anxiety - English Turkish Sentences
English Turkish
anxiety endişe n.
  • There is growing public anxiety over the mortgage market.
  • Konut kredisi piyasasına ilişkin kamuoyunda giderek artan bir endişe söz konusudur.
  • This case highlights the increasing anxiety about human rights abuses in Nigeria.
  • Bu vaka Nijerya'daki insan hakları ihlallerine ilişkin artan endişeyi vurgulamaktadır.
  • This translates as melancholy, sadness, distress, fear, anxiety and despair for the people.
  • Bu, insanlar için melankoli, üzüntü, sıkıntı, korku, endişe ve umutsuzluk olarak tercüme edilebilir.
Show More (33)
anxiety anksiyete n.
  • Tom had an anxiety attack.
  • Tom anksiyete krizi geçirdi.
  • Tom suffers from social anxiety.
  • Tom sosyal anksiyeteden muzdarip.
  • I had an anxiety attack.
  • Anksiyete krizi geçirdim.
Show More (8)
anxiety kaygı n.
  • This anxiety must be taken seriously, and we must discuss it.
  • Bu kaygı ciddiye alınmalı ve tartışılmalıdır.
  • There is a political anxiety whereby all the countries apparently feel able to compromise fundamental legal principles.
  • Görünüşe göre tüm ülkelerin temel hukuki ilkelerden taviz verebileceklerini düşündükleri bir siyasi kaygı söz konusu.
  • The oral question to the Commission underlines this anxiety.
  • Komisyon'a yöneltilen sözlü soru bu kaygının altını çizmektedir.
Show More (5)
anxiety heves n.
  • Tina's anxiety to succeed in the agency led her to get creative.
  • Tina'nın ajansta başarılı olma hevesi onu yaratıcı olmaya yöneltmişti.
Show More (-2)