|
- I'm used to talking about it.
- Bu konuda konuşmaya alıştım.
- Tom is probably used to it by now.
- Tom şimdiye kadar muhtemelen buna alıştı.
- Tom is used to having me around.
- Tom benim etrafta olmama alıştı.
- They are used to the humid climate of the summer.
- Yazın nemli iklimine alışmışlar.
- She was used to living on a small income.
- Az bir gelirle yaşamaya alışmıştı.
- Perry became used to the loud deliberations.
- Perry yüksek sesli tartışmalara alıştı.
- I've gotten kind of used to doing things by myself.
- İşleri kendi başıma yapmaya alıştım.
- I've become used to her.
- Ona alıştım.
- They are not used to our customs yet.
- Henüz bizim adetlerimize alışamadılar.
- I'm used to waiting.
- Beklemeye alıştım.
- I'm not used to Boston yet.
- Boston'a henüz alışamadım.
- Tom still isn't used to the way things work here.
- Tom hala burada işlerin nasıl yürüdüğüne alışamadı.
- I'm used to it by now.
- Artık alıştım.
- I'm still not used to my new smartphone!
- Yeni akıllı telefonuma hâlâ alışamadım!
- It's what I'm used to doing.
- Yapmaya alıştığım şey bu.
- I've become used to him.
- Ona alıştım.
- I'm still not used to living in Australia.
- Avustralya'da yaşamaya hala alışamadım.
- You should be used to this by now.
- Şimdiye kadar buna alışmış olmalıydın.
- You will soon be used to rural life.
- Yakında kırsal hayata alışırsın.
- The girl was used to sitting up till late.
- Kız geç vakte kadar uyanık durmaya alışmıştı.
- I'm still not used to the food here.
- Buradaki yemeklere hâlâ alışamadım.
- I should be used to this by now.
- Şimdiye kadar buna alışmış olmalıydım.
- I've become used to Tom.
- Tom'a alıştım.
- They live near a busy road, but must be used to the noise by now.
- İşlek bir yolun yakınında yaşıyorlar ama artık gürültüye alışmış olmalılar.
- I'm still not used to getting up so early.
- Bu kadar erken kalkmaya hâlâ alışamadım.
- I think we're all used to the food now.
- Sanırım artık hepimiz yemeklere alıştık.
- I'm still not used to working so many hours a day.
- Günde bu kadar çok saat çalışmaya hala alışamadım.
- Ken Takakura wasn't used to his new job.
- Ken Takakura yeni işine alışamamıştı.
- Jim is not yet used to driving on the left side of the road.
- Jim henüz yolun sol tarafından sürmeye alışamadı.
- They are not used to our customs yet.
- Henüz geleneklerimize alışamadılar.
- Tom isn't used to his new job.
- Tom yeni işine alışamadı.
- I'm not yet used to writing business letters.
- Henüz iş mektupları yazmaya alışamadım.
- You will soon be used to rural life.
- Yakında kırsal yaşama alışacaksın.
- I'm not used to the job yet.
- İşe henüz alışamadım.
- We're used to it.
- Buna alıştık.
- She was used to drinking beer.
- Bira içmeye alışmıştı.
- I'm not used to living here yet.
- Henüz burada yaşamaya alışamadım.
- I'm used to Tom now.
- Artık Tom'a alıştım.
- You will soon be used to living in a big city.
- Yakında büyük bir şehirde yaşamaya alışacaksın.
- I'm used to it.
- Buna alıştım.
- I've grown used to this.
- Buna alıştım.
- You'll soon be used to living in a big city.
- Yakında büyük bir şehirde yaşamaya alışacaksın.
- I'm used to this computer.
- Bu bilgisayara alıştım.
- I'm not used to Boston yet.
- Henüz Boston'a alışmadım.
- I'm still not used to it yet.
- Hala alışamadım.
- We're just not used to it yet.
- Henüz alışamadık.
- I'm not used to the job yet.
- Bu işe henüz alışamadım.
- I thought you were used to living in a trailer.
- Bir karavanda yaşamaya alıştığınızı düşünüyordum.
- I'm used to people not agreeing with me.
- İnsanların benimle aynı fikirde olmamasına alıştım.
- I'm used to hearing sirens.
- Sirenleri duymaya alıştım.
- I think I'm used to the pain.
- Sanırım acıya alıştım.
- I've gotten kind of used to it.
- Buna alıştım sayılır.
- I'm still not used to living in Boston.
- Boston'da yaşamaya hâlâ alışamadım.
- I'm used to it now.
- Artık alıştım.
- I'm used to the pain now.
- Artık acıya alıştım.
- I'm used to living on my own.
- Tek başıma yaşamaya alıştım.
- Now I'm used to it.
- Artık alıştım.
- I should be used to this by now.
- Şimdiye kadar buna alışmış olmalıyım.
- I'm used to getting up early.
- Erken kalkmaya alıştım.
- Don't get too used to it.
- Buna çok alışma.
- I was used to eating like a pig.
- Domuz gibi yemeye alışmıştım.
- Mr Ken Takakura just isn't used to his new job.
- Bay Ken Takakura yeni işine alışamadı.
- We're used to that.
- Buna alıştık.
- I'm still not used to getting up so early in the morning.
- Sabahları bu kadar erken kalkmaya hâlâ alışamadım.
- I'm used to Tom always yelling at me.
- Tom'un bana sürekli bağırmasına alıştım.
- As a result, people have got so used to being paid this way that they're uncomfortable with any other.
- Sonuç olarak, insanlar bu şekilde ödeme almaya o kadar alıştılar ki, başka türlüsünden rahatsız oluyorlar.
Show More (63)
|