1 |
alike |
birbirine benzer |
adj. |
|
- Our cars are alike in many ways.
- Arabalarımız birçok yönden birbirine benzerdir.
- Me and Fadil are alike, always thinking of other people.
- Ben ve Fadıl birbirimize benzeriz, her zaman başkalarını düşünürüz.
- No two snowflakes are exactly alike.
- Hiçbir kar tanesi birbirine benzemez.
- Those houses are all alike.
- Bu evlerin hepsi birbirine benziyor.
- Happy families are all alike; every unhappy family is unhappy in its own way.
- Mutlu ailelerin hepsi birbirine benzer; her mutsuz aile kendi tarzında mutsuzdur.
- The future and the past are alike.
- Gelecek ve geçmiş birbirine benzer.
- Those two are exactly alike.
- Şu ikisi tam olarak birbirine benziyor.
- The twins are as alike as two peas in a pod.
- İkizler bir elmanın iki yarısı kadar birbirine benziyor.
- The twin sisters are alike as two peas in a pod.
- İkiz kardeşler bir elmanın iki yarısı kadar birbirine benziyor.
- The houses in that subdivision are all alike.
- O mahalledeki evlerin hepsi birbirine benziyor.
- We are all alike, on the inside.
- Hepimiz içten içe birbirimize benzeriz.
- They are all alike.
- Bunların hepsi birbirine benziyor.
- The twins look exactly alike.
- İkizler tamamen birbirine benziyor.
- They are all alike.
- Hepsi birbirine benzer.
- These houses are all alike.
- Bu evlerin hepsi birbirine benziyor.
- When I was a kid, I used to think that fairy floss and clouds were alike.
- Ben çocukken, peri ipi ve bulutların birbirine benzediğini düşünürdüm.
Show More (13)
|
2 |
alike |
hem |
adj. |
|
- This applies to Europe and the Middle East alike.
- Bu hem Avrupa hem de Orta Doğu için geçerlidir.
- This will benefit the Israelis and Palestinians alike.
- Bu durum hem İsraillilerin hem de Filistinlilerin yararına olacaktır.
- Agriculture and rural development are of central importance in the EU and developing countries alike.
- Tarım ve kırsal kalkınma hem AB'de hem de gelişmekte olan ülkelerde merkezi bir öneme sahiptir.
- This is with good reason, for they are too complex and too bureaucratic for contracting authorities and industry alike.
- Bunun iyi bir nedeni var; zira bu yönergeler hem ihale makamları hem de sektör için çok karmaşık ve çok bürokratik.
- This report, and the original proposal behind it, would have grave implications for business and individuals alike.
- Bu rapor ve arkasındaki orijinal teklif, hem iş dünyası hem de bireyler için ciddi sonuçlar doğuracaktır.
- Reinforcing and democratising local institutions is a key challenge for governments and donors alike.
- Yerel kurumların güçlendirilmesi ve demokratikleştirilmesi hem hükümetler hem de bağışçılar için önemli bir zorluktur.
- We have, through a lot of hard work, got a better deal for industry and workers alike.
- Çok çalışarak hem sanayi hem de çalışanlar için daha iyi bir anlaşma sağladık.
- Moreover, we should try to achieve this balance in the developed and the developing countries alike.
- Dahası, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde bu dengeyi sağlamaya çalışmalıyız.
- That applies to men and women alike.
- Bu hem erkekler hem de kadınlar için geçerlidir.
- Trained personnel should ensure the highest safety standards for donors and recipients alike.
- Eğitimli personel, hem donörler hem de alıcılar için en yüksek güvenlik standartlarını sağlamalıdır.
- Racism, xenophobia and antisemitism are realities in Eastern and Western Europe alike.
- Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve antisemitizm hem Doğu hem de Batı Avrupa'nın gerçekleridir.
- We saw the consequence for animals and humans alike but we also saw the secondary results.
- Hem hayvanlar hem de insanlar için sonuçlarını gördük ama aynı zamanda ikincil sonuçlarını da gördük.
- Moreover, we should try to achieve this balance in the developed and the developing countries alike.
- Üstelik bu dengeyi hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde sağlamaya çalışmalıyız.
Show More (10)
|
3 |
alike |
benzer |
adj. |
|
- No two snowflakes are exactly alike.
- Hiçbir kar tanesi birbirine tam olarak benzemez.
- The sisters are quite alike.
- Kız kardeşler oldukça benzerler.
- The two brothers are very much alike.
- İki erkek kardeş birbirine çok benzer.
- The future and the past are alike.
- Gelecek ve geçmiş benzerdir.
- The twin girls are so much alike that I can't tell one from the other.
- İkiz kızlar o kadar çok benzerler ki birini diğerinden ayıramıyorum.
- Tom and I think alike.
- Tom ve ben benzer düşünüyoruz.
- The twins look so alike that it is difficult to tell them apart.
- İkizler o kadar benzer ki onları ayırmak zor.
- Ken and his brother are very much alike.
- Ken ve erkek kardeşi birbirine çok benzer.
- Modern Europeans and Americans are very much alike.
- Modern Avrupalılar ve Amerikalılar çok benzerler.
- Ken and his little brother are very alike.
- Ken ve onun küçük erkek kardeşi çok benzerler.
- The twins are very much alike.
- İkizler çok benzer.
Show More (8)
|
4 |
alike |
aynı şekilde |
adv. |
|
- Her new article criticizes companies and customers alike.
- Yeni makalesi şirketleri ve aynı şekilde müşterileri de eleştiriyor.
- Mr Goebbels, his colleagues and the Commission think alike on that topic.
- Bay Goebbels, meslektaşları ve Komisyon bu konuda aynı şekilde düşünmektedir.
- You will tell me that situations of growth or shortage do not affect everyone alike.
- Bana büyüme ya da kıtlık durumlarının herkesi aynı şekilde etkilemediğini söyleyeceksiniz.
- Chemistry and mathematic alike became pure analysis.
- Kimya ve matematik aynı şekilde saf tahlil haline geldi.
- We treat all visitors alike.
- Bütün ziyaretçilere aynı şekilde davranıyoruz.
- Tom and I think alike.
- Tom ve ben aynı şekilde düşünüyoruz.
Show More (3)
|
5 |
alike |
aynı |
adj. |
|
- You and I don't think alike.
- Sen ve ben aynı düşünmüyoruz.
- You and I think alike.
- Sen ve ben aynı düşünüyoruz.
- Great minds think alike.
- Büyük beyinler aynı düşünür.
- We treat all visitors alike.
- Biz bütün ziyaretçilere aynı davranırız.
- They are all alike to me.
- Hepsi benim için aynı.
- We think alike.
- Aynı düşünüyoruz.
Show More (3)
|
6 |
alike |
benzer şekilde |
adv. |
|
- The teachers should treat their students alike.
- Öğretmenler öğrencilerine benzer şekilde davranmalı.
- You and I don't think alike.
- Sen ve ben benzer şekilde düşünmüyoruz.
- You and I think alike.
- Sen ve ben benzer şekilde düşünüyoruz.
Show More (0)
|