|
- Today we see them digging away and finding out all sorts of things.
- Bugün onları kazarken ve her türlü şeyi bulurken görüyoruz.
- It also opens the way for all sorts of abuse by the crooks involved in maritime transport.
- Ayrıca deniz taşımacılığında yer alan dolandırıcılar tarafından her türlü suiistimalin önünü açıyor.
- There are all sorts of restrictions and bans on advertisers in the Member States.
- Üye Devletlerde reklam verenlere yönelik her türlü kısıtlama ve yasak bulunmaktadır.
- The countries do not want it, for all sorts of reasons.
- Bu ülkeler her türlü nedenden ötürü bunu istemiyor.
- This leads to all sorts of injustices that are no longer tenable.
- Bu da artık savunulamayacak her türlü adaletsizliğe yol açmaktadır.
- The report is thus riddled with all sorts of examples that are also impossible from a legal point of view.
- Bu nedenle rapor, hukuki açıdan da imkansız olan her türlü örnekle doludur.
- Those clients may be involved in all sorts of dodgy transactions.
- Bu müşteriler her türlü tehlikeli işlemin içinde olabilirler.
- This leads to all sorts of injustices that are no longer tenable.
- Bu durum, artık savunulamayacak her türlü adaletsizliğe yol açmaktadır.
- All sorts of rules were adopted in Berlin or after Berlin, which I am obliged to introduce.
- Berlin'de ya da Berlin'den sonra her türlü kural kabul edildi ve ben de bunları tanıtmak zorundayım.
- All sorts of dates have been considered, but in vain.
- Her türlü tarih düşünüldü ama nafile.
- His absence gave birth to all sorts of rumors.
- Onun yokluğu her türlü söylentiye yol açtı.
- All sorts of people came to the exhibition.
- Sergiye her türden insan geldi.
- In this attic there are all sorts of books, waiting to be read.
- Bu tavan arasında okunmayı bekleyen her türde kitap vardır.
- Modern society is overflowing with all sorts of information.
- Modern toplum her türlü bilgiyle dolup taşıyor.
- I like all sorts of paintings.
- Her türlü resmi severim.
- There are all sorts of things to learn.
- Öğrenmek için her türlü şey vardır.
- We do all sorts of things.
- Her türlü şeyi yaparız.
- Modern society is overflowing with all sorts of information.
- Modern toplum her türlü bilgi ile dolup taşıyor.
- The shop sells all sorts of bric-a-brac.
- Dükkânda her türlü ıvır zıvır satılıyor.
- All sorts of rumors were floating around about her.
- Onun hakkında her türlü söylenti dolaşıyordu.
- I like all sorts of paintings.
- Her tür tabloyu severim.
- I like all sorts of Asian foods, particularly Thai food.
- Her türlü Asya yemeğini severim, özellikle de Tayland yemeklerini.
- There are all sorts of things to learn.
- Öğrenecek her türlü şey var.
- There were all sorts of group activities.
- Her türlü grup aktivitesi vardı.
- There were all sorts of group activities.
- Her türlü grup etkinlikleri vardı.
- The shop sells all sorts of bric-à-brac.
- Dükkanda her türlü ıvır zıvır satılıyor.
- Tom can do all sorts of things quite well.
- Tom her türlü şeyi gayet iyi yapabilir.
- Tom asked me all sorts of questions.
- Tom bana her türlü soruyu sordu.
Show More (25)
|
