|
- I'm not very interested.
- Ben çok ilgilenmiyorum.
- Tom became interested in baking when he was very young.
- Tom çok gençken fırıncılıkla ilgilenmeye başladı.
- Tom pretended to be interested.
- Tom ilgileniyormuş gibi davrandı.
- I'm interested in this.
- Bununla ilgileniyorum.
- Tom said that he was really interested.
- Tom gerçekten ilgilendiğini söyledi.
- We're not interested in such things.
- Böyle şeylerle ilgilenmiyoruz.
- I told him I'm not interested.
- Ona ilgilenmediğimi söyledim.
- Tom thinks Mary will be interested.
- Tom Mary'nin ilgileneceğini düşünüyor.
- I'm not at all interested in physics.
- Fizikle hiç ilgilenmiyorum.
- He didn't seem interested in making friends.
- Arkadaş edinmekle ilgilenmiyor gibiydi.
- He's interested in many things.
- O, birçok şeyle ilgilenmektedir.
- Sami wasn't interested in any girl.
- Sami herhangi bir kızla ilgilenmiyordu.
- Apart from languages, I'm also interested in technology.
- Dillerin yanı sıra teknolojiyle de ilgileniyorum.
- Why was Marika so interested in Japanese culture?
- Neden Marika Japon kültürü ile bu kadar ilgileniyordu?
- I think that Tom will be interested.
- Sanırım Tom ilgilenecek.
- Tom didn't seem interested at all.
- Tom hiç ilgilenmiyor gibiydi.
- Tom seemed to be interested.
- Tom ilgileniyor gibiydi.
- I told you I wasn't interested in a refund.
- Geri ödemeyle ilgilenmediğimi söylemiştim.
- Are you interested in science?
- Bilimle ilgileniyor musun?
- Are you interested in fashion or make-up?
- Modayla mı yoksa makyajla mı ilgileniyorsunuz?
- I'm interested in learning French.
- Fransızca öğrenmekle ilgileniyorum.
- Are you still interested?
- Hâlâ ilgileniyor musunuz?
- Why are you so interested all of a sudden?
- Neden birden bire bu kadar ilgilendin?
- I've always been interested by politics.
- Her zaman siyasetle ilgilenmişimdir.
- Whatever it is, we're not interested.
- Ne olursa olsun, biz ilgilenmiyoruz.
- Why is Tom so interested in that?
- Tom onunla neden bu kadar ilgileniyor?
- She seemed genuinely interested.
- Gerçekten ilgileniyor gibiydi.
- Is Tom interested?
- Tom ilgileniyor mu?
- I'm not at all interested.
- Hiç ilgilenmiyorum.
- I'm not really interested in buying anything.
- Ben gerçekten bir şey satın almakla ilgilenmiyorum.
- Tom is very interested in classical music.
- Tom klasik müzikle çok ilgileniyor.
- Tom is very interested in music.
- Tom müzikle çok ilgileniyor.
- How did you know Tom was interested?
- Tom'un ilgilendiğini nasıl bildin?
- Tom told me that he thought Mary was interested.
- Tom bana Mary'nin ilgilendiğini düşündüğünü söyledi.
- Tom told me that he was interested.
- Tom bana ilgilendiğini söyledi.
- I'm interested in you.
- Seninle ilgileniyorum.
- Wendy was not always interested in Japanese festivals.
- Wendy oldum olası Japon festivalleriyle ilgilenmezdi.
- Tom told me that he thought Mary would be interested.
- Tom bana Mary'nin ilgileneceğini düşündüğünü söyledi.
- Why are you so interested all of a sudden?
- Neden aniden bu kadar ilgileniyorsun?
- You're interested in computers, aren't you?
- Bilgisayarlarla ilgileniyorsun, değil mi?
- I think Tom won't be interested.
- Tom'un ilgileneceğini sanmıyorum.
- I think Tom is still interested.
- Bence Tom hala ilgileniyor.
- She doesn't seem interested in making friends.
- Arkadaş edinmekle ilgileniyor gibi görünmüyor.
- Are you interested in promotional opportunities?
- Kariyer fırsatlarıyla ilgileniyor musunuz?
- Tom said Mary is interested.
- Tom, Mary'nin ilgilendiğini söyledi.
- I'm very interested in the job.
- İşle çok ilgileniyorum.
- I'm interested in the history of Japan.
- Japonya'nın tarihiyle ilgileniyorum.
- I'm not interested in your religion.
- Ben senin dininle ilgilenmiyorum.
- Tom thought Mary would be interested.
- Tom, Mary'nin ilgileneceğini düşündü.
- Nobody seems interested in dancing with me.
- Kimse benimle dans etmekle ilgilenmiyor.
- Aren't you interested in the job?
- İşle ilgilenmiyor musunuz?
- Tom wasn't interested.
- Tom ilgilenmedi.
- Everyone's interested.
- Herkes ilgileniyor.
- I am not in the least interested in such a thing.
- Böyle bir şeyle az da olsa ilgilenmiyorum.
- I'm very interested in classical literature.
- Klasik edebiyatla çok ilgileniyorum.
- Tom said Mary was likely to be interested.
- Tom, Mary'nin ilgilenebileceğini söyledi.
- I'm not interested in anything you have to say.
- Söyleyeceğin hiçbir şeyle ilgilenmiyorum.
- Tom thought Mary was interested.
- Tom Mary'nin ilgilenmediğini düşündü.
- I'm interested in Japanese history.
- Japon tarihiyle ilgileniyorum.
- I'm pretty sure Tom wouldn't be interested.
- Tom'un ilgilenmeyeceğinden oldukça eminim.
- Why are you so interested in where Tom went?
- Tom'un nereye gittiğiyle neden bu kadar ilgileniyorsun?
- Tom is likely to be interested, isn't he?
- Tom muhtemelen ilgileniyordur, değil mi?
- I'm always interested in new ideas.
- Ben her zaman yeni fikirlerle ilgilenirim.
- Are you interested in art?
- Sanatla ilgilenir misin?
- I'm not interested in your religion.
- Dininizle ilgilenmiyorum.
- Tom is not interested in politics.
- Tom siyasetle ilgilenmiyor.
- I think that Tom is still interested.
- Bence Tom hala ilgileniyor.
- Zailaiba Bar is hiring waiters; are you interested?
- Zailaiba Bar garson arıyor; ilgileniyor musunuz?
- Tom wasn't interested in baseball.
- Tom beyzbolla ilgilenmiyordu.
- Tom doesn't think Mary will be interested.
- Tom Mary'nin ilgileneceğini düşünmüyor.
- Your son is not interested in studying.
- Oğlunuz ders çalışmakla ilgilenmiyor.
- He's no longer interested in me.
- Artık benimle ilgilenmiyor.
- That man is still interested in you.
- Bu adam hala seninle ilgileniyor.
- For the record, I'm not at all interested.
- Kayıt için, ben hiç ilgilenmiyorum.
- I wonder if Tom is really interested.
- Tom'un gerçekten ilgilenip ilgilenmediğini merak ediyorum.
- I'm interested in that.
- Ben bununla ilgileniyorum.
- I'm more interested in the present.
- Ben daha çok bugünle ilgileniyorum.
- I am not in the least interested in such a thing.
- Böyle bir şeyle zerre kadar ilgilenmiyorum.
- Tom told me he's not interested in you anymore.
- Tom bana artık seninle ilgilenmediğini söyledi.
- He's also very interested in you.
- O da seninle çok ilgileniyor.
- Tom says Mary was interested.
- Tom, Mary'nin ilgilendiğini söylüyor.
- Tom is very interested in French.
- Tom Fransızca ile çok ilgileniyor.
- Sami wasn't interested in any girl.
- Sami hiçbir kızla ilgilenmiyordu.
- Tom isn't the slightest bit interested in my suggestion.
- Tom önerimle zerre kadar ilgilenmiyor.
- I am not interested in acquiring wealth.
- Servet edinmekle ilgilenmiyorum.
- I think Tom wouldn't be interested.
- Bence Tom ilgilenmeyecekti.
- I'm not very interested.
- Ben de pek ilgilenmiyorum.
- Aren't you interested in the job?
- İşle ilgilenmiyor musun?
- I'm very interested in folk music.
- Halk müziğiyle çok ilgileniyorum.
- Are you interested in astrology?
- Astrolojiyle ilgileniyor musun?
- Tom doesn't think Mary would be interested.
- Tom, Mary'nin ilgileneceğini düşünmüyor.
- She's only interested in selling books.
- O sadece kitap satmakla ilgileniyor.
- Are you interested in music?
- Müzikle ilgileniyor musun?
- Walt's sons and grandsons are interested only in themselves.
- Walt'un oğulları ve torunları sadece kendileriyle ilgileniyorlar.
- Tom isn't interested in horses.
- Tom atlarla ilgilenmiyor.
- I told you I'm not interested.
- Sana ilgilenmediğimi söyledim.
- You don't need to pretend you're interested.
- İlgileniyormuş gibi davranmana gerek yok.
- We're interested.
- İlgileniyoruz.
- Our government is not interested in us.
- Devlet bizimle ilgilenmiyor.
- Tom became interested in music because his neighbor was quite a musician.
- Tom müzikle ilgilenmeye başladı çünkü komşusu çok iyi bir müzisyendi.
- Are you interested in fashion or make-up?
- Moda ya da makyajla ilgileniyor musun?
- Mary was not interested in him.
- Mary onunla ilgilenmiyordu.
- He got interested in the story.
- O, hikayeyle ilgilendi.
- I wonder if Tom is as interested in this as Mary is.
- Tom'un bununla Mary kadar ilgilenip ilgilenmediğini merak ediyorum.
- I am not interested in politics.
- Politikayla ilgilenmiyorum.
- I'm really not interested in history.
- Gerçekten tarihle ilgilenmiyorum.
- It looks like Tom isn't interested in baseball.
- Tom beyzbolla ilgilenmiyor gibi görünüyor.
- We'd be very interested in what you think.
- Ne düşündüğünle çok ilgileniriz.
- I'm not the least bit interested in role-playing games.
- Rol yapma oyunlarıyla zerre kadar ilgilenmiyorum.
- I'm very interested in jazz.
- Cazla çok ilgileniyorum.
- Tom is very interested in water sports.
- Tom su sporlarıyla çok ilgileniyor.
- Tom said Mary wasn't interested.
- Tom, Mary'nin ilgilenmediğini söyledi.
- Tom seemed to be interested.
- Tom ilgilenmiş gibi duruyordu.
- I think he's interested in me.
- Sanırım o benimle ilgileniyor.
- Tom isn't interested in politics at all.
- Tom politikayla hiç ilgilenmiyor.
- I'm interested in buying it.
- Ben bunu satın almakla ilgileniyorum.
- I'm interested in trying bungee jumping.
- Bungee jumping denemekle ilgileniyorum.
- I'm not interested in a serious relationship.
- Ciddi bir ilişkiyle ilgilenmiyorum.
- Tom says Mary isn't interested.
- Tom, Mary'nin ilgilenmediğini söylüyor.
- I get why you're so interested.
- Neden bu kadar ilgilendiğini anlıyorum.
- Tom told Mary that he thought John was interested.
- Tom Mary'ye John'un ilgilendiğini düşündüğünü söyledi.
- Tom isn't interested in your opinion.
- Tom sizin fikrinizle ilgilenmiyor.
- I'm very interested in painting.
- Resimle çok ilgileniyorum.
- I'm not interested in him romantically.
- Onunla romantik olarak ilgilenmiyorum.
- No one seems interested in Tom's paintings anymore.
- Artık kimse Tom'un resimleriyle ilgilenmiyor.
- I'm definitely interested.
- Kesinlikle ilgileniyorum.
- Why aren't you interested?
- Neden ilgilenmiyorsun?
- I reckon Tom will be interested.
- Sanırım Tom ilgilenecektir.
- Look, I'm really not interested, OK?
- Bak, gerçekten ilgilenmiyorum, tamam mı?
- Tom is very interested in painting.
- Tom resimle çok ilgileniyor.
- The youth of our land are not interested in politics.
- Ülkemizin gençleri politikayla ilgilenmiyor.
- I'm not interested in your opinion.
- Senin fikrinle ilgilenmiyorum.
- Tom is very interested in water sports.
- Tom su sporlarıyla çok ilgilenir.
- I wasn't interested in the job.
- Ben işle ilgilenmiyordum.
- He seems interested in me.
- Benimle ilgileniyor gibi.
- I wasn't really interested.
- Ben gerçekten ilgilenmiyordum.
- Tom is always interested in new ideas.
- Tom her zaman yeni fikirlerle ilgilenir.
- Tom is very interested in jazz.
- Tom, cazla çok ilgileniyor.
- We know you're interested.
- İlgilendiğini biliyoruz.
- That's the person who Mary's really interested in.
- Mary'nin gerçekten ilgilendiği kişi bu.
- I am not interested in acquiring wealth.
- Servet kazanmakla ilgilenmiyorum.
- I hear Tom is interested.
- Tom'un ilgilendiğini duydum.
- What are they interested in?
- Onlar neyle ilgileniyorlar?
- He's really interested in biology.
- Biyolojiyle gerçekten ilgileniyor.
- Apart from languages, I'm also interested in technology.
- Dillerin dışında, teknolojiyle de ilgileniyorum.
- I'm not the only one interested in buying that house.
- O evi almakla ilgilenen tek kişi ben değilim.
- I wonder whether Tom is interested.
- Acaba Tom ilgileniyor mu?
- I'm not interested in modern art.
- Modern sanatla ilgilenmiyorum.
- Tom is very interested in jazz.
- Tom cazla çok ilgilenir.
- I think you know what I'm interested in.
- Sanırım benim neyle ilgilendiğimi biliyorsun.
- I'm not interested in him.
- Ben onunla ilgilenmiyorum.
- He's very interested in Japanese.
- Japonca ile çok ilgileniyor.
- Tom said that he was interested.
- Tom ilgilendiğini söyledi.
- We're not interested.
- İlgilenmiyoruz.
- Tom is very interested in sports.
- Tom sporla çok ilgilenir.
- Why are you so interested in that?
- Neden bununla bu kadar ilgileniyorsun?
- Tom isn't interested in music.
- Tom müzikle ilgilenmiyor.
- Why are you so interested?
- Neden bu kadar ilgileniyorsun?
- Tom didn't seem terribly interested in learning French.
- Tom Fransızca öğrenmekle pek ilgilenmiyor gibiydi.
- I think Tom's interested in me.
- Sanırım Tom benimle ilgileniyor.
- He's interested in math.
- Matematikle ilgileniyor.
- Sami was more interested in gambling.
- Sami kumarla daha çok ilgileniyordu.
- Tom never was very interested.
- Tom hiçbir zaman çok ilgilenmedi.
- Tom wasn't really interested.
- Tom gerçekten ilgilenmiyordu.
- Is he interested in me or something?
- Benimle ilgileniyor falan mı?
- I'm interested in science.
- Bilimle ilgileniyorum.
- She didn't seem interested.
- İlgileniyor gibi değildi.
- I'm really not interested in anything you have to say.
- Söyleyeceğin hiçbir şeyle ilgilenmiyorum.
- Are you interested in this T-shirt?
- Bu tişörtle ilgileniyor musunuz?
- Tom is only interested in soccer.
- Tom sadece futbolla ilgileniyor.
- Mary didn't seem interested in making friends.
- Mary arkadaş edinmekle ilgilenmiyor gibiydi.
- If you were really interested in what I'm saying you wouldn't be staring out of the window.
- Söylediklerimle gerçekten ilgileniyor olsaydınız pencereden dışarı bakıyor olmazdınız.
- I'm not interested in art.
- Sanatla ilgilenmiyorum.
- He said that he was very interested in archery.
- Okçulukla çok ilgilendiğini söyledi.
- Tom really doesn't seem interested.
- Tom gerçekten ilgilenmiyor gibi görünüyor.
- I'm interested in studying French.
- Fransızca öğrenmekle ilgileniyorum.
- Tom is very interested in history.
- Tom tarihle çok ilgileniyor.
- They're interested in swimming.
- Yüzmeyle ilgileniyorlar.
- Tom said he thought Mary would be interested.
- Tom, Mary'nin ilgileneceğini düşündüğünü söyledi.
- Tom's interested.
- Tom ilgileniyor.
- I'm interested in buying one of those.
- Şunlardan birini almakla ilgileniyorum.
- I told him I wasn't interested.
- Ona ilgilenmediğimi söyledim.
- I think Tom is still interested.
- Bence Tom hâlâ ilgileniyor.
- I'm not really interested in buying anything.
- Bir şey satın almakla ilgilenmiyorum.
- Tom seemed interested in me.
- Tom benimle ilgileniyor gibiydi.
- They are very interested in astronomy.
- Astronomi ile çok ilgileniyorlar.
- Tom says Mary didn't seem interested.
- Tom, Mary'nin ilgilenmiyor gibi göründüğünü söyledi.
- Boys are more interested in engineering and computing than girls.
- Erkekler mühendislik ve bilgisayarla kızlardan daha fazla ilgileniyor.
- I think Tom is interested.
- Bence Tom ilgileniyor.
- I thought Tom wasn't interested.
- Tom'un ilgilenmediğini sanıyordum.
- He didn't seem interested in making friends.
- O arkadaş edinmekle ilgileniyor gibi görünmüyordu.
- Tom says Mary isn't interested.
- Tom Mary'nin ilgilenmediğini söylüyor.
- I'm only interested in the truth.
- Ben sadece gerçekle ilgileniyorum.
- I was always interested in art.
- Her zaman sanatla ilgilenmişimdir.
- Are you interested in Buddhism?
- Budizm'le ilgileniyor musun?
- Tom wasn't really interested.
- Tom pek ilgilenmedi.
- Are you interested in me?
- Benimle ilgileniyor musun?
- I'm not interested in that kind of movie.
- Bu tür filmle ilgilenmiyorum.
- Tom is very interested in biology.
- Tom biyoloji ile çok ilgileniyor.
- It looks like Tom isn't interested in that.
- Görünüşe göre Tom bununla ilgilenmiyor.
- I wasn't interested in what was going on.
- Neler olduğuyla ilgilenmiyordum.
- We're interested only in the facts.
- Biz sadece gerçeklerle ilgileniyoruz.
- She's interested in fashion.
- O, modayla ilgileniyor.
- I was very interested.
- Çok ilgilendim.
- Tom says he's not interested in romance.
- Tom romantizmle ilgilenmediğini söylüyor.
- I'm interested in the society page of that newspaper.
- O gazetenin sosyete sayfasıyla ilgileniyorum.
- I think she's interested in me.
- Onun benimle ilgilendiğini düşünüyorum.
- I'm not interested in going to Tom's concert.
- Tom'un konserine gitmekle ilgilenmiyorum.
- It interested me.
- O beni ilgilendirdi.
- Is she still interested?
- O hâlâ ilgileniyor mu?
- Tom doesn't seem to be very interested.
- Tom pek ilgileniyor gibi görünmüyor.
- I'm interested in bouldering.
- Kaya tırmanışıyla ilgileniyorum.
- Tom isn't interested in politics at all.
- Tom politika ile hiç ilgilenmez.
- Why are you so interested in that?
- Bununla neden bu kadar ilgileniyorsun?
- He's also very interested in you.
- Ayrıca seninle de çok ilgileniyor.
- I'm not at all interested.
- Ben hiç ilgilenmiyorum.
- I didn't know you were interested.
- Senin ilgilendiğini bilmiyordum.
- He became interested in mathematics.
- O, matematikle ilgilenmeye başladı.
- Tom thinks Mary might not be interested.
- Tom Mary'nin ilgilenmeyebileceğini düşünüyor.
- Aren't you interested in politics?
- Sen siyasetle ilgilenmiyor musun?
- Obviously, Tom isn't interested.
- Belli ki Tom ilgilenmiyor.
- Tom is only interested in good-looking girls.
- Tom sadece güzel kızlarla ilgilenir.
- Tom seemed genuinely interested.
- Tom gerçekten ilgileniyor gibiydi.
- He became interested in mathematics.
- Matematikle ilgilenmeye başladı.
- I'm not interested in going to any museums today.
- Bugün bir müzeye gitmekle ilgilenmiyorum.
- He's interested in you.
- Seninle ilgileniyor.
- I wasn't particularly interested in what was going on.
- Ben de olan bitenle pek ilgilenmiyordum.
- She's very interested in chess.
- Satrançla çok ilgileniyor.
- Tom thought Mary wasn't interested.
- Tom, Mary'nin ilgilenmediğini düşündü.
- Women aren't interested in him.
- Kadınlar onunla ilgilenmiyor.
- Sorry, but I'm not very interested in that subject.
- Üzgünüm ama bu konuyla pek ilgilenmiyorum.
- Tom became interested.
- Tom ilgilenmeye başladı.
- I am as interested in writing poems as you are.
- Şiir yazmakla ben de senin kadar ilgileniyorum.
- Tom seems interested in nothing else.
- Tom başka hiçbir şeyle ilgilenmiyor gibiydi.
- Tom wasn't a bit interested.
- Tom hiç ilgilenmedi.
- Tom thinks Mary would be interested.
- Tom Mary'nin ilgileneceğini düşünüyor.
- I told her I wasn't interested.
- Ona ilgilenmediğimi söyledim.
- I'm not interested in going to the baseball game.
- Beyzbol maçına gitmekle ilgilenmiyorum.
- I don't know if she's interested in me.
- Onun benimle ilgilenip ilgilenmediğini bilmiyorum.
- Tom isn't interested in hanging out with us.
- Tom bizimle takılmakla ilgilenmiyor.
- Tom is very interested in biology.
- Tom biyolojiyle çok ilgileniyor.
- I wasn't interested in what Tom was saying.
- Tom'un söylediği şeyle ilgilenmedim.
- Are you interested in them?
- Onlarla ilgileniyor musunuz?
- Tom thought Mary wasn't interested.
- Tom, Mary'nin ilgilenmediğini düşünüyordu.
- Tom isn't interested either.
- Tom da ilgilenmiyor.
- Tom will likely be interested.
- Tom muhtemelen ilgilenecektir.
- Are you interested in photography?
- Fotoğrafçılıkla ilgilenir misiniz?
- I'm not interested in that job.
- O işle ilgilenmiyorum.
- We're particularly interested in your music program.
- Biz özellikle sizin müzik programınızla ilgileniyoruz.
- I'm interested in oriental pottery.
- Doğu çömlekçiliğiyle ilgileniyorum.
- Tom is very interested in sports.
- Tom sporla çok ilgileniyor.
- Listen, I'm not really interested.
- Dinle, gerçekten ilgilenmiyorum.
- She seems interested in nothing else.
- O başka bir şeyle ilgilenmiyor.
- Tom thought Mary would be interested.
- Tom Mary'nin ilgileneceğini düşündü.
- Tom and Mary aren't interested.
- Tom ve Mary ilgilenmiyorlar.
- I'm not interested in anything Tom has to say.
- Tom'un söyleyeceği hiçbir şeyle ilgilenmiyorum.
- You looked interested.
- İlgilenmiş görünüyormuşsun.
- Emily is very interested in tea ceremony and flower arrangement.
- Emily, çay seremonisi ve çiçek düzenlemeyle çok ilgileniyor.
- Tom isn't interested in politics.
- Tom politikayla ilgilenmez.
- I know you're pretty interested in Tom.
- Tom'la oldukça ilgilendiğini biliyorum.
- I suspect that Tom is interested.
- Tom'un ilgilendiğinden şüpheleniyorum.
- He's interested in Mayan prophecies.
- Adam Maya kehanetleriyle ilgileniyor.
- I'm not interested in what Tom thinks.
- Tom'un düşündüğüyle ilgilenmiyorum.
- Tom is not interested in the newspaper's sport section.
- Tom gazetenin spor bölümüyle ilgilenmiyor.
- Are you interested?
- İlgileniyor musunuz?
- She's interested in fashion.
- Modayla ilgileniyor.
- Are you interested in science?
- Bilimle ilgileniyor musunuz?
- You seem to be very interested in Tom.
- Tom'la çok ilgileniyor gibisin.
- Tom wasn't interested in music.
- Tom müzikle ilgilenmiyordu.
- I am as interested in writing poems as you are.
- Ben de senin kadar şiir yazmayla ilgileniyorum.
- Sorry, I'm not interested.
- Üzgünüm, ilgilenmiyorum.
- Every one of us is more or less interested in art.
- Her birimiz az ya da çok sanatla ilgileniyoruz.
- On the whole, I'm not interested in politics.
- Genel olarak, politikayla ilgilenmiyorum.
- Tom is only pretending he's not interested.
- Tom sadece ilgilenmiyor gibi görünüyor.
- Tom knows we're interested.
- Tom ilgilendiğimizi biliyor.
- I doubt that Tom is even interested in trying to learn Russian.
- Tom'un Rusça öğrenmeye çalışmakla ilgilendiğinden bile şüpheliyim.
- I wonder whether Tom is interested.
- Tom'un ilgilenip ilgilenmediğini merak ediyorum.
- I think Tom's interested in me.
- Bence Tom benimle ilgileniyor.
- Tom became interested in Egyptology.
- Tom Mısırbilimle ilgilenmeye başladı.
- Thanks, but I'm not interested.
- Teşekkürler, ama ilgilenmiyorum.
- Are you really interested in that?
- Bununla gerçekten ilgileniyor musun?
- I'm more interested in spoken French than in written French.
- Yazılı Fransızcadan çok sözlü Fransızcayla ilgileniyorum.
- I'm interested in helping you.
- Sana yardım etmekle ilgileniyorum.
- Tom didn't seem to be particularly interested in what was going on.
- Tom neler olup bittiğiyle pek ilgileniyor gibi değildi.
- Why is Tom interested?
- Tom neden ilgileniyor?
- I'm not interested in poetry.
- Şiirle ilgilenmiyorum.
- Are you interested in astrology?
- Astrolojiyle ilgileniyor musunuz?
- Is there anything you've been particularly interested in lately?
- Son zamanlarda özellikle ilgilendiğin bir şey var mı?
- Are you interested in me?
- Sen benimle ilgileniyor musun?
- I thought you might be interested.
- İlgilenebileceğini düşündüm.
- Are you interested in football?
- Futbolla ilgileniyor musun?
- Tom should've been interested.
- Tom ilgilenmeliydi.
- Tom thinks Mary won't be interested.
- Tom Mary'nin ilgilenmeyeceğini düşünüyor.
- I told them I wasn't interested.
- Onlara ilgilenmediğimi söyledim.
- Aren't you interested in politics?
- Politikayla ilgilenmiyor musun?
- He is not just interested, he's crazy about it.
- Sadece ilgilenmiyor, bunun için deli oluyor.
- I'm not interested in talking about Tom.
- Tom hakkında konuşmakla ilgilenmiyorum.
- Tom might be interested.
- Tom ilgilenebilir.
- Are you interested in Tom?
- Tom'la ilgileniyor musun?
- I'm interested in a great many things.
- Pek çok şeyle ilgileniyorum.
- Tom is very interested in baseball.
- Tom beyzbolla çok ilgileniyor.
- Tom doesn't think Mary would be interested.
- Tom, Mary'nin ilgileneceğini sanmıyor.
- Tom said Mary was interested.
- Tom, Mary'nin ilgilendiğini söyledi.
- I wasn't interested in what was going on.
- Neler olup bittiğiyle ilgilenmiyordum.
- I'm also interested in Greek mythology.
- Yunan mitolojisiyle de ilgileniyorum.
- I wonder if Tom is still interested.
- Acaba Tom hala ilgileniyor mu?
- Tom seems interested in me.
- Tom benimle ilgileniyor gibi görünüyor.
- Why are you interested?
- Neden ilgileniyorsun?
- I am very interested in soccer.
- Futbolla çok ilgileniyorum.
- Tom said Mary was likely to be interested.
- Tom Mary'nin muhtemelen ilgileneceğini söyledi.
- I suspected Tom was interested.
- Tom'un ilgilendiğinden şüphelendim.
- I'm not particularly interested in that event.
- Bu olayla pek ilgilenmiyorum.
- I wasn't really interested.
- Gerçekten ilgilenmiyordum.
- Is she still interested?
- O hala ilgileniyor mu?
- I'm not interested in anything you're selling.
- Sattığınız hiçbir şeyle ilgilenmiyorum.
- Tom said he's interested.
- Tom ilgilendiğini söyledi.
- I am very interested in these stories.
- Bu hikayelerle çok ilgileniyorum.
- They were interested.
- İlgileniyorlardı.
- Tom thinks Mary might not be interested.
- Tom, Mary'nin ilgilenmeyeceğini düşünüyor.
- Thank you, but I'm not interested.
- Teşekkür ederim, ama ilgilenmiyorum.
- I'm not very interested.
- Pek ilgilenmiyorum.
- We're interested in helping Tom.
- Tom'a yardım etmekle ilgileniyoruz.
- He is very much interested in Japanese history.
- Japon tarihi ile çok fazla ilgilenmektedir.
- Tom seemed interested in me.
- Tom benimle ilgileniyor gibi görünüyordu.
- Why are you so interested in him?
- Neden onunla bu kadar ilgileniyorsun?
- Fadil became more interested in Islam.
- Fadıl, İslam'la daha fazla ilgilendi.
- He's interested in you.
- O seninle ilgileniyor.
- Our government is not interested in us.
- Hükümetimiz bizimle ilgilenmiyor.
- Sami was more interested in gambling.
- Sami daha çok kumarla ilgileniyordu.
- I know you're interested.
- İlgilendiğini biliyorum.
- Tom wasn't very interested.
- Tom pek ilgilenmiyordu.
- Dan wasn't even interested in baseball.
- Dan beyzbolla bile ilgilenmedi.
- I wonder if Tom is really interested.
- Acaba Tom gerçekten ilgileniyor mu?
- Tom said that he was very interested.
- Tom çok ilgilendiğini söyledi.
- What are they interested in?
- Neyle ilgileniyorlar?
- They are not interested in other languages.
- Diğer dillerle ilgilenmiyorlar.
- Are you interested in flowers?
- Çiçeklerle ilgilenir misiniz?
- I didn't know you were interested.
- Ben de senin ilgilendiğini bilmiyordum.
- What are you interested in?
- Neyle ilgileniyorsun?
- Tom wasn't too interested.
- Tom pek ilgilenmedi.
- I'm interested in a lot of things.
- Ben bir çok şeyle ilgileniyorum.
- I wasn't interested in what might happen.
- Neler olabileceğiyle ilgilenmiyordum.
- I think she's interested in me.
- Sanırım o benimle ilgileniyor.
- Aren't you interested in football?
- Futbolla ilgilenmiyor musun?
- Tom seemed interested in what we had to say.
- Tom söyleyeceklerimizle ilgileniyor gibiydi.
- I'm not really that interested.
- O kadar da ilgilenmiyorum.
- To tell the truth, sweetheart, I'm not at all interested.
- Doğruyu söylemek gerekirse tatlım, ben hiç ilgilenmiyorum.
- On the whole, I'm not interested in politics.
- Genel olarak, ben siyasetle ilgilenmiyorum.
- Interested, he turned to the teacher.
- İlgilenerek öğretmene döndü.
- I'm interested in it.
- Ben onla ilgileniyorum.
- Tom says Mary wasn't interested.
- Tom Mary'nin ilgilenmediğini söylüyor.
- I didn't know that you were interested.
- İlgilendiğini bilmiyordum.
- Tom became interested in music because his neighbor was quite a musician.
- Tom tam bir müzisyen olan komşusundan dolayı müzikle ilgileniyordu.
- I'm not interested in science fiction.
- Bilim kurguyla ilgilenmiyorum.
- They are not at all interested.
- Onlar hiç ilgilenmiyorlar.
- I'm not interested in that.
- Onunla ilgilenmiyorum.
- I wasn't interested in what might happen.
- Neler olabileceğiyle ilgilenmedim.
- Can't you see I'm not interested?
- İlgilenmediğimi görmüyor musun?
- Tom isn't interested, is he?
- Tom ilgilenmiyor, değil mi?
- I've become very interested in ancient art.
- Antik sanatla çok ilgilenmeye başladım.
- I'm not interested in history.
- Tarihle ilgilenmiyorum.
- Tom told me he was not at all interested in going to the museum with us.
- Tom bana bizimle müzeye gitmekle hiç ilgilenmediğini söyledi.
- It looks like Tom isn't interested in baseball.
- Görünüşe göre Tom beyzbolla ilgilenmiyor.
- It seemed like you weren't interested.
- İlgilenmiyor gibiydin.
- Tom said he thought Mary was interested.
- Tom, Mary'nin ilgilendiğini düşündüğünü söyledi.
- Tom will probably still be interested.
- Tom muhtemelen hala ilgileniyor olacak.
- I'm not interested in learning how to cook Chinese food.
- Çin yemeklerini nasıl pişireceğimi öğrenmekle ilgilenmiyorum.
- I'm not interested in that.
- Bununla ilgilenmiyorum.
- Tom isn't even interested in baseball.
- Tom bile beyzbolla ilgilenmiyor.
- He's interested in math.
- O, matematikle ilgileniyor.
- I'm really not interested in history.
- Tarihle gerçekten ilgilenmiyorum.
- I thought you weren't interested in politics.
- Siyasetle ilgilenmediğini düşündüm.
- That depends on whether you are interested or not.
- Bu, ilgilenip ilgilenmediğinize bağlıdır.
- I'm not interested in what you think.
- Ne düşündüğünle ilgilenmiyorum.
- Valentina became interested in parachute jumping when she was young.
- Valentina gençken paraşütle atlamakla ilgilenmeye başladı.
- I am not in the least interested in such a thing.
- Böyle bir şeyle asla ilgilenmiyorum.
- Tom told me Mary was interested.
- Tom bana Mary'nin ilgilendiğini söyledi.
- I'm more interested in today.
- Ben daha çok bugünle ilgileniyorum.
- Are you still interested in art?
- Hala sanatla ilgileniyor musun?
- She's only interested in selling books.
- O sadece kitapların satışıyla ilgileniyor.
- Tom is very interested in French.
- Tom Fransızcayla çok ilgileniyor.
- Tom thinks Mary will be interested.
- Tom, Mary'nin ilgileneceğini düşünüyor.
- She wasn't at all interested in the party.
- Partiyle hiç ilgilenmiyordu.
- I'm not interested in dating.
- Biriyle çıkmakla ilgilenmiyorum.
- I'm not interested in football.
- Futbolla ilgilenmiyorum.
- I'm interested in helping him.
- Ona yardım etmekle ilgileniyorum.
- Are you still interested?
- Hala ilgileniyor musun?
- Sami was interested.
- Sami ilgilendi.
- Are you interested in Japanese music?
- Japon müziğiyle ilgileniyor musunuz?
- I'm more interested in the present.
- Ben daha çok günümüzle ilgileniyorum.
- I think she's interested in you.
- Bence o seninle ilgileniyor.
- Tom said he is not interested in 3D girls.
- Tom 3D kızlarla ilgilenmediğini söyledi.
- I'm not interested in sex.
- Seksle ilgilenmiyorum.
- I'm sure you'll be interested.
- İlgileneceğinden eminim.
- It looks like Tom isn't interested in that.
- Tom onunla ilgilenmiyor gibi görünüyor.
- I wasn't interested in buying that anyway.
- Zaten onu almakla ilgilenmiyordum.
- Apparently, Tom is not interested in answering that question.
- Görünüşe göre, Tom bu soruyu cevaplamakla ilgilenmiyor.
- I never was very interested in sports.
- Sporla hiç ilgilenmedim.
- I'm not interested in going to any museums today.
- Bugün herhangi bir müzeye gitmekle ilgilenmiyorum.
- Is Tom still interested?
- Tom hâlâ ilgileniyor mu?
- I'm not interested in your problems.
- Ben senin sorunlarınla ilgilenmiyorum.
- Tom is very interested in painting.
- Tom resim yapmayla çok ilgileniyor.
- Tom thinks Mary won't be interested.
- Tom, Mary'nin ilgilenmeyeceğini düşünüyor.
- She seems interested in me.
- Benimle ilgileniyor gibi.
- Tom told me that he wasn't at all interested in what Mary had to say.
- Tom bana Mary'nin söyleyecekleriyle hiç ilgilenmediğini söyledi.
- Tom is very interested in astrology.
- Tom astrolojiyle çok ilgileniyor.
- Tom is only interested in selling his own book.
- Tom sadece kendi kitabını satmakla ilgileniyor.
- He's interested in many things.
- Birçok şeyle ilgileniyor.
- It looks like Tom is interested.
- Tom ilgileniyor gibi görünüyor.
- Tom wasn't interested in music.
- Tom müzikle ilgilenmedi.
- They are not interested in saving money.
- Onlar para tasarrufuyla ilgilenmiyor.
- I thought you weren't interested in politics.
- Politikayla ilgilenmediğini sanıyordum.
- I'm not interested in that job.
- Ben o işle ilgilenmiyorum.
- Bush isn't interested in oil.
- Bush petrolle ilgilenmiyor.
- How did you know Tom was interested?
- Tom'un ilgilendiğini nereden biliyordun?
- I told them I'm not interested.
- Onlara ilgilenmediğimi söyledim.
- I am not interested in sex.
- Seksle ilgilenmiyorum.
- I thought you said you weren't interested.
- İlgilenmediğini söylediğini sandım.
- I'm not really that interested.
- Gerçekten o kadar ilgilenmiyorum.
- I told her I'm not interested.
- Ona ilgilenmediğimi söyledim.
- Mae became interested in science when she was very young.
- Mae çok gençken bilimle ilgilenmeye başladı.
- I'm not interested in that kind of movie.
- Bu tür filmlerle ilgilenmiyorum.
- Are you interested in politics?
- Politikayla ilgileniyor musun?
- Tom is very interested in Australian history.
- Tom Avustralya tarihi ile çok ilgileniyor.
- Tom is interested.
- Tom ilgileniyor.
- I'm not interested in this.
- Bununla ilgilenmiyorum.
- Was he interested in it?
- O bununla ilgilendi mi?
- Are you interested in joining the circus?
- Sirke katılmakla ilgileniyor musun?
- I've always been interested by politics.
- Hep siyasetle ilgilenmişimdir.
- Tom said Mary wasn't interested.
- Tom Mary'nin ilgilenmediğini söyledi.
- For the record, I'm not at all interested.
- Kayıtlara geçsin, ben hiç ilgilenmiyorum.
- He's interested in mathematics.
- Matematikle ilgileniyor.
- Are you interested in the job?
- İşle ilgileniyor musun?
- Tom is only interested in good-looking girls.
- Tom yalnızca iyi görünümlü kızlarla ilgileniyor.
- Tom didn't think Mary was interested.
- Tom, Mary'nin ilgilendiğini düşünmüyordu.
- I'm not interested in your theories!
- Ben senin teorilerinle ilgilenmiyorum!
- Are you interested?
- İlgileniyor musun?
- Tom is very interested in American history.
- Tom Amerikan tarihiyle çok ilgileniyor.
- He doesn't seem interested in making friends.
- Arkadaş edinmekle ilgilenmiyor gibi görünüyor.
- Is he still interested?
- O hâlâ ilgileniyor mu?
- I am very interested in learning Chinese.
- Çince öğrenmekle çok ilgileniyorum.
- Are you interested in modern art?
- Modern sanatla ilgilenir misin?
- Tom said that he was very interested in archery.
- Tom okçulukla çok ilgilendiğini söyledi.
- I'm not as interested in politics as you are.
- Senin kadar siyasetle ilgilenmiyorum.
- That depends on whether you are interested or not.
- Bu, ilgilenip ilgilenmediğine bağlı.
- Tom said that Mary wasn't interested.
- Tom Mary'nin ilgilenmediğini söyledi.
- I think Tom will be interested.
- Bence Tom ilgilenecek.
- I reckon Tom will be interested.
- Bence Tom ilgilenecek.
- I'm interested in taking pictures.
- Fotoğraf çekmekle ilgileniyorum.
- We're not interested.
- Biz ilgilenmiyoruz.
- Is he interested in me?
- O benimle ilgileniyor mu?
- I'm not interested in what Tom thinks.
- Tom'un ne düşündüğü beni ilgilendirmiyor.
- I think that Tom will be interested.
- Bence Tom ilgilenecek.
- Are you still interested in art?
- Hâlâ sanatla ilgileniyor musun?
- They are not interested in saving money.
- Para biriktirmekle ilgilenmiyorlar.
- I'm not interested in what others think about me.
- Başkalarının benim hakkımda ne düşündüğüyle ilgilenmiyorum.
- I'm really not interested in politics.
- Politikayla gerçekten ilgilenmiyorum.
- I'm interested in a great many things.
- Ben çok fazla şeyle ilgileniyorum.
- Tom said he wasn't interested.
- Tom ilgilenmediğini söyledi.
- Are you interested in baseball, Tom?
- Beyzbolla ilgileniyor musun, Tom?
- Most men I meet aren't interested in children.
- Tanıştığım çoğu erkek çocuklarla ilgilenmiyor.
- Tom became deeply interested in art history.
- Tom sanat tarihi ile son derece ilgilenmeye başladı.
- Sami wasn't interested in that.
- Sami bununla ilgilenmiyordu.
- They are not at all interested.
- Hiç ilgilenmiyorlar.
- For the record, I'm not at all interested.
- Kayıtlara geçsin, hiç ilgilenmiyorum.
- They are not interested in other languages.
- Onlar diğer dillerle ilgilenmiyor.
- Tom is not interested.
- Tom ilgilenmiyor.
- She's very interested in music.
- Müzikle çok ilgileniyor.
- Tom became interested in ancient Egyptian history.
- Tom eski Mısır tarihiyle ilgilenmeye başladı.
- I'm not interested in physics at all.
- Fizikle hiç ilgilenmiyorum.
- Sami was interested.
- Sami ilgileniyordu.
- He is very much interested in Japanese history.
- Japon tarihi ile çok ilgileniyor.
- Are you interested in flowers?
- Çiçeklerle ilgilenir misin?
- I gather you're not interested in the job.
- Anladığım kadarıyla işle ilgilenmiyorsun.
- Tom is really interested in Greek mythology.
- Tom Yunan mitolojisiyle gerçekten ilgileniyor.
- I'm interested in the history of Australia.
- Avustralya'nın tarihiyle ilgileniyorum.
- Tom says he's no longer interested in working as a professional musician.
- Tom artık profesyonel bir müzisyen olarak çalışmakla ilgilenmediğini söylüyor.
- Tom isn't interested in fashion.
- Tom modayla ilgilenmiyor.
- I'm very interested in Irish folk music.
- İrlanda halk müziğiyle çok ilgileniyorum.
- Sami is not interested.
- Sami ilgilenmiyor.
- Tom became deeply interested in art history.
- Tom, sanat tarihiyle derinden ilgilenmeye başladı.
- Tom was momentarily interested.
- Tom bir anlığına ilgilendi.
- I told Tom I'm not interested.
- İlgilenmediğimi Tom'a söyledim.
- I have to admit I'm interested.
- İlgilendiğimi itiraf etmek zorundayım.
- I am not interested in this.
- Ben bununla ilgilenmiyorum.
- Tom is only pretending he's not interested.
- Tom sadece ilgilenmiyormuş gibi davranıyor.
- They're interested.
- İlgileniyorlar.
- I'm very interested in the evolution of the dinosaurs.
- Dinozorların evrimiyle çok ilgileniyorum.
- Is Tom still interested?
- Tom hala ilgileniyor mu?
- Tom didn't seem interested in making friends.
- Tom arkadaş edinmekle ilgileniyor gibi görünmüyordu.
- If you were really interested in what I'm saying you wouldn't be staring out of the window.
- Söylediğim şeyle gerçekten ilgilensen, pencereden dışarı bakmazsın.
- Tom seems interested in me.
- Tom benimle ilgileniyor gibi.
- I think he's interested in you.
- Sanırım o seninle ilgileniyor.
- I'm very interested in French.
- Fransızcayla çok ilgileniyorum.
- She told him she was interested.
- Ona ilgilendiğini söyledi.
- I'm not interested in music.
- Müzikle ilgilenmiyorum.
- Tom says Mary wasn't interested.
- Tom, Mary'nin ilgilenmediğini söylüyor.
- Look, I'm not interested.
- Bak, ilgilenmiyorum.
- Are you really interested in that?
- Gerçekten onunla ilgileniyor musunuz?
- Tom won't be interested.
- Tom ilgilenmez.
- I think she's interested in you.
- Onun seninle ilgilendiğini düşünüyorum.
- Tom is not interested in politics.
- Tom politikayla ilgilenmiyor.
- I never was very interested in sports.
- Ben hiç sporla çok ilgilenmedim.
- Tom clearly isn't interested in joining our group.
- Tom açıkça grubumuza katılmakla ilgilenmiyor.
- We are very interested in the history.
- Tarihle çok ilgileniyoruz.
- Are you interested in them?
- Onlarla ilgileniyor musun?
- I'm not interested in your theories!
- Teorilerinle ilgilenmiyorum!
- Tom didn't really seem to be interested.
- Tom pek ilgilenmiyor gibiydi.
- I told you that I wasn't interested.
- Sana ilgilenmediğimi söylemiştim.
- Tom will probably be interested.
- Tom muhtemelen ilgilenecek.
- I'm pretty sure Tom wasn't interested.
- Tom'un ilgilenmediğine eminim.
- Tom didn't seem interested in what Mary was saying.
- Tom, Mary'nin söyledikleriyle ilgilenmiyor gibiydi.
- Every one of us is more or less interested in art.
- Her birimiz az çok sanatla ilgilenmektedir.
- Tom should've been interested.
- Tom'un ilgilenmesi gerekirdi.
- Sami became interested in Sufism.
- Sami tasavvufla ilgilenmeye başladı.
- Tom said that he was really interested in archery.
- Tom okçulukla gerçekten ilgilendiğini söyledi.
- They're not interested in politics.
- Onlar siyasetle ilgilenmiyor.
- I didn't think Tom would be so interested.
- Tom'un bu kadar ilgileneceğini düşünmemiştim.
- I'm interested in science.
- Ben bilimle ilgileniyorum.
- I told Tom I wasn't interested.
- İlgilenmediğimi Tom'a söyledim.
- I'm not really interested.
- Gerçekten ilgilenmiyorum.
- I wasn't interested in the job.
- İşle ilgilenmiyordum.
- Women aren't interested in him.
- Kadınlar onunla ilgilenmiyorlar.
- I told Tom I was interested.
- Tom'a ilgilendiğimi söyledim.
- Thank you, but I'm not interested.
- Teşekkür ederim ama ilgilenmiyorum.
- She doesn't seem interested in making friends.
- O arkadaş edinmekle ilgileniyor gibi görünmüyor.
- He doesn't seem interested in making friends.
- O arkadaş edinmekle ilgileniyor gibi görünmüyor.
- Aren't you interested in learning French?
- Fransızca öğrenmekle ilgilenmiyor musun?
- Sami wasn't interested in that.
- Sami onunla ilgilenmedi.
- Tom and Mary aren't interested in buying a house with a pool.
- Tom ve Mary havuzu olan bir ev satın almakla ilgilenmiyorlar.
- Tom isn't even interested in baseball.
- Tom beyzbolla ilgilenmiyor bile.
- Tom's not the slightest bit interested in my suggestion.
- Tom önerimle zerre kadar ilgilenmiyor.
- Tom wasn't interested.
- Tom ilgilenmiyordu.
- Tom is no longer interested in buying your car.
- Tom artık arabanı almakla ilgilenmiyor.
- Tom isn't interested.
- Tom ilgilenmiyor.
- Tom simply wasn't interested.
- Tom sadece ilgilenmiyordu.
- Send me a message or give me a call if you're interested.
- İlgileniyorsanız bana mesaj gönderin ya da arayın.
- I'm not interested in him.
- Onunla ilgilenmiyorum.
- I think Tom will be interested.
- Tom'un ilgileneceğini düşünüyorum.
- I am not interested in politics at all.
- Politika ile hiç ilgilenmiyorum.
- Whatever you're selling, I'm not interested.
- Her ne satıyorsanız, ilgilenmiyorum.
- Why is Tom so interested in that?
- Tom neden bununla bu kadar ilgileniyor?
- I doubt very much Tom will be interested.
- Tom'un ilgileneceğinden çok şüpheliyim.
- Tom may not be interested.
- Tom ilgilenmeyebilir.
- Tom was only interested in sex and booze.
- Tom sadece seks ve içkiyle ilgileniyordu.
- Sami wasn't interested in the justice system and wanted revenge street-style.
- Sami adalet sistemiyle ilgilenmiyordu ve sokakta intikam almak istiyordu.
- Emily is very interested in tea ceremony and flower arrangement.
- Emily, çay töreni ve çiçek düzenlemesi ile çok ilgileniyor.
- I'm not interested in anything you have to say.
- Söylemek zorunda olduğun hiçbir şeyle ilgilenmiyorum.
- I'm not interested in your problems.
- Sorunlarınızla ilgilenmiyorum.
- I'm interested in that.
- Bununla ilgileniyorum.
- Tom and Mary aren't interested in buying a house with a pool.
- Tom ve Mary havuzlu bir ev satın almakla ilgilenmiyorlar.
- He's interested in Buddhism.
- Budizm'le ilgileniyor.
- I'm always interested in new ideas.
- Her zaman yeni fikirlerle ilgilenirim.
- Look, I'm really not interested.
- Bak, gerçekten ilgilenmiyorum.
- That's the person who Mary's really interested in.
- O, Mary'nin gerçekten ilgilendiği kişi.
- I'm really not interested in that.
- Gerçekten bununla ilgilenmiyorum.
- Tom is very interested in Australian history.
- Tom Avustralya tarihiyle çok ilgileniyor.
- Tom says he's not interested.
- Tom ilgilenmediğini söylüyor.
- Tom became interested in archaeology.
- Tom arkeolojiyle ilgilenmeye başladı.
- I told you I wasn't interested.
- Sana ilgilenmediğimi söylemiştim.
- Tom told me he was not at all interested in what Mary had to say.
- Tom bana Mary'nin söyleyecekleriyle hiç ilgilenmediğini söyledi.
- I'm not as interested in politics as I used to be.
- Politikayla eskisi kadar ilgilenmiyorum.
- We ought to be more interested in environmental issues.
- Çevre sorunlarıyla daha fazla ilgilenmeliyiz.
- I'm interested in history.
- Tarihle ilgileniyorum.
- The students seem interested.
- Öğrenciler ilgilenmiş görünüyorlar.
- They're not interested in politics.
- Politikayla ilgilenmiyorlar.
- I wasn't interested in what Tom was saying.
- Tom'un söyledikleriyle ilgilenmedim.
- Tom thinks Mary would be interested.
- Tom, Mary'nin ilgileneceğini düşünüyor.
- If you are interested, let us meet again tomorrow.
- Eğer ilgileniyorsanız, yarın tekrar görüşelim.
- Tom was not just interested in Mary's musical abilities.
- Tom sadece Mary'nin müzik yetenekleriyle ilgilenmiyordu.
- Are you interested in anyone in your class?
- Sınıfından biriyle ilgileniyor musun?
- He's no longer interested in me.
- O artık benimle ilgilenmiyor.
- Whatever it is, we're not interested.
- Her neyse, ilgilenmiyoruz.
- Why aren't you interested?
- Neden ilgilenmiyorsunuz?
- I'm very interested in French.
- Fransızca ile çok ilgileniyorum.
- Tom thinks Mary might be interested.
- Tom, Mary'nin ilgilenebileceğini düşünüyor.
- We're particularly interested in your music program.
- Özellikle müzik programınızla ilgileniyoruz.
- Tom isn't interested in a relationship.
- Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.
- Tom thinks Mary might be interested.
- Tom Mary'nin ilgilenebileceğini düşünüyor.
- I think that Tom will be interested.
- Tom'un ilgileneceğini düşünüyorum.
- Tom didn't seem interested in making friends.
- Tom arkadaş edinmekle ilgilenmiyor gibiydi.
- She was not interested in boys at all.
- Erkeklerle hiç ilgilenmiyordu.
- I don't think Tom is interested.
- Tom'un ilgilendiğini sanmıyorum.
- I think Tom won't be interested.
- Bence Tom ilgilenmeyecek.
- Aren't you interested?
- İlgilenmiyor musunuz?
- I think Tom won't be interested.
- Bence Tom ilgilenmeyecektir.
- Send me a message or give me a call if you're interested.
- İlgileniyorsanız bana bir mesaj gönderin veya beni arayın.
- You know you're interested.
- İlgilendiğini biliyorsun.
- Tom is very interested in folk music.
- Tom halk müziği ile çok ilgileniyor.
- Tom has made it clear that he wasn't interested.
- Tom ilgilenmediğini açıkça belirtti.
- You don't seem interested.
- İlgileniyor gibi görünmüyorsun.
- Tom is very interested in folk music.
- Tom halk müziğiyle çok ilgilenir.
- We know you're interested.
- Senin ilgilendiğini biliyoruz.
- Nobody was interested.
- Kimse ilgilenmedi.
- Tom will probably still be interested.
- Tom muhtemelen hâlâ ilgilenecek.
- I didn't think you'd be interested.
- Senin ilgileneceğini düşünmedim.
- I'm very interested in learning French.
- Fransızca öğrenmekle çok ilgileniyorum.
- I think that Tom will be interested.
- Bence Tom ilgilenecektir.
- You don't need to pretend you're interested.
- Numaradan ilgileniyormuş gibi yapmana gerek yok.
- Tom is really interested in Greek mythology.
- Tom Yunan mitolojisi ile gerçekten ilgileniyor.
- Are your people interested in the revival of your language?
- Halkınız dilinizin yeniden canlandırılmasıyla ilgileniyor mu?
- I think that Tom is still interested.
- Bence Tom hâlâ ilgileniyor.
- Tom seemed interested in nothing else.
- Tom başka hiçbir şeyle ilgilenmiyor gibiydi.
- Tom didn't seem interested in what Mary was saying.
- Tom Mary'nin söylediğiyle ilgileniyor gibi görünmüyordu.
- I'm not interested in hearing any of your theories.
- Teorilerinizin hiçbirini duymakla ilgilenmiyorum.
- He seems interested in nothing else.
- Başka hiçbir şeyle ilgilenmiyor.
- He's not interested in politics.
- Politikayla ilgilenmiyor.
- Tom didn't seem particularly interested in Mary.
- Tom Mary ile özellikle ilgileniyor gibi görünmüyordu.
- Tom said he was interested.
- Tom ilgilendiğini söyledi.
- I reckon Tom will be interested.
- Sanırım Tom ilgilenecek.
- I think Tom wouldn't be interested.
- Bence Tom ilgilenmez.
- I doubt very much Tom will be interested.
- Tom'un ilgileneceğinden çok kuşku duyuyorum.
- I'm just not interested.
- İlgilenmiyorum.
- Tom isn't interested in art at all.
- Tom sanatla hiç ilgilenmiyor.
- She's interested in ancient Mayan prophecies.
- Eski Maya kehanetleriyle ilgileniyor.
- Tom became deeply interested in art history.
- Tom sanat tarihiyle yakından ilgilenmeye başladı.
- Tom isn't very interested.
- Tom pek ilgilenmiyor.
- I'm not interested in a relationship.
- Bir ilişkiyle ilgilenmiyorum.
- Some students are not interested in Japanese history.
- Bazı öğrenciler Japon tarihiyle ilgilenmiyor.
- I'm pretty sure Tom wouldn't be interested.
- Tom'un ilgilenmeyeceğinden eminim.
- I'm interested in a lot of things.
- Pek çok şeyle ilgileniyorum.
- I got interested in tennis.
- Tenisle ilgileniyorum.
- I told Tom I'm not interested.
- Tom'a ilgilenmediğimi söyledim.
- Why are you interested in me?
- Neden benimle ilgileniyorsun?
- Are you interested in art?
- Sanatla ilgileniyor musun?
- I'm not interested in you.
- Seninle ilgilenmiyorum.
- Tell Tom I'm not interested in the car he's trying to sell.
- Tom'a satmaya çalıştığı arabayla ilgilenmediğimi söyle.
- Sami is not interested at all.
- Sami hiç ilgilenmiyor.
- Tom is no longer interested in buying your car.
- Tom artık senin arabanı almakla ilgilenmiyor.
- Are you interested in that girl?
- O kızla ilgileniyor musun?
- Everyone is more or less interested in art.
- Herkes az ya da çok sanatla ilgilenir.
- I didn't think you'd be interested.
- İlgileneceğini düşünmemiştim.
- Tom pretended to be interested.
- Tom ilgileniyormuş gibi yaptı.
- He's interested in mathematics.
- O, matematikle ilgileniyor.
- Is he interested in me or something?
- O benimle falan mı ilgileniyor?
- Tom became very interested in archaeology.
- Tom arkeolojiyle çok ilgilenmeye başladı.
- Tom said he is not interested in 3D girls.
- Tom üç boyutlu kızlarla ilgilenmediğini söyledi.
- Sami became interested in Islam.
- Sami İslam'la ilgilenmeye başladı.
- I'm not interested in learning how to cook Chinese food.
- Çin yemeği pişirmeyi öğrenmekle ilgilenmiyorum.
- Tom said Mary isn't interested.
- Tom, Mary'nin ilgilenmediğini söyledi.
- Are you still interested in working for us?
- Hâlâ bizimle çalışmakla ilgileniyor musun?
- I'm really not interested in politics.
- Ben gerçekten siyasetle ilgilenmiyorum.
- Tom said Mary isn't interested.
- Tom Mary'nin ilgilenmediğini söyledi.
- I'm pretty interested in it.
- Onunla oldukça ilgileniyorum.
- I think Tom will be interested.
- Sanırım Tom ilgilenecek.
- She's interested in you.
- O seninle ilgileniyor.
- I'm interested in helping him.
- Ben ona yardım etmekle ilgileniyorum.
- You're the only person I know besides me who is actually interested in this kind of thing.
- Benden başka bu tür şeylerle gerçekten ilgilenen tek kişi sensin.
- I'm interested in helping her.
- Ona yardım etmekle ilgileniyorum.
- Tom and Mary aren't interested.
- Tom ve Mary ilgilenmiyor.
- Are you interested in him?
- Onunla ilgileniyor musun?
- I'm interested in this.
- Ben bununla ilgileniyorum.
- I wonder if Tom is as interested in this as Mary is.
- Acaba Tom da Mary kadar bu konuyla ilgileniyor mu?
- Tom didn't think Mary would be interested.
- Tom Mary'nin ilgileneceğini düşünmedi.
- I'm very interested in the evolution of the dinosaurs.
- Dinozorların gelişimiyle çok ilgileniyorum.
- I'm not interested in having a boyfriend at this point.
- Şu noktada bir erkek arkadaşım olmasıyla ilgilenmiyorum.
- Bush isn't interested in oil.
- Bush petrolle ilgilenmez.
- I'm interested in buying it.
- Satın almakla ilgileniyorum.
- Tom isn't interested in becoming famous.
- Tom ünlü olmakla ilgilenmiyor.
- Tom thought Mary was interested.
- Tom, Mary'nin ilgilendiğini düşündü.
- I gather you're not interested in the job.
- İşle ilgilenmediğini anlıyorum.
- I didn't know you were interested.
- İlgilendiğini bilmiyordum.
- I wonder if Tom is still interested.
- Tom hâlâ ilgileniyor mu, merak ediyorum.
- She was not interested in boys at all.
- Erkeklerle hiç ilgilenmezdi.
- I am not interested in politics at all.
- Siyasetle hiç ilgilenmiyorum.
- I'm interested in music.
- Müzikle ilgileniyorum.
- He was not interested in the debate.
- Tartışmalarla ilgilenmiyordu.
- I'm not interested.
- İlgilenmiyorum.
- Tom didn't think Mary would be interested.
- Tom, Mary'nin ilgileneceğini düşünmedi.
- You seemed interested.
- İlgileniyor gibiydin.
- I told Tom I wasn't interested.
- Tom'a ilgilenmediğimi söyledim.
- I think you know what I'm interested in.
- Sanırım neyle ilgilendiğimi biliyorsun.
- I'm not interested in going to the baseball game.
- Ben beyzbol maçına gitmekle ilgilenmiyorum.
- It seems like girls are becoming more and more interested in science.
- Görünüşe göre kızlar bilimle giderek daha fazla ilgileniyor.
- Tom knows we're interested.
- Tom bizim ilgilendiğimizi biliyor.
- Tom isn't interested in politics.
- Tom siyasetle ilgilenmiyor.
- That man is still interested in you.
- O adam hala seninle ilgileniyor.
- I'm not as interested in politics as you are.
- Politikayla senin kadar ilgilenmiyorum.
- He's very much interested in the Japanese language.
- Japon diliyle çok ilgileniyor.
- Are you interested in promotional opportunities?
- Terfi fırsatlarıyla ilgileniyor musun?
- I am not interested in this.
- Bununla ilgilenmiyorum.
- Tom and Mary are interested.
- Tom ve Mary ilgileniyorlar.
- They were only interested in selling books.
- Sadece kitap satmakla ilgileniyorlardı.
- I told you I wasn't interested.
- Sana ilgilenmediğimi söyledim.
- Tom isn't interested in such things.
- Tom böyle şeylerle ilgilenmez.
- Tom said that he wasn't interested.
- Tom ilgilenmediğini söyledi.
- Sami wasn't interested in the justice system and wanted revenge street-style.
- Sami adalet sistemiyle ilgilenmiyordu ve sokak tarzı intikam istiyordu.
- I am very interested in the Berber language.
- Berberi diliyle çok ilgileniyorum.
- I'm interested in improving my French.
- Fransızcamı geliştirmekle ilgileniyorum.
- Whatever you're selling, I'm not interested.
- Ne satarsan sat ilgilenmiyorum.
- I'm really not interested in that.
- Gerçekten onunla ilgilenmiyorum.
- Tom wasn't interested, but Mary was.
- Tom ilgilenmiyordu ama Mary ilgileniyordu.
- Tom says he's interested.
- Tom ilgilendiğini söylüyor.
- Tom said that Mary wasn't interested.
- Tom, Mary'nin ilgilenmediğini söyledi.
- I'm interested in ancient cities throughout the world.
- Dünyadaki antik şehirlerle ilgileniyorum.
- He is not interested in art at all.
- Sanatla hiç ilgilenmez.
- It looks like Tom isn't interested in going with us.
- Görünüşe göre Tom bizimle gelmekle ilgilenmiyor.
- Tom doesn't think Mary will be interested.
- Tom, Mary'nin ilgileneceğini sanmıyor.
- I am not interested.
- İlgilenmiyorum.
- Tom is likely to be interested, isn't he?
- Tom muhtemelen ilgilenecek, değil mi?
- Tom knew that I was interested.
- Tom ilgilendiğimi biliyordu.
- You're interested, aren't you?
- İlgileniyorsun, değil mi?
- To tell the truth, sweetheart, I'm not at all interested.
- Doğruyu söylemek gerekirse, tatlım, hiç ilgilenmiyorum.
- Is she interested in me?
- O benimle ilgileniyor mu?
- You seem to be very interested in Tom.
- Tom'la çok ilgileniyor gibi görünüyorsun.
- Aren't you interested in foreign languages?
- Yabancı dillerle ilgilenmiyor musun?
- I'm not interested in Tom.
- Tom'la ilgilenmiyorum.
- Your son is not interested in studying.
- Oğlunuz okumakla ilgilenmiyor.
- Tom wasn't particularly interested in what was going on.
- Tom neler olup bittiğiyle pek ilgilenmiyordu.
- I am very interested in the Berber language.
- Berberi dili ile çok ilgileniyorum.
- I am patiently listening, but I don't feel interested.
- Sabırla dinliyorum ama ilgilenmiyorum.
- I told you that I wasn't interested.
- İlgilenmediğimi sana söyledim.
- Tom was interested.
- Tom ilgilendi.
- You look interested.
- İlgilenmiş görünüyorsun.
- I'm only interested in nonstop flights.
- Ben sadece aktarmasız uçuşlarla ilgileniyorum.
- She wasn't at all interested in the party.
- O, parti ile hiç ilgilenmiyordu.
- I really am interested.
- Gerçekten ilgileniyorum.
- Tom says Mary is interested.
- Tom, Mary'nin ilgilendiğini söylüyor.
- I'm very interested in history.
- Tarihle çok ilgileniyorum.
- There's one thing in particular that I'm interested in.
- Özellikle ilgilendiğim bir şey var.
- Are you interested in buying an encyclopedia?
- Bir ansiklopedi almakla ilgileniyor musunuz?
- Is there something that interested you?
- Seni ilgilendiren bir şey var mı?
- They were only interested in selling books.
- Onlar sadece kitap satışıyla ilgileniyordu.
- Tom doesn't seem to be very interested in school.
- Tom okulla pek ilgilenmiyor gibi görünüyor.
- Tom isn't interested in your opinion.
- Tom senin fikrinle ilgilenmiyor.
- He listened to my pitch, so he must be interested.
- Söylediklerimi dinledi, yani ilgileniyor olmalı.
Show More (723)
|
