir adamla tanışır ve arkadaş olurlar.
- Let's build our career on these and be a great man.
- Kariyerimizi bunların üzerine inşa edelim ve büyük adam olalım.
- I never met this man before tonight.
- Bu adamla bu geceden önce hiç tanışmamıştım.
- Now scare me up some bourbon, space man.
- Şimdi beni biraz burbonla korkut, uzaylı adam.
- Now scare me up some bourbon, space man.
- Şimdi biraz burbonla aklımı başımdan al, uzaylı adam.
- I'll tell you why, because you're a small man.
- Nedenini söyleyeyim, çünkü sen küçük bir adamsın.
- Whatever his purpose, the masked man is working hard.
- Amacı her ne olursa olsun bu maskeli adam sıkı çalışıyor.
- He is an ordinary man.
- Sıradan bir adam.
- Tom is the man on the left.
- Tom soldaki adam.
- A certain man began to follow Mary.
- Bir adam Mary'yi takip etmeye başladı.
- He became a very trustworthy man.
- O çok güvenilir bir adam oldu.
- Look at that man.
- Şu adama bak.
- Tom doesn't look like the man in the picture.
- Tom resimdeki adama benzemiyor.
- The man committed murder.
- Adam cinayet işledi.
- The man wearing glasses is an old Chinese author.
- Gözlük takan adam, eski bir Çinli yazardır.
- He's not the right man for me.
- Benim için doğru adam değil.
- We were alone and a man broke in.
- Biz yalnızdık ve bir adam içeri girdi.
- Tom was a nice man.
- Tom iyi bir adamdı.
- I saw a video of a man who can fry chicken without using tongs.
- Maşa kullanmadan tavuk kızartabilen bir adamın videosunu izledim.
- The man waiting in the lobby wouldn't give me his name.
- Lobide bekleyen adam bana adını vermedi.
- Tom is a brave man, isn't he?
- Tom cesur bir adam, değil mi?
- What did the man say?
- Adam ne dedi?
- He's the man I told you about.
- O sana bahsettiğim adam.
- He's a patient man.
- O sabırlı bir adam.
- The man sitting over there is a famous singer.
- Şurada oturan adam ünlü bir şarkıcı.
- I am a very sad man.
- Ben çok üzgün bir adamım.
- The man must have succeeded in business by virtue of his efforts.
- Adam çabaları sayesinde işi başarmış olmalı.
- Is the handsome man an Arab or an Indian?
- Bu yakışıklı adam Arap mı yoksa Hintli mi?
- The man standing by the door is a famous singer.
- Kapının yanında duran adam ünlü bir şarkıcı.
- He is not a man to be trusted.
- O güvenilecek bir adam değil.
- He was a big, slow-moving man.
- Büyük, yavaş hareket eden bir adamdı.
- Tom is a man we can trust.
- Tom güvenebileceğimiz bir adam.
- Tom wasn't a religious man.
- Tom dindar bir adam değildi.
- Tom is basically a nice man.
- Tom temelde hoş bir adam.
- Layla had a man in her life.
- Leyla'nın hayatında bir adam vardı.
- As far as I know, he is an honest man.
- Bildiğim kadarıyla o dürüst bir adam.
- Everyone says that he's a good man.
- Herkes onun iyi bir adam olduğunu söylüyor.
- Why are you giving money to the man?
- Neden adama para veriyorsun?
- You must not compare a man with a woman.
- Bir adamı bir kadınla karşılaştırmamalısın.
- He denied that he knew that man.
- O adamı tanıdığını inkar etti.
- Tom is a patient man, isn't he?
- Tom sabırlı bir adam, değil mi?
- Are you a man or a spider?
- Sen adam mısın yoksa örümcek misin?
- Layla found another man.
- Leyla başka bir adam buldu.
- I was an honest man until 1985.
- 1985'e kadar dürüst bir adamdım.
- Tom is a very rich man.
- Tom çok zengin bir adam.
- Sami committed suicide after finding Layla in bed with another man.
- Sami, Leyla'yı yatakta başka bir adamla bulduktan sonra intihar etti.
- Tom is a man of great wealth.
- Tom çok zengin bir adam.
- Who is the man sitting at the other end of the table?
- Masanın diğer ucunda oturan adam kim?
- Tom is a grown man.
- Tom yetişkin bir adam.
- Why did the newly married Japanese man say something bad about his wife?
- Yeni evli Japon adam neden karısı hakkında kötü bir şey söyledi?
- You're such a mean man.
- Çok kötü bir adammışsın.
- Who's that man standing over there?
- Şurada duran adam kim?
- Are you a good man?
- Sen iyi bir adam mısın?
- You are a patient man.
- Sen sabırlı bir adamsın.
- He is the man who drew the picture.
- O, resmi çizen adamdır.
- You are not as rich as that man.
- Sen o adam kadar zengin değilsin.
- That man is not a professor, he is a doctor.
- Şu adam profesör değildir, o bir doktordur.
- It never occurred to me that he was the right man in the right place.
- Onun doğru yerde doğru adam olduğu hiç aklıma gelmedi.
- You're a lucky man.
- Sen şanslı bir adamsın.
- The man you just saw is a great musician.
- Az önce gördüğünüz adam harika bir müzisyen.
- The man has more bread than his wife.
- Adamın karısından daha fazla ekmeği var.
- In his forties and fifties, a man is still a toddler.
- Kırklı ve ellili yaşlarında, bir adam hâlâ yeni yürümeye başlayan bir çocuktur.
- A man was complaining of something in a sharp voice.
- Bir adam keskin bir sesle bir şeyden şikayet ediyordu.
- The man robbed the traveler of his money.
- Adam, yolcunun parasını çaldı.
- This man is alive.
- Bu adam hayatta.
- The man watched his own son die.
- Adam kendi oğlunun ölümünü izledi.
- That man spoke little.
- O adam çok az konuştu.
- She testified that she saw the man.
- Adamı gördüğüne dair ifade verdi.
- Tom isn't the kind of man who would do that kind of thing.
- Tom böyle bir şey yapacak türden bir adam değil.
- Who's the man sitting at the other end of the table?
- Masanın diğer ucunda oturan adam kim?
- I saw a man dressed as a ninja.
- Bir ninja gibi giyinmiş bir adam gördüm.
- Do you suppose that man over there is Tom?
- Sence şuradaki adam Tom mu?
- Tom is an affluent man.
- Tom varlıklı bir adam.
- Ben, if anything, is a sensible man.
- Ben, olsa olsa, mantıklı bir adamdır.
- I thought you were a man of honor.
- Onurlu bir adam olduğunu sanıyordum.
- The dead man was involved in a fight.
- Ölen adam bir kavgaya karışmıştı.
- Tom is a strong man, isn't he?
- Tom güçlü bir adam, değil mi?
- The man living in the cottage is blind.
- Kulübede yaşayan adam kördür.
- Tom has been accused of shooting an unarmed man.
- Tom silahsız bir adamı vurmakla suçlanıyor.
- He looked at the tall man suspiciously.
- Uzun boylu adama şüpheyle baktı.
- She became scared when she noticed the man following her.
- Adamın onu takip ettiğini fark edince korktu.
- Tom is basically a nice man.
- Tom aslında iyi bir adam.
- The man who I thought was my friend deceived me.
- Arkadaşım sandığım adam beni kandırdı.
- Slow speech is characteristic of that man.
- Yavaş konuşma, o adamın özelliğidir.
- This man has been blind for five years at least.
- Bu adamın en az beş yıldır gözleri görmüyor.
- Tom wasn't a nice man.
- Tom iyi bir adam değildi.
- Sami is a harmless man.
- Sami zararsız bir adamdır.
- The man was a fountain of knowledge.
- Adam, bir bilgi pınarıydı.
- Don't listen to that man.
- O adamı dinlemeyin.
- The man died of thirst in a dry country.
- Adam kurak bir ülkede susuzluktan öldü.
- The man carried a rabbit wrapped in a towel in his arms.
- Adam kucağında havluya sarılı bir tavşan taşıyordu.
- The short man wears a sweater.
- Kısa boylu adam kazak giyiyor.
- Do you know the man standing on the bridge?
- Köprüde duran adamı tanıyor musunuz?
- We could hear the groans of the injured man.
- Yaralı adamın inlemelerini duyabiliyorduk.
- The man is well-known all over the village.
- Adam, köyün her yerinde tanınıyor.
- The man lent me two books this morning.
- Adam bu sabah bana iki kitap ödünç verdi.
- Tom is such a sensible man.
- Tom çok mantıklı bir adam.
- The man standing over there is Tom.
- Şurada duran adam Tom.
- You don't even know who that man was.
- O adamın kim olduğunu bile bilmiyorsun.
- The man buys beautiful roses for his wife.
- Adam eşi için güzel güller almaktadır.
- The dying man made an effort to say something, but could not.
- Ölmek üzere olan adam bir şeyler söylemek için çabaladı ama söyleyemedi.
- Washington was the most famous man in the United States.
- Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nde ki en ünlü adamdı.
- Tom looked at the tall man suspiciously.
- Tom uzun boylu adama şüpheyle baktı.
- As far as I know, he's a kind man.
- Bildiğim kadarıyla, o iyi bir adam.
- He is the man you met the other day.
- O, geçenlerde rastladığın adamdır.
- Tom was a very funny man.
- Tom çok komik bir adamdı.
- I can't stand that man.
- Şu adama tahammül edemiyorum.
- The man is a woman.
- Adam bir kadındır.
- I saw a man yesterday eating from a garbage can.
- Dün çöp tenekesinden yemek yiyen bir adam gördüm.
- He's a man of his word, so you can count on him.
- O sözünün eri bir adam, bu yüzden ona güvenebilirsin.
- The dog sat down by the man.
- Köpek adamın yanına oturdu.
- You shouldn't speak ill of a man behind his back.
- Bir adamın arkasından kötü konuşmamalısın.
- There's a possibility that the man was murdered.
- Adamın öldürülmüş olma ihtimali var.
- The man was arrested as a spy.
- Adam, casus olarak tutuklandı.
- The dumb masses believe that Mandela was a decent man.
- Aptal yığınlar Mandela'nın iyi bir adam olduğuna inanıyorlar.
- What kind of man is Tom?
- Tom nasıl bir adam?
- Jackson was a rough man.
- Jackson, kaba bir adamdı.
- I think that a man is watching our apartment.
- Bir adamın bizim daireyi izlediğini düşünüyorum.
- The man is visiting Moscow.
- Adam Moskova'yı ziyaret ediyor.
- You're a real good man.
- Sen gerçekten iyi bir adamsın.
- He is a man of action.
- O bir eylem adamı.
- They fought to the last man.
- Son adama kadar savaştılar.
- A wise man would not act in that way.
- Akıllı bir adam bu şekilde hareket etmezdi.
- The man claimed he didn't take the money.
- Adam parayı almadığını iddia etti.
- The man lost his way in the woods.
- Adam ormanda yolunu kaybetti.
- The grey man appeared in the doorway.
- Gri adam kapı aralığında belirdi.
- She said that she saw a suspicious man.
- Şüpheli bir adam gördüğünü söyledi.
- I think that Tom is an honest man.
- Bence Tom dürüst bir adam.
- The man talking with our boss is Hiroshi.
- Patronumuzla konuşan adam Hiroshi'dir.
- Is that the man whose wife was killed in the car accident?
- O, eşi trafik kazasında ölen adam mı?
- The man that you saw there yesterday was Mr Brown.
- Dün orada gördüğünüz adam Bay Brown'dı.
- If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
- Parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, umutsuzluğa kapılacağı ve zor durumda kalacağı gün gelecek.
- I think he is a good man.
- Bence o iyi bir adam.
- You're a daring man!
- Cüretkâr bir adamsın!
- The man I see is very tall.
- Gördüğüm adam çok uzun boylu.
- A man decides he wants to be king; thousands of people die shortly thereafter as a result of this desire.
- Bir adam kral olmak istediğine karar verir; binlerce insan bu arzu yüzünden kısa bir süre sonra ölür.
- As far as I know, he is an honest man.
- Bildiğim kadarıyla dürüst bir adamdır.
- I can now die a happy man.
- Artık mutlu bir adam olarak ölebilirim.
- Washington was the most famous man in America.
- Amerika'nın en meşhur adamı Washington'du.
- Sami became a wealthy man.
- Sami zengin bir adam oldu.
- Do you love that man there?
- Oradaki adamı seviyor musun?
- There came a man who was sent from God; his name was John.
- Allah'ın gönderdiği bir adam geldi; adı John'du.
- That man was born lucky.
- Bu adam şanslı doğmuş.
- He used to be a quiet man.
- Eskiden sessiz bir adamdı.
- He was a dapper man with a mustache that curled neatly at each tip.
- O her ucundan özenle kıvrılmış bir bıyığı olan şık bir adamdı.
- The man in that car is Tom Jackson.
- O arabadaki adam Tom Jackson.
- The man tried to install his own antenna.
- Adam kendi antenini kurmaya çalıştı.
- Is Tom the right man for Mary?
- Tom, Mary için doğru adam mı?
- He is, I believe, a man of his word.
- Sözünün eri bir adam olduğuna inanıyorum.
- I will show you that man can be reborn from his ashes.
- Sana küllerinden yeniden doğabilen adamı göstereceğim.
- The same man that came yesterday is here again.
- Dün gelen aynı adam yine burada.
- I sat next to a man on the airplane who snored the whole time.
- Uçakta sürekli horlayan bir adamın yanına oturdum.
- This man is dead.
- Bu adam öldü.
- Tom turned to the man next to him and asked him what time it was.
- Tom yanındaki adama döndü ve ona saatin kaç olduğunu sordu.
- She said that she saw a suspicious man.
- O, şüpheli bir adam gördüğünü söyledi.
- Tom is a changed man.
- Tom değişmiş bir adam.
- Was this man threatening you?
- Bu adam seni tehdit mi ediyordu?
- He's the best man in his field.
- O, kendi alanındaki en iyi adamdır.
- The body of that man still hasn't been found.
- O adamın cesedi hâlâ bulunamadı.
- The man is elegant.
- Adam zarif.
- A man came up to Tom in the street and started talking to him, but Tom had no idea who he was.
- Sokakta bir adam Tom'un yanına geldi ve onunla konuşmaya başladı ama Tom'un kim olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.
- Many people thought Lincoln could be that man.
- Birçok insan Lincoln'ün o adam olabileceğini düşünüyordu.
- The man sitting next to Tom is his father.
- Tom'un yanında oturan adam, onun babası.
- I know a man who can help.
- Yardım edebilecek bir adam tanıyorum.
- What's the name of the man whose car you borrowed?
- Arabasını ödünç aldığın adamın adı nedir?
- That man died of lung cancer a week ago.
- O adam bir hafta önce akciğer kanserinden öldü.
- There is a man in this room.
- Odada bir adam var.
- Tom is a very honest man.
- Tom çok dürüst bir adam.
- The man who makes no mistakes does not usually make anything.
- Hiç hata yapmayan adam genellikle hiçbir şey yapmaz.
- What a strange man!
- Ne garip bir adam!
- The man driving the car had been drinking.
- Arabayı kullanan adam içkiliymiş.
- The severely injured man was dead on arrival at the hospital.
- Ağır yaralı adam hastaneye vardığında ölmüştü.
- Once upon a time, there lived a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar fakir bir adam ve zengin bir kadın yaşardı.
- This is a terrible thing to say to a man.
- Bu bir adama söylemek için berbat bir şey.
- Tom was a rough man.
- Tom sert bir adamdı.
- I hear you have always been loved by this man.
- Senin bu adam tarafından her zaman sevildiğini duydum.
- He pretended to be a stupid man.
- O, aptal bir adammış gibi davrandı.
- This man is very awful.
- Bu adam çok korkunç.
- This man is your friend, remember?
- Bu adam senin arkadaşın, hatırladın mı?
- The poor man was never to see his wife again.
- Zavallı adam karısını bir daha asla göremeyecekti.
- On his way home, Tom met a man who he thought was an American.
- Tom eve dönerken Amerikalı olduğunu düşündüğü bir adamla karşılaştı.
- That man told me his name was Tom Jackson.
- O adam bana adının Tom Jackson olduğunu söyledi.
- Can you describe the man who took your wallet?
- Cüzdanını alan adamı tarif edebilir misin?
- That gray-haired man is Tom's father.
- Şu gri saçlı adam Tom'un babası.
- Tom is a big man in the company.
- Tom şirkette önemli bir adam.
- There is a man waiting for you at the door.
- Kapıda sizi bekleyen bir adam var.
- He is the sort of man you can get along with.
- O senin geçinebileceğin türden bir adam.
- The man wore a gun on his hip.
- Adam, beline bir silah taktı.
- The clumsy man envied her unusual talent.
- Sakar adam onun sıradışı yeteneğini kıskanıyordu.
- This man is very, very old.
- Bu adam çok ama çok yaşlı.
- A man was accused of killing his wife.
- Bir adam karısını öldürmekle suçlandı.
- You're just the man I want to speak to.
- Konuşmak istediğim adam sensin.
- The words of a drunk man are the thoughts of a sober man.
- Sarhoş bir adamın sözleri, ayık bir adamın düşünceleridir.
- Another man has died.
- Bir adam daha öldü.
- Tom is an intelligent man.
- Tom akıllı bir adamdır.
- Leaving the train station, I saw a man.
- Tren istasyonundan çıkarken bir adam gördüm.
- Previously, he was a successful man.
- Önceden başarılı bir adamdı.
- Tom is a very rich man, isn't he?
- Tom çok zengin bir adam, değil mi?
- Tom is just the man I've been looking for.
- Tom tam da aradığım adam.
- That man is a newspaper columnist.
- Şu adam bir gazete köşe yazarı.
- A man was knocked down by a car when crossing the street, and had to be taken to the hospital.
- Bir adam karşıdan karşıya geçerken bir araba tarafından yere serildi ve hastaneye götürülmek zorunda kaldı.
- The man crossing the street saw the driver who caused the accident.
- Karşıdan karşıya geçen adam kazaya sebep olan sürücüyü gördü.
- This is a man.
- Bu bir adam.
- Martin Luther King, Jr., a man of peace, was killed by an assassin's bullet.
- Bir barış adamı olan Martin Luther King Jr., bir suikastçının kurşunuyla öldürülmüştür.
- Tom is a well-respected man.
- Tom saygın bir adamdır.
- Tom showed his passport to the man at the gate.
- Tom kapıdaki adama pasaportunu gösterdi.
- Tom is a stubborn man, isn't he?
- Tom inatçı bir adam, değil mi?
- A man with a big dog came in.
- Büyük bir köpeği olan bir adam içeri girdi.
- Yesterday I saw a man crying bitterly.
- Dün acı acı ağlayan bir adam gördüm.
- Once a man came to the house to kill my father.
- Bir keresinde eve babamı öldürmek için bir adam gelmişti.
- A wise man will make more opportunities than he finds.
- Akıllı bir adam bulduğundan daha fazla fırsat yaratır.
- I wanna be a smart man like Jamal when I grow up.
- Büyüdüğümde Jamal gibi akıllı bir adam olmak istiyorum.
- The new president was a warm and friendly man.
- Yeni başkan sıcak ve dost canlısı bir adamdı.
- Tom was an extraordinary man.
- Tom sıradışı bir adamdı.
- That man died of lung cancer one week ago.
- O adam bir hafta önce akciğer kanserinden öldü.
- I know a man who speaks Latin.
- Latince bilen bir adam tanıyorum.
- Tom really was a kind man.
- Tom gerçekten kibar bir adamdı.
- I hear you have always been loved by this man.
- Bu adam tarafından her zaman sevildiğini duydum.
- The man left the restaurant without paying his bill.
- Adam hesabı ödemeden restoranı terk etti.
- Are you seeing a man?
- Bir adam görüyor musun?
- The man put the gun against his forehead and squeezed the trigger.
- Adam silahı alnına dayadı ve tetiği çekti.
- That man ate bread.
- Şu adam ekmek yedi.
- There is a strange man in front of the house.
- Evin önünde yabancı bir adam var.
- You are a calm man.
- Sen sakin bir adamsın.
- That man is just a bigot.
- Bu adam tam bir yobaz.
- I'm a congruent man.
- Ben uyumlu bir adamım.
- What a nasty man he is!
- Ne terbiyesiz bir adam!
- He's a good-looking man.
- Yakışıklı bir adam.
- I saw a man with a child.
- Çocuklu bir adam gördüm.
- The man shoved her aside.
- Adam, onu kenara itti.
- The man wore a mask of a tiger.
- Adam, bir kaplan maskesi takıyordu.
- You seem to be a kind man.
- Nazik bir adama benziyorsun.
- The man has no house to live in.
- Adamın yaşayacak bir evi yok.
- Have you ever seen the man in this photo?
- Bu fotoğraftaki adamı hiç gördün mü?
- What kind of man do you think I am?
- Sence ben nasıl bir adamım?
- I saw a man holding a rabbit in his arms yesterday.
- Dün kucağında tavşan tutan bir adam gördüm.
- The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Başkatip çalışkan bir adam değildir, ancak üstlerinin gözüne girmeyi bildiği için hızla yükseliyor.
- The man is too wise to do such things.
- Adam, böyle şeyler yapmayacak kadar akıllı.
- He is an ordinary man.
- O sıradan bir adam.
- Tom is an extremely bright man.
- Tom son derece parlak bir adamdır.
- He's already a man.
- O zaten bir adam.
- He's not a religious man.
- O dindar bir adam değil.
- That man is just a bigot.
- O adam sadece bir yobaz.
- I know the man you came with.
- Birlikte geldiğin adamı tanıyorum.
- Are you acquainted with the man?
- O adamı tanıyor musunuz?
- Tom saw Mary sitting at a table with another man.
- Tom, Mary'nin bir masada başka bir adamla oturduğunu gördü.
- Tom was convinced that he was the happiest man in the world.
- Tom dünyanın en mutlu adamı olduğuna inanıyordu.
- The man passed away a few hours ago.
- Adam birkaç saat önce vefat etti.
- I can't get along with that man any more.
- O adamla artık anlaşamıyorum.
- Tom is a small man.
- Tom küçük bir adamdır.
- The man robbed her bag.
- Adam kızın çantasını çaldı.
- He is a man of weak character.
- Zayıf karakterli bir adam.
- This man is dead.
- Bu adam ölü.
- Tom is a man of many parts.
- Tom çok parçalı bir adam.
- Tom didn't realize who the man was.
- Tom adamın kim olduğunu anlamadı.
- Tom was a handsome and kind man.
- Tom yakışıklı ve kibar bir adamdı.
- Tom woke up feeling like a new man.
- Tom yeni bir adammış gibi uyandı.
- A man with a big bank account can't be ugly at all.
- Büyük bir banka hesabı olan bir adam hiç çirkin olamaz.
- On his way home, Tom met a man he thought was an American.
- Tom eve bu gidişinde Amerikalı olduğunu düşündüğü bir adamla karşılaştı.
- Sami was a man without compassion.
- Sami merhametsiz bir adamdı.
- Thomas is just the man I was looking for.
- Thomas tam aradığım adam.
- I know neither this man, nor this woman.
- Ne bu adamı ne de bu kadını tanırım.
- The man who lives next door to me is a doctor.
- Benim bitişiğimde yaşayan adam bir doktor.
- Do you know the man that's staring at you?
- Sana bakan adamı tanıyor musun?
- I'm a very, very happy man.
- Ben çok ama çok mutlu bir adamım.
- Tom is the tallest man I know.
- Tom tanıdığım en uzun adam.
- The man washing the car is Tom.
- Arabayı yıkayan adam Tom'dur.
- The man injured in the accident was taken to the hospital.
- Kazada yaralanan adam hastaneye kaldırıldı.
- Tom is a very dangerous man.
- Tom çok tehlikeki bir adam.
- What a funny man!
- Ne komik bir adam!
- He is a quiet man.
- O sessiz bir adam.
- Sami was an amazing man.
- Sami inanılmaz bir adamdı.
- I met a man who knows you.
- Seni tanıyan bir adamla tanıştım.
- Tom isn't a very good man.
- Tom çok iyi bir adam değil.
- My husband is a good man.
- Benim kocam iyi bir adamdır.
- The man went out of his way to take me to the station.
- Adam beni istasyona götürme zahmetine girdi.
- The man Tom is talking to is a lawyer.
- Tom'un konuştuğu adam da bir avukat.
- The man watches me.
- Adam beni izliyor.
- He is a highly paid man.
- O yüksek ücretli bir adamdır.
- Tom is a man of one-liners.
- Tom tek satırlık bir adamdır.
- He is a man of firm character.
- Sağlam karakterli bir adamdı.
- Jim is a man of his word.
- Jim, sözünün eri bir adamdır.
- I think that man was talking in French.
- Adamın Fransızca konuştuğunu düşünüyorum.
- Trying to teach a fool is like providing medical treatment for a dead man.
- Bir aptala öğretmeye çalışmak ölü bir adam için tıbbi tedavi sağlamak gibidir.
- Tom didn't realize who that man was.
- Tom o adamın kim olduğunu anlamadı.
- She helped the elderly man cross the road.
- Yaşlı adamın yolun karşısına geçmesine yardım etti.
- I think Tom is the right man for the job.
- Bence Tom bu iş için doğru adam.
- Tom isn't the right man for this job.
- Tom bu iş için doğru adam değil.
- Tom is the man Mary met the other day.
- Tom, Mary'nin geçen gün tanıştığı adam.
- I hope to meet this man.
- Bu adamla tanışmayı umuyorum.
- Such a man does not go hunting and seldom owns a gun.
- Böyle bir adam ava gitmez ve nadiren silah sahibi olur.
- Tom is a very wealthy man.
- Tom çok zengin bir adam.
- Never hit a man who can fight back.
- Karşılık verebilecek bir adama asla vurma.
- The poor man didn't live long enough to see his son's happiness.
- Zavallı adam oğlunun mutluluğunu görecek kadar uzun yaşamadı.
- The man smells the milk.
- Adam sütü kokluyor.
- Who is this man?
- Bu adam kimdir?
- He was a handsome man.
- O yakışıklı bir adamdı.
- He is a man to be reckoned with.
- O adam hafife alınmaması gereken biri.
- The short man wears a black suit.
- Kısa boylu adam siyah bir takım elbise giyiyor.
- Tom was really a wonderful man.
- Tom gerçekten harika bir adamdı.
- If a man is kind to me, I instantly fall in love with him.
- Eğer bir adam bana karşı nazikse, ona anında aşık olurum.
- He is a man of few words.
- Az konuşan bir adamdır.
- That man is Raul.
- Bu adam da Raul.
- The manager reprimanded the man by pounding on the table.
- Müdür masaya vurarak adamı azarladı.
- Tom is the only man I've ever really loved.
- Tom şu ana kadar gerçekten sevdiğim tek adam.
- He isn't a man to take a bribe.
- O, rüşvet alacak bir adam değildir.
- Tom wasn't a nice man.
- Tom hoş bir adam değildi.
- Facebook and text messages have emerged as key evidence in the trial of a man for raping a student.
- Facebook ve metin mesajları, bir öğrenciye tecavüzden yargılanan bir adamın davasında önemli kanıtlar olarak ortaya çıktı.
- Tom is a lazy man.
- Tom tembel bir adam.
- The tall man wears a black suit.
- Uzun adam siyah bir takım elbise giyiyor.
- The man blushed.
- Adam kızardı.
- A man overtook her.
- Bir adam onu solladı.
- The fact that he did not accept any money shows that he is an honest man.
- Hiç para kabul etmemesi onun dürüst bir adam olduğunu gösteriyor.
- The tall man looked at her and smiled.
- Uzun boylu adam ona bakıp gülümsedi.
- You are just the man I wanted to see.
- Sen tam da görmek istediğim adamsın.
- She did not marry the man.
- O, adamla evlenmedi.
- Sami shot this man on purpose.
- Sami bu adamı kasıtlı olarak vurdu.
- He is a man with no standards.
- Standardı olmayan bir adamdır.
- In the country of the blind, the one-eyed man is king.
- Körler ülkesinde, tek gözlü adam kraldır.
- Tom is a man who gets things done.
- Tom işleri halleden bir adamdır.
- The man has more bread than his wife.
- Adamın, karısından daha fazla ekmeği var.
- He was an extremely able man.
- Son derece yetenekli bir adamdı.
- The man charged me with being irresponsible.
- Adam beni sorumsuzlukla suçladı.
- The man groaned in pain.
- Adam acı içinde inledi.
- That man is not a professor, he is a doctor.
- O adam profesör değil, doktor.
- My boss is a Canadian man about thirty years old.
- Patronum otuz yaşlarında Kanadalı bir adam.
- The elderly man was almost run over by a car.
- Yaşlı adam neredeyse bir araba tarafından eziliyordu.
- Another man was wounded.
- Başka bir adam daha yaralandı.
- Tom is definitely the right man for the job.
- Tom kesinlikle bu iş için doğru adam.
- A man was seen acting suspiciously shortly before the explosion.
- Patlamadan kısa bir süre önce şüpheli hareketlerde bulunan bir adam görüldü.
- Tom is a jealous man.
- Tom kıskanç bir adam.
- She panicked when she was kissed by another man.
- O başka bir adam tarafından öpüldüğünde panikledi.
- On his way home, he met a man who he thought was an immigrant.
- Eve dönerken yolda göçmen olduğunu düşündüğü bir adamla karşılaştı.
- That man should be sentenced to death.
- Bu adam ölüme mahkûm edilmelidir.
- The man lost no time in reading his paper.
- Adam, hiç vakit kaybetmeden onun makalesini okudu.
- This is an energetic man.
- Bu enerjik bir adam.
- A sane man wouldn't do that.
- Aklı başında bir adam bunu yapmaz.
- I know neither this man, nor this woman.
- Ne bu adamı ne de bu kadını tanıyorum.
- I need a man who tells the truth.
- Doğruyu söyleyen bir adama ihtiyacım var.
- The man who answered the door was holding a gun.
- Kapıya bakan adamın elinde bir silah vardı.
- Tom is the son of a very rich man.
- Tom çok zengin bir adamın oğlu.
- I can't stand that man.
- O adama katlanamıyorum.
- The man was ashamed of being born poor.
- Adam fakir doğduğu için utanıyordu.
- That man has one box.
- O adamın bir kutusu var.
- The man was imprisoned for murder.
- Adam, cinayetten ötürü içeri atıldı.
- I met a man who made himself known to me as Tom.
- Kendini Tom olarak tanıtan bir adamla tanıştım.
- Tom is a man of many talents.
- Tom çok yetenekli bir adamdır.
- Do you know the man staring at you?
- Sana bakan adamı tanıyor musun?
- Do you suppose that man over there is Tom?
- Oradaki adamın Tom olduğunu mu düşünüyorsun?
- This tall man is Mr Smith.
- Bu uzun boylu adam Bay Smith'tir.
- Tom shot and killed a man who attacked him.
- Tom kendisine saldıran bir adamı vurup öldürdü.
- The man tried to catch hold of me by the collar.
- Adam beni yakamdan tutmaya çalıştı.
- I know a man you used to work with.
- Eskiden birlikte çalıştığınız bir adam tanıyorum.
- Tom is a very particular man.
- Tom çok özel bir adamdır.
- A man stole my purse.
- Bir adam cüzdanımı çaldı.
- Who was that man waiting outside?
- Dışarıda bekleyen adam kimdi?
- Who was that terrible man?
- O korkunç adam kimdi?
- Tom is an honest man, isn't he?
- Tom dürüst bir adam, değil mi?
- Who was that terrible man?
- Kimdi o korkunç adam?
- The man and his wife helped each other.
- Adam ve karısı birbirlerine yardım etti.
- He is the greatest man who has ever lived.
- O şimdiye kadar yaşamış en büyük adam.
- There were once a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar yoksul bir adam ve zengin bir kadın vardı.
- The man was lost sight of in the crowd.
- Adam kalabalığın içinde gözden kayboldu.
- He's the kind of man who doesn't take women seriously.
- Kadınları ciddiye almayan bir adam.
- Tom is an interesting man.
- Tom ilginç bir adam.
- A man of wealth has to pay a lot of income tax.
- Varlıklı bir adam çok fazla gelir vergisi ödemek zorundadır.
- A great man has died.
- Büyük bir adam öldü.
- It's a story about a man who dies without ever finding true love.
- Gerçek aşkı bulamadan ölen bir adamın hikayesi.
- There is a man at the door who wants to see you.
- Kapıda seni görmek isteyen bir adam var.
- Perpetual devotion to what a man calls his business, is only to be sustained by perpetual neglect of many other things.
- Bir adamın işim dediği şeye sürekli bağlılığı, ancak birçok başka şeyin sürekli ihmali ile sürdürülebilir.
- We beat the man up.
- Biz adamı dövdük.
- The man is old.
- Adam ihtiyar.
- Tom claimed that he saw a man being eaten alive by piranhas.
- Tom piranalar tarafından canlı olarak yenilen bir adam gördüğünü iddia etti.
- Are you sure that man is a doctor?
- O adamın doktor olduğuna emin misin?
- Tom Jackson is a very influential man.
- Tom Jackson çok etkili bir adamdır.
- He is very a dangerous man.
- O, çok tehlikeli bir adam.
- John is not the man he was three years ago.
- John, o üç yıl önceki adam değil.
- He was the best-liked man in the country.
- Ülkede en çok sevilen adamdı.
- In 2009, a man in New Zealand cooked and ate his pet dog.
- 2009 yılında, Yeni Zelanda'da bir adam evcil köpeğini pişirdi ve yedi.
- Sami is a really tall man.
- Sami gerçekten uzun bir adam.
- Tom isn't a very nice man.
- Tom çok hoş bir adam değil.
- The man was a fountain of knowledge.
- Adam, bir bilgi kaynağıydı.
- That man is taller than Mary.
- Bu adam Mary'den daha uzun.
- I asked her who the man wearing the white hat was.
- Ona beyaz şapkalı adamın kim olduğunu sordum.
- I'm a different man.
- Ben farklı bir adamım.
- The man ran away.
- Adam kaçtı.
- He's a reliable man, you can reckon on him.
- Güvenilir bir adamdır, ona güvenebilirsiniz.
- The man carrying a violin seemed upset.
- Keman taşıyan adam üzgün görünüyordu.
- I didn't notice the man looking at me.
- Bana bakan adamı fark etmemiştim.
- Do you happen to know a man by the name of Brown?
- Brown adında bir adamı tanıyor olabilir misin?
- She became engaged to the rich man.
- Zengin bir adamla nişanlandı.
- I might as well die as marry such a man.
- Böyle bir adamla evleneceğime, ölürüm daha iyi.
- The injured man is now at rest.
- Yaralı adam şu an dinleniyor.
- Tom is a man with a mission.
- Tom misyonu olan bir adam.
- I recently started seeing a man.
- Yakın zamanda bir adamla görüşmeye başladım.
- He took the trouble to assist the poor man.
- Zavallı adama yardım etme zahmetine katlandı.
- That man is dangerous.
- Bu adam tehlikeli.
- The man who wrote this book is a doctor.
- Bu kitabı yazan adam bir doktor.
- Tom is no ordinary man.
- Tom sıradan bir adam değil.
- I met an old man who says that he's never eaten at a restaurant in his whole life.
- Bütün hayatı boyunca restoranda hiç yemek yemediğini söyleyen bir adamla tanıştım.
- The man sitting on that bench is Tom.
- O bankta oturan adam Tom'dur.
- He is the right man for the post.
- Görev için uygun adamdır.
- We admit that he is a man of ability.
- Biz onun yetenekli bir adam olduğunu kabul ediyoruz.
- The man she's going to marry is an astronaut.
- Evleneceği adam astronot.
- There is a man working on the farm.
- Çiftlikte çalışan bir adam var.
- He's a reliable man.
- Güvenilir bir adamdır.
- That man stole my wallet.
- O adam benim cüzdanımı çaldı.
- I met a tall man named Ken.
- Ben Ken adında uzun boylu bir adamla tanıştım.
- Tom is a humble man.
- Tom mütevazi bir adam.
- You're the man.
- Adamım sensin.
- A drunk man fell down the stairs.
- Sarhoş bir adam merdivenlerden düştü.
- The man lives from hand to mouth and never saves a cent.
- Adam kıt kanaat geçiniyor ve bir kuruş bile biriktirmiyor.
- Tom is a young and handsome man.
- Tom genç ve yakışıklı bir adam.
- That man over there might be our new teacher.
- Şuradaki adam yeni öğretmenimiz olabilir.
- Tom Jackson is the man you met the other day.
- Tom Jockson senin diğer gün tanıştığın adamdır.
- He's a man who doesn't speak much but always keeps his promises.
- Çok konuşmayan ama verdiği sözleri tutan bir adamdır.
- Tom is a happy man.
- Tom mutlu bir adamdır.
- Please let the man talk.
- Lütfen adamın konuşmasına izin verin.
- I am not the man I was when you knew me first.
- Beni ilk kez tanıdığın günkü adam değilim.
- He is a handsome man.
- O yakışıklı bir adam.
- Tom is a man of culture.
- Tom kültürlü bir adam.
- Tom certainly isn't the only man that Mary likes.
- Tom kesinlikle Mary'nin hoşlandığı tek adam değildir.
- The man lost all hope.
- Adam bütün umudunu yitirmişti.
- Tom is the man wearing the blue tie.
- Tom mavi kravat takan adam.
- Tom is a very influential man.
- Tom çok nüfuzlu bir adam.
- Tom is a gruff man.
- Tom huysuz bir adamdır.
- That man is dead.
- O adam ölü.
- Tom doesn't want Mary to say anything to John about seeing Alice with another man.
- Tom, Mary'nin John'a Alice'i başka bir adamla gördüğü konusunda bir şey söylemesini istemiyor.
- There was a man sitting in the sun.
- Güneşin altında oturan bir adam vardı.
- The man is checking in at a hotel.
- Adam bir otele giriş yapıyor.
- The man standing over there is the owner of the store.
- Orada duran adam dükkanın sahibi.
- You shouldn't trust that man.
- O adama güvenmemelisin.
- I heard that a paralyzed man was eaten alive by maggots.
- Felçli bir adamın kurtçuklar tarafından canlı canlı yendiğini duydum.
- After a while, the man came into the room.
- Bir süre sonra adam odaya girdi.
- In no way is he a man of character.
- Hiçbir şekilde karakterli bir adam değildir.
- A man who smacks his wife around is contemptible.
- Karısına tokat atan adam alçaktır.
- Tom noticed that that man talking to Mary had a finger missing.
- Tom, Mary ile konuşan adamın bir parmağının eksik olduğunu fark etti.
- Do you think that man was a newspaper photographer?
- Adamın bir foto muhabiri olduğunu düşünüyor musun?
- He is the happiest man on earth.
- O dünyadaki en mutlu adam.
- The man was given a life sentence.
- Adama ömür boyu hapis cezası verildi.
- Tom is a middle-aged man.
- Tom orta yaşlı bir adamdır.
- What is the man saying?
- Adam ne söylüyor?
- The wicked witch cast an evil spell on the man and turned him into an insect.
- Kötü cadı adama şeytani bir büyü yaptı ve onu bir böceğe dönüştürdü.
- The man standing over there is the owner of the store.
- Orada duran adam dükkanının sahibidir.
- The man had just returned from a visit to Europe.
- Adam Avrupa ziyaretinden yeni dönmüştü.
- Once a man came to the house to kill my father.
- Bir defasında bir adam babamı öldürmek için eve geldi.
- We laid the injured man on the grass.
- Yaralı adamı çimlerin üzerine yatırdık.
- He is quite a clever man.
- Oldukça zeki bir adamdır.
- The dumb masses believe that Mandela was a decent man.
- Aptal kitleler Mandela'nın iyi bir adam olduğuna inanıyor.
- Tom wasn't a religious man.
- Tom bir din adamı değildi.
- Tom isn't the same man he was three years ago.
- Tom üç yıl önceki adam değil.
- We admit that he is a man of ability.
- Onun yetenekli bir adam olduğunu kabul ediyoruz.
- That man is my teacher.
- O adam benim öğretmenim.
- That tall man over there is Tom.
- Oradaki o uzun boylu adam Tom'dur.
- The man suspected of murdering Tom has been arrested by the police.
- Tom'u öldürdüğünden şüphelenilen adam polis tarafından tutuklandı.
- I am not a smart man.
- Ben akıllı bir adam değilim.
- I can't bear the thought of her with another man.
- Onun başka bir adamla olduğu düşüncesine katlanamıyorum.
- I've met that man before, but I can't remember his name.
- O adamla daha önce tanışmıştım ama adını hatırlayamıyorum.
- The ingenious man received the prestigious award for the first time.
- Zeki adam ilk kez prestij ödülü aldı.
- The man was no better than a horse.
- Adam bir attan daha iyi değildi.
- The man got away from the city.
- Adam şehirden kaçtı.
- The man watched the sun set below the horizon.
- Adam güneşin ufkun altında batışını izledi.
- The policeman spoke to a man on the street.
- Polis sokakta bir adamla konuştu.
- I know a man who has many faces but only one hat.
- Birçok yüzleri ama tek bir şapkası olan bir adam tanıyorum.
- A man named George was staying at a hotel.
- George adında bir adam bir otelde kalıyordu.
- Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
- Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir adam değil.
- Tom is a good man for the job.
- Tom iş için iyi bir adam.
- Tom is not a busy man.
- Tom meşgul bir adam değil.
- A man can know the price of everything and the value of nothing.
- Bir adam her şeyin fiyatını ve hiçbir şeyin değerini bilebilir.
- Tom is a patient and thoughtful man.
- Tom sabırlı ve düşünceli bir adam.
- Tom is a wealthy man, isn't he?
- Tom zengin bir adam, değil mi?
- The man we saw this morning was Mr Green.
- Bu sabah gördüğüm adam Bay Green'di.
- The man lost no time in reading his paper.
- Adam, gazetesini okumak için hiç vakit kaybetmedi.
- He is a big man in journalism.
- O, gazetecilikte büyük bir adamdır.
- The man who looks like me standing next to my sister is my twin brother.
- Kız kardeşimin yanında duran bana benzeyen adam benim ikiz kardeşim.
- What did that man say his name was?
- Şu adam adının ne olduğunu söyledi?
- Tom is a hard man to deal with.
- Tom başa çıkılması zor bir adamdır.
- Tom is a very dignified man.
- Tom çok ağırbaşlı bir adamdır.
- On his way home, Tom met a man who he thought was an American.
- Tom eve giderken Amerikalı olduğunu düşündüğü bir adamla karşılaştı.
- Tom was not a perfect man.
- Tom mükemmel bir adam değildi.
- The man lay asleep all day long.
- Adam, bütün gün boyunca uyudu.
- Be the kindhearted man you always were.
- Her zaman olduğun iyi kalpli adam ol.
- Is that the man whose wife was killed in the car accident?
- Karısı trafik kazasında ölen adam o mu?
- That man was standing a little ways away, but he turned when he heard her shout.
- O adam biraz ileride duruyordu ama onun bağırmasını duyunca döndü.
- A wise man should profit from his mistakes.
- Akıllı bir adam hatalarından ders çıkarmalıdır.
- The man who telephoned an hour ago was Frank.
- Bir saat önce telefon eden adam Frank idi.
- I own this man.
- Bu adam bana ait.
- The bad-tempered man snapped at his daughter.
- Huysuz adam, kızını azarladı.
- The man connected two wires.
- Adam iki kabloyu bağladı.
- He was a sick man when he got to New Orleans.
- O, New Orleans'a vardığında hasta bir adamdı.
- I've never seen that man before in my life.
- O adamı hayatımda hiç görmedim.
- Tom is the man who helped Mary do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmasına yardım eden adam.
- He wants to sell his old car to a man in Kobe.
- Eski arabasını Kobe'deki bir adama satmak istiyor.
- The man answers to the description in the newspaper.
- Adam gazetedeki tarife uyuyor.
- The man and the woman are eating outdoors.
- Adam ve kadın dışarıda yemek yiyor.
- Tom is the strongest man I know.
- Tom tanıdığım en kuvvetli adam.
- The man who shot him was Sirhan Bishara Sirhan.
- Onu vuran adam Sirhan Bishara Sirhan'dı.
- The wicked witch cast an evil spell on the man and turned him into an insect.
- Kötü cadı adama kötü bir büyü yaptı ve onu bir böceğe çevirdi.
- Usain Bolt is the fastest man in the world.
- Usain Bolt dünyanın en hızlı adamı.
- Tom is a hard man to please.
- Tom memnun edilmesi zor bir adam.
- This man has been blind for five years at least.
- Bu adam en az beş yıldır görme özürlüdür.
- Tom was attacked by an unknown man in the subway.
- Tom metroda bilinmeyen bir adam tarafından saldırıya uğradı.
- The army decided to clone hundreds of copies of the handsome, athletic man.
- Ordu yakışıklı, atletik adamın yüzlerce kopyasını klonlamaya karar verdi.
- Do not cross the road when the green man is flashing.
- Yeşil adam yanıp sönerken yolun karşısına geçmeyin.
- To a man with a hammer, everything looks like a nail.
- Çekiçli bir adama her şey çivi gibi görünür.
- Tom is a tall man.
- Tom uzun boylu bir adam.
- A truly great man is always modest.
- Gerçekten büyük bir adam her zaman mütevazıdır.
- She started to see another man.
- Başka bir adamla görüşmeye başladı.
- Every man cannot be a good pianist.
- Her adamdan iyi bir piyanist olmaz.
- Tom is a small man.
- Tom küçük bir adam.
- He was the first man I interviewed for the job.
- İş için görüştüğüm ilk adamdı.
- He is a man of great ability.
- Çok yetenekli bir adamdır.
- I want to know more about the man who lives in that house.
- O evde yaşayan adam hakkında daha fazla şey bilmek istiyorum.
- I don't want to respect a man like him.
- Onun gibi bir adama saygı göstermek istemiyorum.
- The tall man left in a hurry.
- Uzun adam aceleyle gitti.
- I'm the happiest man in the world.
- Dünyadaki en mutlu adamım.
- She made the boy into a fine man.
- Çocuğu iyi bir adam yaptı.
- There's a man downstairs saying he would like to speak with you.
- Aşağıda seninle konuşmak istediğini söyleyen bir adam var.
- He's a serious man, Donald Trump.
- Çok ciddi bir adamdır Donald Trump.
- Who's the man at the other side of the table?
- Masanın diğer tarafındaki adam kim?
- Sami and Layla have been brutally attacked by a man wielding an axe.
- Sami ve Layla baltalı bir adam tarafından vahşice saldırıya uğradılar.
- This is one feisty man.
- Bu girişken bir adam.
- She was sure the man was telling a lie.
- Adamın yalan söylediğinden emindi.
- Is this man threatening you?
- Bu adam seni tehdit mi ediyor?
- After three drinks, the man passed out.
- Üç kadehten sonra adam kendinden geçti.
- The winner of the 100m race is often called the world's fastest man.
- 100 metre yarışının galibi genellikle dünyanın en hızlı adamı olarak adlandırılır.
- Tom was an extraordinary man.
- Tom olağanüstü bir adamdı.
- That man standing near the door and that woman on the opposite side of the room next to the window have photographic memories.
- Kapının yanında duran adamın ve odanın karşı tarafında pencerenin yanında duran kadının fotoğrafik hafızaları var.
- You're a strange man.
- Sen garip bir adamsın.
- I think that man was speaking French.
- Sanırım o adam Fransızca konuşuyordu.
- Man is the hunter, woman is his game.
- Adam avcıdır, kadın ise onun avı.
- Biddle was an extremely intelligent man.
- Biddle son derece zeki bir adamdı.
- In my estimation, he is an honest man.
- Bana göre o dürüst bir adam.
- The man at the door wouldn't tell me his name.
- Kapıdaki adam bana adını söylemedi.
- He is quite a clever man.
- Epey akıllı bir adamdır.
- He was a very simple man, but he never cheated on others.
- Çok basit bir adamdı ama asla başkalarını aldatmazdı.
- I met a man from Boston this afternoon.
- Bu öğleden sonra Boston'dan bir adamla tanıştım.
- Tom is a typical Canadian man.
- Tom tipik bir Kanadalı adam.
- Tom is the ugliest man I've ever seen.
- Tom gördüğüm en çirkin adam.
- Are you sure that this man is called Tom?
- Bu adamın adının Tom olduğuna emin misin?
- I was attacked by a homeless man on the streets.
- Ben sokaklarda evsiz bir adam tarafından saldırıya uğradım.
- This man is happy.
- Bu adam mutlu.
- How can I speak to a man I have not yet known?
- Henüz tanımadığım bir adamla nasıl konuşabilirim?
- Tom is a brave man.
- Tom cesur bir adam.
- Mr Tanaka is a chivalrous man.
- Bay Tanaka şövalye ruhlu bir adamdır.
- The man suddenly struck me on the head.
- Adam aniden kafama vurdu.
- Tom Jackson is a very influential man.
- Tom çok nüfuzlu bir adam.
- You're never going to find another man as good as Tom.
- Tom kadar iyi başka bir adam asla bulamayacaksın.
- Mary always dreamed of meeting a tall, dark, and handsome man.
- Mary hep uzun boylu, esmer ve yakışıklı bir adamla tanışmayı hayal ederdi.
- There is a strange man at the door.
- Kapıda tuhaf bir adam var.
- I think that there is a man there.
- Sanıyorum orada bir adam var.
- I saw a man's face in the window.
- Pencerede bir adam yüzü gördüm.
- Fadil seemed to be a very mild-mannered man.
- Fadıl çok yumuşak huylu bir adam gibi görünüyordu.
- Tom was threatened with a knife on the street at night by an unfamiliar man and robbed of his money.
- Tom gece sokakta tanımadığı bir adam tarafından bıçakla tehdit edildi ve parası çalındı.
- I'm not a smart man.
- Ben zeki bir adam değilim.
- Tom is a very dignified man.
- Tom çok oturaklı bir adamdır.
- He's a very talented man.
- Çok yetenekli bir adam.
- Tom is a very jealous man.
- Tom çok kıskanç bir adamdır.
- We know that he's a brave man.
- Biz onun cesur bir adam olduğunu biliyoruz.
- What they wanted was a man like himself.
- Onların istediği onun gibi bir adamdı.
- Ben, if anything, is a sensible man.
- Ben, aksine, makul bir adamdır.
- Tom is a man you can rely on.
- Tom güvenebileceğin bir adamdır.
- I refuse to let you marry that man.
- Senin o adamla evlenmene izin vermeyi reddediyorum.
- Tom is a very kind and generous man.
- Tom çok nazik ve cömert bir adam.
- A wise man would not do such a thing.
- Akıllı bir adam böyle bir şey yapmazdı.
- You are not to speak to the man at the wheel.
- Direksiyondaki adamla konuşmamalısınız.
- She became engaged to the rich man.
- O, zengin bir adamla nişanlandı.
- A man on horseback came along the path.
- At sırtında bir adam yol boyunca geldi.
- The man wearing the red tie is the only one here I don't know.
- Kırmızı kravat takan adam burada tanımadığım tek kişi.
- A 94-year-old man had a heart attack while shoveling snow outside his house.
- 94 yaşındaki bir adam evinin dışında kar kürerken kalp krizi geçirdi.
- A man like that gets on my nerves.
- Böyle bir adam sinirlerimi bozuyor.
- He was a dapper man with a mustache that curled neatly at each tip.
- Uçları düzgünce kıvrılmış bıyıkları olan şık bir adamdı.
- You can't keep a good man down.
- Aklı başında adam yıkılmaz.
- That man is one cunning devil!
- Bu adam kurnaz bir şeytan!
- He was the first man I interviewed for the job.
- İş için görüştüğüm ilk adam oydu.
- A man was seen acting suspiciously shortly before the explosion.
- Patlamadan hemen önce, şüpheli bir biçimde davranan bir adam görüldü.
- The man is quite capable of telling lies.
- Bu adam yalan söylemede oldukça yeteneklidir.
- He is an honest man and will always remain so.
- O dürüst bir adamdır ve hep öyle kalacaktır.
- Tom is the smartest man I know.
- Tom tanıdığım en zeki adamdır.
- The man is all but dead.
- Adam neredeyse ölü.
- He is the sort of man you can get along with.
- Anlaşabileceğiniz türden bir adam.
- You're a lucky man, aren't you?
- Sen şanslı bir adamsın, değil mi?
- That man is a famous cabaret performer.
- Bu adam ünlü bir kabare sanatçısı.
- I'm just another man.
- Ben sadece başka bir adamım.
- Tom isn't a big man.
- Tom büyük bir adam değil.
- You're a handsome man.
- Sen yakışıklı bir adamsın.
- The man was imprisoned for murder.
- Adam, cinayetten dolayı hapse atıldı.
- An honest man would not do such a thing.
- Dürüst bir adam böyle bir şey yapmaz.
- I'm an honest man.
- Ben dürüst bir adamım.
- Can you identify the man using this picture?
- Bu resmi kullanarak adamı teşhis edebilir misiniz?
- She did not marry the man.
- O adamla evlenmedi.
- Tom was a cruel man.
- Tom zalim bir adamdı.
- Tom isn't the right man for you.
- Tom senin için doğru adam değil.
- They had heard that he was a very honest man.
- Onun çok dürüst bir adam olduğunu duymuşlardı.
- Tom is a determined man.
- Tom kararlı bir adamdır.
- Tom was voted Boston's most stylish man.
- Tom, Boston'un en şık adamı seçildi.
- The man running over there is my uncle.
- Orada koşan adam, amcam.
- That man can't have committed suicide.
- O adam intihar etmiş olamaz.
- The man asked me who I was, to which question I did not think it necessary to answer.
- Adam bana kim olduğumu sordu, bu soruya cevap vermeyi gerekli görmedim.
- The man talking with our boss is Hiroshi.
- Patronumuzla konuşan adam Hiroshi.
- A drowning man will clutch at a straw.
- Boğulan bir adam bir saman çöpüne tutunur.
- Don't you want to know who that man is?
- O adamın kim olduğunu bilmek istemiyor musun?
- If you call him a clever man, he may be happy.
- Ona akıllı bir adam derseniz, o mutlu olabilir.
- The man they're talking about has been dead for a long time.
- Onların bahsettikleri adam uzun süredir ölü.
- He is a man of virtue.
- O erdemli bir adamdır.
- Look at the man crossing the street.
- Caddeyi geçen adama bak.
- I'm a man born in the Showa era.
- Ben Showa döneminde doğmuş bir adamım.
- Tom is a stubborn man.
- Tom inatçı bir adamdır.
- He's not the right man for this job.
- O, bu işin adamı değil.
- That man standing over there is my father.
- Orada duran adam benim babamdır.
- He is a small man.
- O ufak bir adam.
- The man ate the bread.
- Adam ekmeği yedi.
- That man loves my sister.
- O adam kız kardeşimi seviyor.
- Tom is a very good man.
- Tom çok iyi bir adamdır.
- Slow speech is characteristic of that man.
- Yavaş konuşma, o adamın karakteristik özelliğidir.
- The brave man over there saved my life.
- Oradaki cesur adam hayatımı kurtardı.
- If you don't resolve to become a good man, then you just won't get a good woman.
- Eğer iyi bir adam olmaya karar vermezsen, o zaman iyi bir kadın bulamayacaksın.
- You're the man.
- Adamımsın.
- A philosopher is a man who can solve all problems, except for his own.
- Filozof, kendi problemleri hariç tüm problemleri çözebilen adamdır.
- Mr Tanaka is a chivalrous man.
- Bay Tanaka centilmen bir adamdır.
- I was robbed of my wallet by the man sitting next to me.
- Yanımda oturan adam tarafından cüzdanım çalındı.
- An honest man never steals money.
- Dürüst bir adam asla para çalmaz.
- What a dignified man!
- Ne asil bir adam!
- Tom is a real man.
- Tom gerçek bir adam.
- The man is driving a car.
- Adam bir araba sürüyor.
- The man is eating bread.
- Adam ekmek yemekte.
- He began to abase the man behind his back.
- Adamı arkasından konuşarak aşağılamaya başladı.
- Thomas is just the man I was looking for.
- Thomas tam da aradığım adam.
- The tall man came out of the house.
- Uzun adam evden çıktı.
- That man is still interested in you.
- O adam hala seninle ilgileniyor.
- Man, how times have changed.
- Zaman nasıl da değişti, adamım.
- The man to whom I spoke was a German, not an American.
- Konuştuğum adam bir Alman'dı, Amerikalı değildi.
- I see the man.
- Adamı görüyorum.
- Mary started to date a man she met at a dinner party.
- Mary bir akşam yemeğinde tanıştığı bir adamla çıkmaya başladı.
- That man sometimes talks nonsense.
- Bu adam bazen saçma sapan konuşuyor.
- The man kept talking for an hour.
- Adam, bir saat boyunca konuşmaya devam etti.
- He is a man of the world.
- O görmüş geçirmiş bir adam.
- Once upon a time, there lived a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar, fakir bir adam ve zengin bir kadın yaşarmış.
- Tom is a big man in the company.
- Tom şirkette büyük bir adamdır.
- Tom is the man.
- Tom adamdır.
- The man was in rags.
- Adam paçavralar içindeydi.
- He's a charming man.
- O çekici bir adam.
- The man confessed that he had robbed the old woman.
- Adam, yaşlı kadını soyduğunu itiraf etti.
- The man robbed him of all his money.
- Adam, onun bütün parasını çaldı.
- The man is mourning after receiving sad news.
- Adam üzücü haberi aldıktan sonra yas tutuyor.
- Who is this man?
- Kim bu adam?
- A man decides he wants to be king; thousands of people die shortly thereafter as a result of this desire.
- Bir adam kral olmak istediğine karar verir; çok geçmeden bu arzunun sonucu olarak binlerce insan ölür.
- Tom is a dependable man.
- Tom güvenilir bir adam.
- He's the man that was here last week.
- Geçen hafta burada olan adam, o.
- A man is reading a newspaper.
- Bir adam gazete okuyor.
- He was a man of average height.
- O, ortalama boyu olan bir adamdı.
- Who was the man you were sitting next to?
- Yanında oturduğun adam kimdi?
- Dan was an extremely violent man.
- Dan son derece sert bir adamdı.
- Don't listen to that man.
- O adamı dinleme.
- The man put the gun against his forehead and squeezed the trigger.
- Adam silahı alnına dayadı ve tetiğe bastı.
- My work is being reviewed by that man.
- Çalışmalarım o adam tarafından gözden geçiriliyor.
- Tom is a very handsome man.
- Tom çok yakışıklı bir adam.
- Tom is an extremely good-looking man.
- Tom son derece yakışıklı bir adam.
- Sami was the nicest man ever.
- Sami gelmiş geçmiş en kibar adamdı.
- He now was sixty-eight years old and a sick man.
- Artık altmış sekiz yaşındaydı ve hasta bir adamdı.
- A man of strong will is not subject to corruption.
- Güçlü iradeye sahip bir adam yozlaşmaz.
- That man over there is Pedro.
- Şuradaki adam Pedro.
- A man named Adolf Hitler won the local election in Namibia by a landslide.
- Adolf Hitler adında bir adam Namibya'daki yerel seçimleri büyük bir farkla kazandı.
- Who is this mysterious man?
- Kim bu gizemli adam?
- The man has two feet.
- Adamın iki ayağı var.
- Who is the man at the other side of the table?
- Masanın diğer tarafındaki adam kim?
- Dan was completely confused when he saw Linda with another man.
- Linda'yı başka bir adamla gördüğünde Dan'in kafası tamamen karıştı.
- You're the smartest man I know.
- Sen tanıdığım en zeki adamsın.
- I don't consider Tom a great man.
- Tom'un büyük bir adam olduğunu düşünmüyorum.
- That rude man gave me a bad impression.
- O kaba adam bana kötü bir izlenim verdi.
- Who was the man we saw talking to Tom?
- Tom'la konuşurken gördüğümüz adam kimdi?
- A man with a big dog came in.
- Büyük bir köpeği olan adam içeri girdi.
- The man answers the description.
- Adam tanımlamaya uyuyor.
- The man asked me for some money.
- Adam benden biraz para istedi.
- He was the man of her dreams.
- Hayallerindeki adamdı.
- The man has a little bit of rice.
- Adamın biraz pirinci var.
- That man is a convict.
- Bu adam bir mahkum.
- Once upon a time there was a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar fakir bir adam ve zengin bir kadın varmış.
- The man was immediately arrested.
- Adam hemen tutuklandı.
- You are a busy man, so I will adjust my schedule to yours.
- Sen meşgul bir adamsın, bu yüzden programımı sana göre ayarlayacağım.
- The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food.
- Adam üç gündür bir şey yememişti, yiyecekten başka bir şey düşünemiyordu.
- When I left the train station, I saw a man.
- Tren istasyonundan ayrıldığımda bir adam gördüm.
- That man disgusts me.
- Bu adam beni iğrendiriyor.
- He began to abase the man behind his back.
- O, adamı arkasından aşağılamaya başladı.
- That man was standing a little ways away, but he turned when he heard her shout.
- O adam biraz uzakta duruyordu ama onun bağırdığını duyunca döndü.
- That man brushes his teeth.
- O adam dişlerini fırçalıyor.
- On his way home, Tom met a man he thought was an American.
- Tom eve dönerken Amerikalı olduğunu düşündüğü bir adamla karşılaştı.
- The man blushed like a boy.
- Adam bir çocuk gibi kızardı.
- The man was folding and unfolding his arms.
- Adam kollarını bağlıyordu ve açıyordu.
- I'm a business man.
- Ben bir iş adamıyım.
- The man with the binoculars is Tom.
- Dürbünlü adam Tom'dur.
- You're the most handsome man I've ever seen.
- Sen de gördüğüm en yakışıklı adamsın.
- I heard that a woman stabbed a man for eating her lunch.
- Bir kadının, öğle yemeğini yediği için bir adamı bıçakladığını duydum.
- What kind of man are you?
- Sen ne biçim bir adamsın?
- Tom is a generous man.
- Tom cömert bir adamdır.
- A handsome man is a good reason to go to hell.
- Yakışıklı bir adam, cehenneme gitmek için iyi bir nedendir.
- She didn't marry the man.
- O, adamla evlenmedi.
- That man is a newspaper columnist.
- Bu adam bir gazete köşe yazarı.
- The man washing the car is Tom.
- Arabayı yıkayan adam Tom.
- What a sad man!
- Ne üzgün bir adam!
- The man had something under his coat.
- Adamın ceketinin altında bir şey vardı.
- The man swimming in the river is my friend.
- Nehirde yüzen adam benim arkadaşım.
- Out rushed the man and his wife.
- Adam ve karısı dışarı fırladı.
- That man is Tom.
- O adam Tom.
- What is the man saying?
- Adam ne diyor?
- Tom is a very dangerous man.
- Tom çok tehlikeli bir adam.
- The man who lives next door to me is a doctor.
- Yanımda oturan adam bir doktor.
- I don't know this system, but the man in charge will explain.
- Ben bu sistemi bilmiyorum ama sorumlu adam açıklayacak.
- The man works in his office.
- Adam ofisinde çalışıyor.
- Tom is a rather handsome man.
- Tom oldukça yakışıklı bir adam.
- This man is harassing me.
- Bu adam beni taciz ediyor.
- Tom doesn't want Mary to say anything to John about seeing Alice with another man.
- Tom, Mary'nin John'a Alice'i başka bir adamla görmesi hakkında bir şey söylemesini istemiyor.
- The brave man over there saved my life.
- Oradaki cesur adam, hayatımı kurtardı.
- He's a charming man.
- O büyüleyici bir adam.
- He asked me who that man was.
- Bana o adamın kim olduğunu sordu.
- The man is chasing the woman.
- Adam kadını kovalıyor.
- Without a wife, a man is worth nothing.
- Karısı olmayan bir adamın hiçbir değeri yoktur.
- That man over there might be our new teacher.
- Oradaki şu adam bizim yeni öğretmenimiz olabilir.
- There's a man at the door who wants to see you at all costs.
- Kapıda seni ne pahasına olursa olsun görmek isteyen bir adam var.
- I'm a lucky man.
- Ben şanslı bir adamım.
- I'm not an eloquent man.
- Belagatli bir adam değilim.
- He is the last man I want to see.
- Görmek isteyeceğim son adam o.
- When she noticed that the man followed after her, she began to become frightened.
- Adamın kendisini takip ettiğini fark ettiğinde korkmaya başladı.
- I caught the man stealing the money.
- Para çalan adamı yakaladım.
- Tom is a man of few wants.
- Tom az şey isteyen bir adamdır.
- He is a kind man at heart.
- O iyi kalpli bir adam.
- Tom is the best man for the job.
- Tom bu iş için en iyi adam.
- Have you ever seen the man in this photo?
- Sen hiç bu fotoğraftaki adamı gördün mü?
- The man lay asleep all day long.
- Adam, bütün gün uyudu.
- This is a man dressed as a woman.
- Bu kadın gibi giyinmiş bir adam.
- In 2009, a man in New Zealand cooked and ate his pet dog.
- 2009 yılında Yeni Zelanda'da bir adam evcil köpeğini pişirip yedi.
- The man who's sitting next to Tom is his father.
- Tom'un yanında oturan adam, onun babasıdır.
- The man had something under his coat.
- Adamın paltosunun altında bir şey vardı.
- That is the man whom I know well.
- O, iyi tanıdığım adam.
- The man who held up the liquor store wore a mask.
- İçki dükkanını soyan adam maske takıyordu.
- That man is looking at you.
- Şu adam sana bakıyor.
- The policeman spoke to a man on the street.
- Polis, bir adamla sokakta konuştu.
- The lady tolerated the man.
- Hanımefendi adama tahammül etti.
- Tom asked me who the man standing in front of the statue was.
- Tom bana heykelin önünde duran adamın kim olduğunu sordu.
- This man is very awful.
- Bu adam çok kötü.
- Tom is a very rich man.
- Tom çok zengin bir adamdır.
- According to the papers, the man has finally confessed.
- Gazetelere göre adam sonunda itiraf etti.
- Having spent seven years as a prisoner of war, Tom was a broken man.
- Yedi yılını savaş esiri olarak geçirmiş olan Tom, çökmüş bir adamdı.
- Tom looked at the man who had just come in.
- Tom az önce içeri giren adama baktı.
- The door opened and a man walked in.
- Kapı açıldı ve bir adam içeri girdi.
- Tom is a humble man.
- Tom mütevazı bir adamdır.
- I am a man who can't stand being alone.
- Ben yalnız kalmaya dayanamayan bir adamım.
- What would you do if you saw a man from another planet?
- Başka bir gezegenden gelen bir adam görseniz ne yapardınız?
- Tom is a hard man to please.
- Tom memnun etmesi zor bir adam.
- The man was young.
- Adam gençti.
- Tom looked at the tall man suspiciously.
- Tom, uzun adama kuşkuyla baktı.
- He was a stately man.
- O görkemli bir adamdı.
- The religious man remained kneeling for hours.
- Dindar adam saatlerce diz çöktü.
- He's the fifth man in line.
- Sıradaki beşinci adam.
- As far as I know, he's a kind man.
- Bildiğim kadarıyla, o nazik bir adam.
- I met a Canadian man named Tom Jackson.
- Ben Tom Jackson adında Kanadalı bir adamla tanıştım.
- Tom is the most influential man in Boston.
- Tom Boston'daki en etkili adam.
- You're a hard man to please.
- Siz memnun etmesi zor bir adamsınız.
- Lindbergh was the first man to fly across the Atlantic.
- Lindbergh Atlantik'i uçarak geçen ilk adamdı.
- The man died a few hours ago.
- Adam birkaç saat önce öldü.
- That man looks vaguely familiar.
- Bu adam belli belirsiz tanıdık geliyor.
- The man who I thought was his father proved to be a perfect stranger.
- Babası olduğunu sandığım adam tamamen yabancı çıktı.
- The man went to pieces when the judge said he would have to go to prison for life.
- Yargıç ömür boyu hapse girmesi gerektiğini söylediğinde adam paramparça oldu.
- I'm a changed man.
- Ben değişmiş bir adamım.
- That man is going on trial next week.
- O adam gelecek hafta mahkemeye çıkacak.
- Tom is a very passionate man.
- Tom çok tutkulu bir adamdır.
- The man standing by the door is a famous singer.
- Kapıda bekleyen adam, ünlü bir şarkıcıdır.
- I refuse to let you marry that man.
- O adamla evlenmene izin vermeyeceğim.
- Sami was a family man.
- Sami bir aile adamıydı.
- I think Tom isn't the right man for the job.
- Sanırım Tom iş için doğru adam değil.
- He's a good man.
- O iyi bir adam.
- The boy grew up to be a great man.
- Çocuk büyüdü ve büyük bir adam oldu.
- I can't make out what the man is saying.
- Adamın ne dediğini anlayamıyorum.
- The man wants to know the truth.
- Adam, gerçeği bilmek istiyor.
- Charles de Gaulle was a great man and also a tall man.
- Charles de Gaulle büyük bir adamdı ve aynı zamanda uzun boylu bir adamdı.
- A blind man shouldn't play cards.
- Kör bir adam iskambil oynamamalı.
- He's a serious man, Donald Trump.
- O ciddi bir adam, Donald Trump.
- The man who shot McKinley was Leon Czolgosz.
- McKinley'yi vuran adam Leon Czolgosz'dı.
- I saw the man knocked down by a car.
- Adamın bir araba tarafından yere serildiğini gördüm.
- This man is not reliable.
- Bu adam güvenilir biri değil.
- That man was standing a little ways away, but he turned when he heard Tom shout.
- O adam biraz uzak duruyordu, ama o Tom'un bağırdığını duyunca döndü.
- The man went off at last.
- Adam sonunda gitti.
- I was the only man there.
- Oradaki tek adam bendim.
- Tom is looking for a man named John Jackson.
- Tom, John Jackson adında bir adamı arıyor.
- The tall man looked at Tom and smiled.
- Uzun adam Tom'a baktı ve gülümsedi.
- The man I met yesterday didn't know French at all.
- Dün tanıştığım adam hiç Fransızca bilmiyordu.
- He is the sort of man you can get along with.
- Anlaşabileceğin tipte bir adam.
- The doctor is a man of culture.
- Doktor, bir kültür adamıdır.
- Suddenly a man appeared, grabbed my suitcase and ran away.
- Aniden bir adam belirdi, bavulumu kaptı ve kaçtı.
- The man must work.
- Adam çalışmalı.
- The man is well-known in the whole village.
- Adam bütün köyde iyi bilinir.
- The man was too fat to move by himself.
- Adam kendi başına hareket edemeyecek kadar şişmandı.
- This man is Kenyan.
- Bu adam Kenyalıdır.
- He was the perfect man for her.
- Onun için mükemmel bir adamdı.
- The lazy man frequently neglects his duties.
- Tembel adam, görevlerini sık sık ihmal ediyor.
- Do you know the man who's staring at you?
- Sana bakan adamı tanıyor musun?
- The tall man wears a black suit.
- O uzun boylu adam siyah bir takım elbise giyiyor.
- A man came over and asked if I was OK.
- Bir adam geldi ve iyi olup olmadığımı sordu.
- Trying to teach a fool is like providing medical treatment for a dead man.
- Bir aptalı eğitmeye çalışmak, ölü bir adamı tedavi etmek gibidir.
- He is by nature quite an easy-going man.
- Doğası gereği oldukça rahat bir adamdır.
- We noticed the man enter her room.
- Adamın onun odasına girdiğini fark ettik.
- Tom is the only man in the world that can pull this off.
- Tom dünyada bu işi başarabilecek tek adam.
- The tall man wore a pink carnation in his lapel.
- Uzun boylu adam yakasına pembe bir karanfil takmıştı.
- He is the right man for the post.
- O bu görev için doğru adam.
- I fixed the house for the disabled man.
- Engelli adam için evi tamir ettim.
- Tom isn't the type of man who'd betray you.
- Tom sana ihanet edecek adam tipi değil.
- The man regained the use of his left arm.
- Adam, sol kolunu yeniden kullanmaya başladı.
- He is a man who loves ceremonies.
- Törenleri seven bir adam.
- He stopped a tall man and asked him the way to the record shop.
- Uzun boylu bir adamı durdurdu ve ona plak dükkanının yolunu sordu.
- Tom is a man who makes the impossible possible.
- Tom imkansızı mümkün kılan bir adam.
- The man loves the house.
- Adam evi sever.
- Can you identify the man using this picture?
- Bu fotoğrafı kullanan adamı tanımlayabilir misin?
- The man with the binoculars is Tom.
- Dürbünlü adam Tom.
- Tom is the rudest man I've ever met.
- Tom tanıdığım en kaba adam.
- A diligent man will succeed in the long run.
- Çalışkan bir adam uzun vadede başarılı olur.
- Layla fell in love with a handsome man and got married.
- Layla yakışıklı bir adama aşık oldu ve evlendi.
- Without a doubt, he's an honest man.
- Şüphesiz, o dürüst bir adam.
- He's a man of his word.
- Sözünün eri bir adam.
- Once upon a time there was a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar yoksul bir adam ve zengin bir kadın vardı.
- The man driving the bus is a good friend of mine.
- Otobüs süren adam benim iyi bir arkadaşım.
- Tom was the only man in the room.
- Tom odadaki tek adamdı.
- There's a man here that wants to see you.
- Burada sizi görmek isteyen bir adam var.
- He's a funny man.
- O komik bir adam.
- I don't want to marry a stupid man!
- Aptal bir adamla evlenmek istemiyorum!
- A man whose wife is dead is called a widower.
- Eşi ölmüş bir adama dul denir.
- He is the last man to take a bribe.
- Rüşvet alacak son adamdır.
- If you don't do that, you will be a dead man.
- Eğer bunu yapmazsan ölü bir adam olacaksın.
- The man must be over sixty, for his hair is gray.
- Adam altmış'ın üzerinde olmalı, zira saçı beyazlamış.
- You are a busy man, so I will adjust my schedule to yours.
- Sen meşgul bir adamsın, bu yüzden programımı seninkine göre ayarlayacağım.
- Pay no mind to the man behind the curtain.
- Perdenin arkasındaki adama aldırma.
- A man with a watch knows what time it is, a man with two watches is never sure.
- Saati olan bir adam saatin kaç olduğunu bilir, iki saati olan bir adam asla emin olamaz.
- The man dived to the drowning woman's aid.
- Adam boğulan kadına yardımcı olmak için daldı.
- The man wears glasses.
- Adam gözlük takıyor.
- Tom is a very sick man.
- Tom çok hasta bir adam.
- As I left the railway station, I saw a man.
- Tren istasyonundan çıkarken bir adam gördüm.
- I'm a careful man.
- Ben dikkatli bir adamım.
- There's a man here that wants to see you.
- Burada seni görmek isteyen bir adam var.
- I have no wish to see the man again.
- Adamı tekrar görme isteğim yok.
- He's a very disagreeable man.
- Çok nahoş bir adam.
- The man is intelligent and industrious.
- Adam akıllı ve çalışkan.
- Tom isn't the right man for the job.
- Tom bu iş için doğru adam değil.
- Previously, he was a successful man.
- Önceden o başarılı bir adamdı.
- Tom is a very modest man.
- Tom çok mütevazı bir adamdır.
- I believe this man is lost.
- Ben bu adamın kayıp olduğunu düşünüyorum.
- Who's the man leaning against the gate?
- Kapıya yaslanan adam kim?
- They saw it as the brave act of a strong man.
- Bunu güçlü bir adamın cesur bir hareketi olarak gördüler.
- The cashier was a very honest man.
- Kasiyer çok dürüst bir adamdı.
- A man of industry will succeed in life.
- Çalışkan bir adam hayatta başarılı olur.
- The man glanced at the news program and was shocked.
- Adam, haber programına baktı ve şok oldu.
- This man lacks courage.
- Bu adam cesaretten yoksun.
- How can you be proud of a man like that?
- Böyle bir adamla nasıl gurur duyabilirsin?
- I'm a family man.
- Ben bir aile adamıyım.
- Tom is a patient and thoughtful man.
- Tom sabırlı ve düşünceli bir adamdır.
- The man gave a big cry.
- Adam büyük bir çığlık attı.
- There was a man sitting in the sun.
- Güneşte oturan bir adam vardı.
- Tom is a man of absolute sincerity.
- Tom mutlak samimiyet sahibi bir adamdır.
- There were once a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar fakir bir adam ve zengin bir kadın varmış.
- You could search the world over and never find another man more honest than Tom.
- Dünyayı arasanız Tom'dan daha dürüst bir adam bulamazsınız.
- The man terrified the little children.
- Adam küçük çocukları ürküttü.
- He is the last man to do such a thing.
- Böyle bir şey yapacak son adamdır.
- Tom said John is a good man.
- Tom, John'un iyi bir adam olduğunu söyledi.
- Mary thought the man she saw was Tom.
- Mary gördüğü adamın Tom olduğunu düşündü.
- Tom is an elegant man.
- Tom zarif bir adam.
- Our team could easily have brought home the bacon, if it weren't for the team's best man being injured.
- Takımın en iyi adamı sakatlanmasaydı, takımımız kolayca başarılı olabilirdi.
- He is a nice man, except that he talks too much.
- Çok fazla konuşmasının dışında, iyi bir adam.
- He died a happy man.
- Mutlu bir adam olarak öldü.
- Sami is a religious man.
- Sami dindar bir adam.
- Don't listen to this man.
- Bu adamı dinleme.
- Tom died a happy man.
- Tom mutlu bir adam olarak öldü.
- The timid man trembled with fear.
- Ürkek adam korkuyla titredi.
- I caught the man stealing the money.
- Adamı parayı çalarken yakaladım.
- He is unquestionably the oldest man in the village.
- O tartışmasız köydeki en yaşlı adam.
- You'll make Tom a very happy man.
- Sen Tom'u çok mutlu bir adam yapacaksın.
- The whole village knows the man well.
- Bütün köy adamı iyi tanıyor.
- That man has a very good build.
- Bu adam çok iyi bir yapıya sahip.
- Tom is a warm-hearted man.
- Tom cana yakın bir adam.
- He's a very imposing man.
- O çok heybetli bir adam.
- The poor man was in need.
- Zavallı adamın ihtiyacı vardı.
- I saw a man enter the room.
- Bir adamın odaya girdiğini gördüm.
- The man blushed like a boy.
- Adam bir çocuk gibi utandı.
- He is a man who loves ritual.
- Ritüelleri seven bir adam.
- Tom is a busy man.
- Tom meşgul bir adam.
- Tom wondered who the man standing near the gate was.
- Tom kapının yanında duran adamın kim olduğunu merak ediyordu.
- You're a very handsome man, Tom.
- Sen çok yakışıklı bir adamsın, Tom.
- The man in the flat next to Tom is quite odd.
- Tom'un yan dairesindeki adam oldukça garip.
- He is a very modest man.
- Çok mütevazı bir adam.
- The man is hiking on a narrow path.
- Adam dar bir patikada yürüyor.
- Our team could easily have brought home the bacon, if it weren't for the team's best man being injured.
- Takımın en iyi adamı yaralanmasaydı, takımımız kolayca başarabilirdi.
- Did we find out who that man was?
- O adamın kim olduğunu bulabildik mi?
- I know a man with whom you work.
- Birlikte çalıştığın bir adamı tanıyorum.
- You can kill a man with a BB gun.
- Havalı tüfekle bir adamı öldürebilirsin.
- Is this man threatening you?
- Bu adam seni tehdit ediyor mu?
- A man came up to Tom in the street and started talking to him, but Tom had no idea who he was.
- Sokakta bir adam Tom'a yaklaştı ve onunla konuşmaya başladı, ancak Tom'un onun kim olduğu konusunda bir fikri yoktu.
- A strange man came up to us.
- Tuhaf bir adam bize doğru geldi.
- Tom is the most handsome man I've ever met.
- Tom tanıdığım en yakışıklı adam.
- He is a common sort of man.
- O sıradan bir adam.
- I will make a man of you.
- Seni adam edeceğim.
- One man was injured.
- Bir adam yaralandı.
- Today you're the second man who wants to marry me.
- Bugün benimle evlenmek isteyen ikinci adam sensin.
- A woman like you doesn't deserve a man like me.
- Senin gibi bir kadın benim gibi bir adamı hak etmiyor.
- The man behind them is playing the piano.
- Arkalarındaki adam piyano çalıyor.
- An innocent man was arrested by mistake.
- Masum bir adam yanlışlıkla tutuklandı.
- Tom is a self-made man.
- Tom kendi kendini yetiştirmiş bir adam.
- I think Tom is the right man for the job.
- Sanırım Tom iş için doğru adam.
- Tom is that man over there with a long white beard.
- Tom oradaki uzun beyaz sakallı şu adam.
- Mary wants to meet the right man.
- Mary doğru adamla tanışmak istiyor.
- I saw a man dressed like a ninja.
- Ninja gibi giyinmiş bir adam gördüm.
- The door was opened by a tall man.
- Kapı uzun boylu bir adam tarafından açıldı.
- Can we trust a man like that?
- Böyle bir adama güvenebilir miyiz?
- This man is a real freak!
- Bu adam gerçek bir ucube!
- Estévez is the man from Chile.
- Estevez, Şili'li bir adamdır.
- The man who lives next to Tom is quite peculiar.
- Tom'un yanında yaşayan adam oldukça tuhaf.
- This man isn't my husband.
- Bu adam benim kocam değil.
- A wise man would not act in that way.
- Akıllı bir adam bu şekilde davranmaz.
- Linda identified Dan as the man who had raped her.
- Linda, Dan'ı kendisine tecavüz eden adam olarak teşhis etti.
- If you call him a clever man, he may be happy.
- Ona zeki bir adam derseniz, mutlu olabilir.
- A man like me needs a hat.
- Benim gibi bir adamın bir şapkaya ihtiyacı var.
- Facebook and text messages have emerged as key evidence in the trial of a man for raping a student.
- Facebook ve cep telefonu mesajları bir öğrenciye tecavüz etmesi nedeniyle bir adamın davasında kilit delil olarak ortaya çıkmıştır.
- There is a man and a woman.
- Bir adam ve bir kadın var.
- Tom is a man with many talents.
- Tom çok yetenekli bir adam.
- In the land of the blind, the one-eyed man is king.
- Körler diyarında, tek gözlü adam kraldır.
- Do not show a torch to a blind man walking in the dark.
- Karanlıkta yürüyen kör bir adama el feneri göstermeyin.
- God gave the man two ears and a mouth so that he would listen more and talk less.
- Tanrı adama iki kulak ve bir ağız verdi ki daha çok dinlesin ve daha az konuşsun.
- He is a man you can rely upon.
- O, güvenebileceğin bir adamdır.
- You seem to be a kind man.
- Kibar bir adam gibi görünüyorsun.
- Mary's life partner is a man of few words.
- Mary'nin partneri az konuşan bir adam.
- She has a new man in her life.
- Hayatında yeni bir adam var.
- He's the most handsome man I've ever met.
- O şimdiye kadar tanıştığım en yakışıklı adam.
- A man whose wife is dead is called a widower.
- Karısı ölmüş bir adama dul denir.
- Tom is the kind of man who knows how to make money.
- Tom nasıl para kazanılacağını bilen bir adam.
- The man controlled the country for fifty years.
- Adam, elli yıl ülkeyi yönetti.
- Dan was seen talking to an unknown man near the restaurant.
- Dan restoran yakınında bilinmeyen bir adamla konuşurken görüldü.
- I'm the last sane man in the world.
- Ben dünyadaki son aklı başında adamım.
- He is a man of few words, but he always keeps his promise.
- Az konuşan bir adamdır ama verdiği sözü her zaman tutar.
- Tom is the only man on the committee.
- Tom komitedeki tek adam.
- He's a wealthy man.
- Zengin bir adam.
- A sensible man wouldn't say such a thing in public.
- Mantıklı bir adam toplum içinde böyle bir şey söylemez.
- The seeing-eye dog helps the blind man to cross the street.
- Rehber köpek, kör adamın sokağı geçmesine yardımcı olur.
- Among the items found in the purse was the photo of a man.
- Çantadan çıkanlar arasında bir adamın resmi de vardı.
- What did that man say his name was?
- O adam adının ne olduğunu söyledi?
- Noah was a just and perfect man in his generations, he walked with God.
- Nuh kendi kuşağı içinde adil ve kusursuz bir adamdı, Tanrı'yla birlikte yürüdü.
- The man couldn't so much as write his own name.
- Adam kendi adını bile yazamıyordu.
- What does that tall man play?
- O uzun adam ne çalıyor?
- Man, you're drunk.
- Adamım, sen sarhoşsun.
- Suddenly, a man stepped in front of them.
- Birden önlerine bir adam çıktı.
- I think he's a man of ability.
- Bence o yetenekli bir adam.
- My father is a proud man.
- Benim babam gururlu bir adamdır.
- He's a very imposing man.
- O çok azametli bir adam.
- What does the man look like?
- Adam neye benziyor?
- He grew up to be a very reliable man.
- Çok güvenilir bir adam oldu.
- A man came over and asked if I was OK.
- Bir adam uğradı ve iyi olup olmadığımı sordu.
- Who is the man playing the piano?
- Piyano çalan adam kim?
- The tall man laughed obnoxiously.
- Uzun boylu adam iğrenç bir şekilde güldü.
- The man was saying it when I came in.
- İçeri girdiğim zaman adam onu söylüyordu.
- He's a weak-willed man.
- O zayıf iradeli bir adam.
- The boy and the man are drinking water.
- Oğlan ve adam, su içiyorlar.
- There is a man by the side of the pond.
- Göletin yanında bir adam var.
- The man took my arm.
- Adam kolumu tuttu.
- Who is that man?
- Kim o adam?
- We think of Tom as an honest man.
- Tom'un dürüst bir adam olduğunu düşünüyoruz.
- Sami caught Layla with another man.
- Sami Layla'yı başka bir adamla yakaladı.
- The charity is named after a man who gave away some two billion yen.
- Hayır kuruluşu adını birkaç milyar yen hibe veren bir adamdan alıyor.
- That man asked me who I was, but I didn't think it was necessary to answer that question.
- O adam bana kim olduğumu sordu, ama bu soruya cevap vermenin gerekli olduğunu düşünmedim.
- He tried to soothe the angry man.
- Öfkeli adamı yatıştırmaya çalıştı.
- Tom is such a sensible man.
- Tom böyle mantıklı bir adamdır.
- He is a highly paid man.
- Yüksek maaşlı bir adamdır.
- Do you know that man standing over there?
- Şurada duran adamı tanıyor musun?
- That man standing over there is my father.
- Şurada duran adam benim babam.
- She saw a tall man yesterday.
- Dün uzun boylu bir adam gördü.
- She found a man injured.
- O, yaralı bir adam buldu.
- Usain Bolt is the fastest man in the world.
- Usain Bolt dünyanın en hızlı adamıdır.
- Tom is the only man in the room.
- Tom odadaki tek adam.
- A man came in and sat on the stool next to her.
- Bir adam içeri geldi ve onun yanındaki tabureye oturdu.
- I see a man between the trees.
- Ağaçların arasında bir adam görüyorum.
- The man is elegant.
- Adam zariftir.
- The man glanced at the news program and was shocked.
- Adam, haber programına bir göz attı ve şok oldu.
- I have no recollection of seeing the man.
- Adamı gördüğümü hatırlamıyorum.
- A man shouted something, waving his hand.
- Bir adam elini sallayarak bir şeyler bağırdı.
- A stocky man with a swarthy complexion snatched Mary's handbag and disappeared into the crowd.
- Esmer tenli tıknaz bir adam Mary'nin çantasını kaptı ve kalabalığın içinde kayboldu.
- Who is the man standing in front of the building?
- Binanın önünde duran adam kim?
- Is it true that man never gave you his name?
- O adamın sana adını hiç vermediği doğru mu?
- Tom is a handsome man, isn't he?
- Tom yakışıklı bir adam, değil mi?
- The man wearing glasses is an old Chinese author.
- Gözlük takan adam eski bir Çinli yazar.
- That man over there is Pedro.
- Oradaki şu adam Pedro'dur.
- Tom is the right man for Mary.
- Tom Mary için doğru adamdır.
- A strange man threatened her with a knife.
- Tanımadığı bir adam onu bıçakla tehdit etmiş.
- She met the man of her dreams.
- O, hayallerindeki adamla karşılaştı.
- The man laughed.
- Adam güldü.
- Tom seemed like a very nice man.
- Tom çok hoş bir adam gibi görünüyordu.
- Man, how times have changed.
- Adamım, zaman ne kadar da değişmiş.
- A strange man came up to me and asked for money.
- Garip bir adam yanıma geldi ve para istedi.
- Tom is a great man.
- Tom büyük bir adamdır.
- This man is my direct boss.
- Bu adam benim direkt patronumdur.
- He is not a smart man.
- O akıllı bir adam değil.
- He worked as hard as any man in the village.
- Köydeki herhangi bir adam kadar çok çalıştı.
- Who is the man that you were talking with?
- Konuştuğun adam kimdi?
- Tom isn't a brave man.
- Tom cesur bir adam değil.
- I will only be able to love a man who can protect me.
- Sadece beni koruyabilecek bir adamı sevebilirim.
- The man watched his wife watch her kids.
- Adam karısının çocuklarını izlemesini izledi.
- John isn't the kind of man who would betray you.
- John size ihanet edecek türden bir adam değil.
- Can we trust a man like that?
- Öyle bir adama güvenebilir miyiz?
- He is a warm-hearted man.
- O sıcak kalpli bir adam.
- Tom is a formidable man.
- Tom müthiş bir adam.
- This man was charged with theft.
- Bu adam hırsızlıkla suçlandı.
- He's a very capable business man.
- O çok yetenekli bir iş adamı.
- Such a man cannot be relied upon.
- Böyle bir adama güven olmaz.
- This man is your friend.
- Bu adam senin arkadaşın.
- Sami is a good man on the inside.
- Sami içten içe iyi bir adam.
- I saw a man with a red hat.
- Kırmızı şapkalı bir adam gördüm.
- Are you sure that man is a doctor?
- O adamın bir doktor olduğundan emin misin?
- Happy is a man who marries a good wife.
- İyi bir eş ile evlenen bir adam mutludur.
- In the land of the blind, the one-eyed man is king.
- Körler ülkesinde, tek gözlü adam kraldır.
- Tom was the sort of man you could get along with.
- Tom anlaşabileceğin türden bir adamdı.
- A man with a full belly thinks no one is hungry.
- Karnı tok bir adam kimsenin aç olmadığını düşünür.
- Who's the man leaning against the gate?
- Kapıya dayanan adam kimdir?
- The man is reading a newspaper.
- Adam bir gazete okuyor.
- He is the last man to steal.
- Hırsızlık yapan son adamdır.
- The man who nearly drowned began to breathe.
- Neredeyse boğulmuş olan adam nefes almaya başladı.
- The man robbed the old man of the bag.
- Adam, yaşlı adamın çantasını çaldı.
- He's the last man that I want to see.
- O görmek istediğim son adam.
- Do you see that man over there?
- Şuradaki adamı görüyor musun?
- So far as I know, he is an honest man.
- Bildiğim kadarıyla o dürüst bir adam.
- Man, I hate this guy.
- Dostum, bu adamdan nefret ediyorum.
- Fadil caught Layla with another man.
- Fadıl Leyla'yı başka bir adamla yakaladı.
- Peter is a truthful man.
- Peter dürüst bir adamdır.
- A truly great man is always modest.
- Gerçekten harika bir adam her zaman mütevazidir.
- He's a quite humble man in spite of all he's achieved.
- Bütün başarılarına rağmen oldukça alçakgönüllü bir adamdır.
- What kind of man was he?
- Nasıl bir adamdı?
- The man whom she is marrying is an astronaut.
- Evleneceği adam bir astronot.
- There's a man at the door who's asking to speak with you.
- Kapıda seninle konuşmak isteyen bir adam var.
- So you're a man after all.
- Yani sonuçta bir adamsın.
- The man who lives next door is Mary's lover.
- Yan dairede yaşayan adam Mary'nin sevgilisi.
- That's the man who lives next door.
- O, bitişikte yaşayan adamdır.
- There's the man who gave me the book.
- İşte bana kitabı veren adam.
- You look like a man who could use a drink.
- İçkiye ihtiyacı olan bir adama benziyorsun.
- I thought you were a man of honor.
- Senin onurlu bir adam olduğunu sandım.
- Tom wasn't the first man Mary robbed.
- Tom Mary'nin soyduğu ilk adam değildi.
- Who is the man sitting in the corner?
- Köşede oturan adam kimdir?
- He's a man of very good character.
- Çok iyi karakterli bir adam.
- Tom is a very jealous man.
- Tom çok kıskanç bir adam.
- The man at the front desk gave Tom his room key.
- Resepsiyondaki adam Tom'a oda anahtarını verdi.
- Sami's father was a violent man.
- Sami'nin babası şiddet yanlısı bir adamdı.
- The most careful man sometimes makes mistakes.
- En dikkatli adam bile bazen hata yapar.
- If you see a man approaching you with the obvious intention of doing you good, you should run for your life.
- Size açıkça iyilik yapma niyetiyle yaklaşan bir adam görürseniz, canınızı kurtarmak için kaçmalısınız.
- I'm a seriously ill man.
- Ben ağır hasta bir adamım.
- There's one man and two women waiting for you in the lobby.
- Lobide sizi bekleyen bir adam ve iki kadın var.
- I'm not a wealthy man.
- Ben zengin bir adam değilim.
- The bad-tempered man snapped at his daughter.
- Kötü huylu adam kızına çıkıştı.
- For a man of seventy, he still has surprising vigour.
- Yetmiş yaşında bir adam için hala şaşırtıcı bir dinçliği var.
- He is a man to be reckoned with.
- Dikkat edilesi biri o adam.
- I think he's an honest man.
- Bence o dürüst bir adam.
- The man denied that he took the money.
- Adam parayı aldığını inkar etti.
- He is anything but a reliable man.
- O kesinlikle güvenilir bir adam değil.
- He is a man of the world.
- O halden anlayan bir adamdır.
- It's a story about a man who dies without ever finding true love.
- Bu şimdiye kadar gerçek aşkı bulmadan ölen bir adam hakkındaki bir hikayedir.
- Sami was Farid's best man.
- Sami, Ferit'in en iyi adamıydı.
- John is not a man to betray you.
- John ihanet edecek bir adam değil.
- The man is reading a newspaper.
- Adam gazete okuyor.
- Tom Jackson is a very influential man.
- Tom Jackson çok nüfuzlu bir adamdır.
- The homeless man played the piano excellently.
- Evsiz adam mükemmel şekilde piyano çaldı.
- You are the very man I want to see.
- Tam görmek istediğim adamsın.
- I have already seen this man.
- Bu adamı zaten gördüm.
- The man hit me on the head.
- Adam kafama vurdu.
- He was a tall man.
- Uzun boylu bir adamdı.
- Tom was attacked by an unknown man in the subway.
- Tom metroda kimliği belirsiz bir adam tarafından saldırıya uğradı.
- The man seized him by the neck.
- Adam onu boynundan yakaladı.
- She's in love with a man who loves her.
- Onu seven bir adama aşık oldu.
- Is that tall man this boy's father?
- O uzun boylu adam, bu çocuğun babası mı?
- Tom shot and killed a man who insulted him.
- Tom kendisine hakaret eden bir adamı vurup öldürdü.
- No matter what you say, I did see the man.
- Ne dersen de, ben adamı gördüm.
- Douglas was a short, heavy man.
- Douglas kısa boylu, ağır bir adamdı.
- Cover up the injured man with this blanket.
- Yaralı adamı bu battaniyeyle örtün.
- The man lent me two books this morning.
- Bu sabah adam bana iki kitap ödünç verdi.
- Are you acquainted with the man?
- Adamla tanıştın mı?
- We met a man named Tom.
- Tom adında bir adamla tanıştık.
- Have you ever seen a grown man cry?
- Hiç yetişkin bir adamın ağladığını gördün mü?
- He became a very trustworthy man.
- Çok güvenilir bir adam oldu.
- What happened to the man who shot Tom?
- Tom'u vuran adama ne oldu?
- Tom is a middle-aged man.
- Tom orta yaşlı bir adam.
- He's the man I told you about.
- Sana bahsettiğim adam o.
- He grew up to be a very reliable man.
- Çok güvenilir bir adam olarak büyüdü.
- The winner of the 100m race is often called the world's fastest man.
- 100 metre yarışının kazananına genellikle dünyanın en hızlı adamı denir.
- You're a grown man now.
- Sen artık yetişkin bir adamsın.
- Tom is a man now.
- Tom artık bir adam.
- Such an honest man as John cannot have told a lie.
- John gibi dürüst bir adam yalan söylemiş olamaz.
- The man reading a paper over there is my uncle.
- Şurada gazete okuyan adam benim amcam.
- I gave up smoking and I feel like a new man.
- Sigarayı bıraktım ve kendimi yeni bir adam gibi hissediyorum.
- She looked at the man.
- Adama baktı.
- Sami spent six days with a mad man.
- Sami deli bir adamla altı gün geçirdi.
- Charles de Gaulle was a great man and also a tall man.
- Charles de Gaulle büyük ve aynı zamanda uzun boylu bir adamdı.
- Who was the man?
- Adam kimdi?
- To the best of my knowledge, he's an honest man.
- Bildiğim kadarıyla dürüst bir adam.
- He is a man with a classical education.
- Klasik eğitim almış bir adamdır.
- Canadian officials weighed the supplies of each man.
- Kanadalı yetkililer her adamın erzakını tarttı.
- A generous man contributed some two billion yen to charity.
- Cömert bir adam hayır kurumlarına iki milyar yen bağışladı.
- A man was killed by a falling icicle.
- Bir adam düşen bir buz saçağı tarafından öldürüldü.
- Tom was an honest man.
- Tom dürüst bir adamdı.
- He is the last man to take a bribe.
- O, rüşvet alacak son adamdır.
- He's not the right man for you.
- O senin için doğru adam değil.
- A man called Slim was killed in the accident.
- Slim denilen bir adam kazada öldü.
- Have you seen the man in this picture?
- Bu resimdeki adamı gördün mü?
- Dan saw Linda talking to an unknown man outside her home.
- Dan, Linda'yı evinin dışında tanımadığı bir adamla konuşurken görmüş.
- I was the only man.
- Ben tek adamdım.
- Tom knows a man who lives in Boston.
- Tom Boston'da yaşayan bir adam tanıyor.
- The man ate bread.
- Adam ekmek yedi.
- That man was wearing a tiger mask.
- O adam kaplan maskesi takıyordu.
- He died a happy man.
- O mutlu bir adam olarak öldü.
- We know that Tom is a brave man.
- Tom'un cesur bir adam olduğunu biliyoruz.
- He is such a tall man that he can touch the ceiling.
- Öyle uzun bir adam ki tavana dokunabilir.
- You are the man I've been looking for.
- Aradığım adamsın.
- Be the kindhearted man you always were.
- Her zaman olduğun gibi iyi kalpli bir adam ol.
- The man on whom you see the Spirit come down and remain is he who will baptize with the Holy Spirit.
- Ruh'un üzerine inip orada kaldığını gördüğünüz adam, Kutsal Ruh'la vaftiz olacak kişidir.
- The man was arrested as a spy.
- Adam, bir casus olarak tutuklandı.
- He's an honest man.
- O dürüst bir adamdır.
- I found that he was a kind man.
- Onun nazik bir adam olduğunu anladım.
- The man set himself on fire.
- Adam kendini ateşe verdi.
- You're a hard man to please.
- Memnun etmesi zor bir adamsın.
- Who is that man in the background of the picture?
- Resmin arka planındaki o adam kimdir?
- I'm a stubborn man.
- Ben inatçı bir adamım.
- How much difference can one man make?
- Bir adam ne kadar fark yaratabilir ki?
- The man stole my purse.
- Adam çantamı çaldı.
- Please let the man talk.
- Lütfen adamın konuşmasına izin ver.
- Sami shot this man on purpose.
- Sami bu adamı bilerek vurdu.
- The man wanted to have a drink.
- Adam bir içki içmek istedi.
- He is an intelligent man.
- O zeki bir adam.
- Tom is a very religious man.
- Tom çok dindar bir adamdır.
- Tom is a good-looking man.
- Tom yakışıklı bir adamdır.
- That man has one box.
- Şu adamın bir kutusu var.
- The man caught the girl by the wrist.
- Adam kızı bileğinden yakaladı.
- The man you met at the station is my father.
- İstasyonda karşılaştığın adam benim babam.
- He is the last man to tell a lie.
- Yalan söyleyecek en son adamdır.
- One man was seriously injured.
- Bir adam ciddi şekilde yaralandı.
- I wonder if this man is your friend?
- Acaba bu adam senin arkadaşın mı?
- She has another man in her life.
- Hayatında başka bir adam var.
- The tall man wears a tie.
- Uzun boylu adam bir kravat takıyor.
- The man had not spoken to his wife in three days.
- Adam karısıyla üç gündür konuşmamıştı.
- What kind of man was he?
- O ne tür bir adamdı ?
- A handsome man is a good reason to go to hell.
- Yakışıklı bir adam cehenneme gitmek için iyi bir sebeptir.
- This is the man I've been waiting for.
- Beklediğim adam bu.
- The man is liable to the death penalty.
- Adam ölüm cezasına çarptırılabilir.
- I don't see a man.
- Bir adam görmüyorum.
- He's a bad man.
- O kötü bir adamdır.
- The man isn't made for this.
- Adam bunun için yaratılmamış.
- Tom Jackson is a very influential man.
- Tom Jackson çok etkili bir adam.
- Who is the man playing the violin?
- Keman çalan adam kim?
- A strange man threatened her with a knife.
- Tuhaf bir adam onu bıçakla tehdit etmiş.
- He is a small man.
- O küçük bir adam.
- I wish I could be the man you want me to be.
- Keşke senin istediğin gibi bir adam olabilseydim.
- The man watched the sun set below the horizon.
- Adam ufkun altında güneşin batışını izledi.
- You've found a good man.
- İyi bir adam bulmuşsun.
- Tom isn't the type of man who'd betray you.
- Tom sana ihanet edecek bir adam değil.
- Is that man over there Tom?
- Şuradaki adam Tom mu?
- The man I trusted betrayed me.
- Güvendiğim adam bana ihanet etti.
- When she noticed that the man followed after her, she began to become frightened.
- O, adamın onu izlediğini fark ettiğinde korkmaya başladı.
- Tom is an very kind man.
- Tom çok nazik bir adamdır.
- Tom asked the man at the front desk where he could get his suit pressed.
- Tom resepsiyondaki adama takım elbisesini nerede ütületebileceğini sordu.
- You shouldn't judge a man by his appearance.
- Bir adamı dış görünüşüne göre yargılamamalısın.
- Tom is a strange man.
- Tom garip bir adam.
- What a rude man!
- Ne kaba bir adam!
- That man looks familiar.
- Bu adam tanıdık geliyor.
- After seven years of wartime captivity, Tom was a broken man.
- Yedi yıllık savaş esaretinden sonra Tom çökmüş bir adamdı.
- The man that you saw there yesterday was Mr Brown.
- Dün orada gördüğün adam Bay Brown idi.
- The man you just saw is a great musician.
- Az önce gördüğün adam harika bir müzisyendir.
- The man is buying beautiful roses for his wife.
- Adam eşi için güzel güller alıyor.
- Fadil became a dangerous man.
- Fadıl tehlikeli bir adam haline geldi.
- The man threw his flute into the lake.
- Adam flütünü göle atmış.
- A man appeared from behind the door.
- Kapının arkasından bir adam çıktı.
- He looked at the tall man suspiciously.
- Şüpheyle uzun boylu adama baktı.
- I've never met a man as stupid as you.
- Senin kadar aptal bir adamla hiç tanışmadım.
- He's a man you can always trust.
- O her zaman güvenebileceğin bir adam.
- Is the good-looking man Arab or Indian?
- Bu yakışıklı adam Arap mı yoksa Hintli mi?
- Tom is a kind man.
- Tom nazik bir adamdır.
- A blind man can't play cards.
- Kör bir adam iskambil oynayamaz.
- Tom knew a man whose father was a helicopter pilot during the Vietnam War.
- Tom, babası Vietnam Savaşı sırasında helikopter pilotluğu yapmış bir adam tanıyordu.
- A man was here earlier looking for Tom.
- Daha önce Tom'u arayan bir adam buradaydı.
- That man is strong.
- Bu adam güçlü.
- That man was fired last week.
- O adam geçen hafta kovuldu.
- I am a simple man.
- Ben basit bir adamım.
- Washington was the most famous man in America.
- Washington Amerika'nın en ünlü adamıydı.
- That man is a soldier.
- O adam bir asker.
- A man called on you last night.
- Dün gece bir adam seni ziyaret etti.
- The man was devoid of such human feelings as sympathy.
- Adam, sempati gibi insani hislerden yoksundu.
- This man is your friend, right?
- Bu adam senin arkadaşın, değil mi?
- This man killed my brother.
- Bu adam kardeşimi öldürdü.
- All the doctor's efforts were in vain and the man soon died.
- Doktorun tüm çabaları boşunaydı ve adam çok geçmeden öldü.
- You must act like a man.
- Adam gibi davran.
- The man is old.
- Adam yaşlıdır.
- Tom was the only man there.
- Tom oradaki tek adamdı.
- The man passed away a few hours ago.
- Adam bir kaç saat önce vefat etti.
- A great man will be remembered for his achievements.
- Büyük bir adam başarılarıyla hatırlanacaktır.
- His strength is much greater than that of an ordinary man.
- Onun gücü sıradan bir adamdan çok daha fazla.
- The child talks as if he were a man.
- Çocuk, sanki bir adammış gibi konuşuyor.
- You are the man behind the curtain.
- Perdenin arkasındaki adamsın sen.
- I know that man who is sitting there on the other side.
- Diğer tarafta oturan adamı tanıyorum.
- The man must be over sixty, for his hair is gray.
- Adam altmışını geçmiş olmalı, çünkü saçları ağarmış.
- As far as I know, he is a reliable man.
- Bildiğim kadarıyla güvenilir bir adam.
- You should not respect a man because he is rich.
- Bir adama zengin olduğu için saygı duymamalısınız.
- This man is alive.
- Bu adam yaşıyor.
- The man who answered the door was holding a gun.
- Kapıyı açan adamın elinde silah vardı.
- That man ruined them completely.
- O adam onları tamamen mahvetti.
- What a nice man!
- Ne iyi bir adam!
- So is this man your friend?
- Peki bu adam senin arkadaşın mı?
- I think that there is a man in there.
- Bence orada bir adam var.
- He is basically a nice man.
- Aslında iyi bir adam.
- Tom is a very passionate man.
- Tom çok tutkulu bir adam.
- Tom is a good man, isn't he?
- Tom iyi bir adam, değil mi?
- This man is very humble.
- Bu adam çok alçakgönüllü.
- The spell was broken and the pig turned into a man.
- Büyü bozuldu ve domuz, bir adama dönüştü.
- I can't trust such a man.
- Ben böyle bir adama güvenemem.
- I'm looking for a man who is supposed to live here.
- Burada kaldığını düşündüğüm bir adam arıyorum.
- She married a Muslim man.
- Müslüman bir adamla evlendi.
- This man loves my sister.
- Bu adam kız kardeşimi seviyor.
- Layla hoped to work for a wealthy single man.
- Leyla zengin ve bekâr bir adam için çalışmayı umuyordu.
- The man is wanted for murder.
- Adam, cinayetten dolayı aranıyor.
- To start with, who is that man?
- Öncelikle, kim bu adam?
- Tom is a wild man.
- Tom vahşi bir adam.
- The man standing over there next to the bookcase has a photographic memory.
- Kitaplığın yanında duran adamın fotoğrafik hafızası var.
- To start with, who is that man?
- Her şeyden önce, o adam kim?
- He said he did not know the man, which was a lie.
- O, adamı tanımadığını söyledi, bu bir yalandı.
- According to the papers, the man has finally confessed.
- Gazetelere göre, adam nihayet itiraf etmiş.
- I'm a happy man.
- Ben mutlu bir adamım.
- Bill was killed by that man.
- Bill o adam tarafından öldürüldü.
- He was a handsome man.
- Yakışıklı bir adamdı.
- I'm not an eloquent man.
- Ben etkili konuşan bir adam değilim.
- He is the man I saw yesterday.
- O dün gördüğüm adam.
- I saw a man yesterday eating from a garbage can.
- Dün çöp kutusundan yemek yiyen bir adam gördüm.
- I met a man from Boston this afternoon.
- Bu öğleden sonra Bostonlu bir adamla tanıştım.
- The divorce left the man with emotional wounds.
- Boşanma, adamda duygusal yaralar bıraktı.
- Watch out, the man has a gun.
- Dikkat et, adamın silahı var.
- He is a man of great knowledge, that is to say, a walking dictionary.
- Çok bilgili bir adam, yani yürüyen bir sözlük.
- Tom is a smart man.
- Tom akıllı bir adam.
- Only one man survived.
- Sadece bir adam hayatta kaldı.
- The man was in rags.
- Adam parçalanmış elbiseler içindeydi.
- Tom is a man you can trust.
- Tom güvenebileceğin bir adamdır.
- Tom was not the man of my dreams.
- Tom hayallerimdeki adam değildi.
- The man connected two wires.
- Adam iki kabloyu birbirine bağladı.
- This man is very generous.
- Bu adam çok cömert.
- You're a grown man now.
- Artık yetişkin bir adamsın.
- You seem to be a busy man.
- Meşgul bir adama benziyorsun.
- This man is Kenyan.
- Bu adam Kenyalı.
- Give the man a medal.
- Adama bir madalya verin.
- He's not a religious man.
- O, dindar bir adam değil.
- I know a man you work with.
- Birlikte çalıştığın bir adamı tanıyorum.
- He's a man of importance.
- Önemli bir adam.
- Tom isn't the same man he used to be.
- Tom eskiden olduğu adam değil.
- Tom is a true man.
- Tom gerçek bir adamdır.
- Do you know the man who was talking to me?
- Benimle konuşan adamı tanıyor musun?
- Tom was a wonderful man.
- Tom harika bir adamdı.
Show More (1325)
|
|
- Jimmy is a nice guy when you get to know him.
- Jimmy'yi tanıdığınızda iyi bir adam olduğunu anlarsınız.
- So, you were living with this guy the whole time.
- Yani onca zamandır bu adamla yaşıyordunuz.
- Sarge, this guy is eating organic food, he's using green ammo and he's targeting gas guzzlers.
- Çavuş, bu adam organik gıda yiyor, yeşil cephane kullanıyor ve benzinli araçları hedef alıyor.
- I mean, this guy is just an absolute nothing.
- Yani, bu adam mutlak bir hiçlik.
- We borrowed the money from the hard guys for a night.
- Bir gece için sert adamlardan borç para aldık.
- And your dad seems like a nice guy.
- Ve baban iyi bir adama benziyor.
- He's a nice guy with too many friends.
- Bir sürü arkadaşı olan sevimli bir adam.
- That means these guys are all going to be my brothers.
- Bu, bu adamların hepsinin benim kardeşim olacağı anlamına geliyor.
- So, for you, his mistake was sticking to the same guy.
- Yani, senin için, onun hatası aynı adama bağlı kalmaktı.
- We borrowed the money from the hard guys for a night.
- Parayı sert adamlardan bir geceliğine borç aldık.
- Poor guy probably won't get a moment's peace.
- Zavallı adam muhtemelen bir an bile rahata eremeyecek.
- But this guy would have still been a drug addict.
- Ama bu adam yine de bir uyuşturucu müptelası olurdu.
- We borrowed the money from the hard guys for a night.
- Parayı, bazı sert adamlardan bir geceliğine ödünç aldık.
- Not just guys, a whole group of 'em.
- Sırf o adamlar yok, koca bir grup var.
- Because this nice guy came to her rescue when her car broke down.
- Çünkü arabası bozulduğunda o nazik adam onu kurtarmaya koşmuş.
- And I wouldn't have to go with these other two guys.
- Ve bu diğer iki adamla gitmek zorunda kalmazdım.
- That means these guys are all going to be my brothers.
- Bu da demek oluyor ki bu adamların hepsi benim kardeşim olacak.
- Well, somebody better get something on this guy fast.
- Birisi bu adam hakkında bir an önce bir şeyler yapsa iyi olur.
- Sarge, this guy is eating organic food, he's using green ammo and he's targeting gas guzzlers.
- Çavuş, bu adam organik besleniyor, yeşil cephane kullanıyor ve benzin yakan araçları hedef alıyor.
- If you want to catch the guy who killed him, check out his neighbor.
- Onu öldüren adamı yakalamak istiyorsanız, komşusunu kontrol edin.
- Look, kid, it just so happens, I'm a guy you can trust.
- Bak evlat, şans bu ya, güvenebileceğin bir adamım.
- Only tonight, this guy wanted to fall in love with me.
- Yalnızca bu gece bu adam bana aşık olmak istedi.
- He's a nice guy with too many friends.
- Çok fazla arkadaşı olan hoş bir adam.
- He's such a nice guy and I hope the best for him.
- O harika bir adam ve umarım onun için en iyisi olur.
- He's such a nice guy and I hope the best for him.
- O çok iyi bir adam ve umarım onun için en iyisi olur.
- Well, somebody better get something on this guy fast.
- Birileri bu adama hemen bir şeyler verse iyi olur.
- Look, kid, it just so happens, I'm a guy you can trust.
- Bak evlat, şu işe bak ki, ben güvenebileceğin bir adamım.
- Poor guy probably won't get a moment's peace.
- Zavallı adama muhtemelen bir an bile rahat huzur olmayacak.
- You're just an old guy pretending to be a little kid.
- Sen ufacık bir çocuk gibi davranan yaşlı bir adamsın işte.
- Elbert and all the other guys turned their heads at once.
- Elbert ve diğer tüm adamlar anında kafalarını çevirdiler.
- I mean, I watched this guy kill a man in cold blood.
- Yani bu adamın soğukkanlılıkla bir adamı öldürüşünü izledim.
- So, you were living with this guy the whole time.
- Yani, başından beri bu adamın yanında yaşıyordunuz.
- Because this nice guy came to her rescue when her car broke down.
- Çünkü bu iyi adam, arabası bozulduğunda onu kurtarmaya geldi.
- Pretty nice for a guy you've blown off twice.
- İki kez yüzüstü bıraktığın bir adama göre oldukça iyi.
- The guy hides a flash drive and a passport.
- Adam bir flash sürücü ve bir pasaport saklıyor.
- This guy's always putting these notes on people's doors.
- Bu adam her zaman bu notları insanların kapısına asıyor.
- Because this nice guy came to her rescue when her car broke down.
- Çünkü bu iyi kalpli adam arabası bozulduğunda onu kurtarmaya geldi.
- So, you were living with this guy the whole time.
- Demek tüm bu süre boyunca bu adamla birlikte yaşıyordun.
- That is how you put a guy in the hospital last week.
- Ve işte geçen hafta bir adamı böyle hastanelik ettin.
- I mean, this guy is just an absolute nothing.
- Yani, bu adam mutlak bir hiç.
- It's a beautiful song written by a guy called Martin Evan, actually, for me.
- Aslında Martin Evan adında bir adamın benim için yazdığı güzel bir şarkı.
- I'll bet that iron guy's strong and could knock down a whole building.
- Bahse girerim o demir adam çok güçlüdür ve bütün bir binayı yıkabilir.
- Tom is a nice guy, except that he talks too much.
- Tom çok fazla konuşması dışında iyi bir adamdır.
- You're just an old guy pretending to be a little kid.
- Sen sadece küçük bir çocuk gibi davranan yaşlı bir adamsın.
- Well, he's a nice guy, like you.
- O da senin gibi tatlı bir adam.
- Tom is a nice guy, except that he talks too much.
- Tom çok konuşması dışında iyi bir adam.
- Well, he's a nice guy, like you.
- O tatlı bir adam, sizin gibi.
- Those guys kicked your guys hard enough to do lasting damage.
- Bu adamlar sizinkilere kalıcı hasar verecek kadar sert vurdular.
- Pretty nice for a guy you've blown off twice.
- İki kere ektiğin bir adam için oldukça hoş.
- That cute guy over there is totally checking you out!
- Şuradaki yakışıklı adam seni kesinlikle kesiyor!
- I'm telling you, this guy's perfect for you.
- Sana söylüyorum, bu adam senin için mükemmel.
- Trust me, kid, nobody wants to be that guy.
- İnan bana evlat, kimse o adam olmak istemez.
- So maybe Roman and I will check out some gyms and see if anybody knows this guy.
- Belki Roman ve ben birkaç spor salonuna gidip bu adamı tanıyan var mı diye bakarız.
- Well, he's a nice guy, like you.
- O da senin gibi iyi bir adam.
- I mean, this guy is just an absolute nothing.
- Demek istediğim, bu adam kesinlikle bir hiç.
- I mean, I watched this guy kill a man in cold blood.
- Yani, bu adamın soğukkanlılıkla birini öldürmesini izledim.
- Father - forget his name now, really nice guy.
- Babası, şimdi adını unuttum, gerçekten sevimli bir adam.
- Elbert and all the other guys turned their heads at once.
- Elbert ve diğer tüm adamlar bir anda kafalarını çevirdi.
- He's a nice guy with too many friends.
- Çok fazla arkadaşı olan iyi bir adam.
- It's a beautiful song written by a guy called Martin Evan, actually, for me.
- Martin Evan adında bir adam tarafından yazılmış güzel bir şarkı aslında, benim için.
- You're just an old guy pretending to be a little kid.
- Sen de küçük bir çocuk gibi davranan ihtiyar bir adamsın.
- The army shooting team plucked this guy right out of ROTC.
- Kara Kuvvetleri Atıcılık Timi bu adamı doğrudan ROTC'den alıp getirdi.
- We brought that guy in for trespassing.
- O adamı izinsiz girdiği için getirdik.
- I'll bet that iron guy's strong and could knock down a whole building.
- Bahse girerim o demir adam güçlüdür ve koca bir binayı yıkabilir.
- Reuben, you are a nice, safe, conventional guy.
- Reuben, sen hoş, güven veren ve geleneksel bir adamsın.
- It's a message that we're going after their top guys.
- Bu en tepedeki adamların peşinde olduğumuza dair bir mesaj.
- Only tonight, this guy wanted to fall in love with me.
- Sadece bu gece, bu adam bana aşık olmak istedi.
- The guy is a drug addict trying to score painkillers.
- Adam ağrı kesici almaya çalışan bir uyuşturucu bağımlısı.
- I mean, I watched this guy kill a man in cold blood.
- Yani, bu adamı bir insanı soğukkanlı bir şekilde öldürürken izledim.
- Those guys kicked your guys hard enough to do lasting damage.
- O adamlar senin adamlara kalıcı hasar verecek kadar sert vurmuşlar.
- The army shooting team plucked this guy right out of ROTC.
- Kara Kuvvetleri Atıcılık Takımı, bu adamı Yedek Subay Eğitim Okulu'ndan seçmiş.
- Father - forget his name now, really nice guy.
- Babanız, adını unuttum şimdi neydi, gerçekten iyi adam.
- Well, somebody better get something on this guy fast.
- Birileri bu adam hakkında çabucak bir şeyler bulsa iyi olur.
- He's a good guy now, so he'll make a good husband in the future.
- O artık iyi bir adam, bu yüzden gelecekte iyi bir koca olacak.
- What a strange guy!
- Ne garip bir adam!
- Where's the guy who beat him?
- Onu yenen adam nerede?
- Is this guy bothering you?
- Bu adam seni rahatsız ediyor mu?
- Sami wasn't a dangerous guy.
- Sami tehlikeli bir adam değildi.
- Is that the guy that you were talking about?
- Bahsettiğin adam o mu?
- That guy is so tall!
- Bu adam çok uzun!
- He's the perfect guy.
- O mükemmel bir adam.
- I always fall for the wrong guy.
- Hep yanlış adama aşık oluyorum.
- I don't trust that guy.
- O adama güvenmiyorum.
- I have the feeling that I've met that guy before.
- Bu adamla daha önce tanıştığımı hissediyorum.
- Do either of you know a guy named Tom Jackson?
- Sizden herhangi biri Tom Jackson adında bir adamı tanıyor mu?
- Paul is such a nice guy that everyone immediately likes him.
- Paul öyle hoş bir adam ki herkes ondan hemen hoşlanıyor.
- That guy's a friend of mine.
- O adam benim bir arkadaşım.
- The guy I met yesterday didn't give me his real name.
- Dün tanıştığım adam bana gerçek adını söylemedi.
- You're a huge guy.
- Sen kocaman bir adamsın.
- Would you want your daughter to marry a guy like me?
- Kızını benim gibi bir adamla evlendirmek ister misin?
- A guy named Tom came to see you.
- Tom isimli bir adam seni görmeye geldi.
- You're a terrific guy, Tom.
- Sen müthiş bir adamsın, Tom.
- That guy is totally nuts.
- O adam tamamen deli.
- Tom is one of the friendliest guys I've ever met.
- Tom tanıdığım en dost canlısı adamlardan biri.
- Tom is a good-looking guy, but he's not too friendly.
- Tom yakışıklı bir adamdır ama pek arkadaş canlısı değildir.
- He acts like a tough guy.
- Sert bir adam gibi davranıyor.
- Tom is an interesting guy.
- Tom ilginç bir adam.
- This old guy is still sprightly.
- Bu yaşlı adam hâlâ dinç.
- I called a guy I know in the FBI and requested help.
- FBI'da tanıdığım bir adamı aradım ve yardım istedim.
- He's a wonderful guy.
- O harika bir adam.
- You're a great guy.
- Sen harika bir adamsın.
- Sometimes he can be a strange guy.
- Bazen acayip bir adam olabiliyor.
- I don't recognize that guy.
- Bu adamı tanıyamadım.
- This guy wants to be the boss.
- Bu adam patron olmak istiyor.
- I'm very proud of these guys.
- Bu adamlarla gurur duyuyorum.
- I hate the guy next door.
- Yandaki adamdan nefret ediyorum.
- Do you ever think about that guy?
- O adamı hiç düşündün mü?
- How do we stop guys like Tom?
- Tom gibi adamları nasıl durduracağız?
- How lucky can one guy be?
- Bir adam ne kadar şanslı olabilir?
- I really don't know those guys.
- O adamları gerçekten tanımıyorum.
- Bob is a cool guy.
- Bob havalı bir adam.
- Do you think of me as a cool guy?
- Beni havalı bir adam olarak mı görüyorsun?
- Tom is the guy I was talking about.
- Bahsettiğim adam Tom'dur.
- Who's the guy over there talking with Tom?
- Tom'la konuşan adam kim?
- Tom is the guy that wanted to talk to us.
- Bizimle konuşmak isteyen adam Tom'dur.
- Sami has forgiven that guy.
- Sami o adamı affetti.
- I don't think Tom is the kind of guy who'd do that.
- Tom'un bunu yapacak bir adam olduğunu sanmıyorum.
- A fat guy with moustache just walked in.
- Bıyıklı şişman bir adam içeri girdi.
- There was another guy with her.
- Onunla birlikte başka bir adam daha vardı.
- That guy's rolling in dough.
- Şu adam para içinde yüzüyor.
- Don't you recognize that guy?
- Bu adamı tanımadın mı?
- Where is that guy?
- Nerede bu adam?
- I don't like the way that guy is looking at me.
- O adamın bana bakışından hoşlanmadım.
- I think that guy is Tom.
- Ben o adamın Tom olduğunu düşünüyorum.
- Tom is the only guy I know who can speak French.
- Tom, Fransızca konuşabilen tanıdığım tek adamdır.
- Tom is the most popular guy in town.
- Tom kasabanın en popüler adamı.
- The guy who hit you is at the front door.
- Sana vuran adam ön kapıda.
- Tom is an extremely charming guy.
- Tom son derece çekici bir adam.
- I wonder what those guys want.
- Bu adamlar ne istiyor merak ediyorum.
- Tom is an easy guy to dislike.
- Tom sevilmemesi kolay bir adam.
- Why is this guy here and not Fadil?
- Neden Fadıl değil de bu adam burada?
- I can't believe that a guy like Tom was married to a woman as beautiful as Mary.
- Tom gibi bir adamın Mary gibi güzel bir kadınla evlendiğine inanamıyorum.
- I know what those guys want.
- Şu adamların ne istediğini biliyorum.
- You're a decent guy.
- Sen terbiyeli bir adamsın.
- I know a guy who goes fishing almost every weekend.
- Neredeyse her hafta sonu balığa giden bir adam tanıyorum.
- I'm one of the three guys who couldn't do that.
- Bunu yapamayan üç adamdan biriyim.
- That guy is just exploiting you.
- O adam sadece seni sömürüyor.
- Tom was a really nice guy.
- Tom gerçekten iyi bir adamdı.
- Tom sounds like a white guy.
- Tom beyaz bir adama benziyor.
- The guy we met yesterday in the park was Tom.
- Dün parkta tanıştığımız adam Tom'du.
- I'm a pretty honest guy.
- Oldukça dürüst bir adamım.
- I know that guy.
- O adamı tanıyorum.
- Tom is a really good guy.
- Tom gerçekten iyi bir adam.
- Be careful, this guy has a shooting license!
- Dikkatli ol, bu adamın atış ruhsatı var!
- That guy over there is either Tom or someone who looks a lot like him.
- Oradaki şu adam ya Tom ya da ona çok benzeyen biri.
- Do you know who that guy is?
- O adamın kim olduğunu biliyor musun?
- Tom wasn't a very nice guy.
- Tom pek iyi bir adam değildi.
- That guy told me his name was Tom.
- O adam bana adının Tom olduğunu söyledi.
- Tom is a really smart guy.
- Tom gerçekten zeki bir adam.
- I don't like guys like that.
- Böyle adamlardan hoşlanmam.
- Tom is the guy I was telling you about yesterday.
- Tom, dün sana sözünü ettiğim adam.
- I forgot what a handsome guy Tom is.
- Tom'un ne kadar yakışıklı bir adam olduğunu unutmuşum.
- There's a guy in my yoga class.
- Yoga dersinde bir adam var.
- Do you know that guy?
- O adamı tanıyor musun?
- Tom is a decent guy, isn't he?
- Tom iyi bir adam, değil mi?
- We need guys like you.
- Senin gibi adamlara ihtiyacımız var.
- This guy is great.
- Bu adam harika.
- Sami recognized the guy.
- Sami adamı tanıdı.
- Tom is the guy Mary is dating.
- Mary'nin çıktığı adam Tom.
- Tom is one of nicest guys I know.
- Tom tanıdığım en iyi adamlardan biri.
- I think I'm a lucky guy.
- Sanırım şanslı bir adamım.
- I'm the guy who gave Tom that hat.
- Tom'a o şapkayı veren adam benim.
- You're a great-looking guy.
- Sen harika görünümlü bir adamsın.
- He's a cool guy.
- O havalı bir adam.
- Tom is a very good-looking guy.
- Tom çok yakışıklı bir adam.
- He is a plucky guy.
- O cesur bir adam.
- Tom is a wealthy guy, isn't he?
- Tom zengin bir adam, değil mi?
- I'm the guy who met Tom at the station.
- Ben istasyonda Tom'la tanışan adamım.
- Tom isn't a dumb guy.
- Tom aptal bir adam değil.
- I know a guy named Tom.
- Tom adında bir adam tanıyorum.
- I told you Tom was a smart guy.
- Tom'un akıllı bir adam olduğunu söylemiştim.
- I don't want to get angry, arguing with that guy on a subject which I don't know thoroughly.
- Detaylıca bilmediğim bir konuda o adamla tartışıp sinirlenmek istemiyorum.
- Tom is just an average-looking guy.
- Tom sadece ortalama görünümlü bir adam.
- I'm the luckiest guy in the world.
- Ben dünyanın en şanslı adamıyım.
- I'm one of the three guys who did that.
- Onu yapan üç adamdan biriyim.
- Who are these guys?
- Bu adamlar kim?
- Tom saw some guy he didn't know talking to Mary.
- Tom Mary ile konuşan tanımadığı bir adam gördü.
- Are you the guy who called?
- Arayan adam sen misin?
- Who's the guy over there?
- Oradaki adam kim?
- I'm the guy who knows where Tom hid the diamond.
- Tom'un elması nereye sakladığını bilen adam benim.
- Tom is a friendly guy, isn't he?
- Tom arkadaş canlısı bir adam, değil mi?
- I know what it's like to be the new guy.
- Yeni adam olmanın nasıl bir şey olduğunu bilirim.
- You're asking the wrong guy.
- Yanlış adama soruyorsun.
- Who's that guy in the painting?
- Resimdeki adam kim?
- You're a very smart guy.
- Sen çok zeki bir adamsın.
- He's one of the sweetest guys I've ever met.
- O, şimdiye kadar tanıdığım en tatlı adamlardan biri.
- Tom is truly a great guy.
- Tom gerçekten harika bir adam.
- I love smart guys.
- Zeki adamları severim.
- What do you think of the new guy?
- Yeni adamla ilgili ne düşünüyorsun?
- Tom is a sweet guy.
- Tom tatlı bir adam.
- I think I'm a likeable guy.
- Bence ben sevimli bir adamım.
- You're a wonderful guy.
- Sen harika bir adamsın.
- I'm sure I've seen that guy somewhere before.
- Bu adamı daha önce bir yerde gördüğüme eminim.
- I used to think you were a nice guy.
- Senin hoş bir adam olduğunu düşünürdüm.
- Sami was looking up information about that guy.
- Sami o adam hakkında bilgi arıyordu.
- You're a strange guy.
- Sen de tuhaf bir adamsın.
- You really hit the jackpot with this guy!
- Bu adamla gerçekten turnayı gözünden vurmuşsun!
- He's an attractive guy.
- O çekici bir adam.
- I didn't kill those guys.
- O adamları ben öldürmedim.
- Do you know that guy over there?
- Şuradaki adamı tanıyor musun?
- Tom is one of the three guys who did that.
- Tom bunu yapan üç adamdan biri.
- Tom is a nice guy, except that he talks too much.
- Tom, çok fazla konuşması hariç hoş bir adam.
- Who's that guy over there who looks so much like Tom?
- Oradaki, Tom'a çok benzeyen o adam kim?
- I'm a normal guy.
- Ben normal bir adamım.
- I asked around and everybody says Tom is a good guy.
- Çevreye sordum ve herkes Tom'un iyi bir adam olduğunu söylüyor.
- Tom is a lucky guy, isn't he?
- Tom şanslı bir adam, değil mi?
- I recognize that guy.
- O adamı tanıyorum.
- So who's this guy?
- Peki bu adam kim?
- Tom is a very wealthy guy.
- Tom çok zengin bir adam.
- Tom is a tough little guy.
- Tom sert, küçük bir adam.
- Tom isn't such a bad guy.
- Tom o kadar da kötü bir adam değil.
- You're a classy guy.
- Sen klas bir adamsın.
- What is wrong with that guy?
- O adamın sorunu ne?
- That guy is a man in women's clothing with a wig.
- Kadın elbisesi giyip peruk takmış bir adam o.
- I think that guy looks a bit like Tom.
- Bence bu adam biraz Tom'a benziyor.
- Tom seemed to be a really nice guy.
- Tom gerçekten iyi bir adama benziyordu.
- Are you sure you didn't recognize that guy?
- O adamı tanımadığından emin misin?
- Come on let's catch that guy.
- Hadi şu adamı yakalayalım.
- I knew every one of those guys.
- O adamların her birini tanıyordum.
- Tom is a wealthy guy.
- Tom varlıklı bir adam.
- Tom is the guy I was telling you about.
- Tom sana bahsettiğim adam.
- You're a handsome guy.
- Sen yakışıklı bir adamsın.
- Tom is a good guy.
- Tom iyi bir adamdır.
- You're supposed to be the smartest guy here.
- Buradaki en zeki adam olman gerekiyordu.
- I've never seen that guy before.
- Ben o adamı daha önce hiç görmedim.
- You're a weird guy.
- Sen tuhaf bir adamsın.
- A guy nearly ran into us.
- Bir adam neredeyse bize çarptı.
- We're real proud of our guys.
- Biz adamlarımızla gerçekten gurur duyuyoruz.
- Who's that guy leaning against your car?
- Arabana dayanan şu adam kim?
- Tom's a great guy to hang out with.
- Tom birlikte takılmak için harika bir adam.
- Tom is not a friendly guy.
- Tom samimi bir adam değil.
- How did a nice guy like you get in a mess like this?
- Senin gibi iyi bir adam nasıl böyle bir belaya bulaştı?
- Tom is a funny guy, isn't he?
- Tom komik bir adam, değil mi?
- Where's the big guy?
- Büyük adam nerede?
- Tom seems like an ordinary guy to me.
- Tom bana sıradan bir adam gibi görünüyor.
- I think Tom is a great guy.
- Bence Tom harika bir adam.
- You got yourself a nice guy.
- Kendine iyi bir adam buldun.
- Who are those guys?
- Şu adamlar kimdir?
- Tom is a very impatient guy.
- Tom çok sabırsız bir adamdır.
- I think that guy looks a lot like Tom.
- Sanırım o adam Tom'a çok benziyor.
- I know a guy in Boston.
- Boston'da bir adam tanıyorum.
- We need a really tough guy.
- Gerçekten sert bir adama ihtiyacımız var.
- Tom is a very strong guy.
- Tom çok güçlü bir adam.
- Everybody says that he's an effeminate guy.
- Herkes onun efemine bir adam olduğunu söylüyor.
- Tom is a secretive guy, isn't he?
- Tom gizemli bir adam, değil mi?
- Tom was a bad guy.
- Tom kötü bir adamdı.
- Tom is a handsome guy, isn't he?
- Tom yakışıklı bir adam, değil mi?
- As far as I know, he's a nice guy.
- Bildiğim kadarıyla, o iyi bir adam.
- Look for a bald and sweaty guy.
- Kel ve terli bir adam bulmaya çalış.
- I'm such an unlucky guy.
- Ne kadar şanssız bir adamım.
- The guy has a fever.
- Adamın ateşi var.
- You're a weird guy.
- Sen garip bir adamsın.
- I saw her kissing another guy.
- Onu başka bir adamla öpüşürken gördüm.
- Who's that guy?
- O adam kim?
- I know a guy who plays the guitar fairly well.
- Ben oldukça iyi gitar çalan bir adam biliyorum.
- Tom is one of the guys I play volleyball with.
- Tom birlikte voleybol oynadığım adamlardan biridir.
- I'm the guy who beat Tom.
- Tom'u döven adam benim.
- Tom is one of the busiest guys I know.
- Tom tanıdığım en meşgul adamlardan biri.
- A guy named Tom was looking for you this morning.
- Bu sabah Tom adında bir adam seni arıyordu.
- The guy driving the truck that crashed into our car didn't have a driver's license.
- Bizim arabamıza çarpan kamyonu süren adamın ehliyeti yoktu.
- Where is that guy?
- O adam nerede?
- That guy drives me crazy.
- Bu adam beni deli ediyor.
- Tom is a pretty hard guy to impress.
- Tom etkilemek için oldukça zor bir adam.
- Tom is just an average guy.
- Tom sıradan bir adam.
- Tom is a helpful guy.
- Tom yararlı bir adam.
- The guy you want to talk to left two hours ago.
- Konuşmak istediğin adam iki saat önce gitti.
- You're a good-looking guy.
- Sen yakışıklı bir adamsın.
- Who were those guys?
- Şu adamlar kimdi?
- He's one of the sweetest guys I've ever met.
- Tanıdığım en tatlı adamlardan biri.
- The guy I met yesterday didn't give me his real name.
- Dün tanıştığım adam bana gerçek adını vermedi.
- Tom is a lucky guy.
- Tom şanslı bir adam.
- What kind of guy do you think I am?
- Ne tür bir adam olduğumu düşünüyorsun?
- As a matter of fact, I think he's a nice guy.
- Aslına bakarsanız, bence o iyi bir adam.
- Who's that guy over there who looks like Tom?
- Şuradaki Tom'a benzeyen adam kim?
- Tom is the guy Mary is dating.
- Tom, Mary'nin çıktığı adam.
- That guy might be one of Tom's brothers.
- O adam Tom'un erkek kardeşlerden biri olabilir.
- Tom is the most popular guy in town.
- Tom kasabadaki en popüler adam.
- How many other guys named Tom do you know?
- Tom adında başka kaç tane adam tanıyorsun?
- I believe he is a nice guy.
- Onun iyi bir adam olduğuna inanıyorum.
- Oh, so you think you're a tough guy, huh?
- Oo, demek sert bir adam olduğunu sanıyorsun, ha?
- That guy's very embittered.
- O adam hayata çok küsmüş.
- I'm not that nice a guy.
- O kadar iyi bir adam değilim.
- I think Tom is a likable guy.
- Tom'un sevimli bir adam olduğunu düşünüyorum.
- I'm really proud of those guys.
- Bu adamlarla gerçekten gurur duyuyorum.
- Tom is a good-looking guy.
- Tom yakışıklı bir adamdır.
- Tom is an independent-minded guy.
- Tom bağımsız fikirli bir adam.
- That guy is having an affair with your sister!
- Bu adamın kız kardeşinle ilişkisi var!
- That guy still doesn't know who I am.
- Şu adam hâlâ kim olduğumu bilmiyor.
- You're a very polite guy.
- Sen çok kibar bir adamsın.
- Tom is a very athletic guy.
- Tom çok atletik bir adamdır.
- Tom wasn't a nice guy.
- Tom hoş bir adam değildi.
- Tom is an unlucky guy.
- Tom şanssız bir adamdır.
- I really liked those guys.
- O adamları gerçekten beğendim.
- I know all those guys.
- Bütün o adamları tanıyorum.
- He's a weird guy.
- O garip bir adam.
- I saw her kissing another guy at the party.
- Onu partide başka bir adamla öpüşürken gördüm.
- I think you're a great guy.
- Bence sen harika bir adamsın.
- What kind of woman could love a guy like Tom?
- Ne tür bir kadın Tom gibi bir adamı sevebilir?
- Tom seems to recognize that guy.
- Tom o adamı tanıyor gibi görünüyor.
- Tom is the tallest guy I've ever seen.
- Tom, şimdiye kadar gördüğüm en uzun adam.
- Those guys sing well.
- O adamlar iyi şarkı söylüyor.
- You're a pretty cool guy.
- Sen çok havalı bir adamsın.
- You're a good guy.
- Sen iyi bir adamsın.
- Tom saw some guy he didn't know talking to Mary.
- Tom tanımadığı bir adamın Mary ile konuştuğunu gördü.
- I'm just a guy asking questions.
- Ben sadece sorular soran bir adamım.
- You're the new guy, aren't you?
- Sen yeni adamsın, değil mi?
- You're the guy who killed them.
- Sen onları öldüren adamsın.
- I've seen the guy somewhere.
- Ben adamı bir yerde gördüm.
- Which one of those guys is Tom?
- Bu adamlardan hangisi Tom?
- Everybody says that he's an effeminate guy.
- Herkes onun kadınsı bir adam olduğunu söyler.
- He's a good guy.
- O iyi bir adam.
- Tom really is a nice guy!
- Tom gerçekten iyi bir adam!
- I'm just a guy asking questions.
- Ben sadece soru soran bir adamım.
- I wonder what those guys want.
- Ben bu adamların ne istediğini merak ediyorum.
- That guy is such a loser.
- Bu adam tam bir ezik.
- Tom is a fun guy to be around.
- Tom etrafında olması eğlenceli bir adam.
- Why do guys I don't like like me?
- Neden hoşlanmadığım adamlar benden hoşlanıyor?
- Tom is still the same guy.
- Tom hâlâ aynı adam.
- This is actually a guy dressed as a girl.
- Bu aslında kız gibi giyinmiş bir adam.
- This guy is a loser.
- Bu adam bir ezik.
- How are things with that guy you were seeing?
- Görüştüğün şu adamla işler nasıl gidiyor?
- I want to know who that guy is.
- Ben o adamın kim olduğunu bilmek istiyorum.
- Tom is the guy talking to Mary.
- Tom Mary ile konuşan adam.
- I'm a smart guy.
- Ben zeki bir adamım.
- A guy nearly ran into us.
- Bir adam neredeyse bize çarpıyordu.
- Tom is the guy who knows everything about this.
- Tom bu konuda her şeyi bilen adam.
- Tom is an intriguing guy.
- Tom ilgi uyandıran bir adam.
- Don't recommend a bald guy to buy a comb.
- Kel bir adama tarak almasını tavsiye etme.
- Tom is still a young guy.
- Tom hâlâ genç bir adam.
- What a smart guy!
- Ne zeki bir adam!
- He was trying to find the guy who hit him on the head.
- Kafasına vuran adamı bulmaya çalışıyordu.
- Tom is a very driven guy.
- Tom çok azimli bir adam.
- Do you want to know who that guy is?
- O adamın kim olduğunu bilmek ister misin?
- Sometimes he can be a strange guy.
- Bazen garip bir adam olabiliyor.
- That car salesman was a pretty off the wall kind of guy.
- O araba satıcısı oldukça sıra dışı bir adamdı.
- Tom is the perfect guy for you.
- Tom senin için mükemmel bir adam.
- Tom is taller than Dan but Tim is the tallest guy in the group.
- Tom, Dan'dan daha uzun boylu ama Tim gruptaki en uzun boylu adam.
- Do you ever think about that guy?
- O adamı hiç düşünüyor musun?
- Tom is the only guy here.
- Buradaki tek adam Tom.
- Do you recognize that guy?
- Bu adamı tanıyor musun?
- I'm actually a nice guy.
- Aslında iyi bir adamım.
- You can't trust that guy.
- O adama güvenemezsin.
- Tom is a great guy, but we're really different.
- Tom mükemmel bir adam ama biz gerçekten farklıyız.
- There's a guy downstairs asking for you.
- Alt katta seni soran bir adam var.
- Would you want your daughter to marry a guy like me?
- Kızının benim gibi bir adamla evlenmesini ister miydin?
- Who is this tough guy?
- Kim bu sert adam?
- Tom is a secretive guy.
- Tom ketum bir adam.
- So you think you're a tough guy?
- Yani sert bir adam olduğunu mu düşünüyorsun?
- I'm sure that guy must get picked on at school.
- Ben o adamın okulda seçilmesi gerektiğine eminim.
- I think you're a great guy, but I don't have any romantic feelings for you.
- Bence harika bir adamsın ama sana karşı romantik hislerim yok.
- I think Tom is a likable guy.
- Bence Tom sevimli bir adam.
- You seem like a nice guy.
- İyi bir adama benziyorsun.
- You said your boss was a nice guy.
- Sen patronunun hoş bir adam olduğunu söyledin.
- I've got a funny feeling about that guy.
- O adamla ilgili içimde tuhaf bir his var.
- You're a terrific guy, Tom.
- Sen harika bir adamsın, Tom.
- Tom, the guy who'd shared my apartment, moved out last month.
- Tom, dairemi paylaştığım adam, geçen ay taşındı.
- I'm quite a normal guy who has many hobbies, maybe too many.
- Ben çok hobisi olan, belki de çok fazla hobisi olan normal bir adamım.
- Tom is an extremely nice guy.
- Tom son derece hoş bir adamdır.
- How do we stop guys like Tom?
- Tom gibi adamları nasıl durdururuz?
- Sami was a very affable guy.
- Sami çok cana yakın bir adamdı.
- What a weird guy.
- Ne tuhaf bir adam.
- That guy is totally nuts!
- O adam tamamen deli!
- Do you recognize that guy?
- O adamı tanıyor musun?
- A lot of guys around here hate you.
- Buralarda bir sürü adam senden nefret ediyor.
- You have chosen the wrong guy to mess with.
- Karışmak için yanlış adamı seçtin.
- The guy had a gun.
- Adamın bir silahı vardı.
- Tom is one of the nicest guys I've ever met.
- Tom tanıdığım en iyi adamlardan biri.
- Tom is a really nice guy.
- Tom gerçekten hoş bir adam.
- How much do I know about this guy?
- Bu adam hakkında ne kadar şey biliyorum?
- He's not the brightest guy in the world.
- Dünyadaki en zeki adam değil.
- Tom is a really cool guy.
- Tom gerçekten harika bir adam.
- Sami noticed that Layla was talking to another guy.
- Sami, Leyla'nın başka bir adamla konuşuyor olduğunu fark etti.
- Mary is dating two different guys at the same time.
- Mary aynı anda iki farklı adamla çıkıyor.
- Tom is the kind of guy lots of people just don't like.
- Tom pek çok insanın sevmediği türden bir adamdır.
- Tom is a real conscientious guy.
- Tom gerçekten vicdanlı bir adamdır.
- That guy looks exactly like Tom.
- Bu adam tıpkı Tom'a benziyor.
- Sami is a Wall Street guy.
- Sami bir Wall Street adamıdır.
- You're a smart guy.
- Sen akıllı bir adamsın.
- I think Tom is a great guy.
- Tom'un harika bir adam olduğunu düşünüyorum.
- No guy has ever asked me that.
- Şimdiye kadar hiçbir adam onu bana sormadı.
- A guy named Tom came to see you.
- Tom adındaki bir adam seni görmeye geldi.
- I'm one of the three guys who'll need to do that.
- Bunu yapması gerekecek üç adamdan biriyim.
- That guy is a crook.
- Bu adam bir sahtekar.
- I'm a pretty stubborn guy.
- Ben oldukça inatçı bir adamım.
- Tom is the kind of guy you just can't hate.
- Tom nefret edemeyeceğiniz türden bir adamdır.
- Sami is a Wall Street guy.
- Sami bir Wall Street adamı.
- I'm not in to mysterious guys anymore.
- Gizemli adamlar artık bana çekici gelmiyor.
- You're a lazy guy.
- Sen tembel bir adamsın.
- Tom is a wealthy guy, isn't he?
- Tom zengin bir adam değil mi?
- Where's the guy who beat her?
- Onu döven adam nerede?
- I was a German guy in Russia and now I'm a Russian in Germany.
- Ben Rusya'da Alman bir adamdım ve şimdi Almanya'da bir Rus'um.
- This guy is an absolute genius.
- Bu adam tam bir dahi.
- Tom turned out to be a really nice guy.
- Tom'un gerçekten çok hoş bir adam olduğu ortaya çıktı.
- He seems to be a nice guy.
- İyi bir adam gibi görünüyor.
- The guy playing the piano is Tom.
- Piyano çalan adam Tom'dur.
- I just hope they catch the guy who stabbed Tom.
- Onların Tom'u bıçaklayan adamı yakalayacaklarını umuyorum.
- I don't like the new guy.
- Yeni adamı sevmiyorum.
- Tom is a great guy, isn't he?
- Tom harika bir adam, değil mi?
- Tom is a creative guy.
- Tom yaratıcı bir adam.
- Tom is the only guy I know who can speak French.
- Tom Fransızca konuşabilen tanıdığım tek adam.
- Who's that guy leaning against your car?
- Arabana yaslanan adam kim?
- I know a guy who's never seen snow.
- Hiç kar görmemiş bir adam tanıyorum.
- Do you really not like those guys?
- Bu adamları gerçekten sevmiyor musun?
- That guy over there doesn't even look like Tom.
- Şuradaki adam Tom'a benzemiyor bile.
- Who are you, a good guy or a pretty girl?
- Kimsin sen, iyi bir adam mı yoksa güzel bir kız mı?
- We're real proud of our guys.
- Adamlarımızla gerçekten gurur duyuyoruz.
- Do you remember that Canadian guy named Tom?
- Tom adındaki Kanadalı adamı hatırlıyor musun?
- Tom is the perfect guy for me.
- Tom benim için mükemmel bir adam.
- You're a really cool guy.
- Sen gerçekten havalı bir adamsın.
- The guy we met yesterday in the park was Tom.
- Dün parkta karşılaştığımız adam Tom'du.
- Tom is the new guy at work.
- Tom işteki yeni adamdır.
- Tom is a very honest guy.
- Tom çok dürüst bir adamdır.
- You're a very sensitive guy, aren't you?
- Çok hassas bir adamsın, değil mi?
- Tom is really a good guy.
- Tom gerçekten iyi bir adam.
- Be careful, this guy has a shooting license!
- Dikkatli ol, bu adamın ateş etme ruhsatı var!
- Tom appears to be a friendly guy.
- Tom arkadaş canlısı bir adam gibi görünüyor..
- Can you describe that strange guy?
- O tuhaf adamı tarif edebilir misiniz?
- Do I remind you of the one of the guys you left behind?
- Sana geride bıraktığın adamlardan birini mi hatırlatıyorum?
- Tom really is a nice guy!
- Tom gerçekten hoş bir adam!
- Tom is such a lazy guy.
- Tom çok tembel bir adam.
- They're tough guys.
- Onlar sert adamlar.
- I'm one of the three guys who'll have to do that.
- Bunu yapmak zorunda kalacak üç adamdan biriyim.
- I think Tom is really a good guy.
- Bence Tom gerçekten iyi bir adam.
- Who’s that guy swimming in the river?
- Nehirde yüzen adam kim?
- Tom is a very nice guy.
- Tom çok iyi bir adam.
- That guy is walking pigeon-toed.
- O adam, ayakları içe dönük bir şekilde yürüyor.
- Where's the guy who beat them?
- Onları döven adam nerede?
- That guy annoys me.
- Bu adam beni rahatsız ediyor.
- You're the richest guy I know.
- Sen tanıdığım en zengin adamsın.
- What is wrong with that guy?
- O adamın nesi var?
- That's the guy who stole Tom's phone.
- Tom'un telefonunu çalan adam bu.
- The guy looks slightly confused.
- Adam biraz şaşırmış görünüyor.
- He's a sweet guy.
- O tatlı bir adam.
- Tom is a big guy.
- Tom büyük bir adam.
- He's the hottest guy I have ever seen.
- O şimdiye kadar gördüğüm en seksi adam.
- Tom is a likable guy.
- Tom sevimli bir adam.
- The police never caught the guy who attacked Tom.
- Polis Tom'a saldıran adamı asla yakalamadı.
- A fat guy with moustache just walked in.
- Bıyıklı, şişman bir adam şimdi içeri girdi.
- Tom certainly was a nice guy.
- Tom kesinlikle iyi bir adamdı.
- Tom looks just like a guy I know.
- Tom tıpkı tanıdığım bir adama benziyor.
- Tom is still the same guy.
- Tom hala aynı adam.
- Tom is really a nice guy.
- Tom gerçekten iyi bir adam.
- Tom is the toughest guy I've ever met.
- Tom şimdiye kadar tanıştığım en çetin adam.
- I hope the police catch the guy who did this.
- Umarım polis bunu yapan adamı yakalar.
- Let's help these guys.
- Bu adamlara yardım edelim.
- You're a tough guy.
- Sen sert bir adamsın.
- You used to be such a nice guy.
- Eskiden çok iyi bir adamdın.
- Who's the guy talking to Tom?
- Tom'la konuşan adam kim?
- Tom is a really smart guy.
- Tom gerçeken akıllı bir adam.
- Tom is one of the guys that Mary is interested in.
- Tom Mary'nin ilgilendiği adamlardan biridir.
- Watch outーthat guy is a real snake in the grass.
- Dikkat edin, bu adam tam bir yılan.
- Tom is a guy you can lean on.
- Tom sırtını yaslayabileceğin bir adam.
- I met a guy named Tom in the park.
- Parkta Tom adında bir adamla tanıştım.
- Tom isn't a big guy.
- Tom büyük bir adam değil.
- Tom is a pretty laid back guy.
- Tom oldukça rahat bir adamdır.
- That guy is just exploiting you.
- Bu adam şu an seni istismar ediyor.
- Tom is the toughest guy I know.
- Tom tanıdığım en sert adam.
- Tom seemed to be a nice guy.
- Tom hoş bir adam gibi görünüyordu.
- Tom certainly was a nice guy.
- Tom kesinlikle hoş bir adamdı.
- Tom got jealous when he saw Mary talking to a handsome guy.
- Tom, Mary'nin yakışıklı bir adamla konuştuğunu görünce kıskandı.
- You're a funny guy.
- Komik bir adamsın.
- Do you know that guy over there?
- Oradaki adamı tanıyor musun?
- Give that guy a piece of your mind.
- Şu adama biraz akıl ver.
- Tom seemed like a nice guy at first.
- Tom başlangıçta kibar bir adam gibi görünüyordu.
- She fell in love with a gay guy from the gym.
- Spor salonundaki eşcinsel bir adama aşık oldu.
- Tom is the guy I told you about.
- Tom sana bahsettiğim adam.
- This guy looks like a fox.
- Bu adam tilkiye benziyor.
- He really is a nice guy.
- O gerçekten iyi bir adam.
- Tom is a selfish guy, isn't he?
- Tom bencil bir adam, değil mi?
- Tom is a strong guy, isn't he?
- Tom güçlü bir adam, değil mi?
- My parents wanted me to marry a nice guy like Tom, but I was in love with John.
- Ailem Tom gibi iyi bir adamla evlenmemi istiyordu ama ben John'a aşıktım.
- Why is this guy here and not Fadil?
- Bu adam neden burada ve Fadıl değil?
- Tom is a funny guy.
- Tom komik bir adam.
- Who is that guy, anyway?
- Kim bu adam?
- Tom is not a very friendly guy.
- Tom çok samimi bir adam değil.
- Who's that guy over there who looks so much like Tom?
- Şuradaki Tom'a çok benzeyen adam kim?
- He's the perfect guy for you.
- O senin için mükemmel bir adam.
- Tom is a bright guy.
- Tom zeki bir adam.
- Tom appears to be a friendly guy.
- Tom arkadaş canlısı bir adam gibi görünüyor.
- The guys are cool.
- Adamlar havalı.
- Tom's not a nice guy.
- Tom iyi bir adam değil.
- I'm friends with all those guys.
- Bütün şu adamlarla arkadaşım.
- I'm the guy who has the tickets.
- Biletleri olan adamım.
- Tom is a helpful guy.
- Tom yardımsever bir adam.
- I'm writing to the guy.
- Adama yazıyorum.
- Who is this guy?
- Kim bu adam?
- I've got a funny feeling about that guy.
- O adamla ilgili tuhaf bir duyguya sahibim.
- Who was that guy?
- Kimdi o adam?
- That guy annoys me.
- O adam benim canımı sıkıyor.
- Tom is the perfect guy for Mary.
- Tom Mary için mükemmel adam.
- Tom isn't that type of guy.
- Tom o tip bir adam değildir.
- Tom is the guy that Mary is interested in.
- Tom Mary'nin ilgilendiği adamdır.
- What will happen to the guy who attacked you?
- Sana saldıran adama ne olacak?
- That guy is looking at you.
- O adam sana bakıyor.
- I'm one of the three guys who were able to do that.
- Bunu yapabilen üç adamdan biriyim.
- Tom isn't a young guy anymore.
- Tom artık genç bir adam değil.
- There were three white guys sitting at the counter.
- Tezgahta üç beyaz adam oturuyordu.
- Tom was quite a guy.
- Tom iyi bir adamdı.
- That guy is very self-centered.
- O adam çok egosantrik.
- Sami was a resourceful guy.
- Sami becerikli bir adamdı.
- Tom is the guy who won.
- Kazanan adam Tom'dur.
- Why is Tom talking to that guy?
- Tom neden o adamla konuşuyor?
- Tom is truly a great guy.
- Tom gerçekten iyi bir adam.
- I'm friends with all those guys.
- O adamların hepsiyle arkadaşım.
- Tom is an attractive guy.
- Tom çekici bir adam.
- He's not a nice guy.
- Pek iyi bir adam değil.
- Are you sure you didn't recognize that guy?
- O adamı tanımadığına emin misin?
- That guy might be one of Tom's brothers.
- O adam Tom'un kardeşlerinden biri olabilir.
- I don't think these guys really want to hear Tom sing.
- Bu adamların Tom'u şarkı söylerken dinlemek istediklerini sanmıyorum.
- That guy is walking pigeon-toed.
- O adam yürürken içe doğru basıyor.
- Tom is an intelligent guy.
- Tom zeki bir adam.
- He seemed like such a nice guy.
- Çok iyi bir adama benziyordu.
- You're the guy who killed Tom.
- Sen Tom'u öldüren adamsın.
- Tom is a pretty laid back guy.
- Tom oldukça sarhoş bir adam.
- I think that I'm a lucky guy.
- Şanslı bir adam olduğumu düşünüyorum.
- Who is this tough guy?
- Bu sert adam kim?
- Tom is the only guy I know from Australia.
- Tom, Avustralya'dan tanıdığım tek adam.
- If a guy has got a bunch of flowers in his hand, it means that he is going to practise not botany, but anatomy.
- Eğer bir adamın elinde bir demet çiçek varsa, botanik değil anatomi çalışacak demektir.
- I'm a laid-back guy.
- Ben rahat bir adamım.
- Tom is a serious guy.
- Tom ciddi bir adam.
- I'm different from other guys.
- Ben diğer adamlardan farklıyım.
- Tom is a very easy-going guy.
- Tom çok uyumlu bir adam.
- There's a cute guy in my yoga classes.
- Yoga derslerimde hoş bir adam var.
- I think the guy standing next to Mary is Tom.
- Bence Mary'nin yanında duran adam Tom.
- I'm one of the three guys who need to do that.
- Bunu yapması gereken üç adamdan biriyim.
- What a great guy!
- Ne harika bir adam!
- That guy is having an affair with your sister!
- O adam senin kız kardeşin ile bir ilişki yaşıyor!
- The guy over there is Tom.
- Şuradaki adam Tom.
- Tom might be the guy who did this.
- Tom bunu yapan adam olabilir.
- Tom is definitely a big guy.
- Tom kesinlikle büyük bir adam.
- Tom is a bad guy.
- Tom kötü bir adam.
- Do you see that cute guy over there?
- Oradaki hoş adamı görüyor musun?
- I used to know a guy that grew up in Boston.
- Ben Boston'da büyümüş bir adam tanırdım.
- Who does that guy think he is?
- O adam kim olduğunu sanıyor?
- These guys are very immature.
- Bu adamlar çok toy.
- The guy I lent my umbrella to didn't return it.
- Şemsiyemi ödünç verdiğim adam geri vermedi.
- Tom isn't that type of guy.
- Tom o tip bir adam değil.
- I'm not that kind of guy.
- Ben o tür bir adam değilim.
- Tom is the tallest guy I know.
- Tom tanıdığım en uzun adam.
- In American movies, the black guy always dies first.
- Amerikan filmlerinde, siyah adam her zaman önce ölür.
- Look at that guy, he's really cute.
- Şu adama bak, gerçekten çok tatlı.
- Tom is one of the hardest guys to get along with.
- Tom geçinmesi en zor adamlardan biridir.
- Tom is a really sweet guy.
- Tom gerçekten tatlı bir adam.
- He's the hottest guy I have ever seen.
- O, gördüğüm en seksi adam.
- After a couple of drinks, the guy was feeling no pain.
- Birkaç içkiden sonra adam acı hissetmiyordu.
- I don't know that guy.
- O adamı tanımıyorum.
- That guy's incredible.
- Bu adam inanılmaz.
- I wonder who that guy was.
- O adamın kim olduğunu merak ediyorum.
- I don't know how can you stand that guy.
- O adama nasıl katlanabildiğini bilmiyorum.
- Is Tom a nice guy?
- Tom iyi bir adam mı?
- Who's the guy on the left?
- Soldaki adam kim?
- Tom acts like a tough guy.
- Tom sert bir adam gibi davranıyor.
- Tom is a tall and lanky guy.
- Tom sırık gibi uzun bir adam.
- Tom is the new guy at work.
- Tom iş yerindeki yeni adam.
- That guy who was just here gave me this for you.
- Az önce burada olan adam bunu senin için bana verdi.
- Is that the guy that you were talking about?
- Bahsettiğin adam bu mu?
- Some guy named Tom said he was looking for you.
- Tom adında bir adam seni aradığını söyledi.
- The police think they caught the guy who did it.
- Polis bunu yapan adamı yakaladıklarını düşünüyor.
- Tom isn't a bad guy.
- Tom kötü bir adam değil.
- Tom is a pretty smart guy.
- Tom oldukça zeki bir adam.
- Tom is a guy you can lean on.
- Tom güvenebileceğin bir adamdır.
- Mary told me that I was a handsome guy.
- Mary bana yakışıklı bir adam olduğumu söyledi.
- I'm a competitive guy.
- Rekabetçi bir adamım.
- Where are the other guys?
- Diğer adamlar nerede?
- Who's this guy?
- Kim bu adam?
- He's a good guy now, so he'll make a good husband in the future.
- Şimdi iyi bir adam, gelecekte de iyi bir koca olacak.
- I'm not the only one here who thinks Tom isn't a nice guy.
- Burada Tom'un iyi bir adam olmadığını düşünen tek kişi ben değilim.
- I think our guys did a great job.
- Bence adamlarımız harika bir iş çıkardı.
- If I could be that guy instead of me.
- Benim yerime o adam olabilsem.
- Tom is a tall and lanky guy.
- Tom uzun ve sırık gibi bir adam.
- Did you find out who that guy was?
- O adamın kim olduğunu öğrendiniz mi?
- Tom gave me the name of a guy who can probably repair my watch.
- Tom bana saatimi tamir edebilecek bir adamın adını verdi.
- Sami was a very hard-working guy.
- Sami çok çalışkan biri adamdı.
- He's a stand-up guy.
- O dik duran bir adam.
- Do you know those guys?
- O adamları biliyor musun?
- That guy is a weasel.
- O adam çakalın teki.
- Wow, you're a lucky guy.
- Vay, sen şanslı bir adamsın.
- Tom is a very clumsy guy.
- Tom çok sakar bir adamdır.
- That's the guy I saw steal Mary's handbag.
- Mary'nin çantasını çaldığını gördüğüm adam bu.
- Musa is an interesting guy.
- Musa ilginç bir adamdır.
- Tom isn't the only guy here.
- Tom buradaki tek adam değil.
- Tom is a pretty good guy.
- Tom oldukça iyi bir adam.
- Where's the guy who beat him?
- Onu döven adam nerede?
- This guy can do amazing things.
- Bu adam inanılmaz şeyler yapabilir.
- I'm very proud of these guys.
- Bu adamlar ile çok gurur duyuyorum.
- Dan isn't an arrogant and disdainful guy.
- Dan kibirli ve küçümseyici bir adam değil.
- That guy gave me the creeps.
- O adam bana korku verdi.
- Tom is a popular guy.
- Tom popüler bir adam.
- Tom is a very classy guy.
- Tom çok klas bir adamdır.
- Tom is a friendly guy.
- Tom arkadaş canlısı bir adamdır.
- Tom is a tough guy.
- Tom sert bir adam.
- Tom is a tough little guy.
- Tom sert küçük bir adam.
- Tom saw Mary kissing another guy at the party.
- Tom, Mary'yi partide başka bir adamla öpüşürken gördü.
- The guys working on your car don't seem to know what they're doing.
- Arabanız üzerinde çalışan adamlar ne yaptıklarını bilmiyor gibi görünüyorlar.
- Tom is a pretty hard guy to impress.
- Tom etkilemesi oldukça zor bir adam.
- Tom knew exactly who that guy was.
- Tom o adamın kim olduğunu çok iyi biliyordu.
- That guy is totally nuts.
- Bu adam tamamen deli.
- Tom is an intriguing guy.
- Tom ilgi çekici bir adam.
- That's the guy I was telling you about.
- Sana bahsettiğim adam bu.
- Tom is a wealthy guy.
- Tom zengin bir adam.
- Tom is a very driven guy.
- Tom çok hırslı bir adam.
- I think that guy looks a bit like Tom.
- Sanırım o adam biraz Tom'a benziyor.
- Tom was a nice guy.
- Tom iyi bir adamdı.
- Tom is the smartest guy I know.
- Tom tanıdığım en zeki adam.
- Mary invited all the popular guys to her party.
- Mary tüm popüler adamları partisine davet etti.
- Tom is the toughest guy I've ever met.
- Tom tanıdığım en sert adam.
- I think that's the guy who attacked me.
- Sanırım o bana saldıran adam.
- There was another guy with him.
- Onunla birlikte başka bir adam vardı.
- Tom is the guy who hit Mary.
- Mary'ye vuran adam Tom'dur.
- Who were those guys?
- Kimdi o adamlar?
- This guy's tough.
- Bu adam sert.
- She looks just like a guy I know.
- Tıpkı tanıdığım bir adama benziyor.
- He's a very sweet guy.
- O çok tatlı bir adam.
- We can tell you're not a bad guy, Tom.
- Kötü bir adam olmadığını söyleyebiliriz, Tom.
- I don't get along with that guy.
- O adamla geçinemiyorum.
- Look at the size of that guy.
- Şu adamın cüssesine bak.
- Tom is a guy you don't want to mess with.
- Tom dalaşılacak bir adam değil.
- You're a lucky guy.
- Şanslı bir adamsın.
- Tom is a bright guy, isn't he?
- Tom zeki bir adam, değil mi?
- The guys are sleeping like dogs.
- Adamlar köpekler gibi uyuyorlar.
- Tom is one of the friendliest guys I've ever met.
- Tom şimdiye kadar tanıştığım en cana yakın adamlardan biridir.
- Let's all admit that Tom is a pretty good guy.
- Hepimiz Tom'un iyi bir adam olduğunu kabul edelim.
- Did those guys do something to you?
- O adamlar sana bir şey mi yaptı?
- I knew a guy named Tom.
- Tom adında bir adam tanıyordum.
- I'm not that type of guy.
- Ben o tip adam değilim.
- Are those guys your brothers?
- Şu adamlar senin erkek kardeşlerin mi?
- Sami was described as a quiet guy.
- Sami sessiz bir adam olarak tanımlandı.
- Tom is an unlucky guy.
- Tom şanssız bir adam.
- You're the only one here who thinks Tom is a nice guy, aren't you?
- Burada Tom'un iyi bir adam olduğunu düşünen tek kişi sensin, değil mi?
Show More (626)
|