1 |
credit |
kredi |
n. |
|
- In order to achieve economic revival, we must favour public spending and credit as opposed to tax cuts.
- Ekonomik canlanmayı sağlamak için vergi kesintileri yerine kamu harcamalarını ve kredileri tercih etmeliyiz.
- The maximum amount of credit is envisaged as 100 million euros.
- Azami kredi miktarı 100 milyon avro olarak öngörülmüştür.
- Amendment No 12 seeks to introduce a specific definition of credit.
- 12 No.lu Değişiklik, özel bir kredi tanımı getirmeyi amaçlamaktadır.
- In our opinion, there are other considerations which point to the need for the creation of a stable credit line.
- Bize göre, istikrarlı bir kredi hattının oluşturulması ihtiyacına işaret eden başka hususlar da vardır.
- That the European Credit Transfer System must be improved and promoted in this respect goes without saying.
- Avrupa Kredi Transfer Sisteminin bu açıdan geliştirilmesi ve teşvik edilmesi gerektiğini söylemeye gerek yok.
- You asked for credit, well, here it is.
- Kredi istemiştiniz, işte burada.
- Credit for this progress must be given to all of the institutions.
- Bu ilerleme için tüm kurumlara kredi verilmelidir.
- On what is this great political credit that they are granting the merciless tyrant Saddam Hussein based?
- Acımasız tiran Saddam Hüseyin'e tanıdıkları bu büyük siyasi kredi neye dayanıyor?
- It is about credit standing and the collateral needed for it.
- Bu, kredi durumu ve bunun için gereken teminatla ilgilidir.
- These credit subsidies were phased out in early 2000.
- 2000 yılı başlarında bu kredi sübvansiyonlarına kademeli olarak son verilmiştir.
- In our opinion, there are other considerations which point to the need for the creation of a stable credit line.
- Bize göre, istikrarlı bir kredi hattının oluşturulması gerektiğine işaret eden başka hususlar da vardır.
- We all try hard to increase our credit score.
- Hepimiz kredi puanımızı yükseltmek için çok çalışıyoruz.
- We all try hard to increase our credit score.
- Hepimiz kredi notumuzu yükseltmek için yoğun çaba harcıyoruz.
- How many credits can I get for this course?
- Bu ders için kaç kredi alabilirim?
- I don't want credit.
- Ben kredi istemiyorum.
- I did some extra credit work in order to pass that class.
- O dersten geçmek için fazladan kredili ödev yaptım.
- They don't want to use credit.
- Kredi kullanmak istemiyorlar.
- You can buy now and pay later with credit.
- Kredi ile şimdi alıp sonra ödeyebilirsiniz.
- There were no easy credit facilities or ubiquitous ATMs in 1980.
- 1980'de kolay kredi imkanları veya her yerde bulunan ATM'ler yoktu.
- To save your credit, you must conceal your loss.
- Kredini kurtarmak için kaybını gizlemelisin.
- I don't have enough credits to graduate.
- Mezun olmak için yeterli kredim yok.
- We accept all major credit and debit cards.
- Tüm büyük kredi ve banka kartlarını kabul ediyoruz.
- I don't need any more credits.
- Daha fazla krediye ihtiyacım yok.
- Your credit's good.
- Krediniz iyi.
- Credit companies send their customers monthly bills.
- Kredi firmaları kendi müşterilerine aylık faturalar gönderir.
- Tom doesn't have enough credits to graduate.
- Tom'un mezun olmak için yeterli kredisi yok.
- Tom deserves a lot of credit.
- Tom çok kredi hak ediyor.
- Unless you have good credit, buying a house is impossible.
- İyi bir krediniz yoksa, ev almak imkansızdır.
- I have bad credit.
- Kötü bir kredim var.
- I have good credit.
- İyi bir kredim var.
- I wish we could take all the credit.
- Keşke tüm krediyi alabilseydik.
- I'll get all the credit.
- Bütün krediyi alacağım.
- I don't want credit.
- Kredi istemiyorum.
- Tom's credit's good.
- Tom'un kredisi iyi.
- I have good credit.
- İyi kredim var.
- I don't deserve all the credit.
- Bütün krediyi hak etmiyorum.
- Tom deserves a bit of credit.
- Tom biraz krediyi hak ediyor.
- Tom is asking for credit.
- Tom kredi istiyor.
- For months, United States fiscal policy has been characterized by weak credit.
- Aylardır Birleşik Devletler maliye politikası zayıf kredi ile karakterize ediliyor.
- Your credit's good.
- Kredin iyi.
- Credit companies send their customers monthly bills.
- Kredi şirketleri müşterilerine aylık faturalar gönderir.
- Unless you have good credit, buying a house is impossible.
- İyi bir kredin olmadıkça bir ev almak imkansızdır.
- They don't want to use credit.
- Onlar kredi kullanmak istemiyorlar.
- You deserve the credit for it.
- Bunun için krediyi hak ediyorsun.
- Tom deserves all the credit.
- Tom tüm krediyi hak ediyor.
- Tom can take credit for that.
- Tom onun için kredi alabilir.
- They will need credit for their mobile phones.
- Cep telefonları için krediye ihtiyaçları olacak.
- I have bad credit.
- Kötü kredim var.
Show More (45)
|
2 |
credit |
övgü |
n. |
|
- In fact, all the credit for the amendments and the coherence and reliability of the report belongs to the committee.
- Aslında, yapılan değişiklikler ve raporun tutarlılığı ve güvenilirliği konusundaki tüm övgüler komiteye aittir.
- This in an impressive list and the Commission, ECHO and the various aid organisations involved deserve credit.
- Bu etkileyici bir liste ve Komisyon, ECHO ve ilgili çeşitli yardım kuruluşları övgüyü hak ediyor.
- It is an impressive administrative and technical piece of work, which deserves the greatest credit.
- Bu, en büyük övgüyü hak eden etkileyici bir idari ve teknik çalışmadır.
- You can take some credit for that, but not all of it.
- Bunun için biraz övgü alabilirsiniz, ama hepsi için değil.
- Indeed, in my view, it is a great credit to the European Union and this House.
- Gerçekten de bana göre bu, Avrupa Birliği ve bu Meclis için büyük bir övgüdür.
- She deserves the credit for the work that has been done.
- Yapılan çalışmalar için övgüyü hak ediyor.
- Those who participated in Durban deserve great credit.
- Durban'a katılanlar büyük övgüyü hak ediyor.
- I can't take all the credit.
- Bütün övgüyü ben alamam.
- It's Tom who deserves credit.
- Övgüyü hak eden Tom.
- I wish we could take all the credit.
- Keşke tüm övgüyü biz alabilseydik.
- You deserve the credit for it.
- Bunun için övgüyü hak ediyorsun.
- Tom let Mary take the credit for organizing the party.
- Tom, Mary'nin partiyi organize ettiği için övgüyü almasına izin verdi.
- Tom obviously deserves credit.
- Tom açıkça övgüyü hak ediyor.
- I'll get all the credit.
- Bütün övgüyü ben alacağım.
- I don't deserve all the credit.
- Tüm övgüyü hak etmiyorum.
- I think everybody deserves credit.
- Bence herkes övgüyü hak ediyor.
- Tom tried to hog all the credit.
- Tom bütün övgüleri toplamaya çalıştı.
- Tom deserves all the credit.
- Tom tüm övgüyü hak ediyor.
- I'm sure Tom will want to take all the credit.
- Eminim Tom tüm övgüyü almak isteyecektir.
- All credit to him.
- Tüm övgüler ona.
- I can't take all of the credit for it.
- Bütün övgüyü ben alamam.
- You seem to want to take all the credit.
- Bütün övgüyü almak istiyor gibisin.
- Tom deserves a bit of credit.
- Tom biraz övgüyü hak ediyor.
- Tom deserves a lot of credit.
- Tom çok övgüyü hak ediyor.
- I think you deserve some credit.
- Bence biraz övgüyü hak ediyorsun.
Show More (22)
|
3 |
credit |
itibar |
n. |
|
- Member States' exclusion of this small territory from the right to vote reflects no credit on them.
- Üye Devletlerin bu küçük bölgeyi oy hakkından mahrum bırakması, onlara hiçbir itibar kazandırmaz.
- Member States' exclusion of this small territory from the right to vote reflects no credit on them.
- Üye Devletlerin bu küçük bölgeyi oy kullanma hakkından mahrum bırakmaları kendilerine hiçbir itibar kazandırmamaktadır.
- It is a very serious and distressing situation which does nobody any great credit.
- Bu çok ciddi ve üzücü bir durumdur ve hiç kimseye büyük bir itibar kazandırmaz.
- It is a very serious and distressing situation which does nobody any great credit.
- Bu çok ciddi ve üzücü bir durumdur ve kimseye büyük bir itibar kazandırmaz.
- Only this Parliament has emerged with some of its credit intact.
- Sadece bu Parlamento, itibarının bir kısmını koruyarak ortaya çıkmıştır.
- We will be proud of it and we will do ourselves credit, both now and in the future.
- Bundan gurur duyacağız ve hem şimdi hem de gelecekte kendimize itibar kazandıracağız.
- To save your credit, you must conceal your loss.
- İtibarını korumak için, kaybını gizlemelisin.
- The boy is a credit to our school.
- Oğlan okulumuzun itibarı.
Show More (5)
|
4 |
credit |
kontör |
n. |
|
- They will need credit for their mobile phones.
- Onların kendi cep telefonları için köntöre ihtiyaçları olacak.
- In Europe, you can call the emergency telephone number 112 on a mobile phone without a SIM card or credit.
- Avrupa'da 112 numaralı acil telefon numarasını bir SIM kart veya kontör olmaksızın bir cep telefonundan arayabilirsiniz.
- In Europe, you can call the emergency telephone number 112 on a mobile phone without a SIM card or credit.
- Avrupa'da acil durum telefon numarası 112'yi SIM kart veya kontör olmadan cep telefonundan arayabilirsiniz.
Show More (0)
|
5 |
credit |
itibar etmek |
v. |
|
- But some of the difficulties raised we found difficult to credit.
- Ancak dile getirilen bazı zorluklara itibar etmekte zorlandık.
- You're giving me more credit than I deserve.
- Bana hak ettiğimden daha fazla itibar ediyorsun.
Show More (-1)
|
6 |
credit |
güven |
n. |
|
- Tom deserves a bit of credit.
- Tom biraz güveni hak ediyor.
Show More (-2)
|
7 |
credit |
saygınlık |
n. |
|
- You're giving me more credit than I deserve.
- Ben hak ettiğimden daha fazla saygınlık veriyorsun.
Show More (-2)
|
8 |
credit |
güvenmek |
v. |
|
- Don't give Tom too much credit.
- Tom'a fazla güvenme.
Show More (-2)
|