confusion - English Turkish Sentences
English Turkish
confusion kafa karışıklığı n.
  • It is essential that we avoid the confusion caused by some Members.
  • Bazı Üyelerin neden olduğu kafa karışıklığını önlememiz çok önemlidir.
  • This confusion must be sorted out before this report is adopted.
  • Bu rapor kabul edilmeden önce bu kafa karışıklığı giderilmelidir.
  • In short, there is confusion all round.
  • Kısacası her tarafta bir kafa karışıklığı var.
Show More (31)
confusion karışıklık n.
  • Consideration of this report began in confusion during the first reading.
  • Bu raporun görüşülmesi ilk okuma sırasında karışıklık içinde başlamıştır.
  • The confusion arises from two different versions of the original having been circulated.
  • Karışıklık, orijinalin iki farklı versiyonunun dolaşımda olmasından kaynaklanmaktadır.
  • The temporary confusion that may have reigned in Lebanon from time to time has obviously led to confusion in Parliament.
  • Lübnan'da zaman zaman hüküm sürmüş olan geçici karışıklığın Parlamento'da da karışıklığa yol açtığı açıktır.
Show More (30)
confusion şaşkınlık n.
  • Tom tried to hide his confusion.
  • Tom şaşkınlığını gizlemeye çalıştı.
  • His confusion betrayed his lie.
  • Onun şaşkınlığı, yalanını açığa vurdu.
  • When the electricity went off everyone was rushing about in a state of confusion.
  • Elektrik kesildiğinde herkes şaşkınlık içinde koşuşturuyordu.
Show More (6)
confusion karmaşa n.
  • We risk a Babel-like confusion.
  • Babil benzeri bir karmaşa riskiyle karşı karşıyayız.
  • The confusion in the House before voting time is in danger of becoming a moral issue.
  • Oylama zamanı öncesinde Mecliste yaşanan karmaşa ahlaki bir mesele haline gelme tehlikesiyle karşı karşıya.
  • Only after a century and a half of confusion was the royal authority restored.
  • Bir buçuk asırlık bir karmaşadan sonra kraliyet otoritesi yeniden kuruldu.
Show More (5)
confusion karıştırma n.
  • There is danger of confusion between them.
  • Aralarında karıştırma tehlikesi var.
Show More (-2)
confusion kargaşa n.
  • There was shouting and confusion everywhere.
  • Her yerde çığlık ve kargaşa vardı.
Show More (-2)