|
- They could not find it in their consciences to condemn what they perhaps saw as one of their liberation brothers.
- Belki de kurtuluş kardeşlerinden biri olarak gördükleri bu kişiyi kınamayı vicdanlarına sığdıramadılar.
- Mr Khanbiev, who was born in 1958, is the brother of Umar Khanbiev, Minister of Health in Aslan Maskhadov's government.
- 1958 doğumlu olan Bay Khanbiev, Aslan Maskhadov hükûmetinde Sağlık Bakanı olan Umar Khanbiev'in kardeşidir.
- And nobody proves that better than my kid brother, Paulie.
- Ve kimse bunu küçük kardeşim Paulie'den daha iyi kanıtlayamaz.
- Brother Yan, where will you be staying tonight?
- Kardeşim Yan, bu gece nerede kalacaksın?
- And maybe someday your brother will thank you for all this.
- Belki bir gün kardeşin sana tüm bunlar için teşekkür eder.
- Danny takes the rap to save his kid brother.
- Danny kardeşini kurtarmak için onun yerine suçu üstleniyor.
- I believe that it's a combination of the space brothers' technology with other kind of possibilities.
- Bunun, uzay kardeşlerinin teknolojisi ile diğer olasılıkların bir birleşimi olduğuna inanıyorum.
- I believe that it's a combination of the space brothers' technology with other kind of possibilities.
- Bence bu uzay kardeşlerin teknolojisinin başka olasılıklarla birleşimi.
- Beverly, this is my kid brother, Rob.
- Beverly, bu benim küçük kardeşim Rob.
- I believe that it's a combination of the space brothers' technology with other kind of possibilities.
- Bunun uzaylı kardeşlerin teknolojisi ile diğer olasılıkların bir birleşimi olduğuna inanıyorum.
- Brother Yan, where will you be staying tonight?
- Kardeş Yan, bu gece nerede kalacaksın?
- Dave Kunst completed the journey with another brother, Pete.
- Dave Kunst yolculuğunu öbür kardeşi Pete ile tamamladı.
- Brother Yan, where will you be staying tonight?
- Kardeş Yan, bu gece nerede kalacaksınız?
- I know that, Richie, I buried my kid brother.
- Bunu biliyorum Richie, ben küçük kardeşimi gömdüm.
- Greetings, space brothers from a distant star.
- Selamlar, uzak gezegenden gelen uzaylı kardeşler.
- Dave Kunst completed the journey with another brother, Pete.
- Dave Kunst yolculuğunu diğer kardeşi Pete ile tamamlar.
- Greetings, space brothers from a distant star.
- Selamlar, uzak bir yıldızdan gelen uzaylı kardeşlerim.
- Beverly, this is my kid brother, Rob.
- Beverly, bu benim küçük kardeşim, Rob.
- And nobody proves that better than my kid brother, Paulie.
- Ve hiç kimse bunu çocuk kardeşim Paulie'den daha iyi kanıtlayamaz.
- And tell your brother how it was.
- Ve kardeşine nasıl olduğunu anlat.
- Greetings, space brothers from a distant star.
- Uzak bir yıldızdan selamlar, uzaylı kardeşlerim.
- I know that, Richie, I buried my kid brother.
- Biliyorum, Richie, küçük kardeşimi gömdüm.
- For instance, there was only one human being he had ever truly loved: his brother.
- Örneğin, şimdiye kadar gerçekten sevdiği tek bir kişi vardı; o da kardeşiydi.
- Beverly, this is my kid brother, Rob.
- Beverly, bak bu benim küçük kardeşim Rob.
- I'm her kid brother, I drink.
- Ben onun küçük kardeşiyim, ben içerim.
- I looked into my brother's frightened bluish green eyes.
- Kardeşimin korkuyla dolan mavimsi yeşil gözlerine baktım.
- And nobody proves that better than my kid brother, Paulie.
- Hiç kimse, bunu küçük kardeşim Paulie'den daha iyi ispatlayamaz.
- He's my fine friend, this brother right here, Calvin.
- O benim iyi arkadaşım, buradaki kardeşim, Calvin.
- I know that, Richie, I buried my kid brother.
- Biliyorum Richie, çocuk kardeşimi mezara gömdüm ben.
- I'm her kid brother, I drink.
- Ben onun küçük kardeşiyim, içki içiyorum.
- I'm her kid brother, I drink.
- Ben onun küçük kardeşiyim, içki de içerim.
- Danny takes the rap to save his kid brother.
- Danny, küçük kardeşini kurtarmak için suçu üstüne alır.
- I'll lend you some books of my brother's.
- Sana kardeşimin bazı kitaplarını ödünç vereceğim.
- She gave blood in order to save her brother.
- Kardeşini kurtarmak için kan verdi.
- His brother passed away last month.
- Kardeşi geçen ay vefat etti.
- I am older than your brother.
- Senin kardeşinden daha büyüğüm.
- My brother's room is always a mess.
- Kardeşimin odası her zaman dağınıktır.
- I am older than your brother.
- Ben kardeşinden büyüğüm.
- His brother was nasty to me.
- Kardeşi bana kötü davrandı.
- Think about your brother!
- Kardeşini düşün!
- You need to share with your brother, Mary!
- Kardeşinle paylaşmalısın, Mary!
- You must be Tom's brother.
- Tom'un kardeşi olmalısınız.
- I mistook him for his brother.
- Onu kardeşiyle karıştırdım.
- A brother is like a shoulder.
- Bir kardeş, yaslanacak omuz gibidir.
- Tom killed his brother with their father's gun.
- Tom kardeşini babasının silahıyla öldürdü.
- How do you like living with your brother?
- Kardeşinle yaşamak nasıl bir duygu?
- Tom is the little brother I never had.
- Tom benim hiç sahip olmadığım küçük kardeşim.
- I knew Tom's brother.
- Tom'un kardeşini tanıyordum.
- I only have one brother.
- Sadece bir kardeşim var.
- Tom is my oldest brother.
- Tom benim en büyük kardeşim.
- Tom took all of his little brother's pocket money away.
- Tom küçük kardeşinin tüm cep harçlığını götürdü.
- Tom and his brother have very little in common.
- Tom ve kardeşinin çok az ortak noktası var.
- They are my brothers.
- Onlar benim kardeşlerim.
- I don't think Tom knows I'm Mary's brother.
- Tom'un Mary'nin kardeşi olduğumu bildiğini sanmıyorum.
- Both of Tom's brothers are taller than he is.
- Tom'un iki kardeşi de ondan daha uzun.
- I also have a brother.
- Benim de bir kardeşim var.
- Sami was borrowing from his brother for a long time.
- Sami uzun zamandır kardeşinden borç alıyordu.
- Tom doesn't know I'm Mary's brother.
- Tom benim Mary'nin kardeşi olduğumu bilmiyor.
- One of my brothers is a teacher and the others are lawyers.
- Kardeşlerimden biri öğretmen, diğerleri ise avukat.
- He didn't trust his brother enough to confide in him.
- Kardeşine sırrını açacak kadar güvenmiyordu.
- My little brother can read English.
- Küçük kardeşim İngilizce okuyabiliyor.
- His brother goes to school by bus.
- Kardeşi okula otobüsle gidiyor.
- Tom is less active than his brother.
- Tom kardeşinden daha az aktif.
- Can you help your brother?
- Kardeşine yardım edebilir misin?
- That guy might be one of Tom's brothers.
- O adam Tom'un kardeşlerinden biri olabilir.
- Compared with his brother, he is a poor athlete.
- Kardeşiyle kıyaslandığında yetersiz bir atlet.
- I know both of Tom's brothers.
- Tom'un iki kardeşini de tanıyorum.
- Tom and John must be brothers.
- Tom ve John kardeş olmalı.
- Bill took his brother to the zoo.
- Bill kardeşini hayvanat bahçesine götürdü.
- Tom got into a fight with his brother.
- Tom kardeşiyle kavga etti.
- The two brothers smiled at each other.
- İki kardeş birbirlerine gülümsedi.
- Uncle Tom is my mother's brother.
- Tom Dayı, annemin kardeşi.
- I ate with my baby brother.
- Minik kardeşimle yemek yedim.
- Tom is the youngest of three brothers.
- Tom üç kardeşin en küçüğü.
- John, are you and Tom brothers?
- John, Sen ve Tom kardeş misiniz?
- I came across your brother on the street.
- Caddede kardeşine rastladım.
- What I told you about him also holds good for his brother.
- Onun hakkında söylediklerim kardeşi için de geçerli.
- Both brothers were there.
- İki kardeş de oradaydı.
- Her brother is married, but he doesn't have children.
- Kardeşi evli ama çocuğu yok.
- Tom isn't at all like his brother.
- Tom kardeşine hiç benzemiyor.
- Mike left his brother in the lurch.
- Mike kardeşini yüzüstü bıraktı.
- Tom and his brother did that together.
- Tom ve kardeşi bunu birlikte yaptılar.
- They're our brothers.
- Onlar bizim kardeşimiz.
- What I told you about him also applies to his brother.
- Onun hakkında söylediklerim kardeşi için de geçerli.
- You could be a little nicer to your brother.
- Kardeşine karşı biraz daha nazik olabilirsin.
- Jaguars are eating your brother.
- Jaguarlar kardeşini yiyor.
- I have a brother in Boston.
- Boston'da bir kardeşim var.
- At first, I thought he was your brother.
- İlk başta onu kardeşin sandım.
- His brother is a very capable doctor.
- Kardeşi çok yetenekli bir doktor.
- My kid brother is twelve.
- Küçük kardeşim on iki yaşında.
- Turks and Kurds are brothers.
- Türk ve Kürt kardeştir.
- Your brother's soccer team won the game and is celebrating right now.
- Kardeşinizin futbol takımı maçı kazandı ve şu anda kutlama yapıyor.
- Uncle Tom and Uncle John are my mother's brothers.
- Tom Amca ve John Amca annemin kardeşleridir.
- Why do you say these things, brother?
- Bunları neden söylüyorsun kardeşim?
- Tom's brother looks a lot like him.
- Tom'un kardeşi ona çok benziyor.
- Is your brother still in Germany?
- Kardeşin hala Almanya'da mı?
- When you come next time, bring your brother.
- Bir dahaki gelişinde kardeşini de getir.
- Five brothers worked together on the farm.
- Çiftlikte beş kardeş birlikte çalışıyordu.
- The brother is writing.
- Kardeşi yazıyor.
- We met her brother at the shop by chance.
- Kardeşiyle dükkânda tesadüfen karşılaştık.
- Bob and Tom are brothers.
- Bob ve Tom kardeşler.
- Thanks, brothers.
- Teşekkürler kardeşler.
- Both of the brothers are dead.
- İki kardeş de öldü.
- Why does your brother hate me?
- Kardeşin neden benden nefret ediyor?
- You look nothing like your brother.
- Kardeşine hiç benzemiyorsun.
- Give me the name of my brother's murderer.
- Kardeşimin katilinin adını ver bana.
- My brother's room is always untidy.
- Kardeşimin odası her zaman dağınıktır.
- Tom wants to avenge his brother's death.
- Tom kardeşinin intikamını almak istiyor.
- My oldest brother lives in a small village.
- En büyük kardeşim küçük bir köyde yaşıyor.
- Both brothers are still alive.
- İki kardeş de hala hayatta.
- Mary's brother likes to dance.
- Mary'nin kardeşi dans etmeyi seviyor.
- The Wright brothers succeeded in flying an airplane driven by an engine.
- Wright kardeşler, bir motor ile çalışan bir uçağı uçurmayı başardılar.
- He grappled with his brother.
- Kardeşiyle boğuştu.
- Go and help your brother.
- Git ve kardeşine yardım et.
- Fred had his little brother paint the fence.
- Fred küçük kardeşine çitleri boyattı.
- Tom sacrificed his life to save his brother.
- Tom kardeşini kurtarmak için hayatını feda etti.
- You remind me of your brother.
- Bana kardeşini hatırlatıyorsun.
- Did you really think Tom was Mary's brother?
- Gerçekten Tom'un Mary'nin kardeşi olduğunu mu düşündün?
- She gave blood to save her brother.
- Kardeşini kurtarmak için kan verdi.
- Is your brother a ski instructor?
- Kardeşin kayak öğretmeni mi?
- Tom doesn't look anything like his brother.
- Tom kardeşine hiç benzemiyor.
- I know Tom's brother.
- Tom'un kardeşini tanıyorum.
- He had to share a bedroom with his brother.
- O kardeşiyle aynı yatak odasını paylaşmak zorunda kaldı.
- They're brothers.
- Onlar kardeştir.
- I haven't met any of Tom's brothers.
- Tom'un kardeşlerinden hiçbiriyle tanışmadım.
- Tom said he knows one of Mary's brothers.
- Tom, Mary'nin kardeşlerinden birini tanıdığını söyledi.
- My brothers left and we stayed here.
- Kardeşlerim gitti ve biz burada kaldık.
- I don't like Tom, but I like his brother.
- Tom'dan hoşlanmıyorum ama kardeşinden hoşlanıyorum.
- Mary told Tom that her brother's name was John.
- Mary Tom'a kardeşinin adının John olduğunu söyledi.
- Algerians and Turks are brothers.
- Cezayirliler ve Türkler kardeştir.
- We met her brother at the shop by chance.
- Onun kardeşiyle tesadüfen dükkânda karşılaştık.
- One of my brothers is a teacher.
- Kardeşlerimden biri öğretmen.
- I have a younger brother.
- Benim de küçük bir kardeşim var.
- He swam in the sea with his brother.
- Kardeşiyle birlikte denizde yüzdü.
- Sami should talk to Layla's brother.
- Sami, Layla'nın kardeşiyle konuşmalı.
- Romulus and Remus were brothers.
- Romulus ve Remus kardeşti.
- The two brothers are very much alike.
- İki kardeş birbirlerine çok benziyorlar.
- I asked Tom if he knew my brother's name.
- Tom'a kardeşimin adını bilip bilmediğini sordum.
- Brother or sister, both are siblings.
- Kardeş ya da kız kardeş, ikisi de kardeştir.
- The two brothers are still alive.
- İki kardeş hâlâ hayatta.
- Tom eats asparagus, but his brother doesn't.
- Tom kuşkonmaz yer ama kardeşi yemez.
- I have a brother who used to be a policeman.
- Eskiden polis olan bir kardeşim var.
- What's Tom's brother's name?
- Tom'un kardeşinin adı ne?
- Tom isn't your brother.
- Tom senin kardeşin değil.
- She has a great affection for her little brothers.
- Küçük kardeşlerine karşı büyük bir sevgi besliyor.
- Which of them is your brother?
- Hangisi senin kardeşin?
- If you don't find the antidote, your brother is going to die!
- Eğer panzehiri bulamazsan, kardeşin ölecek!
- My bedroom is cleaner than my brother's.
- Benim yatak odam kardeşiminkinden daha temiz.
- Anyi and Asun are two brothers.
- Anyi ve Asun iki kardeş.
- Although they were brothers, they were not on speaking terms.
- Kardeş olmalarına rağmen konuşmuyorlardı.
- Tom took care of his little brother.
- Tom küçük kardeşine baktı.
- Tom took all of his little brother's pocket money away.
- Tom küçük kardeşinin tüm harçlığını aldı.
- You two are brothers, right?
- Siz ikiniz kardeşsiniz, değil mi?
- You have two brothers.
- İki kardeşin var.
- Tom believed that John was his brother.
- Tom, John'un kardeşi olduğuna inanıyordu.
- And Ham, the father of Canaan, saw the nakedness of his father, and told his two brethren without.
- Kenan'ın babası olan Ham babasının çıplak olduğunu görünce dışarı çıkıp iki kardeşine anlattı.
- Tom and John aren't brothers.
- Tom ve John kardeş değiller.
- She told me that she came all the way from Hokkaido to see her brother.
- Bana ta Hokkaido'dan kardeşini görmek için geldiğini söyledi.
- Your brother's awfully grown-up for his age.
- Kardeşin yaşına göre çok olgun.
- His brother had been a truck driver for thirty years.
- Kardeşi otuz yıl kamyon sürücülüğü yaptı.
- That's Tom's brother.
- Bu Tom'un kardeşi.
- I'm your brother.
- Ben senin kardeşinim.
- Tom has less money than his brother does.
- Tom'un kardeşinden daha az parası var.
- He must be her brother.
- Onun kardeşi olmalı.
- Forgive me, Brother.
- Beni affet kardeşim.
- Tom is unlike his brother.
- Tom kardeşine benzemiyor.
- I cannot tell him from his brother.
- Onu kardeşinden ayırt edemiyorum.
- Stop tormenting your brother.
- Kardeşine eziyet etmeye son ver.
- How many brothers do you have?
- Senin kaç kardeşin var?
- Which brother did you see?
- Hangi kardeşi gördün?
- Tom is the little brother I never had.
- Tom hiç sahip olamadığım küçük kardeşim.
- He cut it with the knife that he got as a gift from his brother.
- Kardeşinin hediye ettiği bıçakla kesti.
- Do you want the doctors not to use the machine and let your brother die?
- Doktorların makineyi kullanmayıp kardeşinin ölmesine izin vermelerini mi istiyorsun?
- My brothers are dolphins.
- Kardeşlerim yunus.
- I can't remember Tom's brother's name.
- Tom'un kardeşinin adını hatırlayamıyorum.
- How could you do something like that to your own brother?
- Öz kardeşine böyle bir şeyi nasıl yaparsın?
- How did you find out that your brother lived there?
- Kardeşinin orada yaşadığını nasıl öğrendin?
- They mistook him for his brother.
- Onu kardeşi sandılar.
- I thought Tom was your brother.
- Tom'un kardeşin olduğunu sanıyordum.
- No, I do not know your brother.
- Hayır, kardeşinizi tanımıyorum.
- Are you really Tom's brother?
- Sen gerçekten Tom'un kardeşi misin?
- Tom had to tell his brother that he couldn't afford to attend his wedding.
- Tom, kardeşine düğününe katılamayacak durumda olduğunu söylemek zorunda kaldı.
- The two brothers embraced warmly.
- İki kardeş sıcak bir şekilde kucaklaştı.
- He has less money than his brother does.
- Kardeşinden daha az parası var.
- Do you know their brother?
- Onların kardeşini tanıyor musun?
- Do you know her brother?
- Kardeşini tanıyor musun?
- Thanks, brothers.
- Teşekkürler, kardeşlerim.
- Ken and his brother are very much alike.
- Ken ve kardeşi birbirlerine çok benziyorlar.
- Your brother's awfully grown-up for his age.
- Kardeşin yaşına göre fena halde olgun.
- Tom's Mary's brother.
- Tom, Mary'nin kardeşi.
- Tom is her brother.
- Tom onun kardeşi.
- I have four brothers.
- Benim dört kardeşim var.
- We're going to my brother's.
- Kardeşime gidiyoruz.
- Tom isn't Mary's brother.
- Tom, Mary'nin kardeşi değil.
- Tom doesn't look like his brother.
- Tom kardeşine benzemiyor.
- Tom is your mother's brother, isn't he?
- Tom annenin kardeşi, değil mi?
- The two brothers never reconciled.
- İki kardeş asla uzlaşamadı.
- I'd like to speak to Tom about his brother John.
- Tom'la kardeşi John hakkında konuşmak istiyorum.
- There was a lot of sibling rivalry between Tom and his brother.
- Tom ve kardeşi arasında çok fazla kardeş rekabeti vardı.
- Stop teasing your brother!
- Kardeşine sataşmayı kes!
- My baby brother still wets his bed.
- Küçük kardeşim hâlâ yatağını ıslatıyor.
- The Wright brothers succeeded in flying an airplane driven by an engine.
- Wright kardeşler, motorla çalışan bir uçağı uçurmayı başardılar.
- Hindus and Muslims are all brothers.
- Hindular ve Müslümanlar kardeştir.
- When as brothers we unite, we’ll defeat the people’s foe.
- Kardeşler olarak birleştiğimizde, halkın düşmanını yeneriz.
- Tom's brother looks just like him.
- Tom'un kardeşi tıpkı ona benziyor.
- The oldest brother became a successful trader.
- En büyük kardeş başarılı bir tüccar oldu.
- These two brothers resemble each other.
- Bu iki kardeş birbirine benziyor.
- I know all three of Tom's brothers.
- Tom'un üç kardeşini de tanıyorum.
- Mike left his brother in the lurch.
- Mike kardeşini zor durumda bıraktı.
- Layla was tried for murdering her brother.
- Layla kardeşini öldürmekten yargılandı.
- I think I went to school with your brother.
- Sanırım kardeşinle aynı okula gitmiştik.
- Your brother is asking for help.
- Kardeşin yardım istiyor.
- Your brother spent a lot of time with our teacher yesterday.
- Kardeşin dün öğretmenimizle çok vakit geçirdi.
- Dan beat up Linda's brother, Matt.
- Dan, Linda'nın kardeşi Matt'i dövdü.
- I'm going to meet my brother's girlfriend tonight.
- Bu gece kardeşimin sevgilisiyle buluşacağım.
- He looks like his brother.
- Kardeşine benziyor.
- I have another brother, too.
- Benim de başka bir kardeşim var.
- All three of Tom's brothers can swim.
- Tom'un üç kardeşi de yüzebiliyor.
- Does your brother know how to drive?
- Kardeşin araba kullanmayı biliyor mu?
- My brothers!
- Kardeşlerim!
- They are brothers.
- Onlar kardeştir.
- His brother had been a truck driver for thirty years.
- Kardeşi otuz yıldır kamyon şoförüydü.
- Now therefore cursed shalt thou be upon the earth, which hath opened her mouth and received the blood of thy brother at thy hand.
- Artık döktüğün kardeş kanını içmek için ağzını açan toprağın laneti altındasın.
- Tom looks a lot like his brother.
- Tom kardeşine çok benziyor.
- I'm going to meet my brother's girlfriend tonight.
- Bu gece kardeşimin kız arkadaşıyla buluşacağım.
- Tom is shorter than his brother.
- Tom kardeşinden daha kısa.
- I met your brother in the street by chance.
- Kardeşinizle sokakta tesadüfen karşılaştım.
- I found Kate more active than her brother.
- Kate'i kardeşinden daha aktif buldum.
- Tom's brother looks just like John.
- Tom'un kardeşi tıpkı John'a benziyor.
- Both of Tom's brothers are taller than him.
- Tom'un iki kardeşi de ondan daha uzun.
- I have eight brothers.
- Benim sekiz kardeşim var.
- Aren't you Tom's brother?
- Sen Tom'un kardeşi değil misin?
- Sami shot and killed his brother.
- Sami kardeşini vurdu ve öldürdü.
- Do you have a brother?
- Bir kardeşin var mı?
- I was the one who killed your brother.
- Kardeşini öldüren bendim.
- It's my brother's.
- Bu benim kardeşimin.
- Both the brothers were out.
- İki kardeş de dışarıdaydı.
- Tom looks like his brother.
- Tom kardeşine benziyor.
- I have a brother named Tom.
- Tom adında bir kardeşim var.
- I'm pretty sure that Tom doesn't have a brother.
- Tom'un bir kardeşi olmadığına eminim.
- Mary tickled her little brother.
- Mary küçük kardeşini gıdıkladı.
- Your brother needs help.
- Kardeşinin yardıma ihtiyacı var.
- We are brother and sister.
- Biz ağabey kardeşiz.
- She was always quarreling with her brothers.
- Kardeşleriyle daima kavga ederdi.
- Aren't you brothers?
- Siz kardeş değil misiniz?
- Tom got into a fight with Mary's brother and broke his nose.
- Tom, Mary'nin kardeşiyle kavga etti ve burnunu kırdı.
- That boy over there will be Tom's brother.
- Şuradaki çocuk Tom'un kardeşi olacak.
- I have a brother.
- Bir kardeşim var.
- You are his brother, right?
- Sen onun kardeşisin, değil mi?
- The bike parked over there is my brother's.
- Şuraya park edilmiş bisiklet kardeşimin.
- His brother is a hard worker.
- Kardeşi çok çalışkandır.
- Mary likes teasing her brother.
- Mary kardeşine sataşmayı seviyor.
- The brothers were born twelve years apart.
- Kardeşler on iki yıl arayla doğmuşlar.
- Instead of going himself, he sent his brother in his place.
- Kendi gitmek yerine kardeşini gönderdi.
- Are you Tom's brother?
- Sen Tom'un kardeşi misin?
- I've forgotten to call brother Marko.
- Kardeş Marko'yu aramayı unuttum.
- Sami's mother and brother came home.
- Sami'nin annesi ve kardeşi eve geldi.
- Both your brothers are teachers.
- İki kardeşin de öğretmen.
- Now it's my brother's turn.
- Şimdi sıra kardeşimde.
- Her brother is a good driver.
- Kardeşi iyi bir şoför.
- His brother works for a trading company.
- Kardeşi bir ticaret şirketinde çalışıyor.
- You're not my brothers.
- Siz benim kardeşlerim değilsiniz.
- This is John and that is his brother.
- Bu John, bu da kardeşi.
- Are those guys your brothers?
- Bu çocuklar senin kardeşlerin mi?
- How many brothers do you have?
- Kaç kardeşin var?
- I know neither of his brothers.
- Onun iki kardeşini de tanımıyorum.
- Where are your brothers?
- Kardeşlerin nerede?
- Go, please, to the house of your brother Amnon.
- Lütfen kardeşin Amnon'un evine git.
- I don't know either of his brothers.
- İki kardeşini de tanımıyorum.
- I can't tell Tom from his brother.
- Tom'u kardeşinden ayırt edemiyorum.
- How tall is your brother?
- Kardeşinin boyu kaç?
- His brother studies very hard.
- Kardeşi çok sıkı çalışıyor.
- My brother's widow has married again.
- Kardeşimin dul eşi tekrar evlendi.
- I can't remember Tom's brothers' names.
- Tom'un kardeşlerinin isimlerini hatırlayamıyorum.
- Tom and John are Mary's brothers.
- Tom ve John, Mary'nin kardeşleri.
- I can't tell him apart from his brother.
- Onu kardeşinden ayıramıyorum.
- Your brother wasn't at school today.
- Kardeşin bugün okula gitmedi.
- Both the brothers were out.
- Kardeşlerin her ikisi de dışarıdalardı.
- Each of the brothers has a car.
- Kardeşlerin her birinin bir arabası var.
- Your brothers are the best in the school.
- Kardeşlerin okulun en iyileri.
- Is your brother's name Tom?
- Kardeşinin adı Tom mu?
- Both of the brothers are dead.
- Kardeşlerin ikisi de öldü.
- This bike belongs to my little brother.
- Bu bisiklet küçük kardeşime ait.
- He blamed the failure on his brother.
- Başarısızlıktan kardeşini sorumlu tuttu.
- He is similar to your brother.
- O da kardeşinize benziyor.
- Your brother will not buy it.
- Kardeşin bunu almayacak.
- I wish I had a brother.
- Keşke bir kardeşim olsaydı.
- Are all of Tom's brothers still in Boston?
- Tom'un tüm kardeşleri hâlâ Boston'da mı?
- His brother went to the station to see him off.
- Kardeşi onu uğurlamak için istasyona gitti.
- He is writing a letter to his brother.
- Kardeşine mektup yazıyor.
- Both of Tom's brothers can swim.
- Tom'un iki kardeşi de yüzebiliyor.
- He was killed by his own brother.
- Öz kardeşi tarafından öldürüldü.
- A loyal brother helps his sister.
- Sadık bir kardeş kız kardeşine yardım eder.
- I can not tell Tom from his brother.
- Tom'u kardeşinden ayıramıyorum.
- All three of Tom's brothers are planning to do that.
- Tom'un üç kardeşi de bunu yapmayı planlıyor.
- Tom and his brother were extremely close.
- Tom ve kardeşi çok yakındılar.
- Look after your little brother.
- Küçük kardeşine iyi bak.
- I want a little brother.
- Küçük bir kardeş istiyorum.
- She can swim as fast as her brother.
- Kardeşi kadar hızlı yüzebiliyor.
- I'm looking for one of my brothers.
- Kardeşlerimden birini arıyorum.
- Tom is a friend of my brother's.
- Tom kardeşimin arkadaşı.
- My little brother goes to an elementary school.
- Küçük kardeşim bir ilkokula gidiyor.
- The two brothers are as like as two peas.
- İki kardeş birbiriyle tıpatıp aynı.
- Tom shared a room with his brother.
- Tom kardeşiyle aynı odayı paylaştı.
- My brothers haven't answered your questions yet.
- Kardeşlerim henüz sorularına cevap vermedi.
- Are Tom and John brothers?
- Tom ve John kardeş mi?
- Ken will grow into his brother's clothes by the end of the year.
- Ken, yıl sonuna kadar kardeşinin kıyafetlerini giyebiliyor olacak.
- Mary made her brother cry.
- Mary kardeşini ağlattı.
- His brother is more patient than he is.
- Kardeşi ondan daha sabırlıdır.
- Her brother nearly died in a traffic accident nine years ago.
- Kardeşi dokuz yıl önce bir trafik kazasında neredeyse ölüyordu.
- Sorry, but your brother is an idiot.
- Üzgünüm ama kardeşin aptalın teki.
- She relied on her brother.
- Kardeşine güvendi.
- Tom is Mary's only brother.
- Tom, Mary'nin tek kardeşi.
- Is your brother's name Alexei?
- Kardeşinin adı Alexei mi?
- Her brother has been missing for a while now.
- Kardeşi bir süredir kayıp.
- You look a lot like your brother.
- Kardeşine çok benziyorsun.
- He knows neither of his two brothers.
- O, iki kardeşini de tanımıyor.
- Tom is taller than his brothers.
- Tom kardeşlerinden daha uzun.
- Tom has two brothers who both live in Boston.
- Tom'un her ikisi de Boston'da yaşayan iki kardeşi var.
- Think of your brother.
- Kardeşini düşün.
- Keep your brother away because he's bothering us.
- Kardeşini uzak tut çünkü bizi rahatsız ediyor.
- Does your brother have his own house in Germany?
- Kardeşinizin Almanya'da kendi evi var mı?
- The sudden death of his brother surprised them.
- Kardeşinin ani ölümü onları şaşırttı.
- He is taller than his brother.
- Kardeşinden daha uzun.
- An uncle is a brother of your father or your mother.
- Amca veya dayı, babanızın veya annenizin kardeşidir.
- Share your lunch with your brother.
- Öğle yemeğini kardeşinle paylaş.
- I wish Tom wouldn't keep telling everyone I'm his brother.
- Keşke Tom herkese onun kardeşi olduğumu söyleyip durmasaydı.
- He is less patient than his brother.
- Kardeşinden daha az sabırlıdır.
- Look after your brother while I'm gone.
- Ben yokken kardeşine göz kulak ol.
- He had his brother help him with the gardening.
- Kardeşi bahçe işlerinde ona yardım etti.
- Isn't Tom your brother?
- Tom senin kardeşin değil mi?
- I ran into your brother on the street.
- Kardeşinle sokakta karşılaştım.
- Tom has a brother in Boston.
- Tom'un Boston'da bir kardeşi var.
- Sami tried to get hold of his brother.
- Sami kardeşine ulaşmaya çalıştı.
- He's clever, and so is his brother.
- O akıllı ve kardeşi de akıllı.
- The two brothers died.
- İki kardeş öldü.
- Both our brothers are teachers.
- İki kardeşimiz de öğretmen.
- Tom is my mother's brother.
- Tom annemin kardeşi.
- Fadil was the second of four brothers.
- Fadıl dört kardeşin ikincisiydi.
- At first, I mistook you for your brother.
- İlk başta seni kardeşin sandım.
- I'm trying my best to provide for you and your brother.
- Ben de sana ve kardeşine bakmak için elimden geleni yapıyorum.
- Her brother goes to school by bus.
- Kardeşi okula otobüsle gidiyor.
- His brother had been missing for a while.
- Kardeşi bir süredir kayıptı.
- Why do you say these things, brother?
- Bu lafları neden söylüyorsun, kardeşim?
- Tom went to live with his brother in Boston.
- Tom kardeşi ile Boston'da yaşamak için gitti.
- I didn't know that Tom was Mary's brother.
- Tom'un Mary'nin kardeşi olduğunu bilmiyordum.
- My brother's guitar is new.
- Kardeşimin gitarı yeni.
- Tom must be John's brother.
- Tom, John'un kardeşi olmalı.
- Tom and John look like brothers.
- Tom ve John kardeş gibi görünüyorlar.
- Sami and Layla think of each other as brothers.
- Sami ve Layla birbirlerini kardeş olarak görüyorlar.
- He is as intelligent as his brother.
- O da kardeşi kadar zeki.
- Your brother got married, didn't he?
- Kardeşin evlendi, değil mi?
- Your brother is the best in our school.
- Kardeşin okulumuzun en iyisi.
- Tom, this is Mary's brother John.
- Tom, bu Mary'nin kardeşi John.
- You can't mistake him for his younger brother.
- Onu kardeşiyle karıştırman mümkün değil.
- I thought Tom would look more like his brother.
- Tom'un kardeşine daha çok benzeyeceğini düşündüm.
- He patted his brother on the shoulder.
- Kardeşinin omzunu sıvazladı.
- Do you want the doctors not to use the machine and let your brother die?
- Doktorların makineyi kullanmamasını ve kardeşinin ölmesine izin vermesini mi istiyorsun?
- Tom has a brother named John.
- Tom'un John adında bir kardeşi var.
- They asked his brother to help them with their homework.
- Kardeşinden ödevlerine yardım etmesini istediler.
- His brother watches TV all the time.
- Kardeşi sürekli televizyon izliyor.
- Didn't you know Tom had a brother?
- Tom'un bir kardeşi olduğunu bilmiyor muydun?
- Tom must be Mary's brother.
- Tom, Mary'nin kardeşi olmalı.
- So, is your brother white?
- Yani, kardeşin beyaz ırktan mı?
- My brother's broken his leg and has to use crutches for three weeks.
- Kardeşimin bacağı kırıldı ve üç hafta koltuk değneği kullanması gerekiyor.
- Where is your brother?
- Kardeşiniz nerede?
- I have a half brother.
- Üvey bir kardeşim var.
- Her brother looked at her.
- Kardeşi ona baktı.
- I can't distinguish him from his brother.
- Onu kardeşinden ayırt edemiyorum.
- Ken and his little brother are very alike.
- Ken ve küçük kardeşi birbirlerine çok benziyorlar.
- My father has five brothers.
- Babamın beş kardeşi var.
- After his brother was killed by a rival gang, Tom planned revenge.
- Kardeşi rakip bir çete tarafından öldürüldükten sonra Tom intikam almayı planladı.
- They're brothers.
- Onlar kardeş.
- Brothers should not quarrel.
- Kardeşler kavga etmemelidir.
- This boy is his brother.
- Bu çocuk onun kardeşi.
- Does he have any brothers?
- Hiç kardeşi var mı?
- Is it true that you're Tom's brother?
- Tom'un kardeşi olduğun doğru mu?
- Arriving at the station, she called up her brother.
- İstasyona vardığımda, kardeşini aradı.
- Wait for your brother.
- Kardeşini bekle.
- Today is my little brother's twenty-second birthday.
- Bugün küçük kardeşimin yirmi ikinci doğum günü.
- I am older than your brother.
- Senin kardeşinden daha yaşlıyım.
- By chance, I met your brother on the street.
- Şans eseri, kardeşinle sokakta karşılaştım.
- My brother's football team won a tournament yesterday.
- Kardeşimin futbol takımı dün bir turnuva kazandı.
- Tom and John pretended to be brothers.
- Tom ve John kardeşmiş gibi davrandı.
- None of us has brothers.
- Hiçbirimizin kardeşi yok.
- Stop playing tricks on your brother.
- Kardeşine oyunlar oynamayı bırak.
- Tom is actually Mary's brother.
- Tom aslında Mary'nin kardeşi.
- Sami told police he shot his brother.
- Sami polise kardeşini vurduğunu söyledi.
- This world is an illusion, brother.
- Bu dünya bir yanılsamadır, kardeşim.
- He gave blood in order to save his brother.
- Kardeşini kurtarmak için kan verdi.
- Tom shows his camera to his brother.
- Tom fotoğraf makinesini kardeşine gösteriyor.
- Tom isn't as handsome as his brother.
- Tom kardeşi kadar yakışıklı değil.
- Both you and your brother are wrong.
- Hem sen hem de kardeşin yanılıyorsunuz.
- Both the brothers are dead.
- İki kardeş de öldü.
- My brother's cat is purring non-stop.
- Kardeşimin kedisi hiç durmadan gırlıyor.
- Her little brother is a famous soccer player.
- Küçük kardeşi ünlü bir futbolcu.
- The brother of my father is my uncle.
- Babamın kardeşi benim amcam.
- She looks like her brother.
- Kardeşine benziyor.
- Did you have to share a room with your brother?
- Kardeşinizle aynı odayı paylaşmak zorunda mıydınız?
- Tom and his brother look quite similar.
- Tom ve kardeşi birbirlerine çok benziyorlar.
- Your brother is very angry.
- Kardeşin çok kızgın.
- Is it true that you have a brother in Germany?
- Almanya'da bir kardeşin olduğu doğru mu?
- When is my brother's birthday?
- Kardeşimin doğum günü ne zaman?
- Tom and John must be brothers.
- Tom ve John kardeş olmalılar.
- Tom's brothers are still in custody.
- Tom'un kardeşleri hala gözaltında.
- Luke is Laurie's brother.
- Luke, Laurie'nin kardeşi.
- Did you know Tom was Mary's brother?
- Tom'un Mary'nin kardeşi olduğunu biliyor muydun?
- He never saw his brother again.
- O, kardeşini bir daha hiç görmedi.
- Today I'll go to the cinema with Tom's brother.
- Bugün Tom'un kardeşiyle sinemaya gideceğim.
- Tom and his brother usually cut each other's hair.
- Tom ve kardeşi genellikle birbirlerinin saçlarını keserler.
- Both their brothers are teachers.
- Onların iki kardeşi de öğretmen.
- Tom told Mary that his brother's name was John.
- Tom, Mary'ye kardeşinin adının John olduğunu söyledi.
- I met a man whose brother knows you.
- Kardeşi seni tanıyan bir adamla tanıştım.
- Tom isn't much like his brother.
- Tom kardeşine pek benzemiyor.
- Mary, what did you do to make your brother cry?
- Mary, kardeşini ağlatacak ne yaptın?
- Tom has one brother named John.
- Tom'un John adında bir kardeşi var.
- Fadil died just weeks after his brother.
- Fadıl kardeşinden sadece birkaç hafta sonra öldü.
- Call your brother.
- Kardeşini ara.
- Mike played a bad trick on his brother.
- Mike kardeşine kötü bir oyun oynadı.
- The two brothers couldn't get along with each other.
- İki kardeş birbiriyle anlaşamıyordu.
- He borrowed from his brother to finance the loss he made on the project.
- Projede yaptığı zararı finanse etmek için kardeşinden borç aldı.
- She had to share her room with her brother.
- O da odasını kardeşiyle paylaşmak zorundaydı.
- Did you know Tom had a brother?
- Tom'un bir kardeşi olduğunu biliyor muydunuz?
- His brother has nothing but computers on his mind.
- Kardeşinin aklında bilgisayardan başka bir şey yok.
- Do you see my brother's lamb?
- Kardeşimin kuzusunu görüyor musun?
- Do you know his brother?
- Onun kardeşini tanıyor musun?
- At first, I mistook him for your brother.
- İlk başta onu kardeşin sandım.
- Your brother looks just like you.
- Kardeşin tıpkı sana benziyor.
- That boy is his brother.
- Şu çocuk, onun kardeşi.
- When as brothers we unite, we’ll defeat the people’s foe.
- Kardeşler olarak biz birleştiğimizde, halkın düşmanını yeneceğiz.
- Both brothers said that they couldn't support both a wife and an airplane, so they spent their lives as bachelors.
- Her iki kardeş de hem bir eşe hem de bir uçağa bakamayacaklarını, bu yüzden hayatlarını bekar olarak geçirdiklerini söylediler.
- Mary, this is Joe's brother David.
- Mary, bu Joe'nun kardeşi David.
- The three brothers must help one another.
- Üç kardeş birbirine yardım etmeli.
- Tom said he knew one of Mary's brothers.
- Tom, Mary'nin kardeşlerinden birini tanıdığını söyledi.
- Tom told Mary that John was his brother.
- Tom Mary'ye John'un kardeşi olduğunu söyledi.
- His brother came home soon after.
- Kardeşi kısa süre sonra eve geldi.
- I mistook Tom for his brother.
- Tom'u kardeşiyle karıştırdım.
- He is taller than his little brother.
- Küçük kardeşinden daha uzun.
- Mary liked teasing her brother.
- Mary kardeşine sataşmayı severdi.
- Tom doesn't understand Mary's reluctance to go out with his brother.
- Tom, Mary'nin kardeşiyle çıkma konusundaki isteksizliğini anlamıyor.
- Bill took his little brother to the zoo.
- Bill küçük kardeşini hayvanat bahçesine götürdü.
- Hello and farewell, brother.
- Merhaba ve elveda, kardeş.
- Which brother did you see?
- Hangi kardeşini gördün?
- A nephew is the son of a brother.
- Yeğen, kardeşin oğludur.
- Cain wasn't a good brother.
- Kabil iyi bir kardeş değildi.
- Tom and his brother play on the same team.
- Tom ve kardeşi aynı takımda oynuyorlar.
- Which of your brothers is the oldest?
- Hangi kardeşin en büyük?
- I'm not your brother.
- Ben senin kardeşin değilim.
- You're Mary's brother?
- Sen Mary'nin kardeşi misin?
- Tom and his brother have different personalities.
- Tom ve kardeşinin farklı kişilikleri var.
- Bill is the smarter of the two brothers.
- Bill iki kardeşin daha zeki olanıdır.
- Tom didn't know that I was Mary's brother.
- Tom, Mary'nin kardeşi olduğumu bilmiyordu.
- Don't you think I know my own brother?
- Öz kardeşimi tanımadığımı mı sanıyorsun?
- How many brothers do you have?
- Kaç tane kardeşin var?
- Tom came with his brother.
- Tom kardeşiyle geldi.
- Bill is completely unlike his brother.
- Bill, kardeşinden tamamen farklıdır.
- This world is an illusion, brother.
- Bu dünya bir illüzyon, kardeşim.
- I'd lend you some of my brother's books.
- Kardeşimin kitaplarından bazılarını sana ödünç verebilirim.
- Learn, my brothers, think and read.
- Öğrenin kardeşlerim, düşünün ve okuyun.
- Sally made her brother clean the bathroom.
- Sally, kardeşine banyoyu temizletti.
- May all men remember that they are brothers!
- Tüm insanlar kardeş olduklarını hatırlasınlar!
- I wonder if he is your brother.
- Acaba kardeşiniz mi?
- He wasn't your brother.
- O, senin kardeşin değildi.
- The two brothers have died.
- İki kardeş öldü.
- All of my brothers died in the war.
- Bütün kardeşlerim savaşta öldü.
- Tom wanted to have a bigger boat than his brother.
- Tom kardeşinden daha büyük bir tekneye sahip olmak istiyordu.
- All the people on earth are brothers.
- Dünyadaki tüm insanlar kardeştir.
- Both brothers left.
- İki kardeş de gitti.
- Tom shares a room with his brother.
- Tom kardeşiyle aynı odayı paylaşıyor.
- He is Taro's brother.
- O Taro'nun kardeşi.
- Mary was in an incestuous relationship with her brother Tom.
- Mary, kardeşi Tom ile ensest bir ilişki içindeydi.
- The two brothers resemble each other so much that I can hardly distinguish one from the other.
- İki kardeş birbirine o kadar benziyor ki, birini diğerinden ayırt etmekte zorlanıyorum.
- My brothers are already married.
- Kardeşlerim çoktan evlendi.
- Tom got into a fight with Mary's brother and got his nose broken.
- Tom, Mary'nin kardeşiyle kavga etti ve burnu kırıldı.
- He is Taro's brother.
- Taro'nun kardeşi.
- Your brother is sick.
- Kardeşin hasta.
- Tom looks nothing like his brother.
- Tom kardeşine hiç benzemiyor.
- Tom's little brother has always looked up to him.
- Tom'un küçük kardeşi her zaman onu örnek almıştır.
- How tall is your little brother?
- Küçük kardeşinin boyu ne kadar?
- Stop tormenting your brother.
- Kardeşine eziyet etmeyi bırak.
- Call your brother to help you set the table.
- Masayı hazırlamana yardım etmesi için kardeşini çağır.
- He told his brother the story.
- Hikayeyi kardeşine anlattı.
- I knew your brother.
- Kardeşini tanıyordum.
- Both of Tom's brothers were arrested.
- Tom'un iki kardeşi de tutuklandı.
- I've got two brothers.
- Ben iki kardeşe sahibim.
- How could you do such a terrible thing to your own brother?
- Öz kardeşine böyle korkunç bir şeyi nasıl yapabildin?
- For me he is neither a brother nor an acquaintance.
- Benim için o ne bir kardeş ne de bir tanıdık.
- This is my brother's.
- Bu kardeşimin.
- Tom is the oldest of the three brothers.
- Tom üç kardeşin en büyüğü.
- Tom and John are often mistaken for brothers.
- İnsanlar Tom ve John'u çoğu zaman kardeş sanıyorlar.
- Jim studies as hard as his brother does.
- Jim de kardeşi kadar çok çalışıyor.
- I don't know if she has a brother.
- Kardeşi var mı bilmiyorum.
- Which one of the two brothers did you see?
- İki kardeşten hangisini gördün?
- I thought you said Tom was your brother.
- Tom'un kardeşin olduğunu söylediğini sandım.
- Didn't your brother live in this house?
- Kardeşin bu evde yaşamadı mı?
- We must learn to live together as brothers, or we will perish together as fools.
- Kardeş olarak birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz, yoksa aptallar olarak birlikte yok olacağız.
- I can't tell him apart from his brother.
- Onu kardeşinden ayırt edemem.
- He presented me to his brother.
- Beni kardeşine takdim etti.
- Stop hitting your brother.
- Kardeşine vurmayı bırak.
- You look just like your brother.
- Aynı kardeşine benziyorsun.
- Tom said he knows Mary's brother.
- Tom, Mary'nin kardeşini tanıdığını söyledi.
- Tom grew up with three adopted brothers.
- Tom üç evlatlık kardeşle büyüdü.
- Please try to get along with your brother.
- Lütfen kardeşinle iyi geçinmeye çalış.
- Brothers should not quarrel.
- Kardeşler kavga etmemeli.
- I went to school with your brother.
- Kardeşinle aynı okula gittim.
- Tom is one of Mary's brothers.
- Tom, Mary'nin kardeşlerinden biri.
- We had a great evening yesterday with my brothers and my friends, and the barbecue was very good, too.
- Dün kardeşlerim ve arkadaşlarımla harika bir akşam geçirdik ve barbekü de çok güzeldi.
- We're not really brothers.
- Biz gerçek kardeş değiliz.
- He's shorter than his brother.
- Kardeşinden daha kısa.
- I'd like to talk to Tom about his brother John.
- Tom'la kardeşi John hakkında konuşmak istiyorum.
- The boy over there is his brother.
- Şuradaki çocuk onun kardeşi.
- She can ski just as well as her brother.
- Kardeşi kadar iyi kayak yapabiliyor.
- They were not brother and sister, but they loved each other almost as much as if they had been.
- Kardeş değillerdi ama birbirlerini adeta kardeşmiş gibi seviyorlardı.
- I'm also a human being, we are all brothers.
- Ben de bir insanım, biz hepimiz kardeşiz.
- Didn't you tell me you have a brother?
- Bana bir kardeşin olduğunu söylememiş miydin?
- In comparison with his brother, he was shy.
- Kardeşine kıyasla utangaçtı.
- Tom and Mary are brother and sister.
- Tom ve Mary kardeştirler.
- My desire to become a doctor grew out of looking after my sickly brother.
- Doktor olma arzum, hasta kardeşime bakmaktan doğdu.
- Tom did not consider that he was responsible for his brother's behaviour.
- Tom, kardeşinin davranışlarından kendisinin sorumlu olduğunu düşünmüyordu.
- He would be as muscular as his brother if he had worked out like him.
- Eğer onun gibi çalışsaydı kardeşi kadar kaslı olurdu.
- His little brother is a famous soccer player.
- Küçük kardeşi ünlü bir futbolcu.
- He must be Tom's brother.
- Tom'un kardeşi olmalı.
- He was sitting beside his brother.
- Kardeşinin yanında oturuyordu.
- Do you like your brother?
- Kardeşini seviyor musun?
- Tom's brother is a doctor.
- Tom'un kardeşi bir doktor.
- Tom has a brother who can probably help you do that.
- Tom'un muhtemelen bunu yapmana yardım edebilecek bir kardeşi var.
- I want to find my energetic, fearless brother.
- Enerjik, korkusuz kardeşimi bulmak istiyorum.
- Where's your other brother?
- Diğer kardeşin nerede?
- Tom doesn't have a brother.
- Tom'un bir kardeşi yoktu.
- Tom is the youngest of five brothers.
- Tom beş kardeşin en küçüğü.
- Tom is the little brother I never had.
- Tom hiç sahip olmadığım küçük kardeşim.
- She never saw her brother again.
- Kardeşini bir daha hiç görmedi.
- Are you brothers?
- Kardeş misiniz?
- She introduced me to her brother.
- Beni kardeşiyle tanıştırdı.
- You're Tom's brother, aren't you?
- Sen Tom'un kardeşisin, değil mi?
- I live with my mother, brother and my grandparents.
- Annem, kardeşim ve büyükannem ve büyükbabamla yaşıyorum.
- There is a strong bond between the brothers.
- Kardeşler arasında güçlü bir bağ var.
- What did you say your brother's name is?
- Kardeşinin adı ne demiştin?
- Mario and Luigi are brothers.
- Mario ve Luigi kardeşler.
- This is John and that is his brother.
- Bu John ve şu da onun kardeşi.
- Two brothers went to travel together.
- İki kardeş birlikte seyahate çıktılar.
- His brother is more patient than he is.
- Kardeşi ondan daha sabırlı.
- His brother is married but he hasn't any children.
- Kardeşi evli ama çocuğu yok.
- He is not as tall as his brother.
- Kardeşi kadar uzun boylu değil.
- Tom and his brother are about the same height.
- Tom ve kardeşi hemen hemen aynı boydalar.
- My little brother ran through the living room stark naked.
- Küçük kardeşim çırılçıplak oturma odasına koştu.
- That person is my eldest brother.
- O kişi benim en büyük kardeşim.
- I'm also a human being, we are all brothers.
- Ben de bir insanım, hepimiz kardeşiz.
- She got her brother to walk the dog.
- Köpeği gezdirmesi için kardeşini çağırdı.
- I didn't know you were Tom's brother.
- Tom'un kardeşi olduğunu bilmiyordum.
- Hello and farewell, brother.
- Merhaba ve elveda, kardeşim.
- Your brother looks a lot more like your father than you do.
- Kardeşin babana senden daha çok benziyor.
- Try to get along with your brother.
- Kardeşinle iyi geçinmeye çalış.
- Tom is Mary's brother, isn't he?
- Tom, Mary'nin kardeşi, değil mi?
- Tom and John look like brothers.
- Tom ve John kardeş gibi görünüyor.
- It is easy to tell him from his brother.
- Onu kardeşinden ayırt etmek çok kolay.
- His brother is all thumbs, but he is a skillful surgeon.
- Kardeşi çok beceriksiz ama yetenekli bir cerrah.
- Tom is Mary's ex-boyfriend's brother.
- Tom, Mary'nin eski erkek arkadaşının kardeşi.
- His brother is always watching television.
- Kardeşi her zaman televizyon izliyor.
- I can't believe you didn't recognize your own brother.
- Kendi kardeşini tanımadığına inanamıyorum.
- Tom is my only brother.
- Tom benim tek kardeşim.
- What did you say your brother's name was?
- Kardeşinin adı neydi demiştin?
- She assisted her brother with his homework.
- Kardeşine ev ödevinde yardımcı oldu.
- Both of the brothers are still living.
- İki kardeş de hâlâ yaşıyor.
- Both of the Jackson brothers have been jailed.
- Jackson kardeşlerin ikisi de hapse atıldı.
- He wasn't your brother.
- O senin kardeşin değildi.
- Welcome home, little brother!
- Evine hoş geldin, küçük kardeşim!
- I wonder where your brother has gone to.
- Kardeşinin nereye gittiğini merak ediyorum.
- I don't think Tom has a brother.
- Tom'un bir kardeşi olduğunu sanmıyorum.
- Tom was a friend of my brother's.
- Tom kardeşimin arkadaşıydı.
- You should go back to your brother's.
- Kardeşinin yanına dönmelisin.
- At first, I took him for your brother.
- İlk başta, onu kardeşiniz sandım.
- He got angry with his brother.
- Kardeşine kızdı.
- Your brother bought a pink truck last week.
- Kardeşin geçen hafta pembe bir kamyon aldı.
- Tom and his brothers grew up in the Boston area.
- Tom ve kardeşleri Boston'da büyüdüler.
- I'm Tom's brother.
- Tom'un kardeşiyim.
- My brothers are always joking around.
- Kardeşlerim hep şakalaşır.
- He can ski just as well as his brother.
- O da kardeşi kadar iyi kayak yapabiliyor.
- Your brother recovered from his surgery.
- Kardeşiniz ameliyattan sonra iyileşti.
- Tom had to share a bedroom with his brother when he was younger.
- Tom küçükken yatak odasını kardeşiyle paylaşmak zorundaydı.
- Tom's brother is my sister's boyfriend.
- Tom'un kardeşi kız kardeşimin erkek arkadaşı.
- I'm one of Tom's brothers.
- Ben Tom'un kardeşlerinden biriyim.
- They had decided to put the wedding off until her brother came home from abroad.
- Kardeşi yurt dışından dönene kadar düğünü ertelemeye karar vermişlerdi.
- The brothers hate each other.
- Kardeşler birbirlerinden nefret ediyor.
- Tom is the brother of a convicted murderer.
- Tom hüküm giymiş bir katilin kardeşi.
- Go help your brother!
- Git kardeşine yardım et!
- Tom has two brothers who live in Boston.
- Tom'un Boston'da yaşayan iki kardeşi var.
- Bill is the smarter of the two brothers.
- Bill iki kardeşten daha zeki olanı.
- Is your brother's name Aleksej?
- Kardeşinin adı Aleksej mi?
- Mario and Luigi are brothers.
- Mario ve Luigi kardeştir.
- Tom, are you and John brothers?
- Tom, sen ve John kardeş misiniz?
- The brother of my mother is my uncle.
- Annemin kardeşi benim amcam.
- Tom's brother is a lawyer.
- Tom'un kardeşi bir avukat.
- He's been friendly with my kid brother.
- Küçük kardeşimle samimi arkadaş olmuştu.
- Tom said that he hasn't met any of Mary's brothers.
- Tom, Mary'nin kardeşlerinden hiçbiriyle tanışmadığını söyledi.
- Give me the name of my brother's murderer.
- Bana kardeşimin katilinin adını ver.
- I'm older than your brother.
- Kardeşinden daha büyüğüm.
- He found his missing brother at last.
- Sonunda kayıp kardeşini buldu.
- Ken and his brother are very alike.
- Ken ve kardeşi birbirlerine çok benziyorlar.
- Tom looks exactly like his brother.
- Tom tıpkı kardeşine benziyor.
- As Jesus passed along the Sea of Galilee, he saw Simon and his brother Andrew casting a net into the lake.
- İsa, Galilee Denizi boyunca geçerken, Simon ve kardeşi Andrew'in göle bir ağ attıklarını gördü.
- I have a brother.
- Benim bir kardeşim var.
- Mary, why don't you help your brother?
- Mary, neden kardeşine yardım etmiyorsun?
- Your brother is younger than me.
- Kardeşin benden daha genç.
- He was sitting side by side with his brother.
- Kardeşiyle yan yana oturuyordu.
- Am I my brother's keeper?
- Ben kardeşimin bekçisi miyim?
- He sent his old clothes home for his brothers, and sent his family money, too.
- Eski kıyafetlerini kardeşleri için eve gönderdi ve ailesine para da gönderdi.
- Didn't you know Tom was Mary's brother?
- Tom'un Mary'nin kardeşi olduğunu bilmiyor muydun?
- Are they Tom's brothers?
- Onlar Tom'un kardeşleri mi?
- Is Tom your brother?
- Tom senin kardeşin mi?
- The reason both brothers gave for remaining bachelors was that they couldn't support both airplanes and a wife.
- Her iki kardeşin de bekar kalmalarının nedeni hem uçaklara hem de bir eşe bakamayacak olmalarıydı.
- Can your brother drive a car?
- Kardeşin araba kullanabiliyor mu?
- Tom's brother didn't do that, either.
- Tom'un kardeşi de bunu yapmadı.
- She left the room with her brother.
- Kardeşiyle birlikte odadan çıktı.
- Both his brothers are teachers.
- Her iki kardeşi de öğretmen.
- Tom has a younger brother, doesn't he?
- Tom'un küçük bir kardeşi var, değil mi?
- We call each other brother.
- Birbirimize kardeş diyoruz.
- He looks for all the world like his brother.
- Her şeyiyle kardeşine benziyor.
- Tom took your brother to the zoo.
- Tom kardeşini hayvanat bahçesine götürdü.
- He's less patient than his brother.
- Kardeşinden daha az sabırlı.
- Your brother recovered from his surgery.
- Kardeşin ameliyattan çıktı.
- I get along with all my brothers.
- Bütün kardeşlerimle iyi geçinirim.
- Now therefore cursed shalt thou be upon the earth, which hath opened her mouth and received the blood of thy brother at thy hand.
- Bu nedenle, ağzını açıp kardeşinin kanını eline bulaştıran yeryüzü seni lanetlesin.
- My brother's room is always untidy.
- Kardeşimin odası hep dağınıktır.
- I assume that boy who looks so much like you is your brother.
- Sana çok benzeyen o çocuğun kardeşin olduğunu varsayıyorum.
- I hope your brother is better.
- Umarım kardeşin daha iyidir.
- You look almost exactly like your brother.
- Neredeyse tıpatıp kardeşine benziyorsun.
- Tom loved his brother but he envied him, too.
- Tom kardeşini seviyordu ama onu kıskanıyordu da.
- Mary told me Tom was her brother.
- Mary bana Tom'un kardeşi olduğunu söyledi.
- Tom has an identical twin brother and few people can tell them apart.
- Tom'un tek yumurta ikizi bir kardeşi var ve çok az insan onları birbirinden ayırabilir.
- Bob looks down on his brother for not being good at sports.
- Bob, sporda iyi olmadığı için kardeşini küçümsüyor.
- Where's your brother?
- Kardeşin nerede?
- I never can tell Bill from his brother.
- Bill'i asla kardeşinden ayırt edemiyorum.
- His brother is married, but he doesn't have children.
- Kardeşi evli ama çocuğu yok.
- As Jesus passed along the Sea of Galilee, he saw Simon and his brother Andrew casting a net into the lake.
- İsa Celile Denizi'nden geçerken Simun ve kardeşi Andreas'ın göle ağ attıklarını gördü.
- My brother's son is my nephew.
- Kardeşimin oğlu benim yeğenim.
- He's clever, and so is his brother.
- O zeki, kardeşi de öyle.
- His brother has been missing for a while now.
- Kardeşi bir süredir kayıp.
- He knows how to swim as fast as his brother.
- Kardeşi kadar hızlı yüzmeyi biliyor.
- Tom didn't have a brother.
- Tom'un bir kardeşi yoktu.
- I knew Tom wasn't Mary's brother.
- Tom'un Mary'nin kardeşi olmadığını biliyordum.
- He knows neither of his two brothers.
- İki kardeşini de tanımıyor.
- They're all crazier than your brother.
- Hepsi kardeşinizden daha deli.
- Does your brother know how to drive?
- Kardeşin nasıl araba sürüleceğini biliyor mu?
- He and I are brothers.
- O ve ben kardeşiz.
- I came across your brother on the street.
- Sokakta kardeşinle karşılaştım.
- Tom is often confused with his brother.
- Tom sık sık kardeşiyle karıştırılır.
- He had to share his bedroom with his brother.
- O da yatak odasını kardeşiyle paylaşmak zorundaydı.
- Tom and his brothers are extremely close.
- Tom ve kardeşleri çok yakınlar.
- The accused was Tom's brother.
- Suçlanan kişi Tom'un kardeşiydi.
- Sami called his brother and they planned a robbery.
- Sami kardeşini aradı ve bir soygun planladılar.
- Both brothers are musicians.
- İki kardeş de müzisyen.
- Tom is my kid brother.
- Tom benim küçük kardeşim.
- I don't know any of Tom's brothers.
- Tom'un kardeşlerinden hiçbirini tanımıyorum.
- Her brother was probably abducted.
- Kardeşi muhtemelen kaçırılmıştı.
- Mary was in an incestuous relationship with her brother Tom.
- Mary kardeşi Tom ile ensest bir ilişki içindeydi.
- Tom looks just like his brother.
- Tom tıpkı kardeşine benziyor.
- Tom looks almost identical to his brother.
- Tom kardeşine neredeyse tıpatıp benziyor.
- Tom and John are often mistaken for brothers.
- Tom ve John sık sık kardeş sanılırlar.
- Forgive me, Brother.
- Affet beni kardeşim.
- I hope that your brother is better.
- Umarım kardeşin daha iyidir.
- I have a brother who's a doctor.
- Doktor bir kardeşim var.
- Tom is Mary's cousin, not her brother.
- Tom Mary'nin kuzeni, kardeşi değil.
- Tom is different from his brother.
- Tom kardeşinden farklı.
- Did you know that Tom was Mary's brother?
- Tom'un Mary'nin kardeşi olduğunu biliyor muydun?
- Sami followed in his brother's footsteps.
- Sami kardeşinin izinden gitti.
- He was standing by his brother.
- Kardeşinin yanında duruyordu.
- He looks like your brother.
- Senin kardeşine benziyor.
- My brothers protect me.
- Kardeşlerim beni koruyor.
- He ran to catch up to his brother.
- Kardeşine yetişmek için koştu.
- How old is your brother?
- Kardeşin kaç yaşında?
- He was anxious for his brother to meet you.
- Kardeşinin sizinle tanışması için sabırsızlanıyordu.
- How is your brother?
- Kardeşin nasıl?
- They are brothers.
- Onlar kardeş.
- I didn't know Tom had a brother.
- Tom'un bir kardeşi olduğunu bilmiyordum.
- He ran faster than his brother did.
- Kardeşinden daha hızlı koştu.
- I should have married your brother.
- Kardeşinle evlenmeliydim.
- They're brother and sister.
- Onlar kardeş.
- Bill is completely unlike his brother.
- Bill kardeşine hiç benzemiyor.
- Compared to his brother, he's not so wise.
- Kardeşiyle kıyaslandığında o kadar da akıllı değil.
- He's my uncle, because my father is his brother.
- O benim amcam, çünkü babam onun kardeşi.
- Shinko's brother is eight.
- Shinko'nun kardeşi sekiz yaşında.
- Sami hurt his brother.
- Sami kardeşini incitti.
- He is my brother's friend.
- O benim kardeşimin arkadaşı.
- The first thing Andrew did was to find his brother Simon and tell him.
- Andreas'ın yaptığı ilk şey kardeşi Simun'u bulup ona haber vermek oldu.
- He often quarrels with his brother about trifles.
- Kardeşiyle sık sık önemsiz şeyler yüzünden tartışır.
- How's your brother?
- Kardeşin nasıl?
- The smaller of the brothers said this.
- Kardeşlerden küçük olanı bunu söyledi.
- I don't know if Tom has a brother or not.
- Tom'un kardeşi var mı yok mu bilmiyorum.
- He is very intelligent, as is his brother.
- Kardeşi gibi o da çok zeki.
- The five brothers worked together on the farm.
- Beş kardeş çiftlikte birlikte çalışıyordu.
- How do you like living with your brother?
- Kardeşinle yaşamaktan memnun musun?
- She follows her brother wherever he goes.
- Kardeşi nereye giderse gitsin onu takip eder.
- He was often confused with his brother.
- Sık sık kardeşiyle karıştırılırdı.
- Mary never told me that Tom was her brother.
- Mary bana Tom'un kardeşi olduğunu hiç söylemedi.
- Tom has to share a room with his brother.
- Tom kardeşiyle aynı odayı paylaşmak zorunda.
- He is often confused with his brother.
- Sık sık kardeşiyle karıştırılır.
- Tom and his brother didn't use to get along very well.
- Tom ve kardeşi eskiden pek iyi anlaşamazlardı.
- Tom's brother's name is John.
- Tom'un kardeşinin adı John.
- Tom and John are brothers.
- Tom ve John kardeştir.
- Tom is his brother.
- Tom onun kardeşi.
- His brother burned himself to death.
- Kardeşi kendini yakarak öldürdü.
- He never saw his brother again.
- Kardeşini bir daha hiç görmedi.
- Tom is Mary's boyfriend's brother.
- Tom, Mary'nin erkek arkadaşının kardeşi.
- Tom did that for his brother.
- Tom bunu kardeşi için yaptı.
- I've got two brothers.
- Benim de iki kardeşim var.
- His brother is a famous soccer player.
- Kardeşi ünlü bir futbolcudur.
- I'm often compared to my brothers.
- Sık sık kardeşlerimle kıyaslanırım.
- Tom is similar to your brother.
- Tom kardeşine benziyor.
- He convinced me that his brother was innocent.
- Kardeşinin masum olduğuna beni ikna etti.
- They must be brothers.
- Onlar kardeş olmalı.
- He looked young beside his brother.
- Kardeşinin yanında genç görünüyordu.
- Tom is more famous than his brother.
- Tom kardeşinden daha ünlü.
- Who is your brother?
- Kardeşin kim?
- Tom can ski as well as his brother.
- Tom kardeşi kadar iyi kayak yapabilir.
- Her brother Kensaku is now in Brazil.
- Kardeşi Kensaku şu anda Brezilya'da.
- Are they brothers?
- Onlar kardeş mi?
- We regarded the document as belonging to her brother.
- Belgenin kardeşine ait olduğunu düşündük.
- We are brothers.
- Biz kardeşiz.
- You cannot hit your brother.
- Kardeşine vuramazsın.
- None of us have brothers.
- Hiçbirimizin kardeşi yok.
- Tom is the brother of one of the victims.
- Tom kurbanlardan birinin kardeşi.
- I didn't know that Tom had a brother.
- Tom'un bir kardeşi olduğunu bilmiyordum.
- Aren't you three brothers?
- Siz üç kardeş değil misiniz?
- Tom wanted to be like his brother, Ken.
- Tom kardeşi Ken gibi olmak istiyordu.
- In an insistent voice, he asked his brother to hand over the letter and he died.
- Israrcı bir sesle kardeşinden mektubu teslim etmesini istedi ve öldü.
- Tom wrote a letter to his brother in Boston.
- Tom Boston'daki kardeşine bir mektup yazdı.
- My mother bought my little brother a yellow umbrella.
- Annem küçük kardeşime sarı bir şemsiye aldı.
- My little brother always sleeps with his teddy bear.
- Küçük kardeşim her zaman oyuncak ayısıyla uyur.
- Do you annoy your brothers?
- Kardeşlerini kızdırıyor musun?
- Tom is your brother.
- Tom senin kardeşin.
- They must be brothers.
- Kardeş olmalılar.
- Soccer is one of my little brother's hobbies.
- Futbol küçük kardeşimin hobilerinden biri.
- Tom and I are brothers.
- Tom ve ben kardeşiz.
- My brothers are under the tree.
- Kardeşlerim ağacın altında.
- Both of Tom's brothers did that.
- Tom'un iki kardeşi de bunu yaptı.
- Tom's brother looks a lot like John.
- Tom'un kardeşi John'a çok benziyor.
- His brother is always watching TV.
- Kardeşi sürekli televizyon izliyor.
- He had his brother help him with the gardening.
- Bahçede kardeşine kendisine yardım ettirdi.
- And Ham, the father of Canaan, saw the nakedness of his father, and told his two brethren without.
- Kenan'ın babası Ham babasının çıplaklığını gördü ve bunu iki kardeşine söyledi.
- Tom has a brother who's a carpenter.
- Tom'un marangoz bir kardeşi var.
- My brothers and I all share a room.
- Kardeşlerim ve ben aynı odayı paylaşıyoruz.
- Can you tell him from his brother?
- Onu kardeşinden ayırabilir misin?
- Tom said he knew Mary's brother.
- Tom, Mary'nin kardeşini tanıdığını söyledi.
- My little brother asked for some money.
- Küçük kardeşim biraz para istedi.
- Tom is Mary's little brother.
- Tom, Mary'nin küçük kardeşi.
- He was proud of his brother.
- Kardeşiyle gurur duyuyordu.
- You look exactly like your brother.
- Tıpkı kardeşine benziyorsun.
- Tom took his brother to the zoo.
- Tom kardeşini hayvanat bahçesine götürdü.
- You don't look like your brother.
- Kardeşine benzemiyorsun.
- Tom doesn't look much like his brother.
- Tom kardeşine pek benzemiyor.
- Five brothers worked together on the farm.
- Beş kardeş çiftlikte birlikte çalıştı.
- My little brother says that he had a dreadful dream last night.
- Küçük kardeşim dün gece korkunç bir rüya gördüğünü söylüyor.
- The two brothers are quite unlike in their appearance.
- İki kardeş görünüş olarak birbirlerine hiç benzemiyorlar.
- Turks and Kurds are brothers.
- Türkler ve Kürtler kardeştir.
- Tom has a brother who knows how to speak French.
- Tom'un Fransızca konuşmayı bilen bir kardeşi var.
- Tom is John's brother.
- Tom, John'un kardeşi.
- I know your brother.
- Kardeşini tanıyorum.
- My parents and little brother, who lived in the suburbs of Tokyo, died in the big earthquake.
- Tokyo'nun banliyölerinde yaşayan annem, babam ve küçük kardeşim büyük depremde öldüler.
- Tell me that story you heard from your brother.
- Kardeşinden duyduğun şu hikayeyi anlat bana.
- She returned to where her brother was last seen.
- Kardeşinin en son görüldüğü yere döndü.
- Tom is often mistaken for his brother.
- Tom sık sık kardeşi ile karıştırılıyor.
- Tom says that the three of you are his brothers.
- Tom üçünüzün de kardeşi olduğunu söylüyor.
- Do you have any brothers?
- Senin hiç kardeşin var mı?
- Tom is my brother's friend.
- Tom kardeşimin arkadaşı.
- You don't know Tom's brother, do you?
- Tom'un kardeşini tanımıyorsun, değil mi?
- Tom looks very similar to his brother.
- Tom kardeşine çok benziyor.
- We call each other brother.
- Birbirimize kardeşim diyoruz.
- I think I know your brother.
- Sanırım kardeşini tanıyorum.
- My little brother and I are the same height.
- Küçük kardeşim ve ben aynı boydayız.
- Does your brother know how to drive?
- Kardeşiniz araba kullanmayı biliyor mu?
- Tom and his brother live together.
- Tom ve kardeşi birlikte yaşıyorlar.
- His brother is a hard worker.
- Kardeşi çok çalışır.
- Tom wanted to be like his brother, John.
- Tom, kardeşi John gibi olmak istiyordu.
- She didn't have a brother.
- Onun bir kardeşi yoktu.
- My father took my brothers and I to the zoo last Saturday.
- Babam geçen cumartesi kardeşlerimle beni hayvanat bahçesine götürdü.
- All of my brothers have jobs.
- Bütün kardeşlerimin işi var.
- Jim studies as hard as his brother does.
- Jim, kardeşi kadar sıkı çalışır.
- Tom and John pretended to be brothers.
- Tom ve John kardeş gibi davrandılar.
- Do you know Tom's brother?
- Tom'un kardeşini tanıyor musun?
- Aren't you two brothers?
- Siz iki kardeş değil misiniz?
- Is he taller than his brother?
- Kardeşinden daha mı uzun?
- She was concerned about the well-being of her brothers.
- Kardeşlerinin iyiliği için endişeleniyordu.
- Tom brought his brother.
- Tom kardeşini getirdi.
- Both her brothers are teachers.
- Onun iki kardeşi de öğretmen.
- Neither of Tom's brothers can speak French.
- Tom'un kardeşlerinden hiçbiri Fransızca konuşamıyor.
- I never can tell Bill from his brother.
- Bill'i asla kardeşinden ayırt edemem.
- He's a friend of my brother's.
- Kardeşimin bir arkadaşı.
- The two brothers couldn't get along with each other.
- İki kardeş birbirleri ile geçinemedi.
- I forgot the name of your brother; what's his name?
- Kardeşinin adını unuttum, neydi adı?
- He shares a room with his brother.
- Kardeşiyle aynı odayı paylaşıyor.
- My little brother is watching television.
- Küçük kardeşim televizyon izliyor.
- Tom is Mary's adopted brother.
- Tom, Mary'nin evlatlık kardeşi.
Show More (790)
|
|
- I have a brother called Edgardo Fatuzzo, who lives in Novara, but unfortunately we do not see each other very often.
- Novara'da yaşayan Edgardo Fatuzzo adında bir erkek kardeşim var ancak ne yazık ki birbirimizi çok sık göremiyoruz.
- Imagine that it happens to your daughter, your son, your father, your mother, your brother, your sister.
- Bunun kızınızın, oğlunuzun, babanızın, annenizin, erkek kardeşinizin, kız kardeşinizin başına geldiğini hayal edin.
- All that ended with the birth of a new baby brother.
- Tüm bunlar yeni bir erkek kardeşin doğumuyla sona erdi.
- Dave Kunst completed the journey with another brother, Pete.
- Dave Kunst yolculuğunu başka bir erkek kardeşi olan Pete ile tamamladı.
- I have got one brother and two sisters.
- Benim bir tane erkek kardeşim ve iki tane kız kardeşim var.
- You don't look like your brother.
- Erkek kardeşine benzemiyorsun.
- His brother works for a trading company.
- Erkek kardeşi bir ticaret şirketinde çalışır.
- Mary dated Tom's brother before she dated him.
- Mary Tom'la çıkmadan önce onun erkek kardeşiyle çıkıyordu.
- The boy over there is his brother.
- Oradaki çocuk onun erkek kardeşidir.
- I wish I had a brother.
- Keşke bir erkek kardeşim olsa.
- He was killed by his own brother.
- Kendi erkek kardeşi tarafından öldürüldü.
- I have a brother in Boston.
- Boston'da bir erkek kardeşim var.
- Dan beat up Linda's brother, Matt.
- Dan Linda'nın erkek kardeşi Matt'ı dövdü.
- His brother went to the station to see him off.
- Erkek kardeşi onu uğurlamak için istasyona gitti.
- Tom didn't even know Mary had a brother.
- Tom, Mary'nin bir erkek kardeşi olduğunu bile bilmiyordu.
- What did you say your brother's name was?
- Erkek kardeşinin adının ne olduğunu söyledin?
- My baby brother sleeps ten hours a day.
- Bebek erkek kardeşim günde on saat uyur.
- I thought you said Tom was your brother.
- Tom'un erkek kardeşin olduğunu söylediğini sandım.
- Do you know their brother?
- Onların erkek kardeşini tanıyor musun?
- He was standing by his brother.
- O, erkek kardeşinin yanında duruyordu.
- Tom isn't much like his brother.
- Tom erkek kardeşine pek benzemez.
- She has a brother in Tokyo.
- Tokyo'da bir erkek kardeşi var.
- He gave blood in order to save his brother.
- O, erkek kardeşini kurtarmak için kan verdi.
- He's giving blood to save his brother.
- O, erkek kardeşini kurtarmak için kan veriyor.,
- Tom looks very similar to his brother.
- Tom erkek kardeşine çok benziyor.
- Tom and his brother usually cut each other's hair.
- Tom ve erkek kardeşi, genellikle birbirlerinin saçını keserler.
- That's Tom's brother.
- O Tom'un erkek kardeşidir.
- What's Tom's brother's name?
- Tom'un erkek kardeşinin adı ne?
- Tom is the brother of one of the victims.
- Tom kurbanlardan birinin erkek kardeşi.
- He has a brother in Tokyo.
- Tokyo'da bir erkek kardeşi var.
- Tom is Mary's ex-boyfriend's brother.
- Tom, Mary'nin eski erkek arkadaşının erkek kardeşidir.
- I have two sisters and one brother.
- İki kız ve bir erkek kardeşim var.
- Tom has one brother.
- Tom'un bir erkek kardeşi var.
- This is John and that is his brother.
- Bu John ve bu da erkek kardeşi.
- I don't know if Tom has a brother or not.
- Tom'un bir erkek kardeşinin olup olmadığını bilmiyorum.
- He presented me to his brother.
- Beni erkek kardeşine tanıttı.
- My brother's room is always a mess.
- Erkek kardeşimin odası her zaman dağınık.
- How tall is your youngest brother?
- En küçük erkek kardeşinin boyu ne kadar?
- You look exactly like your brother.
- Sen tam erkek kardeşin gibi görünüyorsun.
- He was sitting side by side with his brother.
- O, erkek kardeşiyle yan yana oturuyordu.
- Tom is my only brother.
- Tom benim tek erkek kardeşim.
- She fell in love with her boyfriend's younger brother.
- O, erkek arkadaşının küçük erkek kardeşine aşık oldu.
- He is writing a letter to his brother.
- Erkek kardeşine bir mektup yazıyor.
- I have a younger brother.
- Benim küçük bir erkek kardeşim var.
- Mary, what did you do to make your brother cry?
- Mary, erkek kardeşini ağlatmak için ne yaptın?
- I know Tom's brother.
- Tom'un erkek kardeşini tanıyorum.
- You remind me of your brother.
- Bana erkek kardeşini hatırlatıyorsun.
- He had to share his bedroom with his brother.
- Odasını erkek kardeşiyle paylaşmak zorunda kaldı.
- Didn't you tell me you have a brother?
- Bana bir erkek kardeşin olduğunu söylemedin mi?
- My grandmother has a twin brother.
- Büyükannemin bir ikiz erkek kardeşi vardır.
- I should have married your brother.
- Erkek kardeşinle evlenmeliydim.
- Tom killed his brother with their father's gun.
- Tom, babalarının silahıyla erkek kardeşini öldürdü.
- Both you and your brother are wrong.
- Hem sen hem de erkek kardeşin hatalısınız.
- I have a brother named Tom.
- Tom adında bir erkek kardeşim var.
- The oldest brother became a successful trader.
- En büyük erkek kardeş başarılı bir tüccar oldu.
- Look after your brother while I'm gone.
- Ben gittiğimde erkek kardeşinle ilgilen.
- Today I'll go to the cinema with Tom's brother.
- Bugün Tom'un erkek kardeşiyle birlikte sinemaya gideceğim.
- Compared to his brother, he's not so wise.
- Erkek kardeşi ile karşılaştırıldığında, o çok akıllı değil.
- Does Tom have a younger brother?
- Tom'un küçük bir erkek kardeşi var mı?
- He got angry with his brother.
- O, erkek kardeşine kızdı.
- She fell in love with her friend's brother.
- Arkadaşının erkek kardeşine aşık oldu.
- Her brother goes to school by bus.
- Onun erkek kardeşi okula otobüsle gider.
- That boy is his brother.
- O çocuk, onun erkek kardeşi.
- Tom has an evil twin brother.
- Tom'un bir kötü ikiz erkek kardeşi var.
- Tom didn't know Mary had a brother.
- Tom, Mary'nin bir erkek kardeşi olduğunu bilmiyordu.
- I can't understand how she can be so fair when her brother is swarthy.
- Erkek kardeşi esmerken onun nasıl bu kadar açık tenli olabildiğini anlamıyorum.
- My younger brother watches TV.
- Küçük erkek kardeşim TV izler.
- Your brother is very angry.
- Erkek kardeşin çok kızgın.
- Tom is Mary's brother, not her father.
- Tom Mary'nin erkek kardeşi, babası değil.
- Tom's brother is a doctor.
- Tom'un erkek kardeşi bir doktordur.
- Tom married Mary's sister and Mary married Tom's brother.
- Tom, Mary'nin kız kardeşiyle, Mary de Tom'un erkek kardeşiyle evlendi.
- In comparison with his brother, he was shy.
- Erkek kardeşi ile karşılaştırıldığında o utangaçtı.
- I'd like to talk to Tom about his brother John.
- Tom'la erkek kardeşi John hakkında konuşmak istiyorum.
- His brother was nasty to me.
- Erkek kardeşi bana çok kötü davranıyordu.
- Tom is my twin brother.
- Tom benim ikiz erkek kardeşim.
- Tom is my kid brother.
- Tom benim çocuk erkek kardeşim.
- My father's brother's wife is my aunt.
- Babamın erkek kardeşinin karısı benim teyzem.
- You look almost exactly like your brother.
- Neredeyse tıpatıp erkek kardeşine benziyorsun.
- That boy over there will be Tom's brother.
- Oradaki erkek çocuk Tom'un erkek kardeşi olmalı.
- This bike belongs to my younger brother.
- Bu bisiklet erkek kardeşime ait.
- I have four sisters and one brother.
- Dört kız ve bir erkek kardeşim var.
- Tom is Mary's brother, isn't he?
- Tom, Mary'nin erkek kardeşi, değil mi?
- Your brother is younger than me.
- Erkek kardeşin benden daha genç.
- Sami should talk to Layla's brother.
- Sami'nin Leyla'nın erkek kardeşiyle konuşması gerek.
- He's a friend of my brother's.
- O, erkek kardeşimin bir arkadaşıdır.
- I'm Tom's brother.
- Tom'un erkek kardeşiyim.
- Tom has a brother named John.
- Tom'un John adında bir erkek kardeşi var.
- Do you like your brother?
- Erkek kardeşini seviyor musun?
- I have three sisters and a brother.
- Üç kız kardeşim ve bir erkek kardeşim var.
- My brother's son is my nephew.
- Erkek kardeşimin oğlu benim yeğenimdir.
- The brother wrote a letter to the sister.
- Erkek kardeş, kız kardeşe bir mektup yazdı.
- Your brother is the best in our school.
- Erkek kardeşin okulumuzun en iyisidir.
- Tom doesn't look anything like his brother.
- Tom erkek kardeşine benzemiyor.
- When is my brother's birthday?
- Erkek kardeşimin doğum günü ne zaman?
- I have a younger brother.
- Küçük bir erkek kardeşim var.
- Tom had one brother and three sisters.
- Tom'un bir erkek kardeşi ve üç kız kardeşi vardı.
- His brother has nothing but computers on his mind.
- Onun erkek kardeşinin aklında bilgisayarlardan başka hiçbir şey yok.
- I found Kate more active than her brother.
- Ben Kate'i erkek kardeşinden daha aktif buldum.
- My younger brother really likes to take photos of mountains.
- Benim küçük erkek kardeşim gerçekten dağların fotoğraflarını çekmekten hoşlanır.
- Her brother is a hard worker.
- Erkek kardeşi çalışkandır.
- I wish he were my younger brother.
- Keşke o benim küçük erkek kardeşim olsaydı.
- Where is your other younger brother?
- Diğer erkek kardeşiniz nerede?
- He has a brother who lives in Tokyo.
- Onun Tokyo'da yaşayan bir erkek kardeşi var.
- At first, I mistook you for your brother.
- Başlangıçta, yanlışlıkla seni erkek kardeşine benzettim.
- Tom has to share a room with his brother.
- Tom bir odayı erkek kardeşiyle paylaşmak zorunda.
- Tom is similar to your brother.
- Tom erkek kardeşine benziyor.
- Do you have a twin brother?
- Bir ikiz erkek kardeşin var mı?
- Tom has a younger brother.
- Tom'un küçük bir erkek kardeşi var.
- His brother came home soon after.
- Kısa süre sonra erkek kardeşi eve geldi.
- His brother can't sing.
- Erkek kardeşi şarkı söyleyemiyor.
- Mary never told me that Tom was her brother.
- Mary bana Tom'un onun erkek kardeşi olduğunu hiç söylemedi.
- Tom isn't as tall as his brother.
- Tom erkek kardeşi kadar uzun değil.
- At first, I mistook you for your brother.
- Başlangıçta seni erkek kardeşine benzettim.
- I'm not your brother.
- Ben senin erkek kardeşin değilim.
- Go, please, to the house of your brother Amnon.
- Lütfen erkek kardeşin Amnon'un evine git.
- He was mistaken for his younger brother.
- Küçük erkek kardeşiyle karıştırıldı.
- The accused was Tom's brother.
- Sanık, Tom'un erkek kardeşiydi.
- I've forgotten to call brother Marko.
- Erkek kardeşim Marko'yu aramayı unuttum.
- You need to share with your brother, Mary!
- Erkek kardeşinle paylaşmalısın, Mary.
- Tom told Mary that his brother's name was John.
- Tom, Mary'ye erkek kardeşinin adının John olduğunu söyledi.
- I have a half brother.
- Üvey bir erkek kardeşim var.
- My younger brother is taller than I am.
- Küçük erkek kardeşim benden daha uzundur.
- Do you have a younger brother?
- Küçük bir erkek kardeşin var mı?
- I can't tell Tom from his brother.
- Tom'u erkek kardeşinden ayıramam.
- Tom also has a brother.
- Tom'un da bir erkek kardeşi var.
- Tom was a friend of my brother's.
- Tom benim erkek kardeşimin bir arkadaşıydı.
- Her brother Kensaku is now in Brazil.
- Erkek kardeşi Kensaku şimdi Brezilya'dadır.
- She follows her brother wherever he goes.
- Erkek kardeşi her nereye gitse onu izler.
- Tom took his brother to the zoo.
- Tom erkek kardeşini hayvanat bahçesine götürdü.
- I don't think Tom has a brother.
- Tom'un bir erkek kardeşinin olduğunu sanmıyorum.
- Didn't you know Tom was Mary's brother?
- Tom'un Mary'nin erkek kardeşi olduğunu bilmiyor muydunuz?
- Did you really think Tom was Mary's brother?
- Gerçekten Tom'un Mary'nin erkek kardeşi olduğunu düşünüyor musun?
- My younger brother said that he'd had a nightmare that night.
- Benim küçük erkek kardeşim o gece bir kâbus gördüğünü söyledi.
- The boy playing the guitar is my younger brother.
- Gitar çalan oğlan benim küçük erkek kardeşim.
- Mike played a bad trick on his brother.
- Mike, erkek kardeşine kötü bir oyun oynadı.
- Sally made her brother clean the bathroom.
- Sally, erkek kardeşine banyoyu temizletti.
- He swam in the sea with his brother.
- O, erkek kardeşiyle denizde yüzdü.
- Tom has a brother in Boston.
- Tom'un Boston'da bir erkek kardeşi var.
- Tom is not at all like his brother.
- Tom erkek kardeşine hiç benzemiyor.
- Tom is a friend of my brother's.
- Tom erkek kardeşimin bir arkadaşı.
- Mary, why don't you help your brother?
- Mary, erkek kardeşine neden yardım etmiyorsun?
- I have a brother who used to be a policeman.
- Eskiden polis olan bir erkek kardeşim var.
- I have three sisters and a brother.
- Üç kız ve bir erkek kardeşim var.
- Sorry, but your brother is an idiot.
- Üzgünüm ama erkek kardeşin bir aptal.
- Is your brother's name Alexei?
- Erkek kardeşinin adı Alexei mi?
- I don't think Tom knows I'm Mary's brother.
- Ben Tom'un Mary'nin erkek kardeşi olduğumu bildiğini sanmıyorum.
- Are you really Tom's brother?
- Gerçekten Tom'un erkek kardeşi misin?
- She assisted her brother with his homework.
- Erkek kardeşine ev ödevinde yardım etti.
- I didn't know you had a brother.
- Ben de erkek kardeşin olduğunu bilmiyordum.
- Tom gets along well with everyone in Mary's family except her younger brother.
- Tom, Mary'nin küçük erkek kardeşi dışında ailesindeki herkesle iyi geçiniyor.
- He found his missing brother at last.
- Sonunda kaybolan erkek kardeşini buldu.
- Her brother looked at her.
- Erkek kardeşi ona baktı.
- Tom is my youngest brother.
- Tom benim en genç erkek kardeşim.
- Tom is taller than both Mary and her brother.
- Tom hem Mary'den hem de erkek kardeşinden daha uzun.
- He is Taro's brother.
- O Taro'nun erkek kardeşi.
- I knew Tom's brother.
- Tom'un erkek kardeşini tanıyordum.
- Tom's brother is my sister's boyfriend.
- Tom'un erkek kardeşi kız kardeşimin erkek arkadaşıdır.
- Tom's brother's name is John.
- Tom'un erkek kardeşinin adı John.
- Tom is Mary's brother, not her father.
- Tom Mary'nin erkek kardeşidir, babası değil.
- He ran to catch up to his brother.
- Erkek kardeşine yetişmek için koştu.
- Tom and his brother have different personalities.
- Tom ve erkek kardeşinin farklı kişilikleri var.
- Mary, this is Joe's brother David.
- Mary, ben Joe'nun erkek kardeşi David.
- Tom took your brother to the zoo.
- Tom senin erkek kardeşini hayvanat bahçesine götürdü.
- Tom has a brother who lives in Boston.
- Tom'un Boston'da yaşayan bir erkek kardeşi var.
- For me he is neither a brother nor an acquaintance.
- O benim için ne bir erkek kardeş ne de bir tanıdık.
- I have one brother.
- Bir erkek kardeşim var.
- I mistook you for your brother.
- Seni erkek kardeşinle karıştırdım.
- Can you help your brother?
- Erkek kardeşine yardım edebilir misin?
- Tom and his brother didn't use to get along very well.
- Tom ve erkek kardeşi birbirleriyle çok iyi anlaşmazlardı.
- Tom wanted to be like his brother, Ken.
- Tom erkek kardeşi Ken gibi olmak istiyordu.
- I met a man whose brother knows you.
- Erkek kardeşi seni tanıyan bir adamla tanıştım.
- Ken will grow into his brother's clothes by the end of the year.
- Ken, yıl sonuna kadar erkek kardeşinin elbiselerini giyebilecek kadar büyüyecek.
- Tom is your brother, isn't he?
- Tom senin erkek kardeşin, değil mi?
- Tom isn't as good-looking as his brother.
- Tom erkek kardeşi kadar yakışıklı değil.
- Layla was tried for murdering her brother.
- Leyla erkek kardeşini öldürmekten yargılandı.
- Do you have a brother, Pedro?
- Erkek kardeşin var mı, Pedro?
- John is my younger brother.
- John, benim küçük erkek kardeşim.
- I thought he was my younger brother.
- Onun erkek kardeşim olduğunu düşündüm.
- Call your brother.
- Erkek kardeşini ara.
- Think about your brother!
- Erkek kardeşini düşün!
- Tom didn't have a brother.
- Tom'un bir erkek kardeşi yoktu.
- I'm Tom's younger brother.
- Ben Tom'un küçük erkek kardeşiyim.
- I always confuse John and his twin brother.
- Ben her zaman John'u ve onun ikiz erkek kardeşini karıştırırım.
- I didn't know that Tom had a brother.
- Tom'un bir erkek kardeşi olduğunu bilmiyordum.
- Tom and his brother did that together.
- Tom ve erkek kardeşi bunu birlikte yaptı.
- Tom wants to avenge his brother's death.
- Tom öldürülen erkek kardeşinin öcünü almak istiyor.
- I knew Tom wasn't Mary's brother.
- Tom'un Mary'nin erkek kardeşi olmadığını biliyordum.
- This is my younger brother.
- Bu benim küçük erkek kardeşim.
- He's giving blood to save his brother.
- Erkek kardeşini kurtarmak için kan veriyor.
- Tom and his brother were extremely close.
- Tom ve erkek kardeşi son derece yakınlardı.
- I didn't know Tom had a brother.
- Tom'un bir erkek kardeşi olduğunu bilmiyordum.
- I don't know if she has a brother.
- Onun bir erkek kardeşi olup olmadığını bilmiyorum.
- I also have a brother.
- Benim de bir erkek kardeşim var.
- Didn't you know Tom had a brother?
- Tom'un bir erkek kardeşi olduğunu bilmiyor muydun?
- Tom is often confused with his brother.
- Tom sık sık erkek kardeşi ile karıştırılır.
- Tom shared his bedroom with his younger brother.
- Tom yatak odasını küçük erkek kardeşiyle paylaştı.
- He's shorter than his brother.
- O, erkek kardeşinden daha kısadır.
- Bill took his brother to the zoo.
- Bill, erkek kardeşini hayvanat bahçesine götürdü.
- It is hard to distinguish you from your brother.
- Seni erkek kardeşinden ayırt etmek zor.
- Your brother bought a pink truck last week.
- Erkek kardeşin geçen hafta pembe bir kamyonet aldı.
- I knew your brother.
- Senin erkek kardeşini tanıyordum.
- My youngest brother was brought up by our grandmother.
- En küçük erkek kardeşim büyükannemiz tarafından büyütüldü.
- She got her brother to walk the dog.
- Erkek kardeşine köpeği gezdirtti.
- His brother passed away last month.
- Onun erkek kardeşi geçen ay öldü.
- She looks like her brother.
- O, erkek kardeşine benziyor.
- Did you know Tom had a twin brother?
- Tom'un bir ikiz erkek kardeşi olduğunu biliyor muydunuz?
- Tom and his brother live together.
- Tom ve erkek kardeşi beraber yaşıyor.
- She gave blood in order to save her brother.
- O, erkek kardeşini kurtarmak için kan verdi.
- Tom's brother didn't do that, either.
- Tom'un erkek kardeşi de bunu yapmadı.
- Her brother is married, but he doesn't have children.
- Onun erkek kardeşi evli ama çocukları yok.
- A loyal brother helps his sister.
- Sadık bir erkek kardeş kız kardeşine yardımcı olur.
- Lucia doesn't have a brother.
- Lucia'nın bir erkek kardeşi yok.
- Tell us about your brother.
- Bize erkek kardeşinden bahset.
- Tom didn't know that I was Mary's brother.
- Tom, Mary'nin erkek kardeşi olduğumu bilmiyordu.
- He is Taro's brother.
- O,Taro'nun erkek kardeşidir.
- He's my uncle, because my father is his brother.
- O benim amcam, çünkü babam onun erkek kardeşidir.
- He convinced me that his brother was innocent.
- O, erkek kardeşinin masum olduğu konusunda beni ikna etti.
- I'm pretty sure that Tom doesn't have a brother.
- Tom'un bir erkek kardeşinin olmadığından oldukça eminim.
- Tom isn't your brother.
- Tom senin erkek kardeşin değil.
- Brother or sister, both are siblings.
- Erkek kardeş ya da kız kardeş, her ikisi de kardeştir.
- She helped her younger brother with his homework.
- O, küçük erkek kardeşinin ev ödevine yardım etti.
- Tom looks nothing like his brother.
- Tom kendi erkek kardeşine hiç benzemiyor.
- The older brother became a successful trader.
- Büyük erkek kardeş başarılı bir tüccar oldu.
- I mistook you for your brother.
- Ben seni erkek kardeşin sandım.
- Mary made her brother cry.
- Mary erkek kardeşini ağlattı.
- Do you know his brother?
- Onun erkek kardeşini biliyor musunuz?
- I don't have a brother.
- Benim erkek kardeşim yok.
- Tom is her brother.
- Tom onun erkek kardeşi.
- Is Tom your brother?
- Tom senin erkek kardeşin mi?
- His younger brother went to Shanghai the day before yesterday.
- Onun küçük erkek kardeşi önceki gün Şanghay'a gitti.
- Tom was like a brother to Mary.
- Tom Mary için bir erkek kardeş gibiydi.
- Jaguars are eating your brother.
- Jaguarlar erkek kardeşini yiyor.
- Mary has an older sister and a younger brother.
- Mary'nin bir ablası ve kendinden genç bir erkek kardeşi var.
- You look a lot like your brother.
- Erkek kardeşine çok benziyorsun.
- You're Mary's brother?
- Sen Mary'nin erkek kardeşi misin?
- At first, I mistook him for your brother.
- Önce onu erkek kardeşinle karıştırdım.
- Is it true that you're Tom's brother?
- Senin Tom'un erkek kardeşi olduğun doğru mu?
- Which of them is your brother?
- Onlardan hangisi senin erkek kardeşindir?
- She fell in love with her friend's brother.
- Arkadaşının erkek kardeşine âşık oldu.
- I know your brother.
- Erkek kardeşini tanıyorum.
- Try to get along with your brother.
- Erkek kardeşinle iyi geçinmeye çalış.
- His brother goes to school by bus.
- Onun erkek kardeşi okula otobüsle gider.
- Did you know that Tom was Mary's brother?
- Tom'un Mary'nin erkek kardeşi olduğunu biliyor muydun?
- I've always wanted to meet your younger brother.
- Küçük erkek kardeşinle her zaman tanışmak istedim.
- Tom is my younger brother.
- Tom, benim küçük erkek kardeşim.
- Tom is more famous than his brother.
- Tom erkek kardeşinden daha ünlüdür.
- Tom is my brother's friend.
- Tom, erkek kardeşimin arkadaşı.
- Tom looks exactly like his brother.
- Tom tıpatıp erkek kardeşine benziyor.
- He looked young beside his brother.
- O, erkek kardeşinin yanında genç görünüyordu.
- Tom went to live with his brother in Boston.
- Tom, Boston'daki erkek kardeşinin yanına gitti.
- Your brother spent a lot of time with our teacher yesterday.
- Senin erkek kardeşin dün bizim öğretmenimizle ile çok zaman geçirdi.
- Tom looks like his brother.
- Tom erkek kardeşine benziyor.
- She has a brother in Tokyo.
- Onun Tokyo'da bir erkek kardeşi var.
- I cannot tell him from his brother.
- Onu erkek kardeşinden ayıramıyorum.
- You look exactly like your brother.
- Sen tam olarak erkek kardeşine benziyorsun.
- This is the house of Mary, her brother and their parents.
- Burası Mary'nin, erkek kardeşinin ve ailesinin evi.
- I have a twin brother.
- Bir ikiz erkek kardeşim var.
- I'll lend you some books of my brother's.
- Erkek kardeşimin bazı kitaplarını sana ödünç vereceğim.
- He is not as tall as his brother.
- Erkek kardeşi kadar uzun değildir.
- I can not tell Tom from his brother.
- Tom'u erkek kardeşinden ayıramam.
- She left the room with her brother.
- O, erkek kardeşiyle birlikte odadan çıktı.
- I didn't know you had a brother.
- Bir erkek kardeşin olduğunu bilmiyordum.
- How's your brother?
- Erkek kardeşin nasıl?
- Tom is Mary's brother, not her boyfriend.
- Tom, Mary'nin erkek kardeşi, erkek arkadaşı değil.
- Tom had one younger brother.
- Tom'un bir küçük erkek kardeşi vardı.
- Tom isn't at all like his brother.
- Tom erkek kardeşine hiç benzemiyor.
- Your brother wasn't at school today.
- Erkek kardeşin bugün okulda değildi.
- Keep your brother away because he's bothering us.
- Erkek kardeşini uzak tut çünkü o bizi rahatsız ediyor.
- Mary's brother likes to dance.
- Mary'nin erkek kardeşi dans etmeyi sever.
- You will have a new brother.
- Yeni bir erkek kardeşin olacak.
- I don't have a brother.
- Bir erkek kardeşim yok.
- I don't like Tom, but I like his brother.
- Tom'u sevmem ama onun erkek kardeşini seviyorum.
- Julie received a Christmas card from her brother in Italy.
- Julie, İtalya'daki erkek kardeşinden bir Noel kartı aldı.
- The brother of my father is my uncle.
- Babamın erkek kardeşi benim amcamdır.
- Her brother was probably abducted.
- Onun erkek kardeşi muhtemelen kaçırıldı.
- My younger brother is still sleeping.
- Küçük erkek kardeşim hâlâ uyuyor.
- I only have one brother.
- Sadece bir erkek kardeşim var.
- Tell me that story you heard from your brother.
- Erkek kardeşinden duyduğun o hikayeyi bana anlat.
- So, is your brother white?
- Yani, senin erkek kardeşin beyaz mı?
- Mary liked teasing her brother.
- Mary erkek kardeşini kızdırmaktan hoşlandı.
- He mistook me for my younger brother.
- O beni küçük erkek kardeşim sanıyordu.
- Tom is Mary's brother, not her father.
- Tom, Mary'nin erkek kardeşi, babası değil.
- He is very intelligent, as is his brother.
- O, erkek kardeşi gibi çok zekidir.
- I ran into your brother on the street.
- Ben caddede erkek kardeşine rastladım.
- You have a brother, don't you?
- Erkek kardeşin var, değil mi?
- This boy is his brother.
- Bu oğlan onun erkek kardeşidir.
- Bring the keys to your brother.
- Anahtarları erkek kardeşine getir.
- The brother is writing.
- Erkek kardeş yazıyor.
- I have a brother.
- Bir erkek kardeşim var.
- Sami called his brother and they planned a robbery.
- Sami erkek kardeşini çağırdı ve bir soygun planladılar.
- He confused me for my twin brother.
- O beni ikiz erkek kardeşimle karıştırdı.
- He grappled with his brother.
- O erkek kardeşi ile boğuştu.
- Shinko's brother is eight.
- Shinko'nun erkek kardeşi sekiz yaşındadır.
- Did you know Tom was Mary's brother?
- Tom'un Mary'nin erkek kardeşi olduğunu biliyor muydunuz?
- Tom is a friend of my wife's younger brother.
- Tom, karımın küçük erkek kardeşinin bir arkadaşı.
- Tom's brother looks a lot like John.
- Tom'un erkek kardeşi John'a çok benziyor.
- Is your brother a ski instructor?
- Erkek kardeşin kayak eğitmeni mi?
- Luke is Laurie's brother.
- Luke, Laurie'nin erkek kardeşidir.
- Did you know Tom had a brother?
- Tom'un bir erkek kardeşi olduğunu biliyor muydun?
- How could you do such a terrible thing to your own brother?
- Kendi erkek kardeşine nasıl böyle korkunç bir şey yapabildin?
- I'm friends with Tom's brother.
- Tom'un erkek kardeşi ile arkadaşım.
- Tom is Mary's only brother.
- Tom, Mary'nin tek erkek kardeşidir.
- She can ski just as well as her brother.
- O erkek kardeşi kadar güzel kayak yapabilir.
- Tom's brother looks a lot like him.
- Tom'un erkek kardeşi ona çok benziyor.
- His brother watches TV all the time.
- Onun erkek kardeşi her zaman televizyon izliyor.
- Bob looks down on his brother for not being good at sports.
- Bob sporlarda iyi olmadığı için erkek kardeşini küçümsüyor.
- Bring your brother with you.
- Erkek kardeşini yanında getir.
- I have one brother and three sisters.
- Bir erkek kardeşim ve üç kız kardeşim var.
- The boy who came yesterday was my younger brother.
- Dün gelen erkek çocuğu benim küçük erkek kardeşimdi.
- I met your brother in the street by chance.
- Caddede tesadüfen erkek kardeşinle karşılaştım.
- Tom's Mary's brother.
- Tom Mary'nin erkek kardeşidir.
- Tom didn't know Mary had a brother.
- Tom Mary'nin bir erkek kardeşi olduğunu bilmiyordu.
- You look nothing like your brother.
- Sen erkek kardeşine hiç benzemiyorsun.
- My youngest brother has two children from his first marriage, and another child from his second.
- En küçük erkek kardeşimin ilk evliliğinden iki çocuğu var, ve diğer çocuk ikinci evliliğinden.
- I hope your brother is better.
- Umarım erkek kardeşin daha iyidir.
- His brother has been missing for a while now.
- Erkek kardeşi bir süredir kayıp.
- Tom and his brother are about the same height.
- Tom ve erkek kardeşi yaklaşık aynı boyda.
- Tom brought his brother.
- Tom erkek kardeşini getirdi.
- I can't remember Tom's brother's name.
- Tom'un erkek kardeşinin adını hatırlayamıyorum.
- I'm trying my best to provide for you and your brother.
- Senin ve erkek kardeşinin ihtiyaçlarını karşılamak için elimden geleni yapıyorum.
- He mistook me for my twin brother.
- Beni ikiz erkek kardeşime benzetti.
- Tom is Mary's boyfriend's brother.
- Tom Mary'nin erkek arkadaşının erkek kardeşidir.
- Tom is taller than both Mary and her brother.
- Tom hem Mary'den ve hem de onun erkek kardeşinden daha uzundur.
- Is it true that you have a brother in Germany?
- Almanya'da bir erkek kardeşinin olduğu doğru mu?
- I usually swim with my younger brother.
- Genelde küçük erkek kardeşimle yüzerim.
- I forgot the name of your brother; what's his name?
- Erkek kardeşinin adını unuttum; onun adı nedir?
- Do you have a brother, Pedro?
- Pedro, erkek kardeşin var mı?
- I have a brother who's the same age as you.
- Seninle aynı yaşta olan bir erkek kardeşim var.
- She can swim as fast as her brother.
- Erkek kardeşi kadar hızlı yüzebilir.
- At first, I took him for your brother.
- Başlangıçta, onu senin erkek kardeşin sandım.
- How tall is your brother?
- Erkek kardeşinin boyu ne kadar?
- How could you do something like that to your own brother?
- Kendi erkek kardeşine öyle bir şeyi nasıl yapabilirsin?
- She had to share her room with her brother.
- O, odasını erkek kardeşiyle paylaşmak zorundaydı.
- Tom had to share a bedroom with his younger brother.
- Tom, küçük erkek kardeşiyle bir yatak odası paylaşmak zorunda kaldı.
- Your brother looks just like you.
- Erkek kardeşin aynı sana benziyor.
- I thought Tom would look more like his brother.
- Tom'un erkek kardeşine daha fazla benzeyeceğini düşünüyordum.
- She introduced me to her brother.
- O beni erkek kardeşi ile tanıştırdı.
- He is often confused with his brother.
- O sık sık erkek kardeşi ile karıştırılır.
- Tom and his brother play on the same team.
- Tom ve onun erkek kardeşi aynı takımda oynuyor.
- Tom told Mary that John was his brother.
- Tom Mary'ye John'un erkek kardeşi olduğunu söyledi.
- Can your brother drive a car?
- Erkek kardeşin araba sürebilir mi?
- Tom got into a fight with Mary's brother and broke his nose.
- Tom Mary'nin erkek kardeşiyle bir kavgaya karıştı ve burnunu kırdı.
- It's my brother's.
- O, erkek kardeşimin.
- Tom came with his brother.
- Tom erkek kardeşiyle birlikte geldi.
- Mary told Tom that her brother's name was John.
- Mary Tom'a erkek kardeşinin isminin John olduğunu söyledi.
- Tom got into a fight with Mary's brother and got his nose broken.
- Tom Mary'nin erkek kardeşi ile dövüştü ve burnunu kırdırdı.
- My youngest brother was brought up by our grandmother.
- En küçük erkek kardeşim, büyük annemiz tarafından yetiştirildi.
- This is the house of Mary, her brother and their parents.
- Bu, Mary, erkek kardeşi ve ebeveynlerinin evi.
- My brother's cat is purring non-stop.
- Erkek kardeşimin kedisi durmadan mırlıyor.
- He has less money than his brother does.
- Erkek kardeşinden daha az parası var.
- I didn't know that Tom was Mary's brother.
- Tom'un Mary'nin erkek kardeşi olduğunu bilmiyordum.
- Tom got into a fight with his brother.
- Tom erkek kardeşi ile kavga etti.
- Your brother's soccer team won the game and is celebrating right now.
- Erkek kardeşinin futbol takımı maçı kazandı ve şu anda kutlama yapıyorlar.
- He's been friendly with my kid brother.
- O küçük erkek kardeşimle samimiydi.
- She's giving blood to save her brother.
- Erkek kardeşini kurtarmak için kan veriyor.
- The blood on my shirt is my brother's.
- Gömleğimin üzerindeki kan erkek kardeşimin.
- Tom has a younger brother, doesn't he?
- Tom'un bir küçük erkek kardeşi var, değil mi?
- Tom doesn't look like his brother.
- Tom erkek kardeşine benzemiyor.
- Tom doesn't know I'm Mary's brother.
- Tom, Mary'nin erkek kardeşi olduğumu bilmiyor.
- Do you know her brother?
- Onun erkek kardeşini tanıyor musun?
- What I told you about him also holds good for his brother.
- Onun hakkında sana söylediğim şey onun erkek kardeşi için de geçerli.
- Dan had trouble with Linda's brother.
- Dan, Linda'nın erkek kardeşiyle sorun yaşadı.
- Please try to get along with your brother.
- Lütfen erkek kardeşinle iyi geçinmeye çalış.
- Tom has a 3-year-old brother.
- Tom'un 3 yaşında bir erkek kardeşi var.
- He told his brother the story.
- O, hikayeyi erkek kardeşine anlattı.
- I often confuse John and his twin brother.
- John'u çoğunlukla ikiz erkek kardeşi ile karıştırıyorum.
- Tom did that for his brother.
- Tom bunu erkek kardeşi için yaptı.
- He looks exactly like his brother.
- O, tam olarak erkek kardeşine benziyor.
- He often quarrels with his brother about trifles.
- Erkek kardeşi ile önemsiz şeyler hakkında sık sık tartışır.
- Call your brother to help you set the table.
- Masayı hazırlamana yardım etmesi için erkek kardeşine seslen.
- Her brother nearly died in a traffic accident nine years ago.
- Onun erkek kardeşi dokuz yıl önce neredeyse bir trafik kazasında ölüyordu.
- Can you tell him from his brother?
- Onu erkek kardeşinden ayırt edebilir misin?
- Is your brother's name Tom?
- Erkek kardeşinin adı Tom mu?
- A niece is the daughter of a brother.
- Yeğen bir erkek kardeşin kızıdır.
- His brother is a famous soccer player.
- Onun erkek kardeşi ünlü bir futbolcudur.
- You must be Tom's brother.
- Tom'un erkek kardeşi olmalısın.
- My youngest brother has two children from his first marriage, and another child from his second.
- En küçük erkek kardeşimin ilk evliliğinden iki, ikinci evliliğinden de bir çocuğu var.
- He was sitting beside his brother.
- O, erkek kardeşinin yanında oturuyordu.
- Tom has a brother who is an architect.
- Tom'un mimar bir erkek kardeşi var.
- This is my brother's.
- Bu benim erkek kardeşimin.
- Sami's mother and brother came home.
- Sami'nin annesi ve erkek kardeşi eve geldiler.
- Do you have a brother?
- Bir erkek kardeşin var mı?
- Who is your brother?
- Senin erkek kardeşin kim?
- She helped her younger brother finish his picture.
- O, küçük erkek kardeşine resmini bitirmesi için yardım etti.
- His brother studies very hard.
- Onun erkek kardeşi çok çalışır.
- Your brother is sick.
- Erkek kardeşin hasta.
- My younger brother is taller than me.
- Küçük erkek kardeşim benden daha uzun.
- They had decided to put the wedding off until her brother came home from abroad.
- Erkek kardeşi yurt dışından dönünceye kadar düğünü ertelemeye karar verdiler.
- Tom sacrificed his life to save his brother.
- Tom erkek kardeşini kurtarmak için hayatını feda etti.
- They asked his brother to help them with their homework.
- Onun erkek kardeşinden ev ödevlerine yardım etmesini istediler.
- Both my sister and brother go to college.
- Hem kız kardeşim hem de erkek kardeşim üniversiteye gidiyor.
- Fadil died just weeks after his brother.
- Fadıl erkek kardeşinden sadece birkaç hafta sonra öldü.
- Tom is Mary's younger brother.
- Tom, Mary'nin daha genç erkek kardeşidir.
- I love you like a brother.
- Seni bir erkek kardeş gibi seviyorum.
- Fadil's wife, his brother and his father-in-law all died that year.
- Fadıl'ın eşi, erkek kardeşi ve kayınpederi o yıl hayatını kaybetti.
- My mother's brother's wife is my aunt.
- Annemin erkek kardeşinin karısı benim teyzem.
- When our parents aren't there, my younger brother takes on a completely different manner.
- Ebeveynlerimiz orada değilken küçük erkek kardeşim tamamen farklı bir tavır alır.
- The brother wrote a letter to the sister.
- Erkek kardeş kız kardeşe bir mektup yazdı.
- Tom must be John's brother.
- Tom, John'un erkek kardeşi olmalı.
- The brother writes.
- Erkek kardeş yazar.
- Isn't Tom your brother?
- Tom senin erkek kardeşin değil mi?
- I thought Tom was your brother.
- Tom'un erkek kardeşin olduğunu düşündüm.
- Mary likes teasing her brother.
- Mary erkek kardeşini kızdırmaktan hoşlanır.
- My youngest brother is still asleep.
- En küçük erkek kardeşim hala uyuyor.
- I can't tell Tom and his younger brother apart.
- Tom ve genç erkek kardeşinin ayrı olduğunu söyleyemem.
- He looks like your brother.
- O, erkek kardeşine benziyor.
- Tom is John's younger brother.
- Tom John'un küçük erkek kardeşi.
- My kid brother is twelve.
- Benim küçük erkek kardeşim on iki yaşında.
- You are his brother, right?
- Sen onun erkek kardeşisin, değil mi?
- Your brother got married, didn't he?
- Erkek kardeşin evlendi değil mi?
- Go and help your brother.
- Git ve erkek kardeşine yardım et.
- Tom is unlike his brother.
- Tom erkek kardeşine benzemiyor.
- Tom is Mary's cousin, not her brother.
- Tom Mary'nin kuzeni, erkek kardeşi değil.
- Isn't that your brother's truck?
- O senin erkek kardeşinin kamyonu değil mi?
- Tom married Mary's sister and Mary married Tom's brother.
- Tom, Mary'nin kız kardeşi ile evlendi ve Mary, Tom'un erkek kardeşiyle evlendi.
- There were the two of them - the brother and the sister.
- İkisi vardı; erkek kardeş ve kız kardeş.
- Tom is Mary's brother.
- Tom Mary'nin erkek kardeşidir.
- He is taller than his brother.
- O, erkek kardeşinden daha uzundur.
- He's less patient than his brother.
- O erkek kardeşinden daha az sabırlı.
- Tom looks a lot like his brother.
- Tom erkek kardeşine çok benziyor.
- You look just like your brother.
- Tam erkek kardeşine benziyorsun.
- He knows how to swim as fast as his brother.
- Erkek kardeşi kadar hızlı yüzmeyi bilir.
- Is your brother still in Germany?
- Erkek kardeşin hâlâ Almanya'da mı?
- Tom has a brother who knows how to speak French.
- Tom'un Fransızca konuşmayı bilen bir erkek kardeşi var.
- It is easy to tell him from his brother.
- Onu erkek kardeşinden ayırmak kolaydır.
- Tom isn't as handsome as his brother.
- Tom erkek kardeşi kadar yakışıklı değildir.
- His brother is married but he hasn't any children.
- Onun erkek kardeşi evli, ama hiç çocuğu yok.
- Tom is your brother.
- Tom senin erkek kardeşin.
- Tom had to share a bedroom with his brother when he was younger.
- Tom daha gençken bir yatak odasını erkek kardeşi ile paylaşmak zorunda kaldı.
- She never saw her brother again.
- Erkek kardeşini bir daha hiç görmedi.
- What did you say your brother's name is?
- Erkek kardeşinin adının ne olduğunu söyledin?
- The brother of my mother is my uncle.
- Annemin erkek kardeşi benim dayımdır.
- Where's your brother?
- Erkek kardeşin nerede?
- Tom has less money than his brother does.
- Tom'un erkek kardeşinin sahip olduğundan daha az parası var.
- Tom is Mary's brother.
- Tom Mary'nin erkek kardeşi.
- Tom and his brother have very little in common.
- Tom ve erkek kardeşinin çok az ortak yanı var.
- Juan doesn't have a brother.
- Juan'ın erkek kardeşi yok.
- His brother is always watching television.
- Onun erkek kardeşi her zaman televizyon izliyor.
- I have four sisters and one brother.
- Dört kız kardeşim ve bir erkek kardeşim var.
- He blamed the failure on his brother.
- Başarısızlık için erkek kardeşini suçladı.
- You should be setting a good example for your younger brother.
- Senin erkek kardeşine iyi örnek olman gerekiyor.
- Tom isn't Mary's brother.
- Tom, Mary'nin erkek kardeşi değil.
- Go help your brother!
- Erkek kardeşine yardım etmeye git!
- Your brother will not buy it.
- Erkek kardeşin onu almayacak.
- By chance, I met your brother on the street.
- Tesadüfen, caddede senin erkek kardeşine rastladım.
- Now it's my brother's turn.
- Şimdi erkek kardeşimin sırası.
- Share your lunch with your brother.
- Öğle yemeğini erkek kardeşinle paylaş.
- He looks for all the world like his brother.
- O tam olarak erkek kardeşine benziyor.
- Think of your brother.
- Erkek kardeşini düşün.
- Tom is just like his brother.
- Tom tıpkı erkek kardeşine benziyor.
- At first, I thought he was your brother.
- Başlangıçta, onun senin erkek kardeşin olduğunu sandım.
- She told me that she came all the way from Hokkaido to see her brother.
- O bana, Hokkaido'dan tüm yolu erkek kardeşini görmek için geldiğini söyledi.
- Tom is shorter than his brother.
- Tom erkek kardeşinden daha kısa boylu.
- Why does your brother hate me?
- Niçin erkek kardeşin benden nefret ediyor?
- Her brother is a good driver.
- Onun erkek kardeşi iyi bir sürücüdür.
- His brother is married, but he doesn't have children.
- Onun erkek kardeşi evli ama çocuğu yok.
- That boy is his brother.
- O oğlan, onun erkek kardeşidir.
- Fadil's wife, his brother and his father-in-law all died that year.
- Fadıl'ın karısı, erkek kardeşi ve kayınpederinin hepsi o yıl öldü.
- Can you tell him from his twin brother?
- Onu ikiz erkek kardeşinden ayırt edebilir misin?
- Tom's Mary's brother.
- Tom Mary'nin erkek kardeşi.
- His brother had been missing for a while.
- Erkek kardeşi bir süredir kayıptı.
- Tom wrote a letter to his brother in Boston.
- Tom Boston'daki erkek kardeşine bir mektup yazdı.
- The sudden death of his brother surprised them.
- Erkek kardeşinin ani ölümü onları şaşırttı.
- Is he taller than his brother?
- O, erkek kardeşinden daha mı uzundur?
- You don't know Tom's brother, do you?
- Tom'un erkek kardeşini tanımıyorsun, değil mi?
- Ken and his brother are very much alike.
- Ken ve erkek kardeşi birbirine çok benzer.
- Tom said he knows Mary's brother.
- Tom, Mary'nin erkek kardeşini tanıdığını söyledi.
- He has a brother in Tokyo.
- Onun Tokyo'da bir erkek kardeşi var.
- He's my younger brother.
- O benim küçük erkek kardeşimdir.
- I wonder if he is your brother.
- Onun senin erkek kardeşin olup olmadığını merak ediyorum.
- Didn't your brother live in this house?
- Erkek kardeşin bu evde yaşamadı mı?
- Lucia doesn't have a brother.
- Lucia'nın erkek kardeşi yok.
- When you come next time, bring your brother.
- Gelecek defa geldiğinde, erkek kardeşini getir.
- I have a brother who's a doctor.
- Doktor olan bir erkek kardeşim var.
- Does your brother know how to drive?
- Erkek kardeşin nasıl araba süreceğini biliyor mu?
- My brother's widow has married again.
- Erkek kardeşimin dul eşi yeniden evlendi.
- He ran faster than his brother did.
- Erkek kardeşinden daha hızlı koştu.
- He has a brother who lives in Tokyo.
- Tokyo'da yaşayan bir erkek kardeşi var.
- He is less patient than his brother.
- O, erkek kardeşinden daha az sabırlı.
- I've been staying at my younger brother's house on Park Street.
- Park Caddesinin üzerinde küçük erkek kardeşimin evinde kalıyorum.
- Tom is less active than his brother.
- Tom erkek kardeşinden daha az aktif.
- He looks exactly like his brother.
- O tam olarak erkek kardeşine benziyor.
- How is your brother?
- Erkek kardeşin nasıl?
- His brother is a very capable doctor.
- Erkek kardeşi çok yetenekli bir doktor.
- I can't distinguish him from his brother.
- Onu erkek kardeşinden ayıramıyorum.
- I live with my mother, brother and my grandparents.
- Ben annemle, erkek kardeşimle ve büyük ebeveynlerimle yaşıyorum.
- Tom said he knew Mary's brother.
- Tom, Mary'nin erkek kardeşini tanıdığını söyledi.
- Take the keys to your brother.
- Anahtarları erkek kardeşine götür.
- Where is your brother?
- Erkek kardeşin nerede?
- I have a sister and a brother.
- Bir kız ve bir erkek kardeşim var.
- Tom has one brother named John.
- Tom'un John adında bir erkek kardeşi var.
- Tom is my mother's brother.
- Tom annemin erkek kardeşi.
- You never told me you had a brother.
- Bana bir erkek kardeşin olduğunu hiç söylememiştin.
- Tom wanted to be like his brother, John.
- Tom erkek kardeşi John gibi olmak istiyordu.
- Does Pedro have a younger brother?
- Pedro'nun küçük bir erkek kardeşi var mı?
- I hope that your brother is better.
- Erkek kardeşinin daha iyi olduğunu umuyorum.
- Tom is his brother.
- Tom onun erkek kardeşidir.
- He would be as muscular as his brother if he had worked out like him.
- Eğer onun gibi egzersiz yapsaydı erkek kardeşi kadar kaslı olurdu.
- Tom used to torment his younger brother.
- Tom küçük erkek kardeşine eziyet ederdi.
- No, I do not know your brother.
- Hayır, senin erkek kardeşini tanımıyorum.
- Either you or your brother is wrong.
- Ya siz ya da erkek kardeşiniz hatalı.
- Tom is Mary's younger brother.
- Tom Mary'nin küçük erkek kardeşi.
- He patted his brother on the shoulder.
- O, erkek kardeşinin omuza vurdu.
- You're Tom's brother, aren't you?
- Sen Tom'un erkek kardeşisin, değil mi?
- Tom has a brother who's a carpenter.
- Tom'un marangoz olan bir erkek kardeşi var.
- Your brother looks a lot more like your father than you do.
- Erkek kardeşin babana senin benzediğinden daha çok benziyor.
- She returned to where her brother was last seen.
- O erkek kardeşinin en son görüldüğü yere döndü.
- Did you have to share a room with your brother?
- Erkek kardeşinle bir odayı paylaşmak zorunda mıydın?
- Does Pedro have a younger brother?
- Pedro'nun daha küçük bir erkek kardeşi var mı?
- His brother can't sing.
- Onun erkek kardeşi şarkı söyleyemez.
- She had no brother.
- Erkek kardeşi yoktu.
- I think that my younger brother is stronger than my elder brother.
- Küçük erkek kardeşimin büyük erkek kardeşimden daha güçlü olduğunu düşünüyorum.
- They're all crazier than your brother.
- Onların hepsi senin erkek kardeşinden daha deli.
- He borrowed from his brother to finance the loss he made on the project.
- O, proje üzerinde yaptığı kaybı finanse etmek için erkek kardeşinden borç aldı.
- My younger brother is watching TV.
- Küçük erkek kardeşim TV izliyor.
- I love him like a brother.
- Onu bir erkek kardeş gibi seviyorum.
- You never told me you had a brother.
- Bir erkek kardeşin olduğunu bana hiç söylemedin.
- Dan had trouble with Linda's brother.
- Dan'ın Linda'nın erkek kardeşi ile sorunu vardı.
- My younger brother went to school.
- Küçük erkek kardeşim okula gitti.
- Tom eats asparagus, but his brother doesn't.
- Tom kuşkonmaz yer fakat erkek kardeşi yemez.
- I mistook Tom for his brother.
- Ben Tom'u erkek kardeşiyle karıştırdım.
- Tom has a younger brother named John.
- Tom'un John adında küçük bir erkek kardeşi var.
- He must be her brother.
- Bu onun erkek kardeşi olmalı.
- After his brother was killed by a rival gang, Tom planned revenge.
- Erkek kardeşi rakip bir çete tarafından öldürüldükten sonra, Tom intikam planladı.
- Tom doesn't look much like his brother.
- Tom erkek kardeşine çok benzemiyor.
- Your brother needs help.
- Erkek kardeşinin yardıma ihtiyacı var.
- How do you like living with your brother?
- Erkek kardeşinle yaşamayı nasıl buluyorsun?
- Tom, this is Mary's brother John.
- Tom, bu, Mary'nin erkek kardeşi John.
- Tom is actually Mary's brother.
- Tom aslında Mary'nin erkek kardeşi.
- Tom is Mary's twin brother.
- Tom Mary'nin ikiz erkek kardeşi.
- Do you see my brother's lamb?
- Erkek kardeşimin kuzusunu görüyor musun?
- That's Tom's brother.
- O, Tom'un erkek kardeşi.
- Tom believed that John was his brother.
- Tom John'un onun erkek kardeşi olduğuna inandı.
- Compared with his brother, he is a poor athlete.
- Erkek kardeşi ile karşılaştırıldığında o, kötü bir atlet.
- His brother is all thumbs, but he is a skillful surgeon.
- Erkek kardeşi sakardır ama usta bir cerrahtır.
- The brother writes.
- Erkek kardeş yazıyor.
- Stop hitting your brother.
- Erkek kardeşine vurmayı bırak.
- His brother is always watching TV.
- Erkek kardeşi her zaman TV izliyor.
- Tom's younger brother is dating Mary's older sister.
- Tom'un küçük erkek kardeşi Mary'nin ablasıyla çıkıyor.
- Have you got a brother or a sister?
- Bir kız ya da erkek kardeşin var mı?
- He is similar to your brother.
- O, senin erkek kardeşine benziyor.
- How old is your brother?
- Erkek kardeşin kaç yaşında?
- Tom is Mary's brother.
- Tom, Mary'nin erkek kardeşi.
- He was proud of his brother.
- O, erkek kardeşi ile gurur duyuyordu.
- Tom mistook me for my twin brother.
- Tom beni ikiz erkek kardeşimle karıştırdı.
- Sami hurt his brother.
- Sami erkek kardeşini incitti.
- Tom is John's brother.
- Tom John'ın erkek kardeşidir.
- At first, I mistook you for your brother.
- İlk başta seni erkek kardeşin zannettim.
- My younger brother can run about as fast as I can.
- Benim küçük erkek kardeşim neredeyse benim kadar hızlı koşabilir.
- Mary told me Tom was her brother.
- Mary bana Tom'un onun erkek kardeşi olduğunu söyledi.
- Tom must be Mary's brother.
- Tom Mary'nin erkek kardeşi olmalı.
- My younger brother named his cat Hanako.
- Küçük erkek kardeşim kedisine Hanako adını verdi.
- Tom gets along well with everyone in Mary's family except her younger brother.
- Tom onun erkek kardeşi hariç Mary'nin ailesinde herkesle iyi geçinir.
- We're going to my brother's.
- Erkek kardeşimin evine gidiyoruz.
- Tom has a 3-year-old brother.
- Tom'un üç yaşında bir erkek kardeşi var.
- He is my brother's friend.
- O benim erkek kardeşimin arkadaşıdır.
- I think Tom is Mary's older brother.
- Sanırım Tom Mary'nin büyük erkek kardeşi.
- You're just like your brother.
- Sen tam erkek kardeşine benziyorsun.
- You cannot hit your brother.
- Erkek kardeşine vuramazsın.
- My younger brother is yelling loudly.
- Küçük erkek kardeşim yüksek sesle bağırıyor.
- Tom has a brother who is an architect.
- Tom'un mimar olan bir erkek kardeşi var.
- Tom is sitting between his brother and his sister.
- Tom, erkek kardeşi ve kız kardeşinin arasında oturuyor.
- My brother's football team won a tournament yesterday.
- Erkek kardeşimin futbol takımı dün bir turnuva kazandı.
- She had no brother.
- Onun erkek kardeşi yoktu.
- Tom is taller than his brother.
- Tom erkek kardeşinden daha uzun.
- She relied on her brother.
- O, erkek kardeşine güvendi.
- I didn't know you were Tom's brother.
- Senin Tom'un erkek kardeşi olduğunu bilmiyordum.
- The bike parked over there is my brother's.
- Oraya park edilmiş bisiklet benim erkek kardeşimindir.
- Your brother is asking for help.
- Erkek kardeşin yardım istiyor.
- Tom's brother is a lawyer.
- Tom'un erkek kardeşi bir avukattır.
- I think that my younger brother is stronger than my elder brother.
- Küçük erkek kardeşimin ağabeyimden daha güçlü olduğunu düşünüyorum.
- I was the one who killed your brother.
- Senin erkek kardeşini öldüren kişi bendim.
- At first, I mistook you for your brother.
- Başlangıçta seni erkek kardeşinle karıştırdım.
- He was often confused with his brother.
- O sık sık erkek kardeşiyle karıştırılırdı.
- Tom is different from his brother.
- Tom erkek kardeşinden farklı.
- You should go back to your brother's.
- Erkek kardeşinin evine geri gitmelisin.
- Beth is afraid of the dark because of her evil brother.
- Beth, kötü erkek kardeşinden dolayı karanlıktan korkuyor.
- Are you Tom's brother?
- Tom'un erkek kardeşi misin?
- I wish Tom were my younger brother.
- Keşke Tom, benim küçük erkek kardeşim olsaydı.
- I can't believe you didn't recognize your own brother.
- Kendi erkek kardeşini tanımadığına inanamıyorm.
- Fadil called his brother and they planned a robbery.
- Fadıl erkek kardeşini aradı ve bir soygun planladılar.
- I get along with my younger brother.
- Küçük erkek kardeşimle iyi geçiniyorum.
- Mary has an older sister and a younger brother.
- Mary'nin bir ablası ve daha küçük bir erkek kardeşi var.
- Tom shows his camera to his brother.
- Tom kamerasını erkek kardeşine gösteriyor.
- Tom doesn't have a brother.
- Tom'un bir erkek kardeşi yok.
- I'm older than your brother.
- Ben senin erkek kardeşinden daha yaşlıyım.
- A loyal brother helps his sister.
- Sadık bir erkek kardeş, kız kardeşine yardımcı olur.
- Your brother said you'd gone to Paris.
- Erkek kardeşin Paris'e gittiğini söyledi.
- I wonder where your brother has gone to.
- Erkek kardeşinin nereye gittiğini merak ediyorum?
- I think I know your brother.
- Sanırım erkek kardeşini tanıyorum.
- She didn't have a brother.
- Onun bir erkek kardeşi yoktu.
- He must be Tom's brother.
- O, Tom'un erkek kardeşi olmalı.
- Aren't you Tom's brother?
- Tom'un erkek kardeşi değil misin?
- He can ski just as well as his brother.
- O, erkek kardeşi kadar iyi kayak yapabilir.
- Do you know Tom's brother?
- Tom'un erkek kardeşini tanıyor musun?
- Does your brother have his own house in Germany?
- Erkek kardeşinin Almanya'da kendi evi var mı?
- Why does your brother hate me?
- Erkek kardeşin neden benden nefret ediyor?
Show More (594)
|