1 |
advance |
ilerleme |
n. |
|
- It is an advance for producers and consumers, as well as for the environment.
- Bu, üreticiler ve tüketiciler için olduğu kadar çevre için de bir ilerlemedir.
- The advance of broadband critically depends on the availability of suitable content.
- Genişbantın ilerlemesi kritik bir şekilde uygun içeriğin mevcudiyetine bağlıdır.
- In the fight against the advance of SARS, only this third opportunity is being paid full attention.
- SARS'ın ilerlemesine karşı mücadelede sadece bu üçüncü fırsata tam anlamıyla dikkat ediliyor.
- It must be clear to us that this draft constitution represents a considerable advance in almost every area.
- Bu anayasa taslağının hemen her alanda kayda değer bir ilerlemeyi temsil ettiği bizim için açık olmalıdır.
- That is a great advance in Community lawmaking, and one that responds to the desires of consumers over many years.
- Bu, Topluluk kanun yapımında büyük bir ilerlemedir ve uzun yıllar boyunca tüketicilerin isteklerine cevap vermektedir.
- We must focus our attention on what kind of values are to form the direction in which we shall advance.
- Dikkatimizi, ilerleyeceğimiz yönü ne tür değerlerin oluşturacağına odaklamalıyız.
- It certainly blocks the advance and mobility of people with proven capabilities.
- Kanıtlanmış yeteneklere sahip insanların ilerlemesini ve hareketliliğini kesinlikle engellemektedir.
- It is not perfect, but it is a democratic advance in relation to all the previous Intergovernmental Conferences.
- Mükemmel değil ama daha önceki tüm Hükümetlerarası Konferanslara kıyasla demokratik bir ilerlemedir.
- That seems to me to be a welcome advance.
- Bu bana memnuniyet verici bir ilerleme olarak görünüyor.
- It certainly blocks the advance and mobility of people with proven capabilities.
- Yetenekleri kanıtlanmış insanların ilerlemesini ve hareketliliğini kesinlikle engellemektedir.
- The European Councils in Tampere, Laeken and Seville have represented a significant advance in the field of immigration.
- Tampere, Laeken ve Sevilla'daki Avrupa Konseyleri göç alanında önemli bir ilerlemeyi temsil etmiştir.
- But it was an important advance.
- Ancak bu önemli bir ilerlemedir.
- Turkey is encouraged to pursue its reform process and so advance its candidacy for European Union membership.
- Türkiye reform sürecini sürdürmeye ve böylece Avrupa Birliği üyeliğine adaylığını ilerletmeye teşvik edilmektedir.
- Will upheaval in a secular Arab state advance the cause of peace between Israel and Palestine?
- Laik bir Arap devletindeki karışıklık İsrail ve Filistin arasındaki barış davasını ilerletecek mi?
- The advance of broadband critically depends on the availability of suitable content.
- Genişbantın ilerlemesi kritik olarak uygun içeriğin mevcudiyetine bağlıdır.
- That was a real advance.
- Bu gerçek bir ilerlemeydi.
- This initiative represents a significant advance in terms of eliminating these obstacles.
- Bu girişim, bu engellerin ortadan kaldırılması açısından önemli bir ilerlemeyi temsil etmektedir.
- The Commission should submit imaginative proposals which help advance European integration.
- Komisyon, Avrupa entegrasyonunun ilerletilmesine yardımcı olacak yaratıcı teklifler sunmalıdır.
- We need to ensure that labour rights and greater prosperity advance hand-in-hand.
- İşçi hakları ile daha fazla refahın el ele ilerlemesini sağlamalıyız.
- This would slow down the advance of the Taliban and especially bring them back to the negotiating table.
- Bu Taliban'ın ilerleyişini yavaşlatacak ve özellikle onları müzakere masasına geri getirecektir.
- Advance two steps.
- İki adım ilerle.
- You can skip stage three of the certification process and advance immediately to stage six.
- Sertifikasyon işleminin üçüncü aşamasını geçip hemen altıncı aşamaya doğru ilerleyebilirsiniz.
- Our advance was checked.
- İlerlememiz kontrol edildi.
- The invention of the printing press was a major technological advance.
- Matbaanın icadı büyük bir teknolojik ilerlemeydi.
- Obviously I agree that you should advance in life through your own efforts.
- Açıkçası hayatta kendi çabalarınızla ilerlemeniz gerektiğine katılıyorum.
- He decided neither to advance nor to retreat.
- O ne ilerlemeye ne de geri çekilmeye karar verdi.
- He decided neither to advance nor to retreat.
- Ne ilerlemeye karar verdi ne de geri çekilmeye.
- Medical science has made a dramatic advance.
- Tıp bilimi çarpıcı bir ilerleme gösterdi.
- Time passed rapidly and the work didn't advance at all.
- Zaman hızla geçti ve iş hiç ilerlemedi.
Show More (26)
|
2 |
advance |
ilerlemek |
v. |
|
- More often than not, great advances have followed serious crises.
- Çoğu zaman büyük ilerlemeler ciddi krizleri takip etmiştir.
- With advances in technology, this is an area that is developing rapidly.
- Teknolojideki ilerlemelerle birlikte bu alan hızla gelişmektedir.
- We can see advances being made in every country towards coordination.
- Her ülkede koordinasyon yönünde ilerlemeler kaydedildiğini görebiliyoruz.
- We can see advances being made in every country towards coordination.
- Her ülkede koordinasyon yönünde ilerlemeler kaydedildiğini görebiliriz.
- These technical advances must be incorporated in European policy.
- Bu teknik ilerlemeler Avrupa politikasına dahil edilmelidir.
- Otherwise, however, major advances have been made, and that is extremely positive.
- Ancak bunun dışında büyük ilerlemeler kaydedilmiştir ve bu son derece olumludur.
- Two problems concern us today, the first being advances in technology.
- Bugün bizi iki sorun ilgilendiriyor, bunlardan ilki teknolojideki ilerlemeler.
- And I must point out that some positive advances have been made.
- Ve bazı olumlu ilerlemelerin kaydedildiğini de belirtmeliyim.
- Two problems concern us today, the first being advances in technology.
- Bugün bizi ilgilendiren iki sorundan ilki teknolojideki ilerlemelerdir.
- On the one hand, we should welcome the real advances.
- Bir yandan gerçek ilerlemeleri memnuniyetle karşılamalıyız.
- Sheep farming has not made the productivity advances seen in other agricultural sectors.
- Koyun yetiştiriciliği diğer tarım sektörlerinde görülen verimlilik ilerlemelerini kaydedememiştir.
- The struggle for freedom of the working class advances, becoming an international movement with a common objective.
- İşçi sınıfının kurtuluş mücadelesi, ortak bir hedefe yönelik uluslararası bir hareket özelliği kazanarak ilerlemektedir.
- The struggle for freedom of the working class advances, becoming an international movement with a common objective.
- İşçi sınıfının özgürlük mücadelesi, ortak hedefi olan uluslararası bir hareket haline gelerek ilerlemektedir.
- The struggle for freedom of the working class advances, becoming an international movement with a common objective.
- İşçi sınıfının özgürlük mücadelesi, ortak bir hedefe sahip uluslararası bir hareket haline gelerek ilerlemektedir.
- Once more, the fundamentalist ideologies oppose to the great historical advances.
- Yine, köktenci ideolojiler büyük tarihsel ilerlemelere karşı çıkarlar.
- As the story advances, the mystery unravels.
- Hikaye ilerledikçe, gizem çözülüyor.
- Japanese industry has made great advances since the war.
- Japon endüstrisi savaştan bu yana büyük ilerlemeler kaydetti.
- Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.
- Son 100 yılda bilim ve teknoloji ile toplumun diğer alanlarındaki ilerlemeler yaşam kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.
- But undoubtedly there were no scientific advances then.
- Ama şüphesiz o zamanlar bilimsel ilerlemeler yoktu.
- As the story advances, the mystery unravels.
- Hikaye ilerledikçe gizem çözülür.
- Once more, the fundamentalist ideologies oppose to the great historical advances.
- Bir kez daha, köktendinci ideolojiler büyük tarihsel ilerlemelere karşı çıkıyor.
- Japanese industry has made great advances since the war.
- Japon endüstrisi savaştan beri büyük ilerlemeler kaydetti.
Show More (19)
|
3 |
advance |
gelişme |
n. |
|
- Sensors are one of the most significant technological advances of our century.
- Sensörler yüzyılımızın en önemli teknolojik gelişmelerinden biridir.
- Advances in crop biotechnology promise major benefits for our environment and consumers.
- Bitkisel biyoteknolojideki gelişmeler, çevremiz ve tüketiciler için büyük faydalar vaat etmektedir.
- That seems to me to be a welcome advance.
- Bu bana memnuniyet verici bir gelişme olarak görünüyor.
- Second, the review and update of the list of allergenic ingredients to reflect scientific advances.
- İkincisi, bilimsel gelişmeleri yansıtmak üzere alerjen maddeler listesinin gözden geçirilmesi ve güncellenmesi.
- Advances in crop biotechnology promise major benefits for our environment and consumers.
- Mahsul biyoteknolojisindeki gelişmeler, çevremiz ve tüketicilerimiz için büyük faydalar vaat etmektedir.
- Recent advances in medicine are remarkable.
- Tıptaki son gelişmeler dikkat çekiyor.
- Recent advances in medicine are remarkable.
- Tıp alanındaki son gelişmeler dikkate değer.
- The recent advances in medicine are remarkable.
- Tıptaki son gelişmeler dikkat çekicidir.
- The recent advances in medicine are remarkable.
- Tıptaki son gelişmeler dikkat çekici.
- But undoubtedly there were no scientific advances then.
- Ama kuşkusuz o zaman hiçbir bilimsel gelişme yoktu.
Show More (7)
|
4 |
advance |
avans (para/ödeme) |
n., adj. |
|
- Deby used part of the oil consortium's advance millions to acquire weapons.
- Deby, petrol konsorsiyumunun avans olarak verdiği milyonların bir kısmını silah almak için kullandı.
- We are prepared to transfer the advances as early as 16 October, the first day on which the money is available.
- Avansları, paranın kullanılabilir olduğu ilk gün olan 16 Ekim gibi erken bir tarihte aktarmaya hazırız.
- We are prepared to transfer the advances as early as 16 October, the first day on which the money is available.
- Avansları, paranın kullanılabilir olduğu ilk gün olan 16 Ekim gibi erken bir tarihte transfer etmeye hazırız.
- Tom advanced Mary two week's salary.
- Tom Mary'ye iki haftalık maaşını avans olarak verdi.
- Tom advanced Mary two week's salary.
- Tom, Mary'ye iki haftalık maaşını avans olarak verdi.
- She received a large advance for her next novel.
- O bir sonraki romanı için büyük bir avans aldı.
- She received a large advance for her next novel.
- Yeni romanı için büyük bir avans aldı.
- The boss had to advance him some money.
- Patron ona biraz avans para vermek zorunda kaldı.
- You're lucky they paid you in advance.
- Sana avans ödedikleri için şanslısın.
Show More (6)
|
5 |
advance |
avans vermek |
v. |
|
- The manager advanced him two weeks' wages.
- Yönetici ona iki haftalık ücreti avans verdi.
- The boss had to advance him some money.
- Patron ona biraz avans vermek zorunda kaldı.
- He advanced me a week's wages.
- O bana bir haftalık ücreti avans verdi.
- Tom advanced Mary two week's salary.
- Tom Mary'ye iki haftalık maaş avansı verdi.
- The boss advanced me a week's wages.
- Patron bana bir haftalık maaş avansı verdi.
- He advanced me a week's wages.
- Bana bir haftalık avans verdi.
- The manager advanced him two weeks' wages.
- Müdür ona iki haftalık maaş avansı verdi.
- Could you advance me some money?
- Bana biraz avans verebilir misin?
Show More (5)
|
6 |
advance |
ön |
adj. |
|
- The Commission has helped the rapporteur by providing an advance copy of the report before publication.
- Komisyon, raporun yayınlanmadan önce bir ön kopyasını sağlayarak sözcüye yardımcı olmuştur.
- Otherwise, we cannot carry out any advance planning.
- Aksi takdirde herhangi bir ön planlama yapamayız.
- The repercussions of the schedule for advance resignation now await you.
- Ön istifa programının yansımaları şimdi sizi bekliyor.
- Purchase advance tickets here.
- Ön biletleri buradan satın alabilirsiniz.
Show More (1)
|
7 |
advance |
yükselmek |
v. |
|
- We advanced to the finals.
- Finale kadar yükseldik.
- The team won the semifinals and advanced to the finals.
- Takım yarı finali kazandı ve finale yükseldi.
- We advanced to the finals.
- Biz finale yükseldik.
- He was advanced to a managerial post.
- Yönetici pozisyonuna yükseldi.
Show More (1)
|
8 |
advance |
ilerletmek |
v. |
|
- Any subject, even terrorism, can be exploited in order to advance the federalist cause.
- Federalist davayı ilerletmek için her konu, hatta terörizm bile istismar edilebilir.
- The Apollo program greatly advanced our knowledge of space.
- Apollo programı uzay hakkındaki bilgimizi büyük ölçüde ilerletti.
Show More (-1)
|
9 |
advance |
gelişmek |
v. |
|
- But machine learning is advancing fast, as is sensor technology.
- Ancak sensör teknolojisi gibi makine öğrenimi de hızla gelişiyor.
- Since the war, Japan has advanced greatly in science and technology.
- Savaştan beri Japonya bilim ve teknolojide geniş ölçüde gelişti.
Show More (-1)
|
10 |
advance |
avantaj |
n. |
|
- Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
- Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.
- She turned down his advances.
- O, avantajlarını geri çevirdi.
Show More (-1)
|
11 |
advance |
teklif |
n. |
|
- Dan rejected Linda's sexual advances.
- Dan, Linda'nın cinsel tekliflerini reddetti.
- She turned down his advances.
- Onun tekliflerini geri çevirdi.
Show More (-1)
|
12 |
advance |
terfi ettirmek |
v. |
|
- He was advanced to the rank of general.
- General rütbesine terfi etti.
- He was advanced to the rank of general.
- General rütbesine terfi ettirildi.
Show More (-1)
|
13 |
advance |
ertelemek |
v. |
|
- I'm sorry to say your appointment has been advanced to 8 am.
- Üzgünüm ama sizin randevunuz sabah 8'e ertelendi.
Show More (-2)
|
14 |
advance |
yol almak |
v. |
|
- We advanced under cover of darkness.
- Karanlığın örtüsü altında yol aldık.
Show More (-2)
|
15 |
advance |
ön ödeme |
n. |
|
- Advance payment is required.
- Ön ödeme gereklidir.
Show More (-2)
|
16 |
advance |
peşin |
n. |
|
- Purchase advance tickets here.
- Burada peşin bilet satın alın.
Show More (-2)
|
17 |
advance |
yükseltmek |
v. |
|
- He was advanced to a managerial post.
- O, idari bir göreve yükseltildi.
Show More (-2)
|
18 |
advance |
ileri sürmek |
v. |
|
- The manager advanced a proposal at the meeting.
- Müdür, toplantıda bir öneri ileri sürdü.
Show More (-2)
|
19 |
advance |
ileri |
adj., expr. |
|
- Advance two steps.
- İki adım ileri.
Show More (-2)
|