|
- European political parties are by definition much further removed from the bed of our citizens than national parties.
- Avrupa siyasi partileri, tanımı gereği ulusal partilere kıyasla vatandaşlarımızın yatağından çok daha uzaktır.
- Even the incineration of sewage sludge is deemed useful – by definition.
- Arıtma çamurunun yakılması bile tanım gereği faydalı kabul edilmektedir.
- A fanatic, by definition, has no interlocutors, only enemies.
- Bir fanatiğin tanımı gereği muhatabı yoktur, sadece düşmanı vardır.
- The others are, by definition, anti-European.
- Diğerleri ise, tanımı gereği, Avrupa karşıtıdır.
- By definition, national advertising and sponsorships do not affect the internal market.
- Tanım gereği, ulusal reklam ve sponsorluklar iç pazarı etkilemez.
- You know everything by definition, so you already know the opinion of the Industry Committee.
- Tanım gereği her şeyi biliyorsunuz, dolayısıyla Endüstri Komitesi'nin görüşünü zaten biliyorsunuz.
- We have 20 million residents who, by definition, are mobile.
- Tanımı gereği mobil olan 20 milyon sakinimiz var.
- The Patent Office recently concluded that all programs that run on a computer are technical by definition.
- Patent Ofisi kısa bir süre önce bir bilgisayarda çalışan tüm programların tanım gereği teknik olduğu sonucuna vardı.
- Indeed, the budget is, by definition, a forecast.
- Aslında bütçe, tanımı gereği bir tahmindir.
- We are convinced that the opposite is true, and we do not think that state aid is by definition excessive.
- Biz bunun tam tersinin doğru olduğuna inanıyoruz ve devlet yardımlarının tanım gereği aşırı olduğunu düşünmüyoruz.
- White Paper, by definition, is not something you can take or leave.
- Beyaz Kitap, tanımı gereği, alabileceğiniz ya da bırakabileceğiniz bir şey değildir.
- Sadly, that is now the case – by definition.
- Ne yazık ki tanım gereği artık durum budur.
- The Chechens are not wrong by definition, and nor are the Russians.
- Çeçenler tanım gereği haksız değildir, Ruslar da öyle.
- In a way, they are lower by definition because otherwise they would not be developing countries.
- Bir bakıma, tanım gereği daha aşağıdalar çünkü aksi takdirde gelişmekte olan ülke olmazlardı.
- Sadly, that is now the case – by definition.
- Ne yazık ki, tanım gereği artık durum budur.
- By definition such groups are not party to the Ottawa Convention to ban landmines.
- Tanım gereği bu tür gruplar kara mayınlarının yasaklanmasına ilişkin Ottawa Sözleşmesine taraf değildir.
- The others are, by definition, anti-European.
- Diğerleri, tanımı gereği, Avrupa karşıtıdır.
- Given the risk inherent in work by definition, constant and insistent action is required.
- Tanımı gereği işin doğasında var olan risk göz önüne alındığında, sürekli ve ısrarlı eylem gereklidir.
- The human rights discourse is by definition global.
- İnsan hakları söylemi tanımı gereği küreseldir.
Show More (16)
|