| 1 |
conscious |
bilinçli |
adj. |
|
- This task is so repetitive it doesn't require much conscious thought.
- Bu görev o kadar tekrarlayıcıdır ki fazla bilinçli düşünce gerektirmez.
- Factory workers must be very safety-conscious on the field.
- Fabrika işçileri sahada güvenlik konusunda çok bilinçli olmalı.
- This means that China has made a conscious choice in favour of openness, and this will not only be in the area of trade.
- Bu, Çin'in açıklıktan yana bilinçli bir tercih yaptığı anlamına gelmektedir ve bu sadece ticaret alanında olmayacaktır.
- We have also made a conscious effort to get young candidates onto the list.
- Genç adayların listeye girmesi için de bilinçli bir çaba sarf ettik.
- I say maybe because it wasn't a conscious decision.
- Belki diyorum çünkü pek de bilinçli bir seçim olmadı.
- I say maybe because it wasn't a conscious decision.
- Belki diyorum çünkü bu bilinçli bir karar değildi.
- I say maybe because it wasn't a conscious decision.
- Belki diyorum çünkü bilinçli verilmiş bir karar değildi.
- What we ultimately want is to explain why conscious experiences are related to brain activity.
- Nihayetinde istediğimiz şey, bilinçli deneyimlerin neden beyin aktivitesiyle ilişkili olduğunu açıklamaktır.
- Tom is conscious.
- Tom bilinçli.
- Tom isn't conscious.
- Tom bilinçli değil.
- Tom is still conscious.
- Tom hala bilinçli.
- Tom is still conscious.
- Tom hâlâ bilinçli.
- His rudeness was conscious, not accidental.
- Kabalığı bilinçliydi, tesadüfi değil.
- Tom is conscious, isn't he?
- Tom bilinçli, değil mi?
- A human is a conscious being.
- Bir insan, bilinçli bir varlıktır.
- His rudeness was conscious, not accidental.
- Onun kabalığı tesadüfi değil bilinçliydi.
- He was breathing with difficulty, but he was conscious.
- Güçlükle nefes alıyordu ama o bilinçliydi.
- Is Tom conscious?
- Tom bilinçli mi?
- A human is a conscious being.
- İnsan bilinçli bir varlıktır.
- Tom's conscious.
- Tom bilinçli.
- That was a conscious decision.
- Bu bilinçli bir karardı.
- Tom is conscious now.
- Tom şu anda bilinçli.
- Humans are conscious beings.
- İnsanlar bilinçli varlıklardır.
- People are more conscious nowadays and choose healthy food.
- İnsanlar günümüzde daha bilinçliler ve sağlıklı gıda seçiyorlar.
- Sami was still conscious.
- Sami hala bilinçliydi.
- Tom's conscious.
- Tom bilinçlidir.
- It wasn't a conscious decision.
- Bilinçli bir karar değildi.
- Is this a conscious decision?
- Bu bilinçli bir karar mı?
- Tom is conscious now.
- Tom şimdi bilinçli.
- Is this a conscious decision?
- Bu bilinçli bir karar mıdır?
- People are more conscious nowadays and choose healthy food.
- İnsanlar bugünlerde daha bilinçli ve sağlıklı yiyecekleri seçiyorlar.
Show More (28)
|
| 2 |
conscious |
bilincinde |
adj. |
|
- I am very conscious of the fact that the number of young people involved is large.
- Katılan gençlerin sayısının çok fazla olduğunun bilincindeyim.
- However, if this Parliament is not conscious of the image it portrays to the public, then it should be.
- Bununla birlikte eğer bu Parlamento kamuoyuna yansıttığı imajın bilincinde değilse o zaman olmalıdır.
- We in Parliament were conscious of the urgency of this directive.
- Parlamento'daki bizler bu direktifin aciliyetinin bilincindeydik.
- We are all conscious of the present developments regarding Iraq.
- Hepimiz Irak'la ilgili mevcut gelişmelerin bilincindeyiz.
- We in Parliament were conscious of the urgency of this directive.
- Parlamento olarak bu direktifin aciliyetinin bilincindeydik.
- As rapporteur I have been conscious of the fact that the tool now being created may be abused.
- Raportör olarak, şu anda oluşturulmakta olan aracın kötüye kullanılabileceğinin bilincindeyim.
- Like all Members of this House, I am conscious of the budgetary implications of reform.
- Bu Meclisin tüm üyeleri gibi ben de reformun bütçe üzerindeki etkilerinin bilincindeyim.
- Let us make a supreme effort and, conscious of our duty, fulfill our destiny on this earth.
- Üstün bir çaba gösterelim ve görevimizin bilincinde olarak bu dünyadaki yazgımızın gereğini yerine getirelim.
- Everyone is conscious of this, and there is no proof needed.
- Herkes bunun bilincinde ve kanıta gerek yok.
- Let us make a supreme effort and, conscious of our duty, fulfill our destiny on this earth.
- Üstün bir çaba gösterelim ve görevimizin bilincinde olarak bu dünyadaki kaderimizi ifa edelim.
- Infants are not conscious of good and evil.
- Bebekler iyi ve kötünün bilincinde değildir.
- I was conscious that something was missing.
- Bir şeyin eksik olduğunun bilincindeydim.
- The warrior is conscious of both his strength and his weakness.
- Savaşçı hem gücünün hem de zayıflığının bilincindedir.
- He was conscious of his mistake.
- Hatasının bilincindeydi.
- I wasn't even conscious of it.
- Bunun bilincinde bile değildim.
- He was conscious of her presence.
- Onun varlığının bilincindeydi.
- He is not conscious of his own faults.
- Kendi hatalarının bilincinde değil.
- He was not conscious of his own mistake.
- Kendi hatasının bilincinde değildi.
Show More (15)
|
| 3 |
conscious |
farkında |
adj. |
|
- Halfway through the exam, he became conscious of the clock ticking on the wall.
- Sınavın yarısında, duvardaki saatin tik taklarının farkına vardı.
- He is not conscious of his own faults.
- Kendi hatalarının farkında değil.
- I wasn't conscious of anyone watching me.
- Kimsenin beni izlediğinin farkında değildim.
- They seem to be conscious of the fact.
- Onlar gerçeğin farkında gibi görünüyorlar.
- Nobody was conscious of my presence there.
- Orada hiç kimse varlığımın farkında değildi.
- He was not conscious of my presence here.
- O buradaki varlığımın farkında değildi.
- They seem to be conscious of the fact.
- Gerçeğin farkında gibi görünüyorlar.
- I wasn't conscious of anyone watching me.
- Beni izleyen birinin farkında değildim.
- He was not conscious of my presence here.
- Burada olduğumun farkında değildi.
- He was conscious of his mistake.
- O, hatasının farkındaydı.
- He was conscious of her presence.
- Onun varlığının farkındaydı.
- I was conscious that something was missing.
- Bir şeylerin eksik olduğunun farkındaydım.
- Nobody was conscious of my presence there.
- Kimse orada olduğumun farkında değildi.
- I was not conscious of a man looking at me.
- Bir erkeğin bana baktığının farkında değildim.
Show More (11)
|
| 4 |
conscious |
bilinci yerinde |
adj. |
|
- She was hurt in the crash but still conscious when the ambulance arrived.
- Kazada yaralanmıştı ama ambulans geldiğinde bilinci hâlâ yerindeydi.
- Tom is conscious.
- Tom'un bilinci yerinde.
- Tom is conscious, isn't he?
- Tom'un bilinci yerinde, değil mi?
- Is Tom conscious?
- Tom'un bilinci yerinde mi?
- He was breathing with difficulty, but he was conscious.
- Zorlukla nefes alıyordu ama bilinci yerindeydi.
Show More (2)
|
| 5 |
conscious |
bilinciyle |
adj. |
|
- Tom is barely conscious.
- Tom'un bilinci neredeyse yerinde değil.
- Sami was still conscious.
- Sami'nin bilinci hâlâ yerindeydi.
Show More (-1)
|
