|
- He came here before noon.
- Öğleden önce geldi.
- Tom got here before noon.
- Tom öğleden önce buraya vardı.
- He came here before noon.
- O buraya öğleden önce geldi.
- Do you think we'll reach his house before noon?
- Öğleden önce evine ulaşacağımızı düşünüyor musun?
- I think I need to finish that work before noon.
- Sanırım o işi öğleden önce bitirmeliyim.
- Tom has to do a lot of things before noon.
- Tom öğleden önce pek çok şey yapmak zorunda.
- He should have arrived before noon.
- Onun öğleden önce gelmesi gerekirdi.
- We arrived there before noon.
- Biz öğleden önce oraya vardık.
- Do you think you could make it before noon?
- Sence öğleden önce gelebilir misin?
- He should have arrived before noon.
- Öğleden önce gelmeliydi.
- School finishes before noon on Saturdays.
- Cumartesi günleri okul öğleden önce biter.
- I think we'll get there before noon.
- Sanırım öğleden önce oraya varacağız.
- The work has to be finished before noon.
- İş öğleden önce bitirilmeli.
- I knew I had to finish the report before noon.
- Raporu öğleden önce bitirmem gerektiğini biliyordum.
- I don't drink before noon.
- Öğleden önce içki içmem.
- Do you think you could make it before noon?
- Öğleden önce bunu başarabileceğinizi düşünüyor musunuz?
- The work must be finished before noon.
- İş öğleden önce bitirilmeli.
- I got here before noon.
- Öğleden önce geldim.
- It is impossible for me to get there before noon.
- Öğleden önce oraya varmam mümkün değildir.
- The mail arrives before noon.
- Posta öğleden önce gelir.
- The work has to be finished before noon.
- İş öğleden önce bitmeli.
- I think we'll get there before noon.
- Sanırım öğleden önce orada oluruz.
- I need to arrive in Boston before noon.
- Benim öğleden önce Boston'a varmam gerekir.
- Do you think we'll reach his house before noon?
- Öğleden önce onun evine varacağımızı düşünüyor musun?
- I think I need to finish that work before noon.
- Sanırım bu işi öğleden önce bitirmeliyim.
- Tom has to do a lot of things before noon.
- Tom öğleden önce birçok şey yapmak zorunda.
- Tom almost never drinks beer before noon.
- Tom neredeyse öğleden önce asla bira içmez.
- This train left Aomori thirty minutes late, so we won't arrive at Tokyo before noon, I'm afraid.
- Bu tren Aomori'den yarım saat geç ayrıldı, bu yüzden maalesef Tokyo'ya öğleden önce varamayacağız.
- Tom almost never drinks beer before noon.
- Tom neredeyse hiçbir zaman öğleden önce bira içmez.
- The work must be finished before noon.
- İş öğleden önce bitmeli.
- We arrived there before noon.
- Oraya öğleden önce vardık.
- It is impossible for me to get there before noon.
- Öğleden önce oraya varmam imkansız.
- I got here before noon.
- Buraya öğleden önce geldim.
- School finishes before noon on Saturdays.
- Okul Cumartesi günleri öğleden önce biter.
- This train left Aomori thirty minutes late, so we won't arrive at Tokyo before noon, I'm afraid.
- Bu tren Aomori'den otuz dakika geç kalktı, bu yüzden korkarım öğleden önce Tokyo'ya varamayacağız.
- Tom got here before noon.
- Tom öğleden önce geldi.
- The train will arrive at the station before noon.
- Tren öğleden önce istasyona varacak.
- I don't drink before noon.
- Öğleden önce içmem.
- I need to arrive in Boston before noon.
- Öğleden önce Boston'a varmalıyım.
- I should be in Boston before noon tomorrow.
- Yarın öğleden önce Boston'da olmalıyım.
- The work must be finished before noon.
- İşin öğlenden önce bitmesi gerekiyor.
Show More (38)
|
