1 |
cheer |
neşelendirmek |
v. |
|
- Your statement has cheered us all up this evening.
- Açıklamanız bu akşam hepimizi neşelendirdi.
- Tom saw that Mary wasn't happy and went over to cheer her up.
- Tom Mary'nin mutlu olmadığını gördü ve onu neşelendirmeye gitti.
- This will cheer you up.
- Bu seni neşelendirir.
- Cheer me up!
- Neşelendir beni!
- Tom's friends tried to cheer him up.
- Tom'un arkadaşları onu neşelendirmeye çalıştı.
- This ought to cheer you up.
- Bu sizi neşelendirmeli.
- I know what'll cheer you up.
- Seni neyin neşelendireceğini biliyorum.
- You don't have to try to cheer me up.
- Beni neşelendirmeye çalışmana gerek yok.
- Cheer him up when you see him.
- Onu gördüğünde neşelendir.
- The good news cheered me up.
- İyi haber beni neşelendirdi.
- I'm trying to cheer you up.
- Sizi neşelendirmek için uğraşıyorum.
- I need something to cheer me up.
- Beni neşelendirecek bir şeye ihtiyacım var.
- We all cheered.
- Hepimiz neşelendik.
- Tom's girlfriend cheered him on.
- Tom'un kız arkadaşı onu neşelendirdi.
- I've been trying to cheer Tom up.
- Tom'u neşelendirmeye çalışıyordum.
- I tried to cheer him up.
- Onu neşelendirmeye çalıştım.
- I thought Tom could cheer Mary up.
- Tom'un Mary'yi neşelendirebileceğini düşündüm.
- We tried to cheer him up by taking him out.
- Onu dışarı çıkararak neşelendirmeye çalıştık.
- I tried to cheer her up, but all she wanted was to be alone.
- Onu neşelendirmeye çalıştım ama tek istediği yalnız kalmaktı.
- Tom tried to cheer Mary up, but she kept on crying.
- Tom Mary'yi neşelendirmeye çalıştı ama o ağlamaya devam etti.
- I appreciate you trying to cheer me up.
- Beni neşelendirmeye çalışmanı takdir ediyorum.
- I tried to cheer her up, but she did nothing but cry.
- Onu neşelendirmeye çalıştım ama ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
- I'm trying to cheer you up.
- Seni neşelendirmeye çalışıyorum.
- Tom wanted to cheer Mary up.
- Tom, Mary'yi neşelendirmek istedi.
- We tried to cheer her up.
- Onu neşelendirmeye çalıştık.
- Tom thought he could cheer Mary up.
- Tom, Mary'yi neşelendirebileceğini düşündü.
- This will cheer you up.
- Bu sizi neşelendirecek.
- We sent some flowers to the hospital to cheer her up.
- Onu neşelendirmek için hastaneye çiçekler gönderdik.
- We tried to cheer Tom up.
- Tom'u neşelendirmeye çalıştık.
- Maybe this'll cheer you up.
- Belki bu seni neşelendirir.
- Tom wants to cheer Mary up.
- Tom Mary'yi neşelendirmek istiyor.
- Tom attempted to cheer Mary up.
- Tom Mary'yi neşelendirmeye çalıştı.
- I've been trying to cheer Tom up.
- Tom'u neşelendirmeye çalışıyorum.
- I know what'll cheer you up.
- Sizi neyin neşelendireceğini biliyorum.
- Maybe this'll cheer you up.
- Belki bu sizi neşelendirir.
- This will cheer you up.
- Bu seni neşelendirecek.
- You don't have to try to cheer me up.
- Beni neşelendirmeye çalışmak zorunda değilsin.
- We all cheered him up.
- Hepimiz onu neşelendirdik.
- The rain cheers me up.
- Yağmur beni neşelendiriyor.
- I tried to cheer Tom up.
- Tom'u neşelendirmeye çalıştım.
- I was sad, but Tom cheered me up.
- Üzgündüm ama Tom beni neşelendirdi.
- Tom tried to cheer Mary up.
- Tom, Mary'yi neşelendirmeye çalıştı.
- Tom is hoping he can cheer Mary up.
- Tom Mary'yi neşelendirebileceğini umuyor.
- They tried to cheer me up.
- Beni neşelendirmeye çalıştılar.
- Tom thought he could cheer Mary up.
- Tom Mary'yi neşelendirebileceğini düşündü.
- This will cheer you up.
- Bu seni neşelendirecektir.
- We sent some flowers to the hospital to cheer her up.
- Biz onu neşelendirmek için hastaneye bazı çiçekler gönderdik.
- I tried to cheer her up, but she did nothing but cry.
- Onu neşelendirmeye çalıştım ama o ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
- The rain cheers me up.
- Yağmur beni neşelendirir.
- Tom is hoping he can cheer Mary up.
- Tom, Mary'yi neşelendirebileceğini umuyor.
- I thought going out to eat together would cheer you up.
- Birlikte yemeğe çıkmanın seni neşelendireceğini düşündüm.
- We tried in vain to cheer Tom up.
- Tom'u neşelendirmek için boşuna uğraştık.
- Tom tried to cheer Mary up.
- Tom Mary'yi neşelendirmeye çalıştı.
- I tried to cheer her up.
- Onu neşelendirmeye çalıştım.
- We tried to cheer Tom up.
- Biz Tom'u neşelendirmeyi denedik.
- She cheered me up when I was feeling blue.
- Moralim bozukken beni neşelendirdi.
- I want to cheer you up.
- Seni neşelendirmek istiyorum.
- This ought to cheer you up.
- Bu seni neşelendirmeli.
- They'll cheer you up.
- Seni neşelendireceklerdir.
- Tom saw that Mary wasn't happy and went over to cheer her up.
- Tom, Mary'nin mutlu olmadığını gördü ve onu neşelendirmek için yanına gitti.
- Stop trying to cheer me up.
- Beni neşelendirmeye çalışmayı bırak.
- Is that supposed to cheer me up?
- Bunun beni neşelendirmesi mi gerekiyor?
- I wanted to cheer Tom up.
- Tom'u neşelendirmek istedim.
- Tom said he tried to cheer Mary up.
- Tom, Mary'yi neşelendirmeye çalıştığını söyledi.
- I'm trying to cheer you up.
- Seni neşelendirmek için uğraşıyorum.
- Tom was hoping he could cheer Mary up.
- Tom, Mary'yi neşelendirebileceğini umuyordu.
- We tried to cheer him up.
- Onu neşelendirmeye çalıştık.
- Tom tried to cheer Mary up, but she kept on crying.
- Tom, Mary'yi neşelendirmeye çalıştı ama Mary ağlamaya devam etti.
- Stop trying to cheer me up.
- Beni neşelendirmeye çalışmaktan vazgeç.
- Mary's friends tried to cheer her up.
- Mary'nin arkadaşları onu neşelendirmeye çalıştı.
- I appreciate you trying to cheer me up.
- Beni neşelendirmeye çalıştığın için minnettarım.
- The flowers cheered her up.
- Çiçekler onu neşelendirmiş.
- I thought going out to eat together would cheer you up.
- Birlikte yemek yemek için dışarıya çıkmanın seni neşelendireceğini düşünüyordum.
Show More (71)
|
2 |
cheer |
tezahürat yapmak |
v. |
|
- Everyone's cheering.
- Herkes tezahürat yapıyor.
- Everybody is cheering.
- Herkes tezahürat yapıyor.
- One of the girls started cheering.
- Kızlardan biri tezahürat yapmaya başladı.
- They cheered as his train passed.
- Onun treni geçerken, onlar tezahürat yaptı.
- Tom cheered Mary on.
- Tom, Mary'e tezahürat yaptı.
- Who cheered?
- Kim tezahürat yaptı?
- They cheered as his train passed.
- Treni geçerken tezahürat yaptılar.
- Tom was cheering.
- Tom tezahürat yapıyordu.
- I want to go and cheer.
- Gidip tezahürat yapmak istiyorum.
- The fans cheered.
- Taraftarlar tezahürat yaptı.
- I cheered.
- Tezahürat yaptım.
- The prince and princess made their way through the cheering crowd.
- Prens ve prenses tezahürat yapan kalabalığın arasından geçtiler.
- The crowd cheered.
- Kalabalık tezahürat yaptı.
- They cheered.
- Onlar tezahürat yaptı.
- The crowd was cheering as Tom crossed the finish line.
- Tom bitiş çizgisini geçerken kalabalık tezahürat yapıyordu.
- They cheered and clapped.
- Tezahürat yaptılar ve alkışladılar.
- I heard you cheering.
- Tezahürat yaptığınızı duydum.
- Everybody started cheering.
- Herkes tezahürat yapmaya başladı.
- All the boys were whistling and cheering.
- Bütün çocuklar ıslık çalıp tezahürat yapıyordu.
- The prince and princess made their way through the cheering crowd.
- Prens ve prenses tezahürat yapan kalabalığın içinden geçtiler.
- The crowd is cheering.
- Kalabalık tezahürat yapıyor.
- The crowd cheered when he appeared.
- Ortaya çıktığında kalabalık tezahürat yaptı.
- All the boys were whistling and cheering.
- Tüm oğlanlar ıslık çalıyordu ve tezahürat yapıyordu.
- The townspeople cheered.
- Kasaba halkı tezahürat yaptı.
- The crowd cheered when he appeared.
- O göründüğünde kalabalık tezahürat yaptı.
- Tom cheered.
- Tom tezahürat yaptı.
- They cheered.
- Tezahürat yaptılar.
- Don't start cheering yet.
- Henüz tezahürat yapmaya başlama.
- The crowd cheered again.
- Kalabalık tekrar tezahürat yaptı.
- They cheered loudly.
- Onlar yüksek sesle tezahürat yaptı.
- They cheered loudly.
- Yüksek sesle tezahürat yaptılar.
Show More (28)
|
3 |
cheer |
alkışlamak |
v. |
|
- Are we to be the United States's puppy or a group of fully paid-up yes-men who cheer the US on whenever it wants us to?
- Biz ABD'nin köpek yavrusu mu olacağız yoksa ABD ne zaman isterse onu alkışlayan bir grup paralı dalkavuk mu?
- The fact that someone like Castro was cheered, is proof that this was an anti-Western meeting'.
- Castro gibi birinin alkışlanması, bunun Batı karşıtı bir toplantı olduğunun kanıtıdır'.
- Everyone cheered.
- Herkes alkışladı.
- Everybody cheered.
- Herkes alkışladı.
- They all cheered.
- Hepsi alkışladı.
- Everybody started cheering.
- Herkes alkışlamaya başladı.
- The crowd cheered again.
- Kalabalık yine alkışladı.
- Tom cheered Mary on.
- Tom Mary'yi alkışladı.
- I could hear everybody cheering.
- Herkesin alkışladığını duyabiliyordum.
- They cheered the young Americans.
- Onlar genç Amerikalıları alkışladılar.
- She cheered for her favorite horse.
- O favori atını alkışladı.
- They cheered the young Americans.
- Genç Amerikalıları alkışladılar.
Show More (9)
|
4 |
cheer |
keyiflendirmek |
v. |
|
- Cheer him up when you see him.
- Onu görünce onu keyiflendir.
- I'm trying to cheer you up.
- Sizi keyiflendirmeye çalışıyorum.
- I know what'll cheer you up.
- Seni neyin keyiflendireceğini biliyorum.
- This will cheer you up.
- Bu seni keyiflendirecek.
- They'll cheer you up.
- Sizi keyiflendirecekler.
- They'll cheer you up.
- Seni keyiflendirecekler.
- This ought to cheer you up.
- Bu sizi keyiflendirmeli.
- I know what'll cheer you up.
- Sizi neyin keyiflendireceğini biliyorum.
- This ought to cheer you up.
- Bu seni keyiflendirmeli.
- They'll cheer you up.
- Sizi keyiflendireceklerdir.
- This will cheer you up.
- Bu sizi keyiflendirecek.
- I'm trying to cheer you up.
- Seni keyiflendirmeye çalışıyorum.
Show More (9)
|
5 |
cheer |
tezahürat |
n. |
|
- A mighty cheer burst from the crowd.
- Kalabalıktan güçlü bir tezahürat yükseldi.
- The students receive the loudest cheers.
- Öğrenciler en yüksek tezahüratı alırlar.
- The astronauts were greeted by their enthusiastic cheers and applause.
- Astronotlar, onların, coşkulu tezahüratları ve alkışlarlarıyla karşılandı.
- His arrival was greeted with cheers.
- Gelişi tezahüratlarla karşılandı.
- The students receive the loudest cheers.
- Öğrenciler en yüksek sesli tezahüratı alıyor.
- A cheer went up from the audience.
- Seyircilerden bir tezahürat yükseldi.
- A cheer went up from the audience.
- Seyirciler arasından bir tezahürat yükseldi.
Show More (4)
|
6 |
cheer |
sevinçle bağırmak |
v. |
|
- We all cheered.
- Hepimiz sevinçle bağırdık.
Show More (-2)
|