Tureng - be worth - English Turkish Sentences

History

	English	Turkish
1	be worth	değmek	v.
	Your friendship is worth everything. Senin dostluğun her şeye değer. This movie is worth watching. Bu film izlenmeye değer. It probably won't be worth the wait. Bu muhtemelen beklemeye değmeyecek. The Euro is worth approximately one dollar today. Bugün avro yaklaşık bir dolar değer. This book is worth reading again and again. Bu kitap tekrar tekrar okunmaya değer. If it is worth doing at all, it is worth doing well. Eğer yapmaya değer bir şeyse, iyi yapmaya da değerdir. That movie is worth seeing. O film izlemeye değer. That book is worth reading. O kitap okumaya değer. The next act is worth sticking around for. Bir sonraki gösteri için kalmaya değer. It was worth it. Ona değerdi. This book is worth reading twice. Bu kitap iki kez okumaya değer. I think his suggestion is worth considering. Bence önerisi düşünmeye değer. This story is worth reading again. Bu hikaye tekrar okunmaya değer. This is worth studying. Bu çalışmaya değer. The museum is worth a visit. Müze, görülmeye değer. It might be worth investigating. Bu araştırmaya değebilir. It was worth the wait. Beklediğime değdi. This book is worth reading again and again. Bu kitap defalarca okumaya değer. This book is worth reading twice. Bu kitap iki kez okunmaya değer. That place is worth visiting at least once. Orası en azından bir kez görülmeye değer. Anything worth doing is worth doing well. Yapmaya değer bir şey iyi yapmaya da değer demektir. The ruins are worth visiting. Kalıntılar görülmeye değerler. The movie is worth seeing at least two or three times. Film en az iki ya da üç kez izlenmeye değer. This movie is worth seeing. Bu film izlenmeye değer. It was worth the wait. Beklemeye değerdi. This film is worth seeing. Bu film izlemeye değer. I think this book is worth reading. Bence bu kitap okumaya değer. Not all the books are worth reading. Tüm kitaplar okunmaya değer değildir. This dictionary is very expensive, but is worth buying. Bu sözlük çok pahalı ama satın almaya değer. Nevertheless, the topic is worth discussing. Yine de bu konu tartışılmaya değer. I know it's going to be worth it. Bunun ona değeceğini biliyorum. Do you think this book is worth reading? Sizce bu kitap okumaya değer mi? These books are worth reading at least once. Bu kitaplar en az bir kez okunmaya değer. His new film is worth seeing. Onun yeni filmi izlenmeye değer. Nevertheless, the topic is worth discussing. Bununla birlikte konu tartışmaya değer. A book worth reading is worth reading twice. Okumaya değer bir kitap iki kez okunmaya değerdir. That was worth the wait. Beklediğime değdi. It probably won't be worth the wait. Muhtemelen beklemeye değmez. His new novel is worth reading. Yeni romanı okumaya değer. That music is worth listening to many times. O müzik defalarca dinlemeye değer. That place is worth visiting twice. Burası iki kez görülmeye değer. Not everything that can be done is worth the pain of doing it. Yapılabilen her şey uğrunda çekilen acıya değmez. Do you think these letters are worth saving? Sence bu mektuplar saklamaya değer mi? Tom said he didn't think it was worth the risk. Tom risk almaya değmeyeceğini düşündüğünü söyledi. This museum is worth a visit. Bu müze görülmeye değer. Of all the books published recently, only a few are worth reading. Son zamanlarda yayınlanan tüm kitaplardan sadece birkaçı okunmaya değer. If it is worth doing at all, it is worth doing well. Yapmaya değecekse, iyi yapmaya da değer. Your life is worth living. Hayatın yaşamaya değer. Tom's suggestion is worth considering. Tom'un önerisi düşünmeye değer. His speech is worth listening to. Onun konuşması dinlemeye değer. The climb was worth it. Tırmanmaya değdi. This place is worth visiting twice. Burası iki kez görülmeye değer. The ruins are worth a visit. Harabeler görülmeye değer. It won't be worth the risk. Bu, riske değmeyecek. Not every book is worth reading. Her kitap okumaya değmez. Your life is worth living. Hayatınız yaşamaya değer. The museum is worth visiting. Müze, görülmeye değer. Tom's proposal is worth considering. Tom'un önerisi dikkate değer. This book is worth reading. Bu kitap okumaya değer. The movie is worth seeing at least two or three times. Film en azından iki ya da üç kez izlemeye değer. The topic is worth discussing. Konu tartışmaya değer. If a job is worth doing, it's worth doing well. Eğer bir iş yapmaya değerse, iyi yapmaya da değer. It might be worth investigating. Araştırmaya değer olabilir. Not everything that can be done is worth the pain of doing it. Yapılabilecek her şey, onu yapmak için çekilecek acıya değmez. This problem is worth discussing. Bu sorun tartışılmaya değer. Kuala Lumpur is worth visiting. Kuala Lumpur görülmeye değer. This movie is worth seeing again. Bu film yeniden izlemeye değer. The dress was worth its weight of gold. Elbise, ağırlığınca altına değerdi. Anything worth doing is worth doing well. Yapmaya değer her şey iyi yapılmaya da değerdir. His new novel is worth reading. Onun yeni romanı okumaya değer. Do you think these letters are worth saving? Bu mektupların saklamaya değdiğini düşünüyor musun? It won't be worth the risk. Bu riske değmez. Only a few TV programs are worth watching. Sadece birkaç TV programı izlemeye değer. An hour of sleep before midnight is worth two hours of sleep after midnight. Gece yarısından önce bir saatlik uyku gece yarısından sonra iki saatlik uykuya değer. That topic is worth discussing. Bu konu tartışmaya değer. If a thing is worth doing it is worth doing badly. Eğer bir şey yapmaya değiyorsa, şiddetle yapmaya değer. His modesty is worth respecting. Alçakgönüllülüğü saygıya değer. Not every book is worth reading. Her kitap okunmaya değer değildir. That museum is worth visiting. Bu müze görülmeye değer. This story is worth reading. Bu hikaye okunmaya değer. This story is worth reading. Bu okumaya değer bir hikayedir. This story is worth reading again. Bu hikaye tekrar okumaya değer. New York is worth visiting. New York, görülmeye değer. The ruins are worth visiting. Harabeler görülmeye değer. The plan is worth considering. Plan, değerlendirmeye değer. Her suggestion is worth considering. Önerisi dikkate değer. This book is worth reading over and over again. Bu kitap defalarca okunmaya değer. Some books are worth reading over and over again. Bazı kitaplar tekrar tekrar okunmaya değer. His speech is worth listening to. Konuşması dinlemeye değerdi. Her suggestion is worth considering. Onun önerisi dikkate değer. Every life is worth saving. Her hayat kurtarmaya değer. In New York, the dollar was worth eight shillings. New York'ta, dolar sekiz şiline değerdi. I think this book is worth reading. Sanırım bu kitap okumaya değer. This book is worth reading more than once. Bu kitap birden fazla kez okunmaya değer. This audiobook is worth listening to. Bu sesli kitap dinlemeye değer. Not everything that can be done is worth the pain of doing it. Yapılabilecek her şey, onu yapmanın acısına değmez. Switzerland is a very beautiful country that is worth a visit. İsviçre görülmeye değer çok güzel bir ülke. Your friendship is worth everything. Dostluğunuz her şeye değer. A page of history is worth a volume of logic. Tarihin bir sayfası mantığının bir cildine değer. The next act is worth sticking around for. Bir sonraki oyun kalmaya değer. That topic is worth discussing. Bu konu tartışılmaya değer. Tom said that he doesn't think doing that is worth his time. Tom bunu yapmanın zamanına değmeyeceğini düşündüğünü söyledi. This movie is worth watching. Bu film izlemeye değer. This problem is worth discussing. Bu sorun tartışmaya değer. That was worth the wait. O beklemeye değdi. Of all the books published recently, only a few are worth reading. Son günlerde yayınlanan tüm kitaplardan sadece birkaçı okumaya değer. The new museum is worth visiting. Yeni müze görülmeye değer. One hour of sleep before midnight is worth two hours after. Gece yarısından önce bir saatlik uyku gece yarısından sonra iki saatlik uykuya değer. His suggestion is worth considering. Onun önerisi düşünmeye değer. The plan is worth considering. Plan, üzerinde düşünülmeye değer. Tom doesn't think doing this is worth our time. Tom bunu yapmanın zamanımıza değmeyeceğini düşünüyor. This book is worth reading over and over again. Bu kitap, tekrar tekrar okumaya değer. Show More (109)
2	be worth	değerinde olmak	v.
	I think these principles are worth dying for. Bu ilkelerin ölmeye değer olduğunu düşünüyorum. Switzerland is a very beautiful country that is worth a visit. İsviçre görülmeye değer olan çok güzel bir ülkedir. Do you think this is worth something? Bunun bir değeri olduğunu mu düşünüyorsun? I wonder if my life is worth living. Hayatımın yaşamaya değer olup olmadığını merak ediyorum. All these books will be worth their weight in gold someday. Tüm bu kitaplar bir gün ağırlığınca altın değerinde olacak. Do you think this book is worth reading? Bu kitabın okumaya değer olacağını düşünüyor musun? I felt it was worth the risk. Risk almaya değer olduğunu hissettim. I think these are worth at least three hundred dollars. Bunların en az üç yüz dolar değerinde olduğunu düşünüyorum. These must be worth at least three hundred dollars. Bunlar en az üç yüz dolar değerinde olmalı. Show More (6)
3	be worth	etmek	v.
	I think these are worth at least three hundred dollars. Bence bunlar en az 300 dolar eder. Five dollars are worth one pound. Beş dolar bir pound eder. Tom didn't get paid as much as he thought he was worth. Tom hak ettiğini düşündüğü kadar para almadı. Show More (0)
4	be worth	para etmek	v.
	Tom thought that the picture hanging above the fireplace might be worth a lot of money. Tom şöminenin üzerinde asılı olan resmin çok para edebileceğini düşündü. Tom thought that the picture hanging above the fireplace might be worth a lot of money. Tom şöminenin üzerinde asılı resmin çok para edebileceğini düşündü. Show More (-1)