|
- I'm sick and tired of you always parking in my space.
- Her zaman benim yerime park etmenden bıktım.
- Sami was tired of what was going on.
- Sami olanlardan bıkmıştı.
- I am tired of hearing the same thing so often.
- Aynı şeyi sık sık duymaktan bıktım.
- I'm tired of hearing that.
- Onu duymaktan bıktım.
- I'm tired of all your complaints.
- Tüm şikâyetlerinizden bıktım.
- I'm tired of always having to do all the work.
- Her zaman bütün işi yapmak zorunda olmaktan bıktım.
- Aren't you tired of me yet?
- Benden daha bıkmadın mı?
- I'm sick and tired of eating the same thing for lunch every day.
- Her gün öğle yemeğinde aynı şeyi yemekten bıktım usandım.
- I'm sick and tired of eating zucchinis every day.
- Her gün kabak yemekten bıktım usandım.
- I'm tired of hearing your excuses.
- Bahanelerinizi duymaktan bıktım.
- I'm tired of all your fussing.
- Senin bütün yaygarandan bıktım.
- I'm tired of everything.
- Ben her şeyden bıktım.
- I'm tired of Tom ramming his ideas down my throat.
- Tom'un fikirlerini boğazımdan aşağı tıkmasından bıktım.
- I'm really tired of this game.
- Bu oyundan gerçekten bıktım.
- I'm sick and tired of you always parking in my space.
- Her zaman benim yerime park etmenden bıktım usandım.
- Aren't you tired of me yet?
- Benden hala bıkmadın mı?
- I said I'm tired of it.
- Ondan bıktığımı söyledim.
- After a week I was tired of it.
- Bir hafta sonra bundan bıktım.
- Tom said he's tired of eating Chinese food.
- Tom Çin yemeği yemekten bıktığını söyledi.
- I'm tired of you.
- Senden bıktım.
- I am sick and tired of him.
- Ondan bıktım usandım.
- I'm tired of all your complaining.
- Şikayet etmenden bıktım.
- I'm sick and tired of hamburgers.
- Hamburgerden bıktım usandım.
- I'm sick and tired of being the one who always washes the dishes.
- Her zaman bulaşıkları yıkayan kişi olmaktan bıktım.
- We're really tired of your bullshit!
- Saçmalıklarından gerçekten bıktık!
- Sami is tired of Layla.
- Sami, Leyla'dan bıktı.
- Tom is tired of dealing with Mary.
- Tom Mary ile ilgilenmekten bıktı.
- He as well as you is tired of this work.
- Senin gibi o da bu işten bıktı.
- I'm tired of lying to Tom.
- Tom'a yalan söylemekten bıktım.
- I am sick and tired of fast food.
- Fast food'dan bıktım usandım.
- I'm sick and tired of your complaints.
- Şikayetlerinden bıktım usandım.
- He is tired of watching television.
- Televizyon izlemekten bıktı.
- I'm tired of everything.
- Her şeyden bıktım.
- Malcom killed Tom because he was tired of seeing his name in lots of sentences.
- Malcom Tom'u öldürdü çünkü onun adını birçok cümlede görmekten bıkmıştı.
- Layla is tired of Fadil's infidelity.
- Leyla, Fadıl'ın sadakatsizliğinden bıkmış durumda.
- I'm tired of listening to your complaints.
- Şikayetlerini dinlemekten bıktım.
- I'm tired of all these lies.
- Bütün bu yalanlardan bıktım.
- I'm tired of your comments.
- Senin yorumlarından bıktım.
- Malcom killed Tom because he was tired of seeing his name in lots of prayers.
- Malcom Tom'u öldürdü çünkü onun adını bir sürü duada görmekten bıkmıştı.
- I'm tired of my kids crying.
- Çocuklarımın ağlamasından bıktım.
- Are you tired of waiting in line?
- Kuyrukta beklemekten bıktın mı?
- I'm tired of living this life.
- Bu hayatı yaşamaktan bıktım.
- I'm tired of feeling like I don't belong.
- Ait değilmişim gibi hissetmekten bıktım.
- I'm really tired of your complaining.
- Şikayet etmenden gerçekten bıktım.
- We're really tired of your bullshit!
- Saçmalıklarınızdan gerçekten bıktık!
- I'm tired of Tom ramming his ideas down my throat.
- Tom'un fikirlerini bana dayatmasından bıktım.
- Tom is tired of you.
- Tom senden bıktı.
- I'm tired of hearing about Tom.
- Tom'u dinlemekten bıktım.
- I'm tired of it.
- Bundan bıktım artık.
- Tom is sick and tired of doing that.
- Tom bunu yapmaktan bıkıp usandı.
- They became tired of losing money.
- Para kaybetmekten bıktılar.
- I'm sick and tired of hamburgers.
- Hamburgerlerden bıkıp usandım.
- I'm too tired of arguing.
- Tartışmaktan çok bıktım.
- I'm tired of all your complaints.
- Tüm şikayetlerinden bıktım.
- I'm tired of your everlasting grumbles.
- Bitmek bilmeyen yakınmalarından bıktım.
- Tom's probably sick and tired of the way Mary's been behaving lately.
- Son zamanlarda Tom muhtemelen Mary'nin davranma tarzından bıktı.
- I'm sick and tired of the way you yell at me.
- Bana bağırma tarzından bıktım usandım.
- Tom is tired of this.
- Tom bundan bıktı.
- To tell the truth, I am tired of it.
- Gerçeği söylemek gerekirse, ondan bıktım.
- I'm tired of standing.
- Ayakta durmaktan bıktım.
- I'm tired of eating the same food every day.
- Her gün aynı yemeği yemekten bıktım.
- I'm sick and tired of Tom.
- Tom'dan bıktım usandım.
- Tom is tired of doing that.
- Tom bunu yapmaktan bıktı.
- I am tired of hearing it.
- Bunu duymaktan bıktım.
- Are you tired of doing that?
- Onu yapmaktan bıktınız mı?
- Tom is tired of losing.
- Tom kaybetmekten bıktı.
- I'm sick and tired of his story.
- Onun hikayesinden bıktım ve yoruldum.
- Aren't you tired of waiting in line?
- Sırada beklemekten bıkmadın mı?
- I'm sick and tired of your complaining.
- Şikayetinden bıktım.
- After a week I was tired of it.
- Bir hafta sonra bıkmıştım.
- I'm tired of Tom shoving his opinions down my throat.
- Tom'un fikirlerini bana dayatmasından bıktım.
- We are tired of American imperialism.
- Amerikan emperyalizminden bıktık.
- I'm tired of you guys.
- Sizden bıktım.
- I'm tired of this stupidity.
- Bu aptallıktan bıktım.
- Layla was tired of being the other woman.
- Leyla, diğer kadın olmaktan bıkmıştı.
- Sami is tired of his nagging wife.
- Sami dırdırcı karısından bıktı.
- Tom says he's tired of trying to convince Mary to help him.
- Tom, Mary'yi ona yardım etmesi için ikna etmeye çalışmaktan bıktığını söylüyor.
- I'm growing tired of all this arguing.
- Bütün bu tartışmalardan bıktım.
- Tom said Mary was tired of doing that.
- Tom Mary'nin bunu yapmaktan bıktığını söyledi.
- Tom is tired of Mary's complaining.
- Tom, Mary'nin sızlanmasından bıkmış.
- I am tired of the work.
- İşten bıktım.
- I am tired of listening to Tom.
- Tom'u dinlemekten bıktım.
- I'm tired of this place.
- Bu yerden bıktım.
- I'm tired of always eating the same thing.
- Hep aynı şeyi yemekten bıktım.
- I'm tired of this monotonous life.
- Bu monoton hayattan bıktım.
- I'm tired of all these lies.
- Tüm bu yalanlardan bıktım.
- I'm tired of all his complaints.
- Tüm şikayetlerinden bıktım.
- I'm tired of eating fast food.
- Fast food yemekten bıktım.
- Fadil was tired of his mother-in-law coming in between he and Dania.
- Fadıl, kayınvalidesinin Dania ile arasına girmesinden bıkmıştı.
- Are you tired of this yet?
- Bundan bıkmadın mı daha?
- Are you tired of living?
- Yaşamaktan bıktın mı?
- I'm tired of backgammon.
- Tavladan bıktım.
- I'm tired of eating the same thing every day.
- Her gün aynı şeyi yemekten bıktım.
- I'm tired of slogans.
- Sloganlardan bıktım.
- I'm tired of this monotonous life.
- Ben bu monoton hayattan bıktım.
- Aren't you tired of doing this?
- Bunu yapmaktan bıkmadın mı?
- I'm tired of people like you.
- Senin gibi insanlardan bıktım.
- I'm sick and tired of Tom.
- Tom’dan bıktım ve usandım.
- My son is tired of hamburgers.
- Oğlum hamburgerlerden bıktı.
- I'm tired of living this kind of life.
- Böyle bir hayat yaşamaktan bıktım.
- I'm sick and tired of all your complaining.
- Şikayet etmenizden bıktım usandım.
- I'm tired of him!
- Ondan bıktım!
- Tom is tired of people always telling him that he looks like his father.
- Tom insanların her zaman onun babasına benzediğini söylemesinden bıktı.
- I'm getting sick and tired of this.
- Bundan bıktım usandım.
- We are sick and tired of political corruption.
- Siyasi yozlaşmadan bıktık usandık.
- We are sick and tired of political corruption.
- Siyası yolsuzluktantan bıkıp usandık.
- We're tired of this.
- Bundan bıktık.
- I'm tired of Tom imposing his opinions on me.
- Tom'un fikirlerini bana dayatmasından bıktım.
- I said I'm tired of it.
- Bundan bıktım dedim.
- I'm tired of my kids crying.
- Çocuklarımın bağırmasından bıktım.
- I'm sick and tired of this place.
- Bu yerden bıktım usandım.
- Tom said Mary was tired of eating out and that she wanted to eat dinner at home.
- Tom, Mary'nin dışarıda yemek yemekten bıktığını ve akşam yemeğini evde yemek istediğini söyledi.
- Sami was tired of his stepfather's abuse.
- Sami üvey babasının tacizlerinden bıkmıştı.
- I'm tired of being your slave.
- Senin kölen olmaktan bıktım.
- Sami is tired of Layla.
- Sami Layla'dan bıktı.
- I'm tired of TV.
- Televizyondan bıktım.
- I'm sick and tired of all this bickering.
- Tüm bu çekişmelerden bıktım usandım.
- I'm sick and tired of being the one who always washes the dishes.
- Her zaman bulaşıkları yıkayan kişi olmaktan bıktım usandım.
- We are tired of being treated like children.
- Bize çocuk gibi muamele edilmesinden bıktık.
- I'm tired of Tom imposing his opinions on me.
- Tom'un fikirlerini bana empoze etmesinden bıktım.
- I'm really tired of your complaints.
- Ben gerçekten şikayetlerinden bıktım.
- Tired of always having the same style?
- Hep aynı tarza sahip olmaktan bıktınız mı?
- Everyone's tired of hearing that story.
- Herkes bu hikayeyi dinlemekten bıktı.
- I'm tired of your whining.
- Mızmızlanmandan bıktım.
- Sami is tired of his nagging wife.
- Sami dırdırcı karısından bıkmış.
- I'm tired of dealing with this problem.
- Bu sorunla uğraşmaktan bıktım.
- I'm sick and tired of hearing them.
- Onları dinlemekten bıktım.
- I'm tired of hanging out with Tom.
- Tom'la takılmaktan bıktım.
- I'm tired of your snide remarks.
- Küçümseyici sözlerinden bıktım.
- I'm tired of that.
- Bundan bıktım artık.
- I'm sick and tired of hearing them.
- Onları duymaktan bıktım usandım.
- I'm tired of salads.
- Salatalardan bıktım.
- You're tired of not doing anything.
- Sen hiçbir şey yapmamaktan bıktın.
- I'm tired of your nagging.
- Dırdırından bıktım.
- You must be tired of all Tom's complaining.
- Tom'un tüm bu şikayetlerinden bıkmış olmalısın.
- I'm tired of hearing your excuses.
- Senin mazeretlerini dinlemekten bıktım.
- We are tired of being treated like children.
- Çocuk gibi davranılmaktan bıktık.
- I'm tired of Tom's constant complaining.
- Tom'un sürekli şikayet etmesinden bıktım.
- I'm tired of being treated like a child.
- Çocuk gibi davranılmasından bıktım.
- I'm tired of him bawling me out.
- Beni azarlamasından bıktım.
- I'm tired of Tom shoving his opinions down my throat.
- Tom'un fikirlerini boğazımdan aşağı tıkmasından bıktım.
- I am tired of hearing you moan and groan.
- İnlemeni ve sızlanmanı duymaktan bıktım.
- We're all tired of this.
- Hepimiz bundan bıktık.
- I'm tired of this mess.
- Bu karmaşadan bıktım.
- They're tired of not doing anything.
- Onlar hiçbir şey yapmamaktan bıktılar.
- We're tired of this.
- Biz bundan bıktık.
- I'm tired of being sick.
- Hasta olmaktan bıktım.
- I'm tired of disinformation on Tatoeba.
- Tatoeba'daki dezenformasyondan bıktım.
- Tom says he's tired of everybody's complaining.
- Tom, herkesin şikayet etmesinden bıktığını söylüyor.
- I'm tired of being treated like a kid.
- Bana çocukmuşum gibi davranılmasından bıktım.
- Tom is tired of losing to Mary.
- Tom, Mary'ye yenilmekten bıktı.
- I'm tired of your comments.
- Yorumlarından bıktım.
- Tom said that Mary was tired of doing that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmaktan bıktığını söyledi.
- I’m tired of trolls on Tatoeba.
- Tatoeba'daki trollerden bıktım.
- Layla is tired of Fadil's infidelity.
- Leyla, Fadıl'ın sadakatsizliğinden bıktı.
- I'm tired of playing games.
- Oyunlar oynamaktan bıktım.
- I'm tired of hearing your boastful tales.
- Övündüğün hikayeleri dinlemekten bıktım.
- I'm really tired of your complaints.
- Şikayetlerinden gerçekten bıktım.
- I'm tired of listening to your bragging.
- Palavralarını dinlemekten bıktım.
- I'm sick and tired of this place.
- Bu yerden bıktım.
- I'm tired of all the fighting.
- Bütün bu kavgalardan bıktım.
- Layla was tired of being the other woman.
- Leyla öteki kadın olmaktan bıkmıştı.
- Tom is tired of Mary's complaining.
- Tom, Mary'nin yakınmalarından bıktı.
- I'm tired of eating the same food every day.
- Her gün aynı yiyeceği yemekten bıktım.
- Sami was tired of his stepfather's abuse.
- Sami üvey babasının tacizinden bıkmıştı.
- I'm tired of being treated like a kid.
- Bir çocuk gibi muamele görmekten bıktım.
- I'm tired of listening to your bragging.
- Ben palavra dinlemekten bıktım.
- Tom is tired of losing to Mary.
- Tom, Mary'ye kaybetmekten bıktı.
- I'm sick and tired of being called a kid.
- Bana çocuk denmesinden bıktım usandım.
- I'm tired of people telling me what to do.
- Bana ne yapacağımı söyleyen insanlardan bıktım.
- To tell the truth, I'm tired of violent movies.
- Doğrusunu söylemek gerekirse, ben şiddet filmlerinden bıktım.
- I'm sick and tired of this business.
- Bu işten bıktım usandım.
- To tell the truth, I am tired of it.
- Doğruyu söylemek gerekirse, bundan bıktım.
- Tom is tired of people always telling him that he looks like his father.
- Tom insanların ona sürekli babasına benzediğini söylemesinden bıktı.
- I'm tired of listening to Tom.
- Tom'u dinlemekten bıktım.
- I'm tired of all his complaints.
- Onun bütün şikâyetlerinden bıktım.
- I'm tired of living like this.
- Böyle yaşamaktan bıktım.
- I'm sick and tired of all the petty squabbling among politicians.
- Politikacılar arasındaki küçük çekişmelerden bıktım usandım.
- I'm sick and tired of Tom's complaining.
- Tom'un yakınmalarından bıktım usandım.
- I'm tired of arguing.
- Tartışmaktan bıktım.
- I am tired of eating at the school cafeteria.
- Okul kafeteryasında yemek yemekten bıktım.
- I'm sick and tired of his story.
- Onun hikayesinden bıktım usandım.
- We are tired of American imperialism.
- Biz Amerikan emperyalizminden bıktık.
- I'm tired of this mess.
- Bu pislikten bıktım.
- I'm tired of museums, - graveyards of the arts.
- Ben müzelerden, o sanat mezarlıklarından bıktım.
- I'm tired of this.
- Bundan bıktım.
- I'm tired of being treated like a child.
- Bir çocuk gibi muamele görmekten bıktım.
- I'm sick and tired of your complaining.
- Şikayet etmenden bıktım usandım.
- Aren't you tired of eating the same thing every day?
- Her gün aynı şeyi yemekten bıkmadın mı?
- I'm tired of just sitting here and doing nothing.
- Burada oturup hiçbir şey yapmamaktan bıktım.
- I'm tired of people telling me what to do.
- İnsanların bana ne yapacağımı söylemesinden bıktım.
- The people of this country are sick and tired of politics as usual.
- Bu ülkenin halkı her zamanki gibi politikadan bıkıp usanmış durumdadır.
- I'm sick and tired of pretending that I'm something that I'm not.
- Olmadığım bir şeymişim gibi davranmaktan bıktım usandım.
- I am tired of doing the same things every day.
- Her gün aynı şeyleri yapmaktan bıktım.
- Tom is tired of being told he's too fat.
- Tom çok şişman olduğunun söylenmesinden bıktı.
- I'm tired of hearing about Tom and Mary.
- Tom ve Mary hakkında bir şeyler duymaktan bıktım.
- I'm tired of salads.
- Salatadan bıktım.
- He soon grows tired of a thing regardless of how much he liked it to begin with.
- Başta ne kadar sevmiş olursa olsun, bir şeyden kısa sürede bıkar.
- I’m tired of trolls on Tatoeba.
- Ben Tatoeba'daki trollerden bıktım.
- I'm getting pretty tired of this.
- Bundan bıkmaya başladım.
- I'm tired of doing that.
- Bunu yapmaktan bıktım.
- I'm tired of doing this.
- Bunu yapmaktan bıktım.
- I'm sick and tired of the way you yell at me.
- Bana bağırmandan bıktım usandım.
- I'm tired of keeping secrets.
- Sırları saklamaktan bıktım.
- I'm tired of translating.
- Çeviri yapmaktan bıktım.
- I'm sick and tired of doing that.
- Bunu yapmaktan bıktım usandım.
- Look, Tom, I'm tired of playing games.
- Bak, Tom, oyun oynamaktan bıktım.
- I'm sick and tired of Tom's complaining.
- Tom'un şikayetinden bıktım ve yoruldum.
- I'm tired of your endless complaints.
- Bitmek bilmeyen şikayetlerinden bıktım.
- I'm tired of trying to convince Tom to do that.
- Tom'u onu yapmaya ikna etmeye çalışmaktan bıktım.
- I'm tired of hearing that.
- Bunu duymaktan bıktım.
- Look, Tom, I'm tired of playing games.
- Bak Tom, oyun oynamaktan bıktım.
- Tom said Mary was tired of eating out and that she wanted to eat dinner at home.
- Tom, Mary'nin dışarıda yemek yemekten bıktığını ve evde akşam yemeği yemek istediğini söyledi.
- I'm sick and tired of reading.
- Okumaktan bıktım usandım.
- I'm tired of the food in the school canteen.
- Okul kantinindeki yemeklerden bıktım.
- Tom is tired of people telling him what to do.
- Tom insanların ona ne yapacağını söylemesinden bıktı.
- I'm tired of all your fussing.
- Bütün bu yaygarandan bıktım.
- I'm tired of altering my plans every time you change your mind.
- Sen fikrini her değiştirdiğinde planlarımı değiştirmekten bıktım.
- She was tired of knocking on heaven's door.
- O, cennetin kapısını çalmaktan bıktı.
- I'm tired of your whining.
- Sızlanmandan bıktım.
- I hope to find a quiet beach this year; I'm already tired of crowded beaches.
- Ben bu yıl sessiz bir plaj bulmayı umuyorum; kalabalık plajlardan zaten bıktım.
- I'm tired of always listening to the same kind of music.
- Hep aynı tür müziği dinlemekten bıktım.
- Are you tired of doing that yet?
- Bunu yapmaktan bıkmadın mı daha?
- I'm getting sick and tired of all your complaints.
- Şikayetlerinizden bıktım usandım.
- I'm tired of Boston.
- Boston'dan bıktım.
Show More (222)
|