|
- The same applies to today's resolution as much as to previous ones.
- Aynı durum, daha öncekiler için olduğu kadar bugünkü karar için de geçerlidir.
- The strategy must involve ethics just as much as it does economics.
- Strateji, ekonomiyi olduğu kadar etiği de içermelidir.
- In the Baltic Sea, we could have fished three times as much as we are doing today.
- Baltık Denizi'nde bugün yaptığımızın üç katı kadar balık avlayabilirdik.
- You can argue as much as you like but I shall stick to the same position.
- Siz istediğiniz kadar tartışabilirsiniz ama ben aynı pozisyonda kalacağım.
- We have not yet achieved as much as we should have done for those people.
- Bu insanlar için henüz yapmamız gerektiği kadar çok şey başarmış değiliz.
- The strategy must involve ethics just as much as it does economics.
- Strateji, ekonomi kadar etiği de içermelidir.
- Temporary agency staff are to be paid as much as the permanent staff in the user company from day one.
- Geçici ajans personeline ilk günden itibaren kullanıcı şirketteki kadrolu personel kadar ödeme yapılacaktır.
- I have ten minutes' speaking time, as much as only a Group chairman can normally expect.
- Normalde sadece bir Grup başkanının bekleyebileceği kadar on dakikalık konuşma sürem var.
- The asbestos tragedy is a typical incident and we should learn from it as much as we can.
- Asbest trajedisi tipik bir olaydır ve bundan öğrenebildiğimiz kadar çok şey öğrenmeliyiz.
- This applies in this case just as much as to anybody else.
- Bu durum herkes için geçerli olduğu kadar bu durum için de geçerlidir.
- I am obliged to comply with it, at least as much as you are.
- En az sizin kadar ben de buna uymakla mükellefim.
- We are legislators on the Budget every bit as much as the Council.
- Bizler de en az Konsey kadar bütçe konusunda yasa koyucuyuz.
- In few other fields do we have to think in the long term as much as in employment policy.
- Başka pek az alanda istihdam politikasında olduğu kadar uzun vadeli düşünmek zorundayız.
- That is why we must make demands equally of both sides, of the Israelis as much as of the Palestinians.
- Bu nedenle her iki taraftan da, Filistinliler kadar İsraillilerden de eşit taleplerde bulunmalıyız.
- Citizenship must be defined by certain civic behaviour as much as by active and daily participation in society.
- Vatandaşlık, topluma aktif ve günlük katılım kadar belirli sivil davranışlarla da tanımlanmalıdır.
- IT sector growth in 2002 was as much as 30%.
- Bilişim sektöründeki büyüme 2002 yılında %30'a kadar çıkmıştır.
- Why, then, should we pay a data protection supervisor as much as a judge at the ECJ?
- O halde neden bir veri koruma denetçisine ATAD'daki bir yargıç kadar ödeme yapalım?
- That is as much as we can say now.
- Şu anda söyleyebileceklerimiz bu kadar.
- I am obliged to comply with it, at least as much as you are.
- En az sizin kadar ben de buna uymakla yükümlüyüm.
- The same applies to today's resolution as much as to previous ones.
- Aynı şey daha öncekiler için olduğu kadar bugünkü karar için de geçerlidir.
- I have been involved in lots of digs all over Italy but nothing has excited me as much as this.
- İtalya'nın dört bir yanında pek çok kazıya katıldım ama hiçbiri beni bu kadar heyecanlandırmadı.
- I wish you peace and ease as much as possible, sweetheart.
- Sana mümkün olduğu kadar huzur ve esenlik diliyorum tatlım.
- I have been involved in lots of digs all over Italy but nothing has excited me as much as this.
- İtalya'nın dört bir yanında çok sayıda kazıya katıldım, ancak hiçbiri beni bu kadar heyecanlandırmamıştı.
- I have been involved in lots of digs all over Italy but nothing has excited me as much as this.
- İtalya'nın her yerinde birçok kazıya katıldım fakat hiçbir şey beni bu kadar heyecanlandırmamıştır.
- The white ball weighs as much as the red ball.
- Beyaz top kırmızı top kadar ağır.
- Tom hates me as much as I hate him.
- Tom da benim ondan nefret ettiğim kadar benden nefret ediyor.
- I think I know as much as you do.
- Sanırım ben de senin kadar biliyorum.
- I try to avoid him as much as possible.
- Ondan mümkün olduğu kadar uzak durmaya çalışıyorum.
- I will help as much as I can.
- Ben, elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.
- Tom still drinks, but not as much as he used to.
- Tom hâlâ içiyor ama eskisi kadar çok değil.
- Tom hasn't done that as much as I have.
- Tom bunu benim kadar çok yapmadı.
- Tom and I don't walk as much as we used to.
- Tom ve ben eskisi kadar çok yürümüyoruz.
- Tom took me to a restaurant where you can eat as much as you want for thirty dollars.
- Tom beni otuz dolara istediğin kadar yiyebileceğin bir restorana götürdü.
- I don't speak French as much as I used to.
- Ben eskisi kadar çok Fransızca konuşmuyorum.
- As much as Tom tried to forget Mary, he couldn't.
- Tom, Mary'yi unutmak için ne kadar çabalasa da yapamadı.
- I'll give you as much as I can.
- Sana verebileceğim kadarını veririm.
- Eat and drink as much as you want.
- İstediğin kadar ye ve iç.
- I want to help Tom as much as you do.
- Ben de senin kadar Tom'a yardım etmek istiyorum.
- Tom didn't get paid as much as they told him they'd pay him.
- Tom, ona ödeyeceklerini söyledikleri kadar para alamadı.
- Go ahead and eat as much as you want.
- Buyurun istediğiniz kadar yiyin.
- We must trust women as much as we can trust the weather.
- Kadınlara, hava durumuna güvenebildiğimiz kadar güvenmeliyiz.
- I can't do as much as I used to.
- Ben eskisi kadar çok yapamıyorum.
- I want to do that as much as you do.
- Onu senin yaptığın kadar yapmak istiyorum.
- Tom didn't pay me as much as he said he'd pay.
- Tom bana ödeyeceğini söylediği kadar para ödemedi.
- Tom spent twice as much as I did.
- Tom benim harcadığımın iki katı kadar çok harcadı.
- Tom doesn't play golf as much as he used to.
- Tom eskisi kadar golf oynamıyor.
- I don't go out as much as I used to.
- Ben eskisi kadar çok dışarı çıkmıyorum.
- He loves you as much as I do.
- O da seni en az benim kadar seviyor.
- I don't know as much as I should.
- Bilmem gerektiği kadar çok şey bilmiyorum.
- Novels aren't being read as much as they were in the past.
- Romanlar geçmişte olduğu kadar çok okunmuyor.
- Tom can eat as much as he wants.
- Tom istediği kadar yiyebilir.
- We haven't done that as much as we should.
- Bunu yapmamız gerektiği kadar yapmadık.
- I don't read as much as I'd like.
- İstediğim kadar çok kitap okumuyorum.
- You may talk as much as you like.
- İstediğin kadar çok konuşabilirsin.
- I don't study as much as Tom does.
- Tom kadar çok ders çalışmıyorum.
- Tom wasn't hurt as much as Mary was.
- Tom, Mary kadar yaralanmadı.
- Tom doesn't practice the piano as much as Mary does.
- Tom, Mary kadar piyano çalışmaz.
- I'll carry as much as I can.
- Taşıyabildiğim kadar taşıyacağım.
- I don't play the bassoon as much as I used to.
- Artık eskisi kadar fagot çalmıyorum.
- Go ahead and eat as much as you want.
- Durma, istediğin kadar ye.
- Tom hasn't done that as much as Mary has.
- Tom bunu Mary kadar çok yapmadı.
- I want to find Tom as much as you do.
- Tom'u senin istediğin kadar bulmak istiyorum.
- Tom loves you as much as I do.
- Tom seni benim sevdiğim kadar çok seviyor.
- A drunkard is somebody you don't like and who drinks as much as you do.
- Ayyaş, sevmediğin ve senin kadar çok içen kişidir.
- I don't think Tom loves Mary as much as she loves him.
- Tom'un Mary'yi, Mary'nin onu sevdiği kadar sevdiğini sanmıyorum.
- I don't exercise as much as I should.
- Yapmam gereken kadar egzersiz yapmıyorum.
- Tom didn't pay me as much as he said he'd pay.
- Tom bana söylediği kadar ödemedi.
- I worry as much as you do.
- Ben de senin kadar endişeleniyorum.
- Tell me as much as you can about what happened.
- Olanlar hakkında anlatabildiğin kadar çok şey anlat.
- I don't like Tom as much as I used to.
- Tom'u eskisi kadar çok sevmiyorum.
- Do you love stoats as much as I love them?
- Gelincikleri benim onları sevdiğim kadar seviyor musun?
- I hate him as much as you do.
- Ondan senin nefret ettiğin kadar çok nefret ediyorum.
- The white ball weighs as much as the red ball.
- Beyaz top kırmızı top kadar ağırdır.
- You seem to be enjoying this as much as I am.
- Sen de en az benim kadar eğleniyor gibisin.
- I don't drink as much as Tom does.
- Ben Tom kadar çok içmiyorum.
- I don't see Tom as much as I used to.
- Ben Tom'u eskisi kadar çok görmüyorum.
- Tom hates Mary, but not as much as she hates him.
- Tom Mary'den nefret ediyor ama Mary'nin ondan nefret ettiği kadar değil.
- I don't see Tom as much as I used to.
- Tom'u eskisi kadar sık görmüyorum.
- I've never loved anybody as much as I love you.
- Hiç kimseyi seni sevdiğim kadar sevmedim.
- I don't study as much as I should.
- Çalışmam gerektiği kadar çok çalışmıyorum.
- In order to keep informed, I try to read as much as possible.
- Bilgilendirilmek için mümkün olduğu kadar çok okumaya çalışıyorum.
- The news surprised him as much as it did me.
- Haber, beni olduğu kadar onu da şaşırttı.
- Tom spent three times as much as I did.
- Tom benim harcadığımın üç katı kadar çok harcadı.
- I don't help Tom as much as I should.
- Tom'a gerektiği kadar yardım etmiyorum.
- There's nothing I like as much as the smell of roses.
- Güllerin kokusu kadar çok hoşlandığım bir şey yok.
- My cousin is four, but he eats as much as I do.
- Kuzenim dört yaşında ama o da benim kadar yemek yiyor.
- I've never loved anybody as much as I love you.
- Seni sevdiğim kadar hiç kimseyi sevmedim.
- Tom doesn't travel as much as Mary.
- Tom, Mary kadar çok seyahat etmiyor.
- I don't sleep as much as I used to.
- Ben eskisi kadar çok uyumuyorum.
- There's nothing I like as much as the smell of roses.
- Gül kokusu kadar sevdiğim bir şey yok.
- Try to memorize as much as you can.
- Ezberleyebildiğin kadar ezberlemeye çalış.
- You may eat as much as you want.
- İstediğin kadar yiyebilirsin.
- Tell me as much as you can about what happened.
- Ne olduğu hakkında bana söyleyebildiğin kadar çok şey söyle.
- Tom drank about three times as much as Mary.
- Tom, yaklaşık Mary'nin üç katı kadar içti.
- I try to watch live TV as much as possible instead of recordings.
- Kayıtlar yerine mümkün olduğu kadar çok canlı TV izlemeye çalışıyorum.
- I want to buy this house as much as you do.
- Bu evi almayı ben de senin kadar istiyorum.
- Novels aren't being read as much as they were in the past.
- Romanlar artık eskisi kadar okunmuyor.
- I think I know as much as you do.
- Senin bildiğin kadar çok bildiğimi düşünüyorum.
- I don't like it as much as taking care of children.
- Ben bunu çocuklara bakmak kadar çok sevmiyorum.
- As much as I like you, I think you can be a total jerk at times.
- Senden ne kadar hoşlansam da, bazen tam bir pislik olabildiğini düşünüyorum.
- You may eat as much as you want.
- İstediğin kadar çok yiyebilirsin.
- Eat and drink as much as you want.
- İstediğin kadar yiyip iç.
- Tom didn't eat as much as I thought he'd eat.
- Tom düşündüğüm kadar yemedi.
- A bottle of shampoo costs as much as a tube of toothpaste.
- Bir şişe şampuan, bir tüp diş macunu kadar pahalı.
- He ate twice as much as I did.
- Benim yediğimin iki katı kadar çok yedi.
- My teacher told me to read as much as I could.
- Öğretmenim bana elimden geldiği kadar çok okumamı söyledi.
- You may eat as much as you want to.
- İstediğin kadar yiyebilirsin.
- I've never loved anyone as much as I love you.
- Hiç kimseyi seni sevdiğim kadar sevmedim.
- Tom drank about three times as much as Mary.
- Tom, Mary'nin üç katı kadar içti.
- Take as much as you need.
- İhtiyacınız kadar alın.
- I want to help Tom as much as I can.
- Elimden geldiği kadar Tom'a yardım etmek istiyorum.
- Women today drink as much as men.
- Günümüzde kadınlar da erkekler kadar içiyor.
- I don't like Tom as much as I used to.
- Tom'u eskisi kadar sevmiyorum.
- Tom didn't eat as much as I thought he'd eat.
- Tom yiyeceğini düşündüğüm kadar çok yemek yemedi.
- I don't study as much as my parents tell me I should.
- Ailemin çalışmam gerektiğini söylediği kadar çok çalışmıyorum.
- We must trust women as much as we can trust the weather.
- Kadınlara havaya güvendiğimiz kadar güvenmeliyiz.
- I think I know as much as you.
- Senin kadar çok bildiğimi düşünüyorum.
- I'm not sure that Tom enjoyed the party as much as we did.
- Tom'un partiden bizim kadar çok zevk aldığından emin değilim.
- It's not that I don't care, I just don't care as much as you do.
- Umursamadığımdan değil, sadece senin kadar umursamıyorum.
- I don't study as much as I should.
- Çalışmam gerektiği kadar çalışmıyorum.
- I didn't pay Tom as much as I paid Mary.
- Tom'a Mary'ye ödediğim kadar ödemedim.
- Tom didn't help Mary as much as he should have.
- Tom, Mary'ye gerektiği kadar yardım etmedi.
- Novels aren't being read as much as they used to be.
- Romanlar eskisi kadar çok okunmuyor.
- Tom didn't get paid as much as they told him they'd pay him.
- Tom'a söyledikleri kadar ödeme yapmadılar.
- Tom won't likely despise Mary as much as John does.
- Tom, Mary'den John kadar nefret etmeyecektir.
- My teacher told me to read as much as I could.
- Öğretmenim okuyabildiğim kadar çok okumamı söyledi.
- I can't imagine loving anybody as much as Tom seems to love Mary.
- Tom'un Mary'yi sevdiği kadar başka birini sevmeyi hayal bile edemiyorum.
- I hate Tom as much as you do.
- Tom'dan en az senin kadar nefret ediyorum.
- My second child doesn't like school as much as the first one.
- İkinci çocuğum okulu birincisi kadar sevmiyor.
- Rest as much as you want.
- İstediğin kadar dinlen.
- I don't watch TV as much as I used to.
- Eskisi kadar televizyon izlemiyorum.
- I probably won't drink as much as Tom.
- Muhtemelen Tom kadar çok içmeyeceğim.
- They don't pay me as much as they pay Tom.
- Bana Tom'a ödedikleri kadar çok ödemiyorlar.
- The cold doesn't seem to bother you as much as it bothers me.
- Soğuk seni beni rahatsız ettiği kadar rahatsız etmiyor gibi görünüyor.
- I don't do that as much as I used to.
- Bunu eskisi kadar çok yapmıyorum.
- You can eat as much as you want.
- İstediğiniz kadar yiyebilirsiniz.
- Tom doesn't work as much as he used to.
- Tom eskisi kadar çok çalışmıyor.
- I've never loved anyone as much as I love you.
- Seni sevdiğim kadar hiç kimseyi sevmedim.
- I don't swim as much as I used to.
- Eskisi kadar çok yüzmüyorum.
- I don't like music as much as you do.
- Müziği senin sevdiğin kadar çok sevmiyorum.
- Please eat as much as you want.
- Lütfen istediğiniz kadar yiyin.
- Tom isn't likely to despise Mary as much as John does.
- Tom, Mary'yi John kadar hor görmeyecektir.
- I couldn't love anybody as much as I love you.
- Kimseyi seni sevdiğim kadar sevemezdim.
- I don't like music as much as you do.
- Müziği senin kadar sevmiyorum.
- I've never met someone that I love as much as I love you.
- Seni sevdiğim kadar sevdiğim biriyle hiç tanışmadım.
- Tom hated Mary as much as she hated him.
- Tom, Mary'den en az onun kendisinden nefret ettiği kadar nefret ediyordu.
- The new bicycle cost me as much as 50,000 yen.
- Yeni bisiklet bana 50.000 yen kadar fiyata mal oldu.
- We hate Tom as much as you do.
- Tom'dan en az senin kadar nefret ediyoruz.
- I certainly don't go out as much as I used to.
- Kesinlikle eskisi kadar dışarı çıkmıyorum.
- I don't play golf as much as I used to.
- Ben eskiden oynadığım kadar golf oynamıyorum.
- My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
- I don't like Boston as much as I used to.
- Boston'u eskisi kadar sevmiyorum.
- I don't eat as much as I used to.
- Eskisi kadar çok yemiyorum.
- Drink as much as you want.
- İstediğin kadar iç.
- Tom doesn't travel as much as Mary.
- Tom Mary kadar seyahat etmez.
- Tom won't likely despise Mary as much as John does.
- Tom muhtemelen Mary'yi John kadar çok küçümsemeyecek.
- Do you love stoats as much as I love them?
- Kakımları benim sevdiğim kadar seviyor musun?
- My watch didn't cost as much as yours.
- Benim saatim seninki kadar pahalı değildi.
- You haven't done that as much as Tom has, have you?
- Bunu Tom'un yaptığı kadar çok yapmadın, değil mi?
- Tom doesn't love you as much as I love you.
- Tom seni benim sevdiğim kadar sevmiyor.
- Tom doesn't love you as much as I love you.
- Tom seni benim seni sevdiğim kadar sevmiyor.
- No one loves you as much as I do.
- Kimse seni benim sevdiğim kadar sevmiyor.
- I don't swim as much as I used to.
- Eskisi kadar yüzmüyorum.
- Tom doesn't work as much as Mary.
- Tom, Mary kadar fazla çalışmaz.
- Tom didn't love Mary as much as she loved him.
- Tom, Mary'yi Mary'nin onu sevdiği kadar sevmedi.
- Novels aren't being read as much as they used to be.
- Romanlar eskisi kadar okunmuyor.
- Tom usually doesn't eat as much as Mary does.
- Tom genellikle Mary kadar çok yemez.
- You know just as much as I do.
- Sen de en az benim kadar biliyorsun.
- I hate her as much as you do.
- Ondan senin nefret ettiğin kadar çok nefret ediyorum.
- Tom enjoys swimming almost as much as he enjoys skiing.
- Tom yüzmekten neredeyse kayak yapmaktan hoşlandığı kadar hoşlanıyor.
- I think I know as much as you.
- Sanırım ben de senin kadar biliyorum.
- This bicycle didn't cost as much as I expected.
- Bu bisiklet beklediğim kadar fazla tutmadı.
- I hate them as much as you do.
- Ben de onlardan senin kadar nefret ediyorum.
- She hates me as much as I hate her.
- Benim ondan nefret ettiğim kadar o da benden nefret ediyor.
- I want to leave here as much as you do.
- Buradan gitmeyi ben de senin kadar istiyorum.
- I work as much as I can, but never as much as I would want.
- Elimden geldiğince çalışıyorum ama asla istediğim kadar değil.
- Tom loves you as much as I do.
- Tom seni en az benim kadar seviyor.
- As much as I hated to admit it, I was worried.
- İtiraf etmekten ne kadar nefret etsem de, endişelendim.
- We hate them as much as you do.
- Biz onlardan senin nefret ettiğin kadar çok nefret ediyoruz.
- I don't study as much as Tom does.
- Ben Tom kadar çok çalışmıyorum.
- Tom didn't get paid as much as he thought he was worth.
- Tom hak ettiğini düşündüğü kadar para almadı.
- Tom isn't likely to despise Mary as much as John does.
- Tom muhtemelen Mary'yi John kadar çok küçümsemeyecek.
- I wanted to see as much as I could.
- Görebildiğim kadar çok şey görmek istedim.
- Tom didn't pay me as much as he promised he would.
- Tom bana söz verdiği kadar ödeme yapmadı.
- I need him as much as a fish needs an umbrella.
- Ona bir balığın şemsiyeye ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacım var.
- I didn't get paid as much as I expected.
- Beklediğim kadar para alamadım.
- I'm saving as much as I can.
- Elimden geldiği kadar çok biriktiriyorum.
- I still watch TV, but not as much as I used to.
- Hâlâ televizyon izliyorum ama eskisi kadar değil.
- You can take as much as you want.
- İstediğiniz kadar alabilirsiniz.
- We hate them as much as you do.
- Onlardan en az senin kadar nefret ediyoruz.
- I want to do this as much as you do.
- Ben de senin kadar bunu yapmak istiyorum.
- I wish I knew as much as you do.
- Keşke senin bildiğin kadar çok bilsem.
- I hate him as much as you do.
- Ondan senin kadar nefret ediyorum.
- I work as much as you.
- Ben de senin kadar çalışıyorum.
- I don't drink as much as I used to.
- Eskisi kadar çok içmiyorum.
- Tom doesn't eat as much as Mari.
- Tom, Mari kadar fazla yemez.
- If it's free, get as much as you can.
- Bedava ise alabildiğin kadar al.
- I want Tom to stay as much as you do.
- Tom'un da senin kadar kalmasını istiyorum.
- You may talk as much as you like.
- İstediğin kadar konuşabilirsin.
- I want to find Tom as much as you do.
- Ben de senin kadar Tom'u bulmak istiyorum.
- I'm not so sure that I like Mary as much as the first time I saw her.
- Mary'yi ilk gördüğüm zamanki kadar sevdiğimden emin değilim.
- I don't play golf as much as I used to.
- Eskisi kadar golf oynamıyorum.
- I want to do that as much as you do.
- Bunu yapmayı ben de senin kadar istiyorum.
- I couldn't love anybody as much as I love you.
- Hiç kimseyi seni sevdiğim kadar sevemedim.
- Tom earns three times as much as I do.
- Tom benim üç katım kadar kazanıyor.
- Tom drinks twice as much as Mary does.
- Tom, Mary'nin içtiğinin iki katı kadar çok içiyor.
- I want to leave here as much as you do.
- Senin kadar çok buradan ayrılmak istiyorum.
- Eat as much as you want.
- İstediğin kadar ye.
- I'm beginning to realize that you don't really like me as much as I like you.
- Benden, benim senden hoşlandığım kadar hoşlanmadığını fark etmeye başlıyorum.
- You don't cry as much as you used to.
- Eskisi kadar ağlamıyorsun.
- Tom and Mary would get together as much as they could.
- Tom ve Mary yapabildikleri kadar çok bir araya gelirlerdi.
- I hate Tom as much as you do.
- Tom'dan senin kadar çok nefret ediyorum.
- I hate them as much as you do.
- Onlardan senin nefret ettiğin kadar çok nefret ediyorum.
- Tom doesn't eat as much as Mary does.
- Tom Mary kadar çok yemez.
- Tom didn't help Mary as much as he should've.
- Tom, Mary'ye gerektiği kadar yardım etmedi.
- Tom is going to do as much as he can.
- Tom yapabildiği kadar çok şey yapacak.
- I want to do this as much as you do.
- Bunu yapmayı en az senin kadar istiyorum.
- Take as much as you want.
- İstediğiniz kadar alın.
- I don't read as much as I'd like.
- İstediğim kadar çok okumuyorum.
- I don't go out as much as I used to.
- Eskisi kadar çok dışarı çıkmıyorum.
- All Tom wanted was for Mary to love him as much as he loved her.
- Tom'un tek istediği Mary'nin onu sevdiği kadar sevmesiydi.
- I'm trying to learn as much as I can from Tom.
- Tom'dan elimden gelen kadarını öğrenmeye çalışıyorum.
- Tom doesn't do that as much as he used to.
- Tom bunu eskisi kadar yapmıyor.
- Once you have completed your mission you can drink as much as you like.
- Görevinizi tamamladıktan sonra istediğiniz kadar içebilirsiniz.
- You can eat as much as you want.
- İstediğin kadar yiyebilirsin.
- Today you can eat as much as you want.
- Bugün istediğin kadar yiyebilirsin.
- I want to live in Boston as much as you do.
- Boston'da yaşamayı ben de senin kadar istiyorum.
- Take as much as you need.
- İhtiyacın kadar al.
- Laugh as much as you like; I'll stick to my plan to the bitter end.
- İstediğin kadar gül; ben sonuna kadar planıma sadık kalacağım.
- Tom hated Mary, but not as much as she hated him.
- Tom Mary'den nefret ediyordu ama Mary'nin ondan nefret ettiği kadar değil.
- Eat as much as you like.
- İstediğin kadar çok ye.
- You can eat and drink as much as you want.
- İstediğin kadar yiyip içebilirsin.
- Tom doesn't travel as much as Mary does.
- Tom, Mary kadar çok seyahat etmez.
- Tom ate just as much as I did.
- Tom da en az benim kadar yedi.
- The cold doesn't seem to bother Tom as much as it bothers me.
- Görünüşe bakılırsa soğuk Tom'u beni rahatsız ettiği kadar rahatsız etmiyor.
- Tom doesn't practice the piano as much as he used to.
- Tom eskisi kadar piyano çalışmıyor.
- I know of no language that I adore as much as this one.
- Bu kadar çok sevdiğim hiçbir bir dil bilmiyorum.
- Tom didn't help Mary as much as he should have.
- Tom, Mary'ye etmesi gerektiği kadar çok yardım etmedi.
- Take as much as you like.
- İstediğin kadar al.
- My second child doesn't like school as much as the first one.
- İkinci çocuğum okulu ilki kadar sevmiyor.
- I don't study as much as my parents tell me I should.
- Ailemin bana söylediği kadar ders çalışmıyorum.
- He loves you as much as I do.
- O, seni benim sevdiğim kadar çok seviyor.
- I don't procrastinate as much as I used to.
- Artık eskisi kadar ertelemiyorum.
- I know as much as I need to.
- Bilmem gerektiği kadarını biliyorum.
- I'd like to sell my car for as much as possible.
- Arabamı mümkün olduğu kadar fazla fiyata satmak istiyorum.
- Tom wondered if Mary liked him as much as he liked her.
- Tom, Mary'nin de ondan kendisi kadar hoşlanıp hoşlanmadığını merak ediyordu.
- I don't do that as much as I used to.
- Onu eskisi kadar çok yapmıyorum.
- I didn't pay Tom as much as I paid Mary.
- Mary'ye ödediğim kadar Tom'a para ödemedim.
- Nothing costs as much as what one gets for free.
- Hiçbir şey bedavaya elde edilen kadar pahalı değildir.
- I hate her as much as you do.
- Ben de ondan senin kadar nefret ediyorum.
- Read as much as possible.
- Mümkün olduğu kadar çok okuyun.
- As much as I like football, I prefer tennis.
- Futbolu ne kadar sevsem de, tenisi tercih ederim.
- Can we take as much as we want?
- İstediğimiz kadar alabilir miyiz?
- Tom earns twice as much as Mary.
- Tom, Mary'nin kazandığının iki katı kadar çok kazanır.
- I hate it as much as you do.
- Ben de en az senin kadar nefret ediyorum.
- Drink as much as you want.
- İstediğiniz kadar iç.
- Take as much as you want.
- İstediğin kadar al.
- If you want to speak English as fluently as me, you must learn as much as I did.
- Benim kadar akıcı İngilizce konuşmak istiyorsanız, benim kadar çok şey öğrenmelisiniz.
- You know just as much as I do.
- Sadece benim bildiğim kadar çok biliyorsun.
- I'm trying to learn as much as I can from Tom.
- Tom'dan öğrenebildiğim kadar çok şey öğrenmeye çalışıyorum.
- I'm not so sure that I like Mary as much as the first time I saw her.
- Mary'yi ilk gördüğüm zamanki kadar çok sevdiğimden o kadar emin değilim.
- Since my husband became sick he's lost as much as 20 kilograms and his pants are now baggy.
- Kocam hasta olduktan sonra 20 kilo kadar verdi ve şu anda pantolonu bol geliyor.
- I don't get paid as much as I'd like.
- İstediğim kadar para alamıyorum.
- Tom doesn't work as much as Mary.
- Tom, Mary kadar çok çalışmıyor.
- As much as Tom tried to forget Mary, he couldn't.
- Tom Mary'yi ne kadar unutmaya çalışsa da unutamadı.
- You can take it, I really don't need it as much as you think.
- Onu alabilirsin, ona gerçekten düşündüğün kadar çok ihtiyacım yok.
- Tom hasn't done that as much as I have.
- Tom bunu benim yaptığım kadar çok yapmadı.
- Eat as much as you like.
- İstediğin kadar ye.
- Tom only makes about half as much as Mary does.
- Tom Mary'nin sadece yarısı kadar kazanıyor.
- I don't get paid as much as I'd like.
- İstediğim kadar para almıyorum.
- It doesn't hurt as much as it did before.
- Eskisi kadar ağrımıyor.
- I've never met someone that I love as much as I love you.
- Seni sevdiğim kadar çok seveceğim birine asla rastlamadım.
- All Tom wanted was for Mary to love him as much as he loved her.
- Tom'un bütün istediği Mary'nin onu eskisi kadar çok sevmesiydi.
- An ostrich egg weighs as much as twenty-four chicken eggs.
- Bir devekuşu yumurtası, yirmi dört tane kadar tavuk yumurtası ağırlığındadır.
- I know of no language that I adore as much as this one.
- Bu dil kadar sevdiğim başka bir dil bilmiyorum.
- I don't eat as much as I used to.
- Ben eskisi kadar çok yemek yemiyorum.
- Tom doesn't travel as much as Mary does.
- Tom, Mary kadar çok seyahat etmiyor.
- Tom doesn't eat as much as Mary.
- Tom, Mary kadar yemez.
- You can take it, I really don't need it as much as you think.
- Alabilirsin, gerçekten düşündüğün kadar ihtiyacım yok.
- I think that, in tough times, you can cry as much as you want.
- Bence zor zamanlarda istediğin kadar ağlayabilirsin.
- I want to find Tom as much as you do.
- Tom'u bulmayı en az senin kadar istiyorum.
- I don't speak French as much as I used to.
- Eskisi kadar Fransızca konuşamıyorum.
- I think that, in tough times, you can cry as much as you want.
- Zor zamanlarda, istediğiniz kadar ağlayabileceğinizi düşünüyorum.
- I want to go there as much as you do.
- Ben de en az senin kadar oraya gitmek istiyorum.
- Tom doesn't practice the piano as much as Mary does.
- Tom, Mary kadar piyano çalışmıyor.
- I still watch TV, but not as much as I used to.
- Ben hâlâ televizyon izliyorum ama eskisi kadar çok değil.
- I want to live in Boston as much as you do.
- Ben de senin kadar Boston'da yaşamak istiyorum.
- Tom likes you as much as he likes anyone.
- Tom herkesten hoşlandığı kadar senden de hoşlanıyor.
- I don't talk with Tom as much as I used to.
- Tom'la eskisi kadar konuşmuyorum.
- It didn't cost as much as I thought it would.
- Düşündüğüm kadar pahalıya mal olmadı.
- I think you hate Tom as much as he hates you.
- Bence sen de Tom'dan en az onun senden nefret ettiği kadar nefret ediyorsun.
- Tom doesn't eat as much as Mari.
- Tom, Mari kadar çok yemiyor.
- Tom usually doesn't eat as much as Mary does.
- Tom genellikle Mary kadar çok yemek yemez.
- You can take as much as you want.
- İstediğin kadar alabilirsin.
- Tom doesn't play golf as much as he used to.
- Tom eskisi kadar çok golf oynamaz.
- I don't talk with Tom as much as I used to.
- Tom'la eskisi kadar çok konuşmuyorum.
- I wish I knew as much as you do.
- Keşke ben de senin kadar çok şey bilseydim.
- Tom earns twice as much as Mary.
- Tom Mary'nin iki katı kadar çok kazanır.
- He wanted to work as much as a dead dog wants to bark.
- Ölü bir köpeğin havlamak istediği kadar çalışmak istiyordu.
- Tom doesn't do that as much as he used to.
- Tom bunu eskiden olduğu kadar çok yapmaz.
- As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
- Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
- I'm not sure that Tom enjoyed the party as much as we did.
- Tom'un partiden bizim kadar keyif aldığından emin değilim.
- I'm beginning to think you don't like me as much as you used to.
- Beni eskisi kadar sevmediğini düşünmeye başlıyorum.
- I want to go home as much as you do.
- Ben de senin kadar eve gitmek istiyorum.
- No one loves you as much as I do.
- Kimse seni benim kadar sevemez.
- I don't eat meat as much as I used to.
- Eskisi kadar et yemiyorum.
- I don't exercise as much as I should.
- Olması gerektiği kadar egzersiz yapmıyorum.
- I don't sleep as much as I used to.
- Eskisi kadar çok uyumuyorum.
- Tom doesn't eat as much as Mary.
- Tom, Mary kadar çok yemiyor.
- Tom says he's willing to spend as much as $300 on that gizmo you're trying to sell.
- Tom, satmaya çalıştığınız aygıt için 300 dolar kadar harcamaya hazır olduğunu söylüyor.
- It's hard to love somebody when you don't know whether they love you as much as you love them.
- Birinin sizi sizin onu sevdiğiniz kadar sevip sevmediğini bilmeden onu sevmek zordur.
- Tom still drinks, but not as much as he used to.
- Tom hâlâ içiyor ama eskisi kadar değil.
- My cousin is four, but he eats as much as I do.
- Kuzenim dört yaşında ama o benim kadar çok yiyor.
- If you want to speak English as fluently as me, you must learn as much as I did.
- Eğer İngilizceyi benim kadar akıcı konuşmak istiyorsan, benim kadar çok şey öğrenmelisin.
- We hate Tom as much as you do.
- Tom'dan senin nefret ettiğin kadar çok nefret ediyoruz.
- They don't pay me as much as they pay Tom.
- Bana Tom'a ödedikleri kadar ödemiyorlar.
- You can accelerate as much as you want, but since the car's in neutral, we won't be going anywhere.
- İstediğin kadar hızlanabilirsin ama araba boşta olduğu için hiçbir yere gidemeyiz.
- If it's free, get as much as you can.
- Eğer bedavaysa, alabildiğiniz kadar alın.
- Tom may eat as much as he wants.
- Tom istediği kadar yiyebilir.
- We're going to do as much as we can.
- Elimizden geldiği kadar çok yapacağız.
- I hope you suffer as much as we did.
- Umarım sen de bizim kadar acı çekersin.
- My cousin is four years old, but she eats as much as I do.
- Kuzenim dört yaşında ama o da benim kadar yiyor.
- Tom doesn't eat as much as Mary does.
- Tom, Mary kadar çok yemiyor.
- You haven't done that as much as Tom has, have you?
- Bunu Tom kadar çok yapmadın, değil mi?
- I can't do as much as I used to.
- Eskisi kadar çok şey yapamıyorum.
- I'm beginning to think you don't like me as much as you used to.
- Beni eskisi kadar çok sevmediğini düşünmeye başlıyorum.
Show More (323)
|
