apportioning - English Turkish Sentences
English Turkish
apportioning paylaştırma n.
  • Now is not the time to apportion blame or point fingers.
  • Şimdi suçu paylaştırmanın ya da parmakla göstermenin zamanı değil.
Show More (-2)
apportioning tahsis etme n.
  • It is not about punishing wrongdoers but apportioning and allocating responsibility for environmental damage.
  • Bu, yanlış yapanları cezalandırmakla değil, çevresel zararın sorumluluğunu paylaştırmak ve tahsis etmekle ilgilidir.
Show More (-2)